Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8TEMMUZ1997SAU
12 KULTUR
2. Balkan Şiir Günleri Büyük Ödülü, 'Bosna-Hersek'in yaşayan en büyük şairi' İzet Sarayliç'e verildi
Nâznn sokağında yüriimek...
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Bosna-Hersek'in yaşayan en büyük
şaıri olarak nitelendırilen İzet Sarayliç,
3-4 temmuz tarihleri arasında Çatalca
Belediyesı \e Türkiye Yazarlar Sendı-
kasi'nın düzenlediği ve bu yılki konu-
sunun 'Çağdaş Bosna-HersekŞiiri' ola-
rak belirlendıği. 2. Balkan Şiir Şenliği
için lstanbul'daydı. 2. Balkan ŞiirGün-
leri Büv ük Ödülü'ne layık görülen Izet
Sarayliç, 1930 yılında Doboy"da dünya-
ya geldı. Felsefe Fakültesi mezunu olan
Sarayliç'm 'Karşılaşınca' adlı ilk şiir
kitabı 1949 yılında yayımlandı ve öz-
gür şiiri ve kendine özgü kişıliğiyle
çevrildıği bütün ülkelerde büyük ilgi
gördü.
Necati Zekeriya'nın 1974'teçevirdi-
ği 'Sunu' adlı kitabıyla Türkiye'de de
büyük ilgı gören Sarayliç, 1990 yılın-
da tstanbul Kitap Fuan'na katılmak
üzere tstanbul'a geldi. Umut ve umut-
suzluk arasında mekik dokuyan lirik
bir şaır olarak nitelendirilen Sarayliç,
yayımlanan ilk şiirlennden günümüze
kadar. düşlerinde hep yenı baştan şekıl-
lendırdıği, sahıp olduğumuz yaşamaya
değer dünyanın şiirini yazdı. Yaşadığı-
mız çağın karmaşa ve bunalımlannı,
günlük hayatın beraberinde getirdiği
anlaşmazlık ve uyumsuzluklannı. ken-
dine has, alaycı bir üslupla şiire taşıma-
sını bilen Sarayliç. küçük mutlulukla-
nn, düşsel ve gerçek dostluklann. ıç-
tenlik dolu büyük şiirini yazdı. Insan
olarak. şair olarak taşıdığı umutlara,
kurdugu düşlere ters düşse de insanlı-
ğın geleceğini büyük belirsizlikler kar-
şısında bırakan yüzyılımızın acı ger-
çeklerini yüreği sızlayarak kaleme al-
dı.
tnsanca, şairce inançlannın kendisi-
ni yanılttığını görmenin acısını döktü
dizelerine. Hiçbir zaman içinden ata-
madığı. savaşın bütün acılannı vaşamış
*bir gencin", insanlığın her an yeni bir
savaş tehlikesiyle yüz yüze gelebileee-
ğı endişelerini de her fırsatta dile getir-
di. Sarayliç. 1992 yılında patlak veren
Bosna-Hersek iç savaşında, ülkesinin
bölünmez bütünlüğünden yana tavır
koydu v e yaralanmasına rağmen Saray-
bosna'yı terk etmedi.
İzet Sarayliç ile gazetemizi ziyareti
sırasında görüştük:
- Türkhe'ye ilk kez 7 yıl önce tstan-
bul Kitap Fuan için geldiniz. Bu yıl is-
tanbul'a gelişiniz ise oldukça anlamlı:
Çatalca Belediyesi ve Türkiye Vazarlar
Sendikası'nın düzenlediği Erguvan
Şenliği kapsamındaki 2. Balkan Şiir
Günleri Büyük Ödülü'nünsahibi oldu-
nuz. Bu ödülü değerlendirebilir misi-
niz?
SARAYLtÇ - Ödül almak güzel bir
şey. Ama yine de bir şaırin bıyografisi
• "Benim için ödüllerin en
büyüğü. bir gün Istanbul'a
gelip Nâzım Hikmet'in adını
taşıyan bir caddeden geçiyor
olmak ya da İstanbul
Boğazf ndan geçerken onun
adına yapılmış bir anıtına
çiçek koyabilmek olurdu.
İstanbul'u padişahlar yoluyla
değil, onun şairleri olan,
Orhan Veli, Melih Cevdet
Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca
yoluyla sevdim. Ama
hepsinden önce Nâzım
Hikmet vardı. Nâzım, ilk
Türk aşkımdır benim, hâlâ
bu sevdama sadığım.
Türkiye'de şiir insanlann
yüreğine giden yolu bulmuş.
Nâzım, şiirle hayatı
banştırmayı, uzlaştırmayı
başardı. Türk okurunda çok
şeyler kaldı Nâzım'ın
yarattıklanndan."
(Fotoğraf: SAADET USLU)
'Derinycmi:im, enbüyüködfflimdür'
Değerli dostlar. sevgili Çatalcalılar
Bosna'dan ve Sarayevo'dan geliyorum.
Öyle olmasa, Sarayliç adı nasıl açıklanırdı?
Orada, Saraybosna'da ölümlerin arkasindan söylenen
sözleri telaffuz etmeyi öğrendim.
Onun için, böyle ödül törenlerinde neler söylenmesi
gerektiğini tümüyle unuttum.
Bugüne kadar aldığım en büyük ödül, bir Sırp el
bombasından kopan parçanın alnımda açtığı derin
yara izidir.
Eğer bu ödülü saymazsak, uluslararası tek bir ödülüm
var: Italya'dan aldığım Alpa Adriya Ödülü.
Fakat bana bugün burada \erilen Balkan Şiir Günleri
Erguvan Ödülü. benim için özel bir anlam taşıyor.
Bu ödül bana, birçok dostumun bulunduğu ülkede,
Türkiye'de veriliyor.
Bu ödülü, bir kardeşimin, Ataol Behramoğlu'nun
doğduğu kent olan Çatalca"da almış olmaktan aynca
mutluyum.
Fakat ne acıdır ki bugün benim doğduğum bir kent
artık yok.
Çünkü doğduğum kent. Doboy, Sırp faşistlerinin
elindedir.
Buna karşılık, adını anmaktan mutluluk duyduğum
bir başka kent var. Bu kent, benim gelecekteki
ölümümün kenti olacak olan Saraybosna'dır.
Pazar günü oraya döndüğümde, torunuma biraz
böbürlenmek için, işte sana bir ödül getirdim
diyeceğim; İstanbul yakınlarındaki Çatalca'dan.
Akraba kadar. akrabadan da yakın birçok dostumuzun
bulunduğu Türkiye'den.
Bana bu onuru verdikleri için Türkiye Yazarlar
Sendikası'na ve Çatalca Belediyesi'nin değerli
Başkanı Fırat Ayknt'a, çok. pek çok teşekkür ederim.
için önemli olan şeyın. halkıyla ve ya-
şamla bırl ikte gerçek bir şair hayatı ya-
şamak olduğuna inanıyorum. Dolayı-
sıyla çok önemlı değıl ödül almak Be-
nim için ödüllerin en büyüğü. bir gün.
lstanbul'a gelip Nâznn Hikmet'in adı-
nı taşıyan bir caddeden geçiyor olmak
ya da İstanbul Boğazı'ndan geçerken o-
nun adına yapılmış bir anıtına çiçek ko-
yabilmek olurdu. İstanbul'u padişahlar
yoluv la değil. onun şairleri olan Orhan
Veli, Melih Cevdet Anday. Fazıl Hüsnü
Dağlarca voluyla sevdim. Ama hepsin-
den önce Nâzım Hikmet vardı. Nâzım.
ilk Türk aşkımdır benim. hâlâ bu sev-
dama sadığım.
- Yaklaşık 5yü kuşatma altındaki Sa-
ra> bosna'da yaşadınız ve birtakım ola-
naklar sağianmasına rağmen oradan
ay nlmak istemediniz. O günlere ait dü-
şüncelerinizi anlanr mısınız?
SAR4YLİÇ - Uzun yaşamımın en
gerçek bölümü o beş vıldı. Korkunç
günlerdi. üç milyon bomba atıldı Bos-
na'va. Bu yıllar, bütün bu acılara rağ-
men gerçek bir tarih ve yaşamdı. Bu
yüzden bu yılları hayatımın en önemli
dönemı olarak görüyorum.
- Savaştan sonra neleroldu Saraybos-
na'da?
SARAYLİÇ - Bir dede otarak toru-
numun ehnden tutup Bosna'da bomba
tehdidi olmadan dolaşmak büyük bir
mutluluk benim için. Ama savaş sıra-
sında bir idealimiz. bir fikrimiz vardı.
Bugün ne yazık ki böyle bir şey yok.
Fakat, gerek bizler gerekse dünya ka-
muoyunun tasarladığı ve yaratmak is-
tediği yeni Bosna ile bizim kaybettiği-
mız Bosna arasında bir ilişki yok. Sa-
vaş sırasında çok şey kayboldu ve bir
daha geri gelmedi.
- Türk şiiri hakkında neler düşünö-
yorsunuz?
SARAYLİÇ - Kompliman yapmak-
tan hoşlanmıyorum. ama her yerde söy-
lediğim gibi Türk şiirini sevdim ve sev-
meye devam edeceğim. Çünkü Türk şi-
iri bana göre dünyanın en güçlü ve
önemli şiirlerinden. Aynca. Türk şair-
lerinin şiirleri yoluyla Türkiye'nin bü-
tün hayatını görebilirsiniz. Türk şiirini
çeviriler yoluyla öğrendim, fakat artık
Necati Zekeriya hayatta olmadığı için
yakından takip edemiyorum Türk şiiri-
ni.
- Şiirinizde savaş sırasında ve sonra-
sında ne gibi değişiklikler oldu?
SARAYLİÇ - Son yıllann Bosna şi-
irini çok iyi izleyebildim diyemem, bu
benim için yeni bir şiir. Şıir adına biraz
oyun oynanıyormuş gibi geliyor bana.
Şiirin başka şeylere araç olarak kulla-
nılması hoşuma gıtmiyor. Bugün. daha
önce ne yazıyorsam yine aynı şeyi ya-
zıyorum. Zamana göre şiirimi değişti-
ren biri değilim. Ama şöyle bir para-
doks var: Bütün yaşamım boyunca sa-
vaşa karşı şiir yazdım. ama şimdi savaş-
tan söz eden şiirler yazmaya başladım,
çünkü çevremde bir savaş varken bunu
görmezden gelemem.
- Çatalca'da bir çeşmeçevresinde top-
lanan insanlara şiirler okudunuz. Neler
hissettiniz bunca insanı bir arada gö-
rünce?
SARAYLİÇ - Doğrusunu söylemek
gerekirse salon dışında şiir okumaktan
pek hoşlar.mam. Salonda şiir okurken
yabancı dilde de olsa insanlann >üzle-
rinden ve gözlerinden neler hıssettıkle-
nni anlıyorsunuz. Şiirin onlarüzerinde-
ki etkilerini sezinleyebiliyorsunuz, a-
ma açık havada bunlan hissetmek güç-
leşiyor.
Çatalca'da hissettiğim şuydu: Türki-
ye"de şiir insanlann yüreğine giden yo-
lu bulmuş. Bir gün Fazıl Hüsnü Dağlar-
ca ile gittiğimiz bir lokantada herkesin
ona sevgiyle yaklaştığını gördüm, çok
sevindirdi bu beni. Dün aynı şeyi Ata-
ol Behramoğlu'na da gösterdiler. Bana
öyle geliyor ki bu yine Nâzım Hik-
met'in büyük bir hizmeti. Çünkü Nâ-
zım, şiirle hayatı banştırmayı. uzlaştır-
mayı başardı. Türk okurunda çok şey-
ler kaldı Nâzım'ın yarattıklanndan.
GSTi bestecflerimizin konseri ve CD'siLEYLA PAMÎR
25Mayıs 1997'de Lütfı Kır-
dar Salonu'nda düzenlenen Ga-
latasaraylı çağdaş bestecılerimı-
zin: Erkin, Usmanbaş, Mima-
roğlu, Y. Tura, Sinangil, A. Y'ü-
rür,T.Sek;ukve C.R.Rey"in çe-
şitli çağdaş üsluplarda bestelen-
miş yapıtlannı, Gürer Aykal'ın
yönettiği Bilkent Orkestra-
sı'ndan dinlemek gerçekten he-
yecan vericiydi. Müzik eleştir-
menimız Evin İh/asoglu'nun, bu
konserin düzenlenmesınde bü-
yük katkılan olduğu gibi konse-
rin CD'smi ve bestecılerimize
ilişkin kitapçığı gerçekleştıren
de yine kendısi olmuştur. Yapıt-
lann kalıcılığını sağlamıştır.
Kendisine en candan teşekkürle-
rimizi sunuyoruz.
Merhum bestecimiz Uh/i Ce-
mal Erkin'in Köçekçe'sinin can-
lı girişıni izleyen, nefeslilerin
dokiinaklı, modal ezgileri çeşit-
li müziksel düşünceler ve Zey-
bek, art arda dizilen bloklar et-
kisıni yaratıyor. Orkestranın. ez-
gisel müzik maddesini hep uni-
son'da tekrarlaması. nefeslilerin
folklonk ezgilerinde, hep eşlık-
te olmasıyla Köçekçe, akılda ka-
lan. kolay anlaşılan, karmaşık
bileşımleri. özgün bir teknıği.
çağdaş bir kıvılcımı içermeyen
bir yapıt etkisinı bırakıyor. Ne
var ki müziksel yorumlanndaki
birikimini ve olgunluğunu çok-
tandır kanıtlamış olan Gürer Ay-
kal'ın aldığı hızlı tempolar ve
Bilkent Orkestrası'nın mükem-
mel uyumuyla Köçekçe, iddiasız
dinleyiciyı yine de coşturmuş-
tur.
Yalçın Tura'nın Toccata'sı
Folklor öğeleri. aksak ritım-
leri ve modal yapısiyla Yalçın
Tura'nın Toccata'sında ise hız-
la yükselen "otuz ikililer~den ve
aksak ritimli •'sekizli. on alnb-se-
kizli" hücreresinden oluşan Gi-
riş ve bu Giriş'ı izleyen sessiz-
lik. gizemi bir an'da yaratıyor.
Yapıtı ilkdinleyişimizde, tekrar-
lanan ezgilerin ve motif parça-
cıklannın çeşitli çalgılara serpiş-
tirildiğıni, motif aralıklannın ve
ritimlerin çeşitlendiğini. değişi-
me uğradıklarını, ama sıkı bir
vJalatasaraylı çağdaş
bestecilerimizin: Erkin,
Usmanbaş, Mimaroğlu,
Y. Tura. Sinangil.
A.Yürür, T. Selçuk ve
C.R.Rey'in çeşitli çağdaş
üsluplarda bestelenmiş
yapıtlannı, Gürer
Aykal'ın yönettiği Bilkent
Orkestrasf ndan dinlemek
gerçekten heyecan
vericiydi.
Günümüz dünyasında
dinleyici, her konserde
çağdaş bir yapıtın
tanıtılmamasını bir kusur
olarak görüyor. Bu
bakımdan Galatasaraylı
bestecilerin yapıtlannı. en
parlak bir icrayla
tanımamız bü>ük
kazancımız olmuştur.
(Fotoğraf: KUBİLAYTÜNTLL)
akrabalık ilışkısinin yine de var
olduğunu sezebıldik. Müzik
maddesi. dört kez nefeslilerin ve
vurma çalgılannın oluşrurduğu
keskin disonanslı bir akorla ke-
silip duraksıyor. Doğal olarak
gelişen ve insanı heyecanlandı-
ran bu disonanslı doruklann ar-
dından gelen an'lık sessizlikler,
çağdaş bir aykırılığı ıletıyor a-
ma, kolay gibi görünen bu tonal
yapıtta. ilk an'da çözemediğiniz
başka şevlerin de var olduğunu
düşünüyorsunuz.
Bestecinin orkestra partisyo-
nuna baktığımızda. girişteki "se-
kizli-onaltılı-sekizli"" ritımlı: "fa-
re-mi": ınıci mınör üçlü ve çıkı-
cı ikili aralıklardan oluşan ve bu
son hücrenin. Toccata'nın ana
hücresi olduğunu gömyoruz.
Diğer figürlerde olduğu gıbı. bu
hücrenin de ritım ve aralıkları
mınımal değişimlere uğruyor.
Örneğın. ana hücrenin aralıkla-
rı "yengeçte". (sondan başa
okunmasında) "ayTia*'da (ikılı
aralığın başta. üçlünün sonda)
sergilenmesinde de görülüyor.
Bach ve Brahms'tan sonra
Schönberg ve \Veberende de
kulanılan bu gibi yöntemlen Y.
Tura. mikro-aralıklı. folklonk
Toccata'sında gerçekleştiriyor.
Bir dans havasını ileten ezgile-
rin ntımlenne karşı. nefeslilenn
ya da vurmalılann direngen. du-
rağan ntmık hücreleriyle. dikey
planda oluşan polirıtimler de
Toccata'nın bir başka çağdaş
özellığı. ••
Mimaroğlu'nun ûslubu
\'uruşlu akor ve pasajlanyla
16. yüzyılın Toccata'sı. 17
. yüz-
yılda. Frescobaldi ve Bach'ta
v irtüöz bir parça olmakla birlik-
te. sıkı bir fug yapısında beste-
lenmişti. Monte\erdi"de vurma-
lann. nefeslilerin. fanfar tınıla-
nnın da katıldığı bir şölen par-
çasıydı. Matematıkselbırkesin-
keslikle yazılmış olan Y. Tu-
ra'nın Toccata'sı da kontrpuan.
çağdaş konstrast. aksak ritimle-
nn çeşıtlıliği. değışken ölçü bi-
rimleri. mikro aralıklann değış-
kenliğı. özgün caniı ezgileriyle
dünyanın her köşesinde çekicı-
liğinı kanıtlayabileceğine inanı-
yorum.
İlhan Mimaroğlu'nun Yaylı
Dördülünde, dördülün eşlığın-
de duyurulan bir kadın sesinin
romantik ezgisi, bilınçli olarak
biraz da kitch'e kaydırılıyor.
"En güzel deniz vanlmamış
olandır" Ingılizce sözcükleri
hüzünlü bir umutsuzluğu dışa
vururken romantizmi bir an'da
kesen. "bu dünya.bu korsan ge-
misi batacaktır" sözcüklerini
içeren bir resitatifle karşılaşıyo-
rıız. Burada eşlik de dıbe doğru
ınıyor. \'e dördül Tract'la birle-
şıyor. Geçiş noktasında. bir mi-
nör üçlü'yle başlayan. eksilmiş
beşli'ye vükselen, kaydınlarak
ınen Siegeal'ın kısık sesinden.
"kirazlann aşkını" Fransızca
olarak duyuyoruz. Eşlikje. çalgı-
ya elektronik tınılar da kanşıyor.
Yine bir kadın sesinin "bu dün-
y a batacak, taş çatlasa batacak"
;-özcükleri. Erdem Buri'nin
Fransızca ve Ingılizce resitatifi
\e en arka planda Nâzım Hik-
mefin Fransızca sözcükleri sıra-
sında hafifleyen kadın sesiyle.
Tract sona eriyor. Bana ılginç
gelen iki yapıtın bağlantı nokta-
sı olmuştur. Sanınm. 20. yüzyı-
lın anlamsızlığını insancadeğer-
lenn yıtirilişini sergilemektedir
Mimaroğlu, kendine özgü üslu-
buyla.
Serbest atonalite'nin içinde
yazılmış olan değerli bestecimiz
İlhan l smanbaş'ın Viyolonsel
için Müzik-94parçasının Lutos-
la\ski'nin anısına yazılmış oldu-
ğunu öğrendik. Yapıtta. iki ya da
üç sesten oluşan lirik-ezgisel,
çağnşımlı minimal motifler.
bestecinin bilinçaltındaki büyük
müzik birikiminden kaynaklan-
mış olabilir. Bu çeşitli motifler,
soyut fıgürlerle süreklı olarak
kesilmekte. değişimler hızla
oluşmaktadır.
Sinangil ve Arerin yapıtlan
Viyolonselin bastaki hızlı yay
çekimleri ve çeyrek aralıklany-
la bütüne varan bir müzik dü-
şüncesinin, bir an'da ilettiği ka-
ranlık. hemen ardından yükse-
len itıce kadansiyel pasajlar. pes-
le tiz arasındaki karşıtlıklanyla
Viyolonsel için Müzik 94, Reşit
Erzin'ın büyük bir duyarlılık ve
presizyonla gerçekleştirdiği yo-
rumuv la. büyüleyici bir yapıt ol-
muştur.
Birçok müzikscver ve müzik-
çilerimizi yadırgatan A. D. Si-
nangilın 1970,11. Senfoni'si, kü-
çük motiflerden oluşan temala-
nn mozaik işçiliği. çeşitli çalgı-
lann sürekli değişimleri \e kısa
süreli devinimleriyle bir renk
parçası olmaktadır. Piyanonun
da katıldığı bütün bir orkestranın
i
*pianissimo"daki ilk yükselişin-
de. müziğin içine çekiliveriyor-
sunuz.
Daha sonraki yükselişlerde
bir Marakes'in çıkırtısını, çu-
buklann çifte vuruşlannı, celes-
ta, timpanı. silofon ve vıbrofo-
nun kısa motiflerini duyuyorsu-
nuz. Pıyano ve vurma çalgılann
doğaçlamalannı, viyolonsel ve
kemanlann başlattığı soyut-lirik
bir ezgi ve tek bir kemanın ge-
niş aralıklı solo ezgisi sonuçlan-
dınyor.
Bütün çalgılann oluşturduğu
disonanslı doruk noktasının ge-
riliminden sonra bu kez tuba.
korno. trombon. kontrfagot. bas
klarnetin kendilerini motifleriy-
le duyurmalan. nefeslilerin
uzun, hazin "vapur sireni", ak-
lımızda kalan izlenimler. Çeşit-
li çalgılann hem münferit hem
de bir bürünün içinde renkleri
oluşturduğu Sinangil'in I.Senlb-
ni'si. ıncelıkli. eklektik bir mü-
zik olmaktadır.
Bülent Arel'in "Mimiana
Flux" elektronik yapıtının, akın-
tı ve değişim anlamına geldiği-
ni, küçük ktepçıktan öğreniyo-
ruz. Yapıtın aklımdan sılinme-
yen bir bölümü ne yazık ki
CD'ye alınamamış. Bu bölüm-
de. tokmak tınılan suyun için-
den geçer gibi tınlıyor. sayila-
mayacak kadar çok çeşitli ritim-
ler, yedi-sekiz kat üst üste bini-
yor ve nefes kesici bir ritmik
kontrpuan oluşuyordu.
1970'li yıllarda. Bartokyapıt-
lannın çalınması bile bir cesaret
işiydi. Günümüzün dünyasında
ise dinleyici, her konserde çağ-
daş bir yapıtın tanıtılmamasını
bir kusur olarak görüyor. Bu ba-
kımdan Galatasaraylı bestecile-
rin yapıtlannı, en parlak bir ic-
rayla tanımamız büyük kazancı-
mız olmuştur. Ne var ki yorgun
dikkatlerimizi, bize yabancı ve
zor gelen yapıtlan dinleyerek
çoğaltmamız, beyinlerimizi es-
nekleştirmemiz, ancak daha çok
çağdaş. soyut yapıt tanıma
olanağını bulmamızla mümkün-
dür.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Dağınıklık
Annem: "Ne kadar dağının bir çocuksun!" derdi.
Demek bu dağınıklık hastalığı çok eskilerden baş-
lıyor.
Kumar gibi tutkulu alışkanlık. eskilerin deyişiyle,
'iptilâ' olduğunu düşünüyorum dağınıklığın.
Çocukluğumdan bugüne sürüp geliyor: Kazakla-
rımı ters çıkarınm, ters bırakınm; pantolonlanmı ters
çıkannm, bir yere fırlatınm. (Gerçi şimdi ütü soru-
nundan pek öyle eskısi kadar özgür değilim panto-
lon fırlatmada.)
Gardırobum son yıllar az buçuk düzenli. Eskidan
karmakanşıktı. Aradığımı bulamazdım. Hoş, kemer-
lerimi yine bulamıyorum. Sokağa çıkacağım, üste-
lik geç kalmışım, kemer yok!
Bütün gözleri açıp bakıyorum, yok! Ter içinde ka-
lıyorum, yok! Sonra küçük odadan çıkar; küçük
odadaki koltuğun kenanna kaymıştır, bir ucu gözük-
mektedir...
Daha ilkokuldan başlayarak, öğretmenlerim de
yakınırdı dağınıklığımdan, savrukluğumdan. Defter-
lerinin, ders kitaplarının yaprak uçları kıvnla kıvnla
şişmiş, parmaklan murekkep lekeli, siyah önlüğün-
de beyaz yakası çarpılmış çocuklar vardır ya, işte
onlardandım.
Ama haşan filan değildim. Hatta lapacıydım. Bel-
kıs Öğretmen: "Koşmazsın etmezsin, yakan nasıl
kayar?!" diye sorardı. Nasıl kayardı?..
Yazı masamın üstüne bakıyorum; adeta ürküntü-
ye kapıldım: Hayır, hiçbir zaman düzene sokamam.
Öksüruk şurubu kıştan kalma, köşede duruyor, uç-
ta. Hemen bitişiğinde, masaya güzellik katsın diye,
ahşap kutuda, kolu bacağı kopuk, boncuk gözle-
rinden tekı düşüp gitmiş oyuncak ayım, zavallı toz
içinde.
Şamdandaki mum yaz sıcağında eğrilmiş. Ikide
birde elektrik kesildiğinden elimin altında tutanm bu
şamdanı. Yalnız kibrit, çakmak yok ortada. Geçen
gün saymıştım: On iki çakmak var. Hani biri ikisi kay-
bolursa, dördü beşi imdadıma yetışsin diye.
Dostlanmın armağanı güzelim küçük vazolar, kü-
çücük biblo baykuşlanm. balerin kız örümcek ağın-
dan giysiler kuşanmışlar. Kitaplar-kitaplar...
Evime ilk kez gelecek bir konuk.. konuklar için bu
masayı derieyip toparlamak yanm günümü alır. Der-
leyış toparlayış üzüntüsü geceden başlar. Nihayet
düzene koyabilmişsem, kendi kendime söz veri-
rim, bir daha dağıtmayacağım diye.
Hemen ertesi gün dağıtma eylemı egemenlik ku-
racaktır oysa. İşte şu telefon parası makbuzlan 1995
yılından kalma. Olamaz! İki yıldır yazı masamda mı
pineklediler?!
Kitaplığım bir yıkım! Aradığım kitabı bulamıyo-
rum. Sozgelimı daha dün gözüme çarpmıştı Orhan
Kemalin kaç zamandır aradığım Küçücük romanı;
bugün yitmiş.
Bir ara Moby Dick'i yeniden okumaya karar ver-
miştim. Günler süren aramalardan sonra buldum.
Hemen yazı masama getirdim. Ama bugün o da sır-
ra kadem basmış.
Zaten eşyalann, nesnelerin gizlı hayatlar sürdük-
lerine inanırım. Bizim ayırt edemediğimiz bir devin-
genlikleri vardır: Geceleyin, biz uyuduktan sonra
saklanıp dururlar.
Tozlu eşyalan severim. Yıpranmış eşyalan seve-
rim. Perdelerin rengi ille biraz solmuş olsun isterim.
Her şey usul usul eskimiş olsun isterim. Yoksa da-
ğınıkhğım bilinçaltının oyunu mu?
Demin söz açtığım küçük odada birtakım dosya-
lar var, üst üste duruyorlar. Belki beş yıldır deıieye-
ceğim, gereksiz her şeyi çöpe atacağım. Beş yıldır
ellemedim. Hem ben eskıden, çok eskiden, kâğrt
parçalannı bile atamazdım, sokakta yalnız kalırlar,
üşürler diye.
Akşam saati haber bültenlerini izliyorum televiz-
yondan. Evlerinden kamyon kamyon çöp çıkartılan
'ruh hastaları'nm haberlerıne eskisinden sık rastla-
nılıyor. Onlar kardeşlerim benim, diye düşünüyo-
rum, en yakınlanm. Bu dünyanın ıssızlığında çöp-
leri sevmışler, büyük yalnızııklarını çerçöp avut-
muş...
Muhakkak bir ruh kardeşliği var aramızda. Baş-
kalannın tiksindiği çöp sevdalılanna kalbimde san-
cılı pay var.
Virginia Wootf'un Dalgalar'\ nerede?
Lâcivert kadıfe gömleğim nerede?
Dün aldığım Novalgin'i nereye koymuş olabili-
rim?..
Dağınıklığım, sevgili gölgem! »
Takvimde h Bırakan:
"Her yılbaşı, itiraf edin, yeni yıla yeni ve olumlu
karartaria girmiyor muyuz? Bu yıl artık daha verim-
li çalışmalıyım. Yeni bir ajanda alıp yapacaklanmı
bir bir yazmalıyım. Bunlan zamana en uygun şekil-
de ayarlamalıyım. Oosyalanmı, kitaplanmı bir dü-
zene koymalıyım. Sağlığıma daha özen gösterme-
liyim. Biraz kilo vermeliyim. Sabah cimnastiklerini
ihmal etmemeliyim. Ailemle, dostlanmla, meslek-
taşlanmla daha insancıl ilintilere özen göstermeli-
yim..." Haldun Taner, Yaz Boz Tahtası, Bilgi Yayı-
nevi, 1977.
BÜSK'de bu hatta
• Kültür Servisi - 35 yılı aşkın bir süredir sinema
alanında çeşitli etkınlıkler düzenleyen Boğazıçi
Üniversitesi Sinema Kulübü (BÜSK), bu yıl da sezon
boyunca salon bulamayan Türkiye sıneması son dönem
filmlerini 5 ağustosa dek "Türkiye Sınemasından Yeni
kareler" adı altında gösterecek. Bilet fiyatlarının
ögrencı 150.000 TL. tam 250.00 TL olarak belirlendiği
sinema günleri kapsamında, bugün saat 19.00'da Erbil
Eratalay'ın vönettiğı "Intihann El Kitabf, yann saat
12.00'de Biket tlhan'ın yönettiği "Sokaktaki Adam',
saat 17.00"de Yavuz Özkan'm yönettiği 'Bir Kadının
Anatomisi". saat 19.00'da 'Bir Erkeğin Anatomisf,
perşembe saat 19.00'da Bıket llhan'm yönettiği
'Sokaktaki Adam'. cuma saat 19.00'da "Yaz
Yağmuru', saat 21.00de Tomris Giritlioğlu'nun
yönettiği '80. Adım". cumartesi saat 19.00'da Ömer
Kavur'un yönettiği 'Akrebin Yolculuğu', ve pazar saat
19.0'da trfan Tözüm'ün yönettiği 'Mnm Kokulu
Kadınlar' adlı filmler izlenebilir.
Boyner Grubu'ndan bilgiye yatmm
• Kültür Servisi-BoynerGrubu, kışısel gelışımı
sağlamak amacıyla 'Boyner Grubu Yayınlan' adı
altında bir dızı kitap yayımlıyor. 18 kitabı 22 dıle
çevnlen ve 36 milyondân fazla satan O. G.
Mandino'nun 'Dünyadakı En Büyük Satıcı" adlı yapıtı
Boyner Yayınlan'nın ilk ürünü. Ikinci kitap ise iletişim
çağında hızla globalleşen, çok kültürlü ve çok merkezlı
dünyada ayakta kalabilmenin sekız ıpucunu anlatan ve
liderlik becenlerine ışık tutan Jennifer James'in yazdığt
'Gelecek Zamanda Düşünmejc". Boyner Holding
Yayınlan'ndan çıkacak diğer bir kitap ise, Albay
Michael V. Harper tarafından kaleme alınan 'Umut Bir
Yöntem Olamaz'. Kitapta, ABD Kara Kuv-vetleri'nin :
yıllarca uyguladığı bürokratık yöntemlen terkederek '.
dönüşümü nasıl tamamladığı anlatıhyor.