Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5AĞUSTOS1997SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
İNSANLAR. SOKAKLAR ve ŞEYLER ENtS BATUR
Ün: Bir paradoksun içkesitleriBiri dûzgünce (Damian Pettigrew,
"Balthus: Aynanın Öteki Yakasında",
1996), öbürü bence mat (Benoit Jacqu-
es, "Jerome David Salinger", 1996) i-
ki belgesel filim çalışması. notlannı
1989'da almaya başladığım bir dene-
menin fitilinı yeniden ateşlemeye yet-
ti.
"Toplumsal figür" olarak yazann,
sanatçının uzun, inışli çıkışlı bir tarihi
olduğunu görüyoruz. 'Ün sıkıntısTnın
tekvin noktası gerilerde: Erostratos
olayı herhalde bir ilk örnek değıldi:
Adını duyurmak. kalıcı kılmak. 'ölüm-
sûz'leştirmek toplum kadar eski bir tut-
ku olsa gerek. Dante'de aynmlaştınl-
mış dökümüne rastladığımız şan, şöh-
ret, şeref üçgenine ait durumlar, Orta-
çağ'ın konuyu alımlayışı üzerine çar-
pıcı bir görünüm koyuyor ortaya. Ge-
ne de, çağımıza gelirken, yaklaşırken
koyulaşıyorsancı: XIX. yüzyıldan baş-
layarak ün etmeninin güç kazanması-
nın belirgin nedeni, devreye 'medya
hilkatı'nın girmesi. Fotoğraf, gazete,
'kültür ortamı'nın birkentsoylu uzamı
olarak biçimlenip genişlemesı önce;
'sessd-görseT dönemin açılması sonra,
bu olgunun iki kutup odağında şaşkın
bir patlama yaşanmasına yol açıyor.
Baizac, Zola, Tolstoy mektuplannda.
günlüklerinde açıkça dile getıriyorlar:
Üne kavuşmak, para kazanmak (Tols-
toy zaten zengin olduğu için pek aldır-
mıyor buna), erkin olmak büyük hedef-
leri. Eugene Sue. Alexandre Dumas,
Walter Scott gibi küçümsedikleri ya-
zarlann bu hedefe ulaşmış olmalan et-
kiliyor onları: Baizac, bukaymanın ge-
rekçelerini tam anlayamadan ölüyor;
Tolstoy, gençlik hırslanndan annma-
sını sağlayan bir mistik bölgeye kayı-
yor; Zola hedefine ulaşıyor. ama ne pa-
hasma: Bunu kavrayacak vaktı olmu-
yor. Bir de. "Fame Hall" uyla Poe var
geçen yüzyılda, Amenka'da yaşana-
cak gelişmelerin bahtsız öncüsü: "Ma-
gaan"in ilk kurbanlarından bın, hem
de ilk yaratıcılanndan biri -öncü olma-
nın, o alanda bile bedeli ağır. Yeni yüz-
yıl açılırken, eski yüzyılın ana figürle-
rinden Rodin'e bakarak Rilke'nin ifa-
de ettiği, daha önce de değindiğim te-
mel gözlem: "Ün, bir insan hakkında-
ki yanlış anlamalann toplamı"ndan
oluşan cıva gerçeklik: Tutmaya kalkı-
şın, elinizden hemen (nasıl) sıvışacak-
tır.
Skandala tutunmak
Modernler de sorguladılar konuyu;
konunun içinden, ötesınden kendileri-
ni sorguladılar. Ama Tolstoy (30 yaş
öncesınde: "Bana büyük ün verilsin,
karşıhğında en büyük erdemimi vere-
yim") ya da Zola kadar acık olamadı-
İar: Canetti'de, Camus'de sis vardır. ün-
den söz ettiklerinde: Ikisi de çok genç
yaşta gelen bir "nimet"i bir tür soğuk-
kanlılıkla çözümlemeye çalışırlar. Bir
ölçüde Sartre itiraf eder. Time"a ka-
pak olma (40'ında ulaştığı hedef) iste-
ğinin altında yatan toplumsal öc alma
isteğinin dozunu, o da hedefin negatif
cehresine dikkat çeker. çekilir: "Şöh-
ret, bana kin olarak geri döndü", de-
miştir, "Varoluşçuluk Bir Hümanizma-
dır" konferansının ardından kendisıne
dünyanın dört bir yanından çevrilen
sahne ışıklanna gönderme yaparak. O
kadar -sınırsız- istenmiştir ki Ün, geti-
receği yalnızlık göze alınmıştır, aslın-
da: Serzeniş gerçeksi değildir.
Nereden bakılsa. Sartre'ın ve ben-
zerlerinin ün ve parayla ilişkilerinde
hâlâ bir hesaplaşma dürtüsünün yer et-
tiği söylenebilirdi, öte yandan: Sınıfla-
nvla aralarında karşılıklı bir nefret ha-
>alinger'ın biyografı
Ian Hamilton'ı dinledim
ve ona hak verdim:
Kendisini bir avcı (her
biyograf biraz öyledir),
konusunu av (biyografisi
yazılan her insan biraz
öyledir) saymış
başlangıçta: Seyrek
rastlanan, nadide bir av.
Kitabı çıktığında
Salinger onu mahkemeye
verdi (o sıralarda
Gergedan'da adım adım
izlemiştik o serüveni),
Hamilton ustaca koydu
durumu: Av ile avcı yer
değiştirdiler (bazen
öyledir).
Genç Salinger (küçükkare). İkiyılönceçekiten fotoğrafinaSalingeröfkeleniyor. Thomas Pyhchon'un 1955'tekifotoğrafi.
ritası çıkanldı. Cebinde tomarla paray-
la sokağa çıkan filozof, aşamadığı bir
güvensizlikten söz ediyordu gerçi, ama
buradan başka yorumlara açılmak ola-
naksız sayılmazdı -'para', aynı kökten
gelse ve aynı hedefi nişanlasa bile, öz-
erk bir deneme gerektiriyor diye dûşü-
nüyorum.
Bir sonrakı aşamayı. kutuplaşma be-
lirlemiştir. Bır uçta, ün neredeyse do-
ğal, mekanik bir talep haline gelmiş,
hülyalı ve romantik bir ölümsüzlük dü-
şünün yennı dünyevı bir denklem al-
mıştı. Balthus. zengin bır aileden gel-
natçı'yı, Yapıt'ı. mal statüsüne taşımak
zorunda bırakan bir dizi işlem: Çarkın
nasıl döndüğünü bilıyor herkes, bütün
yapılabilecek olan dişlilerin arasına
bütünüyle girilmediğini kanıtlayacak
kişisel sözümona kacamaklar: Öbür
uç, öbür kefe gösteriyor, kaçılacak yer
bırakmıyor dizge.
Avcı av olunca
Ün, para, başan üçgeni bır döneme
dek, karşıt üçgenle yaratıcı ınsanlan
sıkıştırmış, çekmiştı: Van Gogh başka
bir örnek gerektirmeyecek ölçüde ke-
leyen. arttıran etmenlerin başında sak-
lanmalan geliyor. Ünlü olmayı istemek
bir paradoks ise, ünden kaçınarak da-
ha da ünlü olmak çifte kavrulmuş pa-
radoks. Kendı payıma, çoğunun içten
olduklanna inanıyorum. Verdiğim ör-
neklerin arasında, bana daha sahicı gö-
rünen tavırlar var -başta Beckett: Işin
gereği fotoğraflan, filmi çekilecekti
besbelli, abartılı davranmadı, ama me-
safeyi koydu: Yapıtını kendisinden bü-
tünüyle ayırmayı başardı.
Saklananlann aynı oranda başanlı
olamadıklan. aşınlığa \aran boyutlar-
1963'ten bu yana görünmeyen, görülmeyen
Thomas Pynchon'm durumu da aynı,
hatta biraz da şüpheli: Insanlar, hiç değilse, 30
yıldır yeni bir yapıtı yayımlanmayan
Salinger'ın yazıp yazmadığını merak edebilirler,
doğal bir ilgi bu; Pynchon için geçerli olmayan bir
durum:,O, belli aralarla, yeni romanlar
yayımlamayı sürdürüyor, ilgi duyulan yapıtı değil
kendisi daha çok, bu ilginin en belirgin
nedeni saklanması tabii.
mesine karşın parasız kaldığını, res-
samlığını sürdürebilmek için pek çok
yan işe gırip çıktığını anlattı kendi ağ-
zından ve ekledi: "Anladım ki, para
kazaıup ressam olarak yaşamam için
ünlü olmam, ünlü olabilmek için skan-
dal çıkarmam gerekiyordu, ben de onu
yaptım" - 88 yaşında, pek çok maske-
sını ındirmeyı kabul ettiği, istediği bir
anda çıkagelen sözleri anonim bir ger-
çeği yansıtmıyor mu? Uç noktasmı
Warholda, "beşdakikaJığınaherkesin
ünlü olacağı", olmak istediği medyatik
bır dönemde bulan bu gerçek, kutup-
lardan birinde açıklık kazandı: Adver-
tising+Management: Success. (Bu
kavramlan başka dillere çevirmek ge-
reksizdır).
Gülüp geçmek. hor görmek, hafife
almak hiçbir şeyi çözmeyecek: Yara-
tı'nın etrafında yeni bir kutsal hale
dönmeye başladığında, kimseye kur-
tuluş yolu sunmayan bir mekanizma
egemenliğini ilan etmiştir: Yazar'ı. Sa-
sin bir koşuldu. Ya kazanacak ve yeni-
lecek, ya yenilecek ve yenileceğiz.
Üçüncü seçenek, usul usul devreye gir-
dı: *Muhafaza"mümkünolamazmıy-
dı?
Kendini korumayı başaranlar
Üne, başanya, paraya karşın kendi-
ni korumayı başaran, bu yüzyılda doğ-
muş yaratıcılar oldu. Kimileri. yapıt
vermenin dışında hiçbir şeye izin ver-
mediler (Beckett), kimilen fotoğraf
çektırmeyı bile yadsıdılar (\1ichaux.
Blanchot, Prag'da tutuklanana dek
Derrida), kimileri düpedüz sırra ka-
dem bastı (Salinger, Pynchon). Kendi-
lerini, hayatlannı ayırmak, mahfuz tut-
mak istiyorlardı. Rahatbırakılmadılar:
Salinger'ın iki yıl önce çekilen fotoğ-
raflannda haklı bır öfke okunuyor.
Gene de, onlannkisi Ün'den kaç-
mak. kaçınmak ne kadar sayılabilir.
tartmalıyız. Her şeyden önce. hepsı
çok ünlü insanlar zaten. Ünlerini bes-
da dikkat çekmelennden, daha doğru-
su ilginin yapıttan çok şahısa yürüme-
sine yol açmalanndan belli. 'Salin-
ger'ın biyografı Ian Hamilton'ı dinle-
dim ve ona hak verdim: Kendisini bir
avcı (her biyografbiraz öyledir), konu-
sunu av (bıyografisi yazılan her insan
biraz öyledir) saymış başlangıçta: Sey-
rek rastlanan. nadide bir av. Kitabı çık-
tığında Salinger onu mahkemeye ver-
di (o sıralarda Gergedan'da adım adım
izlemiştik o serüveni). Hamilton usta-
ca koydu durumu: Av ile avcı yer de-
ğiştirdiler (bazen öyledir).
1963'ten bu yana görünmeyen, gö-
rülmeyen Thomas Pynchon'ın duru-
mu da aynı, hatta biraz da şüpheli: İn-
sanlar, hiç değilse. 30 yıldır yeni bir ya-
pıtı yayımlanmayan Salınger'ın yazıp
yazmadığını merak edebilirler, doğal
bır ilgi bu; Pynchon için geçerli olma-
yan bir durum: O, belli aralarla, yeni
romanlar yayımlamayı sürdürüyor, il-
gi duyulan yapıtı değil kendisi daha
çok. bu ilginin en belirgin nedeni sak-
lanması tabii.
Ister istemez, işin içinde stratejinin
payı olup olmadığı sorusu doğuyor o
zaman. Ün sağlamanın sağlam bir yo-
lu, şınngaya yüksek dozda gizem yük-
lemekten geçmiyor mu?
tki kutup arası durup düşününce: Ya-
şarken bu sorunlardan uzak durmanın
tek olur noktası var: Pessoa'nın sandı-
ğı, kişinin bu tür denklemleri ölümü-
nün sonrasına ertelemesinde altın çö-
züm görülebilir mi? "Pessoa'nın San-
dığı", bir başka denemenin başlığı, a-
ma şimdi oraya açılmak istemıyorum.
Üçgenin dördüncü kenan
Ün-para-başan üçgenınde ilginç ba-
zı sapmalara. önlemlere rastlanıyor,
onlara "Babfl Yazılan"ndaki "Takma
Kimlik"te değinmiştim: MŞE'den
Emile Ajar'a epey örnek var arkamız-
da. Kendimi bir ölçüde, zaman zaman,
hepten bir başkası kılabilir miyim?
"Yük"ün bir bölüğünü ona sırtlatabi-
lir miyim -hiç değilse bir süre? Yarar-
lı olduğu durumlar görülüyor, hiçbir
işe yaramamış çabalar da.
" Yük" dedim ya, ün türdeş bır ger-
çeklik kesiti çıkarmıyor karşımıza.
Üne kavuşamadığı için ölesiye mut-
suz, üne ka\Tiştuğu için ölesiye mutsuz
olmuş ınsanlar biliyoruz: Yazarlar, sa-
natçılar arasında da.
Kişinin bu konuda kayıtsız, aldınş-
sız olduğunu ifade etmesi bence bir
inandıncılık taşımıyor. Yapan ve ulaş-
tıran insan bekler, bekliyor demektir.
Nedir beklenen? Üçgenin bir kenany-
la (diyelim başan), iki kenanyla (diye-
lim ün ve para), yetinenler vardır, üç
kenan birden hedefleyenler vardır: Bi-
riyle, ikısiyle mutlu olamayanlar. Pes-
soa, sandığına baktikça başardığına
inanmış olmalıydı -para sonra kime
gitmiştir bilemiyorum. ama ün ona
dönmüştür. Ün ve para istemiş olsay-
dı, onlara ulaşabilırmiydi yaşarkenay-
n, yaptıklannı sandığa yerleştırmekle
yetinmezdı. Ün ve başan kazanıp pa-
rasız pulsuz ölen pek çok yaratıcı ol-
muştur: lşte Joyce, işte Musil. Üçgenin
bu iki kenan ile ilgilenen, yalnızca on-
lara yatınm yapan kişiler giderek azal-
mıştır: Para için ün gerektığını Balt-
hus söylüyordu filmde, o ki bunu ba-
şarmıştı -ama "başan" kazandığını bil-
mese bunu söyleyebilir miydı, san-
mam. Bu tür örnekler de azaldı şüphe-
siz: Şimdi ünlü ve zengin, "başan "dan
bunu anlayan bir ortamda bunun başa-
nsı olduğuna inananlann çağındayız -
oysa burada "iç başan "dan söz edıyo-
rum. ettim ben: Öyle bir başan ki, in-
sanın hayatında bozguna mal olabilir,
olmuştur.
Hayat bambaşka ölçülere açık
Pazar-dünyanın, yaratıcılığı da ka-
fese tıkması acı elbette. Üçgenin ke-
narlannın arasında kapatılmış olmak.
Ben dışındayım bütün bunlann, hiç mi
hiç ilgim yok diyen kişi durum üzerin-
de düşünmüyor, kaçınıyor demektir.
Kendi payıma, bana doğru görünen
yaklaşım. kişinin hangi kenara daha
ölçüsüz bir istekle baktığını anlaması,
pusula ayannı ona göre yapması. mut-
luluk eşiğıni özenle saptamasıdır. Se-
neca haklıydı: Ölüm'ün olduğunu öğ-
renir öğrenmez hayattan çekilmeye ka-
rar vermemişsek, burada bulunmamı-
zın tek nedeni mutlu olmaktır.
O zaman, üçgenin ille de üç kenan
olacak diye bir kural koymayabiliriz:
Hayat bambaşka ölçülere açıktır. değil
midir?
Beşinci yaşında derginin yayın serüveni
GülDiken 'deRoland Topor
Kühür Servisi - Turgut Çe\iker'in
yayın yönermenliğinde çıkan dört
aylık mizah kültürü dergisi Gül
Dıken'ın yaz sayısı çıktı. 13.
sayısıyla beş yaşını dolduran
dergınin giriş yazısında bugüne
uzanan yayın serüveni
dsğerlendiriliyor. Gül Diken bu
sayısında iki
konuya ağırlık
\eriyor: Kısa
sire önce ölen
Fransız mizah
ustası Roland
Topor ve
Kıbns Türk
Karikatürü.
Roland Topor
tölümünde
Topor'un
k
\>-aköpen,
krli Yersiz,
TürkTütünü.
\aşamdan Bir
kesit,Şiş
Saptayıcısr
başlıkh
larikatürlerine, "Ölüm ve Ressam"
başlıklı şiirine, "Yatağımda Bir
Ceset" başlıklı ölümünden üç gün
cnce vazdığı metnine, Necati
\b»a"nın Roland Topor portresine.
ferit Edgü'nün "Dostum Topor
Oldü. Tann'nın Çekeceği Var",
Vüksel Arslan'ın "Ferit Edgü'ye
Topor İçin IMektup" ve Manuel
Gasser'in 'Topor' başlıklı
Roland Topor
yazılanna yer venlıyor.
Yunus Koray "yüzü açık bir kapah
çarşı, gövdesi infilak- benzersiz bir
karikatür, bir dişi tehlike"
dizelerivle başlayan şiiriyle Suna
Pekuysalı anlatıyor sayfasında.
Koray'ın yazısı Necati Abacı'nm
çizdiği portre ile süsleniyor.
Mehmet Ali
Kıhçbay ise
'fktisadın Komiği'
başlıklı yazısıyla
katılıyor dergiye.
Gül Diken bu
sayıda aynca
"Felsefi Açıdan
Gülme ve Mizah'
başlıklı yeni bir
yazı dizisine
başlıyor. Semih
Gümüş'ün Ferruh
Doğan'ın çizgi
dünyasını
değerlendirdiği
dergide Doğan'ın
karikatürlerine de
yer veriliyor.
Philippe Jones "Daumier'in
Taşbaskılannda Kadınlar", Carlos
Casrilla Del Pino da 'Vasquez de
Sola'nın Portrelerinde Kişi ve
Kişilik" başlıklı yazılanyla katılıyor
Gül Diken "e. Kıbrıs Türk
Karikatürü bölümünde ise Hüseyin
Çakmak ve Turgut Çev iker
değerlendirmelerini
aktanyor okurlara.
Akdeniz ışığıyla resimler, siirler ve Iskenderun'a uzanan bir yolculuk
'P Dergisi 'nde Akdeniz rüzgârlan
Kühür Servisi - Üç ayda bir yayım-
lanankültürveantikadergisi 'P'ninyaz
sayısı çıktı. Dergi bu ayki sayısını, ça-
ğımızın düşünce ve sanatını derinden
etkileyen, neredeyse tüm denızcılerin
merakla incelediği Akdeniz uygarlıkla-
nna ayınyor.
Orhan Duru 'Piri Reis ve Akdeniz:
Kitab-ı Bahri>e İle Bir Yolculuk' baş-
lığındaki yazısında, Kitab-ı Bahri-
ye'nin yol göstericiliğinde Çanakkale
Boğazı'ndan demır alıp Akdeniz kıyı-
lannı dolaşarak Iskenderun'a uzanıyor
ve Piri Reis'in gemisinin dümen suyun-
da bir mavi yolculuğa çıkanyor okur-
lan.
Cihat Soyhan "Çanakkale"den Pupa
Yelken' başlıklı yazısında ise, 17. yüz-
yıl sonlanndan 20. yüzyılın başlanna
kadar Çanakkale yöresinde yapılan
'Çanakkale Senuniklerinde Kahon
Motifli Tabaklar'ı aynntılan ile anlatı-
yor. Soyhan'ın yazısı aynca, Çinili
Köşk, Akdeniz Medeniyetleri Müzesi
ve Sadberk Hanım Müzesi'nde yeralan
gemi motifli tabak resimleriyle süsle-
niyor.
Ferid Edgü 'Akdeniz IşığT başlıklı
yazısında tanh öncesinden moderniz-
me uzanan bır zaman diliminde, Akde-
niz olgusunu ırdeliyor ve Henri Matis-
se, Andre Derain, Roul Dufy, Albert
Manjuet, PabJo Picasso. Nicolas de Sta-
el gibi ressamlann resimlennı. Rafad
Alberti, M. Cevdet Anday, Ömer Hay-
yam. Cesare Pavesse. B. Rahmi Eyü-
boğju, Charies Baudelaire, Rene Char,
Fernando Pessoa, Oktay Rıfat, Lawren-
ce Durrell, Orhan Veli, Konstantinos
Kavafis gıbı şairlerin de şiirlerini bu-
luşturuyor yazısında.
Celal Üster'in 'Patek Philippe Müze-
si'nden Ünlülerin Saatleri' başlıklı ya-
zısında ise, saatin geçmişten günümü-
ze kadar olan serüveni anlatılırken,
Kraliçe Victoria, Charlotte Bronte, Al-
bert Einstein, Marie Curie, Çaykovski,
Tolstoj ve daha birçok ünlü ısmın kul-
landıklan saatlerde tanıtılıyor.
Dergide yeralan ilginç yazılardan bi-
ri de Jean Richepin'in kaleme aldığı
Sultan II. Abdülhamit Müzayedesi. Ya-
zıda, 1911 yılmda Sultan II. Abdülha-
mit Selanik te sürgünde iken Paris'te
düzenlenen ve sanat çevrelennde bü-
yük yankılar uyandıran bu müzayede-
nin ilginç öyküsü anlatılıyor ve müza-
yedenin kataloğundan yola çıkılarak II.
Abdülhamit'in mücevherleri, inci kol-
yeleri, takılan, saat ve değerli taşlan ta-
nıtılıyor.
Derginin bu sayısında aynca, Doğu
tutkunu Pierre Loti, Loti araştırmacısı
Alain Quella-Villeger'nin kalemınden
anlatılıyor okurlara. Pierre Loti'ninar-
tık bir müzeye çevrilmiş evi ise Nedim
Gürsel'in izlenimleriyie tanıtılıyor.
Ferid Edgü'nün çağdaş Türk resmi-
nın ustalanndan Nejad Devrim'in so-
yut- öncesi ve soyut-sonrası dönemle-
nnden manzaralannı yorumladığı 'Ne-
jad'ın Kentleri'nde başlıklı yazısı ve
Raffî Portakal'ın müzelerde ve evlerde
sergilenen yapıtlann, gelecek kuşakla-
ra sağlıklı biçımde kalabilmesı için ne-
lere dikkat edilmesi gerektiğini anlat-
tığı 'P Kitaplığı' da dergide yer alan di-
ğer yazılardan.
'P Dergisi' bu sayısında aynca, okur-
lan için 'Küçük Ansiklopedi' başlığın-
da bir bölüm başlattı. Sanat ve antika
değeri taşıyan yapıtlann tüm özellikle-
rinin, uzmanların kalemınden okuna-
bileceği bu köşede, bu ay. Mesut Hak-
güden'in kalemınden 'Tophane Sanaü
ve Lüleci Çamuru" anlatılıyor.
Fela AIDS'ten öldü
• Kühür Servisi -
Afrika Müziğinı
dünyaya tanıtan
Nıjeryalı
müzısyen Fela
Anikulapo-Kutı. 3
ağu^tos pazar
günü 58 yaşında
AIDS'ten öldü.
Fela'nın doktoru
yaptığı
açıklamada.
sanatçının bu anı
ölüm nedenınin
kalp yetmezliği
olduğunu, ancak Fela'nın vücut direncinin AIDS
nedeniyle çok zayıfladığını belırrti. Nijerya'da son
20 yılda pek çok kez tutuklanan. hapse atılan,
sürgüne gönderilen ve manyuana savunuculuğu
yapan Fela, 1959 yılında Londra'da kurduğu grubu
ile caz dünyasında ısım yapmış \e müzik yaşamı
boyunca Afhka ritmleri ile cazı bırleştirerek birçok
esere imzasını atmıştı. Yorumcu, besteci ve
saksofoncu Anikulapo-Kuti. hayranlan tarafından
Fela olarak adlandınh>ordu.
İdil Kültür Merkezi'nde bu ay
• Kühür Servisi - İdil Kültür Merkezı agustos ayı
etkınliklerini sınema göstenmlenne ayırdı.
Merkezin gösterimleri kapsamında 'Nixon' (5. 6
ağustos), •JFK" (7, 8, 9 agustos), "Babam İçin' (10.
11. 12 ağustos). 'Robin Hood" (13, 14, 15 ağustos),
'IşıklarSönmesin' (16. 17, 18 ağustos), 'Full Metal
Jacket' (19, 20, 21 ağustos), •Yağmurdan Önce' (22,
23, 24 ağustos), 'Beyaz Diş' (25, 26, 27 ağustos),
'E.T' (28, 29. 30, 31 ağustos) adlı filmler
izlenebihr. Filmler hafta ıçi saat 15.00 ve 19.00'da.
hafta sonu da 13.00. 16.00 ve 19.00'da
izlenebihr.^/ 32 19)
Selçuk Erdem'rJen Karikatürtep-1'
• Kühür Servisi - Haftalık
kankatür dergisi Leman
çızerlerinden Selçuk
Erdem'in Kankatürler-1 adlı
kitabı Parantez
Yayınlan'ndan çıktı. Yerele
ve güncele bağlı kalmayan
e\Tensel bakış açısı \e usta
çizgisiyle tanıdığımız
Erdem. bızlere bugüne dek
yayımlanmış. olan
karikatürlennden bir seçkı BJhg* ıı
;
j «a
sunuyor bu kitapta.
Asmalımescirte yaz karması
• Kültür Servisi- Fatoş Akagün (he>kel). Vluzaffer
Akyol. Muhammed Aliev (seramik), Bahadır
Boysal, Hüsnüan Çevik, Mehmet Ekiz, Habib
Gerez. Helena Holoman (fotoğraf), Muvaffak İren,
Ekrem Kahraman. Gülden Kut, Ahmet Rıza. Sevim
Yeşilbursa Asmalımescit Sanat Galerisi'nde
düzenlenen yaz karmasında bır arava geliyor. Sergi
10 eylül tarihine dek görülebilir. (249 69 79)
Kemal Demirel'in yeni kitabı
• Kültür Ser>isi- Kemal Demirel'in In^anlar
Üzerine ile İnsan ve Dünyası adlı denemelerinden
oluşan "Tann'nın Onuru İnsan' adlı kitabı Yankı
Yayınlan'ndan çıktı. Yaklaşık 30 yıldır edebıyat
dünyamızın içinde yer alan Demirel'in, 'Evimızin
Insanlan' adlı yapıtı Piano Piano Bacaksız adıyla
sınemaya da uyarlanmıştı.
Demirel'in bu son kitabı. 20 yüzyılın onurunu
kaybetmek üzere olan ınsanına özgürlüğünü ve
kendini tekrar bulması için bir çagn
niteliğinı taşıyor. Demirel. toplu denemelennin
yer aldığı son kitabında aynca kahramanlıktan
inanca. bağımlılıktan paylaşmaya kadar yaşama
dairpek çok konuyu ışlıyor
Octavio Paz kanseı* tedavisi
görüyor
• Kühür Servisi-
Nobel ödüllü ünlü
Meksikalı şaır
Octav io Paz
önümüzdeki günlerde
Meksika'da Askeri
Merkez
Hastanesı'nde kanser
tedavisi görüyor. 63
yaşındakı şaınn
geçen hafta hastaneye
kabul edılmesine ve
kemoterapi tedavisine başlanmasına karşın hastane
yetkilileri, Paz'ın hastanelerinde kalıp kalmadığı
konusunda herhangi bır açıklama yapmıyor.
Yazdıklanyla çeşitli kesımlerin
tepkisini çeken Octavio Paz 1990 yılında Nobel
ödülükazanmıştı.
Stockholm'de Strindbepg
Festivali
• STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Stnndberg
Festivali bu yıl 4. kez Stockholm'de düzenlenıyor.
Daha çok bır halk şenliği şeklinde olması
tasarlanan festival 23 ağustos-7 eylül tarihleri
arasında gerçekleşecek. ts\eç'in ünlü \azan,
ressamı. fotoğraf sanatçısı Strindberg halen müze
olarak korunan Mavi Kule adlı evinin çevresinde
düzenlenecek gösterilerle anılacak.
Dans ve müzik gibi pek çok etkınliğin
yer alacağı festivalde Strindberg'in
fotoğraflan ve bazı tablolan da sergılenecek.
Lionel Hampton Nice'te
• Kültür Servisi - 91 yaşındaki cazefsanesi Lionel
Hampton Riviera Caz Festivali'ne katılmak
amacıyla Nice'e gitti. Hampton'ın 18 kışılik
orkestrasıyla katılacağı konserleri yakın dostu
Amel Hakem düzenledı Sanatçı Amenka'da
konserler vermeyi sürdürmesine karşın
uzun süredir Avrupa'ya gelmiyordu.
Güçlükle yürüyen ve çoğunlukla tekerlekli
sandalye kullanan sanatçı, yann ve perşembe
günleri hayranlanyla buluşacak.
Mark Ravehill'in ilk yapıtı
Götebopg'da sahneleniyor
• GÖTEBORG (Cumhuriyet)- İngiliz piyes yazarı
Mark Ravehill'in ilk yapıtı olan ve Out of Joints adlı
tiyatro tarafından sahnelenen "Shopping and
Fucking' dünya rurnesini
Göteborg'da noktalıyor. İngiliz eleştırmenler
tarafından yüzyılın en büyük tıvatro olayı. çağdaş
bir klasık yorumlanyla övülen oyun A\ ustralya.
Kuzey Amerika ve Israıl'i dolaştıktan sonra 16-17
eylül tarihlerinde Göteborglu izleyicilerle
buluşacak.