Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 HAZİRAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
50. Cannes Film Festivali'ne Türkiye'den davet edilen yönetmen Şerif Gören:
Sinemamızın dünyada yeri yok
DUYGl DURGUN
. Mayıs ayında gerçekleştirilen Can-
nes Film Festivali, bu > ıl 50. yılını kut-
larken festıvale bugüne dek katılmış ve
ödül alrraş dünyaca ünlü sinemacılan
buluşturdu. Bu sinemacılann arasında
1982 'de senaryosunu Yılmaz Güney' in
yazdığı 'YoT filmiyle AJtın Palmiye'yı
Costa Gavras ile paylaşan Şerif Gören
de vardı. Cannes tarihinin en büyük 'ai-
lefotoğrafinın'içinde yeralan Şerif Gö-
ren ile Fransız Rivierası'nda geçirdiğı
bır hafta. Türk sinemasının bugünkü
sorunlan \e gelecek projeleri üzerine
konuştuk.
- Cannes'da bulunduğunuzsüreicin-
de neler yaptınız; nasıl bir hava kokla-
dımz?
ŞERİF GÖREN - Benım ıçm en
önemlisı Cannes'a katılan 92 sinema-
cı ve oyuncunun bulunduğu o tarihi fo-
toğrafın içinde ver almaktı. Fransa
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac' in ver-
diği yemek sırasmda Chirac bana 'Y-
ol'u izlediğini ve çokbegendığini; Tür-
kiye'yi çok sevdiğini söv ledı. Bır Fran-
sız Cumhurbaşkanı'nın bu sözleri söy-
lemesi hem kendim hem de ülkem adı-
na çok hoşuma gıtti. Daha sonra ödül
törenine katıldım. Dünyanın en önem-
li oyunculan ve yönetmenlerinden olu-
şan bir protokol sıralandık. Ve herkes
ödül alanlan en az yarım saat bovunca
ayakta alkışladı. Işte o an, ınsanın her-
halde tüm duygulan inanılmaz şekilde
yükseliyor. kan basıncı artıyor. O an,
ülkeme geri döner dönmez yeni film-
ler çekmeliyim diye düşündüm.
- Cannes'da davetli olarak bulunmak
kuşkusuz sizin için önemli kazanımlar
getirdi. Peki Türk sineması adına Can-
nes'da neler ekle errik? Türk sineması
yeterince tenısil edikli mi?
- Hayır, sadece Antalya AJtın Porta-
kal Kültür ve Sanat Vakn'nın standı
aracılığıyla Türkiye temsil edildi ki bu
stand çok yetersizdi. Cannes"da Türk
sıneması adına bir kazanım kapısı açıl-
madı. Türk sinemasını tanıtmak için iyı
film çekmek yetmıyor. kendinizı dün-
yaya tanıtmak zorundasınız. Yoksa, sa-
dece iyi film çekıp beklemekle olmu-
yor. Dünya pazannın içine girmek,
Türk sinemasını tanıtıcı etkinliklerde
bulunmak zorundasınız. Bir pazar sis-
• "Hiçbir filmin * Yol'a benzemesi şart değil. 'Yol'un kendine göre bir değeri
var ve o orada duruyor. Bu yıl Cannes'a katılan yönetmenler arasında belki de
en çok filmi ben çektim. 'Yol' bile benim 25. filmim.
Cannes'daki hiçbir yönetmenin 25 filmi yok."
teminin kurulması gerekiyor. Bunun
için büyük paralar gerekiyor. Bizim
Kültür Bakanlanmız ve konuyla ilgili
diğer yetkililer, bırakın sinemaya des-
tek vermeyi, şimdiye kadar yapılan yar-
dımlan da geri çektiler. Sinema yasası
yıllardır Meclis'te yürürlüğe gırmeyi
bekliyor. Sinemada bireysel çıkışlar
görüyoruz. ama bunlar da tek başına
bırgösterge değil. Sınemamızın Yuna-
nistan'dan Bulgaristan ve Arnavut-
hık'a, tran'dan Cezayirve Tunus'a dek
çok geniş bir coğrafyay a ulaşabileceği-
ni düşünüyorum. Çünkü artık sinema
emperyalist bir şey, dünyaya açılmak
zorunda. Bu yüzden bireysel başanla-
nn Türk sinemasında bir şeyin göster-
gesi olduğunu düşünmüyorum. Türk
sinemasının hâlâ dünyada yeri yok. Dış
pazarda yerini bulacak tanıtım sefer-
berliğinın gerçekleştinlmesi gerek.
- Cannes'da yabancı basınla görüş-
me olanağınız oldu mu?
- Hayır. zaten çok kısıtlı zamanım
vardı. Bunun için kesinlikle bir basın
bürosunun olması, birilerinın orayı yö-
netmesi gerek. Bunlar birer eksiklik.
Bugüne kadar Ömer Kavur, Zeki Ök-
ten ve Ali Ozgenrürk gibi sinemacıla-
nn Cannes, Locarno, Şam, Bertin,
Montreal, Londra gibi uluslararası fes-
tivallerde önemli başanlan oldu. Ama
biz bunu bile değerlendiremedik. Bu
durumun değişmesi gerek.
- 'Yol'un 1982'de Cannes'daki başa-
nsını izleyen yıttarda Türk basınında,
"Türk sineması bir 'Yol" daha çıkardı
mı?'' şeklinde yorumlar çıktı. Bugün
bu soruya yanıünız ne?
- Bu aslında yine biraz çarpıtılıyor.
Kendimize misyon yüklüyoruz. *Y-
ol'dan daha iyi bır film diye adlandınl-
masmı gereksiz buluyorum. Aslında
hiçbir filmin 'Ybl'a benzemesi şart de-
ğil. 'Yol'un kendine göre bir değeri var
ve o orada duruyor. Bu yıl Cannes'a ka-
tılan yönetmenler arasında belki de en
çok filmi ben çektim. 'Yol' bile benim
25. filmim. Cannes'daki hiçbir yönet-
menin 25 filmi yok
-Festivalin bu yıl sizi davet etmesi,
1982'de Alön Palmiye'yi Yılmaz Gü-
ney'e veren festtval yönetiminin hatası-
nı kabul edip.'\bl' un yönetmeni olarak
sizi tanıması anlamında yorumlandı.
Bu yoruma ne diy orsunuz?
- Buna hata diye bakmak gereksiz.
Filmm yönetmeni bendim. Hâlâ da be-
nim. Yılmaz Güney ise filmin prodük-
törü ve senaristiydi. O günün şartlan
gereği ben yurtdışına çıkamadığımdan
o da yurtdışında kaçak olarak bulundu-
ğundan ödülü Yılmaz Güney aldı. 'Y-
ol'un yönetmeni 1982'de de bendim
1997'de de benim. O yıllarda kapah bir
dönemden geçiyorduk. Medyatik ola-
rak Yılmaz'ın adı, politik kişiliğinden
gelen nedenlerle biraz daha fazla kul-
lanıldı gibime geliyor. Aynca, Yılmaz
Güney de 'Yol'un yönetmeni benim de-
medi ki hiç.
Sponsor desteği şart
- Son projeleriniz hakkında bilgi ala-
bilir miyiz?
- 'Türkiyeli' adlı bir projem var.
Emekli bir başçavuşun bir anda pop
stanna dönüşmesini konu alıyor. Fil-
min. seyircıyı ikiye bölecegini sanıyo-
rum kimüeri çok sevecek kimılen de
hiç beğenmeyecek sanınm. Bir de
'Gozlük' var. Cannes'da Chirac. 'Neçe-
keceksiniz" diye sorunca ona ' Göz-
lük'ten söz ettım. 'Niye gözlük' diye
sordu. Ben de 'insanlardaha iyi görsün
diye' yanıtını verdım. Bu projenin dü-
şüncesı de kendimize biraz daha iyi
bakmakla ilgili.
- Ne zaman motor diyorsunuz?
- Motor demek için bir sürü sorun
var. Oyuncu kısırhğı yasıyoruz. Bağ-
lantılan kurarken güçlükler yasıyoruz,
programlar çakışmıyor. Bir de ben gi-
dip insanlardan destek isteyemiyorum.
Dosyamı alıp bir şirkete gittim, ama
derdimi anlatmak yerine, çay içip çık-
tım! Belki de bu işler için birbaşkası-
nı bulmam gerek... Sinemaya sponsor
desteği kurumsallaşmak zorunda. Bu-
nun adı konmalı. Hükümetlerle, kültür
bakanlanyla bu işler yürümüyor. Hâlâ
sansürün olduğu bir ülkede yasıyoruz,
sinema yasası bir türlü çıkmıyor. Bu
ortamda hangi filmi çekebilirsiniz? Bu
işler yalnız parayla da olmuyor, insan-
lann kafasının içinin açık ve özgür ol-
ması gerek.
DGMSavcısı
Mete Göktürk
karikatürlerini
sergiliyor
Adaletin terazisinde
tartdan karikatürler
ZEYNEP SAYGI
Türkiye onu ılk kez, ge-
çen aylarda katıldığı bir te-
levızyon programında.
"Türldye'de yargı bağımsız
değüdir1
" sözleriyle tanıdı.
Bu ıddıasıyla şimşekleri
üzerine çeken ve hakkmda
dava açılan DGM Savcısı
MeteGöktürklepek fazla
bılinmeyen. ancak otuz yıl-
lıkbir birikimin ürünü olan.
karikatürist kimliğı üzerine
konuştuk bu kez.
Amatör olarak karikatür
çizen bir savcı Mete Gök-
türk. Yaklaşık otuz yıldır
çizdiği karikatürler 30 hazi-
ran tarihine dek Karikatür
ve Mizah Müzesi'nde süre-
cek olan ilk kişisel sergısın-
de izleyiciyle buluşuyor.
Türkiye'nin otuz yılından
yansıyan karikatürlerinin
en önemli özellıği; Türki-
ye'nin hiçbir değışime uğ-
ramadığını kanıtlıyorolma-
lan; elbette yaşanan sorun-
lar açisından...
Karikatürlerinde hissedi-
. len yoğun Turhan Selçuk
etkisi, Göktürk'ün 1950 dö-
nemi ustalanndan ne denli
etkilendiğinin göstergesi.
Sergi, bir hukuk insanının
gözünden toplumsal sorun-
lara mizahi bir bakış sun-
ması açisından ilgi çekici.
1939 yılında doğan Me-
te Göktürk. ÎÜ Hukuk Fa-
kültesi mezunu. DGM
cumhuriyet savcısı görevi-
niyse halen sürdürüyor. tlk
karikatürü 1970 yılında
haftalık bir gazetede yayım-
lanan Göktürk. 1976 yılın-
dan beri Karikatürcüler
Derneği üyesi. Belli bir sa-
nat eğitimi almayan Gök-
türk. 1950 döneminin Türk
karikatür ustalan Turhan
Selçuk, Semih Balcıoğlu.
Femıh Doğan ve daha bir-
çoklanndan etkilenmiş ve
bu amatör tutkusu usta çı-
rak ilışkisiyle gelişrhiş.
1985 yılında çalışmalann-
dan bır bölümünü 'Çizgi Di-
B' başhklı bir albümde top-
layan Göktürk'ün ikincı ka-
rikatür albümü 'Sen İşine
Bak'ın önsözü. yukanda is-
mi geçen ustalar tarafından
hazırlanmış. Balcıoglu,
"Göktürk'ün grafik sanat
anlayışıyla çizdiği karika-
türlerinde müthiş bir çizgi
bütünlüğü var" derken Do-
ğan, karikatürleri günümü-
zün sorunlan gibi gözüken.
ama geçmişten -belki- gele-
ceğe uzanacak çelişkilerin
resmedilmesi olarak tanım-
lıyor.
Turhan Selçuk ise Gök-
türk'ün yapıtlannı izlerken
tlhan Selçuk'un bu sanat
dalı üzerine sözlerini hatır-
lıyor: "Karikatürçizgüerin
soyutlanmasında, mizahın
geometrisine varmaktir."
Turhan Selçuk, Göktürk'ün
karikatüre sevgiyle bağlı ol-
duğunu söylüyor. Gök-
türk'ün çizgileri ve konula-
nnı sanki adaletin terazisin-
de tartılmışçasına dengeli
buluyor Selçuk.
"Karikatür, çizgiyle mi-
zah sanandır ve onu diğer
mizah dallanndan ayıran
özelliği de budur" dıyor
Göktürk, yazısız karikatü-
rü seçme nedenini sorduğu-
mu7da. Karikatürün evren-
sel bir dili olduğunu ve bir
Türk kadar bir Nijeryalıya
da ulaşmak istediğinı belir-
tıyor. Karikatürde yazılı dö-
nemin kapandığını düşünü-
yor. Elbette günlük gazete-
lerde çıkan yazılı karikatür-
ler bu kapsamın dışında.
Söylemek istediklennı
doğrudan söyleyebileceği
bir mesleği var. ancak do-
laylı bir anlatım yolu olan
kankatürü seçıyor. Oysa sa-
nat "bir şey söylemek değü"
Göktürk'e göre; yontu, mü-
zik, resım gibi karikatürün
de kendi içinde. kendine
dönük bir anlamı var. Say-
falar dolusu bir kitapla an-
latamadıklannı, bazen bır-
kaç çizgiyle anlatabildiği
için çiziyor.
"Karikatürist de bir an-
lamda savcı değil midir" so-
rumuzu ise "Karikatüryar-
güamakdeğil,çelişkileri ya-
kalamaknr" şeklinde yanıt-
lıyor. Demokratikleşmeye
ve gelişmeye çabalayan bir
toplum oîduğumuz için
Türkiye çelişkiler açisından
çok zengin bir ülke. Ve bu
coğrafyada mizah işte bu
nedenle oldukça başanlı.
Göktürk toplumun çelişkili
kimliğiyle yaşıyor ve kari-
katürlerinde bu çelişkileri
ve insanhğın ortak sorunla-
nnı konu alıyor.
Savcı olmasının çizdiği
karikatürlere fazla etki et-
mediği görüşünde Göktürk;
aksıne karikatür tutkusunun
yaptığı işe etki ettiğini sa-
vunuyor. Karikatürist gö-
züyle ortaya çıkan izlenim-
ler, onun savcı yönünün de
gelişmesini sağlamış.
4. Aspendos Opera ve Bale Festivali sloganlarla açıldı
Festival Demirerîn
kabbnuyla başladı
nuşması için davet edildiğinde 'hü-
kümet' adına ıslıklanarak tepki gör-
dü.
Yücel. opera ve balenin çağdaş
Türkiye'nin gerçek yüzünü gösterdi-
ğini dile getirdi ve Turizm Bakanhğı
olarak destek vereceklenni vurgula-
dı.Yücel isim vermeden Kültür Baka-
nı lsmail Kahraman'a yönelik. "Ba-
alan bu festivalin yapilmasuu önle-
mek istese de yaşatılacak" deyince bu
kez alkışlandı.
Bakan Yücel konuşmasmın deva-
mında "Baalan tek boyutlu olarak
yesinde tüm izleyenlerin kulaklann-
da çınladı. Son sözü Cumhurbaşka-
nı Süleyman Demirel oturduğu yer-
den söyledi: "Opera vebaleninin Tür-
kiye'nin çağdaşhğını anlattığınu de-
mokratik ve laik olmanın göstergesi
olduğunu dile getirdi Bunun üzerine
tiyatroyu dolduran yerli ve yabancı
yaklaşık 12-13 bin kişiden "Türldye
laiktir laik kalacaknr" sloganı tekrar
yükseldi. Demirel. sanatı sevmenin
desteklemenin "tnsan oJmanıa, çağ-
daş olmanın gereği'' olduğunu söyle-
yince kalabalık alkışlarla aynı sloga-
BÜLENT ECEVtT
SERİK-2000yıllık Aspendos Ti-
yatrosu, Cumhurbaşkanı Süleyman
DemirePin \e Turizm Bakanı Bahat-
tin Yücel'in katıldığı, Kültür Bakanı
İsmail Kahraman'ın katılmadığı 4.
Opera ve Bale Festivali'nin açılışın-
da •'Türkiye laiktir laik kalacaknr''
sloganıyla inledi.
Onceki gün 21.00'de başlaması ge-
reken festivalin açılışına dakikalar ka-
la başlayan yağmur, bir ara gecenin
iptalini de düşündürdü, hatta, "tsma-
il Kahraman'ınyağmur du-
ası tuttu herhalde" yorum-
lan da yapıldı. Son ana ka-
dar yağmurun dınmesi bek-
lendi. Binlerce kişi yağmur
altında kapılann açılması
için uzun kuyruk oluşturdu.
Turist gruplan otobüsler-
le gelmişti. G. Puccini'nın
'Carmen' operasını izle-
mek için; kapılar açıldığm-
da kalabalığın yerini alma-
sı bir saati geçti.
Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel, saat 21.00 su-
lannda giriş koridorunda
görülünce önce alkışlar
yükseldi. Demirel her za-
man olduğu gibi fotr şapka-
sıyla kalabalığı selamladı-
ğında "Türkiye laiktir, laik
kalacakbr" sloganı dakika-
larca sürdü.
Deviet Opera ve Balesi
bulut, Türkiye'yi^atonın F e s t i v a l
J n a
?l l l
51
Cumhurbaşkanı Süleyman DemireJ'in kaühmıyla gerçekleşti.
kendi düşünce \e inançlannL demok-
ratik yollaria ele geçirdikleri yerlerde
dayatmalar uyguluyor" deyince ka-
labahktan bır ses yükseldi; "Bunlan
kabinede söyie, kabmede".
Bir kişinin tepkili söylemi tarihi
Aspendos Tiyatrosu'nun akustiği sa-
Doğu'daki son kalesi" olarak değer-
lendiriken Aspendos gibi bir mekân-
da Carmen gibi bir yapıtın sahnelen-
mesinin de "ük çağdan günümüze
uzanan bir çağdaşüksentezi" oluştur-
duğunu anlattı.
Turizm Bakanı Bahattin Yücel, ko-
nı tekrarladı.
Aspendos Tiyatrosu'nu dolduran
binlerce kişinin yansını yabancılar
oluşturuyordu. Tüm konuşmalara slo-
ganlara anlam verememişlerdi. An-
cak alkışlayıp destek vermekten de
kendilelerini alamadılar..
Atflla Ergür vefat etti
Kültür Servisi - Ressam Atilla Ergür
dün sabah vefat etti. Şubat ayında mide
kanseri teşhisi konan ve salı gününden
beri yoğun bakımda olan Ergür. gösteri-
len tüm çabalara rağmen kurtanlamadı.
1945 yılında Eskişehir'de doğan Atilla
Ergür, 1966-1970 yıllan arasında Deviet
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Oku-
lu'nda sanat eğitimi gördü.
1971 yılında okulun tekstil sanatlan
bölümüne asistan olarak giren ve Mar-
mara Üniversitesi güzel sanatlar Fakülte-
si Tekstil sanatlan bölümünde Doçent
olarak çalışmış, 8 nisan 8 mayıs 97 tarih-
leri arasında Nâzım Hikmet Vakfı Kül-
tür Merkezi'nde ilk kişisel fotoğraf ser-
gisini açmıştı. Ergür'ün cenazesi yann
öğle namazından sonra Erenköy Bağdat
Caddesi'ndeki Galip Dede Camiisi'nden
kaldınlacak.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yasak, Yasakçı
Bilge Montaigne, kaç yüzyıl önce göze almış
sormayı:
"Yasalardan daha çok, daha ağır, daha geniş
haksızlıklara yol açan ne vardır?"
Yasakçılık.
Yasakçı kurnazlığı değil mi o türden yasaları in-
sanoğlunun önüne çıkaran.
• • •
Korku yasağın anası, yasak korkunun.
• • •
XIX. yüzyıl okumuşlannın akıl, idrak, ilim, mede-
niyet, hele hak, hukuk, hürriyet gibi kavramlan kul-
lanmaya başladıklan aşamada yalnızca iki sözcük
ezberletildi yasakçıya:
- Geleneklerimize aykın!
* • •
Osmanlı'da kimi padişah-halife, kimi sadrazam
kjmliğinde, kimi şeyhülislam, kadı efendi kimliğin-
de görünüyordu yasakçı, günümüzde demokrasi
kahramanı.
• • •
Yasakçıya sormuşlar:
- Kim delebilir ki senin yasağını?
Gözünü kırpmadan yanıtlamış bizimki:
- Hapishanede bile kendilerini özgür duyanlar
varya...
• • •
Neyi yasaklamak ister yasakçı?
Düşünme gücünü... Düşünme gücünün yaşama
yansımasını.
Neden korkar?
Bilimden; bilimi "mürşit" sayanlardan.
• • •
Düşünceni yaratıya dönüştürmek mi istiyorsun,
önce kafandaki yasakçının işini bitir bakalım.
• • •
Sormaya başladın ya, yasakçının elinden aldın
silahını.
•••
"Şüphe bir nûra doğnj koşmaktır."
Tevfik Fikret
• • •
Birey olabiliyor musun, yasakçının parmakları
ulaşamaz yakana.
• • •
Düşünme yeteneğı olsa, sahibinin gözüne bakıp
hizaya mı gelirdi.
• • •
Sahibi mi yönlendirir yasakçıyı, yasakçı mı yön-
lendirir sahibini?
Çözülecek sorun bu.
• • •
İki dostu/bağdaşığı var yasakçının.
Biri solcu korsan.
Öteki sağcı korsan.
• • •
Şaşırma "Delinin elinden silahını al da adalet ve
banş senden râzı olsun" diyen Mevlânâ'dır.
• • •
Yasağı yasaklayabildi mi, insanoğlunun işi iş.
liyatro Beştirmenliği Bölümü
dört yaşında
• Kültür Servisi - İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği
Bölümü dördüncü yaşına basıyor. Türk tiyatrosunda
yaşanan donanımlı dramature ve eleştirmen açığını
kapatmak amacıyla kurulan bölüm, tiyatronun
kuramsal ve yazınsal yanına ilgi duyan ve yabancı
dil bilen her yaştan tüm lise mezunlanna açık.
Dört yıllık lisans eğitimi verecek olan bölümün bu
yılki giriş sınavlan 6-18 haziran tarihlerinde
yapılacak, kayıtlar 13 hazirana kadar
devam edecek. Başvuracak adaylann en az
125 sözel yada eşit ağırlıklı ÖSS puanı almış
olmalan gerekmekte.
Üsküdar Belediyesi'nden yanıt
• Kültür Servisi - Üskudar Belediyesı, Tiyatro
Stüdyosu'nun Üsküdar Odeon Sineması salonunun
onanmma ilişkin gazetemizde 31.05.1997 tarihinde
yayımlanan habere yanıt \erdi. Basın
danışmanhğından yapılan açıklama, "Hak
etmediğimiz bir suçlamaya maruz bırakılmaktayız"
denilerek Odeon Sineması'nın AÇOK tarafından,
"yasalara aykın bir şekilde ve
belediyenin bilgisi dışında üçüncü bir kişiye, yani
Haluk Bilginer'e kiralandığı" öne sürüldü.
Açıklamada "Üsküdar Belediyesi'nin muhatabı
AÇOK'tur. Kira Yasası ve Borçlar Yasası'na
dayanarak belediye dava hakkını kullanmıştır"
denildi.
Batilı yazarlar VVashington'da
• Kültür Servisi - Asyalı yazarlardan sonra bu kez
Batı dünyasının ünlü isimlen 13-17 haziran tarihleri
arasında Washington'da bir araya gelecek.
Konferansa Türkiye'den Türkiye beyın takımı
kaptanı, pedagog ve çevirmen Nevzat Erkmen
davet edildi. The Washington Times Foundation
tarafından düzenlenen konferansta 'kültür'
üzerine tartışmalar gerçekleştirilecek.
Konferansa katılacak ünlü isimler arasında lngilız
tarihçi Paul Johnson. Nobel ödüllü şair
Rita Dave, Narional Revviev dergisinden
William Buckley ve kurgu yazan
Tom Clancey yer alıyor.
Nevzat Erkmen, konferansta 'Doğu ve Batı
Kaynaşması mı: Çeviri Sorunlan' konulubır
konuşma yapacak. Erkmen, Asyalı ve Batılı
yazarlan Türkiye'ye da\et etmek istediğuıi ve bunun
için sponsor desteğine gerek duyulduğunu belirtti.
Eczacıbaşı Vıtra Seramik
Atölyesi
• Kültür Servisi - Eczacıbaşı Vitra Seramik Sanat
Atölyesi salı günü Bülent Eczacıbaşı tarafından
yeniden açılıyor. 1957 yılında Nejat Eczacıbaşı'nın
önderliğinde kurulan atölyenin 40 yıl sonra yeniden
açılmasının Türk seramik sanatçılan için yeni
fırsatlar yaratacağı belirtildi.
Kartal Vitra Seramik Atölyesi'nde salı günü saat
17.00- 20.00 saatleri arasında açılışı yapılacak olan
atölyede Prof. Dr. Erdinç Bakla, Prof. Güngör
Güner, İlgi Adalan ve M. Tuzüm Kızılcan'm
ortaklaşa düzenleyeceği bir sergi de sunulacak.
TODBt'de yeni yönetim
• Kültür Servisi - Tiyatro Oyunculan Derneği'nin
(TODER) Küçük Sahne'de gerçekleştirilen 5. olağan
genel kurul toplantısında, Göksel Kortay. Halıl
Doğan, Hadi Çaman, Gafur Uzuner, Işıl Yücesoy,
Hülya Karakaş ve Aziz Sarvan seçildi.
Yönetim kurulunun aralannda yaptıgı seçim
sonucunda başkanhğa Göksel Kortay, başkan
yardımcılığina Hadi Çaman, genel sekreterliğe Halil
Doğan, saymanlığa Gafur Uzuner seçildi.