05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12EYLÜL1997CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 1 3 Yönetmen-oyuncu Clint Easrvvood'un, politik-gerilim türündeki son filmi bugün gösterime giriyor Kibar kırsız, çapkm Başkmr a karşıRönesans ustalanndan kopyalar ya- pacak kadarressam ve sanatla haşır ne- şir, incelmiş bir zevke sahip, iyı şarap- tan anlayan, aynntılan hep önemseyen, işmin ustası, 'mükemmetiyetçi' bir ki- bar hırsızdır Luther Whitney (Clint Easfmod). Alabildiğine sabırlı, dik- katlı, sessiz ve özenli çalışır. Bir gece yansı son bir vurgun için gözüne kes- tirip her türlü alarm sıstemini ve enge- li aşarak girdiği saray ya\Tusu gibi bir zengin evini soyarken hiç beklenmedik bir olaya tanık olur. Saklandığı, yatak odasının rahatça seyredildiği, aynalı bir gizli bölmeden röntgenci gibi izler, evin son derece varlıklı, güçlü sahibi olan yaşlı Sullivan'ın genç, gûzel ka- nsıyla, ağrr ve oturaklı bir adamın, ka- kara kikiri cilveleşmelerini, sevişme öncesi peşrevlerini. Uçkuruna düşkûn ABD Başkanı Ne var ki ikisi de epeyce kafayı bul- muş olan sarhoş çift, ateşli bir sevişme- nin eşiğindeyken birden sille tokat bir- birlerine girişirler. Seks yerini şiddete bırakır ve vahşi itiş-kakışı başlatan adam kadını pata-küte dövmeye, hatta boğazını sıkrnaya koyulunca, eline ge- len bir mektup açacağını can havliyle bıçak gibi kullanan kadın tam adama saplayacakken adamın canhıraş bağı- nşıyla odaya dalan iki gizli servis ele- manı koruma tarafından vurulup öldü- rülür anında. Çünkü adam, Bill CKn- ton'ı çağnştınrcasına her fırsatta ceviz kıran, libidosu kuvvetli ABD Başkanı Alan Richmond'dur (Gene Hackman). Kadınsa, onu ABD Başkanlığı'na yön- lendirilen zengin, yaşlı kurt Sullivan'ın (E.G-Marshall), kansımn ölümüyle so- na eren 47 yıllık mutlu evliliğinden sonra âşık olup evlendigi, ama tatmin edemediği, kızı yaşındaki alabildiğine Mutlak Cüc (Absolute Power) / Yönetmen: Clint Eastyvood / Senaryo: William Goldman / Kamera: Jack N. Green / Müzik: Lennie Niehaus / Oyuncular: Clint Eastwood, Gene Hackman, Ed Harris, Laura Linney, Judy Davis, Scott Glenn, E.G.Marshall, Dennis Haysbert / 1996 ABD (özen Film). çekıci, yenı kansıdır. Suçüstü basılan hırsız Luther'ın saklandığı gizli bölme de, aslında yaşlı, şeyı katkmayan koca- sını boynuzlamak istemeyen (!) genç kadının tüm sevişme seanslannı, koca- sının rahatça izleyebilmesi için yaptı- nlmıştır! Luther tanık olduğu olayın şokunu atlatıp son bir gerdanlıkla suç aletini(mektup açacağını) alıp iki ko- rumayı da peşıne takarak oradan tûyer ve karanlıklara kanşır. Olaya derhal el koyan başkanın ko- rumalanyla (ScottGlenn, Dennis Hays- bert), alımlı, cın fikırli basınla-halkla ilışkiler müdiresi (harika Jud>r Davis), kanlar saçılan ve darmadağın olan or- talığı silip temizleyerek nerdeyse ayak- ta duramayan, kolundan yaralı, şaşkm ve sarhoş Başkan hazretlerini suç ma- hallinden götürürler. Kansı öldürülen, Başkan'ın dostu, yaşlı Walter Sulli- van'ın dünyaya rezil olmaması için yet- kililerce kılıfına uydurularak örtbas edilen olayı soruşturan ve eve usta bir hırsızın girdığıni anlayan, aydın kafa- lı polis şefı Seth Frank'm (Ed Harris), zanlılar lıstesınin başında da tabii ki son 30 yıldır yakayı ele vermemiş, kah- raman Kore gazisi, emekliliğine hazır- lanan, kötü baba, büyük hırsız Luther VVhitney \ardır. Kahraman hırsıan savaşı 'MurJak güç'e sahip Başkan ve adamlanna karşı akıntıya kürek çeker- cesine mücadele etmektense pılısını pırtısını toplayıp Washington D.C.'den, hatta ülkeden aynlmaya niyetlenen Luther, tam havaalanına giderken bu olay ûstüne Beyaz Saray'da bir basm toplantısı yaparak esrarengiz bir cina- yete kurban giden, deli gibi sevdiği ka- 'Mahkûmlar Hava Yollan' uçağına hoş geldiniz! Bir anlık öfkesini frenleyeme- yerek suçlu durumuna ve hapse düşmüş, şövalye tavırlı bir kah- raman mahkûm, tam da şartlı tahliyeyle salıverilip 8 yıldırhas- retle onu bekleyen, melekten farksız, sevgili kansına ve hiç görmediği, 8 yaşındaki küçük kızına kayuşacağı gün. bir kez daha yiytyör kaderin sillesini, onu özgûrlüğüne uçuracak Con Air uçağının azılı mahkûmlarca ele geçirilmesiyle. Soygun, cinayet, tecavüz, vb. suçlardan hükûm giymiş, her cinsten ve çeşitten. ipten kazık- tan kurtulmuş, vahşi, yırtıcı, acı- masız bir grup mahkûmu başka bir hapishaneye nakledecek uça- ğa sevinçle binen kahramanı- mız, 'bütunkaçıklannposterço- cuğu', 2 üniversite bitirmiş, tam anlamıyla bir sapık-suçlu proto- tipi olan, cin gibi bir kötünün (John Malkovich, bu kez moda- ya uyarak kafasını kazıtmış vi- rüs Cyrus rolünde) emir komu- tasındaki mahkûmlann uçağı kaçırması üzerine zor bir tercih yapmak dunımunda kalıyor ya direnerek muhtemelen canından olacak ya da içi kan ağlayarak mahkûmlardan yana görünecek- tır. O ikinci şıkkı seçerek hem şe- ker hastası zenci arkadaşına (Mykelti WiDiamson) destek ve- recek ve tutsak kadın polisi (Rachel Ticotin) iğrenç tecavüz- cünûn 24. kurbanı olmaktan kur- taracak hem de yerdeki okullu, aydın kafalı, nakliye sorumlusu, güvenihr polise (John Cusack) yardım edecektir... Daha tanıtma yazılan akıp ge- Con Air Yönetmen: Simon West / Senaryo: Scott Rosenberg / Kamera: David Tattersall / Müzik Mark Mancina, Trevor Rabin / Oyuncular: Nicolas Cage, John Malkovich, John Cusack, Steve Buscemi, Vıng Rhames, Rachel Ticotin, Monica Potter, Mykelti Williamson, Colm Meaney / 1997 ABD çerken özetlenen >aşam öykü- sünü fllmin başında öğrendiği- miz iyi yûrekli, kahraman mahkûm Cameron Poe'nun (Ni- colas Cage )serûveni, merakhsı- nın kolayca tahmin edebileceği bir çizgide gelişip heyecanh ve yer yer görkemli bir aksiyon temposunda seyrederek tüm pis- liklerin finalde ezıldiğı, malum ve kaçınılmaz bir tatlı sona bağ- lanıyor. Örduda yetennce olgunlaş- mış, çok sevdiği kansına (Moni- ca Potter) laf atanlann tahrikle- rine kapılıp parlayarak tutuştuğu kavgada bir saldırganın ölümü- ne neden olmaktan yargılanıp hapse tıkılmış, içerde sporyapa- rak, kansına kızına yazarak, Is- panyolca çahşarak, Dostoyevs- ki'den 'bir toplumun uygarlık düzeyi, mahkûmlanyla öiçülür' ahntısını yapacak kadar okuya- rak yıllarmı geçirmış kahrama- nımızın, çoğu idamlık, müebbet- lik, en belalılanndan bir grup mahkûmla ölûmüne mücadelesi halinde gelişen 'Con Air', kuş- kusuz tûrün meraklısının bek- lentilerini karşılayan cinsten, ha- reketli, şiddetli, patlamalı, şama- talı, canlı ve sürükleyici bir 'ac- tion' şöleni sayılabilir. Aksiyon türünün alışılmış re- çetesini bir kez daha uygulaya- rak, büyük seyirci kitlesini he- defleyerek tezgâhlanıruş, ironik tatlar da içeren, dur durak tanı- maksızın havada ve karada süre- gelen 'Con Air'de, şiddetin diz- ginlerinden boşandığı, patlama- lann, alevlerin, vızıldayan kur- şunlann ortalığı savaş alanı ce- hennemine çevirdiği sahneler yi- ne gırla gidiyor. her an kulak tır- malayan, gürültülü patırtılı, he- yecan müzikleri eşliğınde. Ha- pishane kaçkını, acımasız, azılı suçlular kataloğunu andıran fılm. bu kötü karakterleri can- landıran John Malkovich, Steve Buscemi, Ving Rhames. vb. gi- bi oyuncularla da çekici kılın- mış. Firan planlamış, entelektü- el mahkûm 'Virûs' Cyrus-John Malkovich'e ya da arkasında 37 leşi bulunan, seriyal katil, 'Co- ol' cani Greene-Steve Busce- mi'ye ilgisiz kalmak zor, bu 'Mahkûm Hava YoHan'yla yol- culuk yapılan, beylik aksiyon fırtınasında. Simon YVest'in yö- nettiğı, yok etmenin, vunıp kinp dökmenin >ine ayyuka çıktığı, klişe fınaline karşm, baştan so- na meraklısının ıçine gömülece- ği, iki saatlik bu heyecan sağa- nağı, kuşkusuz aksiyon filmi se- yircisine cazip gelecek, usturup- lu kotanlmış, albemsi bol, parlak bir gişe filmi özetle. nsını yitirmiş, yaşlı dostuna sözde kol- tuk çıkan Başkan Alan Richmond'un televizyondan naklen verilen komış- masmı izlerken birden kahramanlığı tutarak seks-şiddet tutkunu, sahtekar, alçak Başkan'la ve Beyaz Saray'la so- nuna kadar savaşmaya karar verir. Üs- telik kaçmakla, arasının biraz limoni olduğu, polis Seth Frank'ın da kalbini hoplatan, genç hukukçu kızının (La- ura Linney) yaşamını da riske soka- caktır. Oysa adalet ne olursa olsun ye- rine gelmelidir ve bu görev de olana- bitene başından sonuna dek tanık olan ^ ^ ^ ^ ^ soğukkanlı, centilmen ve ~^~^™ kahraman kibar hırsızımı- za düşmektedir tabii ki... Günûmüzde Amerikan erkeksiliğiyle bıreyciliği- nin simgesine dönüşmüş Clint Eastvvood, 196O'lı yıllardaki Sergio Leone yapımı spaghetti-wes- tern'lerden, 1970'ler ve 1980'lerdeki hızlı, şiddet- li polisiye aksiyon-macera filmlerine atlayarak ünü- nü pekiştirmiş bir büyük Hollywood 'firması' olu- şunun yanı sira. başlarda önemsenmeyen yönet- menliğini de, nefis bir Chartie Parker biyografi- si niteliğüıdeki 'Bfrd',baş- tan sona bir başka namlı maceraperest Amerikan erkeği sayılan yönetmen John Huston'a saygı gös- terisi halindeki 'White Hunter, Black Heart'ya da türü yenileyen, katıksız bir vvestern başyapıtı olarak alkışlanan, 1992 yapımı o hüzünlü 'Unforgiven - Af- fedflmeyen' gibi fılmleriy- le gitgide geliştiren, say- gm ve usta bir sinemacı ar- tık nicedir. Du\ arm ayırdığı, kmk bir aşk öykiisü Berlin kentini ikiye ayıran duvann örübnesinden kısa süre sonra, 1961 gü- zünde Doğu Berlin'deki bir diskoda dans eden, komünist düzenden Batı'ya geç- meye kararlı bir grup genç, kanalizas- yon tünellerine dalıp pisliklere bata çıka ve kusa kusa kaçıyorlar. Birbirlerine âşık yeniyetme bir çift olan Sophie'yle Konrad'dan Sophiekaç- mayı başanrken, parti üyesi, inançlı sos- yalist babası tarafindan firan ihbar edil- miş Konrad, kanalizasyon deliğinin ba- şmda kalakalıyor son anda. Bu kaçışın ardından, bıri batıya geç- miş, öteki doğuda kalmış iki sevgilinin yollan aynlıyor tabii ki. tkisi de kendi ha- yatlannı kurup yaşayan ve 30 yılda an- cak 3-4 kez bir araya gelerek görüşebi- len sevgililerin kınk aşk hikâyesini, fon- daki iki kampa ve sisteme bölünmüş Al- man ulusunun dramına paralel şekilde anlatan. "Das Versprechen - Bekleyiş", "Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru", 1981 Venedik'in Altın Aslanı'nı kazan- mış u Die Bleierne Zcit - Kurşun YıUar", "Rosa Lınemburg" ve "Paura e Amore - Aşk ve Korku" gibi fıhnleriyle tamdı- ğımız, yönetmen Vblker SchlöndorfTin gönüldeşi, arkadaşı, çağdaş kadın sine- macılann önde gelenlerinden, 1942 Ber- lin doğumlu Margarethe Von Trotta'mn şimdilik son filmi. Bu yılın Istanbul film festivalinde "Vaat" adıyla gösterildikten B e k l e y i ş Das Versprechen / Yönetmen: Margarethe Von Trotta / Senaryo: Peter Schneider, M.Von Trotta / Kamera: Franz Rath / Müzik: Jürgen Knieper / Oyuncular: Corinna Harfouch, Meret Becker, August Zirner, Anian Zollner, Eva Mattes, Susanne Ufe, Hark Bohm, Tina Engel, Dieter Mann, Hans Kremer, Jean-Yves GauKier /1994 Almanya (Fono Film). sonra pıyasaya düşen "Bekleyiş"de Batı Ber- lin'e kapağı atan Sop- hie modacı teyzesınin dükkânında çahşırken, doğuda kalan sevgilisi Konrad da askere gidi- yor, Prag'dakı bilim konserine katılan bir astrofizıkçi olup çıkı- yor. Bu arada Sophie'nin konrad'dan çocuğu da oluyor, 1968 Pragı'nda buluşmalanndan son- ra. Ne var ki duvann i- ki ayn tarafında yaşa- mak durumundaki Sophie'yle Konrad, artık ikimiz de kendi hayatımızı yaşaya- lım diyerek aynlmaya karar veriyorlar. Konrad kendi gibi bir bilimciyle evle- nip kız babası olurken, Sophie de bir Fransızla (Jean-Yves Gaultier) yaşıyor, Konrad'ın oğlunu büyütürken. Yıllar akıyor ve 1989 Kasımı'nda, Alman top- lumunu ikiye bölen, graffitilerle, sokak resimleriyle bezeli lanet duvar nihayet yıkılıyor ve koca Berlin Alman ulusu- nun bayram yerine dönüşüyor. Çiftin ar- tık büyümüş, zamane veledi oğullan, Sophie'yle Konrad'ı uzun yıllar sonra yeniden buluşturuyor. Ancak kafes 30 yılın ardından açılırsa da, bazılan artık uçamamaktadır doğal olarak... Yaklaşık on yıllık bir Italya tutkusun- dan sonra, şimdiki Venedik festivali pat- ronu Felice Laudadio'nun da katkısıyla "Das Versprechen - Bekleyiş''in senaryo- sunu Peter Schneider'le yazıp, yeniden ülkesinin evrensel sorunlannakamerası- m çeviren Margarethe Von Trotta, Ken- nedy'li, WiHy Brandt'lı eski haber fılm- lerinden parçalar "Varounanın Dayaml- mazHafifliği*'nı çağnştıran '68Prag' çe- kimleri ve belgeselimsi sahneler de ek- leyrek oluşturmuş filmini. Ne var ki ağır, donuk, soğuk hatta za- man zaman sıkıcı bir film olmaktan kur- taramamış "Bekleyiş"i. Kahramanlan- nın genç ve yaşlı hallerini değişik oyun- culann canlandırdığı filmde yaşlı Sop- hıe'yi oynayan. Hanna SchyguUa'yı an- dıran Corinna Harfouch göz dolduruyor oldukça. Sophie'nin gençliğini oynayan Meret Becker de fena değil, ama film, genelde Von Trotta'dan beklenmeyecek denli de- mode, durgun ve yavan kaçmış doğrusu. Yine de izlenebilir tabii. Usta işi gerilim Bu yıl Cannes'da özel bir gösterimde sunulan son filmi, 'AbsohıtePöwer - Mutlak Guç'ü kurt sena- rist VVUIiam GoMman'ın. David Baldacci'nin roma- nından uyarladığı, alışıl- mış bir gerilim entrikasma dayanan. bildık hatta çoğu yerde klişeleşen karakter ve durumlarla anlatılmış senaryosundan çekmiş Clint Eastwood. Tıkır tüar işleyen bir tempoya sahip 'Muttak Gûç' azalmayan bir ilgiyle, hatta keyifle seyredilen, kimi yerde inandıncılığını yitirse de seyircinin sonuna kadar kapılıp gıttığı. usta işi bir politik gerilim serüvenini aktanyor. Büyük kitle için kotanl- mış bu sürükleyici heye- can, genlim çeşitlemesi, belirgin 'Hitch Amca' et- kileri içerse de birinci sı- nıf bir seyirlik kuşkusuz. Artık 'limandan demir al- mak zamanı yaklaşnuş', yaşlanmış ve aıle sıcaklı- ğmı arar hale gehniş yaşlı kahraman kovboyumuzun bu kez soğuk politik ve polisiye gerilim kulvarla- nnda at koşturduğu 'Mut- lak Güç'te, aşağılık bir başkan portresi çizen Ge- ne Hackman, Ed Harris, Judy Davis, Scott Glenn ve sağhklı, kütürkütür, ye- ni Holh/wood dilberlerin- den Laura Linney gibi oyuncular, baba Clint Eastwood'a eşlik ediyor- lar. Bugün gösterime giren bu film, artık kızının tüm sevgisini kazanmak iste- yen müşfik, kibar, olgun ve anlayışlı baba rollerine soyunan, bizim kuşağın vazgeçilmez kahraman, maço kovboyu Clint East- wood'un hayranlanna ha- raretle salık verilir! KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Cevabı Esen Rüzgârda-ll Kedilerin aklına takılan sorulara devam: "So/°da olduğunu söyleyen bir polıtika, "dev- letçilik"\ içermek zorunda mıdır? Kültür alanında "devletçilik"\e, ne kadar "dev- rimci" -bırakın devrimciliği, ne kadar "reformcu"- olunabilir? Sol olduğunu iddia eden partiler -ister iktidar- da olsunlar, ister muhalefette-, neden "kültürpo- iitikalan" üzerine kafa yormazlar? Kültür alanının "demokratikleşme"s\n\ ve "özerkleşme"s\n\ istemek, devletin güçsüzleş- mesini istemek midir? Bu ilkeleri savunmak, dev- letin kültür alanındaki sorumluluğunu inkâretmek midir? Yoksa, bu sorumluluğun gereği mıdir? Özerkleştirmenin, özelleştirmenın panzehıri ol- duğu, bu yol seçilmezse, kültür alanının er geç, bu alanı "özelleştirerek" tümüyle denetımi altına almak isteyen güçlere ve en ucuzundan "kitle kül- ftvnv'neteslim olacağı gerçeği neden anlaşılmaz? Sol partilerin sivil toplum kuruluşlanna, ancak ihtiyaç duyduklan anda yanaşmalan, daha son- ra onlan kendi kaderlerineterk etmeleri nasıl açık- lanabilir? Devletin, küttürel üretımi bizzat üstlenmek ye- rine, bu görevi sivil topluma devretmesı ve ona lojistik destek sağlamast sağ bir politikanın gere- ği midir, sol bir politikanın gereği mi? Kültür ala- nının özerkleşmesi ilkesine ANAP'ın sahip çık- ması, solda olduğunu iddıa eden partilerin sesi- nin soluğunun çıkmamasının sebebı nedir? "Hain" kültürden kim korkar? Devlet mi? Bü- rokrat mı? Politikacı mı? Kültürel çoğuiculuğu savunmaktan neden ka- çınırsol olduğunu iddia eden politikacılar? Çoğui- culuğu, yerel kültürieri, yerınden yönetimı savun- makla milliyetçiliği savunmanın aynı şey olmadı- ğı neden anlaşılmaz? Yasalardaki, yönetmeliklerdeki antidemokratik hükümleri temizlemeden, kültürel gelışmeden söz açılabilir mi? "Bizim eski sosyalist ülkelerden ne eksiğimiz var. Avnıpa Birliği yanşında neden onların geri- sinde bırakılıyoruz" diye yakınan Dışişlerimiz, "dünyanın hangi ülkesinde sinema sansürünün hâlâ geçerii olduğu" sorusunu sormaktan niye kaçmır? Kendimizi dünyaya tanıtmak için, "yasakla- ma"dan, "tutuklama"dan başka yöntemler de- nenemez mi? Avrupa'nın karşısına, politika ve ekonomı ala- nındaki "zayıf" notlanmızla çıkıp hüsrana uğrayan politikacılar, karnemizin parlak notlanndan, yani kültür sanat alanındaki başarılardan yararlanmak konusunda neden bu kadar çekıngen davranır- lar? Yabancı reklam şirketlerine ödenen milyonlar- ca dolar, uluslararası planda ses getırecek sanat- sal projelere aktanlsa, ülkemizin "imajı" adına da- ha akıllıca bir iş yapılmış olmaz mı? Ve daha yüzlercesoru... Cevabı... Can Yücel'in o güzel Türkçesiyle söylediği "Bir Irlanda Türkü- sö"nde aramaya ne dersiniz? (*) ..,,,*., Daha kaç köyden sürülsün insan adam oluncaya dek? Daha kaç derya dolaşsın martı bulsam diye bir tünek? Daha kaç toptan atılsın gülle harp toptan kalkıncaya dek? Cevabı, dostum, rüzgârda bunun, cevabı esen rüzgârda. Daha kaç yıl kök salsın ağaç bahar açıncaya dek? Daha kaç yıl kök söksün bu halk yerin bulsun diye hak? Daha kaç aydın ışığı görüp görmezlikten gelecek? Cevabı, dostum, rüzgârda bunun, cevabı esen rüzgârda. Daha kaç can canından geçecek cana yetinceye dek? Daha kaç el boş açılsın göğe göğermedikçe yürek? Daha kaç teller kopsun sazlardan bu ses duyuluncaya dek? Cevabı, dostum, rüzgârda bunun, cevabı esen rüzgârda. »•-*!«*! (*) Her boydan Dünya Şiirinden örnekler / Can Yücel, Papirüs Yayınlan, 1993. Ayşe Kaknık vefat etti • Kültür Servisi - Ayşe \ e Ercümend Kalmık Vakfı ile Ercümend Kalmık Müzesı'nin kunıcusu ve Başkanı Ayşe Kalmık öncekı gün vefat etti. Kalmık'ın cenazesi bugün, Şişli Camıi'nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa venlecek. Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfi'nı eşi ressam Ercümend Kalmık (1908-71) anısına kuran A> şe Kalmık, bu vakıfla birlikte eşinin anısını canlı tutmak ve onun ilkelerini, düşüncelenni gençlere taşımak, bütün yaşamını adadığı gençleri desteklemeyi amaçlamıştı. Altı yıl önce vakıf ve bir yıl önce müzeyi gençlere ve sanatseverlere armağan eden Kalmık, gençlerin eğitimme daha çok katkıda bulunabilmek ve güzel sanatlann yaygınlaştınlabilmesi için geleceğe dönük planlar yapıyordu. BUGÜN • BEYOĞLU SİNEMASI Yaz Şenliği kapsamında Emir Kustrica'nın yönettiği 'Yeraln' adlı film izlenebilir. • SAHAFCAFEKÜLTÜREVİ'inde saat 19.15'te Türkçe sözlü protest-rock müzik grubu Negative'in konseri yer alıyor. • TARIHt DARPHANE ETKİNLİKLERİ 2. Performans Günleri etkinlikleri saat 16.00-18.15 arasında Darphane Binalan'nda izlenebilir. YAPI KREDI SANAT FESTİVALİ '97 BUGUN •Friedrich Horicke Piyano Resitali saat 18.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda izlenebilir. • Joffrey Bale saat 21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda yer alıyor. YARIN • Şirin Pancaroğhı Arp Resitali saat 15.00'te Cemal Reşıt Rey'de izlenebilir. • Rolf Plagge Piyano Resitali saat 18.30'da Cemal Reşıt Reyde yer alacak. • Jofrrey Bale saat 21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle