Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
&AYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
Şair-mimar Nail Çakırhan Ali Özgentürk'ün son filmi 'Mektup'ta rol aldı
Ylhııarlıktaıı shıeıııaya...GCLERÇETİN
<}azetecilikten şiire. mimarıden de sı-
aeanaya kadar uzanan yaratıcı bir yaşam.
Nâzun Hikmet, Yunus Nadi, Sedat Sima-
vi, Zekeriya Sertel. gerı dönüp düşündü-
ğüiıde yaşamında iz bırakan isimlerden
birlaçı sadece. Bir de seksen yedi yıllık
üretken yaşamın karşılığı olan mahkeme-
!er. hapisler \e ödüller var. Çoğumuzun
\ga Han Mımarlık Ödülü"yle tanıdığı
Nafl Çakırhan son olarak da sinemayı
katn yaratıcılık alanlanna. Dostu Ali Öz-
gentürk'ün son filmi "Mektup"ta kısa a-
ma önemli bir rol aldı. Cumhuriyet kuşa-
ğının bu üretken ınsanıyla 87 yıllık yaşa-
mı ve sinema deneyımı üzerine söyleştik.
1910 yılında evlerini dünyaya tanıttığı
Gökova'da doğan Çakırhan, Birinci Dün-
ya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nın çalkan-
tılı günlennin ardından 1925'teyatılıöğ-
renci olarak Konya Lısesi'ne başladı. Or-
taokul yıllarında başlayan şiir sevdası
Konya'daçıkardığı 'Kervan' adlı dergiy-
le asıl biçimmi buldu. Hocalannın deste-
ği ve izniyle çıkardığı Kervan'da yayım-
lanan bir şiıri nedenıyle henüz onuncu sı-
nıftayken mahkemeyle tanıştı. Kadınlara
hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada
hâkım kendisinden ayağa kalkmasmı is-
tediğınde zaten ayakta olduğunu belirtti.
Izleyicilerin ve avukatlann gülüşmeleri
arasında Nail'in ayağının altına tabure
kondu ve karar açıklandı: 'Beraat'. Bel-
ki de artık ayağının altına tabure konma-
yacak kadar büyüdüğünden daha sonra-
kı mahkemelerde hapıs cezalanndan kur-
tulamadı şair-gazeteci Çakırhan.
Gazeteciliğe 1929'da başladı
Lıse sonuncu sınıftayken başı bir kez
de "Alev Yağmuru" adlı şiır yüzünden
derde girdi. Konya'da davayla ılgili ola-
rak takipsizlik karan alınmasma karşın
Nâzım Hikmet'in çalıştığı •Rcsimli Ay'
dergisinde de \ayımlattığı şiire bir kez de
tstanbul'da dava açıldı Çakırhan. bu sı-
rada tıbbıye de okuyordu. Nâzım'la bu
şiir aracılığıyla başlayan dostluklan şiir-
le, hapislerle, bıçimlendi. Çakırhan Nâ-
zım'ın 'Ne yapacaksın nbbıyede, gel be-
raber çauşalınT demesi üzerine tıbbıye-
yı bırakarak önce hukuk sonra da edebı-
yat fakültelerine yazıldı.
Nail Çakırhan gazeteciliğe 1929 yılın-
1910yılında başlayan
yaşamına
gazeteciliği, şiiri,
mimarlığı,
hapisleri, ödülleri
sığdıran Nail
Çakırhan son
olarak sinemaya
adım attı. Ali
Özgentürk'ün
son filminde
Tank Akan'ın
babasmı
canlandıran
Çakırhan, uygun
bir senaryo
olursa başka bir
filmde de rol
alabileceğini
belirtiyor.
da Cumhuriyet gazetesinin düzeltme bö-
lümünde başladı. Kendisi gibi Muğlalı
olan Yunus Nadi'nm cana yakın yakla-
şımlan onu giderek bağladı bu mesleğe.
Nâzım'la kısa sürede gelışen dostluklan
sonucundada'l+l=Bir' adlı ortak şiir ki-
taplannı yayımladılar. Ancak bundan iki
yıl sonra komünıst teşkilatı kurduklan
gerekçesiyle iki buçuk yıl Bursa Ceza-
evi'nde aynı koğuşu paylaştılar Nâzım'la.
Cezaevi günlerinın ardından bir süre
daha Cumhuriyet gazetesinde çahşan Ça-
kırhan, 1934 yılında Rusya'ya gittı. Na-
il Çakırhan, Rusya'ya gittiğı sırada poli-
sin kendisini koruyup kollayan Yunus
Nadi'yi çok sıkıştırdığını ancak Nadi'nin
hiçbir bilgi vermediğini belirtiyor.
'Şiir benim için bir silahür'
Rusya'da sıyasi ekonomi eğitim. gö-
ren Çakırhan, Ho-Şi-Min ve Tito'yla ay-
nı sınıftaydı. Bu ülkede evlenmesıne kar-
şın ülkesine geri dönerken sekiz aylık ha-
mile eşıni bu ülkede bırakmak zorunda
kaldı. Türkiye'ye döndüğünde de gazete-
cilik macerasım Tan ve Ses'te sürdürdü.
Cezaevi ve Moskova maceralan bir daha
kesişmeyen Nâzım'la da en son 1938 yı-
lında görüşebildıler.
"Şiir benim için birsilahdr. Ancak gün-
cel konulara edebi bir dille değinir. Ben hiç
öylc gül karanfil edebiyatı yapmadım"
dıyor Çakırhan. Şiir yazarken de gelişen
Nazi faşizmine karşı Türkiye'de bir halk
cephesı oluşturmayı amaçladığını belir-
tiyor. Çakırhan 1945 yılına kadar sürdür-
düğü gazeteciliği ve şiiri bu tarihten son-
ra ekonomik nedenlerle bırakıyor. Ancak
kalbinin bir köşesi hep gazetecilikte. "Bir
daha dünyaya gelseydim gazeteci olur-
dum. Bizim zamanımızda bir başkaydı
gazetecilik. Şimdi gitsem yapamam bir
Louis Aragon doğumunun 100. yılında çeşitli etkinliklerle Fransa'da anılıyo.r
Yenüikçi ve *yücebiroşkşoiri'Kûltür Servisi - ".\ragon, ken-
disi \e onu tanıyanlar için tehlike-
li bir adamdı. Onun. kendisinde
dilinin ve anlatımının taşıdığı teh-
likelcr seziliyordu ve ben, ondaki,
kelimelere dökülen bu anlatım
gücünden uzak durmaya çalışı-
yordum. Aragon gerçeği her za-
man yaratıcılığının bilinmeyen
yönüyle sezinlerdi, futarlıydı;
tam anlamıyla bir şairdi..."
Doğumunun 100. yılında Lo-
uis Aragon'un edebi çehıesini
anımsatmak amacıyla, Christine
Goeme'nın düzenlediği bir prog-
rama konuk olan Jean Toussaint
Desanti ünlü Fransız şain yuka-
ndaki sözleriyle betimliyor.
1982 yılında ölen Louis Ara-
gon'u anmak amacıyla gerçek-
leştirilen toplantıya. edebiyat
eleştirmeni Olivier Barbarant,
avangard tarihçilerinden Marc
Dachy, yazarlardan Jean d'Or-
messon. Philippe SoUers, fılozof
Christian Jambet, Aragon'un
dostlanndan Dominkjue Desanti
ve "Album Aragon" adlı yapıtın
yazan Jean Ristat gibi. yazm
çevresınden on beş kadar önem-
li kişi katıldı ve şairin yok ede-
mediği, ancak yaşamı boyunca
düzeltmeye çalıştığı çeşitli yön-
leri tartışıldj.
Şiırin yanı sıra çok sayıda ro-
man, düzyazı ve teorik yazılany-
la da yaşadığı döneme ışık tutan
Aragon, yüzyılımızın en önemli
edebiyat adamlanndan biri ola-
rak tanınır. Tanıklık ettiği döne-
min en etkin sanat akımlan içe-
risinde yer alan Aragon'un adı,
dadacılığın ve gerçeküstücülü-
ğün kuruculanndan biri olarak
geçer.
Zamanında valilik ve pek çok
elçilik yapmış, dönemin saygın
isimlerinden biri olan Louis And-
rieus'nün ve birpansiyon işleten
MargueriteToucas Massillon' un
oğlu olarak dünyaya gelen Louis
Aragon, büyük cesaret örneği
sergilediği Birinci Dünya Savaşı
sırasında Andre Breton ile karşı-
laştı. Zaman içerisinde Tristan
Tzara'mn etkisıyle gerçekleşen
"dadaizm" ve ardından gelen
"gerçeküstücülük"akımlannı ta-
kiben, "ecriture automatique /
otomatik vaam" denen akımın
• Louis Aragon, Andre'
Breton'a beslediği
düşmanhğın etkisiyle
romana gerçeküstü
şiirselliği getirmişti.
Kendisi ve onu tanıyanlar
için tehlikeli bir adam
olarak nitelendirilen
Aragon 'gerçeği her zaman
yaratıcılığının bilinmeyen
yönüyle sezinlerdi,
tutarlıydı; tam anlamıyla bir
şairdi.'
Man Ray'ın objektifinden
Aragon, Breton'la 1929.
önemini ilk kavrayan ve Breton'a
beslediği düşmanhğın etkisiyle
romana gerçekûstücü şiirselliği
uygulayan kişi Louis Aragon ol-
du. Mayakovski'nin eşi. LUi
Brik'in kızkardeşi Ebairioletile
tanışmasının ve Paris Komünist
Partisi'ne katılmasının ardından
Breton ile arasında çaresiz bir
kırgınlıkbelirdi...
Yazar Philippe SoUers ve top-
lantının diğer katıhmcılan prog-
ram boyunca Breton ve Aragon
arasında mevcut karşılıklı zorun-
lu özveriyi sorgulamanın yanı sı-
ra, 1920'lerin sonunda, Vene-
dik'te bir intihar girişiminin ar-
dından şiddetle zamanın seksüel
sefaletini konu edinen ve sürek-
li yeni aşklar peşinde koşan biri-
nin, tüm bunlann sonunda nasıl
olup da tek bir aşka bağlanabil-
diğini, bunun yanı sıra, düzen ve
hatta otorite ihtiyacı içerisinde,
çetin görevler üstlenen bir kişili-
ğin, zaman zaman özündeki has-
sas kişiliği gizlemeyi nasıl olup
da başaramadığı üzerine tartıştı-
..ır. "Tarihin geri tepmesiyle bir-
likte zaman artık gerçekten bü-
yük bir şair olan Aragon'un
okunması için oldukça erverişü
gözûküyor." Christine Go-
eme'nin programına katılan ve
aralıksız olarak bu düşünceyi sa-
vunan kişiler Aragon'u şöyle ni-
telendırdiler: "Art arda yapbğı
katkılan ile Louis Aragon, yük-
sek biçemden popüler geleneğe,
Fransız şiirine büyük ölçüde ye-
nilik getirmiştir. Sonuçta Aragon
yüce bir aşk şairidir de. Tıpkı es-
ki bir trubadur (halk ozanı) tar-
zmda bir şarkı sözü yazan ve
"Mutlu aşk yoktur' diyen o değil
midir?"
daha. Koskoca bir sektör oldu bu meslek.
Hem gazetecilikte göz tam olacak. kulak
tam olacak. Görmez duymazsanız ne>i
yazacaksınız" diyor.
Türkiye'ye döndükten sonra arkelog
Halet Çambel'le evlenen Çakırhan mi-
mariye eşinin Adana Karatepe'deki kazı-
lan sırasında başladı. Bu tarihten sonra da
yaratıcılığını mimariye yöneltti. Bölgede
beş yıl süren çalışmalan sırasında Türki-
ye'nin ilk büyük açık hava müzesıni kur-
duktan sonra ilgisini kitaplarla besleyerek
.Ankara'da Türk Tarih Kurumu Binası'nı
yapan Çakırhan, böylelikle mimarinin
içine girmiş oldu.
1970 yılında rahatsızlanınca doktorla-
nn tavsiyesine uyarak Gökova'ya döndü.
Geleneksel mimariyi çağdaş anlayışla ye-
nilediği evi büyük beğeni toplayınca ya-
kın dostlan için de evler yapmaya başla-
dı. 1983 yılında da Ağa Han adına çah-
şan mimarlann aday göstermesinin ar-
dından Gökova evleriyle dünyanın en bü-
yük mimarlık ödüllerinden biri olan Ağa
Han Mimari Ödülü'nü kazandı. O günle-
ri anlatırken "Kıyametler kopru. Hiç mi-
maıiıkokumayan birine bu ödülü vermek
mimarlara hakarettir yönünde tepkifcr
aklım" diyor Çakırhan.
'Mimarhktan kopamıyorum'
Nail Çakırhan Ağa Han Ödülü üzerine
hâlâ konuşuhnasına şaşırmasına karşın,
uzun süreli başanlan, yapılan işte yeni
bir ses getirmeye bağlıyor. "Sanann han-
gj dahnda olursa olsun yeni bir ses getirir-
seniz bu devam eder. Aksi takdirde zorla-
maklaounaz'' diyor. Çakırhan, mimari ve
restorasyonun bir işlevi olması gerektiği-
ne inanıyor. Içinde yaşanmadığı sürece
restorasyonun bir değerin olmayacağını
belirtirken çocuğa benzettiği binalann sü-
rekli bakım istediğini söylüyor. Kendisi
de Amavutköy'de yaklaşık 30 sene önce
restore ettiği 160-170 senelik ahşap bir
yalıda otunıyor.
Yakın dönemde Izmit tarafında büyük
bir çiflik yapan Çakırhan Istanbul'un
Anadolu yakasında da 13 evlik bir site ta-
mamladı. Üretkenliğini sürdüren mimar
mesleği üzerine konuşurken "O beni bı-
rakmıyor. Ben istesem de kopamıyorum.
Göz yok, kulak yok ama devam ediyo-
rum" diyor. tstanbul'un şimdiki görün-
tüsü ise Çakırhan'ı çok üzüyor.
^ — "1930'lardakihaKnibiBrim
bu şehrin. Eskiden İstan-
bul'u hiçbir şey çirkinleşti-
remez diye düşünürdüm.
Ama İstanbul diye bir şey
kalmadr diyor.
Şaır-mimar Çakırhan, si-
nema deneyimi üzerine ko-
nuşurken de "Ben artist fa-
lan değilim. Ali benim ya-
km dostumdur. Çok ısrar
ettioynadun" diyor. Çakır-
han, sinemayla bugüne ka-
dar profesyonel bir ilişki
kurmamasına karşın sıkı bir
sinema izleyicisiymiş. Eşi
Halet Hanım. Nail Bey'in
günde peş peşe üç dört ma-
tineye birden gittiğini belir-
tiyor. Çakırhan ise her insa-
nın kendisinin bile farkında
olmadığı bir takım ilgileri-
nin olduğunu belirtiyor ve
ekhyor: "Örneğin benim
çocukluğumda Karagöze
büyük ilgim vardı. Sonra
Ortaoyunlan geldi. Hapis-
lerle, dağbaşındaki inşaat-
larla koptuk sinemadan a-
ma şjrrtdi'Mektup'la bu işin
içine de girmiş olduk."
Çekimler sırasında hiçbir
sıkıntı duymadığını belirten
Çakırhan, bunu özellikle
Ali Özgentürk gibi bir yö-
netmenle ve Tank Akan,
ZJşan Uğurlu ve Cüneyt
Gökçer gibi oyuncularla
çalışmasına bağlıyor. "Her
şey denk gftti" diyor.
Ölümünün yirminci yılında Maria Callas 'ın yeni yaşamöyküsü yayımlanıyor
'Operanın Bette Davis'i eşcinsellere tutkundu
Kültür Servisi - Önümüzdeki ay, yüzyı-
lınızm en ünlü divası Maria Callas'ın ölü-
mjnün üzerinden yirmi yıl geçmiş olacak.
ÜJcemizde de Yıldız Kenter, 9.Ulus-
lararası İstanbul Tiyatro Festivali'nde Ter-
ence Mc Nally'nin yazdığı "Maria
Cıllas- Master Class" adlı oyunla ünlü
di.anın tutkulu yaşamını iç içe geçmiş kişi-
lillerde aktarmıştı sahnede. Sanatçının
ölim yıldönümünde düzenlenecek etkin-
liller arasında bir de 'The Tigress and the
Lımb' başlıklı bir yaşamöyküsü yer alıyor.
Dı\id Bret'in kaleme aldığı kitap. bugüne
kalar yüzün üzennde yaşamöyküsü yayım-
lasan Callas'ın eşcinsellere yönelik takın-
tılınru ön plana çıkanyor.
Önümüzdeki ay satışa sunulacak kitaba
gcre Maria Callas, 'ünlü eşcinsel erkekleri
bıştan çıkarmayı kendisine görev edinen
br a\
r
a'. Yunan sanatçının cazıbesini kul-
laîdığı ünlü eşcınseller arasında 'Batı \'a-
ksı Hikâyesi'nin bestecisi Leonard Berns-
ten, film yapımcılan Franco ZeffireUi ve
Lıchino \lsconti de yer alıyor. Maria Cal-
la, eşcinsel bir izleyici kitlesine hıtap eden
ilı yıldızdı. 'Callas Boys' adlı bir topluluk,
saıatçıyı her etkinliğinde desteklemenin
yaru sıra en büyük düşmanı olan RenataTi-
baldi'nın hayranlannı sıkıştınp dö\erdı.
Mana Callas, kendisini "operanın Bette
Davis'i" olarak görürken bir yandan da ya-
kışıklı eşcinsel erkekleri baştan çıkarmak
için büyük çaba harcıyordu. Ona göre eş-
cuısellerin "normal" erkeklerden tek eksi-
ği. yeterince tutkulu bir kadınla karşılaşma-
mış olmalanydı. Callas'ın baştan çıkarma-
ya çalıştığı eşcinsel erkeklerin sevgihleriy-
le de görüşen David Bret, kitabmda. sanat-
çının amacına ulaşmak için karşı cinse ilgi
duyan erkekleri de kışkırtıcı olarak kullan-
dığını belirtiyor.
New York'a ilk olarak 1950'lerde az eği-
tilmiş bir Atinalı olarak gelen Callas, eşcin-
selliğe inanmıyordu. Bemstein'ı yatak oda-
sına sürükleyip onun cinsel tercihinin genç
erkekler olduğunu öğrenince, çabalannı i-
ki katına çıkardı. Bu olaydan sonra da sa-
natçının bunaltıcı tacizleri başladı. Bret'e
göre Callas'ın kurbanlan. kendılenni cin-
sel açıdan taciz edilmiş hissetmelerine kar-
şın aralannın tamamen bozulmaması için
kibar davranıyorlardı.
Callas, 1970 yılında Decameron'u sah-
neleyen ttalyan yönetmen Pier Paolo Paso-
lini'yi baştan çıkarmayı bile başarmıştı.
Marlene Dietrich, Tallulah Benkhead gibi
cinsel takıntılan olan başka yıldızlarını ya-
şamöykülerini de kaleme alan David Bret,
Callas'ın da cinsellikten çok baştan çıkar-
ma güdüsüyle hareket ettiğini savunuyor'
\e ekliyor: "Callas kendisini reddeden er-
keklere detkesine rutulan mutsuz bir dev-
di."
Sanatçının bugüne kadar yayımlanan yü-
zün üzerindeki yaşamöyküsünde başka sa-
natçılara yönelik sözlü ve fiziksel saldın-
lanna yer verilmesine karşın, cinsel eğılim-
lerine pek değinilmemişti. Cinsel konular-
da yazılar yazan. radyo programlan düzen-
leyen uzman doktor Rosaiind Miles, Cal-
las'ın durumunu, 'olgunlaşmamış narsisist
davraıuşlarf olaraktanımlıyorve Callas'ın
romantizm konusundaki mutsuzluğunun
kendı kışıliğinden kaynaklandığmı belirti-
yor.
Maria Callas, bugün hâlâ EMI şirketine
en çok para kazandıran sanatçılar arasında
yer alıyor. Şirketin temsilcileri, Callas'ın
eşcinsellik konusundaki tacizlerini hoş kar-
şılamamalanna karşın onun sanatıyla anıl-
ması gerektiğinı beİirtiyorlar. Maria Callas için yeni bir kitap yazüdı.
SenaryoyTi beğenirse
"Mektup"ta kendi yaşa-
mıyla canlandırdığı karak-
ter arasında örtüşen pek çok
nokta var Çakırhan'm. Çe-
kimlerin büyük kısmı Ça-
kırhan'uı yalısında gerçek-
leşiyor ve evin sahibi yine
kendisi. Rusya'da kalan oğ-
lunu uzun süre göremeyen
Çakırhan fihnde de anne-
siyle Amerika'ya giden oğ-
lundan ayn kalıyor. Fihnde-
ki babayla bir başka ortak
noktası da her ikisinin de
cezaevinde kalmış olması.
Peki Çakırhan, sinema
serüvenine devam eder mi?
"Senaryoyu beğenmem
şart" diyor ve ekliyor:
"Ali'nin senaryosunun be-
nim için en önemli yanı bu-
günün olaylanna yer ver-
mesiydi. Filmde ber gün iç
içe olduğumuz faili meçhul-
ler, terör var. Sinemada, hi-
kâyede. romanda günün
olaylan da yer almalı."
Bugün mimarlık çalış-
malaruıın yanı sıra anılan-
nı derliyor Çakırhan. Göz-
leri ve kulaklannın onu ya-
n yolda bırakmasından şi-
kâyetçi olmasına karşm bir
kenara çekihniyor. Aksine
ılgi ve üretim alanlanna ye-
nilerini ekliyor.
DEFNE GOLGESÎ
TURGAY FİŞEKÇİ
Bir Yayıncılık Başarısı
Yayıncılığımızın son yıllarda nasıl bir gelişim için-
de olduğunu görmemek elde değil.
Yayıncılığın görece olarak büyük sermaye gerek-
tirmeyen, buna karşın bilgi ve hünerin başanda
önemli yer tuttuğu bir sanayi dalı olması, bu geliş-
menin belki de en önemli nedeni.
Günümüzün büyük sermayeli yayınevlerinden
kimileri geleneksel yayıncılığın ağırhğı içinde otur-
muş yapılannı sürdürün\en, kimileri ise küçük ya-
yınevleriyle yarışırcasına atak yayın politikalan iz-
liyorlar.
Küçük yayınevlerinin farklı yapıları var. Küçük bir
odada, bir-iki kişi, az bir para ile gönüllerinin çek-
tiği güzel işlere, gelir getirici olup olmayacağına
bakmaksızın girişebiliyorlar. Böyle olmasa yayın-
cılık, yalnızca satacağı düşünülen kitaplann ya-
yımlandığı kısır bir alan olup çıkardı. Şiir, deneme-
eleştiri, oyun, senaryo vb. türierde ürün verenlerin
yayıncı bulması zorlaşırdı. Oysa günümüzde yal-
nızca bu türlerden birinde yayın yaparak kişilik bu-
lan yayınevleri var.
Bunlardan biri de tiyatro yapıtları yayıncılığı ile
kendine yayın dünyasında özel bir yer edinen Mi-
tos-Boyut Yayınları. Üstelik, bir zamanlar Günay
Akarsu yönetimındeki Izlem Yayınları gibi tek tek
oyun kitaplan yayımlamak yerine. oyun yazarlan-
nın 'Bütün Oyunlan'm yayımlamak gibi güç bir işi
sürdürüyor.
Mitos-Boyut Yayınları'nın geçen günlerde ya-
yımladığı Bertolt Brecht'in Bütün Oyunlan'nn ilk
krtabı olan Cilt 7 yayıncılığımızın gelişmişlik düze-
yini göstermesi bakımından ilginç bir örnek.
Bir kez, yayım için oyunculann haklarını elinde
bulunduran Alman Suhrkamp Yayınevi'yle sözleş-
me imzalanmış. Türkiye'de her yayınevi için ağır
sayılabilecek koşullar (peşin ödeme, Almanca as-
lındaki basım kalitesinin aynen korunması, başka
dillerden daha önce yapılmış çevirilerin kabul edil-
meyip yeniden Almanca asıllanndan ve son basım-
dan çevrilmesi vb.) yerine getirilmiş.
Ahmet Cemal'in öncülüğünde girişilen ve en
az iki yıl sürmesi beklenen çeviri çalışması da yal-
nızca gösterilen sabır için bile alkışlanmaya değer.
Kitap, oyun metinlennin yanı sıra, oyunlarla ilgili
açıklamalar. Brecht'in notları, yazıları vb. ile nere-
deyse akademik bir yayın düzeyine ulaşmış. Bü-
tün bunlara dizgi, baskı, kâğıt ve cilt güzelliği de
eklenince ortaya imrenilesi bir çalışma çıkmış.
Gönül isterdi ki, böylesi nitelikli yayın çalışmala-
n bizim yazariarımız için de yapılsın.
Uğraşanlar bilir yayıncılığın ne çok ayrıntıdan
oluşan bir iş olduğunu. Çevıriden redaksiyona, diz-
giden düzeltiye, kapağından sırt kalınlığına, sayfa
düzeninden film çıkışına, montajdan kalıba, bas-
kıdan kâğıda, ciltten taşınıp depolanmasına, da-
ğıtımına dek bin bir tuzakla dolu bir süreçtir. Elini-
ze aldığınız bir kitap bütün bu sayılan ve sayılama-
yan aşamalarda çahşan, tanıdığınız-tanımadığınız
pek çok insanın alın terini taşır.
Yayıncılık uğraşındaki bu ayrıntı zenginliği aynı
zamanda nitelikli çalışanlan da zorunlu kılar. Bir ya-
yınevinin kapısında duran görevli, kabak çekirde-
ği yiyip kabuklannı önünde biriktirdiğinde orası
başka bir kurum olur, kitapla ilgili bilgileri olan gü-
leryüzlü ve anlayışlı biri olduğunda başka bir ku-
rum.
Yayıncılığın birinci durumdan ikincisine doğru
zoriuklar içinde de olsa yol aldığı açık. Üstelik her
köşe başında, yerlere atılmış korsan kitaplann ka-
ra yüzlü yayıncılarının sektöre vurdukları darbele-
ri güvenlik, yerel yönetim ve Maliye yetkilileri yal-
nızca izlemekle yetinirken.
İFSAK19. UlusalKısaFîlm
Yanşması Düzenleniyor
• Kültür Ser\isi - Ülkemızdekı amatör ve genç
sınemacılan desteklemek ve ürünlerini izleyiciyle
buluşturmak amacıyla düzenlenen İFSAK 19.
Ulusal Kısa Film Yanşmasf na son başvuru tarihi 31
Aralık 1997 olarak belirlendi. Süresi 20 dakikayı
aşmayan her türlü sinema ve video fîlminin kabul
edildiği yanşmaya yapıtalann VHS kopyası
isteniyor. Ön elemeden geçecek olan fîlmler daha
sonra tek seçici olan yönetmen Engin Ayça
tarafindan değerlendirilip ödül dağıtımı yapılacak.
Yanşmanın sonucunda seçilen kısa filmlerin bir
bölümü Mart 1998 tarihinde Istanbul'da
gerçekleştirilecek Uluslararası Kısa Film
Günleri'nde ülkemizi temsil edecek. Aynntılı bilgi
(212) 243 14 01 veya (212) 292 18 07 numarah
telefonlardan öğrenilebilir.
Boyner Holding Yayınları satışta
• Kültür Servisi - Geçen aylarda çıkardığı kişisel
gelişim kitaplan ile bilgiye yatınm ve bilgiyi
paylaşma projesini hayata geçiren Boyner Holding,
yayınlannı Beymen ve Çarşı Mağazalan'nda satışa
sundu. Yayın dizisini "'Dünyadaki En Büyük Satıcı",
"Gelecek Zamanda Düşünmek"ve "Umut Bir
Yöntem Olamaz" ile başlatılan satışlar tstanbul'da
Beymen Akmerkez. Beymen Suadiye, Beymen Casa
Club, Çarşı Capitol, Çarşı Maslak, Çarşı Bakırköy,
Çarşı Sultanhamam, Ankara'da Başkent Beymen,
Çarşı Çankaya, Çarşı Kızılay ve Bursa'da Çarşı
Kumluk mağazalannın kasalanna yerleştirilen özel
standlardan yapılıyor. Standlarda yer alan kitaplar
arasuıda holdingin diziye bu ay eklediği
"Çocuklanmıza Verebileceğimiz En Büyük 10
Armağan" ve "Tongue Fu" isimli iki yayın da
bulunuyor.
MÜGŞPde yetenek sınaviarı
• Kültür Servisi - Marmara Ünıversitesı Güzel
Sanatlar Fakültesi özel yetenek sınavlan 8 eylülde
başlıyor. Sınavlara girmek için aday kayıtlan 27, 28,
29 ağustos 2-3-4-5 eylül tarihlerinde yapılacak. Kayıt
yaptıracak adaylann ÖSYM birinci aşama sınavına
girmiş olmalan ve ÖSS sayısal. Eşit ağrrlıklı. sözel
puanlardan herhangi birinden en az 105 puan almış
ohnalan gerekli. Maramara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi'ne 10 ayn bölüme 280 öğrenci
ahnacak ve üç aşamalı özel yetenek smavı
gerçekleştirilecek. Genç yetenekler 8 eylülda saat
09.30'da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Acıbadem-Kadıköy binasında buluşacak.
BUGÜN
• RUMELMSARIKONSERLERİ kapsamında
Rumelihisan'nda saat 21.00'de Aşkın Nur Yengi
konseri izlenebilir.
• tFSAK'ta saat 19.30 ve20.15'te "Yalınlık"
konulu Doğa Grubu Etkinliği Saydam Yanşması
izlenebilir.
• İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 15 00 ve
19.00'da yönetmenlığini Stanley Kubrick'in yaptığı
"Full Metal Jacket" adlı film izlenebilir.