Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı Orhan F.rinç
• Genel Yayın ICoordınatörü: Hikmet
Çetinkaya 9 Yazuşlen Müdürlen: İbrahim
Yüdız - Dinç Tayanç # Sorumlu Müdür:
Fikret tlkiz 9 Haber Merkezı Müdürii
Hakan Kara •Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • tsühbarat: CengU
Yıldınm 0 Kültür: Handan Şenköken • Spor:
Abdülkadir YücHnıan 9 Ekonomr Seda Oğuz
• Makaleler Sami Karaören • Düzeltme- AbduBah
Yazıa#Folograf Erdoğan Köseoğhı #Bılgı-Belge:
Edibe Buğra • Yurt Haboien. Mehmet Faraç
YayınKuıulu ÖhanSdçak(Başkan).
Orhan Erinç, Oktay Kurtböke.
Hikmet Çetinkaya,Şfikran Soner,
Ergun BalcL Dinç Tayanç, İbrahiın
Yüdız, Orhan Bursalı. Mustafa
Balbav, Hakan Kara.
Ankara Temsilcisı. Mustafa Balbav Atatüric Bulvan
No-125, Kat:4, Bakanlıklar-AnkaraTel-4195020 (7 hat).
Faks: 4195027 • tzmır Temsılcısi: Serdar Kınk, H. Zıya
Bh 1352S.2'3Tel 4411220. Faks. 4419117* Adana
Temsılası:ÇetinYiğenoğlu, inönüCd 119S.No.l Kat:l,
Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15
Muessese Müdürü- Cstün Akmen
9 Koordmatör Ahmet Komlsan 9
Muhasebe: Bülent Yener9.tdare
Hüseyin Gürer • tsletme Önder
Çeük 9 Bılgi-tşlem. Nail İnal 9
BılgısayarSıstem: Mürihet Çiler
MEDYA C: • Yönetım Kurulu
Başkanı - Genel Müdür Gülbin
Erduran 0 Koordınatör Reha
Işıtman • Genel Mudur Yardımcısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
5139580-513 8460-61,Faks 5138463
Ya)imla>an \e Basan: Yeru Gun Haber Ajansı, Basuı ve Yavmcüık A.Ş
Ttfrkocağı Cad 3941 Cağaloglu 343.U lst PK 246 lstanbul f el (0,212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95
20AĞUSTOS1997 Imsak: 4.35 Güneş:6.12 Öğle: 13.15 tkindi: 17.00 Akşam: 20.04 Yatsı: 21.33
Kongre ye
zîyaretçi
bünosu
• İstanbul Haber Servisi
- Dünyadaki kongre ve
fuarlann oluşturduğu
büyük pazarlardan gerekli
payı alabilme amaçlı
kurulan İstanbul Kongre
ve Ziyaretçi Bürosu'nun
tanıtımı, İstanbul Kalyon
Oteli'nde yapıldı.
Türkıye'de turi2min
önemini vurgulayan
Turizm Bakanlığı
Müsteşan ve TUGEV
Başkanı Fermani Uygun,
"Artık ülkemizde sadece
yaz turizmi değil.
gerçekleştirilen planlı
kongrelerle kış turizmi de
gerçekkştırilecektir"
dedi.
öğrenciye
fırsat
• İstanbul Haber Servisi
- Milli Eğıtim Bakanlığı,
1996-97 öğretim yılında
ilköğretimde ve
ilköğretimi dışardan
bitirme sınavlannda
başansız olan öğrencilerin
durumlannın öğretmenler
kurulunda yeniden
görüşülmesini
kararlaştırarak, başansız
öğrencilere sınıf geçme
şansı tanıdı. Genelgeye
göre, ilköğretimı
dışandan bitirme
sınavlannda başansız
olanlann durumunun da
şube öğretmenler
kurulunda ayn ayn ele
alınarak, sınavdaki tutum,
davranış ve notlanna göre
karar verilecek.
Vali Aktaş
TGC'yi ziyaret
etti
• İstanbul Haber Servisi
- İstanbul Valısı Kutlu
Aktaş. "'halk günü"
toplantılan düzenleyerek
yurttaşlann şikâyetlerini
dinleyecek. Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'ni
ziyaret ederek, cemiyet
başkanı Nail Güreli ve
yönetim kurulu üyeleriyle
görüşen Aktaş "Basın
mensuplannın rahat bir
ortamda görevlerini
yapmalan önemli. Bu
konuda tedbir almak
bizim sorumluluğumuz
dahilindedir" dedi. 4 eylül
tarihinden itibaren "halk
günü" uygulaması
başlatacaklannı anlatan
Aktaş, bu toplantılarda
yurttaşlann sorunlanna
çözüm bulunacağını
belirttı.
Rllerin ppotesto
eylemi
• YENİDELHİ(AA)-
Hindistan'ın Tripura
eyaletinde önceki gün 40
fıl sokaklara dökülerek,
işten çıkanlmalan
karannı protesto etti. PTI
haber ajansı, fillerin,
Yüksek Mahkeme'nin
yaklaşık 100 filin işten
çıkanlması karanna
tepkilerini hortumlannda
taşıdıklan pankartlarla
gösterdiklerini bildirdi.
Fillerin gösterisinin,
sahiplen tarafından
örgütlendiği belirtildi.
Yüksek Mahkeme'nin söz
konusu emrinin, kereste
tacirlerinin giderek
tükenmekte olan
ormanlarda rastgele ağaç
kesmelerini önleme
karannın bir parçası
olduğu kaydedildi.
Okullarda
kayıtlar
• İstanbul Haber Servisi
- Anadolu ve fen liseleri
ile süper liselerde
kayıtlann, 24 ağustos
akşamına kadar hafta
sonlan da yapılacağı
açıklandı. İlkokul 5.
sınıftan 1996-97 öğretim
yılında mezun olan
öğrenciler, zorunlu
egitimlerini tamamlamış
sayılarak, istemeleri
durumunda ilköğretim
okullannın 6. sınıfına
devam edebilecekler. Bu
yıl Anadolu liselerinde
okuma hakkı kazananlar,
kayıtlannı kazandıklan
okula yaptıracak, 1996-97
öğretim yılında bu
okullann hazırlık
sınıflannda başanlı
olanlar da aynı okulun
bırinci sınıfına devam
edecek.
Berin Nadi - Nadir Nadi beraberliğinin ve yaşadıklan güzelliklerin ekseninde 'Atatürkçülük' var
w
Sonuııhıhık omı gazeteci yaph'
ŞÜKRAN SONER
Berin Nadi'yı ne zaman Yeniköy'deki
evlerinde. bildık köşesinde ziyaret etsem.
gözümün önüne önemli iki çelişen kare
gelir: Nadir Nadi yaşarken yüzüne ya da
ölümünden sonra fotoğraflara bakıp ba-
kıp, güzel arularadaldığında yüzünü kap-
layan gülümseme, sevinç. Ya da tam ter-
si acı ve kaygıyı yansıtan bakışlar. tki zıt
duygudan birinin >f
üzüne egemen olma-
dığı. donuk bir anı var mıdır?
Nadir Nadı'nin, 12 Mart sürecinde ga-
zeteden aynlmak zorunda kaldığı gün-
lerde onu bıraz neşelendirmek için gös-
terdiği çabada, öldüğü gün yüzünü son sey-
redişlerinde, yakın dostlan ıle ünlü kah-
kahasını atarken keyfini paylaşımında,
rejimine aykın bir şeyler yediğinde, ölü-
münden sonra fotoğraflannı okşarken.
gazetenın iflas, kapanma noktasma gel-
diği günlerde, "Atatürk'ün, Yunus Na-
di nin, Nadir'in gazetesini koruyama-
dım_'" dıye hastalanacak kadar üzüldüğü,
gazetenin yeniden toparlanmasını sağla-
yan vakıf girişimini gerçekleştirdikten
sonraki keyifli, onurlu günlerinde..deği-
şenbirbirine zıtkareleri buluşturan ise hep
çok yoğun bir sevgi ve şefkat yansıması.
"Ne kadar büyük bir sevgi, aşk bu. Sır-
nnızı, ilk aşk günfcrinizi biraz anlaür mı-
sımz?" diye takıldığımda, Viyana anıla-
nna uzandığımızda hiç de romantik olma-
yan. hele de ne kadar saklamaya cırpınır-
sa çırpmsın. kelimenın tam anlamı ile
"sanatçı ve romantik" Nadir Nadi kimli-
ğine hiç yakıştıramadığım, benzer söz-
cükleri duyanm...
Viyana'da ilk buluşmalarda, konuşma-
lannın gündeminin agırlıkla Atatürkçülük
olmasına benı inandıramadığını düşenen
Benn Nadi, "İnanmıyorsun, kimsc inan-
maz ama biz güzelinı Viyana'nm roman-
tik ortamında, hep Atatürk'ten. Atatürk-
çülük'ten konuşurduk. Bunun nasıl bir
tutku. bizj >aklaşüran bir sevgi okluğunu
sizin kuşaklar anlayamaz. Dünyaya yüz-
jillar içinde ancakbir keregelebilecek bir
güzel insanın yaptıklanna, yapmak iste-
diklerine. bizim kuşaklara aşıladığı büyük
bir memleket sevgisine. duyulan bağlılık
ve coşku, aşk—T dıyerek devam eder.
Berin Nadi doğrudan anlatmaz ancak
satır aralanndan, Nadir Nadi'nın Viya-
na'dan İstanbul'a dönüşünde Berin Nadi
aşkınm da payı olduğu anlaşılır. Sonra-
sında ise tepeden tırnağa bir sanatçıyı ga-
zeteci yapan sorumluluklar vardır.
Berin Nadi'nin geçmişle bugün ara-
sında gelgitlerle dolu yaşamında acılarla
mutluluklar kadar güzelliklerle çirkınlik-
lerin çelişkısi de öne çıkar. Sultanahmet'in
üç kültürevinden birinde, aydınlar, sanat-
çılarla dopdolu bir çocukluk. Yaşadığı üç
ev in de çağın kültür-sanat merkezleri olu-
şu. "O kadar güzel, aydın. sanatçı insan-
• Berin Nadi, Nadir Nadi'yi en çok Atatürk, Kemalizm
üzerine çirkin tartışmalann üzebileceğine işaret ediyor, sanatçı
Nadir Nadi'yi gazeteci olmaya zorlayan nedeni de bu inanç ve
sorumluluk olarak açıklıyor.
lar arasmda yaşadun kL bugün tanık ol-
duklanmın bana bir tür ceza, bedel oldu-
ğunu düşünüyonım" dıyor.
Yunus Nadı'nin. Narime Nadi'nin bü-
yük özveri vedesteği ile yoksunluklar, zor-
luklarla geçmiş ama inanç ve büyük bir
kavganın içinde geçmiş yaşamından din-
lediği anlan aktanyor.. "Bir Yunus Na-
di'nin Atatürk'ün çevresindeki bütün
inanmış kadrolann. o zamanki milletve-
kükrinin. siy-asetçilerin yapüklarma. inanç
\t özverilerine, dürüstlüklerine, yurt sev-
gikrine bakın. bir de bugünkülere. Mec-
lis'teki tartışmalan. gündemini, sh'asile-
rin kalitelerini izliyorum. Elünde değil,
televizyonu da kapatamıyorum. Nadir'in
yaşamadığına. bunlara tanık olmadığına
seviniyorum. İyi ki Nadir, bu siyasileri Çil-
ler'L Erbakan'ı yaptıklannı yaşamıyor.
kahrolurdu_" diye söylenıyor.
Berin Nadi'ye göre Nazime Nadi'nin
dayanıklı, dirençli, yoktan var eden kışi-
liğı, 4 çocuğu ile her sıkıntıya büyük bir
beceri ile katlanışı, Yunus Nadi'yi güçlü
kılan başlıca nedenlerden. Yunus Nadi'yi
bir yandan çok dirençli bir Atatürkçü, ay-
nı zamanda bir fikn seyrederken ağlaya-
bilecek kadar duyarlı bir ınsan olarak
anımsıyor.
Nadir Nadi ise başkalannın yanında
hep ciddi görünmek için gösterdiği onca
çabaya rağmen her şeyi ile gerçek bir sa-
natçı ve duygu ınsanı. Sorunlannı çözmüş
bir ülkede, sorumlu bir konumda olmasa
gerçekten büyük bir sanatçı olurmuş. Ama
ülke koşullan.aile konumu, sorumluluk-
lar onu siyasetin içinde bir gazeteci, yö-
netici ve gazete sahibi kılmış.
Berin Nadi'nin gözlemlerine göre Na-
dir Nadi'yi en çok yaralayan olaylar. ül-
kedeki olumsuz sıyasi ve sosyal gelişme-
ler. Atatürkçülük karşıtı, gericı, şeriatçı
gelişmelere, 12 Mart, 12 Eylül'lerdeki
olup bitenlere ne kadar çok üzüldüğünü
unutamıyor. Hani bir fotoğraf vardır. 12
Mart döneminde Nadir gazeteden, yöne-
tıminden aynlmak zorunda kalır. Kapıda
Agop Arad uğurlamaktadır. "Yüzündeki
üzünrüyü hiç unutamıyorum. O günler-
de o kadar kötü idi Id Kendine bir zarar
vermesinden ödüm kopuyordu. Biraz ne-
şelenir umudu ile. kemanını çalışma ma-
sasmm üzerine, kitaplannıodasma\avdun.
Mozart'ı o günlerde yazdL"
Berin Nadi yabancılar içinde biraz içi-
ne kapanık, az konuşan, mahcup Nadir Na-
di'nin çok sevdiği yakın dostlan arasm-
da çok neşeli, konuşkan biri oluverdiği-
ni anımsatıyor. Bu nedenle galiba biraz
evin dışmda geçen, ünlü haftalık, en sev-
güi dostlar sofralannı kıskanmış. İDıan Sd-
çuk ile takılmalannda biraz büyük bir
sevgiyi paylaşamama ya da paylaşmanın
katkısı var mıdır?
Şakası bir yana Benn Nadi, Nadir Na-
di ne zaman bir şeylere sıkılsa, çok sev-
diğini ve onu açacağını bildiği yakın dost-
lannı davet eder, yemekler düzenlerdi.
Kültür etkinlikleri dışmda hiç sosyetik
yaşamlan otmadı. Nadir Nadi ile yaşam
bilinen gazete patronlan ile yaşamdan
çok farklı, çok zorlu, bir o kadar da sade.
ama kendi içinde renkli ve zengın, çok özel,
çok güzeldi.
JBerin Nadi anılaıia günümüz arasmda gidip geürken sanatçılaıia, a> dınlarla dolup taşmış üç kültür evindeki yaşamı ile,
bugün topluma egemen olan yoksunluk arasındaki uçuruma haydiamyor. Meclis'teki tartışmalann gündemine, düzeysiz-
liğine bakıp bakıp, "İyi ki Nadir bu günleri görmedi. Çok aa çekerdi" di>e söyleniyor. (Fotoğraf: UGUR GÜNYUZ)
Özlenen RuhEgemenlik ulusundur. diyoruz. Bu söz "Hâktmiyet milletin-
dir" biçimiyle ilk kez birinci Büjiik Millet Meclisi Başkanlık
kürsüsünün arkasma asıldığı sırada egemenlik henüz ulusun de-
ğildi. Düşman, yurdumuzun bağnna hançerini saplamıştı. Ül-
kemizin önemli bölgeleri yedi düvel tarafından işgale uğramış-
tı. Saraya bağlı çevrelerden "Padişahnn çokyaşa" sesleri yan-
sıyordu. Bu seslere tempo tutanlar, egemenliği kişiliğinde top-
ladığını vahmettikleri padişahın da yabancı güçler elinde bir kuk-
la haline düşürüldüğünü halktan saklama çabası içinde idiler.
"HâkünKetmiHetuKİir" yazısını Millet Meclisi Başkanlık kür-
sünün arkasına astıran Mustafa Kemal, olmuş-bitmiş bir ger-
çeği dile getirmediğinı elbette biliyor, bir özlemin gerçekleş-
mesi uğruna savaşıyordu.
Egemenlik ulusun olmalı idi, egemenlik ulusun olacaktı.
Nasıl başanlacaktı bu iş?
İlkin düşmanı yenecek, yurt topraklannı yabancı çizmesi al-
tında ezılmekten kurtaracaktık. Sonra egemenliğe sahip çıkan
sanayi ve onu ayakta tutmaya yarayan kuruluşlan baştan aşağı
yıkacaktık. Daha sonra ulus egemenliğinin vazgeçilmez şartı
olan çağdaş uygarlık düzeyine doğru yola çıkacaktık.
Topsuz, topraksız, dikensiz çalısız, rahat bir yol değildi bu
yol. Yüzyıllar boyu ihmal edilmiş, yan sömürge halinde inim
inim inletilmiş halkı eğitmek, onun köstekleyen sosyal ve eko-
nomik zincirlerini koparmak, ona kendi öz gücünün tadını tat-
tırabilmek için gerekli atılımlara girişmek gerekiyordu.
Beş yılda, on yılda, on beş, yılda tamlanır iş değildi bu. Tür-
kiye'nin geri kalmışlıktan kurtulması, çağımız koşullanna ayak
uydurabılmesi. ancak devTimci ilkeleri benimseyen halka dö-
nük iktıdarlarla adım adım gerçekleşebilirdi.
Ne yazık ki, Atatürk'ün ölümü üzerine, hele çok partili ya-
şam geçeli beri biz devrım yolundan saptık. Bir ara duraladık
ve arkasından gerisin geriye gittikçe artan bir hızla yuvarlan-
maya başladık.
Atatürk'ün önderliği altında devrinin sol eğilimlileri arasm-
da sayılan ülkemiz bugün sağa doğru koşuşan partilerin bir ya-
nş alanı haline gelmiştir. DP, CHP'nin sağında yer almıştı. Mil-
let Partisi DP'nin, Adalet Partisi Millet Partisi'nin de sağına kay-
dı. Şimdi ise yeni kurulan Millî Nizam Partisi Genel Başkanı
Sayın Erbakan, Adalet Partisi'nin sola kaydıgını iddia etmek-
te ve boş kaldığını varsaydığı sağ kanadı işletmek amacıyla or-
taya atıldığını söylemektedir.
Partilerimizin genel durumuna şöyle bir baktığımız zaman
bunlan sağ ayaklan üzennde seksek oynayan çocuklara ben-
zetmemezlik edemeyiz.
Kimı politikacılanmız hesabına belki pek yararlı olan bu
oyunun yurt çıkarlan açısından hiç de iç açıcı ohnadığını gör-
meye imkân var mıdır?
Ve bu oyun hep "Egemenlik ulusundur" parolası üzerine
döndürülmek istenmektedır.
1920 yılında Mustafa Kemal'in kutsal bir ülkü olarak dört
elle sanldığı o temiz düşünce bugün tjcaret firmalannın rek-
lam sloganı gibi anlamını yitirmiş, halka yürekten bağlı, halkı
yükselticı değil, halktan uzak, halkı kandıncı bir niteliğe bürü-
nür olmuştur. Buna 1946 ruhu diyenler belki haklıdırlar.
Ama neden saklayalım, biz 1920 ruhunun özlemini çekiyoruz.
Nadir Nadi
28Ocakl970
^KİŞtLtK HAKLART TARTIŞMA GÜNDEMİNDEN İNMİYOR
9 9
4
Ozel yaşam' arbk yok
Çeviri Servisi - Tekno-
lojik gelişmeler özel ya-
şantımız üzerindeki per-
deyi aralamakla kalmı-
yor, bazı durumlarda tü-
müyle kaldınyor. Merke-
zi hükümetlerin nüfus sa-
yımı, sosyal güvenlik ve
sağlık hizmetleri gibi ge-
niş kitleleri kapsayan ka-
yıt işlemlerinde merkezi
bilgisayarlardan yararlan-
ması kişiye özel bilgiler
üzerindeki gizlilik ilke-
sini tehdit ediyor. Time
dergisi son sayısında mah-
remiyet konusuna geniş
yer verdi. Derginin ka-
pak konusu yaptığı habe-
re göre yakın bir gelecek-
te dünyada fişlenmedik
insan kalmayacak.
Yaşadığımız dönemi
"şizofrenik" olarak nite-
lendiren sosyoloji profe-
sörü Sherry Turkk. özel
yaşamını saklı tutmak is-
teyen dünya insanının
kirnlik bunahmına sürük-
lendiğini ilen sürüyor.
Turkle, "Kişilik haklan-
nın neredebaşlayıp nere-
de bittiği konusunda her-
kesin kafası kanşık. Özel
yaşam üzerindeki mük-
tesep haklanmızı her ge-
e-posta
çen gün biraz daha yitiriyonız" diyor.
Merkezi bilgisayara kayıtlı özel bil-
gilerin kötü niyetli kişüenn eline geç-
mesi olasılığına karşı henüz güveni-
lirbir önlemin alınmadığına dikkat çe-
ken bilgisayar yazılım uzmanlan, bu-
gün yaşanan küçük çaplı hırsızlık
olaylannın geleceğe ilişkin kaygıla-
nnı ciddi biçimde arttırdığını belirti-
yor.
Bilgi hırsızhğı özellikle sağlık sek-
: tan (a prizma.net. tr
töründe göriilüyor. tki yıl önce ABD'de
Maryland'de kanserli hastalann bilgi-
sayardaki sağlık dosyalanna erişen
bir bankacınm, müşterilerinin kredi ta-
leplerini bu bilgilerin ışığında değer-
lendirmesi, bankacılık tarüıine kara le-
ke olarak geçmişti.
Ne yazık ki sigorta şirketleri de bu
firsatı değerlendirmekte gecikmedi:
müşterilerinin DNA haritalanna giz-
lice erişip. kanserriski taşıyanlan ge-
ri çevirmeye başladılar. "Tek-
noloji ahlakideğerleri gecer-
siz küıyor" diyerek bu hır-
sızhğı kmayan ABD hükü-
met sözcüleri, bu tür bilgi
hırsızlığını engellemek için
yasal düzenlemeler üzerinde
çalışmalarbaşlattılar. Clinton
yönetimi, en kısa sürede, ki-
şisel bilgilerin kullanılması-
na kesin sınırlamalar getire-
ceğini bildirdi.
Onlemler
Yasal önlemlerin yanı sı-
ra kişilerin daha dikkatli ha-
reket ederek özel yaşamlan-
nı koruyabilecekleri belirti-
lıyor. Telefon numarasının
rehbere işlenmemesi için ta-
limat vermek, alışverişlerde
kredi kartı yerine nakit kul-
lanmak. kamu araştırması
yapan şirketlere isim ve te-
lefon vermemek, postayla
alışveriş yapmamak. sigorta
numarasmı olur olmaz yer-
lerde kullanmamak, bu tür
önlemlerin başında geliyor.
"Wired" adlı bilgisayar
dergisinin yazıişleri müdü-
rü KevinKdly'ye göre asıl so-
run, kişiye özel bilgilerin ko-
runmasındaki aksakhklar-
dan değil kışiler arasındaki
ilişkilerin dengesizliğinden
kaynaklanıyor. "Eskiden küçük yer-
leşîmbirimlerindemahremiyietdKebir
şey yoktu; herkes herkesin özel yaşa-
mını bilirdi. Ve bu kimseyi rahatsız et-
mezdL Kısacaiişkflenk bir simetri var-
dı" diye konuşan Kelly, "Şimdi bu si-
metri bozuldu. Benim hakkımda ki-
min bilgi topladığuıı arük bilmiyo-
rum. Mahremhet arük sünetrik de-
ğfl" diyerek bilgi hırsızlığınm den-
geleri bozduğunu söylüyor.
Yangın cezasına pişmanlık indirimi
ANKARA (UBA) - Tedbirsizlik ve
dikkatsizlik sonucu yangına sebep
olanlann, yangını söndürmek için
yoğun çaba harcaması durumunda
cezalannda yanya kadar indirim
yapılabileceği bildirildi. Bozkır
Aslive Ceza Mahkemesi'nin bu
konudaki sanık aleyhine verdiği
kararla ilgili temyiz başvurusunu
değerlendiren Yargıtay, "Yangını
söndürmek için ciddi gayret
sarfettigi anlaşüan sanık hakkmda
TCK'nin 413. maddesinin
uygulanması gerektiginin
düşünülmemesi, kanuna aykın ve
sanıgın temyiz hirazlan bu itibaria
yerinde görülmüş olduğuna"
karanna vardı ve sanığın cezasında
indirim yapılması önerisiyle
dosyayı yeniden Asliye Ceza
Mahkemesi'ne gönderdi.
SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN
"Kimi, Kimden Kime, Edeyim Şekvâ?"
Aydında, -ister istemez politikacıda- 'Soğuk Sa-
vaş' zihniyeti, kovboy filmlerindeki 'iyı adam/kö-
tü adam' karşıtlığına dayandınlmıştı: İyi adam, elbet-
te James Bond007'ydi; tabii, herülkeden onayar-
dım edenlerie biriikte! Kötü adam derseniz, Dr. No,
adamlanyla beraber, her defasında yenilgiye mah-
kûm!
'Soğuk Savaş' -ki, 'Baf/'açısından, nihai tahlilde
'NATO'yaindirgenebilir-; üsteJik, aynen kovboy film-
lerindeki gibi, 'müttefik' saydıklanna da 'ikili oyna-
mayı' öngörüyordu; sözde onu 'kötülere' (Sovyet-
ler'e ve Doğu Bloku'na) karşı koruyor; oysa ufak
ufak, 'komünizmle mücadeleyi', 'müttefikini' za-
manla 'içerden' kontrol altna almak için kulla-
nıyordu.. Bu, komünizm 'öcüşünün' dev ölçüde
abartılmasını gerektirmiştir. Öyle yaptılar.
NATO seruveninin, Türkiye gibi kanat ülkelerin-
de, dış politikayı ve ulusal savunma idrakini, 'ekse-
ninden' çıkardığı tartışılabilir mi? Yıllar sonra, serin-
kanlılıkla düşünüldüğü zaman, ne mertebe 'abartıl-
dığı' açıkçagörünen, bir komünizm paranoyası ya-
ratılmıştı; tabii, onu engellemek için de, 'gizli' ve
'karşı' bir kuvveti (Yirmi yıl kadar önce, bir akşam
üstü, bunu Uğur'la (Mumcu) tartıştığımızı nasıl unu-
turum: Tunalıhilmi Caddesi'ne sulu bir karyağıyor-
du; her tarafa tükürülmüş gibi, yapış yapış bir his;
sokak ışıklan yanmış, biz hâlâ konuşuyoruz) Uğur'un
o zamanki 'fesp/f/eri'ni; bugün, o politikalardan en
azAP kadar sorumlu tutulması gereken CHP'nin mil-
letvekili, (eski bakan) Fikri Sağlar, çatır çatır doğ-
ruluyor:
"...işin bu dayanağı, 1950'li yıllarda NATO'nun
'Bizim ortak düşmanımız komünizm, içinizdeki
işbirlikçileri yakalamak üzere oluşumlara (te-
şekküllere) girişin' politikasınm ardından kuru-
lan MilBSeferberiikTetkik Kurulu, daha sonra Özel
Harp Dairesi ve Kontr/Gerilla'dadır..."
"... bu otuşumlar (teşekküller) zaman içinde 'Ko-
münizmle Mücadele demekleri'ni, Ülkü Ocakla-
n'nı, 'komando kampları'nı getirmişler, oradan
milrtanlar çıkmış ve bu militan güç, siyasilerin on-
lan kullanmasıyla birlikte, kontrol edilemeyen
bir güç odağı haline gelmişî.." (Yeni Yüzyıl, 14
Temmuz 1997).
O zaman soru şu: iyi de, bu 'teşekküllerin' insan
malzemesi nereden sağlanıyordu? Bu gelişmeye
paralel başka bir gelişmeden sağlandığını, bugün çok
daha iyi anlıyoryuz.
Ibret verlcl bazı rakamlart..
Faik Bulut birtakım rakamlar derlemiş, ibret ve-
rici! Fıkri Sağlar'ın dediklerini, doğruluyor: ikti-
dariar NATO telkinlerine kulak verdikleri yıllardan
başlayarak, 'din öğretimini' -din hizmetlileri yetiştir-
mek amacından saptırıp- 'müşterek düşman ko-
münizmle mücadele edecek' militanlar yetiştirme
amacına yönettmiş!.
"... Imam/Hatip'ler (İHL) önce 1949
p
da Anka-
ra ve İstanbul'da kurs olarak 2 adet açıldı; daha
sonra bu sayı 8'e çıkanldı; ilk açılışları kendile-
rini 'hayırsever işadamı ve mütefekkir' olarak
tanıtan 'llim Yayma Cemiyeti' oldu..."
"... 1951/1952 yılında sadece 88 öğrenci bu li-
selerde okurken, 1995/96 yılında bu sayı 515 bi-
neyükseldi: 318 bin 775'i ortaokul, 192 bin 727'si
lise olmak üzere 511 bin 502 öğrenci bu liseler-
den mezun oldu; kız öğrenci sayısı 120 bini aş-
tı. İHL mezunlanna, üniversite yolu, 1973/74 ders
yılı içinde açıldı..."
"... 1996 yılı için 36'sı 'çok programlı', 2'si 'sü-
per1
, 107'si Anadolu ve 461'i düz olmak üzere,
toplam İHL sayısı 809'a çıkt..."
"İHL'lerinde okuyanlann yüzde 12'sinin aile
ekonomik durumu ortanın biraz üstünde, yüz-
de 3'ünün gayet iyi, yüzde 84.9'unun ailesi ise
ya ortahalli ya da fakir -muhtemel sosyalist seç-
men potansıyelinin nereye yönlendirildiği açıkça gö-
rünüyor." (Gazete/Pazar, 10 Ağustos 1997).
Yarım yüzyıllık bu 'macera' boyunca, ülkemizde
iktidar kimlerin elindeydi? NATO telkiniyle İHL ge-
liştirme sürecini, CHP başlatmış, DP/AP, daha son-
ra ANAP sürdürmüştün mezunlanna üniversite yo-
lunu derseniz, CHP/MSP açmıştır, dahası, hızlı 'Ata-
türkçü' 12 Mart ve 12 Eylül yönetimleri, din öğreti-
mini yoğunlaştırmış; bilindiği gibi, 12 Eylül 'ara re-
jimi' ilkokullarda din öğretimi mecburiyetini anaya-
sa hükmüne dönüştüımüştür.
Bundan ne mi çıkar?
Hele şu i;e bir bakın...
Bakınız ne: 1/ 'Laik cumhuriyeti' tehlikeye sok-
tuğunda ısrar edilen 'Şeriatçı iktidar'ın po-
tansiyelini yaratanlar; 'bizzat' bu potansiyelden
şikâyetçi olanlardır. 2/ Şimdi ülkeyi, 'Şeriatçı ik-
tidar' tehlikesinden kurtaranlar, kimler? Iktida-
n döneminde, İHL'den bin kadarını açtırmış olan
Demirel, İHL mezunlanna üniversite yolunu aç-
mış olan CHP, 'dört akımı' bağnnda topladığını
iddia eden 12 Eylül 'yaratığı' ANAP ve ardıllan
değil mi? Bu 'takımın' kurtancılığı ne kadar inan-
dıncıdır? 3/ Hal böyleyken, kendi kendilerini 'dol-
duruşa getirip', bu büyük kurtancılığı göklere
çıkaran 'solcu' ve 'ilerici' aydınlanmız, acaba
oyuna mı gelmektedir?
Şimdi neden diyeceksiniz, şundan: o ne büyük 'Şe-
riat' tehlikesiymiş ki, üç Genelkurmay Brifingi ve
Holding Media'sının, aleyhinde yaptığı üç aylık 'sis-
temli' ve 'kombine' kampanya, istafayı basıp gitme-
sine yetti de, arttı bile!
Türkıye'de 'ilerici' aydın, neden hâlâ 'üstyapı'
(kültür) ilericisidir; neden bir türtü 'a/tyap/'daki (eko-
nomik) diyalektiği görmez?
http:// www. prizma.net. tr/ A İLHAN
http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm