14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Iz bırakanlardan anımsacbldarımızSponsorlar Önce 'tepeden brnağa' Refah Parti- si'nin kuşattığı Kültür Bakanlığı döne- minde ve sonrasında artık Tiirkiye'de sa- natın sponsorlarla gerçekleşebileceği ka- nıtlandı. Tüm dünyada olduğu gibi, sade- ce IstanbuTda değıl. Anadolu'ya yayılan festivaller sponsorlarla ayakta durabildi. Bir de sanata verilen destek vergiden dü- şürülüp, sponsorluk desteklense! Haluk Bilginef Bu yıl, 'Usta Beni Ökförsene', 'Masu- miyet', 'Nihavend Mucize' fılmlerde rol alan, 'Histeri'deki olağanüstü Freud yo- ramuyla yetkinliğini çoktan kabul etmiş izleyicileri bile hayrete düşüren Haluk Bilginer'in önce tiyatroda, sonra sinema- da ödül yılı oldu. Üreterek ülkesine bor- cunu ödeyen, Türkiye'de sanatın iki kez kutsal olduğunu savunan Bilginer, Tiyat- ro Stüdyosu olarak Odeon Sineması'nda- ki yangın sonrası mekânlanna kavuşabil- mek için mücadele ediyor. Yılrruyor, çün- kü 'sanat yapnıa nedeni çok öoemli'. Yıldız Kenter 'Master Class- MariaCaüas'adlı oyunda, hep tutku peşinde koşup 'destanlaşan', sahnede 'yüreğini ortaya koyup", sa- natına 'herşeyini' \eren iki 'diva'yı ıçiçe geçmiş kişi- liklerde Yıldn Kenter'in olağa- nüstüyorumuyla izledik. Sanat yaşamın- da doruğa ulaşan noktada usta oyuncu, 'emeğini, aşkını, akbm, yüreğini' verdiği bu rolde, 'sahnede tannlaşarak' müthiş bir yaşam dersi sunuyor hiç tükenmeyen aşkıyla. 9. Uluslararasi lstanbul Tiyatro Festivali'nde ilk Onur Ödülü'nü alan Türk tiyatrosunun bu ünlü oyuncusu, tü- kenmeyen merakj, inanılmaz enerjisi, ölesiye tutkusuyla yıllardır anlık mutlu- luklar için mücadele ediyor, 'herşeyinive- riyor' sanatına. 1998 yılında Yıldız Ken- ter'in 50. sanat yılını kutlayacağız. İdil Blret Chopin toplu piyano eserleriyle Polon- ya'da Büyük Ödül, Boulez sonatlanyla Fransa'da Altın Diaposon ödülünü alan, Beetnoven'ın bütün piyano eserleri ve ay- n<ja bütün senfonilerin piyano uyarlama- sıyla müzik dünyasını sarsan İdil Biret, Brahms'ın bütün solo piyano eserleri ve iki piyano konçertosunu hazırladı. KJasik müziğuı artık azınlık müziği olmaktan çı- kıp, dünyanın anlaştığı bir dile dönüştü- ğünü belirten Biret, genç müzisyenler- den çok umutlu. 1998 yılında konserleri- nı sürdürecek olan ünlü piyanist, Rah- manİDof un eserlerinden oluşan bir CD hazırlığinda. Aynca Brahms üzerine bir kitap yazmayı düşünüyor. Yekta Kara Başdöndürücü enerjisi, tutkusu, inancı, kararlılığı, mücadele gücü ve en çok da coşku- suyla opera veba- leyi sokaktaki in- sanın günlük ya- şamın bir parçası- na ve alışkanlığa dönüştüren, sana- ta ilginin nasıl art- tınlacağını kanıtlayan Yekta Kara, altı yıldır üstlendiği lstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni ve Müdü- rü görevinin daha ilk yılında amaçladığı yurtdışına, dış dünyaya açılma düşünce- sini bu yıl da gerçekleştirdi. Oç yıldır Da- nimarka'ya opera sezonunu açan IDOB, bu yıl da Yekta Kara'nm rejisiyle 'Car- men' operası yıne ayakta dakikalarca al- kışlandı. İlk turnesiyle "Avnıpa'nmTür- kiye anıriannda bitmedigini" ve Türkle- rin de opera söyleyebileceğini kanıtlayan, şimdi de yurtdışından bir çok ülkeden tur- ne teklifı alan topluluğun yöneticisi Yek- ta Kara'yı Danimarka basını, 'etkfleyid', 'operayı sıruayan' olarak nitelendinlip, 'kültürel depremlerülkesi Türkiye'de Ba- ü'ıun kaJesı' olarak tanımladı. Türk ope- rasının beslenmesi, hak ettiği yeri alrna- sı için dünya operasıyla yoğun temas kur- ması gerektiğine inanan, üretilen işlerin hep farklı ve özgün yorumlar olmasm- dart yana olan Yekta Kara, hem yönetici hem de rejisör olarak Türkiye'de de ope- ra ve baleyi. gerçekten başanlı yapıtlarla geniş kitlelere yaymayı sürdürüyor. Feyza Hepçllinglrler lletişim çağının iletişimsiz bireylerinin ilişkilerini irdelediği 'SavrutaıaJar'da, sevdiklerimize, sevemediklerimize, sev- gimizi gösteremediklerimize, sevilmiş- liklerimize, sevilememişliklerimize ince bir duyarlılıkla değiniyor Hepçilingirler. Kadın öykü yazan olmasma karşın erkek bakış açısinı da gözden kaçırmayan ya- zar 'unutulmuşlan' da unutmayarak ya- şamı, yaşı, tecrübesi birden fazla bakış açısıyla iletiyor bize. Bulutsuzluk Öztemi ' 1997'dearayışlaragiriştiler. ÖnceHa- zıran'da Açıkhava'da 12 kişilik Yaygara adlı yayhlar topluluğuyla parçalannı yo- rumladılar. Ardından rock ı Idil'e kadar taşıyıp, Olağanüstü Hal bölgesinin göbe- ğinde konser verdiler ve Acil Demokra- 'EVRENSEL KÜLTÜRÜN SAVÜNUCUSU» CUMHURBAŞKANI DEMİREL Kültür ve sanatta 'Baba' 14.Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin açılışında 8 bin kişi- lik Tûrk-Metal Salonu'nda Bir- leşmiş Ankara Orkestra ve Koro- lan, Beethoven'ın 9. senfonisini seslendirirken ve 4. Aspendos Opera ve Bale Festrvali'nin, îs- tanbul Devlet Opera ve Bale- si'nin 'Carmeo' operasıyla yap- tığı açılışında Cumhurbaşkanı Süleyman DemireL, Türkiye'de demokratik, laik ve çağdaş insan olmanın göstergesi olarak 'sa- nat'ı gösterdi. Stadlarda, salonlarda Refahy- ol'a gösterilen tepki; korolaradö- nûşünce, 'evrensel küJtürün sa- vunucusu' Cumhurbaşkanı De- mirel, 1997 yıünda katettiği 147 bin kilometre ve yapüğı 505 ko- nuşmadan beiki de enanlamhla- nnı kültûr-sanat dünyamız için yapü! Festivallerinaçılışlannave sanat etkinliklerine karılan Demi- rel son olarak CSO'nun yeni kon- ser salonu ve koro çalışma bina- lannın temelini atarken, "Akşam ohmcauyuyan birTüridyeyerine, konser satonlanna giden, kültür eserlerinin ortaya konukfuğu yer- lere giden bir Türkiye lazun. 65 milyon Türkiye akşanı saat 9'da uyumamah. Onun içindirki, kffl- türfaaliyetierininAnkara'daba$- layarak bütün Türkiye'ye yaytf- masmı istiyorum ve kültürün bir- kaç büyük şehrin mhisan ofanak- tan çıkmasuu istiyoruın'*dedi. şaklr Eczacıbaşı si'yi söylediler. 22 Arahk'ta Ankara'da bu kez 90 kişilik senfoni orkestrasıyla konsere çıktılar. Fertıan şensoy 'Ses Tryatrosu'nun yeniden onanlma- sı için Anadolu'yu gezdi yıl boyunca. Ho- cası Haldun Taner'e olan vefa borcunu ödemek için onun düzyazı, öykü, şarkı ve skeçlerinden kurguladıgı 'Haldun Taner Kabare'y i büyük ustayı genç kuşağa an- latabilmek için sahneledi. Güncelliğini yitirmemiş metinlerle, Haldun Taner'in gözünden, önce insan ve dünyanın, son- ra Türkiye ve toplumumuzun analizini yaparak. Moğollar Bi Şey Yapmalı adlı parçalan miting- lerin, yürüyüş.lerin sloganı oldu. Aynı par- ça özellikle 'Sürekli Aydınlık İçin 1 Da- kika karanlık" eyleminin simgesi haline geldi. Leyta Cencer Leyla Gencer adına açılan ve gençlere büyük olanak sağlayan şan yanşması bu yıl da sürdü. Leyia Gencer'in danışmanlığı ve koordinasyonuy- la ülkemizde ilk kez bir barok opera, Ferdinan- do Bertino'nun 'Orfeo' operası sahnelendive ba- rok operası dönemi başladı festrval kap- samında. Gelecek yıllar için büyük pro- jeleri olan Leyla Gencer her zamanki il- gisiyle, yine sponsorlardan destek istedi, gördüğü olumsuzluklan eleştirdi. Külrü- rel etkinliklerde tanıtımm yetersiz oldu- ğundan yakınarak, promosyonun büyük önem taşıdığını vurguladı. AST 1997'de Rutkay Aziz'in Genel Sanat Yönetmenhği'nde Ankara Sanat Tiyat- rosu 35. yılını kutladı. AST, Eşber Yağ- murderefi'nin yazdığı, "Akrep-Hayata, Aşka ve Vanşete Dair" adlı oyun ile bü- yük ses getirdi. İnsan haklanru koruma ve düşünce suçunu ortadan kaldırma adına attığı büyük adımlarla her türlü olanak- sızlığarağmen 35 yıla yayılan tiyatro sev- dasını da kanıtlamış oldu. Cenco Ertcal . . . . . . . 'Bü-takun Azizikler', 'tnsanlarun' ve 'Simyaa' Kendi almyazısını kendi ya- zan ünlü oyuncu Genco ErkaLbu kez 'is- tek,hırs,beves,kararhhk, coşku, aşk'ı içe- ren, yazgınm; insanın kendi gücüyle el- de ettiği ve gercekleştirdiği birkavram ol- duğunu, insana umudu aşılayan, sevgiyi öneren, aşkın gücünü kanıtlayan 'Shny»- a'yla, izleyiciyi de soluksuz bırakan ina- Memet Fuat'ı yaşama döndüren anılar... Gecen yıl bugün yoğun bakımdaydı Memet Fuat. Gözlerini açtığıBda '" 'Bir ay daha yaşayıp kitabımı bitirebilsemî'diye kaygılanıyordu. 'Bir aydaha!-' "Bataklığa dönmüş dünyamızda, iyiliğin, dürûstlüğün, onurun, bağlılığuı, özverinin simgesi" annesi Piraye Hanım'ı yitirdiğmde başladığı ve yazımı iki yıl süren kitabım bitirdi Memet Fuat. 'GöigedeKaian YıBar'da çocukluğunu, gençligini anlattığı. geçmişten arta kalan belgelerle. fotoğraflarla bir destana dönüştürdügü anılannda biz de ilk kez Memet Fuat'uı, Piraye'nin, Naznn'ın, onlann kalabalık ve yokluğun içinde ama alabildiğine 'ynreği sevg|yie' dolu yaşarruna; dedesi Mehmet Ali Paşa, Çamlicalılar. Erenköylüler ve öteki 'güzel insanlann karşıhk beklenmeyen se\gileri>le kuşaülmış' dünyalanna girdik. Büy'ük ilgi gören bu kitapta Nazım'dan aynlınca içinde "yenrve^l bir dal kmlan' Piraye"yi ve bu aşkın yaşaındaki gerçekleri aktanlırken, birtakım dedikodulara da yanıt veriliyor. Dünyaya Piraye ve Nazım'm penceresinden baİcan Memet Fuat, 'Gölgede Kalan Yrifcır'da eşsiz Öğretmenligiyle 'gdecek gûneşfi gûzel günlerin öztemini yrürmeden. geçmişe stğınarak' bir yaşam dersi veriyor. W»lt VVhitman'ın dediği gibi "Bu bir kitap değiL, buna dokunan bir insana dokunur." Düşlerinde yaşarüğı büyük bir şiir antolojisinin ilk on iki kitabını yayımJayan Memet Fuat, şimdi de Nazım'm Piraye'ye yazdığı bir tahta çanta dolusu mektubu yayıma hazırlıyor. Ardından kendi kitaplan sırada. Memet Fnat Artık lstanbul, Kültür Merkezi'ne kavuşsa! Türkiye'de sanatı, hep bir şeylere rağmen yapıldığı bir 51 "dönemde, mucizeler yaratan Istanbul'u bir 'dünya küJtür başkenti'ne dönüştüren lstanbul Kültür ve Sanat Vakfi, 25.yaşını, gümüş yılını görkemli biçimde kutladı. Statüsü gereğınce. hiçbir siyasal gücün sultasma girmedi. hiç kimsenin propaganda aracına dönüşmedi, özerk kimliğini. gerçek sanat anlayışını hep korudu IKSV lstanbul fesrivalieri aracılığiyla uluslararası alanda Türkiye'nin çağdaş bir imajla tanıUmında önemli bir işlev üstlendi. Üstelik 25. yılına girerken genel bütçesinin yüzde seksenine yakJaşan bir bölümünü özel sektör katkısıyla karşılayan bir kuruma dönüştü. Son dört yılda sponsorluğu sistemleştirerek bunun bir imaj sorunu olduğunu anlatarak, salt 'şövahtUk' olmadığmı kanıtlayarak Türkiye'de sponsorluk kavramını yetieştirdi IKSV. Bu başannın ardında Genel Müdür MeBh Ferefl var. Devletin sanata ve kültüre yaklaşımının 'esef verici' olduğu bir dönemde uluslararası arenada çok büyük ses getiren etkinlikleriyle Türkiye'nin yüz akı olan tKSV'nin yaşamsailığını sürdürmesi için savaşan Fereli, Türkiye'de sanata kâr değil imaj yattnmı yapılmasını sağladı. "Her gün çıtayı daha yukan>'a çekme" kaygısını hep yaşatan Melih Fereli, bütün bir yıla yayılan beş ayn festivalle "ülkemizi çöi ofanaktan kurteran" bir vakıfta, Istanbul'a gerçekten yürekten gönül veren ekibiyle yaşamımızı ve geleceğimizi donatıyor. Bir de Kültür ve Kongre Merkezi, 2000 yılına yetişebilse! Genel Müdür Mehh FereJL Cörgün Taner Bu yıl dör- düncüsü düzen- lenen Uluslara- rası lstanbul Caz Festivali, festi- valin yönetmeni Görgün Ta- ner'in başansıv - la 2000'li yılla- nn müziğiyle yelpazesini bü- yütürken, seyir- cinin yelpazesi- ni de genişletip seyirci rekoru kırdı.Buyıltrip- hop'a girerek, izleyici kitlesini ilk kez çok değiştiren, Avrupa'da turnede olan cazın en önemli isimlerini getiren Caz Festivali'ni, artık istanbuTda yirmi bin kişilik kitleyakından izliyor. Birtakım re- korlar kıran festivali yüzde 88 doluluk oranıyla geçen konserlerini 80 bin bilet- li kişi izledi ve 1,5 miryon dolarlık bütçe- sinin yarısını karşıladı, diğer yansı da sponsor gelirleriyle elde edildi. Gelecek yülarda da festival, cazla sınırlanmaya- cak. Caz tanımı dahilinde birçok müzik türünü bir arada banndırarak '20001i yıl- lann müziği'ni sunan Görgün Taner, ge- lecek yıl da çıtayı yükseltmeyi amaçlı- yor; sürpriz isimlerle dolu Iistesiyle. Amelle Edgü Hakkı Anh'dan Chariotte Salomon'a, Çiğdem Gürel'den "Atatürk'ü Anmak" ve KnzgunAcar sergısine dek birbirinden nitelikli ve ilginç sergileri düzenleyen AmefieEdgü'nün. Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde yöneticilik yapmaya başla- ması Türk sanat ortamının kazancı oldu. Ferzan özpetek İlk uzun metrajlı çalışmasında 'Ha- mam' gibi son derece beylik bir öğeyle önce Italyan yapımcıyı sonra da tüm ltal- yan basınmı etkisi altına aldı ama lstan- bul gibi her tarafi tarih olan bir kentin tüm ilginç öğelerini, hiç sıkmadan senar- yonun içine yedirerek bu başannın büyük bir bölümünü de hak erti. Başar Sabuncu Bu yıl en çok beğenilen ve tartışilan oyunlanndandı 'Bir Ata, Kralhğun'. Ba- şar Sabuncu'nun 'ikrjdarhırsı' ızleği çer- çevesinde, Shakespeare'in oyunlanndan ve sonelerinden kurguladığı. sahnelediği lstanbul ŞehirTiyatrolan yapımı 'Bir A- ta, Kralhğnn' yıl boyunca toplam 6 ödül aldı. Sabuncu, EleştirmenlerBirliği Ödü- lü'nü ve bu yıl ilk kez verilen 'Afife Jale Tiyatro ÖdüDeri'nde 'En tyi Yönetmen' ödülünü aldı. nılmaz temposuyla müthiş etkiledı bizi. 'Birtakım A/iriikler'le 17. lsmail Düm- büllü Ödülü'nü kazanan Erkal, bu yıl en çok okunan yapıtlanndan biri olan Paulo Coelho'nun 'Sünyaa'sıyla Fransa'dan sonra lstanbul Uluslararası Tiyatro Fes- tivali'nde boy gösterdi. 'Imgc dâhia' Mehmet Lluso> ile yazgının peşinde bü- yülü bir yolculuğa çıktığı 'Simyaa'dan sonra 'deli' ile 'nrdeH'nin yeni projesi 'KralLear'! Halll Altındere Genç sanatçı, 5. Uluslararası tstanbul Bienali'nde de dikkat çeken sanatçılar arasındaydı; Türkiye'nin sorunlannı ir- deleyen yapırlan, 1997'degörselbelleği- mize kazındı. Semlha Berksoy Türkiye'nin ilk kadm opera sanatçısı olarak uluslararası başansı ve sonradan baskıya uğraması bile onu yıldırmadı. "Benim poKtikam sanat" diyerek yaşa- mının anlamını belirten Semina Berksoy, geçirdiği rahatsızlığa ve ameliyata rağ- men son olarak 5. Uluslararası tstanbul Bienali'nde KııtiuğAtaman'a ilham kay- nağı oldu ve günlerce tek bir odada kala- rak gerçekleştirdiklen 'seminab. unpJug- ged' adlı işle gençlere taş çıkartacağını kanıtladı. lstanbul Kültür ve Sanat Vakfi Yönetim Kurulu BaşkanıŞaldrE^- zaabaşL aynı za- manda on beş ki- şinin oluşturduğu Kültür Girişi- mi'nin de sözcü- sü. Yıl boyunca çeşitli bildirilerle, 'meydanı boş bu- lup. tehtikeH sözler edenlere karşı' çıkıp, sesini yükseltti Kültür Girişimi. insan haklan alanında çalışan kuruluş- lar gibi kamuoyu yaratmayı amaçlayan girişim; Anadolu'nun kültürel zenginliği- ni vurgulayarak, kültür bütçesinin binde 4 olmasına karşı çıktı, en önemlisi kültür ve sanatta vergi bağışıklığınm sağlanma- sı konusunu yeniden gündeme getirdi. lz- mir'de gerçekleştirilen 'Demokrasi Kül- türü ve GJobaDeşme' başhğıyla 1 .Ulusal Kültür Kongresi'nde de hep bunlan sa- vundu Şakir Eczacıbaşı. Zeki Pemirkubuz Imkânsız aşklann ardında savrulan gö- nül insanlannın öyküleriyle vurdu bizle- ri. Kendisine özgü bağırnsız sinema an- layışıyla sermayedeB bağımsız bir yol secti ikincı fılminde de. Salon doldurma kaygısmın önüne geçip filmini durağan bir yirmi dakikayla bitirmeyi göze alan, azınlık için sinema yaptığını söyleyen yö- netmenin yeni öykülerini bekliyoruz. Evin Ilyasoglu Evin Üyasoğtu, Cemal Reşh Rey'i an- lattığı, büyük ilgi toplayan 'Müakten tbaret Bir Dün>ada Gerintier' başlıklı i- ki CD ekli kitabını ve 'Galatasarayh Bes- tecfler' başlıklı dokuz bestecinin yaşa- möyküsünü, yapıt listelerini ve Galatasa- ray'daki sanatsal ortamı içeren dokuz bes- teciyi içeren kitap ve CD'yı hazırladı bu yıl. Pozrttf Müzik yaşamımızı Akbank Caz Festi- vali, Efes Pilsen Blues Festivali, Fuji VVorld Müzik Days gibi nitelikli etkinlik- leriyle zenginleştirdi Pozitif. Bu yıl ayn- ca 25-26 Ekim tarihlerinde Açık Rad- yo'yla birlikte bir ilke daha imza atarak 1. lstanbul Müzik Şenliği'ni düzenledi. Kataloğundan konser organizasyonuna, yemeğınden güvenliğine kadar, en ince aynntısına kadarözenle üzerinde durulan şenlik, müzik endüstrisi ve sanatçılar için ortak birplatform yarahrken izleyiciler de pek çok müzik türünü bir arada dinleme olanağına kavuştular. Barı; Pirhasan 'Usta Beni ÖMürsene'yle Avrupa stan- dartlannda bir fılm gerçekleştirerek, Türk sineması ve Türk yönetmenlerinin de ba- şanlı olabileceğini kanıtladı. Filmde rol alan oyuncular tüm içtenlikleriyle karak- terlerle özdeşleşmişti. Cürer Aykal Teksas'taki El Paso Senfoni Orkestra- sı'nın şefliğini yürüten GürerAykalbu yıl Refahlılarca 'zurna takımı' olarak nite- lendirilen CSO'nun stadyum konserini yönetti. Yağmur altmdaki konseri binler- ce kişi izledi. Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası, şef GürerAykal yönetimin- de başanlı bir Amerika turnesi yaptı bu yıl. Aykal, Bilkent Senfoni Orkestrasf yla 'Galatasarayt Bestecfler' konserini coş- kuyla yönetti. Konserin sonunda bis ola- rak Cemal Resjt Rey'in Onuncu Yıl Mar- şı'm çaldıran Aykal. Galatasaray'ın şam- piyonluğunu, Çaykovsld'nin Italyan Kap- riçyosu ile kutladı. Yıl sonunda yine C- SO, şef Gürer Aykal yönetiminde üç gün süren yeni yıl konserleri verdi. Dlkmen Cüriln Dikmen Gü- rûn"ün yönet- menliğini üstlen- diği 9. Uluslara- rası lstanbul Ti- yatroFestivali, bu yıl Avrupa'nın en önemli topluluk- lannı ve sanatçı- lannı sundu: Ingi- liz Kraliyet Tiyat- rosu'ndan Ric- hard Eyre'ın yo- rumuyla, Ian Hofan'lu 'Kral Lear'ı, Mar- tin Vttrttke'lı Berlmer Ensemble'dan Ar- toro Ui'yi, lsmail Ivo Dans Tiyatro- su'ndan 'Otiıeflo'yu ve Ute Lemper'den sonra Hanna Schguila'yı izlemek büyük bir şanstı tiyatroseverler için. Artık yurt- dışında adından söz ettiren festival bayıl çok 'pmHılı'ydi- Üstelik bu yıl festivalin sponsoru da oldu. Perviş zalm Basın, değerini ancak yabancılardan tasdikli başanlardan sonra görebildi. Der- viş Zaim, 'Tabutta Rövaşata'yla Türki- ye'de bir yıl sonra tamndı. Cahft Külebl "Senin dudaklann pembe eBerin be- yaz,altutenerinıi bebektutbiraz." Bu di- zelerin sahibı ünlü ozan Cahit Kiikbi za- mansız, 80 yaşında aramızdan aynldı. Ölümü, yazın ve yaym dünyasinda büyük üzüntüyaram. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Kimlik Bunalımımn Anatomisi... Dönüm noktalarını "Tanzimat-Atatürk Dönemi- Atatürk Sonrası" diye belirleyebileceğimiz tarihsel çizgi, aynı zamanda yakın geçmişimize egemen olan bir kimlik bunalımımn da anatomisinı sejgiler. Bu, Avrupa Birliği'nin son karan ile ilgili tartışmalar- la birlikte daha da güncellik kazanmış olan bir bu- nalımdır ve katıksız bir "kültürel kimlik" sorunudur. Tanzimat, her alanda akılcılığa ve bilimsel düşün- ceye daha fazla uzak kalmanın beraberinde kaçı- nılmaz olarak getireceği yıkımlan engellemek ya da biraz olsun geciktirebilmek amacıyla göze alınmış bir girişimdi. O zamanlar gerek akılcılığın, gerekse bilimsel düşüncenin yalnızca Batı'da varolması, bu girişimin de bir Batılılaşma hareketiyle özdeşleşme- sini zorunlu kılmıştı. Bir başka deyişle, bugün Tan- zimat hareketinin bir kimlik yitimine de yol açıp aç- madığını sorgulamak abestir, çünkü bütün ilerteme- ler karşısında kör ve sağır bir kimliğin ne ölçüde kimlik diye nitelendirilmeye değer olabileceği tartış- malıdııi Tanzimat, yönetici kadrosu ve kurumlan bütünüy- le çağdışı kalmış bir imparatorfuğu kurtaramadı. Bu imparatoriuktan sonraki Atatürk dönemi ise, Cum- huriyet'le birlikte işe farklı bir yerden başladı. Şöy- le ki, Atatürk dönemi, bütünû açısından çağdaşlaş- ma ve özgün bir ulusal kimlik kazanma çabalannın tam anlamıyla birlikte yürütüldüğü bir dönemdir. Bunun nedeni, Atatürk'ün imparatorluk- cumhuri- yet ekseninde müthiş bir dönüşümü yaşayan bir toplumun, bu dönüşümün beraberinde kaçınılmaz bir biçimde getireceği sarsıntılan ancak çok sağlam bir kimlikle aşabileceğini zamanında ve çok doğru saptamış olmasıdır. Böyle bir kimliğin ancak akılcı temellere dayandığı, çağdaş bilimsel düşünme bi- çimini benimsediği takdirde kalıcı olabileceğine iliş- kin ikinci bir saptama da birincisini pekiştirmişti. Atatürk döneminin anlayışı doğrultusunda hedef, henüz kendi kimliği üzerinde düşünebilecek biri- kimlerden yoksun insanlann b\rç\rp\dabaşkalaşma- lan ve birer Batılı olup çıkmalan değil, ama Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırian içerisinde, kendi dünlerinin ve bugünlerinin bilincine varmış olarak yaşayan Türk insanlannın çağdaş uygariık düzeyini yakalama yo- lurlda çalışmalanydı. Atatürk'ün bir yandan Avrupa- lı bilim adamlannı ve sanatçılan ülkesine davet eder- ken, öte yandan Türk Dil Kurumu'nu ve Türk Tarih Kurumu'nu kurmuş olması, düşünmesini bilenler için Cumburiyet'in kuruluş döneminde "kendi kim- liğinin bilincine varma" hedefinin ne ölçüde önem- sendiğinin açık göstergesidir. Özetlemek gerekirse, yeni Türk insanı, bir yandan kendi tarihinin ve dili- nin bilincine vamna yoluyla kendi özgün kültürel kimliğini pekiştirecek, öte yandan da birikimlerini bi- limin ve sanatın çağdaş boyutlanna göre yönlendi- recektir. Anılan dönemde Türk insanına başkalaş- ma değil, ama başkalannın düzeyini kendi kimliğiy- le yakalama hedef olarak gösterilmiştir... Ellili yıllarda başlayan "Küçük Amerika" olma ha- yali ise, bu anlatılanlardan çok farklıdır. Bu hayal, Türk insanını kendi kimliğinden ve gerçeklerinden grttikçe daha çok uzaklaştırmış. sonuçta "ne olur- sa olsun başkalaşma" diye özetlenebilecek, öteki adı yozlaşmadan başka bir şey olmayan çabalann kucağına bırakmıştır. Bu süreç boyunca "Avmpalı gibi olma", zamanla "Avrupalı olma" gibi, gerçek- leşmesi ne olanaklı, ne de istenmeye değer bir he- defedönüşmüştür. Bu dönüşüm sonucu "buralı ol- mak", neredeyse ayıp sayılmaya başlanmış, önce buralı olmayı başaramayanın hiçbir yerde olamaya- cağına ve hiçbir kültürün bir başka kültüre döniişe- meyeceğine ilişkin bilimsel-tarihsel gerçekler gör- mezlikten gelinmiştir. Bu manzaranın doğal sonuçlanndan biri olarak, Türk aydınlannın büyük kesimi de "Batılı aydın ti- p/"ni kendisine en yakışacak tip seçmiş, zamanla kendi üzerinde kendi kültürel kimliğiyle düşünmek yerine, başkalannın gözüyle düşünmeyi yeğler ve matah sayar olmuştur. Işte bütün bu nedenlerden ötürü, Cumhuriyet'in kuruluş yıllannın resmi politikası ile, bugünün; Tür- kiye'ye çalacak kapı arayan, bütün beklentilerini, düşlerini ve düş kınklıklannı böyle bir arayışlatemel- lendirir hale gelen resmi politikası arasında hiçbir ilinti yoktur. Yine o günlerin gecelerini gündüzlerine katarak ülkelerine bir şeyler vermek için nice değer- li çabalar harcamış idealist aydınlan ile, bugünün as- lında yalnızca kendileri için çalışan, bu uğurda ül- kelerini yabancı ortamlarda çekiştirmekten bile ka- çınmayıp, böyle birdavranışı "evrensellik" sayan bir kısım aydınlan (!) arasında da hiçbir akrabalık yok- tur... Adam Öykü'nün yeni yıl sayısında Günümüz İskoç Kısa Oyküsü • Kültür Servisi - İki aylık Adam Öykü dergisinin 14.(Ocak-Şubat 1998) sayısı çıktı. Adam Öykü'nün yeni yıl sayısında Günümüz İskoç Kısa Öyküsü bir özel bölüm kapsamında tanıtılıyor. Özel bölüm, günümüz tskoç kısa öyküsü üstüne iki değerlendirme yazısının yanı sıra, beş öykü ve öyküler üstüne çevirmenlerin çözümlemelerinden oluşuyor. Çağdaş Ingiliz edebiyatının çok özel yazarlanndan Angela Carter'ın 'Fall River Balta Cinayetleri' adlı uzun öyküsü ile bu öykü üstüne Şenay Kara'nm yaptığı eleştirel çözümleme de Adam Öykü'nün bu sayısının önemli bölümlerinden biri. Dergide aynca Zeyyat Selimoğlu, Oktay Akbal, Fakir Baykurt, Paul Bowles, Mehmet Güler, Nursen Karas, Gültekin Emre, Mehmet Günsür, Ahmet Erkan Doğan, Hürriyet Yaşar, Özcan Karabulut, Faruk Duman, Belgin Özcan Ökmen, Şule Tankut'un öyküleri var. Adam Öykü'nün bu sayısınm konuşması da Necati Tosuner ile. Ölümünün 20. yıldönümünde Oğuz Atay, Semih Gümüş'ün, yazann 'Demiryolu Hikâyecileri' adlı öyküsü üzerine yazılmış bir yazısıyla anıhrken Hakan Sazyek'in 'Halit Ziya Uşaklıgil'in öykücülüğü', dergide yer alan diğer yazılardan. Uygariık Çöplüğü, Muammer Karaca Tiyatrosu'nda • Kültür Servisi - 'Gılgamış Destanı'ndan uyarlanan, Haşmet Zeybek'in yazdığı, Murat Bavli'nin bestelediği, yönetmenliğini Can Doğan'ın üstlendiği 'Uygariık Çöplüğu' adlı rock opera, 14 Ocak'tan itibaren her çarşamba saat 20.00'de Beyoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Aşk, arkadaşlık ve ölüm temalannı banndıran oyun, Philips'in sponsorluğunda sahneleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle