25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 TEMMUZ 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Kültür ve Tabiat Varlıklarmı Koruma Genel Müdürü Altan Akat korumayı engelledi Korumada4 genel müdür' gerflimiGeçen hafta "SözFatoTda" - programını izleyenler, (Ka- nalD-1 Temmuzl997)ön- ce üzüldüler, sonra da şaşır- dılar... RP'lı Beyoğlu Belediyesi, sözde "kente hizmet" (!) adı- na inşa ettiği bır doğumevı bi- nasına "yer açmak" içın ko- ruma altmdakı Halıcıoglu Er- meniProtestan Kilisesfnı yı- kıyordu. Fatma Girik, kilisenın yı- kıntılan öniinde çekılen prog- ramına bızleri de konıik et- tikten sonra bu yasadışı da\ - ranışın önlenmesı içın dev- letin "enyetküimemurunu" aradı. Ne \ar ki "Kültür ve Tabiat Yarlıklannı Koruma Genel Müdürü* olarak ko- nuşan .Altan Akat kültür mı - rasını yıkanlara değil. tam tersine, Fatma Girik'e kızı- yordu. Çünkü Fato bu katliamı belgelerken. yanına "eski" Koruma Kurulu üyelen Prof. Dr. Semavi Eyiceve Prof Dr. Afıfe Batur'la birlikte. yine hem eskı bır kurul üvesi ve hem de Mimarlar Odası yö- netıcisi olarak beni de almış- tı. Genel Müdür Altan Akat ıse izleyenlerin şaşkmlığı al- tında önce bu beraberliğe tepki göstenyor ve "yetkisiz IdşUerk" olayı belgeledıği için Fato'yu telefonda azar- lıyordu... Duyarsızhk 'resmileşti' Ashnda Koruma Genel Müdürü'nün korumadan ya- na olan çevrelere tavır alma- sı, "Söz Fato'da"da "dışa vu- ran" ve kilise yıkımmın "Ko- ruma Genel Müdürlüğü'ne bağlı kurul karanna da ay- kın olduğunu" vurgulayan eski kurul üyelerine "kızgın- bğryla" da sınırlı değildi. Bu da\ ranış biçimı yine son 1.5 yıldır bırçok resmi işleme, karara ve yazışmaya da yan- sıtılmıştı. Örneğin. 18 Ocak 1990 tarihli ve 142 sayılı biryö- nergede. "görüşülmesinin ge- I dkmesindc küJtür vartığuım yok olmasına neden olabile- cek" konulann. koruma ku- rullannda "öncelikkgünde- me alınması" öngörülmüş- tü. Böv lece. çoğunlukla du- yarlı kişı ve kurumlann yap- tıklan "ihbarlar" hemen in- celenıyor ve alınan ivedı ka- _ raTİarla da yasadışı kültür ve ı doğa katliamlan çoğu kez "zamanında" durdurulabı- liyordu. 1996 döneminde Altan Akat"ın gerçekleştırdiği ye- ni düzenlemelerle bu önem- _ li kural yürürlükten kaldınl- , dı. Okadarkıkimi kurul baş- . kanlan bile kendilerine yapı- lan "ivedi ihbariarT ancak "aylar sonra" ve konu mü- dürlükçe "gündemdeki sıra- sıyla" önlenne getinlınce öğ- Koruma Genel Müdürü Altan Akat'ın Mimarlar Odası'na "Bizi meşgul ermeyin" diverek koruma altına aldığı yasadışı yıkımlar sonucunda. Galata'daki tarihi yapılann yerinde artközel "otopark" hizmeti veriliyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) X/evletin kültür ve doğa değerlerini koruma görevini yönetmek üzere en üst düzeyde bürokrat sorumluluğu üstlenen Koruma Genel Müdürü Altan Akat, son bir buçuk yıllık ANAYOL ve REFAHYOL döneminde izlediği koruma karşıtı tutumuyla hemen tüm olumlu çabaları engelleyen bir misyon üstlendi... Duyarlı çevrelerin yükselen tepkileriKoruma Genel Müdürü Ahan Akat, son yıl- larda korumacı çevrelerin en çok şikâyet ettik- leri yüksek bürokrat oldu. Akat'a ilk örgütlü tepkiyi, I996'nm ilk aymda Koruma Kurulu üyeleri göstermişlerdi. 17 Ocak 1996 günü ts- tanbul'da bir taruşma' toplantısı düzenleyen Akat. SİT karan alan kurul üyelerini 'azartaym- ca' karşısında çok imzalı bir •protesto 7 buldu. ller- leyen aylarda ço|u 'görevden ahnan' kurul üye- leri 23 Ocak 1996tarihinde ortak imzalı birya- zryı Kültür Bakanı'na göndererek "Altan Akat'ın. bir yüksek bürokrat olarak kaçınması gereken birüslupla konuşması bizleri üzmüştür'* demek zorunda kalmışiardı . Böylece başlayan 'gerflimlidönem' içinde yi- ne Altan Akat'ın koruma kurulian üzerindeki baskısını arttırması üzerine benzer bir tepki OD- TÜ'den yükseldi. Bu kez bir üniversitenin se- hir ve bölge ptanlama bölümü harekete geçiyor ve Prof. Dr. Rad BademM'nin Kapadokya Ku- rulu'ndan 'çekflmesme* de destek vererek şu karan alıyordu: "Bu anlayıştaki bir Koruma Genel Müdürlüğü'ne kurul üyesi önermeyi u>- gun bulmuyoruz»'* ODTÜ'riün ardmdan Istanbul'da İTİ' ve Y*- dtaÜıûversitei'ndetoplantılaryapılarak aynı doğ- rultuda kararve açıklamalaryayımlandı. tTÜ üye- leri, 10.6.1997 tarihli son açıklamaiannda "ko- ruma KuruOan'na getirilen yeni kadrolaşma ve anlayıştan endise ettiklerini" iları edcrlerken. Yıldız Ünıversitesı Mimarhk Fakültesi Dekan- lıği da "kurul üyekrinin bflimsel özerkliklerine sınırlaınagetirmekistejen" Koruma Genel Vlü- dürlügü tutumlannı sert bir dille eleşördı. Bu tepki yağmunında. özellikle Tarih Vakfl ile Mimarlar OdasTnın çıkışlan ise artık doğ- rudan 'kişi' adı verilerek yapıhyordu. Tarih Vak- fi Başkanı Prof. Dr. İlhanTekeİPnin kurullarda- kisonatmalarnedeniyle 12.6.1997'debasınayap- tığı açiklama şöyle noktalanıyordu: "Tümope- rasyonlann arkasındaki başlıca kişi oian Koru- ma Genel Müdürü Altan .Akat'ın aciltn görev- denalınmasınıtalepedryoruz.'' İstanbul Mimar- lar Odası ise 13.6.1997 tarihli basın duyuru- sunda sunu talep ediyordu: "Cumhuriyet rarihinin en büyük kültür kat- Hanu gerçekkş.iyor. Bunun baş sonımlusu olan Bakan Kahraman'ın istifasını ve Koruma Ge- nel Müdürü .Altan Akafın adlen görevden uzak- laşönlmasını. bu ülkcnin binferce >ıllık nıirası- IUR korunabilme» için Uk koşul olarak görüyo- ruz-." Korumacı çevreler işte bu 'infial' içindeyken, yine Altan Akat'ın hukuk dışı uygtılamalanna karşı sürekli davalar açarak mücadele eden tz- mir ÇevTe Avukaüan da Koruma Genel Müdü- rü'nün 'ülkeye ve hukuka verdiği zararlan' bel- geleyen dosyalarla hem Kültür Bakanlığı'na, hem de Curnhurbaşkanı Demirel'e başvurdu- lar. 4.3.1997'de Kültür Bakanlığı'na yapılan baş- vuruda; "j^rgı tarafindan iptal ediien kararla- nn .Altan Akat tarafindan yeniden yürürtüğe sokuldugu" hatırlatılıyor. ancak bakanlık bu uyanyı Yapdanlar yasridır' diverek geri çevi- riyoniu. Cumhurbaşkanlığı'na sunulan 21/3/1997 tarihli dosya ise •DevletDenetieme Kurulu"nca incelenmesi' talebini içeriyor ve Türkiye'nin ta- rih ve doğa zenginliğini koruma görevini yeri- ne getirmeyen Akat'ın "kişisel marvarlıgının' da araştınlmasi isteniyordu... Şimdi duyarlı kamuyu, korumanın bu 'geri- limlibürokrarj" ile yeni Kültür Bakanlıgı yöne- timınin nasıl çalışabileceğini merak ediyor. Du- yumlara göre Akat zaten yakında 'emekli' ola- . cak. Ne var ki kültürve doğa mirasımız üzerin- de yarattığı tahribat elbette ki kolay "restore" edilemcyecek... renmeye başladılar. Bu aşa- mada ıse ıhbar zaten "işlevi- ni" yitirmış. tarih ve doğa kıyımı çoktan gerçekleşmiş oluyordu... Benzer şekilde, yine Ko- ruma Kurullan'nın özerklı- ğe dayalı yetkilenni belirle- yen 30 Ocak 1990 tarihli yö- netmelik de 1996 dönemin- de geçersiz kılınarak, Altan Akat'ın yönlendirdiği An- kara'daki Yüksek Kurul'a "müdahaleci'' bırmisyon ge- tırildı. Yeni ilke kararıyla. Yüksek Kurul'un "ta\siye' 1 niteliğindeki görüşlerine Böl- ge Kurullan'nm "kesinlikle uvması" istendi. Bunun ne anlama geldiği ise özellikle "SİTalanlarında'' yaşanma- ya başlanmıştı. Örneğin son olarak İstanbul'un "Çamlı- ca" bölgesinı "imara açmak tstemeyen" Koruma Kurulu. \'üksek Kurul'un "tamter- si tavsi>esiyle''karşılaşmış v e Altan Akat'ın "Bu ta>siye>e ıryulacak" şeklındekı baskı- sıdaRP'lı ÜsküdarBeledı- yesi'nin etkin desteğinı al- mıştı. Korumacılar dışlaruyor Genel Müdürlüğün. kimi Koruma Kurullan'nda alı- nan bazı yanlış kararların "düzeltilmesini" ısteyen du- yarlı kuruluşlara takındığı dışlayıcı tav ır da giderek "ra- dikal" bir tepkıve dönüsmüş durumda. 1996 öncesinde. meslek odalannın, derneklerin. ünı- v ersıtelerin v e vatandaşlann sakıncalı buldukları Koru- ma Kararlan'na yönelık ıtı- razlan, Koruma Genel Mü- dürlüğü'nce "teşekkürle" karşılanır ve bu konuların kurul larda "yeniden görii- şülmesi'' sağlanırdı. Böyle- ce korumada "toplum vedev- let işbirliğinin" güzel örnek- len sergilenirdı. Altan Akat'ın görev i Meh- met Tuç'tan devralmasıyla birlikte başlayan dönemde ıse daha ilk günden bu uygar- ca diyalog sona erdı. Özellikle belediyelerden ve kımı yatınmcı çevrelerden Koruma Kurullan'nın "ko- rumacı kararlanna" gelen şikâyetler hemen dikkate alı- nıp "gereği" yapılırken, (ör- neğin bu kararlan alan kurul üyelerinin görevden uzak- laştınlması ve aynı SlT ka- rarlannın engellenmesı gi- bı) kültür v e doğa değerleri- ni savunmaya yönelık itıraz- lar ise sert bir dille "redde- dikii". Bu süreçte. Mimarlar Oda- sı'na takmılan tav ır ıse deni- lebilir ki işte bu anlayışın "doruğa çıkan örnekleri" olarak yaşandı. Altan Akat'ın ashnda görevi gereği dost ol- ması gereken bu meslek ku- ruluşuna karşı ilk girişimi, yine önceki dönemde bakan- lıkla kurulan bilimsel işbir- lığinin "iptal" edilmesıydi. Örneğin koruma projele- rinde mimarhk standardını yükseltmek için odanın üst- İendıği "mesleki denetim" kuralı kaldırıldı. Böylece Kültür Bakanlıgı gündemin- deki kimı uygunsuz projele- rin Mimarlar Odası'nca "ög- renilmesr ve olası itirazla- nn bakanlığa bildirilmesi de "engellenmiş" oluyordu. Bu adımın ardından, ka- muoyunun yakından ızledı- ği "Yıldız Sarayi Dış Kara- kol Binası baskını" yaşandı. Odanın "mahkeme kararla- nna avkın olarak" binadan polıs gücüyle "zorlaçıkanl- ması" ve 2 Aralık 1996 ge- cesi de aynı binanın yine po- lıs eşliğinde ışgal edilmesi operasyonuna, bakanlık yet- kilisi olarak Altan Akatbız- zat "nezaret" etmişti. Olaya engel olmak isteyen millet- vekillerine yine Altan Akat'ın "Yargı karan elimi- ze geçince binav ı mimarlara vereceğiz" şeklindekı sözü de 28 Kasım 1996 tarihli mahkeme karannın 2 aralık- ta tebliğ edilmesine rağmen gerçekleşmemişti... Galata'daki 'refleks' Bütün bu davTanışlann kö- keninde kültür mirasma olan duyarlılığa karşı "kişisel bir refleksin" yatmakta olduğu ıse özellikle Galata Kulesi çevTesindeki yıkımlarda bu kez "resmi yazıyla" da bel- gelenmişti. Kulenin karşı- smdaki "kentsel SİT" doku- sunu oluşturan eski binalann Koruma Kurulu'nca kesin proje onayı olmadan "yasa- dışı nıhsatlarla yıkıldtğmı" bakanlığa haber veren ve ön- lem ahnmasını isteyen tstan- bul Mimarlar Odası, yine Al- tan Akat'ın ımzasını taşıyan 30 Eylül 1996 gün ve 4436 sayılı Koruma Genel Müdür- lüğü yazısında şu yanıtı alı- yordu: "Galata Kulesiveçev- resi SİT alanı içindeki uygu- lamalar konusunda taraAnı- za bilgi verilmesi mümkün değildir. Aynca ikinci bir uya- nda bulunmaya gerek duyul- madan bu tür >azışmalarla bakanlığımızın meşgul edil- memesL." İşte böylesi bir Koruma Genel Müdürlüğü anlayışı. elbette ki tek başına Altan Akat'ın varlığıyla değil, bu turuma polıtik destek veren Agâh Oktay Güner v e İsnıa- il Kahraman'ın da benzer Kültür Bakanlıgı anlayışla- rıyla uygulama şansını bul- du. Şimdi yeni Kültür Baka- nı İstemihanTala>.6 7.1997 tarihli Millıyet'te NBgünCer- rahoglu'nun sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Bakanlığıözgür bir ortama kavuşturacağım, ükanan kanaDan acıp berkes- le iletişim kuracağımJ" Kültür alanında özgür bir ortam ve uygarca bir ileti- şim için bu ülkenin değerle- rini savunan duyarlı kesim- ler 1.5 yıldır bakanlann ya- nı sıra Koruma Genel Müdü- rü'nü de aşmaya çalışıyor- lar. Bakalım Istemihan Talay, bu genel müdürlüğe nasıl bir koruma anlayışı kazandıra- cak... Elvin Jones (davul), Reginald Veal (kontrabas), Carlos Mc Kinney (piyano) ve konuk sanatçı VYynton Marsalis (trompet) 4. Uluslararası İstanbul Caz Festh'ali kapsamında Cemil Topuz- lu Açıkha\ > a Sahnesi'nde ev\elki akşam verdikleri konserde izleyenleri büyüledl Sanatçılar. izlevicilerin yoğun ısrarlan üzerine iki defa bis yaptı. (Fotoğraflar: KUBlLAY TÜNTÜL) Sınırsız müziğin 'çok' özel dörtlüsüKültür Servisi - Ehin Jones, Regional Veal, VV^nton Marsalis, Carlos McKinney'den oluşan 'Special Ouartet' (Özel Dörtlü) evvelki akşamki konserleri öncesinde bir basm toplantısı düzenleyerek caz üzerine söyleştiler. Jones. grubun isminin 'Özel Dörtlü' olma nedenini çok özel müzisyenlerden oluşmasına ve çok özel bir repertuvara sahip olmasına bağlıyor ve ekliyor: "Bu kadar çok özel öğe kolay kolay bir araya gelmez." Elvin Jones. John Coltrane ile birlikte çalıştığı günleri mutlulukla ve şükranla anıyor. **O günlerde her gün yeni şeyler keşfediyorduk bu nedenle de müziğimiz her gün biraz daha zenginleşiyordu'* diyor sanatçı. Geleneksel caz mirasının temsilcilerinden olan Jones, caz müziğınde görülen avant- garde yorumlan değerlendirirken müziğin kategorilere aynlmaması gerektiğini savunuyor. "Müzik çok degişik alanlara yayıldı. Avant-garde da bunun bir parçası. Ancak sonuçta müzik müzikrir*' diyen Jones, sanatçının bir felsefesi olduğu ve çaldığı enstrüman konusunda uzmanlaştığı sürece her tür müziğe saygt duyuyor. Lluslararası tstanbul Caz Festivali "ne üçüncü kez katılan Wynton Marsalis, bu yıl kazandığı Pulitzer müzik Jones, Regional Veal, Wynton Marsalis ve Elvin Jones'tan oluşan 'Special Quartet" çok özel müzisyenlere ve çok özel bir repertuvara sahip. Elvin Jones, "Bu kadar çok özel öğe kolay kolay bir araya gelmez" diyor. ödülünü değerlendirirken her türlü ödülün sanatçıyı mutlu edeceğini belirtiyor. Böyle birödülü kesinlikle beklemediğine değinen Marsalis. sanatçının ödül gibi göstergeleri düşünmeden sadece kendi işini yapması gerektiğini. takdirin ve ödüllerin sonuçta kendisini bulacağını savunuyor. Marsalis, yeni caz türlerini değerlendirirken cazın bu zenginlik içinde daha çok izleyiciye ulaştığını savunuyor. Bu durumun müziğin ve özellikle cazın içindeki sınırsızlıktan kaynaklandığını belirtiyor sanatçı. Müzisyen bir ailenin çocuğu olan Marsalis. müziğin yaşayarak öğrenilebileceğine, bu nedenle de kendisinin oldukça şanslı olduğuna değiniyor. Sanatçı, cazın geleceği konusunda da oldukça umutlu. Çünkü her zaman bu müziğe gönül veren sanatçılar ve izleyiciler olacak ve bu müziği zenginleştirip yaşatacak. Müziğe klasik müzikJe başlayan Marsalis klasik müzik eğitimınin müzik felsefesi ve terbıyesini oluşturması bakımından caz müziğine de olumlu etkilerinin olduğunu belirtiyor. Müzik türleri arasında da çok katı kurallar konulmaması gerektiğine değinen sanatçı. cazın doğaçlamaya ve ekip arası iletişime daha fazla yer vermesi bakımından biraz daha özgür ve sınırsız bir dal olduğunu belirtiyor. Cazın kendisi için bir yaşam tarzı olduğuna değinen Reginald Veal. İstanbul Caz Festivali'ne bövlc 'özel* bir ekiple katıldığı için oldukça mutlu. Elvin Jones ve Wynton Marsalis ile sahne paylaşmanın kendisi için oldukça onur verici bir olay olduğuna değinen kontrabas sanatçısının gelecekle ilgili tek planı cazın gelişimine katkıda bulunmak. Ekibin en genç elemanı ise piyanist Carlos Mc Kinney. Usta cazcılann yanında bulunmaktan oldukça hoşnut olan sanatçı, Elvin Jones ve Wynton Marsalis gibi sanatçılarla çalmanın oldukça zor, bir o kadar da baştan çıkancı bir iş olduğunu belirtiyor. Gelecekle ilgili planlar konuşulurken McKinney de tıpkı Veal gibi: "Caz caz yine caz" diyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Giondano Bruno'dan Sıvas'a... Sonradan yeniçağın ilk filozofu diye de anılan Ital- yan filozof Giordano Bruno, yaklaşık dört yüzyıl önce engizisyonun karanyla Roma'da yakılmıştı. Giordano Bruno'nun suçu, dünyayı ve uzayı açık- lama çabalannda kilisenin öğretılerıni değil, ama kendi aklını rehber edinmesiydi. Tann'nın doğanın her zerresinde var olduğunu söyleyen Bruno, bu nedenle doğayasalannı ve sonuçlannı akılcı birtu- tumla araştırmanın Tanrı sevgısıne en yaraşır dav- ranış olduğunu savunmuştu. Tarihi boyunca din kisvesi altında hep güçlü bir dünya iktidarını elinde bulundurma peşinde koşan Vatikan'ın, Giordano Bruno gibi aklın sesine ön- celik tanıyan bir "tanntanımaz"a yaşama hakkı ta- nryabileceğini düşünmek, elbet olanaksızdı! Giordano Bruno, 17.2.1600 günü Roma'da, Campo de'Fiori'de yakıldığında, tek başınaydı. Ama Batı'nın düşünce dünyası, aradan geçen dört yüzyıl boyuncatek başına yakılan bu adamı hiç unut- madı. Giordano Bruno, yalnızca ölüm yıldönüm- lerinde anımsanan bir ad olup kalmadı, fakat dü- şünce özgürlüğü uğruna canlannı bırakanlann son- rasız simgelerinden birine dönüştü. Bundan dört yıl önce, laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cum- huriyeti'nin Sıvas kentinde ise bir otelde tam 37 kişi, Tann adını her ağızlarına alışları Tanrı'ya yö- nelik yeni bir sövgüden başka bir şey olmayan ka- tiller tarafindan diri diri yakıldı. Ama Türkiye'den baş- ka her uygar ülkede hükümetlerı bir anda değişti- recek, devletin zirvelerınden sokaktakı adama ka- dar bütün sorumlular zincirını mahkeme önüne sürükleyip sorumluluklannı çoktan gün ışığına çı- karacak boyutlar taşıyan bu olay. ülkemizde artık sayısız olan acı yıldönümlerine bir yenısıni eklemek- ten başka bir sonuç doğurmadı. Anlamlann özünü değil, sadece yıllann dönümü- nü önemseyen ortamların kaçınılmaz yazgısı, en aa olaylar bağlamında bile sürekli yinelemelerte kar- şılaşmaktır. Bizim ortamımızda da bundan farklı bır şey yaşanmadı. Sıvas olabildiğı için, Metin Gök- tepe de olabildi; Metin Göktepe olabildiği için, Sincan da olabildi. Açıkça söylemem gerekirse, Sı- vas'ın yıldönümleri beni artık hıç ilgilendırmiyor. Ara- dan tam dört yıl geçmesine rağmen hâlâ sonuç- lanmamış olan Sıvas davası da hiç ilgilendirmiyor. Zamanın genel akışı içerisinde dört yıl elbet mik- roskobik bir kesittir; ama adaietin akışı içerisinde, daha doğrusu olması gereken akışı içerisinde, 37 kişinin yakıldığı bir olayın sorumlularını terazisinin kefesinden dört yıldır indirememiş bır adalet dü- zeni, ancak etkinliği ve inandırıcılığı artık geniş öl- çüde sarsılmış bir adalet düzeni olabilir. Toplumun genel tutumuna gelince, bana kalır- sa o konuda da kendimizi aldatmayı sürdürmenin pek yaran yok. Türk kamuoyunun çok genış bir bö- lümü, aradan geçen dört yıl içerisinde 37 cinaye- tin kapanmamış dosyasıyla, dahası kimi zaman da o dosyalar hiç açılmamışçasına yaşamaya çoktan alıştı. Bu da yadırganacak bir durum değil; helepek meraklı olduğumuz "tarihi" ve "tarihte yeni bir sayfa açmak" söylemlennden gerçektene anladı- ğımız göz önünde tutulduğunda, hiç yadırgatıcı de- ğil. Hangi konuya ılişkin olursa olsun, geçmış, an- cak kapanmış dosyalar için geçeriı olabilecek bir zaman nitelendiımesidir; henüz geçmemiş olan ne zorla düne itilerek tarih sayılabilir, ne de böyle henüz olmayan bir tarihte yeni bir sayfa açmak- tan söz edilebilir. Batı düşüncesi, Giordano Bru- no'yu düşünce özgürlüğünün hıç tükenmeyen sa- vaşımındaki yerine oturtabıldiğı içın tarihiyle ve bugünüyle bir düşünce serüveninden söz edebil- me hakkını kazanabildi. Bize gelince, yine çuval- dızı kendimize batırma bağlamında söylemek ge- rekir ki, dört yıl önce Sıvas'ta ışlenen cınayetlere, inançlanmız ve dünya görüşlerimiz ne olursa ol- sun, sırf cinayet oldukları için karşı çıkma konu- sunda bile birleşebilmiş değilız. Tek olay deyip geçmeyelim: Böyle olayların ka- panmamış dosyalanyla birlıkte yaşamaya alışan ve alıştınlan toplumlar, zaman olur insanlıklarını hızla yitirdiklerinin bilincine bile varamayabilırler. Ve insanın temel ölçüt alınmadığı yerde, artık kül- türden söz edebilmek de olanaksızlaşır. Yunus Yaşar'ın resimli şiir sergisi • Kültür Servisi - 12-19 Temmuz 1997 tarihleri arasında Yunus Yaşar. "'47. Kişisel Resimli Şiir Sergisi"ni Antalya Dev let Güzel Sanatlar Galerisi'nde açıyor. Sergıde: fotoğraf. ebru. suluboya ve desenlerinı şiırleyerek oluşturduğu 50'ye yakın tablo yer alıyor. 1996 Sabri Altınel Şiir Ödülü'nü alan Yunus Yaşar'ın '"Düşe Kurulu Zemberek" adlı şiir dosyası. Suteni Yayıncılık tarafindan basıldı. Sergide Yunus Yaşar. okurlanyla söyleşiler yapacak ve kitaplannı ımzalayacak. BUGÜN • GENÇ ETKİNLİK kapsamında TÜYAP'ta saat 11.00-13.00 arasında uzun metrajlı film gösterimi. 13.00-14.00 arası kısa metrajlı film gösterimi. saat 15.15-15.30 arası okuma. 15.40-16.10 arası performans, 15.30-16.00 arası performans, 16.15- 16.30 arası okuma-performans, 16 40-17.10 arası performans. 17.15-17.30 arası performans yer alıyor. • BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ Murat Dikmen Salonu'nda saat 19.00'da Biket İlhanın yönettiği, Metin Belgin, Suna Yıldızoğlu. Selda Özer, Mustafa Avkıran ve Ali Sürmeli'nin rol aldığı 'Sokaktaki Adam' isimli film izlenebılir • İFSAK'ta saat 19.30'da Doğa Grubu'nun 'fotoğraf tarihi grubu toplantısı' yer alıyor. 4. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTIVAU BUGUN • Açıkhava Sahnesi'nde saat 21 30'da Jan Garberek Group yer alıyor. • Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 19.00'da TRT İstanbul Hafif müzik ve Caz Orkestrası/Big Band izlenebilir • Roxy de saat 23.30'da B-Sharp Quartet dinlenebilir. • QCazBar'da saat 23.30da Fleurine Plus Live yer alıyor. YAJRIN • Açıkhava'da saat 21.30'da Goran Bregmic Orkestrası izlenebilir. • Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 19.00'da EHno Saluzzi yer alıyor. • Roxy'de saat 23.30'da B-Sharp Quartet dinlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle