05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1997 CUMA 12 KULTUR Y A P I K R E D İ S A N A T F E S T İ VA L 1 ' 9 7 Bakdeî vepiyanoda binvmantik Kültûr Servisi - Yapı Kredi Sanat Festi- vali 97' kapsammda, bu akşam, yann ve pa- zar günü saat 21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sahne alacak olan 'JoBrev Bak' 17 eylül tarihinde ise Efes Antik Ti- yatro'da izleyicileriyle buluşacak. Jofrrey Bale'nin programında; koreografisıni La- ura Dean' ın yaptığı 'Sometimes It Snovvs In April', koreografisini Charles Moulton'ın yaptığı 'Thunder/Purple Rain' ve koreog- rafisini Margo Sappington'ın yaptığı 'Sli- dc' yeralıyor. Robert Joffrey ve Gerakl Alpino tarafin- dan altı kışılik bir ekiple kurulan ve bugün 54 kişiyi bünyesinde banndıran Joffrey Ba- le, baleye getirdıği Amerikan yaklaşımı, ül- ke çapında gerçekJeştirdiği turneler, sergı- ledıği performans ve sanat yönetmeni Ro- bert Joffrey'in hazırladığı orijinal dans re- pertuvanyla diinyaca tanınan ve ilgi gören bir topluluk. Topluluğun başdansçısı Ge- rald Arpino'nun henüz daimi koreograf ol- madığı günlerde, ilk göstensini 2 Ekım 1956 yılında, Western Maryland'de Frost- burg State Teachers College'da gerçekleş- tıren topluluğa, Robert Jofrrey ıse 1957'de Chicago'daki ilk göstende katıldı. ABD ve dünyanın birçok yennde yaptı- ğı turnelerle büyûk başan sağlayan toplu- luk 'Amerikan klasiği' olarak tanımlanıyor. Bir turne topluluğu olan Jofrrey Bale, 50 ülkede 400'dan fazla şehirde gösteriler ger- çekleştirdi. 80 koreografla 200'den fazla esen repertuvannda bulunduran topluluk, aralannda AKin Afley, Laura Dean. Randy Duncan, Peter Pucci. Anna Sokolovv \e Tvvyla Tharp'ın da bulunduğu Amenkalı birçok koreografın ilk çalışmalannı sahne- ledı. Frederic Ashton. George Balanchine, Leonide Massüie, Bronislava Nijinska. Yas- lav Nijinsky, Jeromc Robbins ve Anthony Tudor'un eserlenni venıden canlandırdı. Topluluk aynca, 1993'te prömiyennı ger- çekleştırdıği. rock yıldızı Prince'ın müziği üzerine kurulu Billboards adlı rock baleyi sahnelemeye başladı. KJasik temeller üze- rine kurulu çağdaş ve dınamık bir tarz, Ge- ralp Arpıno'nun Joffre> Bale'nin bıraktığı izler olarak bilıniyor. Uluslararası Pi>ano Günleri kapsarrunda Friedrich Horricke, bu akşam saat 18.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir konser veriyor. Konser programı ise şöyle, Bach/Busoni: Chromatısche Fantasie und Fuge Re Mmör BWV 903, Beethoven: So- nate Mi majör Op. 109. Medtner Drei No- vellen Op.P, Prokofiyev/Hoericke: Kon- zertsuite zum Ballet "DieSteinbhıme'' Op. 118.Günümüzün Beethoven, Cbopin ve Liszt piyano eserlenni yorumlayan en seç- kin piyanistler arasında yer alan Fnednch Horicke'nın repertuvannda ağırlıklı olarak Alman ve Rus romantiklen yer alıyor. 'Sırurlançizmek müziğimi köreltir'Kültür Servisi - Harbiye Açıkhava Tiyatrosu, Yapı Kredi Sanat Festiva- li '97 kapsarrunda önceki akşam Ott- mar Liebert'i ağırladı. Albümleri yalnızca new age listesinde değıl, pop listelerinde de birinci sıraya yük- selen sanatçı, kendi müziğini tanım- lamayı uzmanlara bırakıyor: "Müzi- ğimin sınırlannı beliıiemek benim işim degiL Ben mûziği yaraürım ve çalanm. Bu müziği sınıflandırmaksa uzman müzik eleştirmenlerinin işi. Müzik yaparken sınııian diişünmek köreltir beni. Bu tür düşüncelerden sıynlarak sadece üreönem gereJdr" diyor sanatçı. Mûziğin yaşam ve do- ğadaki her şeyden etkilendiğini söy- lüyor Liebert. Bir arkadaşıyla ara- sında geçen konuşma, akşam yeme- ği ya da kuş sesleri kaynaklık edebi- lir müziğine. Pek çok değişik mûzik türünde yapıtlar veren ve bu tûrleri kendi müziğinde bir araya getiren sa- natçı bu süreci belirli bir kûltûr ve geleneğe bağlı olmamasıyla açıklıyor. Onun mûziğinin anahtar kelimesi "özgürlük". Sı- nırlan kaldırarak kalbin- den gelen notalan akta- nyor sanatçı izleyicileri- ne. Babası Çin asıllı Al- man. annesi Macarolan, Almanya, Amerika, Rusya ve Asya gibi böl- gelerde bulunan sanatçı, kanşık etnik yapısının mûziği üzerinde büyük etkilerinin olduğunu sa- vunuyor. ÖncelikJe ken- disini belirli bir geleneği sürdürmek zorunda his- setmediği için kendi tar- zını yaratabilmiş Li- ebert. "Hiç kimse bana Ldemem gereken gelene- ğin ne olduğunu, müziği nasıl çalmam gerektiğini öğretmedLHerşeyendoğalhaliyledı- şandan hiçbir müdahale olmadan açığa çıktL Nasıl çalmak istersem öy- le çakLurT diyor. İlk albümü Nouve- au FTamenco"nun bütün dünyada bü- yük ilgi görmesini beklemiyormuş sanatçı: "Albümünizleyicilerdenbü- yük ilgi görmesi beni de plak şirketi- ni de oldukça şaşırtü. Bu tür bir ça- hşmanın beğenilip beğenilmeyeceği- ni hiç bilmhorduk. İzleyicileriın bu albümün ardından beni her çalış- mamda destekkdiler."1 Ottmar Liebert uzun planlar yap- mıyor kendisine. Onun için önenili olan kısa vadede önünde bulunan iş- leri başanyla tamamlamak. Konser öncesûıde parmağını kesen sanatçı- nın Türkiye'deki en büyük kaygısı bu kesiğin konserdeki performanst- ru etkilememesi. Sonra mı? lçinden gelen müziği açığa çıkarmayı sürdü- recek sanatçı. fstanbul De\1et Operave Balesi Cenel Sanat Yönetmeni YektaKara, 17eylüWe Aya İrini'de yapılacak konserte ilgilibilgi verdi. (Fotoğraf: UGüR DEMİR) Siemens'in 150. yılında İDOB'den konser Kültür Servisi - Bütün dünyada 150. yılıru kutlayan Siemens, 40 yıldır hizmet verdiği Türlciye'dc de kunıhış yıldönü- mü nedenıyle çeşitlı etkınliklerdüzenle- yecek. 17 eylül çarşamba akşamı Aya İrini'de düzenlenecek olan "15O.YılÖzel Kutlaması" kapsamında lstanbul Dev- let Opera ve Balesi Koro'su da bir kon- ser verecek. Siemens'in yıldönümü etkinlikleri kapsamında evvelkj gün düzenlediğı ba- sın toplantısında söz alan lstanbul Dev - let Opera ve Balesi Genel Sanat Yönet- meni ve Müdürü Yekta Kara, Si- emens'in bu önemli vıldönümünde bir sanatsal etkinliğe yer vermesinden ve ls- tanbul Devlet Opera ve balesiyle kurdu- ğu işbirliğinden duyduğu memnuniyeti dıle getirdi. Siemens'in geride bıraktığı yüz elli yıla karşın Türk operasının sa- dece elli yıllık bir geçmişi olduğuna de- ğinen Kara, cumhuriyet döneminde ku- rulan Türk operasının bu kısa dönemde sıfir noktasından başlayıp, kurumsalla- şıp, Baö'daki ömeklerle rahatça boy öl- çüşebilen işler kotardığını. bunun bir mucize olduğunu belirtti. lstanbul Devlet Opera ve Balesi Or- kestrası ile korosunun zengin bir reper- tuvar sunacağı konserin şefı konuk ltal- yan Şef Antonio PiroDi olacak. lstanbul Devlet Opera ve Balesi 'nin yurtdışına ihraç etmiş olduğu opera sanatçılan, soprano Yelda Kodalk tenor Hakan Ay- sev ve banton Sedat Öztoprak konsere solist olarak katılacak. Her üç sanatçı da şu an yaşamlannı Almanya'da sürdürü- yorlar. Müziğin ne denli e\Tensel bir dil ol- duğuna, operanın da insanlık tarihinin çok önemli bir kültür mirası olduğuna değinen Kara, son olarak Siemens'in bu önemli gecesinde izleyicılere sonsuz lez- zet verecek bir konser sunacaklannı belirtti. w Bir Başka Yer'den farldı gerçekler Kültür Servisi - î'mit Zi- leli'nin "Viır Emri (Bir As- teğmenin TunceB Amlan)" isimli kıtabı Pencere Yayın- lanndan çıktı. Ümit Zileli, Vur Emri isimli kitabında 1985-86 yıllan arasında jandarma komando asteğmen olarak görev yaptığı Tunceli'deki anılannı sürükleyici bir tarzla okuyucuya sunuyor. Zileli aynca, "Bir Başka Y- er" adını verdiği Tunce- li'den insan manzaralannı, operasyonlan, baskınlan, çatışmalan, korkulan anlatıyor. Kitapta yer alan anılann birbölümüilk kez 1987 yı- lında "Yakala veÖMür" baş- lığı ıle 2000'e Doğru dergi- sinde yayım- landığında bü- yük tepkiler alan Zileli'nin yazdıkları yü- zündenMeclis'te soru önergesi açılmış, daha sonra da Genelkurmay Ba- kanhğı açıklama yapmıştı. Zileli yazdıklannı daha sonra Vur Emri adı altında bir kitapta topladı ve kitap art arda üç baskı yaptı. Yayımlandığında büyük ilgi gören bu kitaba karşı, övgü ve kutlamalann yanı sıra, belirli kesimlertarafin- dan şiddetli bir eleştiri kam- panyası başlatıldı ve daha da ileri gidilerek Zileli va- tan haıni olarak ılan edildi ve PKK'ye yardun ettiği öne sürüldü. Uzun bir aradan sonra genişletılmış ve önsözü ye- nilenmiş olarak 4. baskısı yayımlanan Vur Emri, ope- rasyon bölgesinde askerlik- le ilgili yazılan ilk kitap ni- teliğinde. Zileli, kitabırun önsözün- de. anılannı yazarken soru- na ve olaylara hangi gözle baktığının anlaşılması için görüşlerini şöyle anlatıyor; " Her şeyden önce,Türld- ye ulusal smırlan içinde bö- lünmez bir bütündür. Türk. Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni. Rum_ Türk nüfusuna kayıtlı herkes Türkiye Cumhuri- yeti vatandaşıdır veyurttaş- hk haklanndan eşit şekilde yararlanır— Böyledir de ne yazık ki Anka- ra'nın doğu- sunda kalmak tahhsizliğine uğrayan yurt- taşlanmız ne hikmetse kâ- ğrt üzerindeki bu haklardan bir türlü ya- rarlanama- maktadır. Ben bir kaj'- makam çocuğu, daha sonra bir gazeteci olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu kanş kanş gezdim. Koman- do subayı olarak ilan edil- memiş bir sa>aşuı tam göbe- ğinde vaşadım. Doğu Lnsa- nının çektiği azaba. \ aşad>- ğı baskılara gözierim, bey- nim ve yüreğimle tanık ol- dum. Üstelik her defasında bu zavalh, ama aynızaman- da onurlu insanlann böyle- sine bir yaşamı nasıl göğüs- lediklerini üzünrü, hajTet ve büyük bir hayranlıkla izle- yerek!_" "En önemlisi, o güne dek ayırt edemediğim bir gerçe- ğin farkına vardım: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sadece Kürtier yaşamıyor- du! " D E V L E T T İ Y A T R O L A R I Ü Z E R İ N E R A P O R - 2 Sorumsuz yöneticilere katlanamıyoruz Kendine yakın kişilerin disiplin suçlannı görmezden gelmek. hafıf cezalarla geçiştiren genel müdürden tipik örnekler: • Bir Ankara Devlet Tiyatrosu sa- natçısı, "Resimli Osmanlı Tarihi" oyununun provalan sırasmda rapor almış ve raporlu olduğu süre içinde Istanbul'a gidip TV dizisi çekimle- rine katılmıştır. Ancak Genel Mü- dür'ün devTeye girmesiyle ceza ve- rilmemiştir. • Bir Ankara DevletTiyatrosu sa- natçısı, "Giordano Bruno" adlı oyu- nun temsili sırasmda, özürsüz olarak ilk sahnedekı rolüne yetişememış, bu nedenle rapor edilmiş, ancak 1 -3 ay- lık para cezası alması gerekirken, bu- nun çok altında bir ceza ile kurtul- muştur. Taltifve kayırma uygulamalan. • Genel Müdür. kendisine yakın- hğı bilinen veTürkiye'de hiçbirtiyat- ro okulu mezunu olmayan. aynca Amerika'da gördüğünü söylediği ti- yatro eğitiminin bir kurs egitimi ol- duğu yolunda şaibeler bulunan bir bayanı, yasanın madde 7b2 uygula- masıvla kadroya almıştır. • Her yıl yenilenen puanlamada pek çok sanatçı, çalıştıklan ve başa- nlı olduklan halde. yerlerinde sayar v a da 1 -2 puan alırlarken; bazı sanat- çılara, yakınlıklan nedeniyle hak et- tiklerinden çok daha fazla puan ve- rilebilmiştir. Bir bayan sanatçı. bir sözleşme döneminde 18 puan birden alabilmiştir. • 1988'de bir stajyer sanatçı, ben- zerleri doğu bölgelerine gönderilir- ken, önce Bursa'ya, bsa bir süre son- ra da geçici görevle Istanbul'a nak- ledilmiş; 1992'de göreve gelen Ge- nel Müdür Yücel Erten tarafından görev yerine iade edilince istifa et- miş; şimdiki Genel Müdür yenıden göreve geldiğinde, Ankara kadrosu- na alınmıştır. Sayguıhğa verilen zarariar Halen görevde bulunan Genel Müdür, geçmışte kendisıni CHP sempatizanı olarak tanıtmıştı. MC hukümetlerinin gündeme gelmesiy- le birlikte, MHP hareketinin kanat- lan altına sığındı. tlk genel müdür- lüğünü ANAP ıktidan sırasında sağ- ladı, REFAHYOL ıktidannda ise bu göriişe yakın durmak için elinden ge- leni yaptı. • Genel Müdür, bir yandan basın- daki demeçlerinde repertuvann de- mokrarik bir bıçimde, koordinasyon toplantılannda belırlendiğini ifade ederken; öte yandan partili çevxele- rin talepleri doğrultusunda repertu- vardüzenleyerek; kendi beyanlan ile çelişkıve düşmekte ve bireysel çıkar- lan uğruna kurumun tüzel kişiliğini çiğnemektedir. Örneğin Turan Oflazoğlu'nun "Dörtbaşj Mamur Şahin Çakırpen- çe" adlı oyunu, Ankara repertuvann- da, "Deli İbrahim"i Izmir'de sür- mekte iken ve "4. Mtırat" bir sezon önce lstanbul 'da oynamışken, Refah Partili Bakan'a, bir partılinin 15 Temmuz'daki başvıırusu üzerine, ağustos ayında Oflazoğlu'nun "4. Murat'" adlı o>-unu, Genel Müdür metıne çabucak uyum gösteren Ge- nel Müdür; 1997 yaz başında ger- çekleştirdiği "BüjTİk .\nadolu Tur- nesi'' sırasında Kütahya, Muğla, De- nizli, Aydın, Manisa illeri, kültür mü- dürlerinin tiyatroya karşı olumsuz davranışlannı, ancak bu hükümet düştükten ve yeni hükümet gündeme geldikten sonra açıklayarak, tiyatro sanatının ve demokrasinin savunu- cusu kesilmiştir. • Küçük Tiyatro'nun hemen al- tında bir bölümü genel müdürlük ta- rafından REFAHYOL iktidan sıra- smda, Genelkurmay'ın brifınglerin- de dıkkat çektıği "Mudumu Tavuk- çuluk" şirketinin kullanımına sunul- muştur. • "4. Murat" ın 27 Mart tarihin- de yapılan galasında, DinçerSümer tarafından yazılan "Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bfldirisir nın okutulma- ması; haber basına yansıdığında da, gerek Genel Müdür'ün, gerek Isma- • Kültür-Sen Ankara Şubesi Sanat Kurulu'nun hazırladığı raporda Devlet Tiyatrolan'nın artık, kurumu babasmın çiftliği gibi yöneten, sorumsuz yöneticilere katlanabilecek durumda olmadığı vurgulanarak, kurumun hızla yeniden yapılanmasının gerekliliği ve çözümler aktanhyor. Bozkurt Kuruç'un rejisi ile repertu- vara eklenmiştir. Genel Müdür, yeni koalisyonun oluşması ile birlikte yeniden "de- mokrasi havarisi" rolünü o>Tiamaya sıvanmıştır. • Genel Müdür. 1993-95 yıllan içerisinde birkaç kez yaşadığı ma- kamdan uzaklaştınlma ve makama dönme sürecınde, birçok kereler ku- nım dışından yolladığı fakslarla, ger- çek genel müdürün kendisi olduğu- na dair anımsatmalar yaparak "Yal- nızca benim emirlerim geçerlidir'" ifadesi taşıyan yazılan, kurumun çe- şitli yönetım bırimlerine göndermiş- tir. • Refahh çevrelenn "Yeniden Bü- yük Türldye'' gecelerine ev sahipli- ği yaparak, gala kokteyllerinden iç- ki ikramını, Ramazan Bayramı'nda oyun kaldırarak, REFAHYOL hükü- il Kahraman'm aynı ağzı kullanarak "Devlet galasında bildiri okunmaz" şeklindeki beyanlan ile sanatrmızın en güzel geleneklerinden biri hiçe sayılmıştır. Gala gecesi salondan >1İkselen "Şeriat isteriz!" çığlıklan ve tekbir sesleri ile temsil sonrası Ge- nel Müdür'ün Refahh milletvekille- rine kendi elleriyle sunduğu. çay, şer- bet ve sandalye servisi, basında ve te- levizyonlarda ibretle izlenmiştir. Söz konusu Genel Müdür döne- minde, seyirci istatistikleri genelde yüzde 80 doluluk oranının altına dü- şürülmemiştir. 1- Devlet Tiyatrolan her sezon ortalama 80-100 oyun sah- neler. Kısıtlı bütçesi içinde, bukadar çok oyunun masraflan büyük bir yekün tutacağından, prodüksiyonda zorlanmalar, kalite düşüklüğü gün- deme gelir. Sık sık değiştrrilen oyun- laryoluyla, seyirci istatistiği yüksek tutulur. 2- Yine de yeterli seyirci sağlana- madığında; salonun boş olduğu gün- lerde, temsiller, askeri okullar, polis okullan, hemşire okullan, gamizon komutanlığı ve benzeri kurumlar- dan, ücretsiz seyirci taşınarak doldu- rulur. Indirimli bilet yöntemi de bir başka ıstatistik yaratma biçimidir. Sonuç: Devlet Tiyatrolan, yukanda pek azı belirtilen -çok daha fazlası bası- na yansımış- bu gibi görevi kötüye kullanmalar. sorumsuzluklar ve bil- gisiz biryönetim tarzı nedeniyle yıp- ranmış durumdadır. Bu yıpratıcı yö- netım, kurum içinde çaİışanını "sa- natçıbğını unutmuş memur" duru- muna sürüklemiştir. Devlet Tiyatro- lan, seyircisinden ve onun beğenile- rinden uzaklaştınlmış; bastn, kamu- oyu \ e diğer loırumlarla bağlan ko- panlmıştır. Kurumun, kuruluş amaç- lan doğrultusunda işler dunnrıa ge- tirilebilmesi ve tiyatro sanatı yolu ile demokrasi kültürüne katkıda bulu- nabilmesi için; hızla yeniden yapı- lanması gerekmektedir. Bu yönde ilk adım, kurumda de- mokratik bir yönetim biçimini ve yöntembilimden yararlanarak. plan- lı, programlı bir sanat politikası üre- tip. kuruma saygınlık kazandıracak; sanatsal kaliteyi yükseltmek için özenle çalışacak; sanatsal görevlerin dağılımmda, sanatm gerekir ölçütle- n içinde,firsateşitliği vererek sanat- çmın yapt'ğı işten haz duymasını sağlayacak yeni bir yönetimin göre- ve getiriımesi yolunda atılmalıdrr. Üstelik bu adımın ivedilikle atılma- sı zorunludur. Çağdaş bir Devlet Tiyatrosu, ku- rumun yeniden yapılanması doğrul- tusunda çıkanlacak bir yasa ile ola- sıdır. 1992 'den bu yana bir yasa tas- lağı hazırlanmış TBMM'ye de su- nuhnuştur. Yeni yasanın çıkmasmın desteklenmesi gerekir. Bu süreçle birlikte Devlet Tiyarolan kısa süre içinde, halkımıza nitelikJi sanat ürünleri sunabilecek bir yapıya ka- vuşup, demokrasi kültürünün yerleş- mesi ve yaygmlaşması doğrultusun- daki görevini yerine getirecektir. YAZI ODASI SELİM İLERİ Hoş Bir Geceydi... Geçen akşam, sevgili arkadaşlanm Handan, Si- ranHanım, Sarkis Bey, Lûtfü, Yedikule'de Safa'day- dık. Çok değerlı Yekta Kara da bizimle birlikteydi. Yekta Kara'nın TRT 2'deki "Opera BirAteştir" prog- ramını bilmem izler misiniz? Opera bizde bir türlü se- vilmemiş, sevdirilememiştir. Yetka Kara yıllardan be- n o sevgiyi aşılıyor, vargücüyle çalışarak. Ve sevdiriyor da. Yekta'nın gerçekleştirdiği yapım- lar, hele son yıllarda Salome, büyüleyici geliyor ba- na. O gece düşündüm: Bu başannın sım ne? Operayı çok sevenm. Müzik bilgim hiç de fazla de- ğildir. Operanın yapay görkemine tutkunumdur her şeyden önce. Sonra bazı, popülerleşmiş şarkılara; onlara bayılınm. Üst üste yüzlerce kez dinlesem do- yamam. Ama hepsi o kadar. Unuttum; bir şey daha eklemeliyim: Opera metin- lerini tahlil eden eserlerin üslûbuna da tutkunumdur. Yapay görkem bu üslûpta da belirir. Cevat Memduh Altar'ın dört cilttik Opera Tarihi'n çok güzel bir roman okur gibi okumuşumdur. Şimdi de gıdip içerıden ıkınci cildi aldım, herhangi bir sayfasını açtım. Offenbach'ın Hoffman 'ın Masal- lan çıktı karşıma. 2. perdeden birkaç satın birlikte okuyalım: "Venedik'teki Büyük Kanal'da Giulietta'n/n otur- duğu sarayın içi görülür. Güzel olduğu kadar da buz gibi soğuk bir kız olan Gıulıetta, şeytansal bir karak- tere sahip olan Dapertutto'nun korkunç baskısından kendini bir türlü kurtaramamaktadır. Dapertutto ise, rakiplerini resimlenyle büyüleyip yok etmektedir." Bu tuhaf dünyayı (dünyalan) Ölünceye Kadar Se- nınim'de unutulmuş aşk romanı yazan Süha Rik- kat'in fantazilerine katmaya çalışmıştım. Boyuna opera tarihıne ılişkın kitaplar okuyordum. Silinip git- miş Saz Caz Düğün Varyete romanımsa, bütünüyle operadageçer... Yedikule'de olduğumuz gece, sanatlan sevdirme- nin tekyordamı olduğunu kavradım. Alçakgönüllülük bu yordam. Yekta Kara tanıdığım en alçakgönüllü ki- şilerden bıri. Operayı birdenbire vartığıyla sevdirebi- liyor; şakacılığıyla, cana yakınlığı, dostluğu, inceliği, eşsız zekâsıyla. Operaya büyük emek vermiş başka sanatçılar ta- nıdım. Ne saklayayım; sanatlanna hayranlık duydu- ğum bu sanatçılar bir yandan da, her an 'operac/'ydı- lar. Öyle her an 'romancı', her an 'şair' olma gayre- tindekı edebiyatçılar da vardır. Galıba o zaman bir soğukluk, uzaklaşma duyum- sanıyor. Yekta Kara bunları yok etmış 'insan.' O gece, kentin değışık semtlerindeki değişik yasa- malardan konuştuk. Aslında tam bunu konuşmadık. Konudan konuya sıçrarken, biraz da böyie olduğu or- taya çıktı. Ortasında Kızkulesi tasvın olan bir taş tepsımiz var- dı; yıllar önce, sıradan tabak çanakla değiştirmişti an- nem. Bugün o tepsıler çok değerli. Anlatıyordum: "Sokaktan artık öyle eski eşyaya yeni tabak çanak ve- ren satıcılar geçmıyor" dedim. Siran Hanım: "Bizim Yedikule'den hâlâ geçer..." dedi. Zaten Sirkeci'den trene bının, istasyonlar ilerledik- çe, çocukluğumun istanbul'u yine başlar gibi olur. Bakırköy'ü geçınce durum farklı: Yeniden afırtafıriı ls- tanbul başlıyor. Sanmam kı oralarcjan ^abak çanak- çılargeçsin... '' '' Istanbul'un bir de afır tafırını kaybetmiş semtleri var. Benim oturduğum Şışli öyle. Lüküs Hayat'm Şiş- lı'si değil artık. Bir zamanlar yüksek sosyeteye hitap ettiği sanılmış apartmanlar çökkünlük döneminde. Şişli bugün kentlilikten taşralılığa göçüyor. Sirkeci hattındakı semtlerde de yoksulluk alıp yü- rümüş ama, çok tuhaf, 'taşralılık' göze çarpmıyor. Kentin eski terbiyesı bütün varlığıyla hüküm sürüyor. Lüküs Hayat'ı andım; Rey Kardeşler'm operetlen de müzikli sahne eserlerinı sevmemizde kimbilir ne kadar hizmet vermiştir. Bızim kuşak yalnızca Deli- Do/u'yla Lükus Hayat't ızleyebildi. Oldum bittim Ha- va-Cıva'y\, Alabanda'y\, ötekilen merak ederim... Takvimde /; Bırakan: "Eve dönmüştün. Eve dönmüştüm. Anahtanmla s- es etmeden kapıyı açmıştım. Sofadayken; sen misin? dedi annem. Yeni mi gelıyorsun yoksa? Sağdın da- ha ve annemdin. Hayır, dedin sesini değiştirerek." Ta- nk Dursun K., Aşk Allahaısmartadık, Bilgi Yayınevi, 1993. Yılmaz Akkılıç'lan yeni kitap • BURSA (AA) - Gazetecı-yazar Yılmaz Akkılıç tarafından kaleme alınan ve Bursa'nm Kurtuluş Savaşı yıllanndaki durumunu konu alan "Kurtuluş Savaşı'nda Bursa" kitabı. "65. Yıl Kurtuluş Şenliği"nde okurlanna ulaşacak. Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Genel Sekreteri Ekrem Banşık, yaptığı yazılı açıklamada. Akkılıç'ın kitabının, Kurtuluş Savaşı yıllanndaki Bursa konusunda halkı aydınlatacağını belirtti. Ulusal değerlerin ve ulus olma bilincinin pekiştirilmesinde bu tür eserlenn önemine değinen Banşık, bu inançla kitabın yayımlanmasının vakıfça üstlenildiğini bildirdi. K Ü L T Ü R » ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle