Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ggEYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Çatalan Barajı'nı açan Cumhurbaşkanı, bölgede su ve elektrik sorunu kalmayacağını söyledi
DemirePden enerji müjdesi'tTUKTEKİN
- ADANA - Yapımı tam 15.5 yıl süren
-enerji, sulama ve taşkın koruma amaçlı
Çaıalan Barajı'nm restnı açılışını gerçek-
.leştıren Cumhurbaşkanı Süleyman Demi-
reL "Se\han Barajı'ndan 18 milyon kilo-
-watsaat elektrik üretilhordu, şimdi bura-
-dan 168 mihon kikmatsaat elektrik üreti-
'Jecek. Yani tam 10 katı. Şimdi bunun üze-
'rine biz üçüncüsünü de ekleyeceğiz. Vedi-
göze Barajı. Çatalan ve Seyhan'la bölge-
nin ne su ne elektrik sorunu kalacak" de-
•dı. Başbakan Mesut Yılmaz ıse proje sa-
'yesınde Adana'nın taşkın tehlıkesınden
îtorunmuş olacağını ve yüksek mıktarda
•enerji üretileceğinı ve aynı zamanda da
Adanalılann 2OOO'lı yıllardaki su gerek-
•sinuninın sağlanacağını belirttı.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel ve
'Başbakan Mesut Yılmaz dün de yapımı
••yılan hikâyesine dönen Çatalan Barajı'nırı
açılışmda buluştular.
Cumhurbaşkanı Demirel. "Bugün yak-
'bşık 500 milyon dolar sarfederek bir bü-
yük projeyi daha hizmete açıyoruz. Bu-
Erg inşaatın ihaleyialmasında Cillerler'inetkin olduğuönesürüliiyor
Çatalan'ın üzerinde vurgun gölgesi
HACER GEMİCt ÖZDEN
ADANA-Barajlar SCralı olarak adlandınlan Cumhurbaşka-
nı Süteyman Demirel ve Başbakan Mesut Yıfasaz tarafından
15.5 yıldan sonra nıhayet hizmeteaçılanÇatalan Barajı'nın üze-
rinde "vurgun göigesT dolaşıyor.
Yüzde 97'si tamamlandığı halde 14 Kasım 1996 tarihinde
yap- işlet-devret modeliyle 20 yıllığma Erg Inşaat'a 250 mil-
yon dolara kiralanan barajın üç yüda kendini amorti edecek
düzeyde olması vurgun kuşkulannı arttınyor. Barajın işletme
ihalesinin, inşaatı yapan ve 5 yıSda bitinne taahhüdü olduğu
halde 15.5 yıl sonra teslim eden Erg lnşaat'a verilmesi ise bir
başka tartışma komısu.
Kılowatsaatini 70 liraya mal ettigi elektriği 10 bin liradan
TEDAŞ'a satmaya hazırlanan Erg tnşaat'ın sahibi MüfitEr-
bügiıı'in, DYP Genel Başkanı Tansu Çflter ve eşi Özer Çikr
ile olan yakın dostluğunun ihaleyi almasında etkili olduğu öne
sürülüyor.
nun anlamı şudur, güçtü. kudretü, demok-
ratik Türkiye'vi yapmaya çalışıyoruz.
Bunlan yaparsanız benim çocuklanm iş,
güç sahibi olur. Benim ülkemin insanlan
iş bulur. ekmek bulur. Bizim kavganuz kai-
kuuna kavgasdır" dedı Cumhurbaşka-
nı, herkesi ılgılendırmesi gereken tartış-
manın da 'kalkınma tarbşması' olması
gerektiğini savunurken de "Bu elektriği
herkes kullanacak. Buradan su çıkacaksa
bu suyu herkestarlasında kullanacak. Aşk
olmayan yerde meşk olmaz. Eğer bu ülke-
nin insanlan kendisine güveni yitirmiş ve
'sonumuz ne olacak" kaygısınadüşmüşse
orada hiçbir şey olmaz" dıye konuştu.
Türkıye'nin bir büyük dünyadevletı ol-
duğunu da savunan Cumhurbaşkaru De-
mirel şöyle devam ettı: "Seyhan Bara-
jı'ndan 18 mihon kilowatsaat elektrik üre-
tihyordu. şimdi buradan 168 miryon kflo-
watsaat elektrik üretilecek. Yani tam 10
katı. Şimdi bunun üzerine biz üçüncüsü-
nü de ekleveceğiz. Yedigöze Barajı. Çata-
lan ve Seyhan'la bölgenin ne su ne efekt-
rik sorunu kalacak."
Çatalan Barajı'ndan "Adana'nınçehre-
sini değiştirecek yaünm" dıye söz eden
Yılmaz, proje sayesinde Adana'nın taşkın
tehlıkesınden korunmuş olacağını ve yük-
sek miktarda enerji üretileceğini ve aynı
zamanda da Adanahlann 2 bınlı yıllarda-
ki su gereksinimınin sağlanacağını anlat-
tı.
Taşkınlar nedeniyle 1980 yılında bü-
yük zararlann olduğunu ammsatan Baş-
bakan Yılmaz, son yıllardaki ihmalleryü-
zünden Türkiye'nin enerji sıkıntısıyla
karşı karşıya bulunduğunu belirtti. Baş-
bakan Mesut Yılmaz, "Adana halkuun
2000'li yıllardaki su ihtiyaa karşılanıyor.
Hükümet gereken desteği bu projeye de
sağlayacakür. Encrjiyi daha fazla üreten
ûlkeler gelişmiş ülkelerdir. Enerji üretme-
yen ülkeJer ise fazla geUşmemiş olan ülke-
ler demektir. Enerji pahalı ve uzun vade-
li bir yaönmdır. 1982 yüında vapunına
başlanmış olan Çatalan Barajı projesi gö-
rütüyor Id; 155 ydda tamamlanmış. Bizbu
süreyi en kısa zamanda 55 yıla indinnek,
çekmek zorundayız. 2000'li yıllarda ülke-
oin tekrar karannğa mahkûm ohnaması
İÇİB Türkiye'nin acilen kapsamh projeye
girmesi zorunhıdur" dıye konuştu.
rAltmcı büyük otomotiv yatırımını gerçekleştiren Kibar Holding-Hyundai ortaklığı üretime başladı
Türkiye yabancı yaünmcının gözbebeği, Ekonomi Servisi - Güney Ko-
fe'nin dünyaca ünlü otomotiv de-
yi Hyundai'nın, Kıbar Hol-
ding'le ortaklaşa Kocaeh'nde
kurduğu 120 bm araç kapasiteli
otomobil fabrikası üretıme baş-
ladı. Koç Holdıng'ın Fıat ve
Ford'la ortaklığı Tofaş ile Oto-
San. Fransız Renault'nun ortak
olduğu Oyak-Renault, Sabancı
Holding-Japon ortakJığı Toyota-
sa ve Amerikan General Mo-
tors'a aıt Opel Türkiye'nin ar-
dından. "Hyundai-Assan Izmit
PtomotrvTesisi". Türkıye'nin 6.
ptomotıv yatınmı olarak üretime
geçti.
Ekim aymda Gebze'de faali-
yete geçmesi bekienen Honda
otomotiv fabrikası \ e Türkıye'de
yatırım karan alan Daewoo ile
bırlıkte. "bölgedeki rolü ve bü-
yük pazarlara \akinligT nede-
niyle tercıh edıİen Türkıye'dekı
otomotiv yatınmlannın sayısı
8'e çıkacak.
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ve Başbakan Mesut Yıl-
maz'ın da katıldığı törenle önce-
kı gün açılan fabrika, ilk aşama-
da 60 bin adet otomobil ürete-
cek. Toplam 335 milyon dolara
mal olan ve 1 milyon metreküp
arazi üzennde 74 bin metrekare-
lik alanda kurulu fabrikada bulu-
nan 750 işçı kapasıtesınin altı ay
içınde 1500'e ve tam kapasiteye
ulaşıldığında da 2 bin 750'ye çı-
kacağı belirtılıyor.
Fabnkanın 14 ay öncekı temel
atma törenınde de bulunan Cum-
hurbaşkanı Demirel, "Dünyaca
ünlü otomobil firması Hyundai
ürctim için hakh olarak 5 kıtava
mal satan Türkiye'yi seçiyor. Ya-
bana yaünmcılan davet ediyo-
rum. Gelin Hem Avrupa pazan-
na hem Ortadoğu ve Orta As-
ya'ya yakın olan Türkıye'de yan-
nmınızı yapın, pişman olmava-
caksınız" dedı.
Başbakan Yılmaz da, tesisin
Avrupa Birliğı ile gümriik birli-
ğinin otomotiv sektörüne getırdi-
ğı zorluklara karşın kurulması-
nın önemıne ışaret ettı.
Hyundai Motor Company
Başkanı BuyngJae Park ıse Tür-
kıye'de yattnm yapma nederüe-
nni şöyle anlattı: "Yalnız Türtd-
ye'deld potansivel değiL aynı za-
manda bölgedeki rolü ve pozis-
yonunu da dikkate alarak yab-
run karan verdik. Türkiye'yi
uzun vadeli ve sürekli bir pazar
olarakgörüyoruz. Clobal üretim
faali\etieri açısından Türkive'de
üretim çok önemlL"
Resmı açılıştan önce 100 araç
ıhracı için anlaşma yapılmasının
mutluluğunu yaşadıklannı belir-
ten Hyunda-Assan Yönetım Ku-
rulu Başkanı AM Kibar ise "Ko-
re kalitesinin yakalanması nede-
niyle yeni bir fiyat avarlamasına
gkülmevecek" dıye konuştu. 335 müyon dolara mal olan fabrikadaki işçi sayısı 275O'ye kadar çıkacak.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Tarih boyunca halk ve
jerıne ğeçeH her fırsatta,
hemen herzaman bu so-
ruya "Bu ne biçim soru?
Tabii ki bağdaşır. De-
mokrasi, özgüriCıkleri el-
de etmenin en iyi yolu-
dur" diye cevap verdiler.
The Economist'in "The
Future of the State" baş-
lıklı dünya ekonomisi eki-
pe göre (20/09/97) yanı-
Jıyoriar. Demokrasi, öz-
gürlüklerle bağdaşmaz!
Seçmenin kolektivist ve
bireycilığe karşı eğilimle-
ri devleti güçlendirir ve
bzgürlükleri sınırlar.
Hafk ne yaptığını
bilmez bir sürü mü?
Tartışmanın bu nokta-
ya geleceği ve sonunda
birisinin, bir gün dayana-
mayıp, yeni-sağ'ın loş
ideoloji koridorlarında
konuşulan, "demokrasi,
bireysel özgüıiüklerle
bağdaşmaz"tezini, "hal-
kın önünde" söyleyeceği
belliydi (1). Bu fütursuzlu-
ğa, sanınm, küreselleş-
mertin ve piyasa ekono-
misinin yıkıcı etkilerine
yönelik olarak gittikçe ar-
tan eleştırilerin ve yeni-
den etkin olmaya başla-
yan işçi eylemlerinin,
neo-liberal düşünürierin
üzerinde yarattığı sinir
gerginliği ve bir cevap
üretme telaşı neden ol-
du.
Demokrasınin, bireysel
özgürlüklerte bağdaşma-
dığı düşüncesi yeni de-
ğil; daha önce de birçok
defa darbecı generaller
ve faşist liderler tarafın-
dan sık sık dile getirildi.
Şıli'de Pinochet, Arjan-
tin'de Vıdela, Türkiye'de
72 Eylül rejimi ve Asya
Kaplanlan'mn yonetıcile-
ri, hep demokrasi denge-
siz bir rejimdir, çok fazla-
sı ekonomik özgürlük-
leri tehlikeye düşürebi-
lir görüşünü benımsedı-
ler.
Bir anda özgürlükler
kavramının yerıne hiçbir
uyarıda bulunmadan,
ekonomik özgürlükler
kavramını koydum. Bu
tutarsızlığı bağışlayın.
Ben The Economist ya-
zannın yaptığının aynısı-
nı bu sefer testten gele-
rek yaptım o kadar. Çün-
kü işin özü tam da bura-
da yatıyor. Nitekım The
Economist yazarı dev-
let, özgürlükler ve de-
mokrasi arasındakı ılişki-
yi ele alan bölümüne
Demokrasi, Özgürlüklerle Bağdaşır mı?
başlarken denklemi ön-
ce ekonomik özgürlük-
ler olarak kuruyor, sonra
denklemden ekonomik
lafını çıkanyor ve özgür-
lükler kavramını tek başı-
na kullanarak bunu de-
mokrasinin karşısına ko-
yarak devam ediyor
(sf.6). Yazar, demokrasi
ile özgürlüklerin bağdaş-
madığını söyledikten
sonra da seçmenin ko-
lektivist egilimlerinin öz-
gürlükleri sınııiadığını,
hatta kapitalizmi tehlike-
ye attığından yakınmaya
başlıyor.
Demokrasiyi, halkın
kendi kendini, çoğunlu-
ğun iradesi dogrultusun-
da, üzerinde anlaşılmış
bir yasal çerçeve içinde
ve hukukun üstünlüğü il-
kesine bağlı olarak yö-
nettiği bir rejim olarak ka-
baca tarif edebiliriz sanı-
nm. Bu durumda, halkın
çoğunluğunun iradesınin
özgürlüklerle çeliştiğini
iddia etmek, şu garip iki-
lemi ortaya çıkarmaz mı?
Ya halk kendi çıkarlannı
ve özgürlükle kölelik ara-
sındaki farkı bilmeyen bir
koyun sürüsüdür. Ya da
halk kendi çıkarlannı
bilir ama, halkın büyük
çoğunluğunun çıkarı
ekonomik özgürlükler-
le çatışır. Bence birinci
önerme yanlıştır. Halk
bütün seçenekler açıkça
sunulduğunda her za-
man kendi çıkarlanna uy-
qun tercihler yapmıştır.
Işte bu yüzdendir ki hal-
ka rağmen yönetimde
kalmak isteyenler, çoğu
zaman bazı tartışmaları
bastırırlar, düşünce ve
ifade özgürlüğünü kısıt-
larlar. Ikinci önerme ise
doğrudur, çünkü burada
söz konusu olan genel
olarak özgürlükler, hatta
özel olarak ekonomik öz-
gürlükler değildir. Bura-
da söz konusu olan, çok
daha belirgin birtarihsel
ve sınrfsal özgürlükler
biçimidir. Bu, kapitalist
toplumda, sermaye ve
mülk sahiplerinin "kendi
bireysel iradeleri ve çı-
karları dışında hiçbir
kaygı gutmeden, iste-
dikleri ve uygun gör-
dükleri gibi alma, sat-
ma, üretme hakkı" ola-
rak tarif edılen bir özgür-
lüktür.
Bu özgürlük halkın ge-
nel olarak benimsediğı
özgürlük ve demokrasi
kavramıyla, bir noktadan
sonra bağdaşmaz. Kapi-
talist bireysel özgürlük
kavramı ile halkın genel
çıkarları arasındakı bu
çelişkiden dolayıdır ki 19.
yüzyılda, işçi haklannı sa-
vunmak, için "demokra-
si"kavramının önüne
"sosyal" ekini koymak
gerekirmiş ve 'liberal
demokrasi'ye karşılık,
sosyal demokrasi ortaya
çıkmıştır. Yine bu neden-
ledir ki kapitalist dema-
goglar, örneğin faşist li-
derler, bu yukarıda de-
ğindiğim çelişkiyi örtmek
mez. "Daha hızlı ekono-
mik büyüme, esas olarak
içeride inşa edilmelidir.
Sorun hükümetlerin dı-
şandan gelen değişim
rüzgârianna direnmesin-
den daha çok, değişme-
ye daha ısraria direnen iç
güçlerin basıncına karşı
koyup koyamayacağın-
da yatıyor." Bu satırlar
üzerine laf etmeden ön-
ce Thatcher'ın 1984'te
grevci madencileri "içeri-
deki düşman" olarak ta-
riflediğini hatırtatmak is-
terim. The Economist
yazanna göre seçmenin
kolektivist ve bireyciliğe
karşı eğilimleri ekonomik
miş ülkelerde devlet har-
camaları 1960'larda
GSMH'nin yüzde 30'una
eşitmiş. 1980'de42.2ol-
muş, sonra 1990'da yüz-
de 45 olmuş ve şimdi de
yüzde 46'ya çıkmış de-
dikten sonra ek, "gördü-
nüz mü devlet harcama-
lan aslında azalmamış
boşuna şikâyet ediyor-
sunuz" demeye getiriyor.
Halbuki 1970'lerde tır-
manan ışsizlik veyoksul-
luktan dolayı sosyal yar-
dımlann artmak zorunda
kaldığını göz önüne alan
yaklaşım, örneğin "seç-
menin kolektivist eğili-
mi", bu rakamları başka
'Ekonomik özgürlükler bir kolaylıktır. Siyasal özgüriüklerden vazgeçilemez!'
için halkın önemli bir ke-
siminin, piyasa ekonomi-
sinin yaşamlarını tahrip
eden ekonomik ve birey-
sel haklannı kısıtlayan
yanlanndan kaynaklanan
sıkıntılarını bazı azınlıkla-
rın (Yahudiler) yabancıla-
nn ve dış güçlerin tahrik-
lerine ve komplolarına
bağlamaya çalışmışlar-
dır. Böylece halkın tepki-
sini başka bir hedefe yö-
nelterek demokrasiyi or-
tadan kaldırarak "ekono-
mik özgüıiüğü"l koruya-
bilmişlerdir.
"İçerideki düşman"^
The Economist'e gö-
re bugün gelişmiş eko-
nomilerde ekonomik bü-
yüme, azgelişmiş ülke-
lerde olduğu gibi küresel-
leşme yoluyla ıthal edile-
büyümenin önündeki en
önemli engel. Hükümet-
ler, önümüzdeki dönem-
de bu sorunla hesaplaş-
mak zorunda kalacaklar.
Peki nasıl bir hesaplaş-
ma olacak bu dersiniz?
Bu soruya cevap vermek
için tartışmamızın ekse-
nini devletin ekonomide-
ki rolüne kaydırıp The
Economist'in bu konuya
ilişkin bir başka tür kay-
gılarına dikkatinizi çek-
mek istiyorum. Dergi,
son yıllarda küreselleş-
menin, piyasa ekonomi-
sinın ve devletin küçül-
mesinin çok ileri gittiğine
ilişkin yeni bir konsensüs
oluşmaya başlamasın-
dan çok huzursuz. Dün-
ya Ekonomisi eki gibi bu
tartışmada taraf olmak
kaygısı ile yazılmış. Geliş-
türlü yorumlayabilir. Ör-
neğin bu yaklaşım, dev-
let harcamaları ve ser-
maye üzerindeki vergile-
ri, ekonomik özgürlükle-
ri korumak kaygısı yü-
zünden yeterince arta-
madığını (tüketici vergile-
ri artmış olmasına rağ-
men), bu yüzden gelır
dağılımının bu kadar bo-
zulduğunu ileri sürebilir.
Neyse ideolojik, hatta
popülist olmayalım!
The Economist'e dö-
nersek... Gelişmiş ülke-
lerde devlet harcamaları
bu kadar yüksek olduğu
için ekonomik büyüme
bir türlü hızlanmamış.
"Gelişmiş ülkelerin seç-
menı başka şeyi göz
önüne almalı şimdi."
"Asya 'nın yükselen eko-
nomıleri çok daha yük-
sek, Batı ekonomilerini
geçen ekonomik büyü-
me oranlannı, çok daha
küçük devletlerle (harca-
malanyla) sürdürebilmiş-
lerdir." "Singapur ve
Hong-Kong daha şimdi-
den, gezegenin en zen-
gin ülkeleri arasındadır."
Bu talihsiz satırlar iki ger-
çeğe işaret ediyor.
Birincisi, anlaşılan The
Economist'in neo-libe-
ralizmı savunmak için
başvurduğu teorik cep-
hanelik artıktümü ile bo-
şalmıştır. "Asya mucize-
si" devam edecek mi?
Gelecek sene betkı de
ekonomik büyüme o olur.
Bu ülkelerin diktatörleri-
nin israfcı yatınmları...
Küresel yoksulluğun
3/4'ünün bu bölgede ol-
duğu vb türünden tartış-
malann ve kaygıların dile
getirildiği bir dönemde
bu ülkeleri örnek göster-
mek... Bu kadar çaresiz-
lik... Pes doğrusu.
Ikincisi The Econo-
mist'in bu satırlan, "içe-
rideki düşman " tespiti ile
birleştirilince ekonomik
özgürlüklenn korunması
için bazen demokrasinin
askıya alınması gerektiği
gibi bir iddia ortaya çıkı-
yor. The Economist'in
hayran olduğu bu Asya
ülkelerindeki toplumsal
manzaraya ve demokra-
sinin durumuna bir baka-
lım: Metro'da çiklet çiğ-
nemeyi yasaklayan "de-
mokrasi Batı'nın uydur-
masıdır bize yaramaz"
diyen çok bilmiş megalo-
man diktatörler, kanlı
darbeler, bastırılan sen-
dikal hareket, katledilen
öğrenci liderleri, sesi kısı-
lan yazartar, resmileşmiş
basın, hava pisliğinden
nefes alınamaz hale ge-
len şehirier, çocuk ve ka-
dın köle ticareti.. ve bu
ortamın yarattığı ucuz,
disiplinli iş gücünden so-
nuna kadar faydalanan
çokuluslu şirketler...
The Economist'in de-
mokrasi ve özgürlükler
arasında kurduğu ilişki,
ister istemez onu, Ba-
tı'da sosyal harcamalann
daha da kısılması, dire-
niş olursa da en temel
hakların askıya alınması-
nı haklı gösterme nokta-
sına getiriyor. The Eco-
nomist'in çalışması de-
mokrasinin, özgürlüklere
değil, ama "serbesf" pi-
yasanın ve ekonomik öz-
gürfüklerin, demokrasiy-
le ve insan haklarıyla
bağdaşmadığını gösteri-
yor. Solcu olmakla asla
suçlanamayacak bir
ekonomistle, J. S. Mill'in
bir sözüyle yazımı bitir-
mek istiyorum: "Ekono-
mik özgürlükler yalnızca
bir kolaylıktır. Siyasal öz-
güriüklerden ise vazge-
çilemez!"
(1) Hatıriarsınız; daha
önce birçok defa, 1947 yı-
lında, Milton Fredman ve
Von Hayek tarafından ku-
rulan Mont Pelerin ısimli
elitler kulübünden ve bu
yazarlann demokrasi, in-
san haklan ve sendikalar
hakkında duşundüklerini
aktaımıştım.
YAKUP KEPENEK
Huna Değerdi'
Doğruluk, dürüstlük, dayanışma ve yardımlaş-
ma gibi "değerlerin" hızla aşındığı bir ortamda,
"Buna değerdi" diyebilmenin de ayn bir keyfı olu-
yor.
Geçen çarşamba öğleden sonra başlayıp cu-
martesi sona eren ODTÜ Ekonomi Kongresi için
verilen emeklere gerçekten değerdi.
Ülkemizde, toplumsal bilimlerin, bu arada eko-
nominin, öbür bilim dallanna göre "azgelişmişli-
ği" bilinmektedir. Bu bilimsel azgelişmişliğin ne-
denleri kuşkusuz aynca incelenmelidir. Bu nokta
biryana, ODTÜ Ekonomi Kongresi, "yarattığı or-
tam", sağladığı "iletişim", oluşturduğu "beklenti-
lerie" söz konusu bilimsel gelişme açığının kapa-
tılması yönünde atılması gereken önemli adımlar-
dan biriydi.
Ve buna değerdi.
Yalnızca ellinin üzerindeki oturumda üç yüz do-
layında bildirinin tartışılması ya da yüzlerce katı-
lımcının bir araya gelmesi nedeniyle değil, tartış-
malann içeriği ve düzeyi yönünden de bu bir ba-
şanydı. Öğrenimlerinin sonuna gelmekte olan
gençlerin "bilimsel çalışmayı i$ edinmelerini" sağ-
lamanın, "var olan, kişisel çıkar artı paraya daya-
lı bir ortamda" hiç de kolay olmadığı doğrudur.
Ancak bunun kadar geçerli bir başka doğru oldu-
ğunu, Ekonomi Kongresi kanıtladı. Bu da genç bi-
lim adamı adaylannın, dışanda kendılerine sunu-
lan göz kamaştıncı parasal pınltıları değil, bilim-
sel çalışmayı yeğlemeleriydi.
Işte buna değerdi.
Katılımcılar, Türkiye'de ekonomik düşüncenin
gelişmesine, çiledolu "yaşamlan"\/eçoğu özgün
"yapıtlanyla" katkı yapan, kimi çoktan emekli ol-
muş ya da üniversiteden aynlmak zorunda kalmış
olan öğretim üyelerini büyük bir ilgiyle dinlediler;
Türkiye ekonomik düşüncesini "yaşayan tarihi" ile
bütünleştirmenin olağanüstü tadını tattılar. Bir
yandan ekonomik kuram ile uygulamanın, öbür
yandan da ekonomi ile ilgili bilim dallarının Türki-
ye özelinde bir araya getirilmesinin güçlükleri, "bi-
rinci elden" izlendi.
Buna da fazlasıyla değerdi.
Genç öğretim elemanları ya da adaylan, bürok-
rasinin önde gelenlerınden, Türkiye ekonomısıne
ilişkin "uygulamalann" neden yetersiz kaldığını,
özellikle de "siyasal karar sûreçleri" boyutuyla
dinlediler. Ve gördüler ki ülke ekonomisinin için-
de bulunduğu "çözümsüzlük" çok büyük ölçüde
"siyasal yapıdan" doğuyor. Aynı olgunun, bilim
ve teknolojı polıtikalan "na ilişkin olarak da geçer-
li olduğu aynca vurgulandı. "Bilim ve bürokrasi"
sözcülerinin, tıkanıklığı siyasal karar süreçlerinde
gören böyle bir "ortak noktada" buluşmaları,
kongrenin önemli sonuçlanndan biridir.
Doğrusu buna da değerdi.
Dahası, gençler, dünyanın gerçekten sayılı bi-
lim adamlarının bildirilerini izlediler. Ve de kıvanç-
la gördüler ki; çoğunun adını, kitaplann üzerinde
ya da bilimsel dergilerin sayfalannda gördükleri
ünlü bilim adamlannın söyledıklenni, rahatlıkla an-
lıyoriar; bununla da kalmıyor, "tam biryeterlilikle"
yorumlar yapabiliyor, onlara sorular sorabilıyor ve
tartışabiliyorlar. Ve bunlan yapanlar, yalnızca Tür-
kiye'nin büyük kentlerinde bulunan üniversitele-
rinden gelen öğretim üyeleri değildi, aynı zaman-
da, Anadolu'nun değişik ıllerindekı üniversitelerin-
den gelenlerdı. "Ben deyapabilirim" güvenini ka-
zanmak az şey mi?
Buna da değerdi kuşkusuz.
Toplantıya katılanlar arasındaki kaynaşma ve
iletişim ise görülmeye değerdi. Kaynaşmayı sağ-
layan "bireysel çıkar" değil, düşünsel üretimin
paylaşımıydı; bilgi değiş-tokuşuydu. Ve iletişim
süreklilik kazanacaktı. Kongre sonundaki, "gele-
cek yıl buluşmak üzere" kucaklaşmalan bunun en
güzel kanıtıydı.
"Değişim aracının para değil, bilgi" olmasının
güzelliğini yakalamak kolay mı?
Kısaca, yüzlerce "bilim sevdalısının" üç-dört
günlük de olsa buluşması, yaşanmaya değerdi.
Isîinye'den
En Taze
Haberler
Borsacı'da
B
HtFTALK EKONOMİ OERSISİ
orsacı
B
HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ
orsacı
9 AYLIK KAR
TAHMİNLERİ
6 AYLIK BİLANÇOLAR
DİDİKLENİYOR.'..
ZORLU HOLDİNG
HALKA AÇILIYOR
TURMOB, EKONOMİ RAPORU YAYINLADI
DÖKTAŞ, BURCELİK, İZDEMİR, BEKOt
İHLAS
HOLDİNG, GÖ'LTAŞ, ÇUMRA KAfilT, TIRE KUTSAN,
YASAŞ, MERİDYEN MENKUL DEÖERLER, ATA
YATIRIM ORTAKLIĞI, KOÇ HOLDİNG
İSMAİL LEVENT KÖRÜKÇÜ:
"BORSADA ŞİRKET SAYISI ARTMALI"
"BORSADAKİ REHBERİNİZ"
HOZAT KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
1991 '22 EsasJ997 6 Karar
Hozat Hamıdıye mahallesmden davacı Hıdır Özkan tarafından davalılar Fahrettın Yavuz ve
arkadaşlan aleyhlne açmış olduğu tespıte ıtiraz davasını yapılan açık yargılaması sonunda, Ha-
mıdıye mahallesı Karşılar mevkii 206 ada, 52 no'lu parselın tespıtının ıptalıne. 4.174.83 m2 ye-
nn parselden aynlarak davacı adına tescılıne. 6.989.60 m2'lik yenn 52 no'lu parsel adı altında
tespit gıbı tescılıne, karar venldiğı, adreslen tespıt edılemeyen davalılar Gülten Tuncer, Velı Yıl-
dınm, Ayten Yıldınm, Yılmaz Yıldınm, Nadıre Yıldınm, Ibrahım Yıldınm, Nadır Yıldınm'a ıla-
nen teblığıne, ilan tanhındcn ıübaren 15 gün ıçerisınde hertıangı bir ıtiraz olunmadıgı takrtırde
hükmün kesinlneseceği hususu ılan olunur Basın 41164