14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 1998 CUMARTESİ HABERLER Çetelere pişmanlık yasası geliyop • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Mesut Yılmaz bir yandan, Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Sa- vaş'ın hazırladığı Susurluk raj>oruııu incelerken bir yan- dan da olaym aydınlatılması- na yardımcı olması beklenen "çetelere pişmanlık yasa- sı"nın TBMM Genel Kuru- lu'ndan gelecek hafta geçi- rilmesi için ANAP kurmay- lanna talimat verdi. Oruç cinayetine ppotesto • İstanbul Haber Servisi - Galatasaray Lisesi'nin önünde bir araya gelen İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu üyesi öğrenciler, Malatya'da onıç tutmadiğı için katledilen arkadaşlan Ümit Cihan Tarho'yu andı. "Üniversite ve cezaevleri katliamlanna son" yazılı pankart açan öğrenciler, "Faşizme karşı omuz omuza", "Çath'nın itleri yıldırmaz bizleri". "Insanlık onuru işkenceyi yenecek" ve "Inadına hepimiz birer Metin'iz" sloganlanru atarak faşist saldınlan protesto etti. Arif Kalkantfya hapis cezası • İstanbul Haber Servisi - Tekke ve Zaviyeler Yasası'na muhalefetten mahkûm olan Ali Kalkancı'nın kardeşi Arif Kalkancı da Osmarüı tarzı tarihi medreseyi tahrip ettiği gerekçesiyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptınldı. Arif Kalkancı, başkanı olduğu Kandilli Sönmez Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği adına medreseyi işgal etmekle suçlandı. Doktorlar hücre tipme karşı • İstanbul Haber Servisi- İstanbul Tabip Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen basm toplantısında konuşan Dr. AHTezel Erol, Avrupa ve Amerika'daki hücre tipi cezaevlerinde yapılan bilimsel çalışmalarda sosyal tecrit uygulanan mahkûmlarda bırtakım bozukluklar meydana geldiğınin ortaya çıktığına işaret etti. Araştırmaya göre, bu tür cezaevlerinde kalanlarda sosyal kimlik algılanmasında bozukluk, sosyal ilişki kalitesinde azalma ve sosyal ilişki kuımakta güçlükler saptandı. Erol, bireyi toplumsal ilişkiler ağından, nesneler ortamından kopanp yalnızlaştırmanın, bireyin varoluşuna yönelik bir saldın olduğunu savundu. İşçiler için toplantı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk işçilerinin yoğun olduğu Avrupa'nın önemli kentlerindeki Türk konsoloslan, 21 Ocak'ta Federal Almanya'nın başkenti Bonn'da Dışişleri Bakanı lsmail Cem'in başkanlığında bir toplantı yapacaklar. Üç gün sürmesi beklenen bu toplantıda, çeşitli şikâyetlere neden olan Türk işçilerinin ve bu ülkelerde yatınm yapan Türk işadâmlannın sorunlan tartışılacak ve çözüm yollan araştınlacak. Toplantıya, bu ülkelerden bazı Türk büyükelçilerinin de katılacağı bildirildi. İlkokulda cinayet • İstanbul Haber Servisi - Bakırköy tlköğretim Okulu'nda önceki gün T.A.'nın (14), babasına ait ruhsatsız tabancayla oynarken kazayla öldürdüğü Ilksen Şahiner (15) dün Küçükçekmece Mezarlığı'nda toprağa verildi. Olaydan sonra gözaltına alınan T.A. ise çıkanldığı mahkeme tarafından tutuklanarak Bakırköy Çocuk ve Kadm Tutukevi'ne gönderildi. TEKB. için önerge • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-DYPGrup Başkanvekili Mehmet Gözlükaya, hükümetin satışına karar verdiği TEKEL'le ilgili olarak araştırma önergesi verdiklerini belirterek konunun takipçisi olduklannı kaydetti. TBMM Başkanvekili DSP'li Gürkan'dan genel kurul salonu yolsuzluk raporu 'Meclis'te örgiitLü soygıın'AYŞE SAYIN ANKARA - DSP'li TBMM Başkanve- kili Uluç Gürkan. genel kurul salonu yol- suzluğu konusunda yeni bir rapor hazırla- yarak Başkan HikmetÇetin'e, işin gerçek bedelinin ortaya çıkanlabilmesi için tica- ret mahkemesi kanalıyla "deffl tespiti" is- tenmesı önerisinde bulundu. Gürkan, dün TBMM Başkanı Çetin'e sunduğu ve ekle- riyle birlikte 100 sayfayı aşan raporunda. TBMM Genel Kurul Salonu'ndaki yolsuz- luğu "örgutlü, planlı soygun guişuni7 " di- ye tanımlarken, dönemin Meclis Başkanı Mustafa Kalemli'nin. "padişah fermanı benzeri, korsan" başkanlık "otarlanyla". soyguna zemin sağladığını vurguladı. TBMM Başkanvekili Gürkan. "Acil Gündem" başlığı altında topladığı rapo- • TBMM Başkanvekili Gürkan, Başkan Hikmet Çetin'e sunduğu raporunda, genel kurul salonu ile ilgili harcamalar konusunda ticaret mahkemesi kanalıyla "delil tespiti" yapılmasını istedi. runda, bugüne kadar ortaya çıkan yolsuz- luk ve usulsüzlükleri delilleriyle gözler önüne sererken Başkanlık Divanı ve Baş- kan Çetin'i daha "etkJB" girişimlerde bu- lunmaya çağırdı. Gürkan, TBMM'nin, yolsuzluk ve usul- süzlükler nedeniyle yüklenici firmalara yaklaşık 10 milyon dolarlık fazla ödeme yapmak zorunda bırakıldığına dikkat çek- tiği raporunda. "Olay planlı ve örgütiü ol- duğu izlenimi veren bir soygun gûişimidir. Sorumlularuı ve sorumlutuklann belirlen- mesi için TBMM'nin iç denetim yollan iş- letilmektedir. Ancak hem belirlenen so- rumlularuı cezalandınlabilmeleri, hem de TBMM'nin uğraülmak istendigi büyükza- rardan kurtarüabilmesi için TBMM Baş- kanlık Divam'nın a>nca harekete geçmesi veyargıya başvunnası gerekmektedir*' gö- rüşüne yer verdi. Gürkan raporunda şu önerilere yer verdi: • TBMM'nin soyulmasmı önlemek için atılması gereken ilk adım. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 368. madde- si gereğince "deKDerin tespiti" için TB- MM Başkanlığı'nca ticaret mahkemesine başvurmaktır. TBMM Genel Kurul Salo- nu'nun yeniden yapım işinin gerçek bede- li, bu dava sonucu yargı karanyla belirlen- miş olacaktır. • Meclis Başkanhğf nın Emlak Konut'a verdiği vekâletin dayanağını oluşturan Proje Yönetim Sözleşmesi ile tesis edilen akit hukuka aykındır. • Bu sözleşmeler, olayımızda özürlüler asansörünün işin içine ilavesi, Cumhur- başkanlığı ve benzeri koltuklannın değiş- tirilerek işin içine dahil edilmesi, bu ara- da sözleşme süresinin uzatılması gibi so- nuçlar veren korsan "başkanlık olurlany- la" yenilenmiştir. • Genel kurul salonu yapımı işinin söz- leşmelerinin geçersizliği, Yargıtay içtihat- lanna göre Borçlar Kanunu'nun "haksız mal edinme" kurallannın uygulanması so- nucunu yaratacaktır. Haksız mal edinme davasının açılabilmesi için "davahnınzen- ginleşmesi". davacımn "faldrieşmesi" gerekir. TEM katliamında kullanıldığı öne sürülen iki tabanca, Niğde'de bir bağevinde ele geçirildi Cinayet zanblan ifade vermiyor tSTANBUIV EDİRNE/KAY- SERt (Cumhuriyet)- Edirne TEM Otoyolu'nda Avar Turizm'e ait otobüste 6 kişinin öldürülmesi olayına kanştıklan öne sürülen 7 kişiden Gaffur Çahşkan, Cemil Andırmak ve Önder Topbaş, dün getirildikleri İstanbul Cumhuriyet Savcılığfnda ifade vermediler. Katliamı araştıran Edirne Cumhu- riyet Savcısı AK Sami Arh, silah- lan arayan dalgıçlardan birinin CHP ve DYP 'Devlet sırn'na tepki büyüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Genel Sekre- teri Adnan Keskin ve DYP Grup Başkanvekıli Mehmet Gözlükaya. Susurluk rapo- runun kamuoyuna ve tüm sı- yasi partilere açıklanmasını istediler. Adnan Keskin, Başbakan Mesut Yıhnaz'ın Susurluk raporu ile ilgili olarak "Devlet sırtannıacık- layamayız" değerlendirme- sinin, büyük bir karanlığm ifadesi olduğunu söyledi. Başbakan Yılmaz'ın, Su- surluk olayının aydınlatıla- cağı yönündeki açıklamala- nnı anımsatan Adnan Kes- kin, "Başbakan daha önce 20 gün iktklarda kalsam bu sorunu çözerdim diyordu. Yılmaz, bilgi ve belgelerin kendi ellerinde olduğu bir dönemde nihayet rapor ha- line geldi. Ancak raponın bazı bölümlerinin açıklan- mayacagını söylemeteri en- teresan" diye konuştu. DYP Grup Başkanvekili Mehmet Gözlükaya da Su- surluk raporunun bir örneği- nin tüm siyasi parti başkan- lanna verilmesi gerektiğini belirterek "Rapor, Yü- maz'ın malı değiL Devtetadı- na hazuianmış bir rapor- dur" dedi. Gözlükaya, raporun tüm siyasi partilenn genel baş- kanlanna dağıtılmasıru ıste- di "Devletin dış poutikayla ilgiligiztiükarzeden konıila- ruı dışındaki bölümlerverü- meB" diyen Gözlükaya, ra- porun devlet adına hazırlan- dığını kaydetti. ölümle tehdit edildiğini söyledi. Katliamda kullanıldığı belirlenen 51 plakalı beyaz Şahin'in ardın- dan, siyah Laguna marka otomo- bil ile olayda kullanıldığı sanılan 2 tabanca Niğde'de ele geçirildi. Olayda azmettirici olduğu öne sürülen Gaffur Çahşkan ve eylemi gerçekleştirdikleri iddia edilen Küçükçekmece llçe Emniyet Mü- dürlüğü'nde görevli polis memu- ru Cemil Andırmak ile eski Özel Harekâtçı Önder Topbaş, ifadele- ri alınmak için dün sabah İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube- si'nden İstanbul Adliyesi'ne geti- rildi. İstanbul Cumhuriyet Savcı- sı Naci Gürbüz'ün odasına teker teker getirilen zanlılar, susma hak- kını kullanmak istediklerini belir- terek ifade vermediler. Cemil An- dırmak, adliyeye getirilişi sırasın- da basm mensuplanna tekme attı. Sanıklann sorgulamalannın sür- dürülmesi için 7 gün ek gözaltı sü- resı verildi. Niğde Emniyet Müdürü Atalay Sönmez'den alınan bilgıye göre, olayın zanlısı olarak aranan, Niğ- de Gökkuşağı Gazinosu sahibi NuruDah Körken ile Muammer Çahşkan ve Selahattin Büyüköz- tekin'in, Nilgün adlı bir kadınla Niğde'ye geldikleri ve Kayardı Bağlan mevkiinde satm aldıklan 3 katlı villada kaldıklan belirlen- Gözarandaküer için ek gözaltı süresi ahndL Niğde'de bulunan silahJann cinayetferde kullanıldığı kesinleşirse lann3gündürsürdürdüğüçalışmalarboşagitmişolacak.(Fotoğraflar: ALPER TURGUT KUBÎLAY TÜNT di. Bunun üzerine, asayiş şubesi ekipleri ile Istanbul'dan gelen özel bir ekip, ortaklaşa olarak söz ko- nusu eve baskın düzenledi. Bas- kında, adı geçen kişiler buluna- mazken bu kişilerin çok kısa bir süre önce evi terk ettikleri anlaşıl- dı. Evin garajında, olayda kullanı- lan 34 YPZ 26 plakalı siyah Lagu- na marka otomobil bulundu. Oto- mobilde de *16'h CZ" diye tanım- lanan silaha ait şarjör ile 100 mer- mı, evde yapılan aramada ise 2 adet Smith Wesson 16'h tabanca ile bu taban- calara ait 50 mermi ele ge- çirildi. Niğde Emniyet Mü- dürü Atalay Sönmez, ele ge- çirilen tabanca ve şarjörle- nn, 6 kişinin öldürüldüğü olayda kullanılma ihtimali- nin yüksek olduğunu söyle- di. Söz konusu tabancalar, İstanbul Zeytunburnu'nda, denizde aranıyordu. Sön- mez, yine olayda kullanıldı- ğı saptanan 51 KF 994 pla- kalı beyaz renkli Şahin mar- ka otomobilin de Nurullah Körken tarafından Niğde'ye getirilerek 28-29 Aralık'ta 1 milyar 400 milyon lira kar- şılığında bir galeriye satıl- dığının belirlendiğini, bu otomobilin de zapt olunarak Niğde Emniyet Müdürlüğü garajına çekildiğini bildirdi. Emniyet Müdürlüğü ilejan- darma, baskın sırasında ev- de bulunamayan kişilerin yakalanabilmesi için, kent- te geniş çaplı aramalar ger- L) çekleştmyor. DlSK ve Türk-lş Susurluk raporunun tamamının açıklanmasını istediler 'Raporgizlenirsesuçluiardagizlenecek' İstanbul Haber Servisi - Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanarak Başbakan Mesut Yıhnaz'a verilen Susurluk Raporu'nun bir an önce açıklanması istendi. Türkiye'nin iki büyük işçi konfederasyonu Türk-tş ve DtSK. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nun tam olarak açıklanması gerektiğini belirttiler. Türk-lş Genel Başkanı Bavranı Meral ve DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak skandala kanşanlann daha fazla gizlenmesine kimsenin tahammülü kalmadıgını belirterek, siyasi sorumlulanyla birlikte tüm suçlulann yargı önüne çıkanlmasını istediler. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, Susurluk skandalının ülkenin iç huzurunu kaçırdığını söyledi. Ayyuka çıkan iddialann artık açıklığa kavuşmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Meral, "Hata yapan her kjmse, açıklanmabdır" dedi. Başbakan Yılmaz'ın devlet sırn gerekçesinin ölçüsünün ne olduğunu soran Meral. "Sonımlular yargıya hesap vermeüdir" diye konuştu. DlSK Genel Başkanı Rıdvan Budak da yaptığı açıklamada. "Raporu hazuiayanlar ve hazırlatanlar, raporun devlet içinde organize bir suç şebekesinin varlığını ortaya koyduğunu basına açıklamışlardır. Oyleyse gizli tutuunak istenen nedir" diye sordu. Budak. şöyle devam etti: -Anayasada olduğu gibi hukuk devletiysek, hukuk dışına çıkan devlet de oba adalet önünde hesap verraelidir. Birçok yönüyle tartışılan bu çeteleşme olayı, inanıyoruz ki, Türkiye'de yaşanan terör olaylannın da çözümünde önemli bir aşama olacaktır. Susurluk kazasıyla ortaya çıkan ilişkiler yumağu siyasetin iç çekişmesine endekslenmeden, demokrasinin ve hukukun önünün açılması amacına dönük olarak değerlendirilmelidir. Sayın Başbakan, kendisine sunulan bu raporu bir an önce kamuoyuna açıklamah, suçlulann yalnizca adalet önünde değil, toplum vicdanında da yargılanmasuıa olanak sağlamaltdır." Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kadıköy Şubesi'nden yapılan yazılı açıklamada da çağdaş demokratik hukuk devletinde yasalara göre suç işlemiş olanlann hiçbir gücün arkasına sığınmaması gerektiği ve ortada "sır perdesi" kalmaması gerektiği vurgulandı. ÜFIRNOKTASI/ ORAL ÇALIŞLAR oral.calislarferaksnet.com Beklenen oldu ve Refah Partisi kapatıldı. Erbakan'ın liderliğindeki üçüncü parti de- nemesi de Anayasa Mahke- mesi'nin bilinen gerekçeleri- ne dayanarak siyasi hayatın dışına itildi. Bu karann temel tezi, RP'nin laik sistemi tehdit etmesi. Bu açıdan bakıldığın- da endişe içindeki laik kesi- min bir ölçüde rahatladığı söylenebilir. Refah Partisi'nin kapatlma- sı aslında bir süredir işleyen planın bir parçasıydı. Önce, irticanın 'asıl tehlike' olduğu belirlendi. Milli Askeri Savun- ma Konsepti'ne (MASK) göre böyle bir saptama yapılmıştı. Bu saptamanın bazı sonuçla- n olacaktı. Birinci sonuç; REFAHYOL hükümetinin devrilmesiydi. Ikinci aşamada RP kapatıla- caktı. Üçüncü ve dördüncü aşamalar ise bu partiye des- tek olduğu bilinen medyanın kontrol altına alınması ve fi- nans kaynaklarının kurutul- ması. Sanırım önümüzdeki Şimdi Ne Olacak? dönemde bunlar uygulamaya konulacak. Sonra ne olacak? Refah Partisi'nin dayandığı siyasi güçler, var olmaya devam edecekler. Parti içindeki bir kesimin, partinin hükümette olduğu dönemde izlediği çiz- giye eleştiriler yönelttiğini bi- liyoruz. Bunlar büyük bir ihti- malle, geçmişten daha dik- katli birçizgi ile sistem içinde- ki variıklarını sürdürmeyi de- neyecekler. Bir kesim ise iyi- ce sistem dışına itilmenin ha- yal kınklığını yaşayacak. Erbakan'ın kapatma kararı- nın hemen ardından yaptığı açıklama, partinin gerilimi art- tırmadan, yeni duruma uygun yeni stratejiler benimseyece- ğini ve sistem içinde kendile- rine yeni yer arayacağını gös- teriyor. Yaşanmış iki kapatıl- ma deneyi, onlann böyle dav- ranmalannı haklı kılacak so- nuçlar yarattı. ilk parti 1970 yılında kurulan Milli Nizam Partisi idi. 1971'de kapatıldı. Bir sene sonra Milli Selamet Partisi kuruldu ve 1973 se- çimlerinde yüzde 11.8 gibi bir oy oranına ulaştı. 1980 aske- ri darbesinden sonra MSP ka- patıldı; 1983 yılında Refah Partisi kuruldu ve her seçim- de parti oy oranını arttırdı, yüzde 20'lere ulaştı. 1983 yılında işlemeye baş- layan pariamenter sistemde, sayısını hatırlayamadığımız kadar parti kapatıldı. Türkiye, 15 yıl içinde bir partiler me- zariığına dönüştü. Refah Par- tililer bu süreç içinde kendile- rine yönelmediği için bu ka- patma kararianna itiraz etme- diler. Içten içe sevindiler. ör- neğin DEP'in kapatılması ve milletvekillerinin tutuklanması onlan memnun etti. Bunlara destek oldular. DEP'in seçim arenasından silinmesi ve dar- be yemesi onlann işine yara- dı, özellikle Güneydoğu'da sisteme yönelen Kürt oylannı kazandılar. Bundan da büyük bir keyif aldılar. Yönetimde bulundukları süre boyunca hiçbir demokratik duyarlılık göstermedikleri gibi iç gerili- mi tırmandıracak kabalıklar yaptılar. ••• Parti kapatma geleneği iyi bir gelenek değil. Demokrasi yönündeki süreçleri kesintiye uğratıyor. Ülkenin iç dengele- rini bozuyor. Türkiye'nin var olan siyasi güçlerinin demok- ratik bir sistem içinde ve bas- kı altına alınmadan temsil ola- nağını ortadan kaldınyor. As- keri darbelerin yarattığı so- nuçlan ciddi bir şekilde yeni- den değerlendirirsek, siyasi yasaklamanın bir işe yarama- dığını, dengeleri daha da boz- duğunu görürüz. Geçen günlerde Devlet Is- tatistik Enstitüsü'nün bir araş- tırması yayımlandı. Bu araş- tıımaya göre, ülkemizdeki üc- ret dengesizliği 1 'e 12'ye çık- mış. Gelir gruplan arasındaki makas olağanüstü derecede açılmış. Bu dengesizliğin dün- yada yalnizca beş ülkede ol- duğu belirtiliyor. Aynca ülke nüfusunun yüz- de ellisinden fazlası DİE ra- kamlanna göre açlık sınınnın altında bir gelire sahip. Bu ça- resiz kitleyi, merkez partileri- nin etkilemesi mümkün değil. Açlık içindeki bu kitleler sü- rekli sistem dışı eğilimlere kaynakhk oluşturmaya devam edecekler. Türkiye'nin sorunu, adil bir gelir paylaşımı ve bu paylaşı- mı sağlayacak istikrarlı bir de- mokrasi. Bir de açıkçası, ben sürekli 'kurtanlmaktan korku- yorum. Çünkü her kurtarma operasyonu, aslında demok- ratikleşmeyi hedef alıyor ve Türkiye'yi daha otorrter bir re- jime mahkûm ediyor. Her kesime demokratik duyartılıklar diliyorum. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOGLU Batı, Hıristiyanlık ve Bb... Başta Fransa olmak üzere Batı ülkelerinde yaşadı- ğım yıllann bana kazandırdığı belki de en önemli şey, duygularla değil akılla davranmaya çalışmak alışkan- lığı oldu... Fransa'da -üstelik pek sık- tanık olduğum ağız dalaşlannın yumruklaşmaya dönüştüğünü hiç görmedim. Bizde sıradan bir ağız dalaşının hızla ci- nayete doğru tırmanışa geçmesi çok olağandır. Yıne Fransa'da, kendi başımdan geçen küçük bir olayı hiç unutmam: Paris'in banliyölerinden birinde, bir gece bir Türk arkadaşla gezerken, yanından geçmekte ol- duğumuz bir bahçe kapısının arkasındaki köpeğin şiddetli havlayışlanyla ırkildik. Aynı anda, iki katlı evin üst katındaki pencere açıldı ve pencereden uzanan iki baş, biri kadm biri erkek iki tipik Fransız küçük bur- juva, köpeklerini rahatsız etmişiz gibi, bize azarlayıcı birkaç söz söyledi. Fransızlara doğru sesimi yükselt- tim: "Siz köpeğinizden daha saldırgansınız!" Aldığım yanrttaki nesnelliği, soğukkanlılığı unutmam olanak- sız: "Ama bizim köpeğimizsaldırgan değildirki..." Biz öylece şaşakalmış bakarken penceredeki başlar tıp- kı göründükleri gibi bir anda geriye çekildi, pencere ve perde kapandı... AB kapılannın Paris banliyösün- deki küçük burjuva evinın penceresi gibi yüzümüze kapanması sonrasında koro halinde "Hıristiyan Ba- f;"ya veryansın edişimiz, bana bu küçük olayı ve ağır hakaretimize karşı soğukkanh, nesnel, akılcı, Batılı yanıtı anımsattı... *•• Geçen haftaki yazımda Batı'ya yönelik eteştiriler- deki tek yönlülüğe değinmeye çalışmıştm. Bu ya- zımda ise Batı ve Hıristiyanlık konulu eleştirilerde yi- ne hıamızı alamayıp bu kez Batı'yı Hıristiyanlıkla öz- deş sayma, AB kapısından geri çevrilişimizi neredey- se bir Hıristiyan - Müslüman çatışmasıyla açıklama aşınlığından söz etmek istiyorum. Değerii dış politika yazanmız Ergun Balcı'nın "Hı- ristiyan Batı Uygariığı ve Ötesi" başlıkJı yazısındaki ba- zı saptamalar, çok ölçülü ve dikkatli de söylemiş ol- sa, banatartışmayaaçıkgörünüyor. Avrupa'nın "yak- laşık 1000 yıl ıslam korkusu ileyaşayarak Müslüman- lığa karşı mücadeleetmiş... Türkleryûzünden 250yıl korkulu düş görmüş... Bilinçaltında bile olsa din et- keninden kurtulamamış..." olduğu söylenebilir. Fa- kat bu "din etkeni", bugünkü Avrupa'yı "Batı Hıristi- yanlığının kalesi" olarak tanımlamaya haklılık kazan- dırabilir mi? Bir başka deyişle, Batı ülkeleriyle Türki- ye arasındaki çelişkilerde din etkeninin rolünü (AVTVH pa'yı "Batı Hıristiyanlığının kalesi" olarak görecek dü- zeyde) büyütmek ne ölçüde doğrudur ve Avrupa'yla ilişkilerimizde bize ne kazandınr? Bir Batılının da Tür- kiye'yi "Müslümanlığın kalesi" olarak tanımlaması ne ölçüde doğru olur ve bundan hoşlanır mıyız? Gazetemizde yayımlanan bir başka yazıda (Doç. Dn Şermin Tekinalp, "AB ve Pişkin Politikacılar") şöyle deniyor "Avrupa dışanya karşı Hıristiyan kültürü ile birieşmiş bir Hıristiyan krtasıdır." "Hıristiyan kültürü" kavramının tarbşılması, herhan-, gi bir köşe yazısının sınırlannı aşar. Ortaçağda engi- zisyonun aleti olan bu din, daha sonra -tekrar kayna- ğa dönülerek- "hümanizm "in temellenndeki yerini aİT mıştır. Hümanizm ise bir dinin ya da bir krtanın değil, bütün insanlığın ortak değeridir. Tıpkı Dostoyevski, Tolstoy, Unamuno, Thomas Mann, Bernanos, Graham Green vb. Hıristiyanlık inancından şu ya da bu biçimde etkilenmiş büyük yazariann bütün insan- lığın ortak değerieri olmalan gibi... Bu bakımdan, sa^ yın Tekinalp'in yazısında da (kimi saptamalara katıf makla birlikte) "Hıristiyan kültürü", "Hıristiyan kıtası" gibi kavramlann ifade edilmesinde aceleci davranıl- mış olduğunu düşünüyorum. • • • Geçen haftaki yazımda bu köşeye gelen bir mek- tuptan, sayın Prof. Burhan Cahrt Ünal'ın mektubun-: dan söz etmiştim. Bu haftaki yazımın son bölümünû bu mektup oluşturacak: "Sayın Ataol Behramoğlu, 'Cumartesi Yazılan'n/z/n birinde (Cumhuriyet, 8 Kar sım 97), edebiyat alanında Nobel ödülü alacak dü- zeyde şair ve yazarianmız varken, 'Ülkemiz Türkiye Nobel bilim ödülleri listesinde yer almadığı gibi, bu ko- nuda herhangi bir ilgi, öneri ya da çaba anımsamıyo-' rum... Neden?' diye önemlibirsoru soruyorsunuz. Bu soruyu sorduğunuz için sizi kutlanm. Bu soruyu sor- ması gereken 'ilgili kişi ya da kuruluşlann konuya iliş-" kin görüşlerini' sizin gibi merak ettiğimi, amayanıt ala- cağınızdan fazla umutlu olmadığımı belirtmek isterim. Çünkü konu, Türi< toplumunun felsefeyi dışlamasıy-> la ilgili olduğu için sansüriüdür. Bilim tarihi, fe/sefeye katkıda bulunan toplumlann, bilime de katkıda öu- lunduklannı doğrulamaktadır. Türk toplumu, Anadch lu'ya yerieşeli yaklaşık bin yıldan beri ne felsefeye ne de bilime katkıda bulundu. Başka bir deyişle, bu fop- lum bin yıldan beri düşünmedi, sadece belirii dogî malann sınıriadığı biralanda belirii düşünceleri yine-, leyip durdu. Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e hiç mi ilerieme olmadı? Oldu, çünkü düşünce alanını sınıriayan dogmalardeğişti. Ama her üç dönemde de sınıriar vardı. Işte bu nedenle düşün-t ce tarihimiz bir dayatmalar ve yasaklamalar tarihidir' Bir düşüncenin doğru olup olmadığını araştırmayi bilemedik. içinde bulunduğumuz durumun neden^ lerini anlamak istemedik. Sorunuzdan ötürü kutl^ mamı yineler, saygılar sunanm." ••• '* Batı'yla kilitlenen ilişkilerimizi irdelerken, "Hırisfi- yanlık", "Müslümanlık" kavramlannı kurcalayıp büyüt- mek yerine, yukandaki görüşler üzerinde düşünmek ve bir çıkış yolunu bu noktalarda aramak gerektiğine inanıyorum. ; Yeniden cezaevine konulacak Yağmurderelî için , yakalama karam : ÇANK1RI/İSTANBUL (AA) - Çankın Cumhuri- yet Başsavcılığı. Avukat Eşber Yağmurdereli için, ceza infazı tehır kararını geri çekerek yakalama müzekkeresi çıkarttı. Çankın Cumhuriyet Baş- savcılığı'nın aldıği karar ve yakalama müzekkere- sinin Kadıköy Adliye- si'ne gönderildiği bildiril- di. Yağmurdereli'nin, bu- lunmasının ardından he- men Çankın'ya getirile- rek E Tipi Kapalı Ceza- evi'ne konulacağı belirtil- di. Yağmurdereli, hakkın- da çıkartılan yakalama müzekkeresi konusunda kendisine herhangi biı bilgi verilmediğini söyle- yerek "Fakat haberdogra ise bunun hukuki gerekçh lerini anlamak zor" dedi, Şartlı tahliye kurallanj nı ihlal ettiği için yasa ge-. reği 10 ayhk son hapis ceî zasının yanı sıra Samsun Ağır Ceza Mahkeme- sı'nce verilen ağır hapis cezasının geri kalan 22.5 yıllık bölümünû de yat- mak üzere cezaevine ko- nulan Yağmurdereli, 9 Kasım 1997 tarihinde, Başsavcı İbrahim Etbem Dikmen tarafından, ceza infazı 1 yıl süre ile tehir edilerek salıveribnişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle