23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYTA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Savaş ve Banş METIN ERKSAN K ont Tolstoy (1828-1910) 'Savaş ve Banş' adlı yapıtında (1862- 69), savaş ve banş olgulannın ak- la. bilgiye, düşünceye, mantığa. ahlaka, insancılığa (hümanizme). dinselliğe. ilkelliğe. saldırganlı- ğa, ruhsal saplantıya, savaş yandaşlığına ilişkin yanlannı çözümlemeye çalışır. Kont Tolstoy; savaş ve banş olgulannın; sıyasal, askeri, ekonomik, top- lumsal, jeopolıtık. stratejik, yayılmacı (emperya- lıst) yanlanna ilişkin çözümlemeleri 'Savaş ve Ba- nş' adlı yapıtında irdelemez. Kont; savaş yandaş- lığını, ruhsal saplantı olarak tanımlar. Türk-Yunan ilişkilerinın düzencesını (dısıplini- ni) yüzlerce yıldır bozan Yunan 'savaş yandaşhğı', süreğen (kronik) Yunan 'ruhsalsaplanüsı'dır Kök- leri çok eskilerde ve dennlerde olan bu nihsal sap- lantı. Yunan ruhsallığının özünde hıç kesıntisiz sü- rer gider Bu Yunan 'nihsal saplanüsı' ya da Yunan 'savaş yandaşüğı' iyileştirilmediği (tedavı, terapi) sürece Türk-Yunan ilişkileri düzelemez. Yunanıstan devleti, bir bildırge (manifesto) biçi- mınde tüm dünyaya yaphğı açıklamada. Türkıye Cumhunyeti devletıni tek ve en büyük 'diişman' olarak duyurdu. Yunanistan devleti, Türkiye Cum- hunyeti devletiyle olası değıl, kesin öngöidüğu bir savaş için tüm gücüyle hazırhk yaptığını bildirge- sine ekledı. Yunanistan devletinin bu davranışının bir benzeri uluslararası tarihte asla yoktur. Tarihin hiçbir dönemınde hıçbır devlet, sınırdaş olduğu komşu bir devleti ya da sınırdaş olmadığı bır dev- leti tüm (total. İng ) düşman olarak ilan etmemiş- tır. Bu bıldiri; örtülü, saklı, gızlı ya da açık bir sa- vaş ilanı demektir. Türkiye Cumhunyeti devleti, Yunanistan devletinin düşmanı değıldir. Türkiye Cumhuriyeti devleti Yunanistan devietinin dostu- dur. Türkiye Cumhunyeti dev letı Savaş yandaşı de- ğil, banş yandaşıdır. Ustelik Türkiye Cumhunyeti devleti ve Yunanistan devleti 'NATO bağlaşması' ıçınde olan ikı 'bağlaşık' devlettir. Bitimsız (ebe- di) Türkiye Cumhuriyeti devletine ilişkin siyasal yetkililer ve Türkiye'deki dönemsel, değışken, ge- çici siyasal yetke. her zamankı süredurumlan (ata- letlen-tembellikleri), vurdumduymazlıklan, umur- samazhklan nedeni ve gereği, Yunanistan devleti- nin bu 'nihsal saplanb-savaş yandaşı' belırtisi sa- buklamasına (hezeyanına) karşıt bır bıldirge ya- yımlamarruştır. Bu bağlamda derim kj Dışışleri Ba- kanlığı, Başbakanhğın Tanıtma Müsteşarlığı ne iş- le uğraşır, ben orasını bılmem. Buyruklan Müslü- man görünümündekı lran ve Arap ülkelennden ve Hıristiyan Avrupa'dan alan. siyasal parti oluşumun- daki gerici, mürteci, yobaz, bağnaz. ilkel, azgın, ka- ra güç; ekonomik ve siyasal çıkarlan dışında. ulus, ülke, devlet yaranna hiçbir şey düşünmeden siya- sal yetkeye saldırdığı için, Türk-Yunan ilişkilerinın bu duyarlı ve tehlikeli döneminde, Yunanistan dev- leti bu 'savaş biidirgesi'ne Türkiye Cumhunyeti devletınden gereken karşılığı alamamıştır. Yunan 'nihsal saplanûsı'nın, Yunan 'savaş yan- daşlığı'nın nedeni olan, Yunan siyasal, ekonomik çıkarlan doğnıltusunda oluşan Yunan saldırganlı- ğının ve Yunan yayılmacılığının (emperyalizmı- nin) köklen çok derinlerdedir. Bugüne dek 'Türktarihi' kapsamında; Yunanis- tan'da ve Ege Denizı'nde yaklaşık 500 yıl süren Türk yönetimınin; siyasal, ekonomik, toplumsal, hukuksal, yönetimsel (idan), kültürel, ruhsal. ah- laksal boyutlannı araştıran, nesnel ve bilimsel bil- giler oluşturan bır çalışma yapılmamış ve bu konu- ya ilişkin bır kitap yazılmamıştır. Bu olumsuz ko- num Türk tanh biliminin en büyük ve en duyarlı eksigidir. Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kuru- mu'nun ve Atatürk'ün kurduğu Türk üniversitele- rindeki tanh bölümlerinin devletten aylık alarak yapması zorunlu olan bu araştırma ve yazması zo- runlu olan bu kitap, Türk ulusu, Türk ülkesi ve Tür- kiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlan için yapılma- sı kesinlikle vazgeçilmez olan bir ödev ve görev- dir. Türkiye'de bugüne dek bu uzun tarihsel döne- min bazı kesitlerine ilişkin yazılan kitaplann ve bildirilenn küçük bır bölümü bilimsel ve nesnel ol- makla birlıkte büyük bir bölümü bılimsellik dışı, öznel, ılkel çalışmalardır. Türk ve Yunan tarihbilimcileri Türk-Yunan iliş- kilerini aşağı yukan, Türk yönetimine Yunan baş- kaldırmasının başladığı 1821 yılından bu yana ır- deler. Oysa kj araştınlması ve üstünde bilimsel bil- giler oluşturulması gereken Türk-Yunan ilişkileri ya da Yunanistan'daki Türk yönetimi dönemi, bu dönemin başladığı 1395 yılından bu yana irdelen- melidir. Türk yönetimi dönemindeki Türk-Yunan ilişkilerinin bilimsel bilgiler oluşumunda bılınme- sı zorunludur. Örneğın şu olay, bu konudaki araş- tırmalann ne denlı gerekli olduğunun küçük bır ka- nıtıdır: tngiliz coğrafya bilginı ve demzcisi Ric- hard Hakluyt, (1553-1616) "İngiliz Ulusunun Baş- hca Denlz Yolculuklan, Gezileri ve KeşiflerT ısım- lı 8 ciltlik ünlü kıtabının 3. cıldınde şunlan yazar: Ingiltere Kralıçesı 1. Elizabeth (1533-1603) Os- manh Sultanı m.Murad'a (1546-1595), 1583 yı- lında bir büyükelçi gönderir. Sır \\Tlliam Harbor- neadındaki İngiliz soylusu, Osmanlı devletine ge- len ilk İngiliz büyükelçısıdır. Sır Harborne, sulta- nın huzuruna çıkinadan önce Osmanlı dev let töre- sı gereği çeşitli devlet büyüldenyle (erkân) göriiş- meler yapar Bu dev let büyüklerinden bın o dönem Kaptan-ı Derya(DenızGüçlen Komutanı)olan Kı- bç .41i Paşa'dır (1500-1587). Kılıç Alı Paşa. Bar- baros Hayrettin Paşa ocağından yetışmış, Preveze (1538) ve Inebahtı (Leponto, 1571) denız savaşla- nnda dövüşmüş, ünü dünyaca bilınen büyük bır denizcıdir. Kılıç Alı Paşa ingiliz Büyükelçısı W Harborn'u, Kaptan-ı Derya baştardasında (gemi- sinde) kabul eder. Büyükelçi Harborne, Kılıç Ali Paşa'ya İngiliz Denız Güçleri Komutanı Sır Fran- cis Drake'ten (1540-1596) "özel bir mektup" ge- tirmiştir. Ünlü tngilız Amirali Sir Francıs Drake, ts- panya Kralı II. Philip ya da II. Felipe'nın (1527- 1598) ünlü "Yenilmez Annada"sını Kuzey Deni- zı'nde ve Atlas Okyanusu'nda 1581 'de yok etmış bir denizcidir. Kılıç Ali Paşa ve Sir Francıs Drake önceleri "korsan", sonra devlet katında denizci ol- duklan için birbirlerini çok iyi bılmektedirler. Amı- ral Sir Francis Drake. Kılıç Ali Paşa'ya yazdığı mektupta meslektaşı paşadan şunlan ister: "Atias Okyanusu'nda ve Akdeniz'de Türk savaş gemileri İngiliz savaş ve ticaret gemilerine ve İngiliz uyruk- lu kişilere saldırmayacak. İngiliz savaş gemileri At- las Okyanusu'nda ve Akdeniz'de Türk savaş ve ti- caret gemilerine ve Türk uyrukhı kişilere sakJırma- yacak. Türk ve İngiliz savaş gemileri Atlas Okyanu- su'nda ve Akdeniz'de savaşlarda vakaladıklan İs- panya ve diğer uluslann gemilerinde bulunan Türk ve İngiliz "esir-forsalara' iyi davranacak ve bu kişi- leriülketerinegönderecek." Kılıç Ali Paşa Sir Fran- cis Drake' in mektubunda yazdığı istekleri kabul eder. İkı eski korsan ve iki ünlü amıral olan Kılıç Ali Paşa ve Sir Francıs Drake bir 'gentleman agre- ement' (centilmenlik anlaşması) yaparlar. Bu anlaşmadan sonra Türk ve İngiliz savaş ge- mılerinın yakaladıklan düşman gemilerinde bulu- nan Türk ve İngiliz forsa-esirler karşılıklı olarak öz- gür bırakılıp ülkelerine gen göndenlir. Bu dönem içınde 1586'da bır deniz olayı olur. Bu olayın olu- şunu R Hakluyt; LavvrenceAldersay adında bir tn- gilızın "Kahire veİskenderive'yeİkinciGezi 1586" adlı kıtabından almıştır. Olay şöyledır: '•Sir Fran- cis Drake Atias Okyanusu'nda Baü Hint Adalan (Küba-Antiller) denizlerinde yakaladığı bir İspan- yolgemisinden yirmi Türk forsa-esir kurtanr. Bun- lar lngiltere'ye getirilir. İngütere Kraliçesi 1. Eliza- beth Türkkrin hemen ülkelerine gönderilmesini buyurur. Türkler 'Hercules' (Herkül) adlı bir İngi- liz gemisiyle Türk vönerimindeki Yunanistan'ın Ko- rent Körfezi ağzındaki Patras Limanı'na getirilir. Bu kentteki İngiliz konsolosu. kurtanlmış Türk forsa- esirleri kentin Türk kadısuıa gönderir. Kadı. Türk forsa-esirlerin serüvenini öğrenir. Bir kaduı olduğu halde bütün Hıristnan krallan arasında bu kadar büyük güç, ün ve iyilik sahibi olan İngiltere kraliçe- sine hayran olur. İngiüzleri över. Yirmi Türkün adı- nı'Bu olayın kıyamete kadar unutulmaması için' büyük bir deftere yazar. Forsalık-esirlikten kurta- nlmış Türkler Herkül gemisivle İstanbul'a gönde- nlir. Gemi, Türk yönetimindeki 'Sakız' Adası'na uğrar. Adadaki Osmanlı uyruğu' Rumlar'. İngüiz- lerin bu kurtanlmış forsa-esir Türkleri yurtlarına göndenneierini istemezler. Adalı Rumlar 'Vıva King Philippe" (Yaşa Kral Filip) diye bağınp İngi- liz ve Türk düşmanı İspanva Kralı'nı överler. İngi- liz denizcikr ve adalı Rumlar arasında korkunç bir kavga çıkar. İngiü/ gemiciler Rumlan döver. Birçok İngiliz ve Rum varalanır. Türk güvenlik güçleri kav- gayı durdurur. Kırk Rum tutuklanır." Bu olay 1586'da olmuştur. Türk yönetimine Yu- nan başkaldırmasının başlangıç tarihi 1821 'dir. Yu- nanistan devletinin kuruluş tarihi 1829'dur. Yunan yayılmacılığının başlangıç tarihi 1774'tür. Türkle- re karşı yüzyıllardan beri süren Yunan-Rum 'ruh- sal sapiantılan' ve Yunan-Rum 'savaş yandaşhğı' sağlıklı bır konuma getirilmediği sürece, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Yunanistan devleti arasın- daki ilişkiler düzelemez. ARADABÎR FATMA SEMİHA UÇUK Domuz Eti ve Ekmekçi Yıllardır, uçaklarda verilen yemeklerin içınden çı- kan "Domuz eti yoktur" notuna öylesine bozulur- dum ki aşağıiandığımı duyumsayarak ıştahım ka- çardı. Bu konuda bir yazı yazmayı tasariar, sonra da zamanım olmaz, süreklı ertelerdim. Ama bu kez, eskılerin deyişıyle, artık "vacip oldu". 25 haziran tarihli Milliyet ve Hürriyet gazetelerin- de (Ben tatilde olduğum için ancak taşra baskısını gorebildiğim Cumhuriyet'te bu haber yoktu, belki de Istanbul baskjsında çıkmıştır) yayımlanan bır ha- berı görünce, daha otuzlu yıllarda sofrasında sü- rekli domuz jambonu yenen, yazın bıra, kışın şarap eksık olmayan çağdaş bir ailenin çocuğu olarak, adeta tüylerim diken diken oldu. Belçika'da yaşa- yan, Izmir'e gelirken Svvissaır uçağına binen Bel- kıs ve Lokman Sever çifti, çocuklanna domuz eti yedirdikleri savıyla havayollanna Belçika ve Türki- ye'de üçer mılyon dolar olmak üzere, toplam altı milyon dolariık iki tazmınat davası açacaklarmış... Çkıcuklan ölmüş mü, zehirlenmiş mi? Hayır değil, Milliyet gazetesi resimlerini de koymuş, her ikisi de turp gıbı maşallah... Başörtüsüz, yakası ve kollan açık bluzu, mıni eteğiyle anne, şortu ve kısa kollu gömleğıyle baba (kalın bıyıklan dışında) çağdaş ın- sanlar görünümündeler. Tam tamına, "bir bardak suda fırtına" deyimini haklı çıkaran bir olay... Rahmetlı Ekmekçi sağ olsaydı bu haber üzeri- ne neler yazardı kim bilir... Ardından ünlülerin, acı- larını dile getiren yazılannı okudukça Ekmekçi için yazmak cesaretini yitiriyordum. Nıtekim Beki Bar- david de 23 haziran tarihli Cumhuriyet'in ikinci say- fasındaki yazısında, "Doğaldır ki büyük yitimleri, büyiıkler yazar. Mustafa Ekmekçi gibi bir ünlü için yazı yazmak, tanınmışyazarlaratanınmışbirhak..." demışti alçakgönüllülükle, ardından da eklemişti: "Ama benim yüreğim de tıpkı onlannki gibi sevgi dov Mustafa Ekmekçi içip." Domuz üzerine yazı yazılır da Ekmekçi anılmaz olur mu hiç? Önceleri yalnızca yazılarından tanıdı- ğın Ekmekçi, Ankara'da sık sık evlerine konuk ol- duğum arkadaşımla aynı apartmanda oturuyordu ve arkadışımın eşiyle yakın dosttular. (Kafa dengi olan kışilerin hangisiyle yakın dost değildi ki?) O dostlar karı-koca emekli olup İstanbul'a göçtükten sonra benım Ankara yolculuklanm da çok seyrek- leştı. Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'na uğrayabilir- sen -eğer o da kent dışında değilse- görebilir ol- dım onu... Bir de TÜYAP Kitap fuarlannda fırsat budukça konuşurduk. En son bu yılın ocak ayın- da<i gidişimde son kitabımı, hem ona hem de öbür Cunhuriyet yazarlarına vermek için büroya uğra- dıçımda gördüm onu, odasını çepeçevre kuşatan o çüzelim domuz resimlerini, biblolarını bir kez da- haseyrettim. O da bana son çıkan kitabını imzala- yif verdi. O gün brr resim sergisinin açılışına çağı- nli'mış, beni de beraber götürdü. Ramazandı ve segideki kokteylde içki yoktu, yalnızca kola ve rrTyvesulan vardı. Dönüşte. beni metro istasyonu- nekadar geçirirken hep gericilik (irtica) ve yobaz- lar<onusunda konuştuk, bir ressamın nasıl olup da Reah Partisi'nin yasaklarına uyduğuna şaşarak... 5 ans'ten dönerken, uçağa biner binmez hostes- teı ıstediğim Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasın- ûı resmini ve acı haberi görünce yıkıldım. Artık bndan sonra domuz üzerine yazılar yazamayacak Ernekçi... Bizlergibi öksüz bıraktığı domuzlanna, üle besin varhğındaki katkısına sahip çıkmak için çoa harcamak, biz sevenlerinin ödevi olacak bun- dn sonra... 'Refah'ları Kendilerine... B ıktım, her gün kanallarda gösterilen, gazetelerde yazan sekiz yıllık eğiti- me saldınlardan, çıkar çetelerinin yönlendirdığı ıpsız sapsız, çember sakallı adamla- nn, ne olduğu behrsız kara çarşaflı kadınlann kendı ısteklen söz konusu olduğunda analannın karnından doğ- ma demokrat kesilmelerinden, iste- medikleri bır durumda bir o kadar an- tidemokrat şenatçı faşist kesilmele- rinden, Türkıye Cumhuriyetı'ne ya- kışmayan gösterilerden bıktım. O ın- sanların yüzlenne baktım, hıç nur yüzlü bınsmı görmedım. Sankı onlar Sıvas'takı yüzlerdi, sankı onlar bazı- lannın paralı adamlanydı.. Refah kendı kazdığı kuyuya dü- şünce ne yapacağını şaşırdı. Madem muhalefetteler. tabıi koyu muhalefet gereklı! Sekız yıllık eğıtım mı? Ha- yır. Nıçın karşı çıkıyorlar? Cünkü, dın tüccarlanna göre. dın elden gıdiyor! DSP ve Anavatan Partisi düşünmüş- ler taşınmışlar. dinı kaçırmayı uygun görmüşler. Y\Lzde 99'u müslüman olan halkı dınlemiyorlar! Refahçılar buna yanıyor. Gerçekleri gizlemek çarşaflann altına gizlenmek kadar ko- lay olsaydı. musamere kızı Cansu Ha- nım'ın dosyalan. Pakşener Hanım'ın büyük başanlan, Kaddafi ıle olan gız- li dostluklar ve daha niceleri hıç orta- ya çıkar mıydı 0 Oysa bu adamlann dınle ılgilen yok, oy avcılığına çık- mışlar Kolay ve ucuz dıye tuzak ale- ti olarak dini seçmişler. Ha, unutu- yordum, niye "Refah'ı Kendine Par- tisi''?Çünkü onlar gâvur icatlannın. pardon teknolojinın bütün nırnetle- nnden yararlanıp lüks içinde yüzüp kaprisi bol olan otelde güneşleniyor- lar, Erikson amcalannın sayesinde ir- tıbatı elden bırakmıyorlar. Onlara oy veren halkın da nimetlen öbür dünya- da göreceğine yüzde 99 kesin gözüy- le bakılıyor. Ama her şeye karşın on- lara destek verenler var. Bunlar hâlâ uykudalar; uyanmalan ıçın sekız >ıl- lık eğıtim şart! Bunlann ışlemesını sağlamak da Mustafa Kemal'in rc- formlan uygularken kullandığı karar- lılıkla gerçekleşır. Burcu Gezgör Bilkent Ünıversitesi Öğrencisi DERİNLiKL|i J 2.250.000 TL'ye \ B O D R U M KERAMOS'TA TATİL. * Tam pansiyon * Lezzetlı doyurucu yemekler * Ayışığında müzik ve eğlence * Teras bar yeterlı katılım halınde MAV1 TUR ve çevre gezılen TAKSİTLİ ÖDEME KOL>\YUĞI OLL'ŞL'M TURİZN Tel (0317)425 65 22- 23 ^ \ Menekşe 2. Sk. 25/3 Ktglay/ANKARA f PROGRAMİ OLAN^DERİNLİKUR" UZMAN PSİKl^|l|İSIL£RfMİZ MANSUR BEYAZYÜREK,#HAN KAIYONGU ve ÖZKAN PEKTAŞ lîslSAN PSİKOLÖJİSİ VE DAVRANİŞ BİLİMLERİN! NİTEÜKÜ KONUKLARİYLA ELE AÜYOR. HER PAZARTESİ Saat: 22:25'de CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Hem Geç, Hem Güç Oldu ANASOL-D koalisyonu vermiş olduğu sözler- den ikisinı başarı ile gerçekleştırdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi; önce, yazıişleri müdürlerinin ceza- lan ıle davalannı erteleyen yasayı, sonra da yıllar- dan beri dinci kesimeödün verme uğrunakıyısın- dan köşesinden yok edilmeye çalışılan Öğretim Birliği Yasası'nı başlangıçtaki amaçlanna uygun duruma getirmeyi hedefleyen 8 yıl kesintisiz zo- runlu eğitim yasasını kabul etti. Yalnızca yazıişleri müdürierini kapsayan yasa- nın çıkanlması ıle başta Işık Yurtçu olmak üzere altı sorumlu yazıişleri müdürü salıverildiler. Yurtçu'nun salıverılmesi anını televizyonlardan izleyenler, bu kez önceki görkemli protesto ziya- retlerine katılan ünlüleri göremediler. Demir kapı ve tel örgülerin dışında annesi. avukatı, TGC yö- neticisi ve meslektaşlan duruyordu. Ünlülerin ya işleri vardı ya da konu kendileri için çekici olmak- tan çıkmıştı. Genç arkadaşlarımın, gazetecilik mesleğinin belki de yenı kullanılma yönteminı ortaya koyan bu çelişkiyı, gereği gibi değerlendıreceklerinı umuyorum. Yasa daha önce de belirtildiği gibi yazar ve çi- zerleri kapsamamasının yanı sıra fikir suçu kav- ramını yürürlükte bırakması açısından da yeter- sizdi. CHP'nın önergesi, tam olmasa da biraz da- ha geniş bir uygulama alanı yaratacaktı. RP'liler bıle kendilerine özgü nedenlerle önergeye destek verdiler. DSP'liler de katılsaydı, fikir suçu ayıbı yi- ne temizlenmeyecek, ama biraz olsun azaiacak- tı. DSP'liler bu tutumlarının sonuçlarını yakın bir gelecekte izlerken vicdan azabının ne olduğunu bir kez daha öğrenecekler. 12 Temmuz 1997'den önce işlendiği iddia edi- len suçlardan yargılanan yazar ve çizerler, bun- dan böyle yargıç karşısına tek başlanna çıkacak- lar. Yazıişleri müdürleri, yeni birkasrtlı suç işleme- dikleri takdirde yargılanmayacaklar. Politikanın, hertüriü bilimselliğin ve hukuk ilke- lerinin üstünde sayıldığıülkemizde.yıllar önce bu- nun tam tersini yaşamıştık. Çetin Altan'ın Akşam gazetesinde yayımlanan biryazısı nedeniyle açılan davada, tek başına Ya- zıişleri Müdürü Doğan Koloğlu yargılanmış ve hapıs cezasına çarptırılmıştı. Çünkü Altan o gün- lerde milletvekili idi ve dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamıyordu. Ama sonunda onu da yargıla- yıp daha önce Koloğlu için yapılan yorum uyann- ca hapse mahkûm ettik. Tam bize özgü ve "Ha Ali Hoca-Ha Hoca Ali" örneği bir durumla yine karşı karşıyayız. TBMM tarihinin rekor sayılacak 23 saatlik bir- leşiminde son noktası konulan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim yasası için yazılıp-çizilmedik ve söylenmedik bir aynntı kalmadı. Ama şeriatçıla- rın sokak gösterileri, yasanın laik ve demokratik Türkiye Cumhurıyeti'nin geleceği açısından ta»- dığı önemi her geçen gün biraz daha ortaya Kö- yuyor. ' ** Dün de şeriatçı bir gazet'enin bilgil#^(JHtı ı te'dtüe Üsküdar'da bir gösteri yapıldı. Gösteriyi düzen- leyenler, herhalde yasanın çıkması üzerine yapı- lan "Atı alan Üsküdar'ı geçti" sözlerinı "Atı alan Üsküdar'a geçti" diye anlamış olacaklar ki Üskü- dar'da toplanmayı yeğlemışlerdı. Tabii ufak bir grup olarak kendi söylemlerini kendileri dinleye- rek biraz da basın mensuplanna yüklenerek da- ğılmak zorunda kaldılar. Çünkü atlı, Ankara'da duruyordu. • Sorumlu Müdür görevini Fikret llkiz, Ekonomi Servısı Şefliğinı de Seda Oğuz üstlendıler. llkiz, aynı zamanda basının ulusal ve uluslara- rası kuralları ile sorunları konusunda ülkemızde- ki yetkin kişilerin arasında yer alan uzman bir ar- kadaşımız. Oğuz da yıllar önce başladığı mesleğinin eko- nomi dalında muhabırlik, şeflik ve yazıişleri mü- dürlüğü gibi çeşitli görevler yapmış olan bir ga- zetecı. • Ankara Müftüsü Necati Tayyar Taş'ın Islamın siyasallaştınlması ve din ıstısmarcılığına karşı tep- kisini Hazal Ateş Çakır yazdı. • Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu böl- gelerindeki 2.5 milyon dekarlık araziyi halka da- ğıtma hazırlıklarını Esra Yener haberleştirdi. Ye- ner, DYP-SHP hükümeti dönemınde de günde- me gelen projeye, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'ın eşi Özer Uçuran Çiller'ın el koyduğunu da ortaya çıkardı. • istanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin son yıl- larda artan sayı ve tonajlarına ek olarak 80 milyon tonluk Hazar petrolünün taşınmasıyla iyice yo- ğunlaşacaktrafiğin Istanbul Boğazı'ndayol aça- cağı tehlikeleri ve alınması gerekli önlemleri Gün- düz Imşir ve Cem Ulutaş araştırarak haberleş- tirdıler. • Trabzon, Rize, Gümüşhane ve Bayburt yayla- lannın turizm potansıyelini ve yöre halkının bek- lentilerini bölgeyi gezen Alper Turgut yazdı. • Marmaris'te yüzlerce dekar orman alanının yok olmasıyla sonuçlanan orman yangınını, Izmir Bü- romuz ızleyerek duyurdu. • İran yönetıminı öven yüksek lisans tezinin Istan- bul Üniversitesı'nde "kabul" görmesıni Celal Yıl- maz haberleştirdi. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçinmeniz dileği ve saygılarımızla. CAN 18 Ağustos - Unutulanlar hatırlanır. Ben seni hiç hatırlamıyorum. APO'n
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle