25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 5. Uluslararası İstanbul Bienali, 4 Ekim - 9 Kasım tarihlerinde çağdaş sanatın ünlü isimlerini izleyici ile buluşturacak IstaııJ>ııT<la zaıııaımı nılıu...AHUANTMEN 1997. Venedik Bienali, Documenta X, Mûnster Heykel Projesı gibi geniş çaplı uluslararası çağdaş sanat etkinlikleriyle dolu dolu geçen bir yü oldu. Sanatçılar, ha- ritayı aşındırdı. Şimdi sıra İstanbul Biena- li'nde. O kabul görmüş. durmuş oturmuş ve artık çağın gerisinde kaldığı gerekçe- sıyle eleştirilmeye bıle başlanmış 'baba' etkinliklerin arasındakendine bir yer bul- maya çalışan ve son yıllarda epeyce yol da kateden bir delikanlı gıbi bizim bienal. Oysa bu yılkı istanbul Bienali 'nin progra- mına baktığımızda. bu programa birde İs- tanbul etkenini eklediğimizde, delikanlı- nın baba kompleksme kapılmasına gerek kalmadığı ortaya çıkıyor. 4 Ekim - 9 Kasım tarihleri arasında iz- leyeceğimiz 5. Uluslararası İstanbul Bi- enali'nin Ispanyol küratörü Rosa Marti- nez, oldukça genış kapsamlı birbaşlıkla gi- rişti işe: M YaşaıiLGüzeüik,Çeviriler/Akta- nmlar ve Diğer Güçiükler Ustüne"... He- men hemen her şeyı kapsayabilecek bu kavramsal cerceve içinde bazılan, özellik- le İstanbul için gerçekleştirilmiş mekâna özgü yapıtlarla birlikte. dünyanın dört bir yanından doksana yakın sanatçının resim- den heykele. afişten fotografa. hazır nes- nelerden video enstalasyonlara uzanan çok çeşitli üretimini bir arada görme olanağı bulacağiz. Bu kalabalık sanatçı kadrosu- nun içinde, uluslararası çağdaş sanat orta- mının önde gelen isimleri, sanat dünyası- nın yeni yıldızlan, umut veren gençleri ve daha önce hıçbırbienale katılmamış ilkle- ri bulunuyor. Değişimin yüzü Orlan Müjdesi önceden verildi ama, sanatse- verler sanatçı listesinde Louise Bourge- ois'nın ismini gördüklerinde herhalde se- vinmişlerdir... Yaşamını Amerika'da sür- düren 87 yaşındaki ünlü Fransız asıllı sa- natçı, 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nin en güzel sürprizlerinden. Sanatı yaşamla -kendi yaşamıyla- bağdaştıran ve kendi geçmişini sorgulayarak kadının bireysel kimlik mücadelesini ele alan yapıtlanyla tanınan Louise Bourgeois, erkek egemen sanat tarihinüı 1970'li yıllarda gözden ge- çirilerek yeniden yorumlarunasıyla ortaya çıkan o 'gözden kaçınlanlann' bir simge- si olarak kabul cdılebilir. Bugün uluslara- rası bienallerin ve sergılerin vazgeçilmez ismı haline gelen ünlü sanatçı, özellikle kadın sanatçılara yol gösteren yapıtlany- • "Yaşam, Güzellik, Çeviriler/Aktanmlar ve Diğer Güçiükler Üstüne..." Bu yıl oldukça kapsamlı bir kavramsal çerçeve içinde Ispanyol küratör Rosa Martinez'in yönetmenliğinde gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Bienali'nde, uluslararası çağdaş sanat ortamının önde gelen isimleri, sanat dünyasının yeni yıldızlan, umut veren gençleri ve daha önce hiçbir bienale katılmamış ilkleri bulunuyor. la yoğun bir esin kaynağı olmayı sürdürü- yor. 1970'li yıllardan başlayarak günü- müze dek, çağdaş sanat ortamuıda kadın sanatçılann ön plana çıktığını söyleyebi- liriz. 5. Uluslararası İstanbul Bienali çer- çevesinde de artık aramızda olmayan iki ünlü kadın sanatçı, Ana Mendiata ve Chohreh Feyzdjou'nun yanı sıra kadının sosyal çerçevede yaşadığı çeşitli sorunla- ra değinen birçok sanatçının yapıtlan ser- gilenecek. Aralannda, bienal başlığında- ki 'güzellik' kavTamına ilişkin yaklaşımla- nyla izleyicisini dehşete düşüren perfor- manslanyla adını duyuran Fransız sanat- çı. •'değişimin yüzü" Orlan da var. Sanat tarihinın klasik estetik anlayışrnı sorgula- mak adına sözgelimi alnını Mona Lisa, çenesini Boticdlinin Venüs'üne benzet- mek için çok çeşitli amelıyatlardan geçen Orlan'ın ameliyatlannı gösteren video fil- minin estetik cerrahi meraklısının bolca bulunduğu Istanbul'da yoğun ilgi görme- si bekleniyor. (Bu fılmden sonra, estetik cerrahlan işsiz de kalabilir). İstanbul geçen bienalde video enstalas- yonun 'dedesi' Nam June Paik'i konuk et- mişti; bu yılkı bienal bu dalın meraklılan- na adeta şölen sunuyor. Genç sanatçılann pek çoğunun da yeğlediği bir ifade biçimi olan video enstalasyonun son yıllarda il- gınç örneklenni veren "çağdaşgeyşa" Ma- riko Moıi Sam TaylorAVood, PipÛotti Rist NikosNavTİdis ve Türk sanatçılardan Şük- ran Aziz ile Kutluğ Ataman gibı sanatçı- lar var bienalde. Sanatçı izleyiciyle d ele Japonya'dan Mariko Mori'nin yanı sıra yıne çok ünlü bir diğer sanatçı, izleyicinin katılımıyla gerçekleştirdiği büyük proje- lerle tanınan ve sanatla evTenı sorgulama- ya girişen Cai Guo Qiang da bulunuyor 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nde. Sanat- çı, yine izleyiciyle birlikte bir yapıt ürete- cek. İzleyicinin katıhmını bekleyen bir başka sanatçı da Carsten Höller Son yıl- larda adından sıkça söz ettiren bu Alman sanatçmın yapıtıyla uçmaya hazırlanın! Is- panyol sanatçı Antoni MiraJda da büyük olasılıkla izleyiciyle birlikte bir ış vapacak. Yaşamını Amerika'da sürdüren Miralda, yapıtlannı yiyeceklerle üretiyor. İstanbul 'a yeni projesi "Geleceğin AOe- a" ile gelmesi beklenen ünlü Rus sanatçı Oteg KuBk de 5. Uluslararası İstanbul Bi- enali'nin ağır toplanndan. Kulik, perfor- manslanyla hep yankılar uyandınyor. Amerika'da, Joseph Beuys'a ithafen "Ben Amerika'yı Isınyorum. Amerika Beni" başhklı performansıyla dikkatleri üzerine çeken Kulık. "GeleceginAflesPnde çağdaş yaşamın getirdiği ekonomik, psikolojik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalan bire- yuı durumunu. ailenin değişimini konu alı- yor. Sanatçının ilgilendiği bir diğer mese- le, genetik bilimcilerin 'yeni insan' yarat- ma uğraşlan... Sanatçının yaratacağı otur- ma odasında çok ilgınç bir aile görmemiz olası! 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nin en büyük özelliği. güncelliği. Uluslarara- sı çağdaş sanat ortamının bugün önde ge- len birçok ismı, sergiledikleri yeni yakla- şımlar. sorduklan yeni sorular, girdikleri farklı arayışlarla tstanbul'u yoğun bir çağ- daş sanat ortamma dönüştürecekler. Getir- dikleri. yapıtlanyla birlikte, bir anlamda "zamanın ruhu"... Sözgelimi, çağdaş sa- nat haritasının bugün en önemli durakla- nndan biri kabul edilen Londra sanat dün- yasının genç yıldızlanndan Tracey Emin. sanat dünyasının yeni Jean Michel Basqu- iat'sı olarak lanse edilen Güney Afrikalı Moshekwa Langa (bienalin en genç sanat- çısı; 1975 doğumlu), uluslararası etkinlik- lerde adını duyuran trlandalı Dorothy Cross. Koreli Soo-Ja Kim. Hollandali Li- za May Post Izlandaiı CMafiır Eüasson bi- enalde yapıtlannı görme olanağı bulaca- ğımız sanatçılar arasında. İstanbul bienallerinde yer alacak Türk sanatçılann seçimleri, her yıl çeşitli tartış- malarla karşılaşıyor. Bu yıl yine yüzlerce proje arasmdan seçilen sekiz sanatçı var, ikisi adını yurtdışında duyurmuş iki kadın: Şükran Aziz ve Şükran Moral. Bir diğeri, bienal sayesınde yakından tanıyacağımız Tûrkan Erdem; yapıtlan bienalin hemen hemen tüm sergi mekânlannda yer alacak. Genç yönetmen Kutluğ Ataman, Semiha Berksoy'un yaşamını konu alan yedibu- çuk saatlik bir belgesel ile katılıyor biena- le. Vahap Avşar. Bfilent Şangar, Ebnı Öz- seçen ve Hahl Altmdere son yıllarda ger- çekleştirilen çeşitli çağdaş sanat etkinlik- lerinde dikkat çeken genç sanatçılar. Küratör Rosa Martinez, Istanbul'u da bienalin vazgeçilmez bir unsuru olarak gö- rüyor. Darphane, Aya Irini, Yerebatan Sar- nıcı gibi temel mekânlann yanı sıra Sirke- ci ve Haydarpaşa Tren tstasyonlan, Ata- türk Havalimanı ve bir olasılık da Kız Ku- lesi'nin kullanılacağı 5. Uluslararası ts- tanbul Bienali sırasında İstanbul, sanatla soluk alıp verecek. Böylesi bir etkinlik dört bir yanınızı saracakken, kaçırmayın deriz... x Y A P I K R E D I S A N A T F E S T Î V A L İ 9 7 'Flamenko benim içimde yaşıyor' '^"- Kültür Servisi - Yapı Kredi Sa- nat Festivali '97 kapsamında, Cris- tina Hoyos Flamenko Dans Toplu- luğu bu akşam saat 21.00'de Har- biye Açıkhava Tiyatrosu'nda, çar- şamba günü ise Adana Açıkhava Tiyatrosu'nda izleyicilerle bulu- şacak. Programın sanat yönetmen- liğini, Ramon OUer ve Cristina Hoyos, koreografisini ise Cristina Hoyos ve Manok) Marin üstleni- yor. Dansa küçük yaşlarda başlayan Hoyos, Ispanya'nın en ünlü fla- menko kulüplerinde profesyonel olduktan sonra, 1969 yılında, An- tonio Gades Dans Topluluğu'na katıldı. Gades'le birlikte çalışma- sı. dans üslubu- nu ve tekniğini geliştirmesinde önemli rol oyna- dı. Çingene ve • Endülüs kökeni- ne dayanan yete- neği. güçlü ritim ve estetik duy- gusuyla flamen- ko dansının yıl- dızlarından biri olmayı başaran sanatçı, 1975'te Gades'ingrubu- nun dağılmasıy- la, solist dansçı olarak Avru- pa'daki çeşitli dans festivalleri- ne de katıldı; Ja- ponya'da çeşitli gösteriler gerçek- leştirdi. 1978 yılında Antonio Gades ile tekrarbirleşerek yeni bir dans top- luluğu oluşturan Cnstina Hoyos, Lorca'nın dramatik yapısıyla fla- menko ruhunun birleşimi olan •Kanlı Düğün' ve Carios Sa- ora'nm yapıtından sahnelenen 'Cannen', Antonio Gades ile bir- likte gerçekleştirdiği gösterileri arasında yer alıyor. 1985 yılında Carios Saura'nın yönettiği 'El Amor Bnıjo' fılminde oynayan sanatçı, 1989 yılında kendi adını taşıyan topluluğuyla Paris Dans Festivah'ne katıldı, bir yıl sonra Suenos Flamencos gösterisini Pa- ris Operasf nda sergiledi ve Gar- nier Sarayı'nda dans eden ilk fla- menko grubu ohnayı başardı. 1991 yılında flamenko dansına yaptığı katkılardan dolayı Ulusal Dans Ödülü'nü. Endülüs yönetimi tarafmdan verilen Endülüs Sanat- Cristina Hoyos TopJuluğu lan Ödülü'nü kazanan Cristina Hoyos, aynı yıl Londra"da, Nuria Espert ve Zubin Mehta yöneti- minde 'Carmen'i sergiledi. 1992 yılında EXPO '92 Fuan ve Barse- lona Olimpiyat Oyunlan açılışla- nnda özel bir şov gerçekleştiren sanatçı; "Dansm oayatımda en önemli şey olacağını. beni bu kadar geliştireccgini >« degiştireceğmi hiç düşünmemiştim. Amacım gele- neklerden vararlanarak flamenko dansuıda bir stil yaratmaktL Fla- menko benim içimde >aşıvor. ben de onun içinde" diyerek sanaü hakkındaki düşüncderini dile ge- tiriyor. Yapı Kredi Sanat Festivali' 97'nin bu ak- şamki diğer ko- nuğu 'The Artis Quartett' ise sa- at 18.30'da Ce- mal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda sahne alacak. 1980'de Viyana Müzik Okulu'nda ku- rulan ve 1983 yılından itibaren uluslararası ya- nşmalarda bir- çok ödül kaza- nan 'The Artis Quartett'üyele- ri, Fıedlander Bursu'nu da al- mayı hak kazan- dı. 1985-86 yıllannda Cincinati Konservatuvan'nda La Salle Qu- artett ile çalışan topluluk, 1985 yı- lında Paris. Londra, Münih, Ro- ma, Buenos Aires, Tokyo ve Viya- na 'daki müzık merkezlerinde kon- serler verdi. 'The Artis Quartett' aynca, Salzburg, Paris, Viyana, Schleswig Holstein. Hong-Kong, Flanders, Ra\onia, Turku, Schvvet- zinger festivallerinde, Christoph Eschenbach, Philippe Entremont, Heinrich SchifF. Misha Maisky, Karl Leister, Richard Stolzmann. Stefan VTadar ve John Browning ile birlikte çaldı. Topluluğun ger- çekleştirdiği 20'nin üzerinde CD kaydı, VV'ebern,Gielen, Zemünsky, Schönberg, Weigl ve Berg gibi 20. yüzyıl bestecılerinin yapıtlannı da içeriyor. The Artis Qartett, önü- müzdekı sezon programlannda Mendelssohn ve Schubert'in ya- pıtlanna da ağırlık veımeyi plan- lıyor. Müzik bir kansımdır NURDAN CİHANŞÜMÜL Yapı Kredi Sanat Festivali '97 önceki ak- şam Harbıye Açıkhava Tiyatrosu'nda, caz gitann usta ismi olarak tanınan Al Di Me- ob'yı ağırladı. Al Di Meola akşamki kon- serinde henüz üç haftadır birlikte olduğu, ancak "Bugüne kadar birlikte çaldığım en i>i grup" olarak tanımladığı müzisyenlerle birlikte izleyenlere hoş dakikalar yaşattı. Klavyede Mario Parmesano,da- vulda Emie Adams, basta Tom Kennedy, perküsyonda Gumbi Ortiz'in yer aldıgı konserde Di Meola, uzun süredir çalmadığı eski parçalannm yanı sıra "Orange and Blue" albümün- den de parçalar seslendirdi. Di Meola, konser öncesi yap- tığımız söyleşide "Bu akşamki gösteri çok farklı olacak. Ydlar- dır çahnadığun parçalardan ohışan bir repertırvar hazıriadık. Bu gece, benim en popfiler par- çalanma, geçmişe bir yolculuk olacak. Aynca bu akşam birlik- te çalacağun grup,şu ana kadar- ki en ryi grubum diyebinrim. Üs- teiik bu akşamki konser gnıpla ilk konserimiz olacak" diyerek heyecanını dile getirdi. New York'un dışında New Jersey'de büyüyen Di Meola, se- kiz yaşında müziğe başladı. Larry Correl'dan etkilenerek Berklee Müzik Okulu'na devam etti. "New Yorkta bfiyüdüğüm için şansfayun, çünkü burası farklı kûltürlerin ve müzik tarz- lannın bir arada olduğu bir kent Her tür müziği ve farkiı kültürlerden insanlan tanıma şansuıız var" diyor. KJavyeci Barry Miles ile kısa bir süre çalışan Di Meola, Chick Corea tarafindan keşfedilerek 1974 yılında "Return To Fore- ver"a dahil oldu. Böylece müzik dünyasmda yavaş yavaş yerini almaya başlayan Di Meola, içindeki sürek- li yenilik ve daha iyisine ulaşma isteği ile bugün caz gitann usta isimlerinden biri. 1980'lerde önce akustik gitar, daha son- ra da Latin Brezilya müziğine doğru tarzı- nı değiştiren Di Meola, "Daha iyisini yap- mak ve bu işte olgunlaşmak istiyordum. Farklı tarzlan bir ara> a getirdim çünkü ay- nı fusion tarzda kalmak istemivordum. De- ğişmek yaşamın bir kuralı aslına bakarsa- mz. Geçmişe dönüp baköğımda böyle yap- üğım için kendimi mutlu hissedhflrum" dı- ye anlatıyor. John McLaughlin ve Paco De Lucia ile başanlı akustik albümleri ve ardından "So- aring Through a Dream" çalışması ile bir- likte "Al Di Meola Project"i başlatan sanat- çı "Ciek> e Tria" albümü, "VVorld Sinfonia" ve "Hearts of Immigrants" çalışmalanyla Brezilya'dan Güney Amerika'ya. oradan lspanya'ya, Ortadoğu'ya kadar geniş bir alana yaydı çalışmalanru. "Gitar fiçlûsfiyle çauşmaya başlamamda. 1977 vılında Ame- rika'da kalmamın büyük etkisi >ar. Ashnda 1979 yılında McLaughlin ile birlikte bu ça- hşmayı > apma) a karar verdik. Üç >ıl sürcn çalışmamizda akustik gharla çok ilginç Al Di Meola Yapı Kredi Sanat Festivali '97'ye katilcü. ritimler yakaladık. Bu dönemi başanh bu- luyorum, çünkü içimde her zaman var olan ancakdışa yansımamış duygularm ifadesiy- di bu dönem. Daha sonra ise bütün dfinya müaklerinin birbirh le bağlanDlı olduğu dü- şüncesiyle farklı tar/.lara yöneldim. Bu yıllarda modern tangonun babası As- tor Piazzola ile tamştım ve hayaümın dö- nüm noktasını yaşadnn. Piazzola'nm müzik tekniği beni çok etkiledL Amerika'da insan- lar müziği hissetmiyor. Müzik, insanlann yoğun duygulan ve etkileşimleri ile bir son- suziuk kazamr. Örneğin Türk, Akdeniz ve Doğu insanmın müziğinde bunu hissediyor- sunuz. İnsanlar. mekKİilerie birlikte yoğun duygular yaşıyoıiar. tıpkı tangoda olduğu gibL Tango ashnda duygusal bir müzik tar- zubu&A benim duygulanmı \ansıOyor. Mü- zikteki heyecanı hissedebUiyorum. Akdeniz insanlan ve tango bir bütün gibi geliyorba- na." "Orange and Blue" albümüyle büyük bir çıkış yapan Al Di Meola, bu albümünde uluslararası üne sahip birçok müzisyen ile birlikte çalıştı. Albüm, bas gitarda Marc Johnson,davulda Peter Eskine, Manu Katc- he ve SteveGadd, Israilli vokalist Noa, vur- malı çalgılarda Portorikolu Gumbi Ortiz, Filisrinli kemancı Simon Shahe- en, Aıjantinli vokalist gitarist Heman Romero, Yunan vokalist George Dalaras ile vurmah çalgı- lar ve ilk defa olmak üzere davul- da Al Di Meola'dan oluşuyor. Ar- jantin ekseninde bütün dünyaya açılan ritmik çeşitliliği, çarpıcı li- rizmi ve güçlü müzisyenlerin yo- rumuyla bu albüm büyük yankı- lar uyandırdı. "Gitar çalmaya başlamadan önce davul çahyordum. Ama bu albümde nasıl bir darv uku istedi- ğimi göstermek için bir bölümde çaldım. Ancak, usta davukular bunu duyunca kulakianna ina- namadılar ve çok iyi olduğunu söylediler. Marlo Parmesano ve Heman Romeo ile birlikte çok iyi anlaşryorduk. biribirimizin duy- gulannı. yapüğırruz müzikleri çok iyi anhyorduk. Önceükle on- lar vardı bu albümde. Daha son- ra isegrup kendiliğinden oluştu." Yaratıcılık alanı gıttıkçe dara- lan "fusion" türünde ayakta kal- mayı başaran Di Meola: "Fusion, 1970'lerde ortaya çıkan bir tarz ve cazdan klasik müziğe kadar birçok rürün büieşiminden olu- şuyordu. 80'B yıllara geldiğimiz- de ise dünya müziği ve müziğm ritmi değişmeye başladı. Akde- niz, Ortadoğu mü/iği ohışması ve teknoiojinin de değişınesiyle bir- likte fusion tarzı da değişmeye başladı. Teknoiojinin gelişmesiy- le birlikte müriğin sınırlan da genişledi ve insanlarda daha iyisini yapma isteği ağır geklL Müzik, bana göre bir fusion, yani bir kanşundır. Bugün ashnda fusion tanımını kuflanmak istemiyoruz, çünkü gelecekten çokgeçmişe ait olanları hatniatryor. Önem- li olan geçmişten gelen soundu aynı tutmak değiL yenilikİerdir. Ben Ortadoğu ve Akde- nizmüziğine kendimiyakın hissediyonım" diyor. 17 kayıt, sayısız ödüllerle Al Di Meola, kendini ve müziğini sürekli daha iyiye doğ- ru yönlendiriyor. Bundan sonraki albümü için yavaş yavaş çalışmalara başladığuıı be- lirten Di Meola, Istanbul'da bulunduğu bu kısa süre içinde Türk müziğini tanımaya çalıştığını, belki de yeni albümünde Türk müziğinden yararlanabileceğinı söylüyor. BUA^AMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Ruhi Su'yu Andıkça Bir sanat adamı ölümünden bunca yıl sonra se- si ve ezgileriyle, aydınlığa özlemlerini örgütlenme bilincine dönüştüren insanların savaşımında yaşı- yorsa zamanı yenmiş demektir. Ruhi Su'dan söz ediyorum. Seferberlik ekmeğiyle büyüyen Ruhi, kendisin- den 70 yıl sonra doğanlarla birlikte bir direnci sim- geliyor. Uzak Anadolu'nun birikiminden, topraksız köy- lûnün sürgün yaşadığı büyük kent varoşlanndan açık alanlara doğru. Mahpushane yalnızlığından kalabalığın yüreği- ne doğru. Birikimin tarihsel anlamını algılayanlarımız, uy- garlık dışı engellemelere karşın, toplumsal dina- miği oluşturma aşamasına ulaştı ulaşacak. Bu gizilgücün yenilmezliğine ülkemizin dar za- manlannda da inananlanmızdan biriydi Ruhi. Yinelemekte yarar görüyorum: Nâzım Hikmet, önce Mütereke ve Ulusal Kur- tuluş Savaşı yıllannın yarattığı iç dinamikten etki- lenmişti. 1940 kuşağını faşizme karşın çağdaş hümaniz- mayla tanıştıran II. Dünya Savaşı'dır. 68'liler Türkiye Işçi Partisi'nin yarattığı tarihsel hesaplaşma ortamında buldular kendilerini. 80 sonrasının gençleri arayışlannı sürdürüyor. Ruhi, XX. yüzyıl Türkiyesi'nin belirteyici gücü olan bu öncü kuşaklann düşün ve eylem yaşamıy- la birlikte geliştirdi sanatını. Sazın gücüne inandı önce. Pir Sultan'dan, Dadaloğlu'dan, Karacaoğ- lan'dan gelen ezgilere çağdaş zenginlikler kata- rak, yerel olanla evrensel olanın birieştiği güzellik- leri buldu. Anadolu insanmın Almanya'larda, Hollanda'lar- da, Fransa'larda yaşamış olsa da yitirmediği üst- kimliğinin sesiydi bu ses. Kantarla ölçülen tımar ve zeamet altınlannın yük- selttiği sultan saraylannın önleyemediği, yüzyıl- dan yüzyıla büyüyen, çoğalan, kişiyi kendisine ve toplumuna getiren sesti. Sabahattin Eyuboğlu "Türküden koptunuzmu özünüz gider elden" derdi sanatçı yakınlarına. Yaşar Kemal romanlarıyla çağdaşlaştırdı o tür- küleri. Ruhi, yorumlanyla. Günümüzün tımar zeamet altınlanndan paylannı alabilmek için birbirleriyle yanşan büyük kent züp- pelerine karşın. Evrenseli, kültür emperyalızminin yörüngesin- de arayan "hayatı işbirlikçi"\ere karşın. Ruhi Su'yu ölmezliğe ulaştıran Anadolu'nun sesidir, Anadolu'nun sesi. Tank Akan, rol arkadaşı Zişan Uğurlu ile. Özgentürk'ün filmi Mektup'un galası KA-DER yaranna Kendi içine bir yolculuk... • Efes Pilsen'in katkılanyla Asya Film tarafindan gerçekleştirilen 'Mektup'ta Tank Akan, Zişan Uğurlu, Cüneyt Gökçer, Ahmet Mekin, Jessica Campbell, Nail Çakırhan ve Necdet Mahfi Ayral'ın rollerini paylaştığı fîlmin, görüntü yönetmenliğini Mirsad Herovic, kurgusunu Andrija Zafranovic üstleniyor. Kültür Servisi - Yö- da ülkesinden aynlarak, netmen Ali Özgen- türk'ün yeni filmi 'Mektup', KA-DER (Kadın Adaylan Destek- leme ve Eğitme Derne- ği) yaranna düzenlene- cek bir galayla sinema- severlere tanıtılacak. KA-DER'in önümüzde- ki günlerde başlatacağı kampanyaya bağış topla- ma amacıyla düzenlenen ve Efes Pilsen'in spon- sorluğuyla gerçekleşe- cek olan gala, bu akşam saat 21.00 'de Beyoğlu E- mek Sineması'nda yapı- lacak. Tank Akan, Zişan Uğurlu, Cüneyt Gök- çer, Ahmet Mekin, Jes- sica Campbell, Nail Çakırhan ve Necdet Mahfi Ayral'm rollerini paylaştığı filmin, görün- tü yönetmenliğini Mir- sad Herovic, kurgusunu Andrija Zafranovic üstleniyor. Ragıp'ın öykfisfi Filmin müziklerini Anouar Brahem ve Ha- san Cihat Örter yapar- ken, şarkılannı ise Er- kan Oğur seslendirdi. Efes Pilsen'in katkıla- nyla Asya Film tarafin- dan gerçekleştirilen 'Mektup'ta her şey kırk yaşlannı aşmış, nükleer mühendis Ragıp'ın İs- tanbul 'a gelmesiyle baş- hyor. Çok küçük yaşlar- annesiyle birlikte Ame- rika'ya yerleşen Ragıp, orada bir Amerikalıyla evlenir ve bilim alanında kısa sürede önemli yerle- re gelir. Gerçek yaşama karşı görünürde hiçbir kompleksi olmayan Ra- gıp, para, ün. aşk ve ikti- dar. kısaca her şeyi elde etmiştir. Ancak yaşamı, belki de bu doyumlann sağla- dığı bir tıkamklığı yaşa- tır ona. Keskin zekâsıy- la kendine yeniden bir hayat enerjisi sağlayacak olan bir şey bulur: Baba- sı ve ülkesi...Ragıp ölü olduğunu sandığı baba- sınuı yaşamıyla ilgili iz- leri genç bir rehber kız- la birlikte aramaya baş- lar. Başlangıçta babasma ve ülkesine eğlence ola- rak yaklaşan Ragıp önce birlikte gezdiği rehber kıza âşık olur Daha son- ra da babasının sahte bir cenaze töreni düzenleye- rek ortadan kaybolduğu- nu gerçekte hâlâ yaşadı- ğını öğrenir. Bir mafya liderinden babasının yıl- lar önce kendisine yaz- dığı mektubu bulup, ba- basının yerini öğrenen Ragıp bu arada karısını ve ülkesini de terk etmiş- tir. Mektup'ta Ragıp'tn oryantalist gözle kendi içine yaptığı bir yolculu- ğun öyküsü anlatılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle