Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1997 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Düşünürler Kenti
METİN ERKSAN
T
ürk yönetimi dönemin-
de bugünkü Yunanistan
devletı başkenti "Ati-
na"nın adı. Osmanlı
Türkçesi içinde "Medi-
net -ül- Hükema"dır.
Medinet-ül Hükema "Düşünürler
Kenti" demektir. Osmanlı Türkçesin-
de Arapça "Medine" sözcüğü "Kent"
yine Osmanlı Türkçesinde Arapça
"Hüküma
rı
sözcüğü "düşünürler"dir.
Bugün Yunanistan dev leti sınırlan için-
de bulunan topraklarda 437 yıl süren
Türk yönetimi, çok anlamlı ve duyarlı
bir davranışla bir zamanlar, içinde ün-
lü düşünürler olan "Sokrates"in (I.Ö.
469-399), Platon'un (t.Ö. 427-347),
Aristoteles'in (I.Ö. 384-322). Dioge-
nes"in (İ.Ö. 411-324 doğum Sinop-
ölüm Atina) ve öbür pek çok düşünü-
rün yaşadığı. tarihsel geçmişi çok eş-
siz ve çok görkemlı olan Atina kenti-
ne bu adı uygun görmüştür. Bu bir
Türk yönetimi (Turkokratya) değerbi-
lirliği, uygarlığı. kültürii, yüceliği ve
inceliğidir.
Roma Imparatoru, I. Theodosius
(379-395 imparator) döneminde Hiris-
tiyan kilisesi, Pagan (putpereslik) ge-
leneklerini yoketmek amacı kapsamın-
da Atina Olimpiyad o>
r
unlannı yasak-
ladı (393). Bu yıldan sonra Atina'da
Olimpiyad oyunlan yapılmadı. Atina
Spor Akademisi kapatıldı. Roma-Bi-
zans ımparatoru Justinian (527-565
imparator) 529 yılında öğretim ılkele-
ri Hıristiyan düşüncesıne ve doğmala-
nna uygun olan tstanbul Üniversitesı'-
nı kurdu. Aynı yıl bilimsel bilgiler ve
din dışı bilimsel düşünceler oluşturan
binlerce yıllık ünlü Atina Felsefe Oku-
lu'nu kapattı. Düşünürler dış ülkelere
sürgüne gönderildi. Okulun tüm mal
varlığı Devlet tarafından alındı. Hıris-
tiyan Bizans. laik Atina'yı yok etti. Ati-
na Felsefe Okulu'nun kapatılışı, dünya
düşünce tanhinin en acı yıkımlanndan
ve dönüşümlerinden biri oldu. Bu ta-
rihten sonra ünlü Atina bir uygarlık
merkezi olmaktan çıktı ve önemsiz bir
taşra yerleşim yeri olarak yaşamını sür-
dürdü. Türk yönetimi başladığı sırada
Atina ne yszik ki küçük bir köy olmuş-
tu. Atina Türk yönetiminde bulunan,
Budapeşte, Belgrat, Bükreş, Sofya,
Beyrut, Şam, Halep. Bağdat, Basra,
Mekke, Medine, Kudüs, Kahire, tsken-
deriye, Libya, Tunus, Cezayir gibi bir
kent niteliğinde değildi, Atina'nın bu
köy konumuna karşm, Türk yönetimi
çok görkemli ve çok önemli bir geçmi-
şi olan Atina'ya simgesel bir saygı su-
nuşu ve hüzünlü bir özlem deyişi için-
de "Medinet-ıU-Hükema'', "'düşünür-
ler kenti" adını verdi.
Yunanistan devleti, 19. yüzyılın baş-
lannda giderek güçsüzleşen Osmanlı
devletini parçalamak ve pay etmek
amaçlı olarak Rus. lngiliz, Fransız sal-
dırganlığı, yayılmacılığı, sömürgecili-
ği ve anamalcılığınjn (Kapitalizminin)
3 Şubat 1830'da Londra'da kâğıt üs-
tünde oluşturduğu bir devlettir. Yunan
ulusçuluğunun önderlerinden ünlü şa-
ir ve düşünür Regas'ın (1757-1798)
"Rus-tngfliz-FransE" adlı ünlü şiiri bu
olgunun geleceği haber veren çok an-
lamlı tarihsel bir göstergesidir. Yunan
ulusu Yunanistan devletini kurmak için
Avrupa devletleriyle savaşmamıştır.
Yunan ulusu Avrupalı devletlerin siya-
sal ekonomik, askeri amaçlan ve çı-
karlan doğrultusunda, "eşit koşullar-
da katıbmcı olarak bulunduğu" Türk
yönetimine başkaldırmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti devleti saldırgan, yayıl-
macı, sömürgeci, anamalcı Avrupalı
devletlerle devrimci önder büyük Ata-
türk'ün komutasında önce askeri, son-
ra siyasal, toplumsal, eknomik, kültü-
rel meydan savaşlan yaparak kurul-
muştur. Türk ulusu 1071'den 1922'ye
değin 851 yıl önce Haçhlan oluşturan
Latin, Grek, Frank, Germen. Anglo,
Sakson, Norman, Nordik, Slav etnik
kökenli uluslarla; Anadolu'da ve Bal-
kanlar'da, sonra Avrupa içlerinde tüm
Avrupalı uluslarla yüzlerce meydan sa-
vaşı yapmıştır. Türk ulusu Anadolu'da.
Suriye'de, Filistin'de. Balkanlar'da Av-
rupa'da saldırgan, yayılmacı. sömür-
geci, barbar Haçlı ordulanyla savaşa-
rak bu büyük gücü parçalamasaydı, Hı-
ristiyan Haçlılar değil ICudüs'ü ve
Konstantinopolis'i alinayı ve bu kent-
lerde yerleşmeyi başarmayı, Mekke ve
Medine gibi islamın kutsal kentlerini
de ele geçirir ve buralannı da yerle bir
ederlerdi. Bu nedenden ötürü Sünni ve
Şii îslamın ve Ortodoks hıristiyanlığın
Türk ulusuna gönül borcu olduğu tarih-
bilim kapsamında bilimsel bir gerçek-
tir.
Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cum-
huriyeti devletinin kuruluşunda; sal-
dırgan, yayılmacı. sömürgeci. anamal-
cı Avrupalı devletlerle yapılan meydan
savaşlan, kanlar. şehitler, gaziler var-
dır. Yunanistan devletinin kuruluşunda
Avrupalı devletlerin saldırgan, yayıl-
macı. sömürgeci, anamalcı amaçlany-
la, işbirliği, ortakJık, kâğıt. kalem ve
mürekkep vardır. Yunanistan'ın Türk-
lere karşı sürdürdüğü savaşlann içinde
yalnız Balkan savaşı Yunan yengisiy-
le sonuçlanmıştır.
Sırbistan, Bulgaristan. Karadağ gibi
bağlaşıklanyla birlikte ve Avrupalı
devletlerin yardunıyla Balkan savaşı-
nı (1913) başlatan Yunanistan'ın bu sa-
vaş sonunda Türkiye karşıtı büyük top-
rak kazançlan olmuştur. Megali
İdea'nin süreğen (kronik) izleyicisi Gi-
ntlıEleutheriosVenizek»s(1864-1936),
19 Ekim 1910'da Yunanis başbakanı
olunca şöyle demiştir:
u
Topraklanmız
ild yıl içinde iki katına çıkmalı. Türki-
ye karşıtı bir savaşla bunu başaraca-
ğız."Balkan savaşı sonunda Türkiye
Doğu Trakya dışında Avrupa anakara-
sındaki tüm topraklannı, devletin ana
yapısını oluşturan Istanbul, Selanik, tz-
mir üçgeninin, Av rupa topraklannda-
ki nirengisi olan Selanik kentini kay-
betmiştir.
25-29 Eylül 1970 tarihinde Anka-
ra'da yapılan 7. Türk Tarih Kongre-
si'nde Atatürk'ün 1. Dünya Savaşı
içinde 14 Temmuz 1918 Pazar günü
Fransızca olarak yazdığı anılan bir bil-
diri niteliğinde okunmuştur. Ata-
türk'ün o gün yazdığı anılannın birbö-
lümü şöyledir: "Balkan savaşına gelin-
ce_ Bu savaş Türk ordusunun yenil-
mesi degildir. Türkiye'deki eski aklın
çöküşüdür Türk ordusunun başında
bulunan bilgisiz (cahil) komutanlann
geri çekilmesidir (ricatidir). bu dönem-
de Türkrye'desiyasal yetke olan bilgisiz
ve aymaz (gafil) kişilerin tutumu Bal-
kan dev letlerinin askeri sonuçlar alma-
sına neden olmuştur. Denilebilir ki bu
savaş Türkiye için tam bir şaşırtıcıdır
(sürprizdir.) Balkan Sa\aşı öncesinde
Türk ordusunu savaş konumuna gele-
bilmesi için yeterli süresi ve tasansı yok-
tur. Balkan savaşı,yalnızca sınırlar bek-
leyen 'avant-garde' (öncü) silahlı güç-
lerce yapılmıştır. AsıL gerçek, büyük
Türk ordusu örgütlendirilememiştir.
Öyle anlar olmuştur ki, Türk ulusuna
başvurulacagı yerde, tersine küçük si-
lahlı büiikler kurmaya çalışmışlardır.
Tüm yetkiyleerkte(iktidarda) bulunan
bazı kişilerin bilmezliği (cehaleti) nede-
niyle, ülkenin en değerli bölümleri, or-
dnyu kullanmadan, düşmana terkedil-
miştir. Kaldı ki bu ordu çok i>i savaşa-
cak güçteydi." Büyük bir asker, büyük
bir devlet adamı, büyük bir düşünür,
büyük bir tarihbilimci olan Atatürk.
Balkan savaşını işte böyle açıklamak-
tadır.
Çağdaş. uluslararası. global, küre-
sel, banşçı, uzlaşmacı bir dünya ancak,
akılla, yöntembilimsel düşünceyle. bi-
limsel bilgiyle, mantıkla, bilimsel tar-
tışmalarla, konuşmalarla ve anlaşma-
larla kurulur. Türkler 437 yıl Türk yö-
netimi sınırlan içinde bulunan Atina
kenti üstünde bir hak savlamamakta-
dırlar. IConstantinopolis (Istanbul) üs-
tünde kök haklan olduğunu bağırmak-
ta ve bu "kent"in Türk oluşuna ağla-
maktadırlar. Türk-Yunan ilişkılerini ne
bu ağlamalar, ne de 29 mayıslarda da-
vul zurna eşliğinde bir sütçü beygiri
üstüne büyük Fatîh'in gülünç görünü-
münde bindirilmiş biçare fıgüranlar
çözümler. Türk-Yunan ilişkilerini çö-
zümleyecek sorunlar; Ege Denizi soru-
nu, Ege Denizi adalan soranu, Ege De-
nizi Karasulan sorunu, Ege Denizi de-
niz dibi sınırlan sorunu. Ege Denizi
hava sahası smırlan sorunu. Ege deni-
zi adacıklar sorunu, Ege denizi adala-
nnın Yunanlılar tarafından anlaşmala-
ra aykın olarak silahlandınlmalan so-
runu, Batı Trakya sorunu, Kıbns soru-
nu, Meis adası sorunu, Yunanistan'ın
Türkiye'deki aynlıkçı akımlara yardı-
mı sorunlannın Türkiye ve Yunanistan
arasındaki ikili konuşmalarla çözüm-
lenmesidir. Türkiye Cumhuriyeti dev-
letinin Avrupa topluluğuna girmesi so-
runu Yunanistan tarafından vasilik (ve-
sayet) altına alınamaz. Türkiye Cum-
huriyeti devleti bu konuda ne Yunanis-
tan devletiyle ne de Avrupa Birliği'yle
hiç bir konuşma yapamaz. Sorunlar
akılla ve dostlukla çözümlenir.
Yunanistan, sürekli olarak kendileri-
nin Türkiye'nin bir savaşla gözünü ko-
kuttuğunu (tehdit ettiğini) söylemekte-
dir. Bu yanlış ve eksik bir bilgilendir-
medir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, Yuna-
nistan devleti Ege denizindeki 6 deniz
mil olan, karasulanru l metre daha uza-
tırsa bu olayı bir savaş nedeni olarak
duyurmuştur.
Yunanistan devleti bu isteğinden
caydığı (vazgeçtiği) an bu savaş ilanı
sözü geçerliğini yitirecektir. Savaşı is-
teyen Yunanistan'dır. Türkiye, savaş
değil, banş istemektedir. Yunanistan'ın
başkenti olan "düşünürier kenti" Ati-
na'nın görkemli geleneğine uyarak,
Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti An-
kara'ya anlaşmazlıklar değil, "bilge-
likler" söylemesi gerektir.
Herkesin Dostu Ekmekçi
TALİP APAYDIN
er zaman
verici. iç-
tenli, ken-
dini ada-
rnış, tanı-
dık olsun
olmasın başkalanmn işi
için koşturur. Çoğunu çö-
zümler. Tanımadığı kimse
yok. Kırk yıllık dost. Bu-
lamadığın bir ilacı bulur.
Aylardır alamadığın pasa-
portu ne yapar eder alır.
Bir eli hep telefondadır.
Kimlerle nasıl yakın ilişki
ıçındedır. şaşarsın. Insan
sıcaklığı yazılanna da
yansır. Kendine özgü bir
gazete yazarlığı biçemi
yaratmıştır. Neyi nerede
söyleyeceği belli olmaz.
Satır aralarına pat diye
yerleştirir. İlhan Selçuk'un
deyişi ile "Ankara'da tek
başına bir ajans gibi çau-
şır."
Köyden getirdiği o saf
ve özverili kişiliği sonuna
kadar korudu Ekmekçi.
Yakından tanıyıp da sev-
memenin olanağı yoktu.
Ufak tefek karşılıklı kır-
gınlığımız oldu, ama içim-
den hep sevdim onu. De-
miri sağlam bir halk çocu-
ğuydu. Art niyetsiz, halk-
tan ve ezilmişten yana tav-
nnı hiç bozmadan sonuna
kadar sürdürdü. Asıl özel-
liğı içtenli bir tutarlılıktı.
Sevimliliği oradan gelirdi.
Böyle bir toplumda ve dö-
nemde nasıl yetjşır bu in-
sanlar ve.nasıl ayakta du;
rurlar. Insan şaşar kalır...
Kırk yıldır ne çok amla-
nmız var! Birlikte yolcu-
luklanmu, açık oturumla-
ra çıkmalanmız. Tatlı sert
tartışmalanmız. Telefon-
da kulağıma patlattığı
kahkahalan. "UlanyHvaş,
kulağımı sagır edeceksjn.
7
"
Arkasmdan birbirine ula-
dığı zincirleme gülüşleri.
Nasıl kızılır bu Ekmek-
çi'ye, hiç beceremezdim.
Öyle sevimli bir arkadaş-
tı.
Londra'da Köy Enstitü-
leri üstüne bir açık oturu-
ma çağnlmıştık. Konuş-
, ma,cılar, herkes kendi a^i-,
smdan uzun uzun Kq^
Enstitülerini anlattık. İçle-
rinde Köy Enstitülü yamız
ben vanm. Söz en sonun-
da Ekmekçi'ye verildi.
"Benimen çokiki konuda-
ki yazılarun ilgi çeker" di-
ye başladı. "Köy Enstitü-
leri ve domuz._" Salonda
bir kahkaha koptu. Herkes
bana bakıyor. Kendhni do-
muz gibi duyumsadım. Ya
da izleyicilerin o gözle
baktıklannı sandım. Çok
kötü bozuldum. Garip ha-
reketler yapmışım ki, iz-
leyiciler daha çok güldü-
ler. Gelirken uçakta öcü-
nıü aldım. Yakasınayapı-
şıp seni uçaktan aşağı ata-
cağım diye tutturdum.
Epey itiştik, şakalaştık.
Hostes hanım kavga edi-
yoruz sanmış. Size birer
viski getireyim de sakinle-
şin dedi. Ne doyulmaz ge-
BBP Yanılgıdan Yanılgıya
2
0 Mayıs 1997 Salı
günü TBMM'de
yapılmış olan gensoru
oylamasında BBP
oylamaya
katılmayarak tarihsel
bir fırsatı kaçırmıştır. Türk milleti
dininı sever ve dinine bağlıdır.
İslamın vecibelerini yerine
getirmek için gayretlidir. Devnni
çoktan doldurmuş çağdışı şeriat
hükümlerinin günümüz yaşam
koşullan ve kültür birikimi içinde
uygulamasınm mümkün
olmadığını çoktan anlamış,
laiklik ve demokrasiye inanmıştır.
Ne hazindir ki RP yöneticileri,
halen bu gerçeği kasten
anlamamakta ısrarhdırlar.
Gerçekleri yansıtacak olan bir
seçim kanunu ile yüzde 15 oy
alabilecekleri bile kuşkuluyken
cidden acmacak şartlar içinde ele
geçirdikleri iktidan kendi
çıkarlan için alabildigine
sömürmekten vazgeçmedikleri
gibi gerçekleri sürekli çarpıtarak
yeterli bilgi birikimine
ulaşamamış insanlan yanıltarak
kendi taraflanna çekmeye
uğraşıyorlar ve halkı alenen
düşman kamplara bölmeye
çabahyorlar. Belli ki bu insanlar
artık mantıkla düşünebilme
yeteneklerini kaybetmişler, vatana
ve millete karşı düşmanca
hislerinin girdabında
çırpınmaktadırlar. Sade, sessiz
fakat dinini anlamış, milletini ve
vatanım seven Müslüman Türk
vatandaşı, RP yöneticilerinin
gaflet ve dalaletini çok rahat .^..
görebilmiş ve bir zamanlar V-
samimi rrislerle ümit bağladığı biı
partiden çoktan ümidini
kesmiştir.
İşte bu noktada modern
Türkiye'yi ayak uydurabilen ve
Islami kurallarla mantıklı. tatlı ve
yumuşak hisler içinde ilişki
kurabilmiş olan "Müslüman
demokrat" bir parti, laiklik ve
demokrasiyi özümsemiş fakat
dıru vecibelerini yerine
getirmekten özel bir zevk alan ve
bundan uhrevi tatmin duyan
kesim için iyi bir toplanma odağı
olabilirdi.
Eğer BBP hisleri yerine mantığı
ile düşünebilseydi, diğer partiler
.' Ve büyük laik kitleler nezdinde
ciddi bir itibar kazanabilirdi.
RP'nin kötü bir taklidi olmaktan
kurtulur ve modern Islamı temsil
etmek üzere ilk adımını en doğru
zamanda atmış olabilirdi.
Yapamadı. Kendi düşen ağlamaz.
BBP şimdi de koalisyonun
üçüncü ortağı olmak üzere.
Çok pişman olacaksınız.
Koray Tarakçıoğlu
zilerdi onunla yaptığımız
yolculuklar...
Köy Enstitüsü'nde oku-
mamıştı, ama en candan
Köy Enstitülüydü. Biz
onu hep öyle saydık. Bil-
mediğimiz nice belgeleri,
aynntılan bulup çıkardı.
Düzinelerle yazı yazdı.
Ikide bir telefonu açar, ta-
ialdığı bir şeyi sorardı.
Çoğu bizün hij.duymadı-.
ğımız aynntılardı. O yazı-
lan son kitabı 'Öksüz Ya-
mahgi'nda topladı. Nasıl
buldun diye sordu sık sık.
tyi iyi, zaten okuduğum
yazılar deyip geçiştirdim.
Şimdi pişmanım, keşke
imzalayıp verdiği günler-
de hakkmda bir yazı yaz-
saydım.
Ama bu bizim arkadaş-
lann kitaplan için yazı
yazmak bana hep ters ge-
lir. Kendi kitabım hakkın-
da yazmak gibi bir duygu-
ya kapılmm.
Sevgili Ekmekçi yok ar-
tık. Dünya biraz daha ek-
sildi. Biraz daha tatsızlaş-
tı. Kalp merkezinde yoğun
bakımda yatarken Halise
ile ziyaretine gittik. Oda-
sına kimseyi almıyorlardı.
Kart yazıp doktorlanndan
birine bıraktık. Sonradan
- okuyabildi mi kim bilir?
^^ ÇankayaBelediyesi'njr^
ğ 1İ Nisan yemeğındeki bir-
likteliğimiz son görüşme-
miz oldu. Süzülmüştü.
Yüzünde, bakjşlannda an-
latılmaz bir hüzün vardı.
Yiyemiyor, içemiyordu.
Kadehini herkes için kal-
dınyor, dudaklanna değ-
dirip masaya bırakıyordu.
Hoşçakalın der gibiydi.
Işini, görevini fazlası ile
yapmış bir insan Mustafa
Ekmekçi.
Güle güle dostum Mus-
tafa Ekmekçi...
AKŞi
21.05
CANLI
ıco$eyr
£S CEÇMEK
POSTERLER
Zülfü LivanelL Bülent Tanla ve
rhan Er^m ile Türkiye'de
sistemlerinin
ne sonuç vereceğini tartışıyor.
NTV AKLIN YOLU ÖZEL
Pop
Caddesi
PENCERE
Demokrasinin Anahtarı
Kadımmızın Elinde...
Refah Milletvekili Şevki Yılmaz, çember saka-
lına yayılan geniş bir sırıtkanlıkla, en sevdiği söz-
cükleri birbiri ardına sıralıyor:
- Pezevenkler..
- Kerhaneciler..
- Deyyuslar..
- Orospular..
Sözcükleri rasgele kullanmıyor Yılmaz, dincilik
kültürüne dayandırıyor, pornoyla yuğuruyor, üste-
lik sıradan bir kimse de değil, Refah'ın anh şanlı
ünlü milletvekili, partide çekirdekten yetişip yük-
selmiş, daha önce Rıze Belediye Başkanı, arka-
daşımız Oral Çalışlar ın yazdığına göre örgütte hi-
tabet dersleri de vermiş...
Şevki Yılmaz'ın söylemi, Refah'ın kadına nasıl
baktığını da belirliyor.
Diyor ki:
- Hanımla birlikte beni kokteyle çağınyorlar, ulan
ben pezevenkmiyim, deyyus muyum?..
•
Vaktiyle Türkiye'de solculuk yayılırken sağın kul-
landığı silah neydi?..
- Solculuk komünistliktir!.. Çal komünistin zili-
ni, şapkanı kapının arkasına as, kadınla yat!.. Ko-
cası bir şey demez...
- Heya mı?..
- Valla, bunlann tümü boynuzlu!.. Sosyalizmde
kadınlarorta malı gibi kullanılıyor.
Köylünün biri böyle konuşan politikacıya demış
ki:
- lyiya, bizim kanlar tahada çalışır, çabuk kara-
nr; sizinkiler daha güzeldir.
O yıllarda merkez sağcılara göre sosyalistlerin
eşleri orta malıydı; bu kez şeriatçılara göre mer-
kez sağcılann kanian orta malı...
Zamanın sağcılardan intikamı bu!..
•
Şevki Yılmaz -çoğu Refahçı gibi- kadına 'ker-
hane ecfeb/yaf/'nın sözlüğüyle yaklaşıyor. Attığı
nutuklar, bayağı porno öyküleri gibi!.. Dınleyicisi-
ni belden aşağıda yakalamaya çalışıyor, kadın öz-
lemi çeken yığınların yasaklarağınadolanmışcin-
sel dürtülerini bilinçaltında uyarıyor.
Erkek egemenliği altındaki kara çarşaflı ordu-
sunun neferi gibi güdülmeye razı olmayan kadın
orospudur...
Başını bağlamadın mı, kadın, benliğindeki kö-
tülüğün itisiyle fahişelik yapar...
Kutsal kitaplarda kadinın ne büyük günah kay-
nağı olduğu yazılı değil mi!..
•
1789 Devrimi'nde kadın haklan yoktu...
Insan haklan vardı.
Peki, ikisi de bir değil mi?..
Hem bir, hem değil.
1789 Devrimi'nin anayurdu Fransa, kadınlann
seçme ve seçilme haklan için 20'nci yüzyıla dek
beklemek zorunda kaldı. Türkiye'de kadın 1934'te
siyasal haklanna kavuşurken, Avrupa'-ntnv
kimi ül-
kesinde bu kapı kilitliydi. " * }
'" '~20ÖÖ yiJınırî eşiğinde turfîiy#deki kadına büyük
bir iş düşüyor; çünkü Islam ülkelerifıde 'çağdaş
demokrasi'nin anahtarı kadının elindedir:
Kadın haklannı şeriat hukuku mu belirler, yok-
sa çağdaş demokrasi hukuku mu?..
Anahtar bu sorudadır.
Bu anahtarla demokrasinin kapısını açmak için
kadınlan -özellikle sol partiler- en ön saflarında
seferber etmekle yükümlüdürler...
Nerede öyle bir sol parti?.. • ;
TARKAN
AYLINm
• ÛMİTSATIN
HER ÇARŞAMBA, BÛTÛN BİR HAFTA! KARKAN