Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitimin Anlamı
PAKİZE TÜRKOGLU g
"..Bilgisiz insanlargericilikten, uyuşuk-
luktan ayrılmak istemiyor diye onların dün-
ya görüşüne mı katılacağız... Aydınlardan
kendi çocuğunun cahil kalmasına dayanabi-
len çıkar mı?.." (I)
^ ^ 973'te yasallaşan ama tam olarak uy-
M gulanamâdığı içın günümüzde iyice
I öneçıkan 8 yıllık zorunlu eğitımkonu-
• su, karşı olanlarca Silahlı Kuvvetler'ın
I ve kitle örgütlerinin dayatması olarak
_.&- görülüyor. Bir dayatma olduğu doğru-
dur ama. bu. her şeyden önce toplumdaki gelişme-
lerin ve nüfusun yüzde 35'i olan 15 yaşın altında-
ki çocuklanmızın çağdaş eğitim beklentisinin da-
yatmasıdır. Kimi kesimlenn ipin ucunukaçırmak-
ta olduğumuzu görüp yetkilileri uyarması. yeni
hükümetin bu uyanya kulak vermesi sevindirici-
dir.
Yurttaşlannı çağdaş gtiişmeler doğrultusunda
belli bir eğitimdt'n geçirme zorunluluğu devletin
başta gelen görevidir, boynunun borcudur. Yalnız
yasa çıkanp fırsat tanımayla yetinmeyip. hizmeti
yurttaşın ayağına götürmek zorundadır. 'Zorunlu'
olmanin bir anlamı budur. Bu hak, anayasayla gü-
vence altına alınmıştır. Bir ya da bırçok kişi çıkıp,
"Olanak sağlanmadığı için ilköğretimden yoksun
kaldım" diye yargıya başvursa nasıl yanıt verile-
ceği denenmiş değil. Ancak bu gibilerin devletten
alacakh olduklan yadsınamaz bir gerçek.
"Zorunlu" olmanın başka bir anlamı ana-baba
ve çocuklar içindir. devletin tamdığı eğitim firsa-
tı ve olanağından yararlanmak her çocuğun hakkı
olduğu gibi görevidir de. Zorunlu eğitimini bitir-
medcn. "Ben artık okumak istemr.orum" deme-
mesi gerekir. Ana-babalar çocuklannın bu aşama-
yı tamamlamasından sorumludur. Bu konuda yap-
tinmlar (müeyyıdeler) vardır. Gerektiğinde yöne-
timler vaptınmlan uygular. Köy Enstitüleri döne-
minde Inönü bile bu işe katılmış, ilköğretimde öğ-
rencı devamı için demecler vermiş, yönetici ve
ana-babalan uyarmıştır. Döneminde fkinci Mah-
mutda "okulu bitirdi" belgesi olmayanın hiçbir işe
alınmaması yaptınmını getirmiştır. Bir başka zo-
runluluk, öğrenim süresinin uzatılmasıdır. Çağdaş
gelişmelerin yarattığı dev teknoloji ve çoğalan bil-
giler dünyayı küçültmekte, toplumlann üstûne yü-
riiyerek bu hıza ayak uydurmaya zorlamaktadır.
Eğitimin görevlerinden biri, bireylere bu hızlı gi-
dişin alt bilgilerini, ön alışkanlıklannı ve kültürü-
nü vermek, gelişmeleri kendinin ve toplumun mut-
luluğu için kullanabılecek donanımı kazandırmak-
tır. Bu nedenle zorunlu eğitimin abece (alfabe) öğ-
retmenın dışında önemli bir işlevi vardır. Bu işlev.
hem orta öğrenime hazırlamada hem de üst öğre-
nim görmeyecekleri nitelikJi elemanlar olarak iş
alanlanna yöneltmede büyük önem taşır. Bu ne-
denle dünyada zorunlu eğitim süresi 18 yaşlanna
kadar uzatılmaktadır.
llkögretimi 5 yılda kalmış 5-6 ülkeden biri olan
Türkiye'nin 1973'te bu gerçeğin aynmına varma-
sına karşın, yıllardan beri savsaklanmasınm asıl
nedeni önûndeki iki engel olmuştur. 1950'li yıllar-
da siyasal nedenlerle Köy Enstitülerinden cayılır-
ken, bir yandan sistem dışı seçkınci eğitime (ya-
bancı dille öğretim), bir yandan din eğitimine
(imam-hatip) ve onların yan kuruluşlanna (kolej
hazırlamakurslan, Kuran kurslan), yakayı kaptır-
dığımız için yığınlann yaşamsal olan temel eğiti-
mi gözardı edilmıştir ne yazık.
Dünya çapında bir ilköğretim düzenleyicisi olan
eğitimcimiz L Hakkı Tonguç "geniş anlamlı mo-
dern ilköğretim*'den geçmeyen toplumlarda tüm
öteki çabalann, üst öğrenim düzenlemelerinin bo-
şa gideceğini söyler. Bunu yapamayan toplumlar-
da çağdaş yurttaşlar yetişmeyeceği gibi iyi bir mü-
hendis. iyi bir politikacı vb. elemanlann da yetiş-
meyeceğini vurgular. "Bu ülkelerde gerçek yete-
nekler kenarda köşede sönüp giderken, toplumu
yönetenkr belli kesimlerden gekliğinden halk yö-
netimi bep lafta kalmış, hiçbir zaman hayata geçi-
rflememiştir'' der. Batı'nm, eğitimi din kuruluşla-
nnın elinden alarak, geniş anlamlı modern ilköğ-
retime geçmede büyük savaşımlar verdiğini, kur-
duklan hukuk devletiyle halkın zorunlu eğitimini
güvence altına alıp "laik okuT sistemini seçtikle-
rini; varsıl, yoksul. dindar herkesın bu eğitimden
geçmesinin ekmek ve su kadar önemli bir temel
gereksinme olarak görüldüğünü anlatır (2). Mo-
dern anlamın içinde elbet süre uzatılması da var.
1935'te göreve geldiğinde, J. Devvley'ın önerisiy-
le önceden yapılan köylerde 3, kentlerde 5 yıllık
ilkokul düzenlemesine karşı çıkar. Zorunlu eğiti-
min her yerde 5 yıl olması Köy Enstitüleri yasa-
sıyla gerçekleşir. Köy bölge okullan uygulamasıy-
la. köylere yönelik 8 yıllık eğitimin başlatıldığı
görülür. 1960'ta ölümünden 5-10 gün önce hazır-
layıp, anayasada yer alması içın yetkili meslektaş-
lanna verdiği "zorunlu eğitimtaslağı''nın en başın-
da sürenin 8 yıla çıkanlması, nıtelığin tekniğe yö-
nelık olması gibi maddeler var. "Halk böyle isti-
yor" diyenlere de yazının başlığındaki yanıtı veri-
yor.
Günümüzde Cumhurbaşkanı'nın da bu belirle-
yicilere parmak basması. 8 yıllık zorunlu eğitim
uygulamasına devlet adına sahip çıkması, hüküme-
tin bu konuda kararlı olması, geç de olsa ülkede
birçok gerçeğin anlaşılmakta olduğunu gösteriyor.
8 yü uygulaması ne getirecek?
Ülkemiz yıllardır bir yanlışı yaşıyor. Eğitımsiz-
liğin yarattığı birçok sorun yazgıcı (kaderci) bir an-
layışla ve "canavar" nitelemesiyle benimsenerek
yok edici önlemler aranıp bulunmuyor. Başta tra-
fık canavan, göçük, çöplük, heyelan, sel, yangın,
ihmal, işsizlik, mesleksiz gibi toplumu yiyip biti-
ren sorunlar bu ülkenin alın yazısı sanki. Eğitim-
sizliğimızi unutarak, teknolojinin hız, ışık, ısıtma
gibi yaşamı kolaylaştıncı buluşlannı tepemizdeki
canavarolarak görmeyi gittikçe benimsiyoruz. Son
olarak dişlerini gösteren Kınkkale canavan, eğı-
timsizlikten patlama noktasına geldiğimizi göste-
ren bir örnek. Elini süreni boğan doğalgaz sızıntı-
sı yeni bir canavann habercisi. Sanıyorum yakın-
da "GAP canavan" da ortaya çıkabilir.
Sevinerek belirtelim sonunda eğitimle ilgili bu
yasa Meclis'ten çıktı. Sağlıklı olarak düzenlenip
herkesi kapsayacak 8 yıllık temel eğitim en başta
ülkemizin bir canavarlar yurdu olmaktan çıkma-
sına büyük katkı sağlayacak. 8 yıl sonunda üst öğ-
renime gidecekler yeteneklerine uygun liselere yö-
nelirken. gitmeyecek olanlar da işinin ehli, nıtelik-
li emekçiler olarak yaşama dalacaklar. Temel eği-
timde sürenin uzatılması en çok toplumumuzun
büyük çoğunluğu olan bu kesün için gereklidir. Ül-
keyi besleyen, sırtında taşıyan bu kesımin eğitim
olarak yararlanacağı tek oİanaktir 8 yıl. Sürenin
uzatılması onlann nıteliğini yükseltecektir doğal
olarak. Sürücü, bahçıvan, çiftçi, fabrika ve yapı iş-
çisi. büro ve hastane işgörenleri, doğalgaz bağla-
yıcısı olarak işlerinı el yordamıyla değil. edindik-
leri bilgi ve becerilerini kullanarak yapacaklann-
dan işin, ürünün niteliği de yükselecek. Askerlik-
te ordunun oldukça gelişmiş olan teknolojisine da-
ha iyi uyum sağlayacaklar.
Bu uygulama sonucunda tüm ana-babalar en az
ortaokul çıkışlı duruma geleceğinden çocuklannı
bakma, büyütme, eğitme yönünden daha dona-
nımlı olacaklar. Aile planlamasında daha bilinçlı
davranacaklanndan hızlı nüfus artışı kendiliğinden
dengelenecek. Özellikle köy kadınlan, gecekon-
dulu ve emekçi kaduılanmız için küçümsenmeye-
cek bir olanaktır 8 yıllık eğitim. Onlar bu düzeye
geldiklerinde ülkenin yüzü güzelleşecek.
Aynca, 8 yıllık süreklilik içinde öğrencilerin or-
taya koyduğu yetenekler, ilgiler, çahşmalar öğret-
menlerce kolayca gözlemlenip izlenebileceğinden,
yapay yöneltme çalışmalanna gerek kalmadan ki-
min hangi alanı seçeceği kendiliğinden ortaya çı-
kacak. Böylece eskiden olduğu gibi zenginin, kent-
linin özel kurslarla. derslerle şişirilmiş çocuklann
belli meslek alanlannı kapması yerine, köylü, iş-
çi ve yoksul kesimlerden de nice yetenekler fen li-
sesi, güzel sanatlar vb. alanlara aday olacak. Öğ-
retmenler, anababalar onlar için çaba harcayacak,
devlet kucak açmak zorunda kalacak. Kırsal ke-
simden orta öğretimi daha çok akış olacak, bu akış
ortaöğretimı sayısal ve rütelik yönünden etkileye-
cek. Böylece eğitimde başlayan demokratikleşme
başka kesimlere, politikaya da yansıyacak
Sonuç olarak: Konunun, program-plan, uygun
öğretmen yetiştirme, ekonomik gider ve örgütlen-
me gibi bu yazı sınırlanna sığmayacak zorluklan
var kuşkusuz. Aynı sorunlar Öğretim Birliği Ya-
sası uygulanırken, Köy Enstitüleri kurulurken, da-
hası, Kurtuluş Savaşı verilirken de vardı. Ama ba-
şanldı.
Bu kadar yaşamsal bir ülke sorunu karşısında ki-
mi politikacılann tuzu kuru bir tavırla din eğitimi
diye tutturmalan ve halkı buna özendirmeleri doğ-
rusu kaygı uyandıncı. Kendileri ve çocuklan çağ-
daş dünyanm olanaklanndan sonuna kadar yarar-
lanırken, yoksul insanlann çağdaş eğitim görme-
lerini engellemeye kalkmanın dindarhkla ve dürüst
politikacılıkla bağdaşır bir yanı yok.
(1) l.H. Tonguç. ilköğretim Kavramı. RemziKita-
bevi, 1946. (2) A.g.y.
ARADABİR
M E H M E T GÖL llahn-atçı Öğretmen-Adana
Bu Sahtekârlıklar...
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamit koy-
ma çalışmaları 50'li yıllardan başlar. Bu çalışmala-
rın harcı genel olarak din-iman, Kuran, Allah üç-
lüsünden karılır. Bilerek olur, bilmeyerek olur; bi-
linçli olur, bilinçsiz olur onu bilmem, ama bildiğim
bir şey var ki, bu çalışmalar o gün bugündür sürer
gider.
1950'li yıllarda devletin tepesindeki biryetkili, Hı-
zır Aleyhisselam'ın devletin hazinesini dolduraca-
ğını, bu işı de bir kırbaç şaklatması ile hemen ya-
pacağını söyler. Devleti eline geçirmiş olan bir baş-
ka yetkili hükümetin tepesinde oturur. Isterse Hî-
lafeti bile geri getirir. Elinde yeşil renkli hilafet bay-
rağı ile bir tarikat şeyhini ya da bir cemaat lideri-
ni karşılar.
İşin özünde, ne tepedeki insanın ne de altında-
kinin dinle, imanla, Kuran'la, Allahla ilişkileri var-
dır. Onlar için bu güzelim duygular sömürülerek
belli bir amaca varmak esastır. O amaçla siyasal
erki ele geçirmek, geçirilmişse elinde tutmaktır.
"Köylerimizde cenaze namazı kıldıracak imam kal-
madı" edebiyatı ile başladılar işe. Bunun için birer
ikişer açılmaya başladı imam-hatip okullan. Birya-
nş başladı ki.. sormayın. Inançlı inançsız, dinli din-
siz, sağcı solcu demeden herkesi bu yarış pistin-
de depar yaparken görüyoruz.
Islamda, cenaze namazını imam kıldırır diye bir
emir, bir kural yoktur. Cenaze namazının anlamı,
ölen müslüman için kalan Müslümanın yakanşta
bulunması: 'Yüce Tannm, bu iyi insandı, bunun
yanlışlan olabilir, bağışla' demesidir. Bunlan de-
mek için bilgin (âlim) olmaya, ulemadan olmaya,
hele imam olmaya hiç gerek yoktur. Sıradan her
vatandaş bu yakanşı yapabilir. yaptırabilir. Ölen in-
sanın makamı. yeri ne olursa olsun bir gün ima-
mın eline düşeceği biçimindeki yaklaşım yanlış,
kaba ve Islamın anlayışına terstir.
50'li yıllardan bu yana ilk ciddi ve devrim niteli-
ği taşıyan bir çalışmadır sekiz yıllık kesintisiz eği-
tim. Bu çalışmanın içinde din eğitiminin demokra-
tik ve laik yapısı gözardı edilmemelidir. Devletin dı-
şında birilerine din eğitimi ve öğretimi konusunda
inisiyatif vermek yanlış olur. Din eğitimi ve öğretim,
Atatürk'ün dediği gibi okullarda yapılmalı, inancı
ne olursa olsun vatandaş zorlanmamalıdır.
8 yıllık kesintisiz temel eğitim, TC'nin geleceği
açısından alkışlanması gerekli bir çalışmadır. 15
yaşında temel eğitim diploması alan genç, yolunu
kendisi çizecek bilgi ve kültür birikimine ancak sa-
hiptır. Burada insanların koşullandırılması söz ko-
nusu değildir. Din eğitimi veya teknik eğitim konu-
sunda seçim yapacak genç daha bilinçli ve bilgili
olarak ıstediği okula yönelecektir.
Durum böyle iken bu telaş niye? Eğitim-öğreti-
min rayına oturmasından kim rahatsız oluyor? Ni-
ye oluyor? Yaşını başını almış, bilgi ve kültür biri-
kimi yeterli, kendi kişiliğini ortaya koyacak insan-
dan kime kötülük gelir? Kim korkar?
15 yaşında ben avukat olacağım, ben doktor
olacağım, ben mühendis olacağım, ben imam ola-
cağım diyen delikanlıya, genç kıza kim hayır der?
Bunlann önüne geçecek bir gizli yasal düzenleme
mi var? Nedir bu telaş, bu korku, bu heyecan.
Bir emekli generalin söylediği gibi kırk yıl ileriye
yatırım yapan Atatürk devrimlerine ve laik cumhu-
riyete karşı bilene bilene gelişen bu anlayış en son
istanbul'da, bir gün sonra Ankara'da sokaktaydı.
Sokaklann yürümekle aşınmayacağını söyleyen-
leri hedefleyerek sokaklardaydılar. Ellerinde Arap
şovenizminin simgesi yeşil bayraklarla yürüyorlar-
dı. Üzerindeki Arap harfleriyle yazılı "La ilahe illah-
lah" sözü inançlı saf vatandaşlanmızı kandırmak-
tan başka bir anlam taşımıyordu.
Yeşil cüppeleri, arşın arşın sankları, estetikten
yoksun sakalları ile Şerif Hüseyin'e mi, Suudi
şeyhlerine mi benzemeye çalışıyorlardı bilmiyo-
rum.
Türk yurdunda büyüyecek, Türk yurdunda geli-
şecek, Mustafa Kemal'in laik cumhuriyetinin ışı-
ğında aydınlanacak.. sonra da ona karşı olacak-
sın... Bu işin mantığı yok. Yazımızın başında be-
lırttiğimiz nedenlerle saf, temiz halkımızın inançla-
nnı sömürerek bugünlere gelenlerin 8 yıllık temel
eğitime karşı olmaları doğal sayılabilir. Ama bu sö-
mürüye kesin son vermek gerek! Bu kaynağı ku-
rutmak, din-iman, Kuran, ezan, bayrak edebiyatı
yapan iğrenç sahtekârlığa da...
AIDS'le Savaşımda Kendimizi Kandırmayalım!
ESENÇAMURDAN
• • nce çok ro-
O
mantik, hat-
tayeryerpa-
tetik İconuş-
malar yapıl-
dı "devlet
büyüklerinin" ötekılerden
ayrı ve daha şık ve daha
konforlu bir yerde oturdu-
ğu o televizyon programın-
da. AIDS'lilerin de bizim
gibi insan olduklan vurgu-
landı, bu hastalığın bir gün
hepimizin başına gelebile-
ceği söylendi, onlara ne
denli anlayışh davranma-
mız, sevecen yaklaşmamız
gerektiği anımsatıldı...
Ardından sıra daha derin
konulara geldi. Örneğin
Sağlık Bakanlığı'nın tem-
silcisı olarak orada bulu-
nan Vecdet Öz, Anadolu in-
sanının nasıl eğitilebilece-
ği sorusunu attı ortaya.
AIDS'le savaşımın ülke-
mizde çok erken ele alındı-
ğını belirtti, toplumun da
artık bilinçlenmeye başla-
dığını ekledi sözlerine. Ve
de önemli haberi verdi:
Uzun süredir tedaviyle uğ-
raşan bakanlığı bundan
böyle halkı daha da bilinç-
lendirme yoluna gidecek,
koruyucu sağlık hizmetle-
ri ikinci plana itilip ağırlık
tanıtım ile eğitime verile-
cekti. Devlet bu amaçla,
yalnız AlDS'le savaşımda
kullanılmak üzere, tam 1.1
trilyon lira ayırmıştı! Söz
KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT)
ü
PERA
1996- 1997 öğretim yılında eğitim ve öğretime başlayan
Anadolu lisesi stafüsündeki Türkiye'nin
OZEL GUZEL SANATLAR LİSESİ,
1997-1998 öğretim yılı için
MÜZİK ve RESİM
bölümlerine giriş sınavı ile öğrenci alacaktır.
ÖZEL PERA GÜZEL SANATLAR LİSESİ
• İlk yılı ingilizce Hazırlık olmak üzere 4 yıllık öğrenim süresi
• Kendi dallarında uzman öğretim görevlileri eşliğinde köklü eğitimi
• En fazla 24 kişilik İngilizce hazırlık sınıfları
• Hazırlık sınıflarında ağırlıklı branş dersleri için, tam donanımlı
müzik, resim atölyeleri, tiyatro salonları, çok amaçlı salon ve
zengin bir kütüphane
• Öğrencilerin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarının karşılandığı gün boyu
hizmete açık donanımlı yemekhane ve kafeterya
• Şehrin kültür merkezindeki okulumuzdan eve, evden okula rahat,
güvenli ulaşım
KAYITLAR BAŞLAMIŞTIR
T.C. MIUI EGITIM BAKANLIĞI
OZEL IPERA GUZEL SANATLAR LİSESİ
Sıraselviler Cd. Billurcu Çıkmazı Bıllurcu Sk. No:14 TAKSİM/ISTANBUL
Tel: O(212) 245 44 6O - 245 3O O8 -245 3O O9
konusu bütçeyle kampan-
yalar yapılmakta, çeşitli
toplum örgütleriyle, sanat-
çılarla birlikte etkinlikler
düzenlenmekteydi.
lstanbul II Sağlık Müdü-
rü Kadir Tolga'nın açıkla-
malan Vecdet Öz'ünkini
pekiştirmekle kalmıyor.
onu daha da kapsamlı kılı-
yordu: Sağlık Bakanhğı'na
bağlı olarak çalışacak bir
"AIDS Dantşma Merkeri"
kurulacak, bunun yanı sıra,
Hıfzıssıhha Enstitüsü lstan-
bul Üniversitesi'ne bağlı
birmerkez işlevıni görecek
ve tasan hazırlayacaktı. Yi-
ne aynı bağlamda, gerekir-
se psikologlar, A1DS Sava-
şım Derneği'nden gönüllü-
ler. sivil toplum örgütleri ile
"üniversiteden arkadaşlar-
la" ortak çalışacaktı. Kısa-
cası, 1.1 trilyonluk bütçe
eğitime ve tanıtıma aynl-
mıştı, aynca konuyla ilgili
yayınlarda yapılacaktı. Ka-
dir Tolga etkileyici bir bi-
çimde bitiriyordu sözlerini:
"AIDS'li hastalaria, tasıy>
cılarla, mücadetev«ren Idşi-
lerle bir piramidin tepesin-
de mutlaka buluşacağız!.."
Devletin temsilcilennin
dışında, toplantıya katılan-
lann büyük çoğunluğunu
(nered6yse beşte dördü)
oluşturan AIDS Savaşım
Demeği üyelerinin tasanla-
n da dınlediklerimızinben-
zeriydi. Sıkça söz alan Tiığ-
rul Erbaydar, son bir yıl
içinde tedavide ciddi başa-
nlareldeedildiğini. AIDS'i
durdurmak için yeni, etkin
ilaçlar bulunduğunu ve
bunlann ülkemizde de sa-
tıldığmı söyledi. Tedavi so-
runu böylelikle ortadan
kalktığına göre, dernek da-
ha çok eğitime yönelik ça-
lışmalar yapacak, paneller
düzenleyerek. broşür basa-
rak "toplumla iç içe" ola-
caktı.
Malum toplantı. anlaşıla-
cağı gibi, Aralık 1997'de
"Dünya AIDS Haftası" çer-
çevesinde yapıldı. Yine ay-
nı hafta başka toplantılar da
yapıldı Türkiye'de. Bol bol
konuşuldu, tasanlar anlatıl-
dı, sorun üstüne hep düşü-
nülüyormuş. hep çalışılı-
yormuş gibi yapıldı. Aslın-
da hiç çalışılmadığı gibi,
düşünülüyormuş gibi akta-
nlanlar da doğru değildi.
Çünkü baştan sona her şey
kandırmaca üstüne kuru-
luydu. Ne ki. bu öyle bir
oyundu ki, ne konuşan, ne
de dinleyen inanıyordu söy-
lenenlere. Ortada bir eylem
yoktuki... Yalnızca laf ebe-
liği vardı. her zamanki gibi.
Eğer bir ülkede konunun
uzmanları. yetkililer, ilgili-
ler, sorumlular AIDS soru-
nundan ısrarla kaçıyor,
onun adını ağızlanna bile
almak istemiyor, varlığını
yadsımayı yeğliyorlarsa;
eğer o ülkede AIDS'li has-
talar hastanelere kabul edil-
miyorlarsa, zorla ettirilen-
ler de. her türlü enfeksiyon-
dan korunmalan gerekir-
ken, enfeksiyon bölümleri-
nin koğuşlannda yatınlı-
yorsa; eğer Türkiye gibi bir
ülkede, AIDS'e yakalan-
mış birinin almak zorunda
kaldığı ve sonucu kesin bi-
le olmayan aylık ilaç ve
onun etkisini izleyebilmek
için yapılan işlemlerin mas-
rafı ayda ortalama 70 mil-
yonsa ve AlDS'le savaştığı-
nı iddia eden gönüllü bir
kuruluş, tedavi sorununun
kalktığını söyleyebiliyorsa;
eğer konuyla ilgili halka
yönelik uyancı ve aydınla-
tıcı doğru dürüst yayınlar
yapılmıyorsa ve Sağlık Ba-
kanlığı hâlâ AlDS'le sava-
şıma çok erken başlandığı-
nı ve toplumun aynı orandaf
bilinçlendiğini söyleyebili-
yorsa eğer, o ülkede
AlDS'le savaşıma, değil er-
ken başlamak, hiç başlan-
mamış demektir.
Bakanlık ve gönüllü ör-
gütlerbu sorunla gerçekten
ilgilenmek ve ona çözüm
bulmak istiyorlarsa, daha
gözüpek davTanmalan, da-
ha siyasal yüreklilik göster-
meleri gerekir.
AlDS'ten kaçamayız.
Prof. Dr. Serhat Ünal'ın
dediği gibi, "Türkiye'ye
AIDS gjrmiştir, kafayı ku-
ma gömmenin anlamı yok...
Önlem alınmazsa Türki-
ye'nin bütçesi 10 yıl sonra
AIDS'Kvatandaşlann teda-
vi masraflanna yetmez."
(Cumhuriyet gazetesi, 24
Hazıran 1997)
Gerçekten de, ne oldu o
1.1 trilyonluk 1997 yılı
AlDSbütçesine?..
BU YIL
ailece Foça'da tatilYAPACAKSINIZ...
Çünkü Foça cennet gibı.çunkü
kiralama fıyatları uygun. Çünkü
yalnızca bir ev değil, Clup Mavı Foça
Devre-Tatıl Köyu hızmetinizde olacak
Çocuk Klübü.Yat gezılerı.çeşıtlı günlük
turlar, anımasyonlar vb. .
Gunluk, haftalık, aylık, sezonluk
fiyatlarımızı bir telefonl;
öğrenebılırsinız
HEMEN ARAYIN
TATİLİNİZİ
tİMDİDEN
ARANTİYE ALIN
•^>jfc+*gi
.Z
'33.
Marmara Adası özel koy, doğa ile baş
başa, denize sıfır, nefis yemekler.
DENİZ OTEL
Rezervasyon: (0 266) 885 58 28
(0 216)384 46 89
2 yaşındaki oğlumuza haftada
3 gün bakabilecek, sigara içmeyen
bayan bakıcı aranıyor.
Tel.: 559 58 23 (Ataköy)
Saat: 10.00-14.00 arası
Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür.
GÖKNANGÜVEN
ŞÎMEL
AYDIN
D. 1975
Biz hiç
unutmadık
canımızdan
kopan
canlanmızı,
bağışlamayacağız
karanlığın
cellatlannı;
hakkımız
yok
vazgeçmeye
adaletten.
Seni çok özledik.
Ailesi adına
MEHMET ALİ AYDIN
ACI KAYBIMIZ
Galatasaray Lisesi eski müdürlerinden
merhum Salih Zeki Bey ile merhume
Münevver Sayar'ın oğlu; merhum Malik,
Ayet Zeki ve Tank Sayar'ın kardeşi; Süheyla
Gökçepınar, Necla Birkan, Ayfer Akkoyunlu,
Nermin-Moız Benardete, Haluk-llena Birkan,
Nazan-Jak Hayim, Melih-Ferhan Akkoyunlu,
Semih Akkoyunlu'nun eniştesi; Kaya, Belil
ve Öner Sayar'ın amcasu Karine, Zoe, Olga,
Melissa, Eliott'un dedesi; Belkıs, Laden,
Şirin-Kasım, Zeynep, Zerrin-David, Salih
Zeki'nin babası ve Leyla Sayar'ın sevgili eşi
FARUK
SAYAR
GS 190/1937
18 Ağustos 1997 Pazartesi günü vefat
etmiştir.
Cenazesi 20 Ağustos 1997 Çarşamba günü
(bugün) Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle
namazından sonra Yeniköy Mezarlığı'na
defnedilecektir.
AİLESİ
Merhumun arzusu gereğınce çelenk göndermek
ısteyenlerin Galatasaray Eğitim Vakfı Vakıflar
Bankası Mecidıyeköy Şubesı 2023045 hesap
no'suna teberruda bulunmalan nca olunur.
- ı
Türkiye aydınlık hareketinin
büyük siması, kültür hazinesi
FARUK SAYAR'ı
yitirmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
KASIM YEŞİLGÜL
i
ACI KAYBIMIZ
Onur üyemiz Kasım Yeşilgül'ün kayınpederi
FARUK SAYAR'ın
ölümünden derin üzüntü duyduk.
"Hakka yüriiyen" Faruk Sayar'a rahmet,
ailesine başsağlığı dileriz.
BONN ALE\1-BEKTA§İ
KÜLTÜR ENSTtTÜSÜ
KIRMIZIBALIK ÇOÇLKEVÎ VE KULÜBÜ
• Güven-se\gı-paylaşım ilkelenne da>ah
• Bılgıyı kullanmayı öğrenme
• Yetkın kişilik sahibı
• DavTanış kontrolûnü basaran
• 21. yüzyû ınsanuıı birlikte yetıştırelim
• Denevımlı yönetıcilerle-y etkın öğretmenlerle ekıp ruhu çalışması
• Anne-babalarla süreklı açık ıletışim
• Kayıtlar başlamıştır.
B0STA.NC1: U Yiş; Kreş vc Çocakevi
TeL: 0J1M1716 36 Telehks: 0J16-36614 31
MECÎDİYEKÖY: M Yaş: Kreş ve Çocnkevi--M2 Knlup
TeL: 0.212-213 95 88-0J12-213 87 40
FENERBAHÇE: U Yaş: Knış >e Çocuke»i-7-12 KoBp
Tel.: 0İ1M14 62 92 Telefaks: 0.216-414 62 61
Başka
Türkiye Yok
Haydi Fidan
Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLA>fDIRMA VE
EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDtrRLÜĞÜ
Ingilizcenîzi
ileftetmek ve
Amerikalı Mektup
arkadaşınız olsun
istiyorsanız
Hemen bu adrese
yazın!
Gül International
Pen-Friend
Department
P.O. BOX1691
Lake City
FL 32056-1691 USA
SEVİMLİ YAVRULAR
.'Kimsesiz, sevimli
veteriner kontrolünde
kedi yavruları yuva anyorlar.
Pıtış - 251 24 64