Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 EYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
5. Uluslararası İstanbul Bienali, 4 Ekim - 9 Kasım tarihlerinde çağdaş sanatın ünlü isimlerini izleyici ile buluşturacak
IstaııJ>ııT<la zaıııaımı nılıu...AHUANTMEN
1997. Venedik Bienali, Documenta X,
Mûnster Heykel Projesı gibi geniş çaplı
uluslararası çağdaş sanat etkinlikleriyle
dolu dolu geçen bir yü oldu. Sanatçılar, ha-
ritayı aşındırdı. Şimdi sıra İstanbul Biena-
li'nde. O kabul görmüş. durmuş oturmuş
ve artık çağın gerisinde kaldığı gerekçe-
sıyle eleştirilmeye bıle başlanmış 'baba'
etkinliklerin arasındakendine bir yer bul-
maya çalışan ve son yıllarda epeyce yol da
kateden bir delikanlı gıbi bizim bienal.
Oysa bu yılkı istanbul Bienali 'nin progra-
mına baktığımızda. bu programa birde İs-
tanbul etkenini eklediğimizde, delikanlı-
nın baba kompleksme kapılmasına gerek
kalmadığı ortaya çıkıyor.
4 Ekim - 9 Kasım tarihleri arasında iz-
leyeceğimiz 5. Uluslararası İstanbul Bi-
enali'nin Ispanyol küratörü Rosa Marti-
nez, oldukça genış kapsamlı birbaşlıkla gi-
rişti işe: M
YaşaıiLGüzeüik,Çeviriler/Akta-
nmlar ve Diğer Güçiükler Ustüne"... He-
men hemen her şeyı kapsayabilecek bu
kavramsal cerceve içinde bazılan, özellik-
le İstanbul için gerçekleştirilmiş mekâna
özgü yapıtlarla birlikte. dünyanın dört bir
yanından doksana yakın sanatçının resim-
den heykele. afişten fotografa. hazır nes-
nelerden video enstalasyonlara uzanan çok
çeşitli üretimini bir arada görme olanağı
bulacağiz. Bu kalabalık sanatçı kadrosu-
nun içinde, uluslararası çağdaş sanat orta-
mının önde gelen isimleri, sanat dünyası-
nın yeni yıldızlan, umut veren gençleri ve
daha önce hıçbırbienale katılmamış ilkle-
ri bulunuyor.
Değişimin yüzü Orlan
Müjdesi önceden verildi ama, sanatse-
verler sanatçı listesinde Louise Bourge-
ois'nın ismini gördüklerinde herhalde se-
vinmişlerdir... Yaşamını Amerika'da sür-
düren 87 yaşındaki ünlü Fransız asıllı sa-
natçı, 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nin
en güzel sürprizlerinden. Sanatı yaşamla
-kendi yaşamıyla- bağdaştıran ve kendi
geçmişini sorgulayarak kadının bireysel
kimlik mücadelesini ele alan yapıtlanyla
tanınan Louise Bourgeois, erkek egemen
sanat tarihinüı 1970'li yıllarda gözden ge-
çirilerek yeniden yorumlarunasıyla ortaya
çıkan o 'gözden kaçınlanlann' bir simge-
si olarak kabul cdılebilir. Bugün uluslara-
rası bienallerin ve sergılerin vazgeçilmez
ismı haline gelen ünlü sanatçı, özellikle
kadın sanatçılara yol gösteren yapıtlany-
• "Yaşam, Güzellik, Çeviriler/Aktanmlar ve Diğer Güçiükler Üstüne..." Bu yıl oldukça
kapsamlı bir kavramsal çerçeve içinde Ispanyol küratör Rosa Martinez'in yönetmenliğinde
gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Bienali'nde, uluslararası çağdaş sanat ortamının önde
gelen isimleri, sanat dünyasının yeni yıldızlan, umut veren gençleri ve daha önce
hiçbir bienale katılmamış ilkleri bulunuyor.
la yoğun bir esin kaynağı olmayı sürdürü-
yor. 1970'li yıllardan başlayarak günü-
müze dek, çağdaş sanat ortamuıda kadın
sanatçılann ön plana çıktığını söyleyebi-
liriz. 5. Uluslararası İstanbul Bienali çer-
çevesinde de artık aramızda olmayan iki
ünlü kadın sanatçı, Ana Mendiata ve
Chohreh Feyzdjou'nun yanı sıra kadının
sosyal çerçevede yaşadığı çeşitli sorunla-
ra değinen birçok sanatçının yapıtlan ser-
gilenecek. Aralannda, bienal başlığında-
ki 'güzellik' kavTamına ilişkin yaklaşımla-
nyla izleyicisini dehşete düşüren perfor-
manslanyla adını duyuran Fransız sanat-
çı. •'değişimin yüzü" Orlan da var. Sanat
tarihinın klasik estetik anlayışrnı sorgula-
mak adına sözgelimi alnını Mona Lisa,
çenesini Boticdlinin Venüs'üne benzet-
mek için çok çeşitli amelıyatlardan geçen
Orlan'ın ameliyatlannı gösteren video fil-
minin estetik cerrahi meraklısının bolca
bulunduğu Istanbul'da yoğun ilgi görme-
si bekleniyor. (Bu fılmden sonra, estetik
cerrahlan işsiz de kalabilir).
İstanbul geçen bienalde video enstalas-
yonun 'dedesi' Nam June Paik'i konuk et-
mişti; bu yılkı bienal bu dalın meraklılan-
na adeta şölen sunuyor. Genç sanatçılann
pek çoğunun da yeğlediği bir ifade biçimi
olan video enstalasyonun son yıllarda il-
gınç örneklenni veren "çağdaşgeyşa" Ma-
riko Moıi Sam TaylorAVood, PipÛotti Rist
NikosNavTİdis ve Türk sanatçılardan Şük-
ran Aziz ile Kutluğ Ataman gibı sanatçı-
lar var bienalde.
Sanatçı izleyiciyle d ele
Japonya'dan Mariko Mori'nin yanı sıra
yıne çok ünlü bir diğer sanatçı, izleyicinin
katılımıyla gerçekleştirdiği büyük proje-
lerle tanınan ve sanatla evTenı sorgulama-
ya girişen Cai Guo Qiang da bulunuyor 5.
Uluslararası İstanbul Bienali'nde. Sanat-
çı, yine izleyiciyle birlikte bir yapıt ürete-
cek. İzleyicinin katıhmını bekleyen bir
başka sanatçı da Carsten Höller Son yıl-
larda adından sıkça söz ettiren bu Alman
sanatçmın yapıtıyla uçmaya hazırlanın! Is-
panyol sanatçı Antoni MiraJda da büyük
olasılıkla izleyiciyle birlikte bir ış vapacak.
Yaşamını Amerika'da sürdüren Miralda,
yapıtlannı yiyeceklerle üretiyor.
İstanbul 'a yeni projesi "Geleceğin AOe-
a" ile gelmesi beklenen ünlü Rus sanatçı
Oteg KuBk de 5. Uluslararası İstanbul Bi-
enali'nin ağır toplanndan. Kulik, perfor-
manslanyla hep yankılar uyandınyor.
Amerika'da, Joseph Beuys'a ithafen "Ben
Amerika'yı Isınyorum. Amerika Beni"
başhklı performansıyla dikkatleri üzerine
çeken Kulık. "GeleceginAflesPnde çağdaş
yaşamın getirdiği ekonomik, psikolojik ve
sosyal sorunlarla karşı karşıya kalan bire-
yuı durumunu. ailenin değişimini konu alı-
yor. Sanatçının ilgilendiği bir diğer mese-
le, genetik bilimcilerin 'yeni insan' yarat-
ma uğraşlan... Sanatçının yaratacağı otur-
ma odasında çok ilgınç bir aile görmemiz
olası! 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nin
en büyük özelliği. güncelliği. Uluslarara-
sı çağdaş sanat ortamının bugün önde ge-
len birçok ismı, sergiledikleri yeni yakla-
şımlar. sorduklan yeni sorular, girdikleri
farklı arayışlarla tstanbul'u yoğun bir çağ-
daş sanat ortamma dönüştürecekler. Getir-
dikleri. yapıtlanyla birlikte, bir anlamda
"zamanın ruhu"... Sözgelimi, çağdaş sa-
nat haritasının bugün en önemli durakla-
nndan biri kabul edilen Londra sanat dün-
yasının genç yıldızlanndan Tracey Emin.
sanat dünyasının yeni Jean Michel Basqu-
iat'sı olarak lanse edilen Güney Afrikalı
Moshekwa Langa (bienalin en genç sanat-
çısı; 1975 doğumlu), uluslararası etkinlik-
lerde adını duyuran trlandalı Dorothy
Cross. Koreli Soo-Ja Kim. Hollandali Li-
za May Post Izlandaiı CMafiır Eüasson bi-
enalde yapıtlannı görme olanağı bulaca-
ğımız sanatçılar arasında.
İstanbul bienallerinde yer alacak Türk
sanatçılann seçimleri, her yıl çeşitli tartış-
malarla karşılaşıyor. Bu yıl yine yüzlerce
proje arasmdan seçilen sekiz sanatçı var,
ikisi adını yurtdışında duyurmuş iki kadın:
Şükran Aziz ve Şükran Moral. Bir diğeri,
bienal sayesınde yakından tanıyacağımız
Tûrkan Erdem; yapıtlan bienalin hemen
hemen tüm sergi mekânlannda yer alacak.
Genç yönetmen Kutluğ Ataman, Semiha
Berksoy'un yaşamını konu alan yedibu-
çuk saatlik bir belgesel ile katılıyor biena-
le. Vahap Avşar. Bfilent Şangar, Ebnı Öz-
seçen ve Hahl Altmdere son yıllarda ger-
çekleştirilen çeşitli çağdaş sanat etkinlik-
lerinde dikkat çeken genç sanatçılar.
Küratör Rosa Martinez, Istanbul'u da
bienalin vazgeçilmez bir unsuru olarak gö-
rüyor. Darphane, Aya Irini, Yerebatan Sar-
nıcı gibi temel mekânlann yanı sıra Sirke-
ci ve Haydarpaşa Tren tstasyonlan, Ata-
türk Havalimanı ve bir olasılık da Kız Ku-
lesi'nin kullanılacağı 5. Uluslararası ts-
tanbul Bienali sırasında İstanbul, sanatla
soluk alıp verecek. Böylesi bir etkinlik
dört bir yanınızı saracakken, kaçırmayın
deriz...
x
Y A P I K R E D I S A N A T F E S T Î V A L İ 9 7
'Flamenko benim
içimde yaşıyor'
'^"- Kültür Servisi - Yapı Kredi Sa-
nat Festivali '97 kapsamında, Cris-
tina Hoyos Flamenko Dans Toplu-
luğu bu akşam saat 21.00'de Har-
biye Açıkhava Tiyatrosu'nda, çar-
şamba günü ise Adana Açıkhava
Tiyatrosu'nda izleyicilerle bulu-
şacak. Programın sanat yönetmen-
liğini, Ramon OUer ve Cristina
Hoyos, koreografisini ise Cristina
Hoyos ve Manok) Marin üstleni-
yor.
Dansa küçük yaşlarda başlayan
Hoyos, Ispanya'nın en ünlü fla-
menko kulüplerinde profesyonel
olduktan sonra, 1969 yılında, An-
tonio Gades Dans Topluluğu'na
katıldı. Gades'le birlikte çalışma-
sı. dans üslubu-
nu ve tekniğini
geliştirmesinde
önemli rol oyna-
dı. Çingene ve
• Endülüs kökeni-
ne dayanan yete-
neği. güçlü ritim
ve estetik duy-
gusuyla flamen-
ko dansının yıl-
dızlarından biri
olmayı başaran
sanatçı, 1975'te
Gades'ingrubu-
nun dağılmasıy-
la, solist dansçı
olarak Avru-
pa'daki çeşitli
dans festivalleri-
ne de katıldı; Ja-
ponya'da çeşitli gösteriler gerçek-
leştirdi.
1978 yılında Antonio Gades ile
tekrarbirleşerek yeni bir dans top-
luluğu oluşturan Cnstina Hoyos,
Lorca'nın dramatik yapısıyla fla-
menko ruhunun birleşimi olan
•Kanlı Düğün' ve Carios Sa-
ora'nm yapıtından sahnelenen
'Cannen', Antonio Gades ile bir-
likte gerçekleştirdiği gösterileri
arasında yer alıyor. 1985 yılında
Carios Saura'nın yönettiği 'El
Amor Bnıjo' fılminde oynayan
sanatçı, 1989 yılında kendi adını
taşıyan topluluğuyla Paris Dans
Festivah'ne katıldı, bir yıl sonra
Suenos Flamencos gösterisini Pa-
ris Operasf nda sergiledi ve Gar-
nier Sarayı'nda dans eden ilk fla-
menko grubu ohnayı başardı.
1991 yılında flamenko dansına
yaptığı katkılardan dolayı Ulusal
Dans Ödülü'nü. Endülüs yönetimi
tarafmdan verilen Endülüs Sanat-
Cristina Hoyos TopJuluğu
lan Ödülü'nü kazanan Cristina
Hoyos, aynı yıl Londra"da, Nuria
Espert ve Zubin Mehta yöneti-
minde 'Carmen'i sergiledi. 1992
yılında EXPO '92 Fuan ve Barse-
lona Olimpiyat Oyunlan açılışla-
nnda özel bir şov gerçekleştiren
sanatçı; "Dansm oayatımda en
önemli şey olacağını. beni bu kadar
geliştireccgini >« degiştireceğmi hiç
düşünmemiştim. Amacım gele-
neklerden vararlanarak flamenko
dansuıda bir stil yaratmaktL Fla-
menko benim içimde >aşıvor. ben
de onun içinde" diyerek sanaü
hakkındaki düşüncderini dile ge-
tiriyor.
Yapı Kredi Sanat Festivali'
97'nin bu ak-
şamki diğer ko-
nuğu 'The Artis
Quartett' ise sa-
at 18.30'da Ce-
mal Reşit Rey
Konser Salo-
nu'nda sahne
alacak. 1980'de
Viyana Müzik
Okulu'nda ku-
rulan ve 1983
yılından itibaren
uluslararası ya-
nşmalarda bir-
çok ödül kaza-
nan 'The Artis
Quartett'üyele-
ri, Fıedlander
Bursu'nu da al-
mayı hak kazan-
dı. 1985-86 yıllannda Cincinati
Konservatuvan'nda La Salle Qu-
artett ile çalışan topluluk, 1985 yı-
lında Paris. Londra, Münih, Ro-
ma, Buenos Aires, Tokyo ve Viya-
na 'daki müzık merkezlerinde kon-
serler verdi. 'The Artis Quartett'
aynca, Salzburg, Paris, Viyana,
Schleswig Holstein. Hong-Kong,
Flanders, Ra\onia, Turku, Schvvet-
zinger festivallerinde, Christoph
Eschenbach, Philippe Entremont,
Heinrich SchifF. Misha Maisky,
Karl Leister, Richard Stolzmann.
Stefan VTadar ve John Browning
ile birlikte çaldı. Topluluğun ger-
çekleştirdiği 20'nin üzerinde CD
kaydı, VV'ebern,Gielen, Zemünsky,
Schönberg, Weigl ve Berg gibi 20.
yüzyıl bestecılerinin yapıtlannı da
içeriyor. The Artis Qartett, önü-
müzdekı sezon programlannda
Mendelssohn ve Schubert'in ya-
pıtlanna da ağırlık veımeyi plan-
lıyor.
Müzik bir kansımdır
NURDAN CİHANŞÜMÜL
Yapı Kredi Sanat Festivali '97 önceki ak-
şam Harbıye Açıkhava Tiyatrosu'nda, caz
gitann usta ismi olarak tanınan Al Di Me-
ob'yı ağırladı. Al Di Meola akşamki kon-
serinde henüz üç haftadır birlikte olduğu,
ancak "Bugüne kadar birlikte çaldığım en
i>i grup" olarak tanımladığı müzisyenlerle
birlikte izleyenlere hoş dakikalar yaşattı.
Klavyede Mario Parmesano,da-
vulda Emie Adams, basta Tom
Kennedy, perküsyonda Gumbi
Ortiz'in yer aldıgı konserde Di
Meola, uzun süredir çalmadığı
eski parçalannm yanı sıra
"Orange and Blue" albümün-
den de parçalar seslendirdi.
Di Meola, konser öncesi yap-
tığımız söyleşide "Bu akşamki
gösteri çok farklı olacak. Ydlar-
dır çahnadığun parçalardan
ohışan bir repertırvar hazıriadık.
Bu gece, benim en popfiler par-
çalanma, geçmişe bir yolculuk
olacak. Aynca bu akşam birlik-
te çalacağun grup,şu ana kadar-
ki en ryi grubum diyebinrim. Üs-
teiik bu akşamki konser gnıpla
ilk konserimiz olacak" diyerek
heyecanını dile getirdi.
New York'un dışında New
Jersey'de büyüyen Di Meola, se-
kiz yaşında müziğe başladı.
Larry Correl'dan etkilenerek
Berklee Müzik Okulu'na devam
etti. "New Yorkta bfiyüdüğüm
için şansfayun, çünkü burası
farklı kûltürlerin ve müzik tarz-
lannın bir arada olduğu bir
kent Her tür müziği ve farkiı
kültürlerden insanlan tanıma
şansuıız var" diyor.
KJavyeci Barry Miles ile kısa
bir süre çalışan Di Meola, Chick
Corea tarafindan keşfedilerek
1974 yılında "Return To Fore-
ver"a dahil oldu. Böylece müzik
dünyasmda yavaş yavaş yerini
almaya başlayan Di Meola, içindeki sürek-
li yenilik ve daha iyisine ulaşma isteği ile
bugün caz gitann usta isimlerinden biri.
1980'lerde önce akustik gitar, daha son-
ra da Latin Brezilya müziğine doğru tarzı-
nı değiştiren Di Meola, "Daha iyisini yap-
mak ve bu işte olgunlaşmak istiyordum.
Farklı tarzlan bir ara> a getirdim çünkü ay-
nı fusion tarzda kalmak istemivordum. De-
ğişmek yaşamın bir kuralı aslına bakarsa-
mz. Geçmişe dönüp baköğımda böyle yap-
üğım için kendimi mutlu hissedhflrum" dı-
ye anlatıyor.
John McLaughlin ve Paco De Lucia ile
başanlı akustik albümleri ve ardından "So-
aring Through a Dream" çalışması ile bir-
likte "Al Di Meola Project"i başlatan sanat-
çı "Ciek> e Tria" albümü, "VVorld Sinfonia"
ve "Hearts of Immigrants" çalışmalanyla
Brezilya'dan Güney Amerika'ya. oradan
lspanya'ya, Ortadoğu'ya kadar geniş bir
alana yaydı çalışmalanru. "Gitar fiçlûsfiyle
çauşmaya başlamamda. 1977 vılında Ame-
rika'da kalmamın büyük etkisi >ar. Ashnda
1979 yılında McLaughlin ile birlikte bu ça-
hşmayı > apma) a karar verdik. Üç >ıl sürcn
çalışmamizda akustik gharla çok ilginç
Al Di Meola Yapı Kredi Sanat Festivali '97'ye katilcü.
ritimler yakaladık. Bu dönemi başanh bu-
luyorum, çünkü içimde her zaman var olan
ancakdışa yansımamış duygularm ifadesiy-
di bu dönem. Daha sonra ise bütün dfinya
müaklerinin birbirh le bağlanDlı olduğu dü-
şüncesiyle farklı tar/.lara yöneldim.
Bu yıllarda modern tangonun babası As-
tor Piazzola ile tamştım ve hayaümın dö-
nüm noktasını yaşadnn. Piazzola'nm müzik
tekniği beni çok etkiledL Amerika'da insan-
lar müziği hissetmiyor. Müzik, insanlann
yoğun duygulan ve etkileşimleri ile bir son-
suziuk kazamr. Örneğin Türk, Akdeniz ve
Doğu insanmın müziğinde bunu hissediyor-
sunuz. İnsanlar. mekKİilerie birlikte yoğun
duygular yaşıyoıiar. tıpkı tangoda olduğu
gibL Tango ashnda duygusal bir müzik tar-
zubu&A benim duygulanmı \ansıOyor. Mü-
zikteki heyecanı hissedebUiyorum. Akdeniz
insanlan ve tango bir bütün gibi geliyorba-
na."
"Orange and Blue" albümüyle büyük bir
çıkış yapan Al Di Meola, bu albümünde
uluslararası üne sahip birçok müzisyen ile
birlikte çalıştı. Albüm, bas gitarda Marc
Johnson,davulda Peter Eskine, Manu Katc-
he ve SteveGadd, Israilli vokalist Noa, vur-
malı çalgılarda Portorikolu Gumbi Ortiz,
Filisrinli kemancı Simon Shahe-
en, Aıjantinli vokalist gitarist
Heman Romero, Yunan vokalist
George Dalaras ile vurmah çalgı-
lar ve ilk defa olmak üzere davul-
da Al Di Meola'dan oluşuyor. Ar-
jantin ekseninde bütün dünyaya
açılan ritmik çeşitliliği, çarpıcı li-
rizmi ve güçlü müzisyenlerin yo-
rumuyla bu albüm büyük yankı-
lar uyandırdı.
"Gitar çalmaya başlamadan
önce davul çahyordum. Ama bu
albümde nasıl bir darv uku istedi-
ğimi göstermek için bir bölümde
çaldım. Ancak, usta davukular
bunu duyunca kulakianna ina-
namadılar ve çok iyi olduğunu
söylediler. Marlo Parmesano ve
Heman Romeo ile birlikte çok iyi
anlaşryorduk. biribirimizin duy-
gulannı. yapüğırruz müzikleri
çok iyi anhyorduk. Önceükle on-
lar vardı bu albümde. Daha son-
ra isegrup kendiliğinden oluştu."
Yaratıcılık alanı gıttıkçe dara-
lan "fusion" türünde ayakta kal-
mayı başaran Di Meola: "Fusion,
1970'lerde ortaya çıkan bir tarz
ve cazdan klasik müziğe kadar
birçok rürün büieşiminden olu-
şuyordu. 80'B yıllara geldiğimiz-
de ise dünya müziği ve müziğm
ritmi değişmeye başladı. Akde-
niz, Ortadoğu mü/iği ohışması ve
teknoiojinin de değişınesiyle bir-
likte fusion tarzı da değişmeye
başladı. Teknoiojinin gelişmesiy-
le birlikte müriğin sınırlan da genişledi ve
insanlarda daha iyisini yapma isteği ağır
geklL Müzik, bana göre bir fusion, yani bir
kanşundır. Bugün ashnda fusion tanımını
kuflanmak istemiyoruz, çünkü gelecekten
çokgeçmişe ait olanları hatniatryor. Önem-
li olan geçmişten gelen soundu aynı tutmak
değiL yenilikİerdir. Ben Ortadoğu ve Akde-
nizmüziğine kendimiyakın hissediyonım"
diyor.
17 kayıt, sayısız ödüllerle Al Di Meola,
kendini ve müziğini sürekli daha iyiye doğ-
ru yönlendiriyor. Bundan sonraki albümü
için yavaş yavaş çalışmalara başladığuıı be-
lirten Di Meola, Istanbul'da bulunduğu bu
kısa süre içinde Türk müziğini tanımaya
çalıştığını, belki de yeni albümünde Türk
müziğinden yararlanabileceğinı söylüyor.
BUA^AMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Ruhi Su'yu Andıkça
Bir sanat adamı ölümünden bunca yıl sonra se-
si ve ezgileriyle, aydınlığa özlemlerini örgütlenme
bilincine dönüştüren insanların savaşımında yaşı-
yorsa zamanı yenmiş demektir.
Ruhi Su'dan söz ediyorum.
Seferberlik ekmeğiyle büyüyen Ruhi, kendisin-
den 70 yıl sonra doğanlarla birlikte bir direnci sim-
geliyor.
Uzak Anadolu'nun birikiminden, topraksız köy-
lûnün sürgün yaşadığı büyük kent varoşlanndan
açık alanlara doğru.
Mahpushane yalnızlığından kalabalığın yüreği-
ne doğru.
Birikimin tarihsel anlamını algılayanlarımız, uy-
garlık dışı engellemelere karşın, toplumsal dina-
miği oluşturma aşamasına ulaştı ulaşacak.
Bu gizilgücün yenilmezliğine ülkemizin dar za-
manlannda da inananlanmızdan biriydi Ruhi.
Yinelemekte yarar görüyorum:
Nâzım Hikmet, önce Mütereke ve Ulusal Kur-
tuluş Savaşı yıllannın yarattığı iç dinamikten etki-
lenmişti.
1940 kuşağını faşizme karşın çağdaş hümaniz-
mayla tanıştıran II. Dünya Savaşı'dır.
68'liler Türkiye Işçi Partisi'nin yarattığı tarihsel
hesaplaşma ortamında buldular kendilerini.
80 sonrasının gençleri arayışlannı sürdürüyor.
Ruhi, XX. yüzyıl Türkiyesi'nin belirteyici gücü
olan bu öncü kuşaklann düşün ve eylem yaşamıy-
la birlikte geliştirdi sanatını.
Sazın gücüne inandı önce.
Pir Sultan'dan, Dadaloğlu'dan, Karacaoğ-
lan'dan gelen ezgilere çağdaş zenginlikler kata-
rak, yerel olanla evrensel olanın birieştiği güzellik-
leri buldu.
Anadolu insanmın Almanya'larda, Hollanda'lar-
da, Fransa'larda yaşamış olsa da yitirmediği üst-
kimliğinin sesiydi bu ses.
Kantarla ölçülen tımar ve zeamet altınlannın yük-
selttiği sultan saraylannın önleyemediği, yüzyıl-
dan yüzyıla büyüyen, çoğalan, kişiyi kendisine ve
toplumuna getiren sesti.
Sabahattin Eyuboğlu "Türküden koptunuzmu
özünüz gider elden" derdi sanatçı yakınlarına.
Yaşar Kemal romanlarıyla çağdaşlaştırdı o tür-
küleri. Ruhi, yorumlanyla.
Günümüzün tımar zeamet altınlanndan paylannı
alabilmek için birbirleriyle yanşan büyük kent züp-
pelerine karşın.
Evrenseli, kültür emperyalızminin yörüngesin-
de arayan "hayatı işbirlikçi"\ere karşın.
Ruhi Su'yu ölmezliğe ulaştıran Anadolu'nun
sesidir, Anadolu'nun sesi.
Tank Akan, rol arkadaşı Zişan Uğurlu ile.
Özgentürk'ün filmi Mektup'un
galası KA-DER yaranna
Kendi içine
bir yolculuk...
• Efes Pilsen'in katkılanyla Asya Film
tarafindan gerçekleştirilen 'Mektup'ta Tank
Akan, Zişan Uğurlu, Cüneyt Gökçer, Ahmet
Mekin, Jessica Campbell, Nail Çakırhan ve
Necdet Mahfi Ayral'ın rollerini paylaştığı
fîlmin, görüntü yönetmenliğini Mirsad Herovic,
kurgusunu Andrija Zafranovic üstleniyor.
Kültür Servisi - Yö- da ülkesinden aynlarak,
netmen Ali Özgen-
türk'ün yeni filmi
'Mektup', KA-DER
(Kadın Adaylan Destek-
leme ve Eğitme Derne-
ği) yaranna düzenlene-
cek bir galayla sinema-
severlere tanıtılacak.
KA-DER'in önümüzde-
ki günlerde başlatacağı
kampanyaya bağış topla-
ma amacıyla düzenlenen
ve Efes Pilsen'in spon-
sorluğuyla gerçekleşe-
cek olan gala, bu akşam
saat 21.00 'de Beyoğlu E-
mek Sineması'nda yapı-
lacak.
Tank Akan, Zişan
Uğurlu, Cüneyt Gök-
çer, Ahmet Mekin, Jes-
sica Campbell, Nail
Çakırhan ve Necdet
Mahfi Ayral'm rollerini
paylaştığı filmin, görün-
tü yönetmenliğini Mir-
sad Herovic, kurgusunu
Andrija Zafranovic
üstleniyor.
Ragıp'ın öykfisfi
Filmin müziklerini
Anouar Brahem ve Ha-
san Cihat Örter yapar-
ken, şarkılannı ise Er-
kan Oğur seslendirdi.
Efes Pilsen'in katkıla-
nyla Asya Film tarafin-
dan gerçekleştirilen
'Mektup'ta her şey kırk
yaşlannı aşmış, nükleer
mühendis Ragıp'ın İs-
tanbul 'a gelmesiyle baş-
hyor. Çok küçük yaşlar-
annesiyle birlikte Ame-
rika'ya yerleşen Ragıp,
orada bir Amerikalıyla
evlenir ve bilim alanında
kısa sürede önemli yerle-
re gelir. Gerçek yaşama
karşı görünürde hiçbir
kompleksi olmayan Ra-
gıp, para, ün. aşk ve ikti-
dar. kısaca her şeyi elde
etmiştir.
Ancak yaşamı, belki
de bu doyumlann sağla-
dığı bir tıkamklığı yaşa-
tır ona. Keskin zekâsıy-
la kendine yeniden bir
hayat enerjisi sağlayacak
olan bir şey bulur: Baba-
sı ve ülkesi...Ragıp ölü
olduğunu sandığı baba-
sınuı yaşamıyla ilgili iz-
leri genç bir rehber kız-
la birlikte aramaya baş-
lar.
Başlangıçta babasma
ve ülkesine eğlence ola-
rak yaklaşan Ragıp önce
birlikte gezdiği rehber
kıza âşık olur Daha son-
ra da babasının sahte bir
cenaze töreni düzenleye-
rek ortadan kaybolduğu-
nu gerçekte hâlâ yaşadı-
ğını öğrenir. Bir mafya
liderinden babasının yıl-
lar önce kendisine yaz-
dığı mektubu bulup, ba-
basının yerini öğrenen
Ragıp bu arada karısını
ve ülkesini de terk etmiş-
tir. Mektup'ta Ragıp'tn
oryantalist gözle kendi
içine yaptığı bir yolculu-
ğun öyküsü anlatılıyor.