Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 1997 PERŞEMBE
12 KULTUR
Türk sanat müziğinin efsanevi ismi Hamiyet Yüceses'in ölümünün üzerinden bir yıl geçti
'Makber'in 'i arahyorESRA ALİÇAVUŞOĞLÜ
Ağlaması için bütün mahalle bekler-
miş, ayol bacı derlermiş, "Marpuççu-
lann gelinine söy le memey i kızın ağzın-
dan çeksin de viyaklasın biraz. Ağlama-
sı pek güzel yaramazın." Bu sözler. ge-
çen yıl Marmans'te geçırdiğı beyın ka-
naması sonucu, 84 yaşında yıtirdiğimiz
Türk sanat müziğinin efsanevi ısmı Ha-
miyet Yüceses'ten başkası için değil.
Türk Sanat Müziği'nın bir dönemine
damgasını \-uran ve gelmiş geçmiş en
güzel kadın seslerinden bıri olarak nı-
telendirilen Hamiyet Yüceses'in ara-
mızdan aynlışının üzennden tam bir \ ıl
geçmesine rağmen: 'Makber*, 'Çeşmi
Siyah', 'O Dudaklar' ve daha birçok şar-
kısı hâlâ aynı tadı taşıyor plaldannda.
Hamiyet Yüceses, ilk kez 11 yaşında
bir lira yevmiye ile Burhaniye'de çıkar
sahneye. Bu dunım sesinin çok güzel ol-
duğunu bilip değerlendırmek istediği
için değildir. Maddi durumlannın sar-
sılması ve sesinin güze! olduğunu bılen
çevrenin ısrarlanyla böyle bir ışe gin-
şilir. Fakat babası çok tutucu olduğu için
yalnızca lstanbul dışında sahneye çık-
masına izin \erir. Bu karann ardından
tam beş yıl Anadolu'nun çeşitli yerle-
rinde sahneye çıkar Hamiyet Hanım.
Bunun en uzun kısmı ise Gazıantep'te
olur. Bütün şöhretınin perçinleştiği yer
Gaziantep'tir. Şöhreti tstanbul'dadadu-
yulunca 1931 "in son aylannda tstan-
bul'a gelir ve zamanın ünlü gazinolann-
dan Londra Birahanesi'nde sahneye çık-
maya başlar.
30'lann ses kraliçesi
1932'de Kadıköy Mısırlıoğlu bahçe-
sinde bir ses yanşması düzenlenir. O
zamanlar 16 yaşında olan Hamiyet Yü-
ceses, ses kraliçesi olur bu yanşmada.
16 yaşındaki birgenç kızın ses kraliçe-
si olması aynı yanşmaya katılan daha kı-
demli yanşmacılann ağırına gıder ve
motorla karşıya geçmek üzere olan Ha-
miyet Hanım'ı denize atmayı planlarlar.
Fakat konuşmalan duyan motorcu tara-
findan uyanlarak kurtanlır Hamiyet Yü-
1 ürk sanat müziğinin bir dönemine damgasını vuran ve gelmiş geçmiş en güzel
kadın seslerinden biri olarak nitelendirilen Hamiyet Yüceses,'Makber', 'Çeşmi
Siyah', 'O Dudaklar' ve daha birçok şarkıyla plaklardan da olsa gönülleri
fethetmeye devam ediyor. Sanatçı bugün saat 15.30'da Karacaahmet
Mezarlığı'ndaki kabri başında dostlan ve yakınlan tarafından anılacak.
Geçenyıhitirdiğimiz Türk sanat müziğinin 'bülbüTü HamiyetYüceses. 11 yaşındaşarkısöyJemeyebaşladı. 1932'dedüzenienen
yanşmada 16 yaşında ses kraliçesi oldu.Yüceses, Ağyazar Efendi ve Selahattin Pınar ile birtikte (üstte, sağda).
ceses Ama o günü hcr hatırlayışında
ürperdıgını anlatır 30'lann ses kraliçe-
si.
1931 yılından itibaren tstanbul'daça-
lışmayaba^layan Hamiyet Hanım'a za-
manın ünlü hocalan ders vermek için
adeta \ anşırlar. Sadettin Kaynak. Arta-
ki Candan. Selahattin Pınar. Mısırlı tb-
rahim Bey özel ders vermeye başlar ve
Hamiyet Hanım'ın sesine göre besteler
yapıp plağa okuturlar. 'O Dudaklar',
'Yasemen', 'Cördüm Ben Seni', 'Yeşil
Göderini Ufkuma Gerki" gibi ünlü şar-
kılar Hamiyet Hanım için bestelenir.
Kuşkusuz, Hamiyet Yüceses denil-
diğinde ilk akla gelen Abdulhak Hamit
Tarhan'ın ünlüşiin 'Makber'. Hamiyet
Hanım Hafız Burhan'ın bestelediği
GençletiegeleceğeyolculukAHUANTMEN
Genç Etkinlik bu yıl da Türki-
ye'ye ayna tutuyor: Müthış bir
kargaşa içinde kan gövdeyi götü-
riirken. deri koltuklarda memle-
ket meseleleri görüşülüyor. Eski
gazete sayfalannda yakın geçmi-
şimizi izliyoruz. Korkuyoruz. Yü-
rüyüşlere çıkıyoruz. Etrafımızı
tel örgüler sarmış. Daracık oda-
lardabunalıyoruz. Karşımızada-
rağaçlan çıkıyor. Karanlık ayna-
larda. renkli camlarda kimlık pe-
şıne düşüyoruz. Pembe dizilerde
yannı özlüyoruz, adi manzara re-
sımlennde doğayı anyoruz. Etraf-
ta pis bir koku \ ar. Yaşamak. bir
labirentin koridorlarında yolunu
bulmaya benziyor... lşte gençle-
rin üretimiyle karşımıza çıkan
manzara.
3. Genç Etkinlik'te yaşadığı-
mız günlerden bir kesitle karşılaş-
mamızm bir nedeni de bu yılki et-
kinliğin kavTamsal çerçe\esinin
"kaos" olarak belırlenmesı kuş-
kusuz. Bu kavTam, tek başına. an-
latmaya yetmiyor mu günümüz
Türkiyesi'ni?
Kadınlarla erkeklerin hemen
hemen eşit sayılarda temsil edıl-
diği 3. Genç Etkinlik, sosyal so-
runlara duyarlı, düşünen ve yarat-
maya "cesareteden"çoğu yirmi-
li yaşlanndaki gençlerin başta
enstalasyon ve performans olmak
üzere, resim. heykel ve video gi-
bi çeşitli alanlardakı üretimini
sergiliyor. Uluslararası Plastik Sa-
natlar Demeği ve TÜYAP'ın iş-
birliğiyle ve bu yıl ilk kez spon-
sorlann desteğiyle gerçekleştıri-
len etkinlik, Türkiye'nin çeşitli
kentlerinden 477 genç sanatçıyı
bir araya getirerek büyüyor. çeşit-
leniyor ve lstanbul ağırlıklı ol-
maktan çıkıyor. Gelecek yıl. der-
negin tasarladığı gibi uluslarara-
sı bir niteliğe kavuşabilirse, ls-
tanbul, dünyanm genç sanatçıla-
n için bir buluşma noktası olabi-
lir^
Coşku ve karamsarük
Bu yılki Genç Etkinlik'te. coş-
ku ve karamsarlığın bir arada bu-
lunduğu söylenebilir. Biryanda.
yaratma dürtüsüyle kıpır kıpır bu
yüzlerce gencin arasında yoğun
bir sanatsal potansiyel gözleni-
yor, öte yandan bu gençlerin. çar-
pık düzeni ve affedilmez eğitım
sistemiyle "genç yaşanTı sakat-
layan bir ülkede genç olmanın
getirdiği tedirginliği yaşadıklan
seziliyor. Genç Etkinlik. Türkiye
için umut olabilecek gençleri bir
araya getirirken, Türkiye'nin ıçın-
de bulunduğu bunalım karşısın-
da bu gençlerin duyduğu umut-
suzluğu ortaya koyuyor. Müthiş
bir yaratma coşkusu hissedilir-
ken, bu coşkuya gölge düşüren ka-
ranlıkortamın etkileri görülüyor.
Genç sanatçılann seçtıklen te-
3. Genç Etkinlik 13 temnıuza dek Tepebaşı TÜYAP Sergi Sarayı'nda. (Fotoğraflar: KADER TLGLA)
JCrLavramsal çerçevesi
'kaos' olarak
belirlenen 3. Genç
Etkinlik'te bu yıl coşku
ve karamsarlık bir
arada. Ortak öğelerin
çok sık rastlandığı genç
sanatçılann
'dünyasında'
koltuklar, gazete
kupürleri, kan, toprak,
televizyon ekranlan ve
tel örgüler. ipler var.
Daha çok
enstalasyonun
yeğlendiği Genç
Etkinlik. umutlan,
kıpırtılan ve geleceği
ortaya koyuyor.
malar, kullandıklan malzemeler
ve kurguladıklan "dünyalarda"
ortak öğelere çok sık rastlıyoruz:
Birtepkiyi dile getiren koltuklar.
belleksızliğımıze göndermede bu-
lunan gazete kupürleri. toplum-
sal şiddetin aşın boyutlara vardı-
ğını akla getiren kan. sosyal bir
erozyonu düşündüren toprak,
kimlik aray ışlanrruzı yansıtan ay-
nalar. yaşantımızın merkezi hali-
ne gelen medyaya göndermede
bulunan televizyon ekranlan ve
sınırlanmızın bilıncıni ya da bel-
kı özgürlük arayışlanmızı ortaya
koyan tel örgüler, ipler...
Ktostrofobik odacıklar
Bir labirent gıbı düzenlenen
TÜYAP'ta açık alanlarda ve oda-
cıklarda yapıtlannı sergileyen sa-
natçılann çoğu. kendilerine aıt
mekânlan klostrofobik düzenle-
melere dönüştürmüş. Bu mekân
düzenlemelerin çoğunda. karan-
lık odalara giriyoruz ve aynalara
bakıyoruz. Korkut Tiryaki'nin
karanhkta ayna ve gazete kupür-
leriyle yaptığı "Yüzleşme*, Öz-
ge Oztürk'ün "Ayna Ayna Söyie
Bana" gibi işleriyle. bireyin sıkış-
mışlığını, bunaltısını, belki sa-
natçı olarak yaşadığı var oluş so-
runlarını ortaya koyan Rengin
Solmaz Sönmez'in bir Giacomet-
ti yorumuna benzeyen işı, "No
Us", AylaTuran Bay saların "Va-
roluş", Funda Günaydın'ın de-
mirparmaklıklı fıgür heykellerin-
den oluşan "... bir kesit" başlıklı
işlerinde aynı sorunlara ve aynı
yaklaşımlara rastlıyoruz.
Ve Genç Etkinlik'te bu yıl çok
sayıda sanatçının "kanlı" ışlen-
ne de rastlıyoruz. Fırat N ünlü-
el'in kankırmızısı bir karanlığa
yerleştirdiği bir tabutla gerçek-
leştirdiği "KaosumTl
bireysel an-
lamda bir kaosun işaretlerinı ta-
şırken. CihanYazKi'nın tepesine
bir küre yerleştirdiği kanlı havu-
zundan etrafa kazayla sızan bo-
yalı su daha güçlü bir etki yara-
tıyor. "Yaşasuı Kötülük" başlık-
lı ışinde. CKaTüre'nin "tsnTa"sın-
da karşımıza çıkan yine kan ve taş.
toprak.
Türkiye'nin Avrupa Toplulu-
ğu macerasını sanatçı Banu Ak-
taş'ın soğukkanlı yaklaşımıyla
ortaya koyan "A.T." başlıklı ens-
talasyonu ise yine bırbaşka Tür-
kiye gerçeğine işaret ediyor. Ak-
taş. yeşil alandan oluşan bir labi-
rentin içine. Avrupa Topluluğu'na
üye ülkeleri simgeleyen. aynı renk-
te bayVak rasıyan farkb renkte
ayaklar yerleştirmiş. bu ayaklar la-
birentte kolayca yollannı bularak
birbirleriyle karşılaşabiliyor. Tür-
kiye ise. labirentin köşesinde ufâk,
toprak. üstelik çıkışı olmayan bir
alanda, beyaz bir ayak olarak tek
başına duruyor. Aktaş'ın bu son
derece sade enstalasyonu, sayfa-
larca makaleye, sayısız kitaba be-
del bir görsel karşılık.
Türkiye'nin bunalımlan karşı-
sında Ahmet Demireydi'nin ko-
ca Türkiye'ye kurşun döktüğü
"Nazar beğmezInşaDah" başlık-
lı esprili işi ise, sorunlanmızı "bi-
ze özgü
1
" yöntemlerle nasıl çö-
zümlemeye çalıştığımızı gerçek-
çi bir biçimde ortaya koyuyor!
Gençlerin tercihi
enstalasyon
Yazının başında göndermede
bulunduğumuz "Dunım" başlık-
lı işiyle GamzeTekin, kaos kav-
ramıyla örtüşen "Shah Be^'az"
başlıklı resmiyle A. Dilek Kırat-
h, kadının bu toplumda yaşadığı
kaosu ortaya koyan "Türkiyem
Türkiyem Cennetim" başlıklı ens-
talasyonuyla Neslihan Tınaz, içi
dolu ve boş çoraplarla gerçekleş-
tirdiği enstalasyonuyla Esin Vlut-
lu, "Her Duygu Yaşannıış Bir Ön-
ceki Duyguya Göndermedir" baş-
lıklı işiyle Eyüp Yurtsever. be-
tonlaşma karşısında kalan doğa kı-
nntılannaolan duyarlılığını yan-
sıtan "Kaldı Az Kaldı" enstalas-
yonuyla Ata Öztürk, "Ka\ıp"la
Berrin Bağdatlı. "Düma evi"yle
Özlem Tan, ironik popolanyla
Simge Uygur. ızleyicinın yoğun
ilgisini çeken "Sebebi Benim'*
başlıklı işiyle BülentÇınar. video
enstalasyonu "Erebos ve Ben" ile
Canan Şahin Şenol. gölge oyu-
nunu anımsatan "Kurtanhnış Böl-
ge"yleHaiaOsmanDemirveŞe-
ner Özmen, "Kurşuna Dizilen-
ler"le Ali Dogan \e "Denge"yle
Songül Coşkun, "Kaos"la Ferhat
Özgür. Genç Etkinlik'te dikkat
çeken sanatçılar arasındaydı.
Genç Etkinlik. bir yandan da
Türkiye'de genç sanatçılann sa-
natsal ifade tarzı olarak enstalas-
yonu yeğlediklerini ortaya koyu-
yor.
Resim ya da heykele az rastla-
nıyor, video ise şu sıralar Batı ül-
kelerinde olduğu denli yoğun bir
kullanım aracı olmuş değil. 500'e
yakın sanatçı arasında. enstalas-
yon gibi "kolay'" görünse de ger-
çekte en az öteki ifade biçimleri
denli zor bir alanda üretimini or-
taya koyan gençlerin arasında.
başka ifade yollan denese belki
daha ıyi sonuçlar elde edebile-
ceklerin sayisı az değil. Ama bu,
şimdilik o denli önemli değil.
Genç Etkinlik, hevesleri, umut-
lan, kıpırtılan ve geleceği ortaya
koyuyor.
'Makber' şarkısını ilk kez Kocamusta-
fapaşa'daki e\ lennin bahçesinde bulu-
nan akasya ağacının üzennde okudu-
ğunda herkes büyülenir adeta Fakat. o
yıllarda bu tarzda şarkılar okunmadığı
için sadece sevdiği bir gazel olarak ka-
lıruzun yıllar. Ta kı 1953 yılında Kü-
çük Çiftlik Parkı'nda çalışırken radyo ar-
şi\inde rastlayana \e "Ben bunu neden
akumuyorum"" diyene kadar. 1953 y ı-
lındatekrarpatlar 'Makber' Hafız Bur-
han çoktan ölmüş, şarkı unutulmamış
ama küllenmiştir. 1955'teilkMakberpla-
ğını yapar Yüceses. fakat istediği sonu-
cu alarnaz. Sanatçı. en güzel okuduğu
'Makber'in 1979 yılında doldurduğu
plak olduğunu söyler.
Dr. Osman Sabuncu ile evlendıkten
sonra sanat hayatından kendini çeker
Hamiyet Yüceses. Bu durum biraz da
Osman Bey"in isteği doğrultusunda ger-
çekJeşir. Ancak iki buçuk yıl dayanır
sahneden uzak kalmaya sonra geri dö-
ner sanat hayatına. Yüceses'in yeğeni Şa-
kirEroğluogünlenşöyleanlatıyor "Bi-
zim bildiğimiz kendisini ailesine adadı-
ğı dönemdi. Daha önce daha sıkı bir Uiş-
ki içindeydi diğer sanatçı arkadaşlany-
la. Ara sıra toplantılar olurdu, onlara
kanurdı. Yıldız olduğu dönemde. diğer
yıldız sanatçılarla sanatın gerektirdiği
şekilde bazı olaylar olmuştur mutlaka.
Bu tip çekişmeler olmadan yıldızlık ol-
muyor. Fakat son yıllarda gayet güzel
dosthıklar içinde sürerdi ilişkileri."
Şöhretin doruğunda eğitim
Hamiyet Yüceses günümüz sanatçı-
lannın hiç gerek duymadığı bir adım
atar 1944 yılında, hem de şöhretinin do-
ruk noktasındayken. Aldığı dersleri ye-
terli bulmayarak konser\atu\ara girer ve
o günün en önemli hocalanndan ders al-
maya başlar. 1949 yılına kadar A Gru-
bu lcra Heyeti sanatçısı olarak konser-
vatuvar konserlerine katılır. Fakat bir
yandan plak, radyo. sahne çalışmalan,
özel konserler derken bu çalışma hızı-
na dayanamaz ve 5 yıldan sonra bırakır
konservatuvan.
1952 yılına gelindiğinde Hamiyet Yü-
ceses, Suadiye Okul So-
kak'ta zamanın valilerin-
den Mümtaz Tarhan'ın
köşkünüsatınahr. 1976'ya
kadar bu köşkte yaşar. Fa-
kat köşkün etrafı apartman-
larla dolduğunda. o da bu
akıma uyarak köşkü apart-
taan haline getinr. Yüce-
ses apartmanı olur koca
köşk. Vefat ettiğı zamana
dek bu apartmanda yaşar
Hamiyet Hanım. Şimdiler-
de bu sokak Hamiyet Yü-
ceses Sokağı olarak anılı-
yor. Sanatçının yeğeni Şa-
kır Eroğlu. Hamiyet Ha-
nım'ın oturduğu sokağın
adıyla anılmasını büyük bir
kadirşinaslık olarak nite-
lendinyor. Şakır Eroğlu. sa-
natçı ile olan ilişkilerinı
söyle anlatıyor: "Marma-
ris'te vefat ederken yanın-
da bulunan bir kaç insan-
dan biriydim. Bana bazen
daymla konuşanıadığım şe>-
leri seninle daha rahat ko-
nuşuyorum derdi. Çok şe>'
paylaşırdık. çok şey anla-
tırdL Bir de sesini çok sever-
dim. Türk müziğine âşığun
ama onun sesi bambaşka
işlerdi içime. Son güne ka-
dar dinıdik ayakta. sağtık \e
şıklık içinde geçirdi Hami-
yet Hanım yaşamını. son
gününe dek sanatçı kaldı.
Hayatimda hiçbir zaman
onu yatar vaziyette görme-
dim. Hiçbir zaman kendi-
ni bırakmadı. Hastanede
yatarken "Zeki Müren tele-
fon açtı" dedi. Onunla ne
konuştuklannı anlattu çok
memnun oldu. Bütün sa-
natçılardan. dostlanndan
ve tanıdıklanndan ilgi gör-
dü."
600'e yakın plak
Şakır Eroğlu'nun Hami-
yet Hanım ile ilgili unuta-
madığı bir anısı ise şöyle:
" 1986 yılında Hamiyet Ha-
nım 71 yaşındayken bir Al-
manya turnesineçıkük. Ha-
miyet Hanım onur konuğu
olarak katıldı konsere. 3-4
bin kişilik bir tiyatro salo-
nunda veriliyordu konser.
Fakat saktnun kolruklan es-
ki tahta ve ayağa kalkiknğın-
da kendiliğinden kapanan
cinsten. Hamiyet Hanım
sahneye çıktı, programını
yaptı, Makber'i okudu,
Makber bittiğinde bir pat-
lama sesi geldi. Biz sahne
arkasındaydık. Bütün sa-
kon aynı anda ayağa kalkın-
ca çıkan ses olağanüstüy-
dü. 10-15 dakika alkış sür-
dü."
Bugüne kadar 600 civa-
nnda plağı olan Hamiyet
Yüceses'in yapıtlanna ar-
tık ancak radyo arşivlerin-
de rastlanabiliyor. Sanatçı
bugün saat 15.30'da Kara-
caahmet Mezarlığı'ndaki
kabri başında dostlan ve
yakınlan tarafından anıla-
cak.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Temmuzda Caz Dinlenir
istanbul Kültür ve Sanat Vakfı, nisan ayından bu
yana istim üzennde. Her yıl olduğu gibi. Yırmi beş
yıllık bir geçmışi var. Şimdi temmuz geldi ve karşı-
mıza vakıf, her temmuzda olduğu gibi cazla çıktı.
Uluslararası Caz Festıvali'nın bu yıl dördüncüsü.
Festival Legend 97 ile görkemli bir açılış yaptı ve is-
tanbul'da artık caz var. Açıkhava, Cemal Reşit Rey,
Esma Sultan. Roxy. Q Jazz Bar yerli, yabancı mü-
zisyenleri ağırlıyor.
Caz bir tutkudur ve gıderek de bu tutku daha çok
insanı sanyor. Daha çok insan. her yıl geçtikçe bu
tutkunun etkisine gıriyor. Eskıden Cağaloğlu'nda
sık sık söylenen bir deyiş vardı. Boyayı bir kez yırt-
tun mu, bir daha kurtuluşun yok gibisinden. Caz da
böyle bir şey. Bir kez yakalandınız mı, o ritmin bü-
yüleyıci etkisinden kurtulamıyorsunuz.
•
Caz, dört yıldır ayrı bir festival olarak düzenleni-
yor. Daha önce Müzik Festivali'nin içindeydi. Sine-
ma, tiyatro gibi. Henüz çocukluk yıllarını yaşaması-
na karşın birdenbire olgunlaştı ve Avrupa Caz Fes-
tivalleri Birliği'nin üyesı oldu.
Yenıliklerle karşımıza çıktı. Henüz dördüncü yılın-
da bir tutku haline donüştu Kuşkusuz bu başan, yo-
netıcilerın ve danışmanların. Zaten Kültür ve Sanat
Vakfı'nın, yazılanmda sık sık söz ettiğım gibi. eleman-
lan hep hummalı bir çalışmanın içindedirler.
Bunun yanı sıra, bu vakıf etkinlikleriyle ömek ol-
muştur, birçok kuruluşa. Önceleri çeşitli açılardan
tepki görmüştür; ancak, yıllar vakfın -tabii ki eleşti-
rilecek durumlar, yanlar vardır- ne kadar başanlı ol-
duğunu kanıtlamıştır. Hani. Ziya Paşa'yı anımsaya-
rak söylersek yapılan "işe" bakılınca.
Yıllardır özellikle film festıvah olmak üzere vakfın
etkinliklerini izleme olanağı buldum. Elımden geldi-
ğince etkınlikleri tanıtmaya çalıştım. Vakıf çalışan-
lannın emeklerine teşekkür etmeye özen göster-
dim.
Son yıllarda eleştırilerimı ise yazmadım. Birincisı
yazmaya değecek kadar önemli durumlar değildi.
Vakıf çalışanları, artık, tek sözcükle alanlannın uz-
manı olmuştu. Vakıf, gerçek bir sanat kurumuydu.
Ikincisi, sözlü olarak -o da bir ıki küçük aynntı- yö-
neticilere iletmeyi daha doğru buldum. Çünkü iste-
dim ki böylesine bir güzelliğe kuçük de olsa bir göl-
ge düşmesin.
•
Bu yıl da birbirinden önemli sanatçılar ve toplu-
luklar sahne alacak. Örneğın bu akşam, müzikse-
verter, hiç yabancısı olmadıkları kuzeyin "bilge sak-
sofonu" Jan Garbarek ve grubunu dinleyecek. Be-
lirtmeme gerek var mı bilmiyorum, başta Eberhard
VVebervar...
Hafta sonunda belki de tatil projeleri iptal edile-
cek. Çünkü Grogan Bregovic "Düğün ve Cenaze
Müziği Orkestrası "yla film müzıklerini seslendıre-
cek.
Ardından geçen yıl Zawinul ile izlediğimiz Arto
Tunçboyacıyan, "NıghtArk" ile Açıkhava'ya çıka-
cak. Onno Tunç'un anısına çalacaklar. Gruba vo-
kallerde, Eleftheria Arvanitaki ve Sezen Aksu eş-
lık edecek. Sadettin Davran'ın deyişıyle konser
"hadiseli geçeceğe benziyor".
14 temmuz pazartesı ise, Güher-Süher Pekinel
ve Jacques Loussier Üçlüsü ile. kuşkusuz müzik-
severler disiplinler arası bir ilke tanık olacaklar. Caz
standartlanyla Bach dınleyecekler.
Kuşkusuz caz festıvali kapsamı bu kadar değil...
Örneğın bitışteki Latin gecesi. belli ki, coşkuyu ge-
cenın laciverdine yükselten konserierden olacak.
BirçokTürkiyeli müzisyen de bu caz festivalinin ko-
nuklanndan.
Bence caz festivalinin en olumlu yanlanndan bi-
ri de "yerli" konuklann sayısının giderek artması. Bu
bağlamda, daha sonrakı festivallerde, Bülent Or-
taçgil, Gürol Ağırbaş, Ayşe Tütüncü gibi müzis-
yenlerin de yer almalarını dıleyelım.
•
Evet, temmuzda caz dinlenir. Caz. temmuz ge-
celerinın artık vazgeçilmesi olanaksız güzelliklerin-
den bırıdir. Ay, hilalden giderek dolunaya doğru yol
alır. Caz ve dolunay, kı festivalin bitişinin ertesinde
dolunaydırgeceyi aydınlatan, Istanbul'un iki gözbe-
beğıdir.
Caz bir yandan bir hüzün atmosferi oluştururken,
öte yandan ritmi, ınsanatanımsız biryaşam coşku-
su aşılar. Çok klasik olacak, ama, varsın olsun; caz,
ruhunu arındırır insanın. Buna, ne çok gereksinimi-
mizvar...
Mikhail Barışnikov İzmirde
• Kültür Senisi - 11
Uluslararası Izmır
Festi\ali, 11 temmuz cuma-
günü ünlü dansçı Mikhail
Banşnikov'u ağırlıyor.
Dansçımn ABD'de "VMııte
Oak Dance Project"
adıyla kurduğu modern
dans grubu. 11.
Lluslararası Izmir Festivali
kapsamında. Çeşme
Açıkha\a Tiyatrosu'nda
cuma günü bir gösteri
sunacak. Çokluk bireysel
yeteneklerı öne çıkararak
modern koreograflann eserlenni sahneleyen grup. ilk
zamanlarda Mark Morris'm koreografilerini
sahnelerken. şımdilerde aralannda Martha Graham'ın
da bulunduğu birbirinden farklı koreograflann
eserlerinı yorumluyor. Banşnikov ve dans grubu,
müzisyenleri eşhğinde. Alberto Ginastera'nın müziği,
Kraig Parterson'un koreografisiyle "Ağaç Gibi Yap".
Johann Sebastian Bach'ın müziği. Jose Lımon'un
koreografisıvle "Chaconne". Harriet Cavalh'nin bazı
bestecilerin eserlennden aranje ettiği müzık ve Mark
Morris'ın koreografisiyle "Canonic 3 4 Srudies" ile
Lucia Dlugoszesvskı'nin müziği ve Eric Havkins'in
koreografisiyle "Şairin Gezisı" adlı eserleri
sahneleyecek .
Edebiyat dergisi Fayton'un ilk sayısı
• Kültür Senisi - Avlık edebiyat dergisi Fayton'un
ilk sayısı çıktı. Bu sayının önsözünde dergiye neden
Fayion ısminın venldiği açıklanıyor: "Neden Fayton?
Tabıı kı bu kelimenin bilinen anlamlan dışında bizim
faytona yüklediğimiz başka değerler de var.
Sözlüklerebaktığımızda fayton kelimesinin anlamı
karşılığında şu açıklamalan görürüz: Tek körüklü. dört
tekerleklı, bir çift at tarafından çekilen bınek arabası.
Diğer karşılığı ise daha ılginç: Perde ayaklılardan
sıcak deniz kıyılannda yaşayan uzun kuyruklu bir kuş.
Bir sanat kültür dergisıne ısim olmasına bu sebepler
bıle yetebilir. ama bizim bu ısme yüklediğimiz şeyler
daha yoğun. daha insan temeiıne dayanıyor..."
Dergının ilk sayisında Murat Harmanhklı. Ruşen
Hakkı. Ö. Özgür Çınar, Ece Ayhan. Elif Gürbüz, Öner
Yağcı. Sabahattın Yalkın. Tülın Er, Göksel Erbinar,
Afşar Tımuçin. Sınan Köseoğlu ve daha birçok isim
yazı ve şıirlenyle yer alnor.