Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Savaş ve Banş
METIN ERKSAN
K
ont Tolstoy (1828-1910) 'Savaş
ve Banş' adlı yapıtında (1862-
69), savaş ve banş olgulannın ak-
la. bilgiye, düşünceye, mantığa.
ahlaka, insancılığa (hümanizme).
dinselliğe. ilkelliğe. saldırganlı-
ğa, ruhsal saplantıya, savaş yandaşlığına ilişkin
yanlannı çözümlemeye çalışır. Kont Tolstoy; savaş
ve banş olgulannın; sıyasal, askeri, ekonomik, top-
lumsal, jeopolıtık. stratejik, yayılmacı (emperya-
lıst) yanlanna ilişkin çözümlemeleri 'Savaş ve Ba-
nş' adlı yapıtında irdelemez. Kont; savaş yandaş-
lığını, ruhsal saplantı olarak tanımlar.
Türk-Yunan ilişkilerinın düzencesını (dısıplini-
ni) yüzlerce yıldır bozan Yunan 'savaş yandaşhğı',
süreğen (kronik) Yunan 'ruhsalsaplanüsı'dır Kök-
leri çok eskilerde ve dennlerde olan bu nihsal sap-
lantı. Yunan ruhsallığının özünde hıç kesıntisiz sü-
rer gider Bu Yunan 'nihsal saplanüsı' ya da Yunan
'savaş yandaşüğı' iyileştirilmediği (tedavı, terapi)
sürece Türk-Yunan ilişkileri düzelemez.
Yunanıstan devleti, bir bildırge (manifesto) biçi-
mınde tüm dünyaya yaphğı açıklamada. Türkıye
Cumhunyeti devletıni tek ve en büyük 'diişman'
olarak duyurdu. Yunanistan devleti, Türkiye Cum-
hunyeti devletiyle olası değıl, kesin öngöidüğu bir
savaş için tüm gücüyle hazırhk yaptığını bildirge-
sine ekledı. Yunanistan devletinin bu davranışının
bir benzeri uluslararası tarihte asla yoktur. Tarihin
hiçbir dönemınde hıçbır devlet, sınırdaş olduğu
komşu bir devleti ya da sınırdaş olmadığı bır dev-
leti tüm (total. İng ) düşman olarak ilan etmemiş-
tır. Bu bıldiri; örtülü, saklı, gızlı ya da açık bir sa-
vaş ilanı demektir. Türkiye Cumhunyeti devleti,
Yunanistan devletinin düşmanı değıldir. Türkiye
Cumhuriyeti devleti Yunanistan devietinin dostu-
dur. Türkiye Cumhunyeti dev letı Savaş yandaşı de-
ğil, banş yandaşıdır. Ustelik Türkiye Cumhunyeti
devleti ve Yunanistan devleti 'NATO bağlaşması'
ıçınde olan ikı 'bağlaşık' devlettir. Bitimsız (ebe-
di) Türkiye Cumhuriyeti devletine ilişkin siyasal
yetkililer ve Türkiye'deki dönemsel, değışken, ge-
çici siyasal yetke. her zamankı süredurumlan (ata-
letlen-tembellikleri), vurdumduymazlıklan, umur-
samazhklan nedeni ve gereği, Yunanistan devleti-
nin bu 'nihsal saplanb-savaş yandaşı' belırtisi sa-
buklamasına (hezeyanına) karşıt bır bıldirge ya-
yımlamarruştır. Bu bağlamda derim kj Dışışleri Ba-
kanlığı, Başbakanhğın Tanıtma Müsteşarlığı ne iş-
le uğraşır, ben orasını bılmem. Buyruklan Müslü-
man görünümündekı lran ve Arap ülkelennden ve
Hıristiyan Avrupa'dan alan. siyasal parti oluşumun-
daki gerici, mürteci, yobaz, bağnaz. ilkel, azgın, ka-
ra güç; ekonomik ve siyasal çıkarlan dışında. ulus,
ülke, devlet yaranna hiçbir şey düşünmeden siya-
sal yetkeye saldırdığı için, Türk-Yunan ilişkilerinın
bu duyarlı ve tehlikeli döneminde, Yunanistan dev-
leti bu 'savaş biidirgesi'ne Türkiye Cumhunyeti
devletınden gereken karşılığı alamamıştır.
Yunan 'nihsal saplanûsı'nın, Yunan 'savaş yan-
daşlığı'nın nedeni olan, Yunan siyasal, ekonomik
çıkarlan doğnıltusunda oluşan Yunan saldırganlı-
ğının ve Yunan yayılmacılığının (emperyalizmı-
nin) köklen çok derinlerdedir.
Bugüne dek 'Türktarihi' kapsamında; Yunanis-
tan'da ve Ege Denizı'nde yaklaşık 500 yıl süren
Türk yönetimınin; siyasal, ekonomik, toplumsal,
hukuksal, yönetimsel (idan), kültürel, ruhsal. ah-
laksal boyutlannı araştıran, nesnel ve bilimsel bil-
giler oluşturan bır çalışma yapılmamış ve bu konu-
ya ilişkin bır kitap yazılmamıştır. Bu olumsuz ko-
num Türk tanh biliminin en büyük ve en duyarlı
eksigidir. Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kuru-
mu'nun ve Atatürk'ün kurduğu Türk üniversitele-
rindeki tanh bölümlerinin devletten aylık alarak
yapması zorunlu olan bu araştırma ve yazması zo-
runlu olan bu kitap, Türk ulusu, Türk ülkesi ve Tür-
kiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlan için yapılma-
sı kesinlikle vazgeçilmez olan bir ödev ve görev-
dir. Türkiye'de bugüne dek bu uzun tarihsel döne-
min bazı kesitlerine ilişkin yazılan kitaplann ve
bildirilenn küçük bır bölümü bilimsel ve nesnel ol-
makla birlıkte büyük bir bölümü bılimsellik dışı,
öznel, ılkel çalışmalardır.
Türk ve Yunan tarihbilimcileri Türk-Yunan iliş-
kilerini aşağı yukan, Türk yönetimine Yunan baş-
kaldırmasının başladığı 1821 yılından bu yana ır-
deler. Oysa kj araştınlması ve üstünde bilimsel bil-
giler oluşturulması gereken Türk-Yunan ilişkileri
ya da Yunanistan'daki Türk yönetimi dönemi, bu
dönemin başladığı 1395 yılından bu yana irdelen-
melidir. Türk yönetimi dönemindeki Türk-Yunan
ilişkilerinin bilimsel bilgiler oluşumunda bılınme-
sı zorunludur. Örneğın şu olay, bu konudaki araş-
tırmalann ne denlı gerekli olduğunun küçük bır ka-
nıtıdır: tngiliz coğrafya bilginı ve demzcisi Ric-
hard Hakluyt, (1553-1616) "İngiliz Ulusunun Baş-
hca Denlz Yolculuklan, Gezileri ve KeşiflerT ısım-
lı 8 ciltlik ünlü kıtabının 3. cıldınde şunlan yazar:
Ingiltere Kralıçesı 1. Elizabeth (1533-1603) Os-
manh Sultanı m.Murad'a (1546-1595), 1583 yı-
lında bir büyükelçi gönderir. Sır \\Tlliam Harbor-
neadındaki İngiliz soylusu, Osmanlı devletine ge-
len ilk İngiliz büyükelçısıdır. Sır Harborne, sulta-
nın huzuruna çıkinadan önce Osmanlı dev let töre-
sı gereği çeşitli devlet büyüldenyle (erkân) göriiş-
meler yapar Bu dev let büyüklerinden bın o dönem
Kaptan-ı Derya(DenızGüçlen Komutanı)olan Kı-
bç .41i Paşa'dır (1500-1587). Kılıç Alı Paşa. Bar-
baros Hayrettin Paşa ocağından yetışmış, Preveze
(1538) ve Inebahtı (Leponto, 1571) denız savaşla-
nnda dövüşmüş, ünü dünyaca bilınen büyük bır
denizcıdir. Kılıç Alı Paşa ingiliz Büyükelçısı
W Harborn'u, Kaptan-ı Derya baştardasında (gemi-
sinde) kabul eder. Büyükelçi Harborne, Kılıç Ali
Paşa'ya İngiliz Denız Güçleri Komutanı Sır Fran-
cis Drake'ten (1540-1596) "özel bir mektup" ge-
tirmiştir. Ünlü tngilız Amirali Sir Francıs Drake, ts-
panya Kralı II. Philip ya da II. Felipe'nın (1527-
1598) ünlü "Yenilmez Annada"sını Kuzey Deni-
zı'nde ve Atlas Okyanusu'nda 1581 'de yok etmış
bir denizcidir. Kılıç Ali Paşa ve Sir Francıs Drake
önceleri "korsan", sonra devlet katında denizci ol-
duklan için birbirlerini çok iyi bılmektedirler. Amı-
ral Sir Francis Drake. Kılıç Ali Paşa'ya yazdığı
mektupta meslektaşı paşadan şunlan ister: "Atias
Okyanusu'nda ve Akdeniz'de Türk savaş gemileri
İngiliz savaş ve ticaret gemilerine ve İngiliz uyruk-
lu kişilere saldırmayacak. İngiliz savaş gemileri At-
las Okyanusu'nda ve Akdeniz'de Türk savaş ve ti-
caret gemilerine ve Türk uyrukhı kişilere sakJırma-
yacak. Türk ve İngiliz savaş gemileri Atlas Okyanu-
su'nda ve Akdeniz'de savaşlarda vakaladıklan İs-
panya ve diğer uluslann gemilerinde bulunan Türk
ve İngiliz "esir-forsalara' iyi davranacak ve bu kişi-
leriülketerinegönderecek." Kılıç Ali Paşa Sir Fran-
cis Drake' in mektubunda yazdığı istekleri kabul
eder. İkı eski korsan ve iki ünlü amıral olan Kılıç
Ali Paşa ve Sir Francıs Drake bir 'gentleman agre-
ement' (centilmenlik anlaşması) yaparlar.
Bu anlaşmadan sonra Türk ve İngiliz savaş ge-
mılerinın yakaladıklan düşman gemilerinde bulu-
nan Türk ve İngiliz forsa-esirler karşılıklı olarak öz-
gür bırakılıp ülkelerine gen göndenlir. Bu dönem
içınde 1586'da bır deniz olayı olur. Bu olayın olu-
şunu R Hakluyt; LavvrenceAldersay adında bir tn-
gilızın "Kahire veİskenderive'yeİkinciGezi 1586"
adlı kıtabından almıştır. Olay şöyledır: '•Sir Fran-
cis Drake Atias Okyanusu'nda Baü Hint Adalan
(Küba-Antiller) denizlerinde yakaladığı bir İspan-
yolgemisinden yirmi Türk forsa-esir kurtanr. Bun-
lar lngiltere'ye getirilir. İngütere Kraliçesi 1. Eliza-
beth Türkkrin hemen ülkelerine gönderilmesini
buyurur. Türkler 'Hercules' (Herkül) adlı bir İngi-
liz gemisiyle Türk vönerimindeki Yunanistan'ın Ko-
rent Körfezi ağzındaki Patras Limanı'na getirilir. Bu
kentteki İngiliz konsolosu. kurtanlmış Türk forsa-
esirleri kentin Türk kadısuıa gönderir. Kadı. Türk
forsa-esirlerin serüvenini öğrenir. Bir kaduı olduğu
halde bütün Hıristnan krallan arasında bu kadar
büyük güç, ün ve iyilik sahibi olan İngiltere kraliçe-
sine hayran olur. İngiüzleri över. Yirmi Türkün adı-
nı'Bu olayın kıyamete kadar unutulmaması için'
büyük bir deftere yazar. Forsalık-esirlikten kurta-
nlmış Türkler Herkül gemisivle İstanbul'a gönde-
nlir. Gemi, Türk yönetimindeki 'Sakız' Adası'na
uğrar. Adadaki Osmanlı uyruğu' Rumlar'. İngüiz-
lerin bu kurtanlmış forsa-esir Türkleri yurtlarına
göndenneierini istemezler. Adalı Rumlar 'Vıva
King Philippe" (Yaşa Kral Filip) diye bağınp İngi-
liz ve Türk düşmanı İspanva Kralı'nı överler. İngi-
liz denizcikr ve adalı Rumlar arasında korkunç bir
kavga çıkar. İngiü/ gemiciler Rumlan döver. Birçok
İngiliz ve Rum varalanır. Türk güvenlik güçleri kav-
gayı durdurur. Kırk Rum tutuklanır."
Bu olay 1586'da olmuştur. Türk yönetimine Yu-
nan başkaldırmasının başlangıç tarihi 1821 'dir. Yu-
nanistan devletinin kuruluş tarihi 1829'dur. Yunan
yayılmacılığının başlangıç tarihi 1774'tür. Türkle-
re karşı yüzyıllardan beri süren Yunan-Rum 'ruh-
sal sapiantılan' ve Yunan-Rum 'savaş yandaşhğı'
sağlıklı bır konuma getirilmediği sürece, Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve Yunanistan devleti arasın-
daki ilişkiler düzelemez.
ARADABÎR
FATMA SEMİHA UÇUK
Domuz Eti ve Ekmekçi
Yıllardır, uçaklarda verilen yemeklerin içınden çı-
kan "Domuz eti yoktur" notuna öylesine bozulur-
dum ki aşağıiandığımı duyumsayarak ıştahım ka-
çardı. Bu konuda bir yazı yazmayı tasariar, sonra
da zamanım olmaz, süreklı ertelerdim. Ama bu kez,
eskılerin deyişıyle, artık "vacip oldu".
25 haziran tarihli Milliyet ve Hürriyet gazetelerin-
de (Ben tatilde olduğum için ancak taşra baskısını
gorebildiğim Cumhuriyet'te bu haber yoktu, belki
de Istanbul baskjsında çıkmıştır) yayımlanan bır ha-
berı görünce, daha otuzlu yıllarda sofrasında sü-
rekli domuz jambonu yenen, yazın bıra, kışın şarap
eksık olmayan çağdaş bir ailenin çocuğu olarak,
adeta tüylerim diken diken oldu. Belçika'da yaşa-
yan, Izmir'e gelirken Svvissaır uçağına binen Bel-
kıs ve Lokman Sever çifti, çocuklanna domuz eti
yedirdikleri savıyla havayollanna Belçika ve Türki-
ye'de üçer mılyon dolar olmak üzere, toplam altı
milyon dolariık iki tazmınat davası açacaklarmış...
Çkıcuklan ölmüş mü, zehirlenmiş mi? Hayır değil,
Milliyet gazetesi resimlerini de koymuş, her ikisi de
turp gıbı maşallah... Başörtüsüz, yakası ve kollan
açık bluzu, mıni eteğiyle anne, şortu ve kısa kollu
gömleğıyle baba (kalın bıyıklan dışında) çağdaş ın-
sanlar görünümündeler. Tam tamına, "bir bardak
suda fırtına" deyimini haklı çıkaran bir olay...
Rahmetlı Ekmekçi sağ olsaydı bu haber üzeri-
ne neler yazardı kim bilir... Ardından ünlülerin, acı-
larını dile getiren yazılannı okudukça Ekmekçi için
yazmak cesaretini yitiriyordum. Nıtekim Beki Bar-
david de 23 haziran tarihli Cumhuriyet'in ikinci say-
fasındaki yazısında, "Doğaldır ki büyük yitimleri,
büyiıkler yazar. Mustafa Ekmekçi gibi bir ünlü için
yazı yazmak, tanınmışyazarlaratanınmışbirhak..."
demışti alçakgönüllülükle, ardından da eklemişti:
"Ama benim yüreğim de tıpkı onlannki gibi sevgi
dov Mustafa Ekmekçi içip."
Domuz üzerine yazı yazılır da Ekmekçi anılmaz
olur mu hiç? Önceleri yalnızca yazılarından tanıdı-
ğın Ekmekçi, Ankara'da sık sık evlerine konuk ol-
duğum arkadaşımla aynı apartmanda oturuyordu
ve arkadışımın eşiyle yakın dosttular. (Kafa dengi
olan kışilerin hangisiyle yakın dost değildi ki?) O
dostlar karı-koca emekli olup İstanbul'a göçtükten
sonra benım Ankara yolculuklanm da çok seyrek-
leştı. Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'na uğrayabilir-
sen -eğer o da kent dışında değilse- görebilir ol-
dım onu... Bir de TÜYAP Kitap fuarlannda fırsat
budukça konuşurduk. En son bu yılın ocak ayın-
da<i gidişimde son kitabımı, hem ona hem de öbür
Cunhuriyet yazarlarına vermek için büroya uğra-
dıçımda gördüm onu, odasını çepeçevre kuşatan
o çüzelim domuz resimlerini, biblolarını bir kez da-
haseyrettim. O da bana son çıkan kitabını imzala-
yif verdi. O gün brr resim sergisinin açılışına çağı-
nli'mış, beni de beraber götürdü. Ramazandı ve
segideki kokteylde içki yoktu, yalnızca kola ve
rrTyvesulan vardı. Dönüşte. beni metro istasyonu-
nekadar geçirirken hep gericilik (irtica) ve yobaz-
lar<onusunda konuştuk, bir ressamın nasıl olup da
Reah Partisi'nin yasaklarına uyduğuna şaşarak...
5
ans'ten dönerken, uçağa biner binmez hostes-
teı ıstediğim Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasın-
ûı resmini ve acı haberi görünce yıkıldım. Artık
bndan sonra domuz üzerine yazılar yazamayacak
Ernekçi... Bizlergibi öksüz bıraktığı domuzlanna,
üle besin varhğındaki katkısına sahip çıkmak için
çoa harcamak, biz sevenlerinin ödevi olacak bun-
dn sonra...
'Refah'ları Kendilerine...
B
ıktım, her gün kanallarda
gösterilen, gazetelerde
yazan sekiz yıllık eğiti-
me saldınlardan, çıkar
çetelerinin yönlendirdığı
ıpsız sapsız, çember sakallı adamla-
nn, ne olduğu behrsız kara çarşaflı
kadınlann kendı ısteklen söz konusu
olduğunda analannın karnından doğ-
ma demokrat kesilmelerinden, iste-
medikleri bır durumda bir o kadar an-
tidemokrat şenatçı faşist kesilmele-
rinden, Türkıye Cumhuriyetı'ne ya-
kışmayan gösterilerden bıktım. O ın-
sanların yüzlenne baktım, hıç nur
yüzlü bınsmı görmedım. Sankı onlar
Sıvas'takı yüzlerdi, sankı onlar bazı-
lannın paralı adamlanydı..
Refah kendı kazdığı kuyuya dü-
şünce ne yapacağını şaşırdı. Madem
muhalefetteler. tabıi koyu muhalefet
gereklı! Sekız yıllık eğıtım mı? Ha-
yır. Nıçın karşı çıkıyorlar? Cünkü, dın
tüccarlanna göre. dın elden gıdiyor!
DSP ve Anavatan Partisi düşünmüş-
ler taşınmışlar. dinı kaçırmayı uygun
görmüşler. Y\Lzde 99'u müslüman
olan halkı dınlemiyorlar! Refahçılar
buna yanıyor. Gerçekleri gizlemek
çarşaflann altına gizlenmek kadar ko-
lay olsaydı. musamere kızı Cansu Ha-
nım'ın dosyalan. Pakşener Hanım'ın
büyük başanlan, Kaddafi ıle olan gız-
li dostluklar ve daha niceleri hıç orta-
ya çıkar mıydı
0
Oysa bu adamlann
dınle ılgilen yok, oy avcılığına çık-
mışlar Kolay ve ucuz dıye tuzak ale-
ti olarak dini seçmişler. Ha, unutu-
yordum, niye "Refah'ı Kendine Par-
tisi''?Çünkü onlar gâvur icatlannın.
pardon teknolojinın bütün nırnetle-
nnden yararlanıp lüks içinde yüzüp
kaprisi bol olan otelde güneşleniyor-
lar, Erikson amcalannın sayesinde ir-
tıbatı elden bırakmıyorlar. Onlara oy
veren halkın da nimetlen öbür dünya-
da göreceğine yüzde 99 kesin gözüy-
le bakılıyor. Ama her şeye karşın on-
lara destek verenler var. Bunlar hâlâ
uykudalar; uyanmalan ıçın sekız >ıl-
lık eğıtim şart! Bunlann ışlemesını
sağlamak da Mustafa Kemal'in rc-
formlan uygularken kullandığı karar-
lılıkla gerçekleşır.
Burcu Gezgör
Bilkent Ünıversitesi Öğrencisi
DERİNLiKL|i
J 2.250.000 TL'ye \
B O D R U M
KERAMOS'TA TATİL.
* Tam pansiyon
* Lezzetlı doyurucu yemekler
* Ayışığında müzik ve eğlence
* Teras bar
yeterlı katılım halınde MAV1 TUR ve çevre gezılen
TAKSİTLİ ÖDEME KOL>\YUĞI
OLL'ŞL'M TURİZN
Tel (0317)425 65 22- 23 ^
\ Menekşe 2. Sk. 25/3 Ktglay/ANKARA f
PROGRAMİ OLAN^DERİNLİKUR"
UZMAN PSİKl^|l|İSIL£RfMİZ MANSUR
BEYAZYÜREK,#HAN KAIYONGU ve
ÖZKAN PEKTAŞ lîslSAN PSİKOLÖJİSİ
VE DAVRANİŞ BİLİMLERİN! NİTEÜKÜ
KONUKLARİYLA ELE AÜYOR.
HER PAZARTESİ
Saat: 22:25'de
CUMHURİYET'TEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Hem Geç, Hem Güç Oldu
ANASOL-D koalisyonu vermiş olduğu sözler-
den ikisinı başarı ile gerçekleştırdı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi; önce, yazıişleri müdürlerinin ceza-
lan ıle davalannı erteleyen yasayı, sonra da yıllar-
dan beri dinci kesimeödün verme uğrunakıyısın-
dan köşesinden yok edilmeye çalışılan Öğretim
Birliği Yasası'nı başlangıçtaki amaçlanna uygun
duruma getirmeyi hedefleyen 8 yıl kesintisiz zo-
runlu eğitim yasasını kabul etti.
Yalnızca yazıişleri müdürierini kapsayan yasa-
nın çıkanlması ıle başta Işık Yurtçu olmak üzere
altı sorumlu yazıişleri müdürü salıverildiler.
Yurtçu'nun salıverılmesi anını televizyonlardan
izleyenler, bu kez önceki görkemli protesto ziya-
retlerine katılan ünlüleri göremediler. Demir kapı
ve tel örgülerin dışında annesi. avukatı, TGC yö-
neticisi ve meslektaşlan duruyordu. Ünlülerin ya
işleri vardı ya da konu kendileri için çekici olmak-
tan çıkmıştı.
Genç arkadaşlarımın, gazetecilik mesleğinin
belki de yenı kullanılma yönteminı ortaya koyan
bu çelişkiyı, gereği gibi değerlendıreceklerinı
umuyorum.
Yasa daha önce de belirtildiği gibi yazar ve çi-
zerleri kapsamamasının yanı sıra fikir suçu kav-
ramını yürürlükte bırakması açısından da yeter-
sizdi. CHP'nın önergesi, tam olmasa da biraz da-
ha geniş bir uygulama alanı yaratacaktı. RP'liler
bıle kendilerine özgü nedenlerle önergeye destek
verdiler. DSP'liler de katılsaydı, fikir suçu ayıbı yi-
ne temizlenmeyecek, ama biraz olsun azaiacak-
tı. DSP'liler bu tutumlarının sonuçlarını yakın bir
gelecekte izlerken vicdan azabının ne olduğunu
bir kez daha öğrenecekler.
12 Temmuz 1997'den önce işlendiği iddia edi-
len suçlardan yargılanan yazar ve çizerler, bun-
dan böyle yargıç karşısına tek başlanna çıkacak-
lar. Yazıişleri müdürleri, yeni birkasrtlı suç işleme-
dikleri takdirde yargılanmayacaklar.
Politikanın, hertüriü bilimselliğin ve hukuk ilke-
lerinin üstünde sayıldığıülkemizde.yıllar önce bu-
nun tam tersini yaşamıştık.
Çetin Altan'ın Akşam gazetesinde yayımlanan
biryazısı nedeniyle açılan davada, tek başına Ya-
zıişleri Müdürü Doğan Koloğlu yargılanmış ve
hapıs cezasına çarptırılmıştı. Çünkü Altan o gün-
lerde milletvekili idi ve dokunulmazlığı nedeniyle
yargılanamıyordu. Ama sonunda onu da yargıla-
yıp daha önce Koloğlu için yapılan yorum uyann-
ca hapse mahkûm ettik. Tam bize özgü ve "Ha
Ali Hoca-Ha Hoca Ali" örneği bir durumla yine
karşı karşıyayız.
TBMM tarihinin rekor sayılacak 23 saatlik bir-
leşiminde son noktası konulan 8 yıllık kesintisiz
zorunlu eğitim yasası için yazılıp-çizilmedik ve
söylenmedik bir aynntı kalmadı. Ama şeriatçıla-
rın sokak gösterileri, yasanın laik ve demokratik
Türkiye Cumhurıyeti'nin geleceği açısından ta»-
dığı önemi her geçen gün biraz daha ortaya Kö-
yuyor. ' **
Dün de şeriatçı bir gazet'enin bilgil#^(JHtı ı te'dtüe
Üsküdar'da bir gösteri yapıldı. Gösteriyi düzen-
leyenler, herhalde yasanın çıkması üzerine yapı-
lan "Atı alan Üsküdar'ı geçti" sözlerinı "Atı alan
Üsküdar'a geçti" diye anlamış olacaklar ki Üskü-
dar'da toplanmayı yeğlemışlerdı. Tabii ufak bir
grup olarak kendi söylemlerini kendileri dinleye-
rek biraz da basın mensuplanna yüklenerek da-
ğılmak zorunda kaldılar. Çünkü atlı, Ankara'da
duruyordu.
•
Sorumlu Müdür görevini Fikret llkiz, Ekonomi
Servısı Şefliğinı de Seda Oğuz üstlendıler.
llkiz, aynı zamanda basının ulusal ve uluslara-
rası kuralları ile sorunları konusunda ülkemızde-
ki yetkin kişilerin arasında yer alan uzman bir ar-
kadaşımız.
Oğuz da yıllar önce başladığı mesleğinin eko-
nomi dalında muhabırlik, şeflik ve yazıişleri mü-
dürlüğü gibi çeşitli görevler yapmış olan bir ga-
zetecı.
•
Ankara Müftüsü Necati Tayyar Taş'ın Islamın
siyasallaştınlması ve din ıstısmarcılığına karşı tep-
kisini Hazal Ateş Çakır yazdı.
•
Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu böl-
gelerindeki 2.5 milyon dekarlık araziyi halka da-
ğıtma hazırlıklarını Esra Yener haberleştirdi. Ye-
ner, DYP-SHP hükümeti dönemınde de günde-
me gelen projeye, dönemin Başbakanı Tansu
Çiller'ın eşi Özer Uçuran Çiller'ın el koyduğunu
da ortaya çıkardı.
•
istanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin son yıl-
larda artan sayı ve tonajlarına ek olarak 80 milyon
tonluk Hazar petrolünün taşınmasıyla iyice yo-
ğunlaşacaktrafiğin Istanbul Boğazı'ndayol aça-
cağı tehlikeleri ve alınması gerekli önlemleri Gün-
düz Imşir ve Cem Ulutaş araştırarak haberleş-
tirdıler.
•
Trabzon, Rize, Gümüşhane ve Bayburt yayla-
lannın turizm potansıyelini ve yöre halkının bek-
lentilerini bölgeyi gezen Alper Turgut yazdı.
•
Marmaris'te yüzlerce dekar orman alanının yok
olmasıyla sonuçlanan orman yangınını, Izmir Bü-
romuz ızleyerek duyurdu.
•
İran yönetıminı öven yüksek lisans tezinin Istan-
bul Üniversitesı'nde "kabul" görmesıni Celal Yıl-
maz haberleştirdi.
•
Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçinmeniz dileği ve saygılarımızla.
CAN
18 Ağustos -
Unutulanlar hatırlanır.
Ben seni hiç hatırlamıyorum.
APO'n