Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÖL1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Hükümet ve
Prof. Dr. BURHAN ŞENATALAR
ım
H
ükümet 8 yılİLÜeğitim
konusundaki kararlı
turumuyla kamuoyun-
dan Olumlu not aldı ve
geniş bir destek gördü.
Bu konuda şimdi hü-
kümetin önünde iki aşamanın bulundu-
ğu da biliniyor. Birincisi; 8 yıllık eği-
timin tüm ülkeye, çağdaş koşullarla
yaygınlaştmlması, daha açık bir deyiş-
îe en uygun (optimal) sınıf büyüklüğü,
yeterli öğretmen ve yeterli donanım
koşullannın gerçekleştirilmesi. Ikinci-
si; çağdaş bir eğitim-öğretim verebıl-
mek için öğretımin içeriğinın gözden
geçirilmesi ve yenılenmesi. Özellikle
ıkinci konudaki görevin tümüyle hükü-
metten beklenemeyeceği, bu konuda
tek tek ögretmenlerden okul aüe bırlik-
lerine. eğitım fakültelerine ve konuy-
la ılgili sıvil toplum örgütlerine kadar
birçok kesime görev düştüğü açıktır.
Bu konuda Sayın Mesut Yılmaz'ın
Siirt'te yaptığı açıklamalar çok önem-
lidir. Yılmaz "3 yıliçinde 8yıllıkeğitiın-
den faydalanamayan bir kişi kalmaya-
cak" diyor ve ekliyor: "2000 yılından
itibaren bilgisayar destekli eğitim geti-
rilecek. Her okula spor salonu yapüa-
cak." Buraya kadar çok güzel. Hemen
ardından yükseköğretimle ilgili bir va-
at geliyor: "Her ile üniversite kuraca-
ğız." Bu vaarte süre verilmediği için
her ile üniversite kurmanın kaç yıllık
bir hedef olduğu belirsiz. Ancak Baş-
bakan'ın uyandırdığı izlenim, başında
bulunduğu hükümet adına bir söz ve-
nyor olduğu yönünde. Dolayısıyla ko-
nu geniş bir tartışmayı gerektiriyor, en
azından şu sorulan gerekli kılıyor:
l) Her ile üniversite konusu Bakan-
lar Kurulu'nda konuşulmuş mudur?
Bu. kaç yıllık bir hedeftir? Bu iş için
gerekli mali kaynaklar hesaplanmış
mıdır? Yoksa Başbakan il yapma vaadi,
fabnka, yol vaadı gibi genel anlamda
bir vaatte bulunmanın kolayhğrnı mı
seçmiştir? Korkanz, ikinci şık doğru-
dur.
2) Bakanlar Kurulu'nun üniversite
kökenli üyeleri, örneğin Sayın Nami
Çağan, Sayın ŞükrüGüreL, Sayın Ahad
Andican her ile üniversite yaklaşımını
destekliyorlar mı? Yoksa Başbakan'ın
vaadini onlar da bizler gibi gazeteler-
den mi okudular?
3) Sayın Cumhurbaşkaru 1996 için-
de Çankaya'da kabul ettiği öğretim ele-
manlan kuruluşlan temsilcilerine arük
bir süre yeni üniversite açılmaması ge-
rektiğini belirtmişti. Sayın Yılmaz va-
adınin Cumhurbaşkanrnın bakış açı-
sıyla çeliştiğinin farkında mıdır?
4) Eğer son zamanlarda bir değişik-
lik olmadıysa, YÖK de her ile üniver-
site yaklaşımını -en azından kısa dö-
nem için- sakıncalı görmektedir. Bir
başbakan yükseköğretimle ilgili strate-
jik bir karâr açıklarken üniversitelerin
ve YÖK'ün yaklaşımuu tümüyle gö-
zardı etmekle hata yapma olasılığını
ciddi biçimde arttırmıyor mu?
Bu konular, 1990'h yıllarda sürekli
olarak tartışıldı, tartışılıyor. Parlamen-
terler ve hükümetler soruna daha çok
siyasal bir gözlükle bakıyorlar. Yakın
gelecek için ve belirli yörelere yönelik
olarak yapılan oy hesaplan parlamen-
terleri böyle davranmaya itiyor. Küçük
illerdeki yurttaşlanmız da hem çocuk-
lanna yükseköğretim olanağı sağlaya-
cağı düşüncesiyle hem de yörelerine
bir ekonomik canlılık getireceği umu-
duyla üniversite kurulmasını istiyor.
Eğer tıp fakültesi kurulması da söz ko-
nusuysa. beklentilere düzeyli bir sağ-
lık hizmeti ekleniyor.
Açık söylemek zorundayız, ülkenin
tümünün yaran göz önüne ahndığında,
bu politika birçok açıdan yanlış bir po-
litikadır. Söylemeye gerek yok ki, üni-
versite kurmak bina yapmayı çok aşan
bir iştir. Yeterli kitaplık (kütüphane),
yeterli laboratuvar, yeterli teknik dona-
nım ve en önemlisi, yeterli yetişmiş
eleman gereklidir. Oysa bunlar da ye-
terli değildir. lyı bir üniversite için uy-
gun bir sosyal ve kültürel çevre de bü-
yük önem taşır.
Üniversiteler için uygun ortam sağ-
layan kentlerin sayısı tüm gelişmekte
olan ülkelerde, ne yazık ki, sınırlıdır.
Kimi durumlarda üniversitelerin mym
ışığı çevreyi aydınlatamadan, çevreden
esen rüzgârlar üniversitenin mumunu
söndürebihr. Koşullar oluşmadan ku-
rulan üniversitelerde 100'ü aşkın öğ-
renciye bir öğretim üyesi düşmekte,
öğretim üyesi açığını kapatmak için
akademik yükselmenin koşullan aşın
derecede gevşetilmektedir. Bu şekilde
oluşan kadrolar kendilerinden sonra
geleceklerin düzeyini, dolayısıyla ku-
rumun gelecekteki düzeyini de sınırla-
maktadır.
Kanımızca 1997 Türkiyesi'nde bir
üniversite için uygun sosyal ve kültü-
rel ortamı sağlayan il sayısı 15'in üze-
rinde değildir. Daha açık bir deyişle,
yeni üniversiteler kurmak bir yana, bu-
günkü tablo bile üniversitelerimizin
aşın dağılmış olduğunu kanıtlayan so-
runlarla doludur.
Yükseköğretim sisteminin toplam
öğrenci kapasitesinin arttınlıp arttınl-
maması konusu ile üniversitelerin tüm
illere yayılması konusu iki ayn tartış-
madır.
Yükseköğretimde okullaşma oranı-
run belirli bir hızla yükseltilmesi, fark-
lı bilim dallannın ve meslek alanlan-
nın özellikleri göz önüne alınmak ve
yeterli kaynak aynlması koşuluyla
olumlu bir hedeftir. Ancak aynı yargı-
yı üniversitelerin tüm illere yayılması
için ileri sürmek olanaksızdır. Amaç,
konunun teknik yönlerini doğal olarak
bilemeyecek seçmenleri tatmin etmek
değil. Türkiye'nin güçlü bir yükseköğ-
retim düzenine kavuşması olmalıdır.
Başbakanın ve hükümetin bu konu-
yu geniş biçimde ele alması ve konu-
yu daha sağlıklı, nesnel yaklaşımlarla
değerlendirmesi dileğimizdir.
Afyasası
Hükümetin üniversite konusunda
hatalı bir yaklaşımı da bir süre önce çı-
karttığı af yasasıyla somutlaşmıştır.
14 Ağustos 1997 günü kabul edilen
4305 sayılı yasayla, bu yasanın yayım
tarihine kadar her ne nedenle olursa ol-
sun kurumlan ile ilişkisi kesilmiş olan
ya da 1996-97 öğretim yılı sonunda ili-
şiği kesilecek olanlara başansız olduk-
lan her ders için iki sınav hakkı veril-
miştir. Göriildüğü gibi yasa bugüne ka-
dar ilişkisi kesilmiş herkesi kapsamak-
tadır. Bu yasadan yararlanarak üniver-
sitelere başvuracak kişilerin sayısını
tahmin etmek olanaksızdır.
Vergi aflan, imar aflan gibi üniver-
site aflan da Türkiye'nin siyasal ger-
çekliğinin olumsuz bir parçasıdır. Böy-
le bir affin üniversite özerkliğine aykı-
n olduğu açıktır. Bildiğimiz kadanyla
gelişmiş ülkelerde böyle bir uygulama
yoktur. Parlamentomuz kendi yaptığı
bu işe öylesine alışmıştır ki, bu işi ola-
ğan, hatta gerekli saymaya başlamıştır.
Gerçek şudur ki, yükseköğretim sis-
temimiz zaten oldukça gevşektir. 2547
sayılı Yükseköğretim Yasası'mn 44.
maddesine göre üniversiteden atılmak
oldukça zordur. Bir örnekle açıklaya-
lım: Dört yıllık bir öğrenim dalı için ta-
nınan süre yedi yıldır. Ancak yedi yıl
sonunda atılma durumu hemen kesin-
leşmez. çünkü bu süre sonunda"_^on
sınıf öğrencilerine başansız olduklan
bütün dersler için biri bütünleme ol-
mak üzere iki ek sınav hakkı verilir. Bu
smavlar sonunda başansız ders sayısı-
m beşe indirenlere bu beş ders için üç
yanyıL, üç veya daha az dersten başa-
nsız olanlara ise sınırsız_ sınavlara gir-
me hakkı taıunır."
Göriildüğü gibi dört yıllık bir öğre-
nim için tanınan süre, yedi yılı da aş-
maktadır. Aynca, hastalık, ekonomik
olanaksızhk vb. nedenlerle belirli bir
süre için kayıt dondurma olanağı da
vardır.
Bu koşullar karşısında, üniversitele-
rin ve YÖK'ün karşı çıkmasma karşın
parlamentonun af çıkarması, çok kü-
çük bir seçmen kitlesini memnun et-
mekle birlikte sistemin işleyişini ve
ciddiyetini zedelemektedir. Hüküme-
tin ve parlamentonun gelecekte bu ko-
nuya daha nesnel ve daha eniş bir açıy-
la eğilmesi sorumluluklannın gereği-
dir.
Türkiye'nin ve özellikle yükseköğ-
retim kurumlannda görev yapanların
parlamentodan ve hükümetten beklen-
tileri kısa vadeli oy hesaplannı aşarak,
21. yüzyıla yönelik bir yükseköğretim
düzeninin kurulması içür gerekli ka-
nakların aynlması ve gerekli önlemle-
rin alınmasıdır.
Turizmde Gelinen Nokta
ABDULLAHTEKİN
Ç
ok değil 7-8 yıl önce Antalya Hava-
limam'nda göze çarpan yolcular in-
sanı şaşırtırdı. Jpek elbiseli şık ba-
yanlar, takım elbiseli kravatlı beyler
sanki tatile değil de, bir baloya geli-
yorlar izlenimini verirdı.
Meslekleri, ekonomik yapılan ve unvanlannın
ne olduğu bilinmeyen,bu insanlann ortak yanla-
n. güleryüzlü ve incelikli olmalanydı. O yıllarda
-bugün de olduğu gibi- tunzmin kültürel yanı faz-
la dikkate almmadığı için bu insanlara fazla önem
verilmedi. Oysa bu insanlar, köylü-kentli herke-
se karşı oldukça sıcak yaklaşırlardi' ve çok güzej
dostluklar kurulurdu.
O yıllarda gelenler ilkbahar, yaz başlan ve son-
bahan yeğlerlerdi genellikle. Tatil için temmuz-
ağustos örneği çok sıcak geçen aylar pek tercih
ecjilmezdi. Ülkenin ve yörenin turizm alanında gi-
derek yıldızlaştığı bir dönem başlıyordu. Çok seç-
kin konumda ve donanımlı konaklama işletmele-
ri gözlenmeye başlamıştı. El değmemış (bakir)
dediğimiz koylarda, ormanın denize kadar uzan-
dığı doğa cenneti içinde gözlenen konaklama iş-
letmeleri... Ama bu 5 yıldızh tesislerin çoğalma-
sına koşut olarak 5 yıldızh öbür turistik enstrü-
manlara kimse ilgi duymuyordu. Örneğin havaala-
nında çok cıddi sorunlar vardı. Karayollan yeter-
li olmamaya başlamıştı ve trafik kazalan ölüm
saçıyordu. Yeşil alanlar yok ediliyor, betonlaşma-
ya ağırlık \eriliyordu.
Turistlenn sağlık sorunlanna çözüm getirilmi-
yordu. Turizmin birbirini tamamlayan halkalar-
dan oluşan bir bütünleşme (entegrasyon) olduğu
unutulmuştu. Unutulan bir şey daha vardı: Tu-
rizmde herhangi bir alanda göze çarpan olumsuz-
luk öbür dallann lehine olmaz, tam tersine onlan
da olumsuz yönde etkileyen boyutta yansırdı.
Turist; esnaf, turizmci ve ilgili herkes için yo-
lunacak bir kaz konumunda yansımaya başlamış-
tı. Havaalanım, çağdaş bir boyuta ulaştırmaya,
yollan güvenli birbiçime dönüştürmeye, insanla-
n eğitmeye, tarihe ve kültüre önem vermeye ge-
rek duyulrnuyordu. Nasıl olsa böyle de geliyorlar-
dı.
1,u. Evet geliyorlardı, ama hem tûr hem denitelik
Ocalite) değişmeye başlamıştı. O güzel bayanlar,
o şık erkeklerin yerini başkalan almıştı. Konakla-
ma işletmelerinin fıyatı düşürülmüş, tarihsel ve ar-
keolojik değerlerin onanm ve bakımı arka plana
atılmıştı. Havaalanlannın girişinde turistlenn ba-
vullan, istemleri dışında taşınmaya başlamıştı.
Turist, daha ülkeye ayak basar basmaz olumsuz-
lukla, mutsuzlukla karşı karşıya kalmasma karşın
geliyordu. Zira bu fiyata başka hiçbir ülkede tatil
yapamayacağının ayırdındaydı.
Kültürel ilişkilere pencere açacak sıcak görü-
nümler, güler yüzler de. o ipekli giysilerle bera-
ber yok olup gitmişti. Kumar tutkusunun gerilim-
li yaptığı karmaşık yüzlerin varlığı söz konusu ol-
maya başlamıştı artık.
Gelen turistlenn dolaşım noktalanndaki deği-
şiklik de dikkat çekiciydi. Müze ve ören yerlerin-
de dolaşan turist sayısı fazla değil. Buna karşılık
ucuz pazarlarda bol bol turist görmek olası. Böy-
le olduğu için Side Tiyatrosu'nun onanlıp ziyare-
te açılması kimseyi fazla ilgilendirmiyor. Viya-
na'da tarihsel mekânlarda, müzelerde göze çarpan
Amerikalı ve Japon turistlenn buralarda olmama-
sı şaşırtıcı değil. Turizm; önem ve değer verilme-
si gereken, araştırma ve incelemelerle denetlen-
mesı, yenilenmesi gereken bir sektördür. Kendi
akışına bırakılmaz. Ama devletin ilgisizliğı yü-
zünden özel sektörün denetimine geçen turizm
sektörü, zaman zaman kazanç hırsına yenik düş-
mekte gecikmedi ve günümüzdeki konuma ulaş-
tı. Turizmde herkes öne doğru bir adım atarken biz
geriye bir adım atmakta ısrar ettik. Bugün deniz,
kum, güneş örneği doğal hıristik degerlere sahip
olmayan Avusturya, Macartg^i^ekCfa
ti örneği ülkelere daha çokturist gitmesı bizim içijı
düşündürücü ölmalidır.. f '"
Sağlık kuruluşlanmızı, havaalanlanmızı, müze
ve ören yerlerimizi, ulaşım ağımızı, eğitim altya-
pımızı; insanımızı ele ahp yeniden yapılandırma-
ya, eksiklilderimizi gidermeye fazla önem ver-
medik. Şikâyet etmeye de hakkımız ohnasa gerek.
Antalya çevresinde en çok turist çeken yöre Si-
de'dir. Ne var ki Side kıyılan yıllardan beri çöp te-
pecikleriyle çevrihniştir ve Side Tiyatrosu ziya-
rete açık değildir. Bu tablo, kendi akışına bırakıl-
mış bir turizm anlamına gelmelidir kuşkusuz.
Bu sorunlann sağlıklı ve kökten çözümü için tu-
rizmin yoğunlaştığı merkezlerde yeni kurullann
oluşturulması gerekir. Bu kurullar merkezi yöne-
timin yaptınm gücüne ve eşdeğer oranda sorum-
luluğa sahip olmalıdır. Kamu ve yerel yönetımler.
runzm sektöründeki örgütler. üniversite ve ticaret
odalan temsilcilerinden oluşan bir kurulun. sorun-
lan yerinde saptayıp çözeceği nokta büyük önem
taşır. Devletin ağır işleyen çalışma şekliyle özel
kesimin kazanç sağlama ağırlıklı bakış açısı, bu
kurulun bünyesinde şekil değiştirip düzenli ve dü-
zeyli bir kanalda buluşur. etkin olmaya başlarsa
turizm sektöründeki olumsuzluklann önlenmesi
kolaylaşır.
Aslında gerek kamu kesiminin gerekse yerel
yönetimlerin önemli turistik merkezlerde farklı
şekilde yansıyacaklan bir modelin göze çarpma-
sı arzulanır. Ancak bu türbir yapılanma için çaba
harcandığı gözlenemediğinden yukanda sözü edi-
len modelin yararlı olacağı düşünühnelidir.
Bugün Avusturya örneği ülkelerbile turizmden
sg$8dıklarıj§e]irle gelişmişlik çizgilerini çıtanın
üst noktalanna t^ımaktadırlar.
Oç yanı denizlerle çevrili, dört mevsimin bir
arada yaşandığı, tarihsel ve arkeolojik kalıtlarla
dolu; akarsulan, ormanlan. temiz sahilleri, yay-
lalan ve dağlanyla bir turizm cenneti olan ülke-
miz, turizmden yeteri kadar pay alamıyor ne ya-
zık ki. Bir plan-program doğrultusunda hareket
edilmediği için fiyatlar, tesis türleri, altyapı ve
benzeri öğelerle ilgili olarak birçok şey kapantn
elinde kaldı. Bu tablonun kesinlikle değişmesi ge-
rekir. Devletin bunu yapamayacağı nokta ile özel
sektörün yaklaşımındaki bencillik. yukanda belir-
tilen yeni bir modeli zorunlu kılmaktadır.
Bu model pilot böJge olarak seçilecek bir turis-
tik yörede denenmeli ve buradaki aksaklık ve ek-
siklikleri gözlenerek diğer yörelere monte edil-
melidir. Turizmin, Türkiye'nin geleceğinde önem-
li yer rutan bir sektör olduğu ne zaman anlaşılacak
acaba?
CUMHURtYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Çocuklanmıza Okuttuklapımra
Irdeleme Zamanı Gelmedi mi?
Poiitikacılanmızın sorunlan bir ucundan ya da yüzeysel
olarak ele almalan alışkanlığının 8 yıllık kesintisiz zoaınlu
eğitim konusunda da sürdürülmekte olduğunu görüyoruz.
Bunlardan bir bölüğünün, imam-hatiplerin orta kısım-
lannın kaldınlması yüzünden yeni yönteme kesinlikle kar-
şı olduklan biliniyor. Bu nedenle de ellerine geçen fırsat-
lan olabildiğince, hatta yasalann suç saydığı gösten biçim-
lerini de kullanarak yeni yöntemi kösteklemeye çalışıyor-
lar.
8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin getirdiklerine btçimsel
olarak bakılırsa değişen tek şeyin ilkokul diplomasının kal-
dınlması olduğu belirleniyor.
Yasa, yeni şekliyle çıkmamış olsaydı, okula yeni başla-
yacak öğrenciler; ilkokullara, ilkokul diplomasını almış
olanlar da ortaokullara yazılacaktı. Yani var olan, ama ad-
landeğişikokullaragideceklerdı. Yazılma kargaşası ile zo-
runlu bağış baskılan yine yaşanacaktı. Bu bakımdan or-
tadaki durumun 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimden kay-
naklandığını ileri sürmenin mantığını anlamak olası değil.
Ama asıl soruna, öğrencilere okutacaklanmızın neler
olması gerektiği konusuna nedense önem vermıyoruz.
Bilgı dünyası ile karşılaşmada ilk adımı atan çocuklan-
mıza bakış açımızın hangi yıllarda kaldığını irdelemek ge-
rektiğini düşünen poiitikacılanmızın bulunduğu bile kuş-
kulu.
Bizim kuşağın ilkokula başladığı yıllarda, radyosu bu-
lunan evier, parmakla gösterilirdi. Türkiye'nin en çok sa-
tan gazetesinın satış toplamı, günde sekiz bini zor bulur-
du. Yazışmalar, değıştirilme tehlikesine karşı korunmak
için sabit kalemle yazılarak yapılırdı. En çok ilgi toplayan
oyun araçlan, topaç ya da bilye ıdi.
Şimdiki çocuklar bilgisayariı, televizyonlu, Intemetli,
efektronik oyun gereçlerinin işportaya düştüğü bir ortama
gözlerini açıyorlar.
Ama Talim Terbiye Kurulu'muz onlann hâlâ bizim kuşak-
lann düzeyinde olduğunu sanıyor. Ders kitaplanndaki
cümtelerin dört. bitemediniz beş kelimeyle kurulmasını zo-
runlu tutuyor. Sonra da ünlü eski kuşak yazarlannın ürün-
lerinden ömekler verilmesini öneriyor.
Kitap Değerlendirme Kurullan'nda görevli olanlann ço-
ğunun, hangi dinci akım adına orada görevlendirilmış ol-
duğunu kimse arayıp sormuyor.
Eğitimdeki öğretmen açığını kapatmak için emekli ol-
muş öğretmenleri göreve çağırmayı akıl edenler, "Peki
bunlar göreve başlarsa emekli aylıklan kesilecek. Onlann
gelir kaybını hangi koşullarda önleriz" diye düşünmeyi
şimdilik akıllannın ucuna bile getirmiyorlar.
Okutulan ders kitaplannın çoğunda laik cumhuriyet an-
layışına ve bilime aykın binlerce ömek, uzmanlan tarafın-
dan gündeme getiriliyor ama, hiçbir yetkili bunlann değiş-
tirilmesinin görevleri arasında olduğunu düşünmüyor.
Eğitim sisteminin dışına ilişkin atılım gerçekleştı. Ama
içine, müfredat programlanna ilişkin atılımlar konusunda
şimdilik hiçbir umut ışığı yok.
•
NATO'daki yeni yapılanmayı ve Türkiye'nin ittifakla 45
yıllık ilişkisinden sonra geldiği dönemeci "Değişen NATO
ve Türkiye" başlıklı haber dizisiyle Lale Sanibrahimoğlu
yazdı.
•
Türk Telekom ve Posta Işletmesı'ndeki yolsuzluk soruş-
turması kapsamında 33 bürokrat ile eş ve çocuklannın
malvariıklanna, banka hesaplanna "ihtiyati tedbir" konul-
duğunu ve soruşturmayla ilgili gelişmelen Olcay Aydilek
haberleştırdi.
• •
Hazine Müsteşariığı'nın, IMF ve Dünya Bankası ile Hong
Kong'da yapılan görüşmeler öncesinde hazırladığı 3 eko-
nomik paketin aynntılannı Esra Yener yazdı.
•
Siyasıler. bürokratlar ve işadamlan arasında çekişme
konusu olan Izmir Vadeli Işlemler Piyasası'yla ilgili Başba-
kan Mesut Yılmaz'ın "açılacak" sözü vermesinı Merih Ak
duyurdu.
•
Göcek'te bulunan ve bilim adamlannın "ender rastla-
nır" dediği çift başlı kaplumbağanın yaşatılabilmesi için
yardırn çağnlannı Celal Yılmaz haberleştirdi.
•
Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta
geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
Eskilere
Artık sıkıntıdon başka bir şey vervmen
çamaşır veya bulaşık makinenizi
evinizden ahp 10 milyon TL'ye
sayıyoruz. Bosch çamaşır veya bulaşık
makinenizi çok uygun taksit
keşullarıyla evinize teslim ediyoruz.
Üstelik bulaşık makinelerinde peşin
fiyahna 4 taksit itnkânı sunuyoruz.
ESKİ MAKINELERINI GETIRENLER 'PESİN FİYAT" VE "PESİNAT'TA 10.000.000 TL ODEMEYECEKLER
• • • • • ••
orundu
003*3°
ÇAMAŞIR MAKİNELER)
WMV 1610 BOOdev
VVMV 1620 800 de>
VVMV2010 1000 de.
VVMV 2020 iMOde»
WVF2000 iracde, J ^ , .
VVOF1600 800*. y
^ .
VVFF1300 i'SO»
VVFF1380 noode,
WFF 1400 ' 200 dev
WFK2801 1400»?- İf:,
BULAŞIK MAKİNELER)
Peşin
Fiyat
PESINAT * 4 TAKSİT
Peşinat
!
83 820 000 18 380 0O0
90 480 000 19 860 000
94.360 000
103 910 000
20.720 000
22.840 000
137 100 000 30.200 000
132 660 000 29 210 000
123 780 000 27 240 000
108 240 000 23 800 000
134 880 000 29 710 000
1 45 980 000 32 1 70 000
Taksit
18 380.000
19 860 000
20 720 000
22 840 000
30 200 000
29 210 000
27 240 000
23 800 000
29 710 000
32 170 000
Toplam
Fiyat
91 900 000
99 300 000
103 600 000
114 200 000
151 000 000
146 050 000
136 200 000
119 000 000
148 550 000
1 60 850 000
PESİN FIYATINA TAKSİTLE
PESINAT + 8 TAKSİT
Peşinat
11 740 000
1 2 700 000
13 260 000
14 640 000
19 420 000
18 780 000
1 7 500 000
15 260 000
19 1 00 000
20 690 000
Taksit
11 740 000
12 700 000
13 260 000
14 640 000
19 420 000
18 780 000
1 7 500 000
15 260 000
19 100 000
20 690 000
Toplam
Fiyat
105 660 000
114 300 000
119.340 000
131 760.000
1 74 780 000
169 020 000
1 57 500 000
137 340 000
171 900 000
186210000
PESINAT + 12 TAKSİT
Pesinat
*
11 990 000
1 2 980 000
13.560.000
14 980 000
1 9.920.000
19 260 000
1 7 940 000
15 630 000
19 590 000
21 240 000
Taksit
8 990 000
9 740 000
10 1 70 000
1 1 240 0O0
14 940 000
1» 450 000
13 450 000
11 720 000
14 690 000
15 930 000
Toplam
Fiyat
119 870 000
1 29 860 000
135.600 000
149 860 000
199 200 000
192.660 000
1 79 340 000
156 270 000
195 870.000
212 400.000
SGS 3002
SGS 4002
SGS 5302
3P-DS
4 P-og.
72 700 000 .
83 810 000 I
90 080 000
14.540 000
16.762.000
18.016.000
14 540 000
16.762 000
18.016.000
72.700.000
83.810000
90080.000
10 000 000
11 540 000
12 420 000
9 590 000
1 1 100 000
11.950 000
86 720 000
100 340 000
108 020 000
10 790 000
12 503 000
13 470 000
7 280 000
8 430 000
9 090 000
98 150 000
113 660 000
1 22 550 000
SGS 4902 4 Prog Two «ı Otre I 11 7 250 000 23450 000 ı 23.450 000 ı 117.250.000 16240000 15 620 000 | 141 200 000 17 670 000 11 910 000 | 160 590 000
SGS 6902 6 Prog. T«o «ı One I 129.350 000 ' 2S.870.OOO. 25.870000 [ 129.350.000 , 17 940 000 1 7 260.000 | 156 020 000 19540000 13 1 70.000 | 177 580 000
(Eski çamaşır ve bulaşık makinenizi
10.000.000 TL'ye sayıyoruz,
sizi bir Bosch sahibi yapıyoruz.)
Hazsr tes/satta rontar ucretsadr Değıştvme >ç/" venfsr makrretenr çalışt'd^'umda o'mas ge-ek-^ek'edr Un mcdel'er ka-npanya di$/dr Yukanda* urun'enn/a^ı s-a ^m Boscfı jruntennde değ$J*avart'jytarta kampanyasur~wkted'r
F zatara KDV dahıldn KDV •>% dığer verg le'dekı değış «iık uyatıa-a yan&ft'acaKt' Kamoaryama 30 09 1997 tanb<-de sona e'eceıct' Çamjş r mahnele'inde cerakenOe satiş • yatından peş.na: Qi.şu'au*;ter scrra 4 taksrFe -+5
8 Taks ne ^ 7 12 laks ne V* ty. aş\k ~~ak>referınde perakende $a',ş (yatından peşmat duşjıdtîkfet7 sonra 4 iaksrtfs %Q. B taks^e '3
n5 12 îaksrt*e -t£5 ora^ınds ayık bas r tsz u^gu'an^ şt • Ftyattarıf**z ~J'< L rast'drf Vade farklar
û'unief ara&naa f.yatyuvartamalan nettenıyte ±*0.5 değtşebıfir St. kampanya 3SG Grunbe/g Ev A/eÖen Ttcarel AŞ «te™ai Sahır Sokak 26/28 Mecıdıyekoy istanbuı) 'arahrdan d->2enter,T>şhr Unjr-e"-r z BOSCH Yetk > Sattcıian
tarafmdan teshm ed'lecektır Sa.^ayı ve Tıcaret Bakanhğt'nca 25 05*994 <ar,b i,e 21940 saytiı Resm Gazete'de ılan ed'len tebfığe uys^id^r Ûrünterimiz StOk miktarlan İle Simrlldir.
DİKKAT! Çamaşır makinesi verip bulaşık makinesi; bulaşık makinesi verip çamaşır makinesi alabilirsiniz.
0 •OSCM
n sno ? i ı ı n
01002114034 01002114425
BOSCHEfflHR En Yaypıtı SCTIS Aftı
TurKiy* f ın ert /aygır s&rvs ağı hafckmda de'ajn b4g edmme* »e sıze e^ yakın
Bosch baysnf ögrenmek \çt\ Bosch Bı>gı Hattı tv Turkrye'rı*ı ^er yennoen 24 saal ucretsu arayabıl'rs»nız
BOSCH
En doğru seçim