Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 HAZİRAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
American
Express
uygulaması bugün
başlıyor
• Ekonomi Servisi-
Akbank'ın geçen ekim
ayında pıyasaya sunduğu
American Express 'green'
ve ' gold" kartlanndan sonra
çıkanlan yenı Amencan
Express kredi kartlan ile
ilgili hızmetler bugünden
itıbaren tüm Akbank
şubelennde başlatılıyor. Yeni
kart, ulusal \e uluslararası
kullanımı içeriyor. Belirli bir
düzeyde düzenli gelirı olan
hemen herkesın alabileceği
American Express kredi
kartının. dünyada ve
Türkıye'de ilk defa
uygulandığı belirtilirken.
kartın taksitlendırme ve
nakit avansta piyasaya göre
daha uygun faiz
uygulamasının yanında,
gerekli durumlarda 'hızır'
gibi yetışen ve 'sekreter'
gibi çalışan servisler
sunduğuna dikkat çekiliyor.
Universal
Holding'e ISO
9001 belgesi
• Ekonomi Servisi -
Universal Holding'in 2.1
trilyon sermayeli Era
Factoring ile 1.2 trilyon
sermayeli Era Leasing
firmaları tüm dünyada
yaygın olarak kullanılan
SGS firmasmdan ISO 9001
belgelennı düzenlenen
törenle aldılar. Şirket
yetkılilen, "Bugüne kadar
bu prosedürlen zaten
uyguluyorduk. Ancak şimdı
resmileşti. Factoring ve
leasing'de ülkemizde
uygulanabilen teknikleri
sunuyoruz" dediler.
Bursa Ziraat Mühendisleri Odası, Tanm Kurultayı'ndan çekilme karan aldı
Ziraatçılardaıı siyasîlere protesto
• Bugün başlayacak olan 1997 yılı Tanm
Kurultayı'nda 1 yıldır sürdürülen hazırlıklarda çıkan
anlaşmazlık nedeniyle Bursa Ziraat Mühendisleri Odası
düzenleme kurulundan çekildi.
• Çekilme karannın gerekçesi olarak politikacı ağırlıklı
çağnlı listesi oluşturulması gösterildi. Kurultaya, Milli
Savunma Bakanı Tayan ile Tanm ve Köyişleri Bakanı
Demirci'nin katılması bekleniyor.
LEVTNTGENCELLİ
BURSA-Bursa Si\ il Tanm Konseyi'nce
bugün gerçekleştirilecek olan '1997Tanm
Kurultayı'nda anlaşmazlık çıktı. Bursa Zi-
raat Odalan, Bursa Holstein Freisian Bır-
liği, Bursa Ziraat Mühendisleri Odası. Tür-
kiye Ziraatçılar Derneği, Bursa Yaş Sebze
Meyve Ihracatçılar Birliği, Bursa Tanmsal
Kalkınma ICooperatifleri yöneticileri tara-
fmdan 1 yıldır sürdürülen hazırlıkJarda çı-
kan anlaşmazlık nedeniyle Ziraat Mühen-
disleri Odası düzenleme kurulundan çekil-
di. Ziraat Mühendisleri Odası adına düzen-
leme komitesinde yer alan Prof. Dr. Ali Ka-
rabulut ve Yıimaz Oktay, kurultayın karşı-
lıklı yağ çekme toplantısı olacağını savun-
dular. Karabulut, "Aylarcaçahşıkiı.Türki-
ye'nin sa\gın Lsimleri kurultava çağnldı.
Daha sonra Ziraat Odalan ile Havvan Ye-
Sorunlar 20
yıldır değişmedi
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir
Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
Rasan Ozmen, tanm kesiminin ne
yeterince desteklendiğini ne de
desteklemenin dogru yapıldığını söyledi.
Izmir Ticaret Borsası'nca hazırlanan
"Tanm Sektörûne Aktanlan
Ksynaklamı DeğerlendirilmesT başhklı
raporda, seçim dönemlerinde
Tarıma süreUi polüikyaklaşıldıhükümetlerin tanm kesimine "kesenin
ağzını açmalan" dikkati çekiyor.
Ozellikle destekleme alımlan
kapsamında hükümetçe açıkianan bazı
başfîyatlann seçim dönemlerinde
enflasyonun, hatta üreticinin
beklentisinin çok üzerinde olması,
nüfusun yüzde 45'ini temsil eden
üreticileri, hükümetlerin bir oy deposu
olarak gördüğünün en güzel kanıtı olarak
değerlendiriliyor. Tanm kesimine bir
başka destek de Ziraat Bankasf ndan
geliyor. Tanm kesimine kredi sağlama
konumunda olan Ziraat Bankası.
hükümetin bu sektörü sübvanse ettiği bir
diğer araç oluyor. Ancak bu aracın da
ekonomik olarak iyi desteklenmemesi
çeşitli sıkıntılara yo! açıyor.
tiştiricileri Birliği politikacı ağırlıklı çağnlı
listesi yapmışlar. Bu durumda biz kurultav-
dan çekfldik. Bizim anladığunız kadanyia
toplanü karsjhkü yağ çekme toplanüsı ola-
cakur" diye konuştu.
11 Tanm Müdürlüğü'nden yapılan açık-
lamada. daha önce iki gün olarak düşünü-
len kurultayın bir güne indirildiği açıklan-
dı. Öte yandan bugünkü kurultaya Milli
Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yam sı-
ra Tanm ve Köyişlen Bakanı Musa Demir-
d ile milletvekilleri, bakanlıklann üst dü-
zey yöneticileriyle komşu illerin ve bölge-
nin sivil tanm kuruluşlanyla üreticilerin
katılması bekleniyor.
İstanbul Sanayi Odası Vakfı (ISOV) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Oktay Duran
'Rekabetin koşıılu nitelikli insan giicü9
Ekonomi Servisi - İstanbul Sa-
nayi Odası Vakfı (İSOV) ve Yük-
sek Öğretim Kurumu (YÖK),
Türk sanayiinin nitelikli teknik
eleman ihtiyaçlanna ilişkin en-
düstriyel egitim projelerinde okul-
sanayi işbirliğini hızla geliştiriyor.
Bu işbirliğine yönelık olarak ge-
çen hafta düzenlenen "Meslek
Yûksek Okullan Eğitiminde Ka-
Utenin Sttrekli tv ileştirilmesi tçin
Okul-Sanaji tşbirliği" konulu
sempozyumla ilgili bilgi veren
İSOV Yönetim Kurulu Başkanı
E>r. Oktay Duran, dünya pazarla-
nnda geleceğin en etluli rekabet
gücünü nitelikli tekruk elemanla-
nn oluşturacağını belırterek ara
elemanlann yetiştinbnesı ve kay-
nak israf edılmeden en etkin şe-
kilde değerlendırilmesinin şart
olduğunu söyledi.
Bugün Türk sanayiinin en
önemlı sorunlanndan birinin ni-
telikli ara insan gücünün eksik-
liğinden kaynaklandığmı kayde-
den Dr. Oktay Duran. "Sorunla-
n ağlama duvan haline getirmek
bizim işimi/ olmamalıdır. Sadece
devletten beklemeden önce bizim
üzerimize düşen görevleri yerine
getirmemiz lazun" dedi.
Dr. Oktay Duran. YÖK ile bir
süre önce imzaladıklan okul-sa-
nayi işbirlıği protokolünün çerçe-
vesi hakkında ise şu bilgileri ver-
di:" Bu protokol çerçevesinde en-
düstrhel eğitim projesi kapsamm-
daki meslek > üksekokullan bün-
yesinde geliştirilen eğitim prog-
ramlanrun i> ileştirilmesi ve gün-
celliğinin korunmasına katkıda
bulunmak. ögrencilerin eğitim ve
öğretim sürecinde kazandıklan
teknolojtk bilgi ve becerilerin bir
sertifika ile tespit edilerek kalite
kontrollerinin yapılmasını sağla-
mak. piyasanın Uıtiyaç duyacağı
ögrencilerin istUıdamı ile ilgili ola-
rak sanayi kuruluşlan arasında-
ki iletişim ve koordinasyonu sağ-
lamak ile öğretim elemanlanım-
zın da belirii aralıklaria sana\ide
çaüşma esaslannı kapsamakta-
dır. Bu çerçeve icinde nitelikli in-
san gücünün kalkınmaya katkıda
bulunması ve yapılan yatınmla-
nn yaraıiı sonuçlar doğurabil-
mesi için okıü-sanayi işbirliği esas-
tır djyoruz."
DUTNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGJN YILDIZOĞLU /LONDRA
Yükselen Sol Dalga ve Sosyal Demokrasi
B
u hafta uluslararası gazetelerin
köşe yazarlan ve yorumculan,
Fransız sosyalistlerine akıl ver-
mek için birbirieriyle yanştılar. Hepsi-
nin ortak bir mesajı vardı: Bill Clinton
ve Tony Blair'i örnek alınız. Türki-
ye'deki muhafazakâr (ve neo-liberal)
medyada kendi çapında sola akıl ver-
meye çalıştı: Türkiye'deki sol da artık
"çağdaşlaşmalıydı". Düne kadar, sağ-
sol kavramlannın işlevini, işçi sınıfı,
"emek sermaye çelişkisi" gibi kav-
ramların da açıklayıcılığını yitirdiğini
savunanlann, bugün bir sol dalgadan
söz açmalan ve "sol" partilere başa-
nlı olmak için neler yapması gerekti-
ğini anlatmaları göz yaşartıcı, ama
inandıncı değil.
Kılavuzu karga olanın...
Uluslararası medyanın yorumcula-
nna göre Fransız ve Avrupa solu, ba-
şanlı olmak istiyorsa, Tony Blair ve
Clinton'ı izlemeli. Bu iki siyasetçi "kü-
resel kapitalizmin kendilerine biçtiği
dar ceketigiymeyi ve hatta orasından
burasından esnetmeyi öğrendiler."
Bu dar ceket, "bir ulusal ekonominin
küresel piyasalarda başanlı olması
için uyması gereken kurallan tespit
ediyor" (Intemational Herald Tribu-
ne, 6/06/97) Fransız Sosyalist Parti-
si de eğer başanlı olmak istiyorsa, bu
kurallara uymalı ve küreselleşmeye
karşı, piyasaekonomisini sınırlamaya,
işçi ücretlerini arttırmaya, çalışmasa-
atlerinı azaltmaya ve çalışma koşul-
lannı iyileştirmeye, işsizlere ve yok-
sullara yapılan yardımlan arttırmaya,
kamu yatırımlarıyla işsizliği azaltma-
ya yönelik politikaiar uygulamaya kalk-
malıdır.
"Franstz sosyalistleri, ekonomik bü-
yüme istemekte haklıdırlar", ancak
Avrupa Biriiği'nin gerçekleşmesini is-
tiyorlarsa "vergileriazaltmalı, piyasa-
ları serbestleştirmeli, kamu işletme-
lerini özelleştirmelidirler".. aksi tak-
dirde "Fransa'nın ekonomik sağlığı
ve küresel statüsü tehlike altındadır"
(Business Week, 16/06/97).
VVashington Post'un bir yorum-
cusuna göre Fransız sosyalistleri bo-
şa kürek çekiyor: "Günümüzün dün-
yasında, teknoloji ve sermayenin ha-
reketliliğigiderekartıyor; şirketler, kâr-
lar neredeyse dükkânı oraya açıyor-
lar. eğer hükümetler, sosyal yardım-
. lan finanse etmek içinyüksek vergi ko-
yarlarsa, çekip gidiyorlar... Fransız
' seçmeninin aşın iyimser beklentileri
' de yeni oluşan küreselekonominin ku-
rallannı değiştirmeyecek." (3/06/97)
Geçen yüzyılda Fransız işçilerinin
kızdıkları zaman makinenin içinetah-
taayakkabılannı (sabo, sabotaj, kav-
ramının kökü) atma geleneğine atıfla
kapağına. bu hafta Euro sözcüğünü
parçalayan bir ingiliz anahtan resmi ko-
yan The Economist, başmakalesin-
de "Bu ilkel sosyalistleh iktidara ge-
tirdiği için Chirac"a (7/06/93) haka-
retleryağdırdıktan sonra iç sayfalann-
da, sosyalistleri "özelsektörekanşma-
malan, yoksa ekonomiye büyükzarar
• verebılecekleri" yönünde uyardı.
Wall Street Journal'ın bir yorum-
cusuna göre "Fransız seçimleri, iş-
sizlik sorununu çözemeyen politika-
cılann seçmen tarafından reddedile-
ceğini gösterdi"... Yazaragöre Fran-
sızlar çok yüksek vergilerden sıkıntı çe-
kiyorlardı ve ekonomilerinin daha faz-
Fransa Başbakanı Jospin'in başan ve zaaflanndan dersler çıkarmaya çalışmakta yarar var.
la serbestleşmesi gerekiyordu. Du-
rum böyleyken "Fransız solunun işsiz-
liğiazaltmak için çalışma süresini, üc-
retleri düşürmeden 39 saatten 35 sa-
ate indirmeye kalkması çok garipti"
(5/06/97). "Bay Jospin, şimdi retori-
ğinigerçekliğe uydurmairydı" (6/06/97).
The European'a göre "Eğer Kohl,
Yeni Fransız Başbakanını (Jospin) di-
ze getiremezlerse"... "Jospin'in za-
ferinin maliyeti çokyüksek" olacak. Or-
tak para birimi ertelenmekle kalmaya-
cak ölecek. (5/06/97)
Rnancial Tımes, Fransız seçme-
ni "Alis'in (herşeyin gerçekleşebildi-
ği), harikalardiyannda yaşadığını sa-
nıyor" dedikten sonra yorumlannda,
Jospin'in iş yaratma ve iş saatlerini
azattma programlannın, ortak para bi-
rimi sürecine ve Fransız ekonomisine
nasıl zarar vereceğini alatıyordu.
(3/6/96) Malmo zirvesini aktanrken Fi-
nancial Times, Avrupalılann "Ingiliz
İşçi Partisi Maliye Bakanı Brown'ı/n,
adefa eski muhafazakâr Maliye Baka-
nı Kenneth Clarke 'dan alınmış gibi
duran (özel sektörü destekleyerek E.
Y.) iş yaratma projesini" (5/6/96) be-
nimsemelerini istiyordu. Malmo zir-
vesinde, Tony Blair, Avrupalı sosyalist-
lerin "çağdaşlaşmakya da ölmekse-
çeneği ile karşı karşıya olduklannı vur-
gulayacaktı" (6/6/97.) Başta Jospin
olmak üzere Avrupa'da yiikselmekte
olan sol partiler, Blair'in izinden gitme-
liydi. Avrupa'da ve Türkiye'de sosyal
demokratlar bu "kargalan" kendine
kılavuz edinecek mi? Bu soruya he-
nüz cevap vermek zor. Ancak sosyal
demokratlann karar vermeden önce
düşünmeleri ve hatırlamalan gereken
bazı önemli noktalar olduğunu düşü-
nüyorum.
Bir nalıncı keseri ki...
Yukarıda aktardığım önerilere ve
uyanlara bakınca, bir nokta hemen
dikkat çekiyor Bu akıl hocalannın hep-
si, işçi sınıfının ve geniş kitlelerin ya-
şam koşullannı iyileştirmeyi amaçla-
yan uygulamalara karşılar. Hepsi ser-
mayenin kâr yapması için gerekli ön-
koşullara öncelik verilmesini, ulusla-
rarası mali sermayenin küresel eko-
nomide dayatbğı kurallara uyulması ge-
rektiğini söylüyorlar.
Bu tutumlannı sözde çok "mater-
yalist" ve "gerçekçi" bir maddi temel-
li açıklaması var: "Küreselleşen bir
ekonomide yaşıyoruz." Bu da bizi,
hatıriamamız gereken ancak sık sık
üzeri örtülen bir başka konuya getiri-
yor. Bugün, küreseîleşme, öyle iddia
edildiği gibi doğal, bu yüzden de in-
san iradesinden bağımsız, kendiliğın-
den oluşmuş bir gelişme değil. Hâlâ
dünyada serbest rekabetçi bir
ekonominin yaşamakta olduğu
1800'lerin sonunda belki böyley-
di; ama 1980-90'larda değil!
1980'lerde küreseîleşme bizzat
neo-liberal politikaları benimse-
yen hükümetier tarafından, serma-
ye kontrolleri kaldırılarak piyasa-
lar serbestleştirilerek özelleştir-
meler gündeme getirilerek teşvik
edildi, hatta finanse edildi. Doğ-
ru, teknotojik gelişme bu süreci hız-
landırdı. Ama bu, neo-liberal uy-
gulamalann yarattığı yasal ortam-
da gerçekleşti; IMF ve Dünya Ban-
kası'nın borç krizindeki az geliş-
mişülkeleretehditledayattığı "ya-
pısal uyum programlanyla" küre-
seîleşme yaygınlaştı. Yine bu sü-
reç içinde ABD, 1970'lerde geri-
leyen hegemonyasını inşa etmek
için 1990'larda çok uygun bir or-
tam yarattı. Ve hatırlanması gere-
ken bir başka nokta: Bu küresel
ekonomi içinde serbest, özgür bir
rekabet ortamı yok: 200 civarın-
daçoğu ABD, Ingiliz ve Japon, bu-
yük şirket bu piyasalarda egemen
(Le Monde Diplomatique, Ni-
san 1997) ve küreseîleşme süre-
cinin başını bunlar çekiyor. Ve ni-
hayet, 1980-1990 arası sendikal
hareketzayrfladıysa, işsizlikarttıy-
sa ve irvsanlaryoksullaşmışsa bu-
nun sorumlusu, bilinçli bir şekil-
de uygulanan, sosyal harcamalar-
da kesintı ve şirketlerdeki küçül-
me politikaları; hükümetler tara-
fından emek pazannı esnekleş-
tirmek için sendikalara yöneltilen
saldınlardır.
Kapitalist demokrasi, içinde bir-
biriyle çelişkili iki eğilimi birden taşır.
Bunlardan biri, insanlığın ta antik Yu-
nan'dan bu yana süregelmekte olan
özgürleşme, kendi aklına ve iradesi-
ne dayanarak kendini yönetme, ken-
di kaderini tayin etme, burjuva dev-
rimlerindesaptanan "doğal haklanm"
kullanma ve geliştirme sürecidir. Di-
ğer eğilim ise kapitalist üretim tarzı-
nın demokrasiye vurduğu damgadır:
Alma, satma, üretme özgürtüğü. Bi-
rinci eğilim herkesin özgürlüğü "do-
ğal haklan" ile ilgili iken ikinci eğilim
sadece sermaye ve mal sahiplerinin
özgürlüğü ile ilgili, dar ve "insanın do-
ğal haklannı" kullanmasını sınıriayıcı
bireğilimdir. Piyasaekonomisininyay-
gınlaşması, ışte bu ikinci eğilimin ba-
sıncı ile olur ve onu güçlendınr; binn-
cı eğilimin aleyhine işler. Birinci eğilim
tarihsel bir süreçtir, ikinci eğilim ise
sadece kapitalizmle sınıriı bir süreç.
Sosyal demokrasi başlangıçta, birin-
ci eğilimi kendine bayrak edindi ve
bunun ilertemesıni engelleyen diğer
ikinci eğilimi kontrol altına almaya ve
sınırlamaya çalıştı. Hatta, demokratik-
!eşme süreci kendisini taşıdığı oran-
da, bu süreci ilertetmek için gerekir-
se, yine demokratik yollaria, kapita-
list üretim tarzının ötesine geçmeyi
de kabul etti. Bunlar geçen yüzyılın so-
nundaki küreseîleşme döneminde
sosyal demokrasinin bir 'altın çağ"
yaşamasına olanak sağlayan politi-
kalardı.
Seçenek sosyal demokrasinin: Ya
kitlelerin sesine kulak verecek ve in-
sanlığın büyük tarihsel demokratik-
leşme mücadelesini benimseyecek
ve bunun gereksinimlerine öncelik ve-
recek ya da sermayenin, kâr yapma-
ya dayalı özgürlük taleplerine öncelik
verecektir. Ancak sosyal demokratla-
nn, Avrupa'da 1960'ların sonunda
70'lerin başında, Türkiye'de 1990'la-
nn başında yine bir sol dalga yükse-
lirken bu ikinci yoldan gitmeyi dene-
diğini ve sonunda bugünkü noktaya
ulaştıklannı da biliyoruz. Bence, bugün
Tony Blair'e değil Jospin'e bakmak-
ta onun başan ve zaaflanndan ders-
ler çıkarmaya çalışmakta yarar var.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Solda Nasıl Birlik?
Türkiye, 24 Aralık 1995 genel seçimlerinden bu
yana "hükümetsiz" yönetiliyor; kurulu düzen ış-
lemiyor, bundan da öte "yıkıma" sürükleniyor.
Açmazdan çıkılabileceği beklentisiyle, ülke, ye-
ni bir genel seçime gidiyor.
Seçimler, demokrasinin düğünüdür; kirlerden
kurtulma ve temizlenme olanağı yaratır. Ancak,
bu temizlenmenin sağlanması için demokratik
süreçlerin işlemesi gerekir. OysaTürkiye, daha "de-
mokrasinin d'sini tartışır" bir ilkellik noktasında bu-
lunuyor.
Sorunlann bu ölçüde derin ve örgütsel dağınık-
lığın yaygın olduğu ortamlarda belirli siyasal eği-
limlerin seçim işbirliği yapmalannı sağlamak hiç
de kolay değildir. Yine de var olan koşullar, "sol
kesimde" işbirliğini ozellikle gerektiriyor; kaçınıl-
maz kılıyor. Bunun nedenleri çok açık. Açık olma-
yan, solda işbirliğinin "nasıl" olacağıdır.
Nesnel koşullar, ozellikle de cumhuriyetin "ku-
ruluş temellerinin" çökertilmek istendiği bu siya-
sal ortam, CHP'nin böyle bir öncülüğü üstlenme-
sini zorunlu kılıyor. Neden?
Geçmişte, CHP dahil hemen tüm partiler, tari-
katlara ve şeriatçılara "ödünler vererek" o ke-
simlerden oy alabileceklerini, "boş yere" sandı-
lar; sürekli olarak sağa ve dine kaydılar. Türkiye
ve sol, bu süreçte çok şey yitirdi.
CHP, son haftalardaki tutumuyla açıkça bu gi-
dişe karşı çıkma gereği duyuyor; gelinen nokta-
nın ötesine geçilmesine bilinçle direniyor; olum-
lu bir biçımde "laik, demokratik sosyal hukuk
devletine sahip çıkmada" "ödünsüz bir tutum
sergilemeye uğraşıyor"; yutkunmadan konuş-
maya çalışıyor. Bu nokta çok önemlı, ancak
CHP'nin bu direncinin solda işbirliğiyle güçlen-
dirilmesı gerekiyor.
Bu noktada, önce CHP'nin kendi iç yapısı ve
işleyişiyle böyle bir işbirliğinin gereklerine uygun-
luğu, büyük önem kazanıyor. Örneğin, CHP ye-
rel yönetimlerde ve DYP ortaklığıyla hükümette
bulunduğu dönemlerdeki "yanlışlannın içtenlikli
bir özeleştirisini" yaparsa, kendisıne o dönemde
yüzde 28'lerde oy oranını sağlayan sosyal demok-
rat kesimlerin güvenini ve desteğini "yeniden"
sağlama yönünde önemli bir adım atabilir; gide-
rek demokrasi ve ekonomi konusundaki "ger-
çekçi programlarta" bu desteği daha da yukarı-
lara çıkarabilir.
• • •
Asıl üzerinde durulması gereken ise CHP'nin öne-
receği işbirliği programının somut içeriğidir. işbir-
liğinin, biri siyasal, öbürü de ekonomik olmak
üzere iki ayağı vardır.
"Siyasal" açıdan yapılması gereken öncelikle,
devletin ışleyişinin demokratik ve laik bir özellik
kazanmasıdır. Dürüst, çetelerden anndınlmış, say-
dam, insan haklarına saygılı ve topluma hizmet
anlayışıyla çalışan bir kamu yönetimi yapısının
oluşturulması büyük önem taşıyor. "Güvenilir"
bir polis ya da "güvenlik" gücü ve "hızla işleyen
bağımsız yargı", yurttaşın su ve ekmek kadar öz-
lediği değerlerdir. Yalnızca bu yaklaşımlarlardır ki
karanlık siyasal cinayet odaklan aydınlatılabilir "ka-
yıplar" bulunabilir; işkenceönlenebilirve "toplum-
sal barış"a giden yollar açılabilir.
"Ekonomide" yapılması gereken ilk ış, "enflas-
yonu bir numaralı halk düşmanı" sayan bir poli-
tikayı esas almaktır. Bunun için ekonominin adım
adım "kayıt altına" alınması; vergi düzeninin yay-
gın ve daha eşitlikçi işletilmesi; özelleştirme/
özerkleştirme sürecine açıklık getirilmesi ve bun-
lara koşut olarak rantçılığı değil, üretken yatırım-
ları ve iş bulmayı arttırmayı temel alan ekonomik
bir gelişme sürecine yönelme ilkeleri üzerinde
birleşilebilir.
Solun, insanın insan tarafından "sömürüsünü"
ekonomik, siyasal ve toplumsal tüm biçimleriyle
azaltmayı, giderek ortadan kaldırmayı öngören te-
melini veri alarak bunu, "özgürlük, eşitlik, daya-
nışma"ve kendi cumhuriyetinin kuruluş ilkeleriy-
le bütünleştirerek Türkiye çağdaş açılımlara uza-
nabilır. Çocuklara ve gençlere "olanak eşitliği sağ-
layan", bilimsel gelişmelere dayalı bir "eğitim"
verilmesi; "sağlık" hizmetlerinde etkinlik ve iyi iş-
leyen "sosyal güvenlik" düzeni oluşturulması, so-
lun dayanağı olan köşe taşlarıdır.
CHP, "demokratikleşme ile ekonomik gelışme-
yi bihikte" yürütecek somut bir programı işbiriiği
yapacağı toplum kesimlerine önermenin "tarih-
sel sorumluluğuyla" karşı karşıyadır.
NTV'D
Dünya
22:10!
da "Wembleyr
e
bulysti
WT. FUTBOL...
VVEMBLEY'E DOGRU