14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK1998 PERŞEMBE • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 Edirne 10 Samsun Y 11 Kocaelı PB 10 Trabzon Y 11 Çanakkale PB Izmir B~ 12 Giresun Y 11 14 Ankara K Manisa Aydın B 1 4 Eskişehir PB 7 Denizlı B 1 5 Konya PB B 11 Sıvas K 0 Zonguldak Y 8 Antalya PB 15 Kars Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Sıırt Hakkâri Van HB PB K PB K K K K 8 12 5 7 5 4 1 1 K -5 Yurdun kuzey ve doğu ke- sımlen çok bulutlu, Kara- denız. Iç Anadolu'nun ku- zeydoğusu.DoğuAnado- Oslo lu'nun doğusu yagışlı, dı- Helsinkl ğef yerief parçalı az bolırt- -2 K -1 lu geçecek Yağışlar Ka- btOCKhOİm K l d l d L d Y 10 g ğş radenız kıyılarında yağmur Londra vesağanak.dığeryerterde karlakanşıkyağmurvekar Y 10 şekhnde olacak. Hava sı- Brûksel caklığı azalmaya devam p a n s edecek Ruzgâr kuzey ve batıyonlerdenhafrfarası- Bonn ra orta kuvvette esecek. Mtinih PB 5 Milano Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina PB PB Y PB PB PB PB PB «as 7 8 12 7 11 7 14 17 PB 15 ASYA Moskova K Aşkabat Akmola Taşkent Bakü Bişkek Tiflîs Kahire PB PB PB K PB Y PB 14 8 7 8 2 13 21 Şam PB 13 Parçalı bulutlu ! Sısl. Bulutlu k Çok bulutlu Yağrnurtu Kart jlukar , Gok güniltûlü G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada me Başkanlığı süresince kısıtlı olan savaşım gücii- nü daha geniş ölçülerde kullanma olanağına ka- vuşuyor. Bir birey olarak, gerçekAtatürkçülerin, laikcum- huriyetin gerçek savunucularının arasına kanşıyor. 1998'e onurlu ve olumlu armağanımız Yekta Güngör Özden'ler... Ötesi fasa fıso. Bugün 1998'in ilk günü. Olumlu dilekler günü. Yeni yıla umutla bakmamızı önerenler, siyasette, yazın dünyasında ve çevremizde. Hangi işaretler toplumu yeni yılda mutlu olmaya çağınyor? Belli değil. Galiba yeni yıl için sloganımız şu dize: "Umut Mehmet'in ekmeği, ye Mehmet ye!" Geçen yılın ilk günü neleri dilediysek tersine so- nuçlar almadık mı? Oyleyse; bu yıl, sahtekârlann, siyasetteki yalan- cıların, çağdaş Türkiye'yi tersine çevirmeye çaba- layanların, yurtiçi ve yurtdışındaki büyük servetini nereden ve nasıl edindiğini kanıtlamayanlann, mal- varlığının kaynağını ispatlamayanların, üç paralık oy için bu tipleri korumaya azmetmiş siyasal kuru- luşların yılı olsun, 1998 onlara kutlu olsun diye te- mennide bulunmamız daha dürüstçe bir davranış olmayacak mı? Böylesi bir düşünce biçiminin mantıklı gerekçe- si ne ola ki? Yanrt: 1997'ye iyiyi, güzeli dileyerek girdik ama... Sonuçlar ortada. 1998'e olumsuz dileklerle girersek, belki olumlu sonuçlarla sevinebiliriz diye düşünmek sağduyu- nun buyruğu! Dürüstlüğüne, ülkesine hizmet aşkına saygı duy- duğum Bülent Ecevit, üstelik yeni yılın hükümet açısından nelersağlayabileceği konumundaolma- sına karşın, 1998'de kimi önemli sorunlarımızda "ihtiyatlı olmaya" özen gösteriyor. Haklı da. Zira, Türkiye'de varsayılanların pek ço- ğunun gerçekleşmediğini yaşayıp gören bir siya- setçi Ecevit. Örneğin, çağdaş demokrasiyi yaka- lama düşü -hepimiz gibi- Ecevit'in belki 50 yıldır yaşamının önemli bir parçası. Ama hâlâ, örneğin insan haklannda en azından 1991 'de koyduğumuz yerdeyiz. Örneğin, 1965'te AB'ye ilk adımı atmışız ama, şimdi kapının önündeyiz. Bitmeyen örnekler Örneğin enflasyon! Ecevit, 1998'de enflasyonu indirmenin bütün çarelerine başvuracaklarını, an- cakkk "memura öngördükleri zam enflasyonun al- m&â kahrsa, bunu kısa sürede feiiffedeceklehtir söylüyor. Örneğin, Şaibe Hanım'ın bağımsız yargı önün- de hesap vermesini sağlayacak siyasal bir hare- ket TBMM'de başlamadan -daha önceleri tahmin edip yazdığımız gibi- "Yakışıklı" Baykal Yüce Di- van'ın önünü tıkayacaklarına son konuşmalannda yer veriyor. ODTU'de 4 öğrenciye verilen ders konusunun başlığını duymuş olacaksınız; "Mal Vartığındaki Usulsüzlükler Nedeniyle Kamuoyu Vicdanında Mahkûm Olan Çlller (Şaibe) Meclis Komisyo- nu'nda Neden Aklandı?" Şaibe Hanım ve siyaset artık üniversitelerde ders masasına yatıniıyor. Ama, Şaibe'nin siyasal açıdan aklanışında dün ve bugün başrolde olanlann, ola- cakların başında "Yakışıklı" geliyor. Örneğin; "azınlık hükümeti" CHP kaynaklı dün başka bugün başka hareketlerle "önünü göremez- se" toplumun 1998'e olumlu gözlerle bakmasına olanak bulunabilir mi? Örneğin, Aralık 1997 itibarıyla son 12 aylık enf- lasyon toptan fiyatlarla yüzde 81,2, tüketici fiyat- larıyla yüzde 89,4 bu ülkede. Umurlannda bile de- ğil- Ama umurlannda olan başka bir olay var. Ne ya- pıp edip iktidara gelmek! Örnekler o kadar çok ki, yazmakla bitmiyor. Örneğin; CHP'de azınlık hükümetini devirip se- çimlere "Yakışıktı"n\n başbakanlığında gitme plan- lan yapıldığından söz ediliyor. Baykal'ın son konuş- malannda da önümüzdeki günlerde "yeni oluşum- lar" yer alıyor. Kiminle olacak "yenioluşum"? Tabii Şaibe ile, tabii Takkeli ile... Başanrlar, başaramazlar... Ayn konu. Doğrusu başarmak ya da başaramamak "Yakı- şıklı" ve gibilerinin sorunu. Bütün bu nedenlerle siyasette, günlük yaşamda. sermaye çevrelerinde, kısacası her kesimdeki üç- kâğıtçılara... 1998 kutlu ve mutlu olsun! 'Özefleştirmeyi engelleyeceğiz' H Baştarafi 1. Sayfada niz Baykal da şiddetle kar- şı çıkarak "Böyle özelleştir- me olamaz... Bu Tiirk tütü- nünc, üç buçuk mil>on tü- tün üreticisineveTiirk siga- ra sanayisine indirilmiş bir darbedir1 " dedi. Deniz Baykal bu konu- daki görüşlerini şöyle açık- ladı: "Hükümetin,Tiirk tütü- nünü ve sigara sanayisini yabancı şirketlere teslim edecek bu kararını kabul etmek mümkiin değildir. CHP ve Türk halkı, kapalı kapılar ardındayapılan pa- zarhklara teslim olmaz. Ol- ması da düşünülemez. Sabş veya ortaklık yolu ile en de- ğerii kuruluşlanmızm el- den çıkanlmasını engelle- mek için etimizden geleni yapmaya kesin kararlı- CHP Genel Başkanı Baykal. konuyu parti ola- rak incelemeye aldıklannı, en kısa zamanda Meclis'e getireceklerini belirterek şunlan söyledi: "Hükümetten bu karar- larının hesabını mutlaka soracağız. Satış veya ortak- Iıktan vazgeçmelerini iste- yeceğjz. Gerekirse Türk halkı.Türk işçîsi ve milyon- larca tütün üretkisi ile bü- tünleşerek engelleyeceğiz—" CHP Genel Merkezi'nde hükümetin TEKEL ile ilgi- li aldığı karan incelemek üzere bir komisyon kurul- du ve çalışmalarabaşlandı. Bu arada, ortak bir çalışma yapmak için Türk-lş ile de ilişki kuruldu. TEKEL nereden nereye geldi HALİT DERİNGÖR (*) Siyasi iktidar. altın >-umurtlayan tavuk TEKEL'i yabancı sigarakar- tellerine peşkeş çekiyor. Sigara fabnkalannın büyük hissesini ve de sigara markalannı satıyor... Böyle bir durumda ise Türk-İş, en- dişelerini bildirip dayatıyor. Ancak biraz geç değil mi? Kırk yıl önceden başlayıp etap e- tap bu noktaya gelinirken acaba sendikalarımız nerede idiler? Yıl- larca sadece ücret politikası yapa- rak Türk tütün ve sigarasımn kali- te ve miktannı gözardı ettiler. Bu da\ranışlan, yerli ve yabancı kar- tellerin ekmeklerine adeta yağ sür- dü... Özellikle 1970'lerden sonra'üc- ret' bahane edilerek TEKECde bü- yük direnişler oldu. Bu direnişler giderek ideolojik kişilik de kazan- dı. Fabrikalanmızda üretilen filt- reli sigara miktan yüzde 30'lara kadar düştü. Kalite bozduruldu... Bölgelere dağıtımlar engellendi... Halk, ihtiyacını zamanla gidere- medi... Bunlar olup biterken siya- si iktidar yetkilileri, yerli ve yaban- cı karteller, Türkiye'de, istenildiği miktarda, istenilen kalitede sigara yapılmıyor diye propagandaya gi- riştiler. Buna paralel olarak da gümrük kapılan açılıyor, Türki- ye'ye sınır kapılanndan yabancı kaçak sigaralar, istenildiği kadar girebiliyordu... Bir ara Marmara Denizi'nde kaçak yabancı sigara bakslan yüzerhalde görülüyordu... Böylelikle de "albeni'si olan ya- bancı menşeli sigaralar, giderek halkımızın ihtiyacı haline geldi. Bu sigaralann tamamına alıştılar... Turgut Özal devrinde ise getiri- len liberal ekonomi felsefesi, ya- bancı sigaralann Türkiye'ye yasal olarak girmesini sağladı... Yerli kartellerimiz, yabancılar ile el ele vererek Türkiye'de yabancı marka- lı sigara üretmeye başladılar... Ortak fabrikalar kurdular Bütün bunlar olurken TEKELde, ülkesinin çıkan için çalışan birçok genel müdür ve tütün eksperleri korkunç mücadeleler verdiler. Ge- rek normal süreler içerisinde, ge- rekse sıkıyönetim devrelerinde ya- pılan toplantılarda, endişelerini, sonuçta bu noktalara gelineceğini defalarca anlattılar. Ne var ki en sonunda, göriildüğü gibi yerli ve yabancı sigara kartellerine yenik düştüler. Ne yazık ki Türk-lş, ne- denlere sırtuıı çevirmiş, sonaç üze- rinde gösteri mahiyetinde karşı çı- kıyor. Ama atı alan Üsküdar'ı çok- tan geçti. Devam edegelen tarihsel giri- şimleri ıçinde siyasi iktidarlann yanlannda olacaklanna gerçekten işçinin ve köylünün yanında olsay- dılar, daha doğrusu bir sınıf bilin- ci içinde olsa idiler, bu noktaya ge- linmezdi... (*) Eski Cibali S'gara Fabrika- sı ve Ambalaj Fabrikaları Müdü- rü, Tütün Eksperi. Demokrasi umudu 1998'e kaldıANKAR4 (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Süle> man Demi- rel, yeni yıl mesajında. "Laikliğe karşı yıl içinde görülen bazı tezahür- lerin. her kesimde irtica tehükesiyle ilgüikaygüar\arattığını'' \urgular- ken 1998'e inanç ve kararlılılda gi- rildiğini bildirdi. Demirel, "1997'de karşılaşüğımız tüm somnlar, de- mokratik zeminlerde, demokrasi kurallan içerisinde tarüşdmış ve çö- zümler aranmışür" dedi. TBMM Başkanı Hikmet Çetin, "1998'de, demokrasinin önündeki bazı engellerin kaldınlması ve de- mokrasi standartlannın yükseltil- mesigerektiğuıi" söyledi. Başbakan Yardımcısı Bülent Ecoit, 1997 yı- lında "agır bir rejim bunalımı atia- üldığını n vurguladı. CHP Genel Başkanı Deniz Ba>kal da U 1997 v> lında ülke potansi\elinin yeterince değerlendirilemediğini, ancak cum- huriyet rcjiminc \önelik tehditlerin demokratik rejim kesintiye uğraül- madan aşıklığıni" bildirdi. Cumhurbaşkanı Demirel mesa- jında. "cumhuriyetin temel nhelik- lerinden laikliğe karşı yıl içinde gö- rülen ban tezahürlerin, her kesim- de irtica tehükesiyle ilgfli kaygılarya- rattiğmı" belirterek "Halkınınyüz- de 99'u Müslüman olan ülkemizde laiklik, din vevicdan hürriyetinin ko- ruyucusudur. Hiç kimsenin inançla- nna. ibadetine kimsc kanşmıyor. 65 bin cami, 5 vakit açıkür" dedi. AB'den yardım değil ortaklık ısten- diğıni kaydeden Demirel. Türki- ye siz bir Avrupa'mn eksik oldugu- nu ve yaşanan sorunlann, her iki ta- rafın çıkarlanna uygun bir durum olmadığını vurguladı. Demirel, "Türkiye ne yapmalıdır, sorusunun cevabı açıkür. Karşılaşüğı sonınlan çözmeyeçalışmalukendi hedeflerine ulaşmak için gay rederini sürdürme- Bdir" dedi. Demirel. cumhuriyetin temel niteliklen ile ülke ve millet bütünlüğü tehdit edilmediği sürece Türkiye'de huzursuzluk olmayaca- ğını belirtti.TBMM Başkanı Çetin. 1997 yılında gerçeldeştirilen Lük- semburg Zirvesi'nin, Türkiye açı- smdan hayal kınklığı yaratan bir zir- ve olduğunu vurguladı. Parlamento- nun daha etkin çalışmalar yapması konusunda girişimlerde bulunmayı düşündüğünü kaydeden Çetin, yeni bir sivil anayasa değışikliğine ve si- yasi partiler ile seçim yasalanna ih- tiyaç olduğunu söyledi. Başbakan Yardımcısı Bülent Ece- vıt. 1997 yılının. Türkiye'nin siya- sal yaşamında ağır rejim ve devlet bunalımının. demokratik hukuk ku- rallan içinde aşılabildiğini kaydetti. Türkiye'nin önemli bir demokrasi sınavı verdiğini vurgulayan Ecevit, eğitimde köklü reformlar yapıldığı- nı söyledi. Ecevit, "Bu aühmın, i- nançözgürlüğü değil, inanç sömürü- sünü önleyici nitelikte olduğu, kısa sürede görülmüştür" dedi. AB'ye tam üyelik hakkının önündeki en- E m İ l l Ö l l Ü ' l l d e İ f t a r C a d i n ^stmSLtSin ^ nedeniyle Eminönü Belediyesi Başkanı Ahmet * Çetinsayatarafindankurulan •'iftar çadın"nda,yaklaşık 1500 kişiye yemek \e birer gömlek verildi. RP'li belediyeler de, mey danlara kurduklan çadırlarda ilk iftar yemeği- ni verdi. İstanbul Büyülvşehir Belediyesi Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Ramazan ayı bovuncaşehrin çeşitii bölgelerinde top aüşı ve havai fışek gösterileri düzenleneceği belirtUdi. (KUBlLAY TÜNTÜL) gellemeler şimdilik aşılamamış ol- sa da Türkiye'nin önünde başka se- çenek olduğunu bildiren Ecevit, "bir kapı kapansa da başka kapıla- nn açüacağı" görüşünü dile getirdi. Başbakan Yardımcısı ve Milli Sa- vunma Bakanı tsmet Sezgin de 1997'nin Türk demokrasisinin ol- gunluğunu ve gücünü ispatladıgı, si- vil toplumun tepkilerini, halkın öz- lemlerini en uygar biçımde sergile- diği bir yıl olduğunu belirtti. CHP Genel Başkanı Deniz Bay- kal, 1997 yılının ülke potansıyeli- nin yeterince değerlendirilemediği bir yıl olduğunu vurgulayarak "Bu- na karşın, cumhuriyet rejimine yo- nelik tehditleri. demokratik rejim kesintiye uğrablmadan, karariı bir tavır sergileyerek aşmayi başardık. Buyıl,toplumaegemenolan iyimser bekleyişe yanrtvermemesine karşın, geleceğe dönük umudann canlan- masını sağlayan bir dönüm noktası oldu'" dedi. Işçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 1998 yılının, "cumhuri-. yetdevriminin taarruzyıü"' olacağı- nı söyledi. Cumhuriyetle boy ölçüş- meye kalkışan irticanın ezileceğini kaydeden Perinçek, "LTkemizin santrallarım, madenlerini, limanla- nnı, TEKEL'ini emperyalist serma- yeye teslim eden sagın. Türkiye'yi yönetemeyeceği kesin olarak ortaya çıkmışür" görüşünü dıle getirdi. Türk-lş Başkanı Bayram Meral, 1998'de, öncelikle işçinin, memu- run ve emeklinin satın alma gücü- nün iyileştirilmesı ve bu kesimi olumsuz etkileyen faktörlerin orta- dan kaldınlmasını beklediklerini vurguladı. DİSK Genel Başkanı Rıdvan Bu- dakda yeni yılda en önemli beklen- tilerinin, anayasal bir hak olan sen- dikalaşmanın önündeki engellerin kaldınlması ve kaçak işçiliğin ön- lenmesi olduğunu söyledi. Hak-tş Genel Başkanı Saüm Us- luise 1997'nin ekonomik. sosyal ve siyasal alandaki kötü mirasının 1998'e devredileceğıni vurguladı. Uslu, yeni yılın "seçim yıh" olaca- ğını öne sürdü. TİSK Başkanı Refık Baydur da 1998'in kolay bir yıl ol- mayacağını belirtti. Acılarla erken tanışanlann yeni yıl düşleri EBRU TOKTAR .\NKARA-Gazı Hastanesı Çocuk Klinigi'nde tedavı gören, kalp, böbrek. lösemi ve kanser has- tası 57 çocuk, palyaçolar. sevdikleri şarkılar ve Noel Baba'nın getırdiği hedıyelerle 1998'e "mer- haba" dedi. E\ ortamına dönüştürülen klinikte, hemşire \e doktorlann sıcak ilgisıyle tedavi gö- ren çocuklar. eksiltmedikleri umutlanyla "doktor, hemşire, öğretmen ve püot" olabılme hayalıyle güç depoladılar. Tedavi olurken eğitilen çocuklar, oyun salonunda öğrendiklen elışleriyle de küçü- cükyüreklerinde duyduklan heyacanı körükleye- rek. tt yaratmaveyaşama"nın değerini keşfettıler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıklan Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alev Hasanoğlu. teda\ı altına ahnan 0-17 yaş gnıbu çocuklann psıkolojık yön- den de izlenme>e alındığını vurgulayarak. "Ama- cunız, çocuklan hastane ortamından uzaklaştira- rak ev ortanunda hissettirmek. Bunun için oyun odamız, ilköğretim okulumuz,özelınutfağmuz var. Çocuklann istedikleri yemekler de yapdıyor'" di- ye konuştu. Klinikte tedavi gören çocuklar da gör- dükleri yakın ilgiden oldukça memnun. Kimi za- man hemşirelerle evcilik de oynayan çocuklar. onlan ailelerinin çok yakın bir ferdi olarak görü- yor. Kalp ameliyatı geçiren 14 yaşındaki Serap Kaya, hastaneye çok kısa bir süre önce gelmesi- ne karşın. hiç yabancılık çekmedığini söylüyor. Kaya."Yaşadığun onca sıkıntıdan sonra. öğrendi- ğinı çok şe> oldu. Her şeyden önce. hep geri plana ittiğim sağlığımın ne olduğunu anladını. Bunu di- ğer insanlara anlatmak için de doktor olacağım" diyor. Mide kanaması nedeniyle tedavi gören Orhan Koca ise, hoş bir yılbaşı partisi geçirmesı ve çok güzel hediyeler alması nedeniyle hastaneyı çok sevdiğıni belirtiyor. Henüz 6 aylık Nilayda Altındağ da kliniğin en "genç" hastalanndan. Nilayda'nın annesi Selma, kalbi doguştan delik bebeğinin durumundan ümit- siz olmasına karşın 'Şüzde 10'luk bir ihtimalden" güç aldığını belirtirken, hafif bir tebessümle gü- lümsüyor. Selma. "Yüzde 10'luk ihtimaiden bile güç almasını öğrendik" diyor. 5 aylık Sevcan Ka- pusuz da karaciğer nakli için bekliyor. Babası ve dedesinin karaciğerinin kendisine uymasını bek- leyen Sevcan. annesinın kollannda güç kazanıyor. Lösemili Melek, Pınar,Ayten ise hastalıklannın ne olduğundan habersizce bebeklenyle, otomobille- riyle eğlenerek, "öğretmen, doktor, hemşire" rol- lerınde evcilik oynuyorlar. Hasanoğlu, çocuklann tedavi görürken eğitim- den yoksun kalmalannı engellemek amacıyla 2 yıl önce açılan Gazi Hastanesi İlköğretim Okulu'nun olanaklannın daha da geliştirildiğini belirterek, "\ncak, okul ders programı, çocuklan yormaya- cakbiçünde düzenleniyor. Çocuklann tedavi saat- lerine göre ayarlanan dersler, onlan temel konu- larda bilgilendirmeye yönclik" dedi. Hasanoğlu, çocuklara oyun odasında öğretilen elişleriyle onlann el becenlerinın de geliştirildi- ğini vurgulayarak. "Amacunız, burada ev sıcakb- ğj yaratarak çocuğun hastalığı en kısa sürede at- latmasını sağlamak. acılannı azaltmak ve oyaia- mak" diye konuştu. MehmetAkbay: Ayda 5 trilyon aktanyoruz • Baştarafi 1. Sayfada raaktanm yapıldığmı bildirdi. Hü- kümet üyelerinin çelışkılı açıkla- malarda bulunduklan zam yapma- ma politikasma TEKEL'in 6 ay ra- hatlıkla uyabileceğini söyleyen Akbay. "Olağanüstü gelişmeler ol- madığı takdirde TEKEL'in nisan- mayıs aylanna kadar zam ihtiyacı yoktur" dedi. Akbay, dün bir özel televizyon kanalında yaptığı açıklamada, özelleştirmeye yönelik tartışmala- ra "hak vermemenin mümkün ol- madığuu'' söyledi. TEKEL'in 1997 yılı kâr hedefinin 404 trilyon lira olduğunu bildiren Akbay, şu bilgi- leri verdi: "Bunun da yüzde 53'ü vergi ola- rak tahakkuk ediyor. Buna muka- bil TEKEL'in bu yıl sonunda fiilen Hazine'ye aktanmı 190 trilyonlar mertebesinde olacak. TEKEL ger- çekten Hazine'nin vergi dairesi gi- bi çalışıyor. Konsolide bütçenin vüzde 5'ini ödemeve devam edivor. Ayda5trilyon lira nakitolarak büt- çeye yatıniıyor. Geçtiğuniz yıl eği- tim ve millisavunma için ahnan ver- güerde önemli artışlara gidildi, ek vergi oranlan arttırüdı. Tahakkuk bazda yükü daha da artti." Akbay. 600 bin tütün üreticisi ai- lelerini. 40 bin tekel çalışanını il- gilendiren TEKEL'İ veya fabrika- lannı satmak yerine "yerli ve ya- bancı ortaklaria özelleştirmeye ha- nrlanıImasL kurumun destekledt- ği çiftçilerin korunmasına yönelik modettn oluşrurulması"" gerektiği- ni söyledi. TMO'da olduğu gibi devletin fon ayırarak destekleme alımlannı sürdürebileceğini kaydeden Ak- bay. "TEKEL'in vazgeçümez oldu- ğunu öne sürebilmck için TMO'nun da değirmenleri, finnla- n falan ounası lazım. TEKEL, ta- rihsel oluşum içinde bugüne kadar gelmiş, Türkiye'ye özgü bir yapı. TEKEL'e benzer bir yapı başka yerlerde yok" diye konuştu. G U N D E M MUSTAFA BALBAY H Baştarafi 1. Sayfada "Her toplum layık olduğu yönetimi bulur." Ardından soranm: "Biz böyle bir Meclis'e layık mıyız?" Buna olumlu yanrt verince de olumsuz yanrt ve- rince de söylenecek çok şey var. Başkentteki pa- nel, konferans benzeri etkinliklerde salonun dolu- luğu-boşluğu biryana, katılanlann kadın-erkekda- ğılımı aşağı yukarı eşittir. Hattayeryer kadınlar ço- ğunluktadır. Ama bu etkinlik ne yazık ki TBMM'ye yansımıyor. Yansıyanlar için halk arasında yapılan yorumlardan biri de şu oluyor: "Helal olsun, erkek çıktı..." Oysa bizim, Meclis'te "erkeklik" yapacak değil, gerçekten işinin hakkını verecek vekillere gereksin- memiz var. Giriş taksimini uzattık. Saygın'ın kimi düşünce- lerini aktaralım: "Hapis cezası, zina suçunun işlenmesinde cay- dıncı olacaktır. Hapse atıldığında dünya âlem o- nun bu işiyaptığını, eşini aldattığını öğrenecek, re- zil olacaktır. Hapis yerine para cezası koysan adam parayı öder, yine aynı haltı eder." "Bence kızlann bekâret kontrolü gerekli. 12-13 yaşında kızlar hamile kalıyor. Bekâret kontrolüne götürüldü diye intihar eden ediyorsa edecektir. Bence o kadar önemli bir şey değil. Üç tane, beş tane. Caydıncı olsun diye bazı kurallar koymak, terbiye vermek lazım". "Toplum beni ilgilendirmez, toplumun değer yargılan var. O yargılan dışa atamazsınız." Kısacası Saygın, zina yapan kadın da erkek de hapse girmeli, gerektiğinde tüm kızlara bekâret kontrolü yapılmalı diyor. Ne adına? Toplumun dahaahlaklı, namuslu olması adına... Söyleşiyi okurken aklıma ister istemez Işılay Ha- nım'ın siyasi başanlan da geldi. 12 Eylül öncesi AP'den belediye başkanı... 12 Eylül sonrası MDP'nin Izmir Milletvekili... MDP inişe geçince hemen ANAP'a geçiş... ANAP inişe geçince DYP'ye geçiş... DYP inişe geçince ANAP'a geçiş... Saygın'ın 1997'deki başanlannı vurgulamamak da haksızlık olur. REFAHYOL'un devlet bakanıydı. Mayıs ayında, Necmettin Erbakan'ın hükümetin istifasını vermesine bir ay kala, geleceği gördü ve bakanlıktan istifa etti. Şimdi yine aynı koltukta... Pek çok kesim, 1997'yi değerlendirirken RE- FAHYOL gerginliğinden kurtulmuş olmayı artılar arasında sayar. Işılay Hanım her iki hükümette de aynı koltukta oturdu. . Anlaşılan burada da tıpkı zina-bekârette olduğu gibi toplum beni ilgilendirmez siyasetin değer yar- gılan ilgilendirir, dedi. Değer dedik de Ankara Milletvekili Kıymetleri Borsası'na girmeyelim. Onu Kubilay Uygun'a se- lam vereceğimiz başka yazıya bırakalım. Oy bakire bakire... Saygın'ın söyleşisini okuduktan sonra "neyimiz kimlere emanet" deyip ciddiye mi almalı, yoksa gü- lüp geçmeli mi diye düşünürken gariptir, aklıma hoş bir Anadolu türküsü geldi: "Oy Bakire Bakire Neden gittin Şakir'e..." Yine de konunun ciddıyetini bozmayalım. Suçun ceza ile önlenmesi deyince benim aklıma ilk Prof. Eralp Özgen'den dinlediğim fıkramsı olay gelir: Ingiltere'de fakirliğin yaygın olduğu dönemde hırsızlan ibret olsun diye kent meydanlarında asar- larmış. Insanlartoplanır, hırsızlık yaptığı için ölüme giden adamı izlermiş. Yankesiciler en çok bu anda iş yaparmış... Devlet Bakanı olarak Işılay Saygın'a üç kurum bağh: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü. Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü. Acaba diyorum Işılay Hanım, kadının sorunlany- la tapu-kadastroyu birbirine mi karıştırıyor... Mutlu yıllar... Ozelleştirınede hile I Baştarafi 1. Sayfada Koordinasyon Kurulu" karan ile bir anonim şirke- te ortak olabileceklerinı belirten Soysal, 6224 sayı- lı Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası ile 4046 Sayılı Özelleştirme Yasası'nda değişiklik yapan 4105 Sa- yılı Yasa'daki "Türkiye'ye ithaledilecekyabancı ser- maye, ülke çapında tekel teşkil edecek faaliyetlerde bulunan kuruluşlarda çoğunluk hissesine sahip ola- maz" hükmünün yer aldığına dikkat çekerek, "Bir KtK olan TEKEL, 'Ülke çapında tekel teşkil ede- cek faaliyetlerde bulunan kuruluşlar'dan olduğu için, kuracağı hiçbir iştirakte yabancı payı yüzde 50'yi aşatnaz" dedi. Tek Gıda-Iş'in "TEKEL Raponın nda da, açık bir kanunsuzluk olduğu vurgulanırken şöyle denildi: "Ortaklık girişimi için bilindiği kadanyla ne ihale açılmış. ne de ortaklığa ve marka hakkı satışına iliş- kin değer saptama yöntemlerinde bir açıkhk sağlan- mıştır. Gayri resmi yollardan edinilen bilgilere göre ise ne teklif edilen bedeL ne de karşı teklifkrle ileri sürülen bedeller gerçek değerlerini bulmaktan çok uzak görünmektedir. Bundan önccki özelleştinne- lerde olduğu gibi bir vurgun ve talan düzeni hâkim kılınmaya çalışılmak- tadır." Raporda, yüksek kâr ve gelirlerin söz konu- su olduğu sigara sektö- rünün tüm dünyada "monopolist" (tekel) bir yapı arz ettiği, bu nedenle karnu kurulu- şu olan TEKEL'in dev- reden çıkanlmasına yönelik girişimlerin ulusal çıkarlar, tüketi- cinin korunması ve serbest rekabet ortamı açısından "uzun boylu hesaplama" gerektir- diği vurgulandı. KEMENTAŞ PANJUR /GENEL MUHASEBE BİLEN ASGARİ TİCARET LİSESİ MEZUNU BAYAN ELEMAN /PART-TİMEÇALIŞACAK INGILİZCE BİLEN ELEMAN ARANIYOR, (Tercihen Öğrenci Olabilir.) Tel: 0212. 225 O9 91 234 18 74
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle