19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZRAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bakanbklarda kadro yarışı 'Türkiye mollalar ülkesi olacak' EBRUTOKTAR A1VKARA - RP'li Kültûr Ba- kanı Ismail Kahraman'ın Ata- tüıkçü kadrolara karşı başlattığı operasyon, şimdi de ANAP'lı es- kı bakan Agâh Oktay Güner dö- neminde göreve getinlen kadro- lan hedef aldı. Bakanlıkta son haftalarda ya- pılanoperasyonla, VakıflarGenel Müdûr Yardımcısı Nafiz Oztiirk müsteşaryardımcılığma, Kütüp- haneler Genel Müdürü Gökçin Valçın ile Mılli Kütüphane Daire Başkanı Altunay Sermikli Kûltür Bakanlığı Araştirma Planlama ve Koordinasyon (APK) Dairesi'ne. Istanbul Arkeoloji Müzesi Mü- dürü Dr. Alpay Pasinli Anıtlar ve Mûzeler Genel Müdürlüğü Şube Müdürlüğü'ne, Kültür Bakanlığı tdari Mali Işler Şube Müdürü Servet Üdeniz Kayseri ll Kültür Müdürlüğü Müdür Yardımcıh- ğı'na getirildi. Milli Kütüphane'nin şube mü- dürleri Ayşe Yaman ve Fatma Akına Kütüphaneler Genel Mü- dürlüğü'ne, Milli Kütüphane Şu- be Müdürü Ahmet Çetekoğlu da Oran Kütüphanesi 'ne kütüphane rnemuru olarak atandı.Kültür- Sen yetkilileri, bakanlıkta Ata- türkçü kadrolara yönelik tırpan- dan sonra şimdi de ANAP'lı es- ki bakan Agâh Oktay GüneT dö- neminde göreve getinlenlere yö- nelik bir kadro operasyonunun başlatıldığını bildirdiler. Kültür- Sen yetkilileri. Kültür Bakanlı- ğı'nın Milli Görüş Teşkılatı'nın bir şubesi haline getirildığıne dikkat çekerek göreve getirilen- lerin bazılannın ilahiyat fakülte- si çıkışlı olduğunu savundular. "Türkrye yakında mollalar ülke- si olacak" diyen yetkililer. Türk- lslam sentezci kadrolardan yal- nızca *lslamcr olanlarm kaldığı- nı belirterek şu görüşleri dile ge- tirdiler: "Bu hükümetgitti gidecek der- ken dinci kadrolaşmaya yönelik etkinlikler tüm hızryla sürüyor. Bakanlık. Refah Partisi'nin gö- rüşlerine hizmet eder hale getiril- di." RP kadrolaşmada 'gözü kara' COŞKUN YAMAN BALKEStR - Bayındırbk ve Iskân Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatlanndaki boş kadrolara sınavla 562 kışının ahnacağının hükûmete yakınlığıyla bilinen gazetelerde yayımlanan ilanlarla duyurulması kuşkuyla karşılandı. llanlann 'Türkiye' ve 'Zaman' gazetelerinde yayımlanması "Refah Partisi Bayındırlık Bakanhğı'nda da kadrotaşma peşinde" yonımlanna neden oldu. Eleman ahmında gizlilik yaranldığını savunan Atatürkçü Düşünce Derneği Balıkesir Şubesi ile Balıkesir Çağdaş Eğitim Vakfi yöneticileri ve üyeleri yayımlanan ilanlan işyerlerine asarak fakslarla çoğaltarak kitlelere duyurma çalışması başlattılar. Dernek yöneticileri tek amaçlannın kadrolaşmanın önüne geçmek olduğunu vurguladılar. tlana göre Bayındırlık Bakanlığı "nın merkez teşkilatındaki Yapı tşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Araşürma ve Uygutema Genel Müdürlüğü ile taşra teşkilatındaki Bayındırlık ve tskân Müdürlükleri'nde boş kadrolara sınavla 562 kişi alınacak. Teknik hizmet sınıfında görevlendirilecek kişiler içinde inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, harita ve jeofîzik mühendisleri, mimarlar, şehir plancılan buhmuyor. Sınavlann 3 ağustosta gerçekleştirileceğı, 1967ve daha küçük doğumlulann başvurabileceği, yayımlanan ilanla bildiriliyor. Başvurular ise 2-18 hazıran tarihleri arasında Bakanlık Personel Dairesi Başkanhğı'na yapılacak. 1. SOKAK ÇOCUKLARI SEMPOZYUMU SONA ERDİ 4 Devlet yardımda yetersiz' Istanbul Haber Servisi -Yüz bine yakın "sokakçocuğu"nunbulundu- ğu Türkiye'de sokak çocuğu tanımı- nın bile tam olarak yapılamadığı be- lirtildi. Sokak çocuklannın kullan- dıklan uçucu maddelerin başmda bali, tiner ve uhunun geldiği vurgu- lanırken, devletin bu madde kulla- rumlanna karşı kurulan tedavi mer- kezleriyle yeteri kadar işbirliğine gitmediği kaydedildi. Türkiye'de ilk kez Türkiye Sokak Çocuklan Vakfı tarafından İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri'nde düzen- lenen "1. Sokak Çocuklan Sempoz- yumu" sona erdi. Dünkü oturumda uçucu madde kullanan çocuklann psikolojisi ve demografik özellikle- ri konusunda bilgi veren Uçucu Madde Bagımlılığı Tedavi ve Araş- tırma Merkezi'nde görevli (UMA- TEM) uzman Dr. Sema Aytaçlar, merkeze yapılan müracaatlann çok fazla, ancak hastanede tedavi edil- meyi kabul eden çocuk sayısının çok az olduğunu bildirdi. Aytaçlar, has- tanede kalan 56 hasta çocuk üzerin- de yaptıklan araştırmaya dayanarak şu sıralamayı yaptı: "Uçucu madde kullanan çocuk- lardan yüzde 45'i 16-17 yaşında; yüz- de 75'i ilk kez arkadaşlânyla kıınan- dı; yüzde 46'sı ilkokul mezunu; yüz- de 65'i öz anne-babasıvla >aşıyor, yüzde 15'iise sokaklarda arkadaşla- Çocuk Vakfi Başkanı Ruhi Şirin. nyla; yüzde 50'si hırsızlık ve kavga olayından karakola götürülmüş; yüzde 46'smın babası esnaf; yüzde 71 'inin annesi ev kadını; yüzde 54'ü apartmanda oturuyor." Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalık- lan Hastanesi AMATEM Servis Şe- fi Doç. Dr. Duran Çakmak da söz konusu çocuklann klınikteki davra- nış özelliklerini şövle anlattı: "Hepsinde eğitim düşüklüğü, sos- yal zekâ düşüklüğü, davranış bozuk- luklan, hırsızük eğilimi, uyumsuz- luk var. Tedavi görüyor olmak onla- n çok rahatsız ediyor, hastane disip- linine karşı çıkryorlar, topluma kar- şı büyük bir öfke ve nefret hissi için- deler. En önemlisi ise umut istiyorlar. Onlara \erilecek umut gerçekleştiri- lebilecek bir umut olmalı ve onlar buna inanmaİL." Çakmak, AMATEM'in sokak ço- cuklannın problemlerini sıfira indi- recek bir merkez olmadığını vurgu- layarak devleti daha ciddi önlemler almaya davet etti. Çocuklann ancak kendi nzalan olursa hastanede teda- vi görebileceklerini anunsatan Çak- mak, kanunen tüm uyusturucu ba- ğımlılannın zorunlu olarak tedavi edilmeleri yolunda yeni bir düzenle- me yapılmasını önerdi. Sempozyu- ma katılan Çocuk Vakfi Başkanı Ru- hi Şirin de Türkiye 'deki sokak çocu- ğu tanımının UNICEF'in 1996'da açıkladığı tanımın yanmda çok ye- tersiz kaldıgını belirterek Türkiye'de bugüne kadar devletin sokak çocuk- lanyla ilgili hiçbir ciddi çalışma yapmadığını savundü. Sokak çocuk- lannın sorununun salt srvil toplum kuruluşlannın çabalanyla çözüle- meyeceğini belirten Şirin, konuyla ilgili yasal ve ekonomik düzenleme- lerin gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Istanbul Yerel Demokrasi Kurultayı Kesintisiz demokrasi özleıııi Istanbul Haber Servisi - Türk Mühendis ve Mimar Odalan Bırliği (TM- MOB) tstanbul Yerel De- mokrasi Kurultayı'nda demokrasinin ancak mü- cadele ederek ve suskun kalmayarak yerleşebilece- ği ifade edildi. TMMOB Istanbul Ye- rel Demokrasi Kurultayı Istanbul Teknik Üniversi- tesi Maçka Kampusu'nda gerçekleşti. Divan Kuru- lu'nun seçilmesinin ardın- dan konuşan Ahmet Ak- küçük, aydınlanma süre- cini tam anlamıyla yaşa- yamadığımız için bugün hâlâ demokrasinin tartışıl- dığını ifade etti. lslam ül- kelerinin birçoğunun de- mokrasiyı yaşayamadığı- na dikkat çeken Akküçük. "İslam ülkelerinde yazar- lar ve aydınlar baskı altın- da yaşamaktadır. Hiçbir Batılı yazar doğuya göç et- memiştir. Her zaman bu- nun tersi olmuştur" diye konuştu. Divan Başkanı Erol Gökrürk ise yaptığı ko- nuşmada demokrasinin kurumsallaşması için mü- cadele etmenin gereklili- ğini v'urguladı. Istanbul Yerel Demokrasi Kurulta- yı'nın, Türkiye'de bu ko- nuda yapılan toplantılar- da oluşan istek ve önerile- rin görüşüleceği, tartışıla- cağı bir platform olacağı- nı anlatan Göktürk, "Sus- kun kalarak, boyun eğe- rek, mücadele etmeden demokrasi olmaz. Yaşa- mın her alamntia, her yer- de, yarun yamalak değil, 24 saat kesintisiz demok- rasi istiyoruz" dıye konuş- tu. Istanbul Yerel Demok- rasi Kurultayı Düzenleme Komitesi Başkanı Celal Beşiktepe ise hemen her alanda bir kriz yaşandığı- nı öne sürerek, "Bu krizin asıl nedeni, klasik siyase- tin, sermaye ve egemen güçlerin halkı örgütiü ka- rar sürecinden uzak rut- masıdır. Özgürlük ve ada- let zemininde demokrasi isteminde bulunan bütün güçlerle birlikte bir seçe- nek oluşturmak zorunda- yız" dedi."Yağma'' ile de- mokrasi arasında çok sıkı bir bağlantı olduğunu ifa- de eden Mimarlar Odası üyesi Oktay Ekinci, tstan- bul'daki binalann yüzde 65'inin kaçak yapı oldu- ğunu söyledi. Istanbul'da 6.5 miryon kişinin yasadışı bannma koşullan içinde yaşadığı- nı belirten Ekinci, 1980 sonrası bütün ekonomik paketlerin yağmaya ve u elde avuçta ne varsa sat- maya yönelik" olduğunu kaydetti. Danıştay, hükümeti yola getirdi NECATtAYGIN İZMİR- Danıştay, Çalışma Bakanhğı'ndaki REFAHYOL kadrolaşmasını Türk Tabipler Birliği "nin başvurusu üzerine ip- tal etti. SSK Genel Müdürlü- ğü'nün işyen hekimliği atama- sıyla ilgili genelgesinin Danış- tay'ca iptal edilmesini "önemli bir karar" olarak nitelendiren lz- mir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. FaikUrbarh, SSK Genel Mü- dürlüğü'nün bugüne kadar işye- ri hekimi atamasında üzerine dü- şen görevi yerine getiremedifini söyledi. İşyen hekimi atamalan 4 Tem- muz 1980'den 7 Ocak 1997'ye kadar Tabipler Odası'nca yapılır- ken, SSK Genel Müdürlüğü lş Kazalan Daire Başkanlığı'nın 9 Ocak 1997 gün ve 3-109 Ek Sa- yılı genelgesiyle işyeri hekimi atamasını tabip odalanndan aldı. Bu tarihten sonra işyeri hekim ataması uygulaması SSK Genel Müdürlüğü lş Kazalan Daire Başkanlığı'nca yapılmaya baş- landı. Uygulamanın iptali için Türk Tabipler Birliği, Danıştaya iptal davası açtı. Danıştay 10. Daire Tetkik Hâ- kimi Adnan Zengin hazırladığı raporda şu görüşlere yer verdi: "4.7.1980 tarih ve 17037 sayıh Resmi Gazete'de yayımlanan 'tş- yeri Hekimlerinin Çalışma Şart- İan iteGörev Yetkileri Hk. Yönet- menlik'in 7. maddesinde işvere- nin mahalli tabip odasınuı aracı- hğı ile işyeri hekimini atay^bilir' hükmü mevcuttur. Bu hükme gö- re işyeri hekimi atayabilmek için mahalli tabip odasının göriişü e- sas alınmabdır. Dava konusu ge- nelgenin yürütülmesinin durdu- ruhnası gerektiği düşünüldü." Danıştay 10. Dairesi. Türk Tabip- ler Odası'nın yaptığı başvuru ile Tetkik Yargıcı Zengin'in raporu- nu birlikte değerlendırerek SSK Genel Müdürlüğü lş Kazalan Da- ire Başkanlığı'nın genelgesıni "hukuka aylan" bularak iptalini kararlaştırdı. Danıştay karan SSK Genel Müdürlüğü ile Türk Tabipler Birliğı'ne gönderildı. Banş Partisi'nin 1. Kadın Kurultayı'na, gözaltında polisler tarafından dövülerek öt- dürülen gazeteci Metin Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe de kaüldı. (AA) BP'nin 1. Kadın KunılUtyı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Banş Partisi (BP) Kurucu Genel Başkanı Ali Haydar Veziroğlu, ülkenin sorunlannın, sıkıntılannın kadınıyla erkeğiyle birlikte aşılacağını söyledi. BP 1. Kadın Kurultayı, dün Selim Sım Tarcan Spor Salonu'nda yapıldı. Veziroğlu, kurultayda yaptığı konuşmada BP'nin genel başkanlığının ve yönetici kadrolannın kadınlara açık olduğunu ifade etti. Ali Haydar Veziroğlu, "Bugün burada siyasi mesajlar vermeyeceğim. Sizteri dinleyecegim. Siyasi mesajlan 14 haziranda, Atarürk Spor Salonu'nda yapılacak olan kuruhayımızda hep birlikte vereceğiz'' diye konuştu. Daha sonra, Demokrarik Banş Hareketi (DBH) Genel Başkanı Turgut Inal, BP'ye katıldı. Inal, DBH için Anayasa Mahkemesi'nde açılan kapatma davası konusunda. "Budava asnn davası oldu. Anavasa Mahkemesi'nin kapatmama karan bir reform nitelığindedir" dedi. (nal, Vezıroğlu'nun Banş Partisi'nin rozetini yakasına takmasmın ardmdan DBH'nin bayrağının son kez açılmasını istedi ve bayrağı Ali Haydar Veziroğlu'na verdi. Partınin Kadın Birimi Başkanı Nurten Yüceer de kurultayda yaptığı konuşmada, Türkiye'deki kadınlann, uygar ülke kadınlannın sahip olduğu haklara. cumhuriyetin ilanından sonra ulaştığını kaydetti. Gözaltında polisler tarafından öldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe'nin de katıldığı kurultayda, Göktepe'nin annesinin adının anons edilmesi sırasında "Metinler ötaıez" sloganlan atıldı. EĞİTİM-SEN, EĞİTİMLE İLGİLİ TALEPLERİNİ İÇEREN BİR KİTAPÇIK HAZIRLADI '8 yd, militan kayııaldaıiıu kurutacak 9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 'Takke-postal' dışı çözüm için yürüyüş düzenleyen Eğitim-Sen, "demokratik, laik, bilimseL parasız eğhhn" istemini açıklayan bir kitapçık hazırladı. "Eğitim Hakkuıa Sahip Çıkalım" adlı kitapçıkta, "şerialcı geiişmenin miman" olanlann, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) karanndan sonra "8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimi savunur göründükleri" belirtildi. 8 yıllık kesin- tisiz eğitime karşı çıkan ikinci grubun ise "militan kay naklannın kunryacagı'' kaygısını taşıdıklan kaydedildi. Eğitim-Sen'in kitapçığına göre, Türkiye'de ilköğretim çağındaki çocuk sayısı 2000 yılında 13 milyon 400 bine ulaşacak. Kitapçıkta. 2000 yılında 17 bin 433 yeni ilköğretim okuluna ve bunun için de 15.8 milyar dolarlık kay- nağa gereksinim olduğu kaydedildi. Türkiye'de okul çağındaki çocuklann • Eğitim-Sen'in kitapçığına göre, Türkiye'de ilköğretim çağındaki çocuk sayısı 2000 yılında 13 milyon 400 bine ulaşacak. Kitapçıkta, 2000 yılında 17 bin 433 yeni ilköğretim okuluna ve bunun için de 15.8 milyar dolarlık kaynağa gereksinim olduğu kaydedildi. Türkiye'de okul çağındaki çocuklann 5'te biri ilkokula, yüzde 40'ı da ortaokula gidemiyor. 5'te biri ilkokula, yüzde 4O'ı da or- taokula gidemiyor. Zorunlu eğitim süresinin uzahlmasıyla ilkokuldan son- ra eğitim dışma itilen 3 milyon çocuğun, bu haktan yararlanacağı be- lirtildi. Dünya Bankası'nm Mart 1997 araştırmasına göre, kişi başına düşen u- lusal gelirin yalnızca yüzde 1.5'ini temel eğitime ayıran Türkiye, Etiyopya ile aynı düzeyde bulunuyor. Zorunlu eğitimin amacını, " Yaraücı, katılımcı, sorgulayıcı, sorumluluk kaygısı taşryan, insan haklanna saygüı, demokrarik değerleri yaşam biçimi ha- line getirmiş. özgürleşmiş bireyler yetiştirmek" olarak açıklayan kitapçık- ta, eğitimin niteliğine ilişkin tartışmanm zorunlu, kesintisiz eğitim sorununun aynlmaz bir parçası olduğu vurgulandı. Kitapçıkta, dini politikaya alet edip imam-hatip açma yanşına girenlerin, MGK karanndan sonra "sözde yaratnklan canavarla boğuştuk- lan* 5 belirtilerek şöyle devam edildi: "tldnci gruptakiler ise sahte cennet vaatkrinin boş çıkmasıyla, ezilen kes- imlerin dini duygulannı somürerek ayakta durmaya çahşıyorlar. Temel eğitimin süresini kısa tutarak çocuğu, kişiliği ve özgür düşüncesi gelişmeden gericiliğin ağına düşünnek istiyorlar. Ozgür, örgütiü birey değil, kul yetiştirmek, kendi bulunduklan zemini pekiştirmek. emekçi çocuklaruu bir an önce ucuz işgücü olarak kullanmak is- tryorlar." Kitapçıkta. RP'nin 8 yıllık temel eğitim için yeterli kaynak olmadığı yönündeki gerekçesine ilişkin olarak "özel okuDara verilen teşvikler, devam eden savaş, kayıt dışı ekonomi, Diyanet tşleri Başkanhğı'na aynlan bütçe" anımsatıldı. RP ve sağ partilerin imam- hatip liselerini ve Kuran kurslannı ide- olojilerinin kaynağı olarak gördükleri belirtilen kitapçıkta, 609 imam-hatip lisesinde 120 bini kız olmak üzere 512 bin öğrencinin okuduğuna dikkat çek- ildi. Türkive'de 1980 darbesinden son- ra "Türk-fslam sentezci eğitimin" yaşa- ma geçirilmeye çahşıldığı vurgulandı. Kitapçıkta çözüm önerileri şöyle sıralandı: "Öğrenci, öğretmen, velilerin örgütlenerek sürece müdahale ermeteri gerekir. Alternarif eğitim projeleri üretilmelidir. BUtçeden eğitime aynlan pav. en az3 katma çıkanlmalıdır. Eğitim emekçilerinin grevli. toplusözleşmeli sendikal hakları önündeki engeller kaldınlmabdır. Din dersleri zorunlu ol- maktan çıkardmahdır. 15 yaşmdan son- ra meslek seçimi yapıunalıdır. Tüm kademelerdeki sınavlar kaldırılarak okullara dikey geçişler sağlanmahdır. Yüksek lisans düzeyinde öğretmen yetiştiriunelidir. Eğitimde her tür özellestirmeye son verflmelidir. Oğren- ci, eğitimin nesnesi değil, öznesi ol- malıdır." AYDHNLANMA EMRE KONGAR Atatüpkçülük ve Sosyal DemokrasiHer toplum her an değişme halindedir. Her değişme sancılıdır ve toplumsal bunalımlara gebedir. Türkiye, çağdaş uygarlık ile arasında Osmanlı dö- neminde oluşan büyük açığı kapatmak için, Ata- türk'ün sayesinde çok hızlı değışmektedir. Dolayısıyla, toplumumuz her an bir bunalım ile karşı karşıya kalma riskini taşımaktadır. Durkheim gibi, VVeber gibi, Marks gibi klasik dü- şünürler değişmenin bunalım yaratma olasılığını, ekonomik yapı, toplumsal yapı, kültürel yapı ve si- yasal yapı arasındaki uyumsuzluklarda aramışlardır. Bu düşünürierin kimisi, VVeber gibi daha çok top- lumsal yapı ve kültürel yapı arasındaki uyumsuzluk- lara, kimisi de Marks gibi ekonomik yapı ile siyasal yapı arasındaki çatsşmalara önem vermişlerdir. Günümüz toplumu, bütün bu düşünürleri ve hat- ta onların hayallerini bile aşan teknolojik, siyasal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin girift ve karmaşık bir yapısını bağrında banndırmaktadır Işte bu girift ve karmaşık yapının hemangi bir te- mel öğesi, öteki öğelere ayak uydurmakta zorlanın- ca, ortaya derhal bir "bunalım" çıkmaktadır. ••• Türkiye'nin bugünkü sorunu, toplumsal, ekono- mik ve kültürel gelişmelere, siyasal yapının ve baş- ta liderler olmak kaydıyla, sıyasetçilerin ayak uydu- ramamasından kaynaklanmaktadır. Peki çözüm nerededir? Yukandakı çözumlemeye göre, çözüm, siyasette- dir. Bunalım, Türkiye'de ekonomik, toplumsal ve kül- türel yapının gerisinde kalmış olan siyasal yapının, yani siyasetçilerin "değişmeye ayak uyduması'yo- luyla aşılacaktır. Siyasal kadrolann. daha doğrusu IkJerlerin değiş- me şansı nedir? Türkiye'de liderler "değişmez". Çünkü ne kendi- leri yerlerini bırakır, ne de onlan lideriikten düşürmek kolaydır. Yıne de sağ kesimde, en azından bir partinin için- de, bu yönde bir hareket başlamıştır. Bakalım, bu hareketin sonuçlannı hep birlikte gö- receğiz. Bu yazıda, siyasal yelpazenin solu üzerinde dur- mak istiyorum. Çünkü bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu buna- lım, zaten 1950'den beri uygulanan sağ politikala- nn adeta zorunlu bir sonucu biçiminde ortaya çıktı- ğından, bu bunalımın aşılmasında, sağ partilerden medet ummak anlamsızdır. Türkiye'deki sol güçler, yani insan haklarından ve fırsat eşitliğine dayalı insanca yaşamdan yana tavır koyan partiler bu konuda ne yapabilir? Kısa dönemde liderierin düşürülmeleri olanaklı ol- madığına göre, tek olasılık, bu liderierin, birbirlerine ve toplumun öteki kesimlerine karşı davranışlann- daki bir "değişme "nin üretilebilmesidir. Bugünkü bunalımı aşacak bir "ortak payda " aran- ması, böyle bir değişmenin ilk anlamlı adımı olabilir. Böyie bir değişmeyi, kişisel tutum ve davranışlar- dabeklemekçokgerçekçı değildtr. İnsan doğası, he- le hele lıder davranışı oyle sabahtan akşama değtş- me göstermez. Böyle bir "ortak payda" örgütsel yapıda da ara- namaz. Çünkü bugünkü "oligarşik" parti yapılan ve liderlik özellikleri böyle bir arayışı olanaksız kılmak- tadır. O halde değişme olgusunu, siyasal-ideolojik bir şemsiye altında aramak gerekir. Kanımca bugün üzerinde en kolay anlaşmaya va- nlabilecek nokta, rejimin demokratik niteliğinin güç- lendirilmesi üzerinde bulunabilir. "Nasıl bir demokrasi" sorusunun yanıtı ise, de- mokrasi kavramının zorunlu bir parçası olduğu için tabii ki laik bir "sosyal bir hukuk devleti" diye veri- lebilir. Peki "sosyal hukuk devleti" hangi mekanizmala- n ve yapılanmalan içermeli; böyle bir "ortak pay- da "ya, "Atatürkçülük", neden ve nasıl girmelidir? Bu sorunun yanıtı da haftaya. Medya notu: Türkiye'de medya-siyaset ilişkileri "bundan daha kötü olamaz" demeyın. Ya, koalisyon hükümeti yerine, tek partiden oluşan bir iktidar ve çeşitli sermaye grupları yerine, tek bir grubun ege- men olduğu bir medya ile karşı karşryaolsaydık? Bu durumun bile daha da kötüsü olabilir ve bu "tekpar- tili iktidar" ile "tek sermayeli medya" tam bir ittifak içinde bulunabilirdi. O zaman ne Kanal D'de Uğur Dündar'ın programındaŞevki Yılmaz'ın "incilerini" duyabilir, ne de Star televızyonunda Ufuk Güldemir, Mehmet Tezkan takımının "iyi polis-kötü polis" çekimlenni ve sabah mahkemede sanık olan sağ eylemcinin, öğleden sonra üniversitedeki "marifet- lerini" izleyebilirdik. Türk parlamenterler sempozyumu sona erdi Istanbul Haber Servisi - Esenyurt Belediyesi tarafından düzenlenen "Avrupa Yerel Meclislerinde Türk Politikacılar SempozyTimu" dün sona erdi. Toplantıya katılan CHP Istanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci, son 10 aydır Türkiye'de rejime, demokrasiye ve Atatürk'e yönelik ciddi saldınlar olduğunu belirterek, "Biz böyle büyük sorunlar yaşryoruz. ancak Bari Avrupa'daki Türk politikacılann sorunlannı da unutmamalryız" dedi. Ketenci. yerel yönetimlerin yerel sorunlann çözümüne sağladıklan faydalann ötesinde, yönetime en önemli katkılannın yerel banşı sağlamak olduğunu söyledi. Yerel yönetimlerde demokrasinin daha çok gerekli olduğunu ifade eden Ketenci, hukuksal ve idari yönetimin eksik ve cılız kaldığı çok kültürlü toplumlarda yerel demokraside de eksiklikler olacağını vurguladı. Batı Avrupa'daki çeşitli ülkelerden Türk politikacılann katıldığı sempozyumda konuşan Almanya Federal Parlamento Milletvekili Leyla Onur ise, yeni yetişmekte olan politik kuşaklann gidecekleri yerlerde yurttaşlann sorunlannı unutmamalannın tek yolunun "yerel yönetimlerden geçmek" olduğunu söyledi. Danimarka İshoj'da Belediye Meclis Üyesi olan Ahmet Özkan da Danimarka"da yerel yönetimlerde tüm görev, yetkı ve sorumluluklann yerel yönetimlere ait olduğunu belirterek. -Orada bir başbakan gelip de belediyenin işine kanşamıyorr> dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle