02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÖL1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Hükümet ve Prof. Dr. BURHAN ŞENATALAR ım H ükümet 8 yılİLÜeğitim konusundaki kararlı turumuyla kamuoyun- dan Olumlu not aldı ve geniş bir destek gördü. Bu konuda şimdi hü- kümetin önünde iki aşamanın bulundu- ğu da biliniyor. Birincisi; 8 yıllık eği- timin tüm ülkeye, çağdaş koşullarla yaygınlaştmlması, daha açık bir deyiş- îe en uygun (optimal) sınıf büyüklüğü, yeterli öğretmen ve yeterli donanım koşullannın gerçekleştirilmesi. Ikinci- si; çağdaş bir eğitim-öğretim verebıl- mek için öğretımin içeriğinın gözden geçirilmesi ve yenılenmesi. Özellikle ıkinci konudaki görevin tümüyle hükü- metten beklenemeyeceği, bu konuda tek tek ögretmenlerden okul aüe bırlik- lerine. eğitım fakültelerine ve konuy- la ılgili sıvil toplum örgütlerine kadar birçok kesime görev düştüğü açıktır. Bu konuda Sayın Mesut Yılmaz'ın Siirt'te yaptığı açıklamalar çok önem- lidir. Yılmaz "3 yıliçinde 8yıllıkeğitiın- den faydalanamayan bir kişi kalmaya- cak" diyor ve ekliyor: "2000 yılından itibaren bilgisayar destekli eğitim geti- rilecek. Her okula spor salonu yapüa- cak." Buraya kadar çok güzel. Hemen ardından yükseköğretimle ilgili bir va- at geliyor: "Her ile üniversite kuraca- ğız." Bu vaarte süre verilmediği için her ile üniversite kurmanın kaç yıllık bir hedef olduğu belirsiz. Ancak Baş- bakan'ın uyandırdığı izlenim, başında bulunduğu hükümet adına bir söz ve- nyor olduğu yönünde. Dolayısıyla ko- nu geniş bir tartışmayı gerektiriyor, en azından şu sorulan gerekli kılıyor: l) Her ile üniversite konusu Bakan- lar Kurulu'nda konuşulmuş mudur? Bu. kaç yıllık bir hedeftir? Bu iş için gerekli mali kaynaklar hesaplanmış mıdır? Yoksa Başbakan il yapma vaadi, fabnka, yol vaadı gibi genel anlamda bir vaatte bulunmanın kolayhğrnı mı seçmiştir? Korkanz, ikinci şık doğru- dur. 2) Bakanlar Kurulu'nun üniversite kökenli üyeleri, örneğin Sayın Nami Çağan, Sayın ŞükrüGüreL, Sayın Ahad Andican her ile üniversite yaklaşımını destekliyorlar mı? Yoksa Başbakan'ın vaadini onlar da bizler gibi gazeteler- den mi okudular? 3) Sayın Cumhurbaşkaru 1996 için- de Çankaya'da kabul ettiği öğretim ele- manlan kuruluşlan temsilcilerine arük bir süre yeni üniversite açılmaması ge- rektiğini belirtmişti. Sayın Yılmaz va- adınin Cumhurbaşkanrnın bakış açı- sıyla çeliştiğinin farkında mıdır? 4) Eğer son zamanlarda bir değişik- lik olmadıysa, YÖK de her ile üniver- site yaklaşımını -en azından kısa dö- nem için- sakıncalı görmektedir. Bir başbakan yükseköğretimle ilgili strate- jik bir karâr açıklarken üniversitelerin ve YÖK'ün yaklaşımuu tümüyle gö- zardı etmekle hata yapma olasılığını ciddi biçimde arttırmıyor mu? Bu konular, 1990'h yıllarda sürekli olarak tartışıldı, tartışılıyor. Parlamen- terler ve hükümetler soruna daha çok siyasal bir gözlükle bakıyorlar. Yakın gelecek için ve belirli yörelere yönelik olarak yapılan oy hesaplan parlamen- terleri böyle davranmaya itiyor. Küçük illerdeki yurttaşlanmız da hem çocuk- lanna yükseköğretim olanağı sağlaya- cağı düşüncesiyle hem de yörelerine bir ekonomik canlılık getireceği umu- duyla üniversite kurulmasını istiyor. Eğer tıp fakültesi kurulması da söz ko- nusuysa. beklentilere düzeyli bir sağ- lık hizmeti ekleniyor. Açık söylemek zorundayız, ülkenin tümünün yaran göz önüne ahndığında, bu politika birçok açıdan yanlış bir po- litikadır. Söylemeye gerek yok ki, üni- versite kurmak bina yapmayı çok aşan bir iştir. Yeterli kitaplık (kütüphane), yeterli laboratuvar, yeterli teknik dona- nım ve en önemlisi, yeterli yetişmiş eleman gereklidir. Oysa bunlar da ye- terli değildir. lyı bir üniversite için uy- gun bir sosyal ve kültürel çevre de bü- yük önem taşır. Üniversiteler için uygun ortam sağ- layan kentlerin sayısı tüm gelişmekte olan ülkelerde, ne yazık ki, sınırlıdır. Kimi durumlarda üniversitelerin mym ışığı çevreyi aydınlatamadan, çevreden esen rüzgârlar üniversitenin mumunu söndürebihr. Koşullar oluşmadan ku- rulan üniversitelerde 100'ü aşkın öğ- renciye bir öğretim üyesi düşmekte, öğretim üyesi açığını kapatmak için akademik yükselmenin koşullan aşın derecede gevşetilmektedir. Bu şekilde oluşan kadrolar kendilerinden sonra geleceklerin düzeyini, dolayısıyla ku- rumun gelecekteki düzeyini de sınırla- maktadır. Kanımızca 1997 Türkiyesi'nde bir üniversite için uygun sosyal ve kültü- rel ortamı sağlayan il sayısı 15'in üze- rinde değildir. Daha açık bir deyişle, yeni üniversiteler kurmak bir yana, bu- günkü tablo bile üniversitelerimizin aşın dağılmış olduğunu kanıtlayan so- runlarla doludur. Yükseköğretim sisteminin toplam öğrenci kapasitesinin arttınlıp arttınl- maması konusu ile üniversitelerin tüm illere yayılması konusu iki ayn tartış- madır. Yükseköğretimde okullaşma oranı- run belirli bir hızla yükseltilmesi, fark- lı bilim dallannın ve meslek alanlan- nın özellikleri göz önüne alınmak ve yeterli kaynak aynlması koşuluyla olumlu bir hedeftir. Ancak aynı yargı- yı üniversitelerin tüm illere yayılması için ileri sürmek olanaksızdır. Amaç, konunun teknik yönlerini doğal olarak bilemeyecek seçmenleri tatmin etmek değil. Türkiye'nin güçlü bir yükseköğ- retim düzenine kavuşması olmalıdır. Başbakanın ve hükümetin bu konu- yu geniş biçimde ele alması ve konu- yu daha sağlıklı, nesnel yaklaşımlarla değerlendirmesi dileğimizdir. Afyasası Hükümetin üniversite konusunda hatalı bir yaklaşımı da bir süre önce çı- karttığı af yasasıyla somutlaşmıştır. 14 Ağustos 1997 günü kabul edilen 4305 sayılı yasayla, bu yasanın yayım tarihine kadar her ne nedenle olursa ol- sun kurumlan ile ilişkisi kesilmiş olan ya da 1996-97 öğretim yılı sonunda ili- şiği kesilecek olanlara başansız olduk- lan her ders için iki sınav hakkı veril- miştir. Göriildüğü gibi yasa bugüne ka- dar ilişkisi kesilmiş herkesi kapsamak- tadır. Bu yasadan yararlanarak üniver- sitelere başvuracak kişilerin sayısını tahmin etmek olanaksızdır. Vergi aflan, imar aflan gibi üniver- site aflan da Türkiye'nin siyasal ger- çekliğinin olumsuz bir parçasıdır. Böy- le bir affin üniversite özerkliğine aykı- n olduğu açıktır. Bildiğimiz kadanyla gelişmiş ülkelerde böyle bir uygulama yoktur. Parlamentomuz kendi yaptığı bu işe öylesine alışmıştır ki, bu işi ola- ğan, hatta gerekli saymaya başlamıştır. Gerçek şudur ki, yükseköğretim sis- temimiz zaten oldukça gevşektir. 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'mn 44. maddesine göre üniversiteden atılmak oldukça zordur. Bir örnekle açıklaya- lım: Dört yıllık bir öğrenim dalı için ta- nınan süre yedi yıldır. Ancak yedi yıl sonunda atılma durumu hemen kesin- leşmez. çünkü bu süre sonunda"_^on sınıf öğrencilerine başansız olduklan bütün dersler için biri bütünleme ol- mak üzere iki ek sınav hakkı verilir. Bu smavlar sonunda başansız ders sayısı- m beşe indirenlere bu beş ders için üç yanyıL, üç veya daha az dersten başa- nsız olanlara ise sınırsız_ sınavlara gir- me hakkı taıunır." Göriildüğü gibi dört yıllık bir öğre- nim için tanınan süre, yedi yılı da aş- maktadır. Aynca, hastalık, ekonomik olanaksızhk vb. nedenlerle belirli bir süre için kayıt dondurma olanağı da vardır. Bu koşullar karşısında, üniversitele- rin ve YÖK'ün karşı çıkmasma karşın parlamentonun af çıkarması, çok kü- çük bir seçmen kitlesini memnun et- mekle birlikte sistemin işleyişini ve ciddiyetini zedelemektedir. Hüküme- tin ve parlamentonun gelecekte bu ko- nuya daha nesnel ve daha eniş bir açıy- la eğilmesi sorumluluklannın gereği- dir. Türkiye'nin ve özellikle yükseköğ- retim kurumlannda görev yapanların parlamentodan ve hükümetten beklen- tileri kısa vadeli oy hesaplannı aşarak, 21. yüzyıla yönelik bir yükseköğretim düzeninin kurulması içür gerekli ka- nakların aynlması ve gerekli önlemle- rin alınmasıdır. Turizmde Gelinen Nokta ABDULLAHTEKİN Ç ok değil 7-8 yıl önce Antalya Hava- limam'nda göze çarpan yolcular in- sanı şaşırtırdı. Jpek elbiseli şık ba- yanlar, takım elbiseli kravatlı beyler sanki tatile değil de, bir baloya geli- yorlar izlenimini verirdı. Meslekleri, ekonomik yapılan ve unvanlannın ne olduğu bilinmeyen,bu insanlann ortak yanla- n. güleryüzlü ve incelikli olmalanydı. O yıllarda -bugün de olduğu gibi- tunzmin kültürel yanı faz- la dikkate almmadığı için bu insanlara fazla önem verilmedi. Oysa bu insanlar, köylü-kentli herke- se karşı oldukça sıcak yaklaşırlardi' ve çok güzej dostluklar kurulurdu. O yıllarda gelenler ilkbahar, yaz başlan ve son- bahan yeğlerlerdi genellikle. Tatil için temmuz- ağustos örneği çok sıcak geçen aylar pek tercih ecjilmezdi. Ülkenin ve yörenin turizm alanında gi- derek yıldızlaştığı bir dönem başlıyordu. Çok seç- kin konumda ve donanımlı konaklama işletmele- ri gözlenmeye başlamıştı. El değmemış (bakir) dediğimiz koylarda, ormanın denize kadar uzan- dığı doğa cenneti içinde gözlenen konaklama iş- letmeleri... Ama bu 5 yıldızh tesislerin çoğalma- sına koşut olarak 5 yıldızh öbür turistik enstrü- manlara kimse ilgi duymuyordu. Örneğin havaala- nında çok cıddi sorunlar vardı. Karayollan yeter- li olmamaya başlamıştı ve trafik kazalan ölüm saçıyordu. Yeşil alanlar yok ediliyor, betonlaşma- ya ağırlık \eriliyordu. Turistlenn sağlık sorunlanna çözüm getirilmi- yordu. Turizmin birbirini tamamlayan halkalar- dan oluşan bir bütünleşme (entegrasyon) olduğu unutulmuştu. Unutulan bir şey daha vardı: Tu- rizmde herhangi bir alanda göze çarpan olumsuz- luk öbür dallann lehine olmaz, tam tersine onlan da olumsuz yönde etkileyen boyutta yansırdı. Turist; esnaf, turizmci ve ilgili herkes için yo- lunacak bir kaz konumunda yansımaya başlamış- tı. Havaalanım, çağdaş bir boyuta ulaştırmaya, yollan güvenli birbiçime dönüştürmeye, insanla- n eğitmeye, tarihe ve kültüre önem vermeye ge- rek duyulrnuyordu. Nasıl olsa böyle de geliyorlar- dı. 1,u. Evet geliyorlardı, ama hem tûr hem denitelik Ocalite) değişmeye başlamıştı. O güzel bayanlar, o şık erkeklerin yerini başkalan almıştı. Konakla- ma işletmelerinin fıyatı düşürülmüş, tarihsel ve ar- keolojik değerlerin onanm ve bakımı arka plana atılmıştı. Havaalanlannın girişinde turistlenn ba- vullan, istemleri dışında taşınmaya başlamıştı. Turist, daha ülkeye ayak basar basmaz olumsuz- lukla, mutsuzlukla karşı karşıya kalmasma karşın geliyordu. Zira bu fiyata başka hiçbir ülkede tatil yapamayacağının ayırdındaydı. Kültürel ilişkilere pencere açacak sıcak görü- nümler, güler yüzler de. o ipekli giysilerle bera- ber yok olup gitmişti. Kumar tutkusunun gerilim- li yaptığı karmaşık yüzlerin varlığı söz konusu ol- maya başlamıştı artık. Gelen turistlenn dolaşım noktalanndaki deği- şiklik de dikkat çekiciydi. Müze ve ören yerlerin- de dolaşan turist sayısı fazla değil. Buna karşılık ucuz pazarlarda bol bol turist görmek olası. Böy- le olduğu için Side Tiyatrosu'nun onanlıp ziyare- te açılması kimseyi fazla ilgilendirmiyor. Viya- na'da tarihsel mekânlarda, müzelerde göze çarpan Amerikalı ve Japon turistlenn buralarda olmama- sı şaşırtıcı değil. Turizm; önem ve değer verilme- si gereken, araştırma ve incelemelerle denetlen- mesı, yenilenmesi gereken bir sektördür. Kendi akışına bırakılmaz. Ama devletin ilgisizliğı yü- zünden özel sektörün denetimine geçen turizm sektörü, zaman zaman kazanç hırsına yenik düş- mekte gecikmedi ve günümüzdeki konuma ulaş- tı. Turizmde herkes öne doğru bir adım atarken biz geriye bir adım atmakta ısrar ettik. Bugün deniz, kum, güneş örneği doğal hıristik degerlere sahip olmayan Avusturya, Macartg^i^ekCfa ti örneği ülkelere daha çokturist gitmesı bizim içijı düşündürücü ölmalidır.. f '" Sağlık kuruluşlanmızı, havaalanlanmızı, müze ve ören yerlerimizi, ulaşım ağımızı, eğitim altya- pımızı; insanımızı ele ahp yeniden yapılandırma- ya, eksiklilderimizi gidermeye fazla önem ver- medik. Şikâyet etmeye de hakkımız ohnasa gerek. Antalya çevresinde en çok turist çeken yöre Si- de'dir. Ne var ki Side kıyılan yıllardan beri çöp te- pecikleriyle çevrihniştir ve Side Tiyatrosu ziya- rete açık değildir. Bu tablo, kendi akışına bırakıl- mış bir turizm anlamına gelmelidir kuşkusuz. Bu sorunlann sağlıklı ve kökten çözümü için tu- rizmin yoğunlaştığı merkezlerde yeni kurullann oluşturulması gerekir. Bu kurullar merkezi yöne- timin yaptınm gücüne ve eşdeğer oranda sorum- luluğa sahip olmalıdır. Kamu ve yerel yönetımler. runzm sektöründeki örgütler. üniversite ve ticaret odalan temsilcilerinden oluşan bir kurulun. sorun- lan yerinde saptayıp çözeceği nokta büyük önem taşır. Devletin ağır işleyen çalışma şekliyle özel kesimin kazanç sağlama ağırlıklı bakış açısı, bu kurulun bünyesinde şekil değiştirip düzenli ve dü- zeyli bir kanalda buluşur. etkin olmaya başlarsa turizm sektöründeki olumsuzluklann önlenmesi kolaylaşır. Aslında gerek kamu kesiminin gerekse yerel yönetimlerin önemli turistik merkezlerde farklı şekilde yansıyacaklan bir modelin göze çarpma- sı arzulanır. Ancak bu türbir yapılanma için çaba harcandığı gözlenemediğinden yukanda sözü edi- len modelin yararlı olacağı düşünühnelidir. Bugün Avusturya örneği ülkelerbile turizmden sg$8dıklarıj§e]irle gelişmişlik çizgilerini çıtanın üst noktalanna t^ımaktadırlar. Oç yanı denizlerle çevrili, dört mevsimin bir arada yaşandığı, tarihsel ve arkeolojik kalıtlarla dolu; akarsulan, ormanlan. temiz sahilleri, yay- lalan ve dağlanyla bir turizm cenneti olan ülke- miz, turizmden yeteri kadar pay alamıyor ne ya- zık ki. Bir plan-program doğrultusunda hareket edilmediği için fiyatlar, tesis türleri, altyapı ve benzeri öğelerle ilgili olarak birçok şey kapantn elinde kaldı. Bu tablonun kesinlikle değişmesi ge- rekir. Devletin bunu yapamayacağı nokta ile özel sektörün yaklaşımındaki bencillik. yukanda belir- tilen yeni bir modeli zorunlu kılmaktadır. Bu model pilot böJge olarak seçilecek bir turis- tik yörede denenmeli ve buradaki aksaklık ve ek- siklikleri gözlenerek diğer yörelere monte edil- melidir. Turizmin, Türkiye'nin geleceğinde önem- li yer rutan bir sektör olduğu ne zaman anlaşılacak acaba? CUMHURtYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Çocuklanmıza Okuttuklapımra Irdeleme Zamanı Gelmedi mi? Poiitikacılanmızın sorunlan bir ucundan ya da yüzeysel olarak ele almalan alışkanlığının 8 yıllık kesintisiz zoaınlu eğitim konusunda da sürdürülmekte olduğunu görüyoruz. Bunlardan bir bölüğünün, imam-hatiplerin orta kısım- lannın kaldınlması yüzünden yeni yönteme kesinlikle kar- şı olduklan biliniyor. Bu nedenle de ellerine geçen fırsat- lan olabildiğince, hatta yasalann suç saydığı gösten biçim- lerini de kullanarak yeni yöntemi kösteklemeye çalışıyor- lar. 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin getirdiklerine btçimsel olarak bakılırsa değişen tek şeyin ilkokul diplomasının kal- dınlması olduğu belirleniyor. Yasa, yeni şekliyle çıkmamış olsaydı, okula yeni başla- yacak öğrenciler; ilkokullara, ilkokul diplomasını almış olanlar da ortaokullara yazılacaktı. Yani var olan, ama ad- landeğişikokullaragideceklerdı. Yazılma kargaşası ile zo- runlu bağış baskılan yine yaşanacaktı. Bu bakımdan or- tadaki durumun 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimden kay- naklandığını ileri sürmenin mantığını anlamak olası değil. Ama asıl soruna, öğrencilere okutacaklanmızın neler olması gerektiği konusuna nedense önem vermıyoruz. Bilgı dünyası ile karşılaşmada ilk adımı atan çocuklan- mıza bakış açımızın hangi yıllarda kaldığını irdelemek ge- rektiğini düşünen poiitikacılanmızın bulunduğu bile kuş- kulu. Bizim kuşağın ilkokula başladığı yıllarda, radyosu bu- lunan evier, parmakla gösterilirdi. Türkiye'nin en çok sa- tan gazetesinın satış toplamı, günde sekiz bini zor bulur- du. Yazışmalar, değıştirilme tehlikesine karşı korunmak için sabit kalemle yazılarak yapılırdı. En çok ilgi toplayan oyun araçlan, topaç ya da bilye ıdi. Şimdiki çocuklar bilgisayariı, televizyonlu, Intemetli, efektronik oyun gereçlerinin işportaya düştüğü bir ortama gözlerini açıyorlar. Ama Talim Terbiye Kurulu'muz onlann hâlâ bizim kuşak- lann düzeyinde olduğunu sanıyor. Ders kitaplanndaki cümtelerin dört. bitemediniz beş kelimeyle kurulmasını zo- runlu tutuyor. Sonra da ünlü eski kuşak yazarlannın ürün- lerinden ömekler verilmesini öneriyor. Kitap Değerlendirme Kurullan'nda görevli olanlann ço- ğunun, hangi dinci akım adına orada görevlendirilmış ol- duğunu kimse arayıp sormuyor. Eğitimdeki öğretmen açığını kapatmak için emekli ol- muş öğretmenleri göreve çağırmayı akıl edenler, "Peki bunlar göreve başlarsa emekli aylıklan kesilecek. Onlann gelir kaybını hangi koşullarda önleriz" diye düşünmeyi şimdilik akıllannın ucuna bile getirmiyorlar. Okutulan ders kitaplannın çoğunda laik cumhuriyet an- layışına ve bilime aykın binlerce ömek, uzmanlan tarafın- dan gündeme getiriliyor ama, hiçbir yetkili bunlann değiş- tirilmesinin görevleri arasında olduğunu düşünmüyor. Eğitim sisteminin dışına ilişkin atılım gerçekleştı. Ama içine, müfredat programlanna ilişkin atılımlar konusunda şimdilik hiçbir umut ışığı yok. • NATO'daki yeni yapılanmayı ve Türkiye'nin ittifakla 45 yıllık ilişkisinden sonra geldiği dönemeci "Değişen NATO ve Türkiye" başlıklı haber dizisiyle Lale Sanibrahimoğlu yazdı. • Türk Telekom ve Posta Işletmesı'ndeki yolsuzluk soruş- turması kapsamında 33 bürokrat ile eş ve çocuklannın malvariıklanna, banka hesaplanna "ihtiyati tedbir" konul- duğunu ve soruşturmayla ilgili gelişmelen Olcay Aydilek haberleştırdi. • • Hazine Müsteşariığı'nın, IMF ve Dünya Bankası ile Hong Kong'da yapılan görüşmeler öncesinde hazırladığı 3 eko- nomik paketin aynntılannı Esra Yener yazdı. • Siyasıler. bürokratlar ve işadamlan arasında çekişme konusu olan Izmir Vadeli Işlemler Piyasası'yla ilgili Başba- kan Mesut Yılmaz'ın "açılacak" sözü vermesinı Merih Ak duyurdu. • Göcek'te bulunan ve bilim adamlannın "ender rastla- nır" dediği çift başlı kaplumbağanın yaşatılabilmesi için yardırn çağnlannı Celal Yılmaz haberleştirdi. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. Eskilere Artık sıkıntıdon başka bir şey vervmen çamaşır veya bulaşık makinenizi evinizden ahp 10 milyon TL'ye sayıyoruz. Bosch çamaşır veya bulaşık makinenizi çok uygun taksit keşullarıyla evinize teslim ediyoruz. Üstelik bulaşık makinelerinde peşin fiyahna 4 taksit itnkânı sunuyoruz. ESKİ MAKINELERINI GETIRENLER 'PESİN FİYAT" VE "PESİNAT'TA 10.000.000 TL ODEMEYECEKLER • • • • • •• orundu 003*3° ÇAMAŞIR MAKİNELER) WMV 1610 BOOdev VVMV 1620 800 de> VVMV2010 1000 de. VVMV 2020 iMOde» WVF2000 iracde, J ^ , . VVOF1600 800*. y ^ . VVFF1300 i'SO» VVFF1380 noode, WFF 1400 ' 200 dev WFK2801 1400»?- İf:, BULAŞIK MAKİNELER) Peşin Fiyat PESINAT * 4 TAKSİT Peşinat ! 83 820 000 18 380 0O0 90 480 000 19 860 000 94.360 000 103 910 000 20.720 000 22.840 000 137 100 000 30.200 000 132 660 000 29 210 000 123 780 000 27 240 000 108 240 000 23 800 000 134 880 000 29 710 000 1 45 980 000 32 1 70 000 Taksit 18 380.000 19 860 000 20 720 000 22 840 000 30 200 000 29 210 000 27 240 000 23 800 000 29 710 000 32 170 000 Toplam Fiyat 91 900 000 99 300 000 103 600 000 114 200 000 151 000 000 146 050 000 136 200 000 119 000 000 148 550 000 1 60 850 000 PESİN FIYATINA TAKSİTLE PESINAT + 8 TAKSİT Peşinat 11 740 000 1 2 700 000 13 260 000 14 640 000 19 420 000 18 780 000 1 7 500 000 15 260 000 19 1 00 000 20 690 000 Taksit 11 740 000 12 700 000 13 260 000 14 640 000 19 420 000 18 780 000 1 7 500 000 15 260 000 19 100 000 20 690 000 Toplam Fiyat 105 660 000 114 300 000 119.340 000 131 760.000 1 74 780 000 169 020 000 1 57 500 000 137 340 000 171 900 000 186210000 PESINAT + 12 TAKSİT Pesinat * 11 990 000 1 2 980 000 13.560.000 14 980 000 1 9.920.000 19 260 000 1 7 940 000 15 630 000 19 590 000 21 240 000 Taksit 8 990 000 9 740 000 10 1 70 000 1 1 240 0O0 14 940 000 1» 450 000 13 450 000 11 720 000 14 690 000 15 930 000 Toplam Fiyat 119 870 000 1 29 860 000 135.600 000 149 860 000 199 200 000 192.660 000 1 79 340 000 156 270 000 195 870.000 212 400.000 SGS 3002 SGS 4002 SGS 5302 3P-DS 4 P-og. 72 700 000 . 83 810 000 I 90 080 000 14.540 000 16.762.000 18.016.000 14 540 000 16.762 000 18.016.000 72.700.000 83.810000 90080.000 10 000 000 11 540 000 12 420 000 9 590 000 1 1 100 000 11.950 000 86 720 000 100 340 000 108 020 000 10 790 000 12 503 000 13 470 000 7 280 000 8 430 000 9 090 000 98 150 000 113 660 000 1 22 550 000 SGS 4902 4 Prog Two «ı Otre I 11 7 250 000 23450 000 ı 23.450 000 ı 117.250.000 16240000 15 620 000 | 141 200 000 17 670 000 11 910 000 | 160 590 000 SGS 6902 6 Prog. T«o «ı One I 129.350 000 ' 2S.870.OOO. 25.870000 [ 129.350.000 , 17 940 000 1 7 260.000 | 156 020 000 19540000 13 1 70.000 | 177 580 000 (Eski çamaşır ve bulaşık makinenizi 10.000.000 TL'ye sayıyoruz, sizi bir Bosch sahibi yapıyoruz.) Hazsr tes/satta rontar ucretsadr Değıştvme >ç/" venfsr makrretenr çalışt'd^'umda o'mas ge-ek-^ek'edr Un mcdel'er ka-npanya di$/dr Yukanda* urun'enn/a^ı s-a ^m Boscfı jruntennde değ$J*avart'jytarta kampanyasur~wkted'r F zatara KDV dahıldn KDV •>% dığer verg le'dekı değış «iık uyatıa-a yan&ft'acaKt' Kamoaryama 30 09 1997 tanb<-de sona e'eceıct' Çamjş r mahnele'inde cerakenOe satiş • yatından peş.na: Qi.şu'au*;ter scrra 4 taksrFe -+5 8 Taks ne ^ 7 12 laks ne V* ty. aş\k ~~ak>referınde perakende $a',ş (yatından peşmat duşjıdtîkfet7 sonra 4 iaksrtfs %Q. B taks^e '3 n5 12 îaksrt*e -t£5 ora^ınds ayık bas r tsz u^gu'an^ şt • Ftyattarıf**z ~J'< L rast'drf Vade farklar û'unief ara&naa f.yatyuvartamalan nettenıyte ±*0.5 değtşebıfir St. kampanya 3SG Grunbe/g Ev A/eÖen Ttcarel AŞ «te™ai Sahır Sokak 26/28 Mecıdıyekoy istanbuı) 'arahrdan d->2enter,T>şhr Unjr-e"-r z BOSCH Yetk > Sattcıian tarafmdan teshm ed'lecektır Sa.^ayı ve Tıcaret Bakanhğt'nca 25 05*994 <ar,b i,e 21940 saytiı Resm Gazete'de ılan ed'len tebfığe uys^id^r Ûrünterimiz StOk miktarlan İle Simrlldir. DİKKAT! Çamaşır makinesi verip bulaşık makinesi; bulaşık makinesi verip çamaşır makinesi alabilirsiniz. 0 •OSCM n sno ? i ı ı n 01002114034 01002114425 BOSCHEfflHR En Yaypıtı SCTIS Aftı TurKiy* f ın ert /aygır s&rvs ağı hafckmda de'ajn b4g edmme* »e sıze e^ yakın Bosch baysnf ögrenmek \çt\ Bosch Bı>gı Hattı tv Turkrye'rı*ı ^er yennoen 24 saal ucretsu arayabıl'rs»nız BOSCH En doğru seçim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle