Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIZIYAZI 11
Güneydoğu(danÖyküler sürüyordüğüm için ikisini de bol
bol izleme ımkânı buldum.
Çavuşun sakin bir kişiliği
vardı. Yanında top patlasa
umursamayacak bir yapıya
sahiptı. Sanki dünyanın
tûm belalan başma gelmiş
ve bunlara alışmış gibiydı.
Yüzündeki ifadeyı çözemı-
yordum bir türlü. Saatlerce
süren bir aramadan sonra
mayını bulan bir insanın
yüzünde olması gereken se-
vinç, mutluluk ya da coş-
kuyu hiç göremedim onda.
Tuzaklı mayınlan etkisiz
Itsı dedektörün aptal yuvarlağına gözlerimi-
zı dikmış yürürdük. Çoğu kez dedektörcü
askere güvenmeyip, ben alırdım elime. In-
san böyle zamanlarda çılgma dönüyor. De-
dektörün o, insan kulağımn uzun koridor-
lanndan geçip, kafatasırun içinde yankıla-
nan çıldırtıcı sesi, bir süre sonra Çın işken-
cesinden beter hale geliyor. Sessiz sessiz
yürürken bır anda ortalığı kaplayan elekt-
ronik bir çığlık herkesi kendine getinyor.
Ve yine aynı sorular başlıyor kafalarda:
"Mayın nu değil mi? Tuzaklı nu? Yanlışlık-
Köpeğin kışlık tüylerinin tamamı dökül-
mediği için, o bizden zor durumdaydı. Sık
sık duruyor, dili bir kanş dışarda, burnu ye-
ri koklaya koklaya yûrüyordu. îki saat ka-
dar böyle ilerledik. Bu arada iki mayın bul-
du. Yine aynı teknıkle, kuyruğunü salla-
ma> a başlayarak zaferıni sahibine bildirdı.
Uzman çavuş da bu mayınlardan birini. tu-
zaklı olduğu için söktü. Diğerini de etrafı-
na kireç dökerek işaretledi.
Artık bu köpeğe tam anlamıyla güveni-
yordum. Eski köpeklerimi düşünüyordum.
- Çok seviyorsun değil mi bu iti?
- Evet komutanım. O da beni çok sever.
Son sözlerini söylerken elleriyle can yol-
daşının başını okşuyor, yüzünü gözünü
öpüyordu. Köpek de uzman çavuşun elle-
rinı yalamaya başladı. Bırbırlerine âşıktılar.
Bu manzarayı beynıme ışledim ve hiç unut-
madım.
Köpeğimizin kuyruğu sallanmayı bıra-
kınca tekrar kalktık. Üstümüzü başımızı to-
parlayıp yola koyulduk. Daha on-on beş
metre gitmiştik ki köpek mayın bulduğu
ırliğımize bir bahar sabahı
gelmişti, diğerleri ile birlik-
te ıstihkâmcıydı. Yani eski-
lerin deyımiyle lağımcı. Os-
manlı'nın savaşlannda, ka-
leler fethedilirken, lağımcı-
lar, kalenin içine kadar tüneller kazarlar-
mış. Pis iş. Halâdaöyle. Şimdıki istıhkâm-
eılann işı de Osmanirnm lağımcılanndan
farklı değil. İşte o gün, karşımagelip: "Ben
istihkâm tabunından geldim komutanım.
Mayıncıyun" dediğinde, Osmanlı'nın la-
ğımcılan aklıma geldi. Ne garip; zaman
içinde bu sözcüğün dildeki kullanımı de-
ğışse de taşıdığı anlam hâlâ pislıği ifade
ediyorbana göre.
Onun "mayıncıyım" sözleri karşısında
bır an içın ezildığimı itiraf etmeliyim. Bir
operasyonda hayatı benimkınden daha teh-
likedeydı. Daha çok nski göze alıyordu. lp
gibı dızıldiğimiz yürüyüş kolunun en önün-
de gider bu askerler. Herkesın faltaşı gibi
açtığı gözleriyle sağını-solunu didik didik
ettiği yürüyüşlerde; onlar, başlan yere eğık.
kulakta kulaklık. tüm dikkatini elindeki ga-
np görünüşlü aletin üzennde toplamak zo-
rundadırlar. Teröristlerin ilk ateşlerine ma-
ruz kalma ıhtimalleri, timin kalanından
yüzlerce kat fazla olan bu askerlerin önce-
liğı, timdekı askerlenn aksine terörist ate-
şı değil. mayınlardır. Yani onlar, bizlen yer-
den gelen tehlikeye karşı korurlarken. bi-
zım onlar ıçin yapabıleceğimız pek bır şey
yok gibidır. İlk roketi yeme kaderi hep on-
lardadır.
O güne kadarmayın sorununu sadece de-
dektörlerle gıdermeyeçalışıyorduk. Kendi
yetiştirdiğimiz bır askeT, birliğe verilen bır
dedektörle önde yürüyüp mayın bulmaya
çalışıyordu. Önce, bu uzman çavuşu da de-
dektörcü sanmıştım. Ama yanındaki iti gö-
rünce şaşırdım. Çok sevdiğim bu hayvan-
lara "ft" derim ben. Elınde lasmasını tutru-
"ğu köpeğin ilk anda dikkati çekecek kadar
kaliteli bir hayvan olduğunu söylemek yan-
lışolur. Köpeklerdenbirazanlanm. Kulak-
lan bile tam dik değildı. Hatta aptal aptal
bakıyordu. Çoban ve kurt kırmasıydı. "Bu
,ne?r
'dedim. "Benim demirbaşun"dedi.
"Mayın arar." Gülümsedim. "Çatlarbu kö-
pek oğhım" deyince, "Komutanım, iyidir,
mayını kaçırmaz" dedi. Mayın köpekleri
ile ilgili çalışmalan kabaca bılıyordum. İlk
zamanlar denemişlerdı. Ama Gemlik'in
ılık havasında, aerobik yaptınlarak eğiti-
len bu köpekler, Güneydoğu'nun kuru ce-
hennem sıcağında onlarca kilometrelik yü-
rüyüşlerin daha başlangıcında bir ağacın
dibinde can vermişlerdi. Sonra da sistem ta-
jnamıyla kurulamadığı için. böyle bırkaç
tım bölgede oradan oraya dolaşıp duruyor-
,du. Bunu da onlardan bıri sanmıştım. Ama
öyle olmadığını kavramam pek zaman al-
madı.
Daha ilk operasyonda bırbırleri ile çok
uyumlu bır çalışma sergilediklerıni gör-
düm. Bıri hayvan olan iki canlı. ancak bu
kadar tek bir varlıkmış gibi hareket edebi-
lirdi. Çavuşla köpeği tek bır vücut gibiydi-
ler. Konuşmuyorlardı. Sadece bırbırlerine
bakıyorlardi. Köpek duruyor, çavuş duru-
vordu. Uzman çavuş işaret ediyor. o kok-
luyordu. Ça\ uş duruyor, o da geriye dönüp
bakmadan duruyordu; çavuş çöküyor, o da
çöküyordu: ça\Tiş yemek yediğı zaman, o
önüne konanı yiyor. su içtiğı zaman o da ıçi-
yordu.
Tüm aksı emirlere rağmen tim komuta-
nı olarak timın önünde bir yerlerde yürü-
hale getirdikten sonra da sevinmedi hiç.
Hep aynı yüz ifadesi ile, beton gibi bir su-
ratla görevini yaptı. En tehlikeli sayılabile-
cek yerlerden kumsalda gezintiye çıkmış
gibi geçişi gözlerimin önünde hâlâ. Ben,
"Biraz eğilsene yavrum" diye bağırdıkça o
ve köpeği kafalanni bile çevirmeden yürü-
meye devam ettiler. Her yanm saatte bir
duruyor, kısa bir mola veriyorduk. Köpek-
len böyle eğitmişler meğer. Dikkatleri da-
ğıhrmış. Aralanndaki telepatik irtibatı çok
sonra çözebildim: Köpek mayın ararken
kuyruğunu sallamıyordu. Ama mayın ara-
mayı bıraktığı anda uzman çavuşu ikaz et-
mek için, "yorukhım!" diye kuyruğunu sal-
lıyor ve etrafa bakmaya başlıyordu. Biz de
olduğumuz yere çöküyor. itimizin keyfi-
nin yerine gelmesini bekliyorduk. Uzman
da bu sırada cebinden çıkardığı bisküvile-
ri ellenyle yediriyordu. Kısa bir süre son-
ra, çavuş köpeğin başını. göğsünü okşayın-
ca faaliyet yeniden başlıyordu.
• • nceleri pek güvenmedim bu
O
ite. Ama beni haksız çıkardı.
Bırinci mayın, ıkinci mayın
derken gerçekten uzman çavu-
şun söyledıği gibi, asla kaçır-
madığını fark ettim. En önemlisi de patla-
yıcı madde kokusuna karşı eğitildıği için,
bızi şaşırtmak amacıyla ortalığa bırakılan
metal çıvileri ya da özellikle gömülmüş boş
konserve kutulannı bu köpek dikkate almı-
vor ve bu boşu boşuna zaman kaybını ön-
lüyordu. Sadece dedektörle yürüdüğümüz
günlerde bu yanılticı metaller yüzünden sa-
atlerimizin geçtiğinı biliyordum.
Dört orta boy pılle çalışan Alman yapı-
la basan olur mu acaba? Civarda başka ma-
yın var mı?"Hele dedektörcünün bir metal
parçacığının tam yerinı keşfedebilmek ıçin,
elindeki aleti milim milım oynattığında,
çevTeye yayılan o ciyaklama sesi... Dedek-
tör metala yaklaştığında bu ses artıyor, tam
tepesinde durduğunda ise çığlık, en tiz ha-
li alıyor.
Köpek ve uzman çavuş geldikten sonra
bu açıdan biraz rahatlamıştık. Köpek. ma-
yın ararken dedektör kapatılıyordu. Eğer
köpek bir mayın bulursa, kesin yerini tes-
pit edebilmek için dedektör çalıştınlıyordu.
Mayın aramak onlar içın sıradan bir işti.
Çok merak etmeme rağmen uzman ça\uşa
"Kaçırdığın mayuı oldu mu?*dıye hiç so-
ramadım. Bubıranlamda "Senin yüzünden
hiç birinin ayağı koptu mu?"demekti. Ce-
saret edemedim. Yaptığı bu işte ne kadar
başanlı olduğu o kadar önemli değıldi. Kal-
dı kı beceriksizbın de olsa, ayaklanmı ıki-
sine teslım etmekten başka çarem yoktu. O
da hiç eski görevlerinden bahsetmedi. Kaç
mayın bulduğunu, kaçını söküp etkisiz ha-
le getirdığini anlatmadı. Ben olsam anlatır-
dım diye düşünüyorum, hava atmak için.
Ama o yapmadı. O sadece köpeği ile bır-
likte mayın aradı. O uğursuz gune kadar.
Yine o lanet tepelerden bınni tırmanı-
yorduk. Bahar havasıyla gökyüzüne doğru
fışkırmış yabani otlann arasından, yavaş
yavaş yürüyorduk. Köpek, uzman çavuş,
dedektörcü. iki asker. ben ve timin gen ka-
laru. Köpeğin hareketlerinı. uzman çavuşun
onu izleyişini rahatlıkla görebiliyordum.
Bahar yorgunluğu nedeniyle çabuk tükeni-
yor. bu nedenle de sık sık mola veriyorduk.
Onlar bunun yanında sokak köpeği bile de-
ğillerdi. Hatta çok asii görünümlü bir tane-
sine, fırlattığım sopayı getirtmeyi bile öğ-
retememiştim. O gün karar \ermıştım; ça-
vuştan nasıl yetıştirdığini öğrenecektim. lyi
bır köpek alacak ve ömrümün ya da onun
ömrünün sonuna kadar birlıkte yaşayacak-
tık. tmrenmıştım onlara.
ir ara köpek yine yoruldu. Ken-
dimizı hemen patikanın üzen-
ne bıraktık. Mataralanmızı
a
Ç'P- biraz su içtik. Uzmanı ya-
nıma çağırdım. "Otursana"
dedim Hemen yanıbaşıma çöktü. Köpek
de ardından. Ve konuşmaya başladık:
- Aslanım nasıl yetıştirdin bunu sen? Ne
acayip bir yaratık bu yahu?
- Ki köpektir komutanım.
- Hep sen mı eğittin?
- Evet komutanım. Elime doğdu zaten.
Ama önceleri eğitıme cevap vermedi. Bi-
raz kedilere benzer huyu. Ozgürdür. Ama
beni sevdi işte.
- Kaç mayın buldu şımdiye kadar?
- Saymadım komutanım ama dediğim gi-
bi patlayıcı kokusunu kaçırmaz. TNT, C3.
C4 hepsini bilir. Naylona sanlı roketlen bi-
le bulur.
- Kaç yaşında şimdi?
- On dört aylık komutanım.
- Ya koçum bana da öğret bu işin tekni-
ğıni.
- Komutanım. benım şimdiye kadar. si-
vilde de en az on köpeğim oldu ama bu
başka işte. Böylesini görmedım. Bu ışin kı-
taplan falan var ama bu köpek tüm bıldik-
lerimi altüst etti.
zamanlarda yaptığı gibi bır kayanın dibine
burnunu dayayıp taş kesıldi. Başını çevir-
meden gözleriyle sahibine bakıyordu. Yi-
ne başını oynatmadan. vücudunu yan yan
geriye doğru kaydırdı. Bumu toprağa ya-
pışmış halde bıze bakıyordu: "Aman ha,
dikkatli olun, burada mayın var!" diyordu.
Uzman çavuş arkasına dönüp dedektörcü-
ye işaret etti. Dedektörcü asker, çalışıp ça-
lışmadığını anlamak içın. cihazın toprağa
paralel lusmını kendi sılahına tuttu. Ciyak-
lama ile pıllerin sağlam ve dedektörün ça-
lışır durumda olduğunu anlayınca köpeğin
yanına doğru yürüdü. Bu arada uzman ça-
vuş da köpeğine el işaretleriyle oradan
uzaklaşmasını söylüyordu. Dedektörcü ile
birlıkte uzman. mayının yanına gıttiler. De-
dektör orada da ses çıkannca, uzman >ere
çökerek elindeki demır çubukla etrafını te-
mızledi. Genye dönüp: "İtahan mayını ko-
mutanım,çıkarayım mu işaretle>ev im mi?"
"Çok geciktik, işaretle de gidelim" dedim.
Gerçekten de çok geç kalmıştık. Ha\a ka-
rarmadan daha onca yolu yürümemiz ge-
rekiyordu Uzmanm kireç dökmesiyle yo-
la kovulduk.
Bir on dakika kadar daha ilerledik. Ve
karşımıza çıkan manzara karşısında küçük
dilimızi yutacak hale geldik. 1700 metre
yükseklikte karşılaştığımız bu cennet yer-
de küçükken yaptığım resımlen gördünı.
Yeşilın bin türlü tonunun arasında, şınl şı-
nl akan bir dere. çatısız bir yayla ev ı ve he-
men onun ardındakı uçurumdan görülen.
kilometrelerce uzanan bir ova. Hemen he-
men tüm yürüyenler birdenbire ıçıne giri-
verdikleri bu yaylacığın etkisinde kalmış-
tı. Aylardır kann beyazından bıkmış göz-
lerimiz, yeşilin bu tonlannı özlemişti.
ma bu rüya bir patlamayla so-
na erdi. Hemen kendimi yere
attım. Önce roket sandım ama
değıldi. "Ahh!1
" seslerini du-
yuncaiçımcızettı. "Mayınka-
çırmazmış, al işte kaçırdı puştun iti!" diye
söyleniyordum. Kımin mayına bastığını
toz-dumanın arasmda göremiyordum.
"Kimse kıpırdamasın, herkes yerinde kal-
sm" diye bağınyordum. Arkamdakı haber-
cım. w
Komutanım, köpek kuyruğunu sal-
lıyordu komutanım, vaUahi gördüm komu-
tanım" diye yırtınıyordu. "Sus ulan, kes ar-
tık!" diye bağınnca- "Ama komutanım val-
la salkyordu, uzman çavuşum görmedi" de-
dı. Hepimiz manzaraya kapılmış yürürken
köpeği unutmuştuk. Toz bulutu dağılınca
uzman çavuşun yerde boylu boyunca yat-
tığını ve bacağını tuttuğunu gördüm. De-
dektörcü ile birlikte yerleri yoklaya yokla-
v a yanına gittik. "Sıhhiye, oğhımçabuk bu-
rayagrf!" Hücum yeleğimın cebinden sar-
gı bezlerimi çıkardım Ayağı bilekten kop-
muştu. Uzman inliyordu. Köpek de sahibi-
nın hemen başucunda dikilmiş, olan biteni
anlamay a çalışıyordu. Aradan beş on sanı-
ye geçti geçmedi, çavuşun inleme sesleri-
ne köpeğin çığlıklan kanşmaya başladı. Bi-
zım sargı bezı ve helikopter isteyen sesle-
rimizle. onlann, yani uzman çavuşun ve
köpeğınin acı içinde inleyen sesleri, cennet-
ten köşede dalga dalga yayılıyordu. Bir
yandan elimde sargı bezleri, alkol şişesi ka-
namayı durdurmaya uğraşıyor, diğer yan-
dan da köpeği uzman çavuşun ayağından
uzaklaştırmaya çalışıyordum. Hayvan ıse
acı içinde bir o yana bır bu yana koşturu-
yor. sonra gelip, tam sardığımız yerin üze-
nne kafasını sokuyor, sahibinin kemikleri
dı>an tirlamış ayağından fışkıran kanlan-
nı yalıyordu. Biz tekmelerle, yumruklarla
onu ıttıriyor, o ise birkaç adım geri çekilip,
kendi yaralannı yalıyor \c tekrar geliyor-
du "Tutunşuitibee!"diyebağırmaktanse-
sim kesılmışti. Ben bağırdıkça. köpeğin se-
si ulumaya dönüşüyor, arada sırada da ke-
sık kesik hırlıyordu. Sonunda habercile-
rimden bin tasmasından tutmav ı başardı ve
hemen ağzını iki eliyle kapattı. Biz de ra-
hat rahat bacağı koptuğu yerden sardık. E-
lım kolum kan içinde kalmıştı. Uzman da
sakınleşmiş, eline tutuşturulan sigarasını
içıyordu. Helikopten bekliyorduk artık.
Bir ara gözüm köpeğe takıldı. Birkaç
metre ötede benım habercımin yanında
ayakta duruyordu. Gözlenni sahibinin aya-
ğına dikmışti. Tüyleri kan içinde kalmıştı.
Biraz dıkkatlice baktığımda bir köpeğin ağ-
ladıgmı gördüm. Sicim gibi gözyaşı dökü-
yordu. Biraz dikkatli dinleyince bir bebek
gibi ince sesler çıkardığını da fark ettim.
Köpeklerin ağladığını du>Tnamıştım hiç.
Uzman çavuş da biraz kendine gelince kö-
peğini aradı. Hemen başının arkasında gö-
rünce ona doğru elıni uzattı. Köpek de ok
gıbı fırlav ıp, habercinin elinden kurtuldu.
Birbırlerıne sanlışlannı, birbırlerini öpüp
koklayışlannı seyrettık hepimiz. Köpek ağ-
lıyor, o da "Takina kafana oğlum, suç ben-
de" dıyordu.
O gün. emnmize verilen köpekli mayın
arama tımımizı helıkoptere bindirip gön-
derdık. On dakika boyunca köpeği helikop-
terden ındirme>e uğraştık. Teknisyeni ve
habercimı ısırdı. Helikopterin içinde uz-
man ça\uşun varalı bacağının dibine otur-
du, sargı bezlerinin arasından sızan kanla-
nnı yaladı ve kimseyı sahibinin kopuk ba-
cağına yanaştırmadı.
Hastanede neler yaptı bilmiyorum ama
sonralan, köpeğin ve uzman çavuşun geri
kalan >aşamlannın birlikte devam ettiğini
söyledıler. Komutanlann. deveye hendek
atlatmaktan zor bır işi, yani bir demirbaşı
kayıttan silme işini kısa sürede hallettikle-
rinı ve köpeği uzman çavuşa bıraktıklanm
öğrendim
Ama tüm dünyada maymlara karşı en et-
kili sistem olarak kabul edilen. özel eğitil-
miş köpekli mayın arama tımlerinin niye
hâlâ bizde de yaygın olarak kullanılmadı-
ğını ise bir türlü öğrenemedim.
Yarın: Cünlük
İhn \U7 dÜâÜlt Olma? k™*'"1
Saraybahçe Belediye-
İUU AM<, UUgUn UimUZ, si'nccbuyüüçüncüsüdüzenlenen
''Toplu Düğün Şölem"nde 41 çifün nikâhlan kıyıldı. Şölende, çiftlerden bi-
rinin nikâh şahitliğini. CHP Genel Başkanı Deniz Bavkal ile Milli Takmı-
larTeknikDirektörüMustafa Denizli yapö. Şölende a\nca, Ebru Cündeş,
İbrahim Tatlıses ve Mustafa Sandal konser verdi. (Fotoğraf: AA)
Dalyan'daki şenliğe 25 ülke katılıyor
Carettalar için festival
ÖZCANÖZ^ÜR
MUĞLA - Dalyan'da ca-
retta caretta deniz kaplum-
bağalan için ilk kez festival
düzenleniyor. Dalyan Bele-
diyesi tarafından 2-5 ekim
tarihlerinde gerçekleştirile-
cek 1. Uluslararası Dalyan-
Kaunos Festivali'ne 25 ül-
kenin katılması bekleniyor.
Caretta carettalan korumak
ve çoğalmalannı sağlamak
içın çalıştıklannı belirten
Dalyan Belediye Başkanı
Ali Gün, "Şimdi de onlar
için festival düzenliyoruz"
dedi.
Dalyan'da ilk kez bir fes-
tival düzenleneceğini \^ır-
gulayan Gün. "Festivaldeki
ertdnlikkrde, Dahan'ın da-
ha iyi nasıl korunabileceği-
nl caretta carettalar için ne-
ler yapılabileceğini tarbşa-
cağız'* diye konuştu.
Dalyan'm. ekolojik den-
gesini koruyan ve bu özel-
liğiyle her yaz yüzde 100
doluluk oranını yakalayan
tek turizm merkezı olduğu-
nu savunan Ali Gün, Iztu-
zu'nun da denetimlerinde
bulunduğunu anımsatarak
şu bilgileri verdi:
"Lztuzu plajı daha önce
Özel Çevre Koruma Kuru-
mu tarafından özel sektöre
kiraya verüiyordu. Bölgede
caretta caretta yumurtala-
nnın daha iyi korunabilme-
si ve plajdan ucuz vararlanı-
labilmesi için bu yıl plajı be-
lediye olarak biz kiraladık.
Plaja saat 08.00-20.00 ara-
sında giriş izni veriyonız.
Yapüaşma tamamen kont-
rolümüz altmda. Ancak da-
ha önce vapılmış uygunsuz
yapılann yıkılması gereki-
yor. Bunu yapmak bizim be-
lediye olarakgücümüzü aşı-
yor. Bu yönde \aliligin >ar-
dımlannı bekliyoruz.."
Alibeyköy
CemevVnde
toplu sünnet
Alibeyköy KüJtür ve Cemevi,
100'ün üzerinde çocuğu
ücretsiz sünnet ettirdi.
Alibeyköy HalkMeclis
GirişimTnin geçen yıl
yapmayı planladığu ancak
maddi imkânsızhklar
nedeniy le bu yıla ertelenen
sünnet şöleninde; konuklar
»çin gözlemeler, yemekler
hazırlanırken sünnet edilen
çocuklar için ise balonlaria
süslenmiş. rengârenk bir
ortam yaratıldı. Bazı parti ve
dernek temsilcilerinin de
katıklığı şölende, semah
ekibi de vcr aldı.
DİNOZOR'LA RANDEVUNUZA GECİKMEYİN!
BAYİLERDE...