Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 1997 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Ali Özgentürk, eylülde gösterime girecek yeni filmi 'Mektup'un çekimlerini tamamladı
'Fflm çekmedim roman yaptmı'
GÜL ERÇETİN
Yönetmen AB Özgentürk roman du-
yarhlığı kattığı son filmi "Mektup"un çe-
kimlerini tamamladı. Sanatçı. 26 eylülde
gösterime girecek olan fılmde roman du-
yarlılıgı yakalama kaygısrnı, kelimelerin
gittikçe yok olmaya, anlam, önem ve et-
kileriru yıtirmeye başlamalanna bağlıyor.
"Büyük kalabalıklar için büyük kettmete-
rüı anlamı ve etkisi azalırken aynı oranda
da kelimderin dümasına sahip çıkan kü-
çükazınlıklar kaldı geri>e. Büyük kalaba-
lıklar artık sadece görsel-tşitsel dünyanın
ürettigi imajlarla yaşıyor" diyen yönet-
men, sonuçta 'romandan film yapmak'
yerine 'filmden roman yapmayı' yeğle-
miş. "Benbirromanyaptım. Fîlmcekme-
dim. Bir aşkın olmayacak bir kelimesini
gündeoıe getirmeye çahşmak. ondan keü-
meüretmekgibi bir şey" dıvor. Sınemata-
nhinde bıze bir roman duygusu veren pek
1
çok film yapıldığına değinen Özgentürk.
• "Mektup"un, hikâyelerin bolluğundan
ötürü bir roman oluşturmadığını, aksine
bütünde bir roman duygusu verdiğini, gö-
• rüntülerden, imajdan roman görüntüsü el-
de ettiğini belirtiyor.
"Mektup"ta, Tank Akan'ın yanı sıra
! tiyatro eğitimini ABD Kolombiya Üni-
, versitesi"nde konuk öğrenci olarak sür-
düren Zişan Lğurlu, yaklaşık 25 yıldır bir
\ sınema filmınde rol almayan Cüneyt
1
Gökçer ve Ağa Han Mimarlık Ödülü sa-
' hibi Nail Çakırhan rol alıyor. Ali Özgen-
türk sinemadan uzak kişılerle çalışmanın
kendisi için hiçbir sorun yaratmadığını
belirtırken, filmi çekerken kendisine en
çok keyif veren ve hiç sorun çıkarmayan
unsurun oyunculan olduğunu söylüyor.
Zişan Uğurlu'yu ise tesadüfen keşfedi-
, yor yönetmen. Görsel kirlenmeden uzak,
i masumıyet ağırlığı taşıyan bir kadın
. oyuncu ararken New-York'tan gelen La
Mama topluluğunu izliyor ve Uğurlu'yu
senaryosundaki kadın kişiliğıne uygun
buluyor.
Zişan Uğurlu'nun sinema kökenli ol-
mamasma karşın rahat, sade ve klişeler-
den uzak bir oyuncu olduğuna değinen
Özgentürk, hıçbir oyunculuk deneyimi ol-
mayan Nail Çakırhan'ın da işini çok cid-
diye aldığını belirtiyor. Yönetmen aynca
ilk kez bütün oyunculanndan hoşnut kal-
• "Mektup"u, "kirlenraenin
ortasında kendi duyarlıhğını, kendi
içsel dünyasını korumak adına
yapılan bir davramşın filmi" olarak
nitelendiren Ali Özgentürk, filmde
bir roman duygusu yaratmayı
deniyor. "Mektup"un başrol
oyunculan Tank Akan, Zişan
Uğurlu, Cüneyt Gökçer ve
Nail Çakırhan.
dığını, oyunculannın fılme kendisinin bi-
le ummadığı bir coşkuyla katıldıklannı,
filmi zenginleştirdiklerini belirtiyor.
Filmi, "büyük bir Idrienmenin ortasın-
daki bir aşkın ayakta kalma. vaşamını yi-
tirmeme mücadeJesi" olarak tanımlayan
Özgentürk, filmde 1940'lardan günümü-
ze uzanan döneme göndermeler olabile-
ceğini, ancak fılmin tam anlamıyla btr pa-
norama niteliği taşımadığını vurguluyor.
Yönetmene göre bu yeni filmi, "kirlen-
menin ortasında kendi duyarhhğım. ken-
di içsel dünyasını korumak adına yapılan
bir davranışuı filmi'" Film üzerine konu-
şurken son olarak "Mektup"un cevabı
mutlaka bulunması gerekmeyen sorular-
la, bu sorulara sahip çıkma adına karşı
karşıya geldiğini belirtiyor yönetmen.
Film gösterime gırmeden yapıtı üzerine
konuşmaktan hoşlanmayan Ali Özgen-
türk, filmin zaten kendisini anlatacağmı
belirterek toplumda her şeyin artık değiş-
mesi, bütün klişelenn ölmesi gerektiğini
belirtiyor. Bu doğrultuda da ilk olarak so-
ru soranlarla cevap verenlerin yerinin de-
ğişmesi gerektiğini savunarak sorulannı
sormaya başlıyor "Genç insanlanmıan
somnlan neler? Refah düştü, şimdi bir
kurtuluşa nıı vanhk? Tophım niçin bir da-
ha Turgut Uyar gibi bir şair doğurmuyor?
Pbtitikaalann iktidarlan, pofisin iktidan.
medyanın iktidan.askerlerin iktidan ara-
sında insanın bir türtü kendi iktidannı ku-
ramadığı vahşi ve kanlı günümüzde bütün
\asadiklanmizin anlamı ne? Bir sabah
u\andığunızda gazeteyi açıp sekiz yıllık
eğra'min kabul edildiğini görmek bir kur-
tuluş mudur? İyi ama sekiz yıllık eğitim
için kaç tane öğretmeniniz var? O ögret-
men. çocuklara ne öğretecek? Aşkı nu, bir
filme gitmeyi mi? Obneyi mi. yaşamayı
mı? Ekmek ve demokrasinin kavgasuun
veriktiği Türkiye'de kendi kelimeterinesa-
hip çıkmanın, kendimiz otanamn olanağı
ne?" Bütün bunlann bazen ınsan yaşamı-
nın sorulan haline dönüştüğünü belirtiyor
Özgentürk.
Sanatçıya göre her şeyin tüketilip me-
ta haline dönüştüğü Türkiye'de kendisi
kalan tek sanat şiir. Özgentürk, roman, re-
sim, müzik gibi sanatlann görsel işitsel
sistemin metası olduğunu belirterek ekli-
yor "Bütün sanaüar profesyonet defor-
masyona uğruyor. Meslek haline dönüştü-
ğü için gittikçe bozuluyor. Bu nedenie E-
nis Batur ya da başka bir şairin çekeceği
bir film çok Uginçolabüir.'-
Peki bu tükenmişlik içinde Özgentürk
neden sinemayı yeğliyor? "Sanırum ya-
pabfldiğim bir şey sinema" diyerek sözü
tekrar sinemadan uzaklaştınnaya özen
gösteriyor sanatçı.
"Mektup", bir cinayetin filmi. Filmin
senaryosunu da yazan Özgentürk, teni-
mizi ve duyarlıhklanmızı kanatan bir at-
mosfer içinde yaşadığımızı söylerken her
gün binlerce cinayete tanık olduğunu vur-
guluyor. Ancak bunlar hukukta cinayet
olarak adlandınlmayan şeyler. Var olan
hayat tarzınm esiri olan bir arkadaşımız,
bize bir sabah, kalın ve kaba bir davranış-
ta bulunur. Bizi bir yerimizden yaralar.
Özgentürk için bu da sonunda mutlaka
ölmemizin gerekmediği cinayetlerden bi-
ri. Sonuçta yabancılaşmalar ortamının ze-
minini yaratan her cinayet insanın bir so-
rusu artk. Özgentürk de bu sorulan so-
nıyor filminde.
ekiz yıllık eğitim tartışmalannı bir de Reşat Nuri'nin 'Yeşil Gece'si ışığında değerlendirmeli...
Okumanın tam sırası: Yesfl Gece!• 'Yeşil Gece' Reşat Nuri
^Güntekin'in en iyi
îromanlanndan biri değil...
;Ancak bugünkü politik
;ortama ve özellikle şu sıralar
Itartışılmakta olan sekiz yıllık
leğitim sorununa
•baktığımızda, güncel bir
roman olarak karşımıza
çıkıyor.
ATİLLABİRKİYE
Bırkaç yıl önceydi. Naci Çelik'ın bir
projesi vardı: Reşat Nuri Güntekin'in
"Yeşfl Gece" adlı romarunı dizi olarak te-
•Jevizyona uyarlamak. Dizinin "tret-
raan'lan da bana düşmüştü. Proje henüz
. gerçekleşmedi. Bilmiyorum Naci Çelik
hâlâ düşünüyor mu?
, Yamlmıyorsam, o sıralar Fethi Naci de,
Adam Sanat'taki bir yazısında bu konu-
ya değınmişti; yine yamlmıyorsam, Ce-
- vat Çapan da bir sohbet sırasmda, "Yeşil
Gece"nın güncelliğinden söz etmişti.
"\esflGece* bugünkü politik ortama ve
özellikle şu sıralar tartışılmakta olan se-
kiz \ıllık eğitim "sorunu"na baktığımız-
da, güncel bir roman olarak karşımıza çı-
kıyor.
"Yeşil Gece". ne Reşat Nuri'nin en
önemlı yapıtıdır ne de çok başanlı bir ro-
mandır. Ancak ilk sav romanlanmızdan
biridir; (yer yer) şematik ve didaktik ol-
makla birlikte, çok önemli toplumsal bir
somnu romana taşımıştır.
Büyük bir bölümüyle lzmir'in Sanova
Sancagı'da geçen "Yeşfl Gece". 1900'lü
yıllann başından Cumhuriyetin ilk yılla-
nna kadar uzanır. Bir yanda şeriat isle-
miyle ayaklanmaya ha-
zır, başını "ulema sını-
fi"nın çektiği "Yeşil Or-
du" ve her türlü madra-
bazlıklan; öte yanda
medrese eğitimi sırasın-
da dinı siyasi erk için
alet eden softaların ara-
sından "büinçlenerek"
aynlıp ilkokul öğretme-
ni olan Şahin Efendi 'nin
"aydmlanma" savaşırm
vardır.
Reşat Nuri Günte-
kin'in yaklaşık 90 yıl
öncesinde odaklaştığı
bir sorun, ne yazık ki,
günümüzde de gündem-
de.
Ne yazık ki 21. yüzyı-
la girmek üzere>'ken, şe-
riat çığlıklanyla. toplumu daha da geriye
götürmeyi isteyenler "arttokça" butür ya-
pıtlar, -yazınsal değerinın dışında da-
önem kazaruyor. Bu bakımdan okunma-
sı gereken -ya da yeniden okunması ge-
reken- bir romandır, "Yeşil Gece".
Reşat Nun, "Yeşil Gece"yi (1928) yaz-
dığı yıllarda bir yandan da Zola'ntn "Ger-
çek" (Hakikat, 1929) romanını çevirmek-
tedir. "Gerçek"teki papazlar ve papaz
okullan ile "Vfeşfl Gece"deki sanklılar ve
medreselenn toplum içındekı olumsuz-
luklan benzerlik taşır.
Bir başka benzerlik de, ünlü Dreyfus
Davasf ndaki Zola'nın etkinliği ile Şahın
Efendi'nın, Kelami Baba Medresesi'ni
kundaklamakla suçlanan Fransızca öğ-
retmeni Mehmet Nihat Efendi'yi aklama
savaşımı ve gerçeği ortaya çıkanşıdır.
Nitekim yazann kendisi de bu konuda
şunlan söylüyor:
"Drevfus davasina fiilen kanşmış olan
Zola, o vakit Fransa'mn albnı üstüne ge-
tirmiş olan bu davanm heyecanı içinde bir
nevi idealist polemik romanı yazmıştır.
Ben Yeşil Gece'de rtikaünu onunla bera-
berdeebedi hayat ümidinL uzun vc aa sa-
vaşlardan sonra ka> beden. kendi ölümlü-
lüğüne, mületin ölümsüzlüğü flkrinde bir
teselli arayan bir insanın romanını yaz-
mak istiyordum. Atatürk inkılâbı ve laik
öğretim zamanına rasüadı. Bu da. u>an-
dırdığı heyecan bakımından, bizim kendi
Dreyfus mesdcmiz gibi bir şeydi. Karan-
lık bir taassup v« boşgörüsüzlük muhitin-
de, her şey olduğu gibiesid bafinde durur-
ken. bir kanun ile laik tedrisatın nasıl ba-
şa çıkanlacağma akıl erdiremedim.'Ya o
demirden, fakat aynı zamanda da hepimi-
zin biçare etınden, kemiğinden elin bas-
kısı bir gün ortadan
kalkarsa' diye düşün-
düm. tnkılâp için dua
eden. nutuk söyleyen
çehrelerden birçoklan-
nın ma/Jum, tatiı mas-
kekri arkasmdan çıka-
cak çetareleri düşün-
düm. O heyecan beni
de bir çeşjt potemik ro-
manı >aznıaya, daha
doğrusu romanımı o
tarafa sürüklemeye
se\ketti."
31 Mart Olayı'nın
hemen sonralandır.
Romanın kahramanı
Şahın Efendi bir süre
medresede okuduğu
için sanklılann iç yü-
zünü öğrenmiş ve
memleketi yalnız "yeni mektep"in kurta-
racağına, yani maarif okullannın kurtara-
cağma inanır. Kendi isteğiyle Anado-
lu'nun en geri kasabalanndan birine gi-
der. Burası lzmir'in Sanova Sancağı'dır.
İdealist bir kişi olan Şahin Efendi özellik-
le "geri kalmış" ve mollalann egemen ol-
duğu kasabayı seçer. Kasabada, zeki ve
kararlı bir savaşım verir. Bundan rahatsız
olan mollalar ve onlarla kol kola girmiş
kasabanın ileri gelenleri, binbir düzen ku-
rarlar. ama Şahin Efendi hepsini teker te-
ker atlatmasıru bilir.
Hatta bir "gerçek"i ortaya çıkararak
(yukanda da değindiğim). Fransızca öğ-
retmeninin -ki Zola'nın romanıyla para-
lellik vardır- kundakçı olmadığını kanıt-
lar. Yunan işgali dengeleri bozar, ama Şa-
hin Efendi "savaşnn"dan vazgeçmez.
Kendi iradesinin dışında tekrar sanğıru
Hollywood yapımı filmde, John Lennon'ı Ewan McGregor'm canlandırması bekleniyor
Beatles hayranlarııu ıııuüu etıııek zor
Kâltür Servisi - John Lennon ile Yoko
"One'nun aşkını Hollywood"un ölümsüz-
leştireceği yolundaki haberler, Yoko
Ono'nun Beatles'ın sonunu hazırladığına
inanan Beatles hayranlannı sevindirmedi.
f Yoko Ono, 40 milyon sterlin bütçeli fihnin-
de, itendi' öyküsünü anlatacak...
Skın yıllarda geçrçekleştirilen Beatles
Antoloji albümleri serisinin gerçekleştiril-
mes- sırasında Yoko Ono ile geçici bir ba-
nş mzalayan Sir Paul McCartney'nin,
Johı Lennon-Yoko Ono filmiyle ilgili ge-
, lişrreleri "alaya bir ilgijie" izlediği söyle-
niycr. McCartney, yeni albümü "Fbming
P1e'"Ja yer alması beklenen, Yoko Ono'ya
dairhafiftaşlamalar içeren şarkıyı albüm-
.den;ıkarmıştı.
, Soz konusu film, John Lennon ile Yoko
One'nun. Lennon hâlâ eski kansı Cynthia
ile oliyken birbirlerine nasıl âşık oldukla-
nnı anlatacak. Yoko Ono'ya göre John Len-
non ile ilişkileri iki yıl 'ertetenmiş' ve bu
süre içinde Lennon zaten Cynthia'dan ay-
nlmıştı. Filmde Yoko Ono aynca, 196O'lı
yıllarda aralan açılan Lennon ile McCart-
ney arasında banşçı bir arabulucu olarak
gündeme gelecek.
John Lennon'ı canlandıracak oyuncu
sonbaharda kesinleşecek, ama, Columbia
şirketinin Türkiye sinemalannda da göste-
rilen "Trainspotting"in başrol oyuncusu E-
wan McGregor ya da Liverpoollu biroyun-
cuyla ilgilendiği söyleniyor. Birdiğerseçe-
nek de 1993 tarihli "Backbeat" filminde
John Lennon'uı gençliğini canlandıran Ian
Hart Yoko Ono, kendi gençliğini canlan-
dıracak oyuncu seçimi için şimdiden ha-
zırlıklara başlamış. Sanatçı, McCartney,
George Harrison ve Ringo Starr'ı oynaya-
cak oyunculann seçimi konusunda da söz
sahibi olabilecek.
Yoko Ono'ya yakın çevreler, Ono'nun
bu filmi yazarlann yarattığı "mhieri" orta-
dan kaldırmak amacıyla kabul ettiğini söy-
lüyorlar. Albert GoJdman'in 1988 tarihli
biyografısi nedeniyle Yoko Ono'nun "inti-
hanneşiğine" geldiği söyleniyor. Goldman,
kitabında John Lennon'm otistik, şizofren,
biseksüel bir manik depresif olduğunu, ço-
cuklannı taciz ettiğini ve kansını dövdüğü-
nü iddia etmişti.
Bu yıl sonbahar ayında yazdığı Beatles
biyografileriyle topluluk üyelerinın tepki-
sini çeken Arnerikalı yazar Geofirej1
Giuli-
ano'nun da yeni bir Lennon kitabıyla or-
taya çıkması bekleniyor. Yoko Ono'nun, bu
film sayesinde Giuliano'nun kitabından ön-
ce da\Tanmak istediği de söylentiler arasın-
da. Müzik dergisi Q'nun editörü David Da-
vies ise Yoko Ono'nun söz konusu filmin
çekilmesini kabul ettiğine şaşırdıgmı be-
lirtiyor: "Ne kadar iyi bir film olursa ohun.
Beatles hayranlannı yine de beğenmeye-
cektir."
Oliver Stone'un "Doors"filmindenson-
ra rock müzikal türü yeniden canlanmaya
başlıyor. Spice Girls filmi "Spfce" tamam-
lanmak üzere. RoDing Stones'un ölen gita-
ri sti Brian Jones'un yaşamını konu alan bir
filmin de oyuncu seçimleri sürüyor. "Jer-
ry Maguire" filmınde başanlı bir ikili oluş-
turan Tom Cruise ile yönetmen Cameron
Crowe pop yapımcısı Phil Spector'ın yaşa-
mını beyazperdeye uyarlama hazırlıklannı
sürdürürken "Jerry Maguire" filmiyle Os-
car kazanan Cuba Gooding Jr. ünlü soul
şarkıcısı OtisReddûıg'ın yaşamını canlan-
dırmaya hazırlanıyor. JanisJopün'in yaşa-
mını konu alan iki rakip filmin hazırlıkla-
n da sürüyor.
takar; ama bu kez düşmana karşı bir sa-
vaşım başlatmıştır. Üstelik kasabanın ile-
ri gelenleri kaçmış, mollalann bir kısmı
düşmanla işbirliği yapmaktadır. Şahin
Efendi, birçok kişiyi hapısten kurtanr,
"erkeği şebit oumış" birkaç aileye bakar,
kasabadan çok sayıda ınsanı kaçınr vb.,
sonunda, yakayı ele verir ve bir Yunan
adasına sürgüne gönderilir. Cumhuriye-
tin ilanından sonra, sürgünden kasabası-
na dönen Şahin Efendi, umduğunu bula-
maz; karşılaştığı büyük bir hayal kınklı-
ğidır.
Çünkü Şahin Efendi'nın adı işbirlikçi-
ye çıkmıştır. Yunan'a hizmet ettiğine ina-
nılmaktadır. Kasabanın molla takımı, so-
nunda uydurduklan bir öyküyle Şahin
Efendi'yi toplum dışına itmıştir. Kendi-
leri de, ki gerçek işbirlikçi onlardır, çıkar-
lan doğrultusunda hemen yeni düzeni
"kabul" etmişlerdir.
İlk şaşkınlıktan sonra Şahin Efendi
kendini toparlar ve eski kararlılığına bü-
rünür. Hakkını arayacak ve yine savaşnnı-
nı sürdürecektir. Kasabadan dışan çıkar
ve yürür. Bir dört yol agzına gelir; bu, ro-
manın da sonudur:
"Şu ortadakini tutarsam beni zaferin,
inkdâbın doğduğu yere götürür. Orada
derdimi nasıl olsa anlannm."
Reşat Nun Güntekın, romanda "aydııı-
lanmaa" bir temayı ana eksene almıştır.
Öte yandan, "aydmlanma süreci"ndeki
engelleri de sergiler. Kuşkusuzkibugün,
çok yol alınmıştır, ancak temeldeki sorun-
sallık "degjşmenuştir".
Nitekim geçenlerde Morat BardakcL
Hürriyet gazetesinde 31 Mart Olayı 'nda-
ki göstericiler ile sekiz yıllık eğitimi pro-
testo edenlerin fotoğraflannı yayımlamış-
tı. tki fotoğrafa baktığımızda gördüğü-
müz acı bir gerçek vardı. Doksan
yıl öncesınin protestoculan ile gü-
nümüzdekilerinin kılık kıyafeti-
nin aynı oluşuydu bu.
Reşat Nuri'nin, yetmiş yıl önce,
romanmda, bu sorunu "temd çe-
Kşki" alarak betimliyor olması,
"Yfeşil Gece"nin önemini daha da
arttınyor. Ne var ki, roman sanatı
açısından yetkin bir yapıt olduğu-
nu söylemek güç. Nitekim Cev-
detKudretde, "Kimiaydmçevre-
lerde btıgüne değin 'Reşat Nu-
ri'nin en güzel eseri' diye söylene-
gelen YeşilGece'nin roman olarak
üstün bir değer taşıdığı ileriye sü-
rülemez" demiş ve "ancak sanat-
çının toplumsal roman alanındaki
çahşmalannın ilk örnegi olması
bakımından" önem taşıdığuıı
yazmıştır.
"Yeşü Gece", *ibret"lik bir ro-
man. Gerçekten de, çok güzel bir
televizyon dizisi olur. Keşke bu
projeyi birileri -belki yine Naci
Çelik- yaşama geçirse.
Öte yandan kimilerini, ciddi bir
biçimde rahatsız edeceği de bir
gerçek!
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
'Çıkışsız'lar,
Çıkış Arayanlar
'Çıkışsızlık', 1980'den sonra gelen kimi gençle-
rin benimsediği deyimlerden biri. Tüm umut kapı-
lannın kapandığını anlatmak için kullanıyorlar. Ne
yaşanmakta olan anlamlı geliyor onlara, ne gele-
cek. Kimi meyhanelere dadanan 'fasıl heyetleri'y\e
birlikte söyledikleri şarkının ilk dizesi gibi 'heryer
karanlık' onlar için.
Toplumsal dengesizliklerle arama tıkanıklığına
isyanın, politika yozluğu karşısındaki tepkilerin
ürünü olarak kabul edemiyorum doğrusu bu 'çı-
kışsızlık' dalgasını.
Çünkü, variıklannın önemini yadsımak gibi ge-
liyor bu dalga bana.
Sanki tükenış çığlığı.
Ne istiyorlar?
Bellimi...
Albert Camus, savaş görmüş 1940 kuşağının
karamsariık nedenine kafa yorarken "insan bana
yolda yürûyen bir adaletsizlik gibi görünür kimi za-
man" diyordu bir yazısında.
Yüzeyden bakınca, savaşın yıkıma uğratmadı-
ğı değer kalmamış sanılırdı insanlığın elinde o yıl-
lar. Ama yargılama gücü korunabiliyordu.
Faşizmi, komünist partilerin iktidannı.
Ve silah ticaretine dayanan ekonomilerin besle-
diği demokrasiyi.
'Karşı koyma' deyimi, II. Dünya Savaşı'nı yaşa-
yan kuşağm armağanıdır düşün, edebiyat dünya-
sına.
Kuşkulanmayı, idealist felsefenin tekeline bırak-
mamak da.
Karşı koyma ve kuşkulanmanın simgesi olan
'sorma' gücünü yitirdik mi bıreysel çöllenmenin sı-
nınna geldik demektir.
Yakamızı nasıl kurtaracağız yakındığımız olum-
suzluklann etki dünyasından, kirienmelerden.
Boyun eğmekle mi?
Benden sorarsanız; 'çıkışsızlık' boyun eğmenin
karar aşamasıdır.
• • •
Yalnız Batılılar değil, biz de gördük sormanın da
karşı koymanın da kazandığı utkuları bu ülkede.
Mütareke yıllarının düşünen kafalan, uluslarara-
sı kapitalizmin silah gücünden önce variıklannın
anlamını yok sayan 'çıkışsızlaria savaştı. Çıkış yol-
lannı gösterdi onlara.
Cumhuriyetin aydınlığına, demek ki, özgürlüğe
bilimsel bilgiye ters düşen iktidar oyunlarına, te-
mel haklara aykın yasaklara karşın tezgâhlan sus-
madı sanatçılann.
Bıraktıklan yapıtlar tanıktır ki yaratmanın bede-
lini ödeyen II. Dünya Savaşı kuşağı, kapılmadı çı-
kışsızlık dalgasına.
80'den sonra gelen direnç adamlan da tıkanık-
lığı, yozluğu, -her türden- yobazlığı aşmasını bi-
lecek.
TariN Dapphane Etkmffldepi '97
H Kültûr Servisi - 22,23,24 ağustos tanhlennde,
"Doluca Şaraplan"nın katkılanyla gerçekleşecek
olan "Tiyatro Atölyesi", binlerce yıl öncesine ait bir
'bağbozumunu' yaşatmak için faaliyet gösterecek.
Katıhmcı - izleyici herkese açık olan bu atölye
çalışmasmın amacı.bağbozumu şenliğini "temsili"
değil "gerçek" bir şenlik olarak yaşatmak.
Çalışmaya katılan topluluğun orrâklaşa yaratımının
ve izleyicinin aktif katılımınm sağlanmasının önem
taşıdığı atöryede, binlerce yıl öncesine ait bir
'bağbozumunu' yaşatmak için bugün başvuruda
bulunulabilir. Tarihi Darphane Etkinlikleri
kapsamında aynca 24 ağustos pazar günü saat
15.30'da Gülizar Akkanat ve arkadaşlannın vereceği
"Gülizar'ın Gönül Dilinden" adlı bir konser de yer
ahcak.(233 2! 61)
Öztaş'tan Ruh İdzim Ararr
• Kültür Servisi - Mahir Öztaş'ın yeni öykü kıtabı
"Ruh Ikizini Arar", Yapı Kredi Yayınlan Edebiyat
dizisinden çıktı. Yazın dünyamıza 1973'te Yansıma
dergisinde yayımlanan şiiriyle giren. önceleri şiir
dalında ürünler veren, 1987'den bu yana daha çok
düzyazıya yönelen sanatçı, genç kuşak
öykücülerimizden biri. 1987'de "Ay Gözetleme
Komitesi" adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye
Armağanf nı alan Öztaş. 1988'de "Öteki Kadın" adlı
öyküsüyle Playboy dergisinin düzenlediği hikâye
yanşmasında birincilik ve 1989'da Y'unus Nadı
Armağam Yanşması'nda öykü dalında ikincilik
ödüllerine de değer görülmüştü. Öztaş öykülerinde
çoğunlukla "insanın varoluşu, aşk, cinsellik, korku,
ölüm gibi ana kavramlar"'la hesaplaşıyor.
Jackson KAns'ta
• LEFKOŞA (AA) - Dünyaca ünlü pop şarkıcısı
Michael Jackson, ekim ayı içinde Kıbns Rum
Kesimi'ne gidecek. Rum kesiminde konser vermeyi
düşünen Jackson, ön hazırlık yapmak üzere
menajerini adaya gönderdi. Sanatçının menajeri,
bazı politikacılarla görüşerek konserle ilgili
problemlerin halledilmesinde yarduncı olmalannı
isterken sorunlann giderilmesi halinde ünlü
sanatçınm grup arkadaşlan ve korumalan eşliğinde
özel jetiyle Rum Kesimi'ne gideceğini bildirdi.
Uvaneü'ye ödül
• Kültür Servisi - Merkezi Bulgaristan'da bulunan
Balkan Ülkeleri Edebiyat Ödülü Vakffnın bu yıl ilk
kez verilen ödülüne Zülfü Livaneli'nin "Engereğin
Gözündeki Kamaşma" adlı romanı değer görüldü.
Balkan ödülünün Türkiye Seçiciler Kurulu, ödülün
gerekçesini şöyle açıkladı: "Roman, baskı ve
şiddeti eleştirdiği, Balkanlar'ı da içine alan
çok geniş bir coğrafyada tüm insanlann, hatta iktidar
ilişkileri içerisinde çürümüş, kişilikleri yıkıhruş
insanlann bile yüreİderinde dürüst kıvılcımlann
çakabileceğini, bu nedenie sevgiyi, hoşgörüyü,
banşı, birlikte yaşamayı öneren iletisi gerekçesiyle
oybirliği ile ödüle değer bulundu". Ödül paketi
önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir törenle
Livaneli'ye verilecek.
Bursa'öa Tiyatro Ödülleri
• BURSA(AA>-Güner Sümer Tiyatro Ödülleri
Bursa Özel Açık Öğretim Görsel Sanatlar
Merkezi'nce düzenlenen bir törenle sahiplerini
buldu. Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Talıp Koç.
Ankara Sanat Tiyatrosu'nun kuruculanndan Güner
Sümer anısına düzenlenen " Yılın Tiyatro
ödülleri"ni Bursa'da tiyatro çalışanlannı teşvik
etmek amacıyla gelenekselleştireceklerini belirtti.
Bursa'nın Merkez Osmangazi Belediye Başkanı
Basri Sönmez ile Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü
Emin Gümüşkaya kente kazandırdıklan Kültür
Merkezi nedeniyle ödüle layık görülürken" Yılın
Tiyatro Oyunlan" dalında da "Kıralık Umutlar" ve
" F i H ^nravKncna" aHlt varutlor ^HMI QM,