04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Düşünürler Kenti METİN ERKSAN T ürk yönetimi dönemin- de bugünkü Yunanistan devletı başkenti "Ati- na"nın adı. Osmanlı Türkçesi içinde "Medi- net -ül- Hükema"dır. Medinet-ül Hükema "Düşünürler Kenti" demektir. Osmanlı Türkçesin- de Arapça "Medine" sözcüğü "Kent" yine Osmanlı Türkçesinde Arapça "Hüküma rı sözcüğü "düşünürler"dir. Bugün Yunanistan dev leti sınırlan için- de bulunan topraklarda 437 yıl süren Türk yönetimi, çok anlamlı ve duyarlı bir davranışla bir zamanlar, içinde ün- lü düşünürler olan "Sokrates"in (I.Ö. 469-399), Platon'un (t.Ö. 427-347), Aristoteles'in (I.Ö. 384-322). Dioge- nes"in (İ.Ö. 411-324 doğum Sinop- ölüm Atina) ve öbür pek çok düşünü- rün yaşadığı. tarihsel geçmişi çok eş- siz ve çok görkemlı olan Atina kenti- ne bu adı uygun görmüştür. Bu bir Türk yönetimi (Turkokratya) değerbi- lirliği, uygarlığı. kültürii, yüceliği ve inceliğidir. Roma Imparatoru, I. Theodosius (379-395 imparator) döneminde Hiris- tiyan kilisesi, Pagan (putpereslik) ge- leneklerini yoketmek amacı kapsamın- da Atina Olimpiyad o> r unlannı yasak- ladı (393). Bu yıldan sonra Atina'da Olimpiyad oyunlan yapılmadı. Atina Spor Akademisi kapatıldı. Roma-Bi- zans ımparatoru Justinian (527-565 imparator) 529 yılında öğretim ılkele- ri Hıristiyan düşüncesıne ve doğmala- nna uygun olan tstanbul Üniversitesı'- nı kurdu. Aynı yıl bilimsel bilgiler ve din dışı bilimsel düşünceler oluşturan binlerce yıllık ünlü Atina Felsefe Oku- lu'nu kapattı. Düşünürler dış ülkelere sürgüne gönderildi. Okulun tüm mal varlığı Devlet tarafından alındı. Hıris- tiyan Bizans. laik Atina'yı yok etti. Ati- na Felsefe Okulu'nun kapatılışı, dünya düşünce tanhinin en acı yıkımlanndan ve dönüşümlerinden biri oldu. Bu ta- rihten sonra ünlü Atina bir uygarlık merkezi olmaktan çıktı ve önemsiz bir taşra yerleşim yeri olarak yaşamını sür- dürdü. Türk yönetimi başladığı sırada Atina ne yszik ki küçük bir köy olmuş- tu. Atina Türk yönetiminde bulunan, Budapeşte, Belgrat, Bükreş, Sofya, Beyrut, Şam, Halep. Bağdat, Basra, Mekke, Medine, Kudüs, Kahire, tsken- deriye, Libya, Tunus, Cezayir gibi bir kent niteliğinde değildi, Atina'nın bu köy konumuna karşm, Türk yönetimi çok görkemli ve çok önemli bir geçmi- şi olan Atina'ya simgesel bir saygı su- nuşu ve hüzünlü bir özlem deyişi için- de "Medinet-ıU-Hükema'', "'düşünür- ler kenti" adını verdi. Yunanistan devleti, 19. yüzyılın baş- lannda giderek güçsüzleşen Osmanlı devletini parçalamak ve pay etmek amaçlı olarak Rus. lngiliz, Fransız sal- dırganlığı, yayılmacılığı, sömürgecili- ği ve anamalcılığınjn (Kapitalizminin) 3 Şubat 1830'da Londra'da kâğıt üs- tünde oluşturduğu bir devlettir. Yunan ulusçuluğunun önderlerinden ünlü şa- ir ve düşünür Regas'ın (1757-1798) "Rus-tngfliz-FransE" adlı ünlü şiiri bu olgunun geleceği haber veren çok an- lamlı tarihsel bir göstergesidir. Yunan ulusu Yunanistan devletini kurmak için Avrupa devletleriyle savaşmamıştır. Yunan ulusu Avrupalı devletlerin siya- sal ekonomik, askeri amaçlan ve çı- karlan doğrultusunda, "eşit koşullar- da katıbmcı olarak bulunduğu" Türk yönetimine başkaldırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti saldırgan, yayıl- macı, sömürgeci, anamalcı Avrupalı devletlerle devrimci önder büyük Ata- türk'ün komutasında önce askeri, son- ra siyasal, toplumsal, eknomik, kültü- rel meydan savaşlan yaparak kurul- muştur. Türk ulusu 1071'den 1922'ye değin 851 yıl önce Haçhlan oluşturan Latin, Grek, Frank, Germen. Anglo, Sakson, Norman, Nordik, Slav etnik kökenli uluslarla; Anadolu'da ve Bal- kanlar'da, sonra Avrupa içlerinde tüm Avrupalı uluslarla yüzlerce meydan sa- vaşı yapmıştır. Türk ulusu Anadolu'da. Suriye'de, Filistin'de. Balkanlar'da Av- rupa'da saldırgan, yayılmacı. sömür- geci, barbar Haçlı ordulanyla savaşa- rak bu büyük gücü parçalamasaydı, Hı- ristiyan Haçlılar değil ICudüs'ü ve Konstantinopolis'i alinayı ve bu kent- lerde yerleşmeyi başarmayı, Mekke ve Medine gibi islamın kutsal kentlerini de ele geçirir ve buralannı da yerle bir ederlerdi. Bu nedenden ötürü Sünni ve Şii îslamın ve Ortodoks hıristiyanlığın Türk ulusuna gönül borcu olduğu tarih- bilim kapsamında bilimsel bir gerçek- tir. Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cum- huriyeti devletinin kuruluşunda; sal- dırgan, yayılmacı. sömürgeci. anamal- cı Avrupalı devletlerle yapılan meydan savaşlan, kanlar. şehitler, gaziler var- dır. Yunanistan devletinin kuruluşunda Avrupalı devletlerin saldırgan, yayıl- macı. sömürgeci, anamalcı amaçlany- la, işbirliği, ortakJık, kâğıt. kalem ve mürekkep vardır. Yunanistan'ın Türk- lere karşı sürdürdüğü savaşlann içinde yalnız Balkan savaşı Yunan yengisiy- le sonuçlanmıştır. Sırbistan, Bulgaristan. Karadağ gibi bağlaşıklanyla birlikte ve Avrupalı devletlerin yardunıyla Balkan savaşı- nı (1913) başlatan Yunanistan'ın bu sa- vaş sonunda Türkiye karşıtı büyük top- rak kazançlan olmuştur. Megali İdea'nin süreğen (kronik) izleyicisi Gi- ntlıEleutheriosVenizek»s(1864-1936), 19 Ekim 1910'da Yunanis başbakanı olunca şöyle demiştir: u Topraklanmız ild yıl içinde iki katına çıkmalı. Türki- ye karşıtı bir savaşla bunu başaraca- ğız."Balkan savaşı sonunda Türkiye Doğu Trakya dışında Avrupa anakara- sındaki tüm topraklannı, devletin ana yapısını oluşturan Istanbul, Selanik, tz- mir üçgeninin, Av rupa topraklannda- ki nirengisi olan Selanik kentini kay- betmiştir. 25-29 Eylül 1970 tarihinde Anka- ra'da yapılan 7. Türk Tarih Kongre- si'nde Atatürk'ün 1. Dünya Savaşı içinde 14 Temmuz 1918 Pazar günü Fransızca olarak yazdığı anılan bir bil- diri niteliğinde okunmuştur. Ata- türk'ün o gün yazdığı anılannın birbö- lümü şöyledir: "Balkan savaşına gelin- ce_ Bu savaş Türk ordusunun yenil- mesi degildir. Türkiye'deki eski aklın çöküşüdür Türk ordusunun başında bulunan bilgisiz (cahil) komutanlann geri çekilmesidir (ricatidir). bu dönem- de Türkrye'desiyasal yetke olan bilgisiz ve aymaz (gafil) kişilerin tutumu Bal- kan dev letlerinin askeri sonuçlar alma- sına neden olmuştur. Denilebilir ki bu savaş Türkiye için tam bir şaşırtıcıdır (sürprizdir.) Balkan Sa\aşı öncesinde Türk ordusunu savaş konumuna gele- bilmesi için yeterli süresi ve tasansı yok- tur. Balkan savaşı,yalnızca sınırlar bek- leyen 'avant-garde' (öncü) silahlı güç- lerce yapılmıştır. AsıL gerçek, büyük Türk ordusu örgütlendirilememiştir. Öyle anlar olmuştur ki, Türk ulusuna başvurulacagı yerde, tersine küçük si- lahlı büiikler kurmaya çalışmışlardır. Tüm yetkiyleerkte(iktidarda) bulunan bazı kişilerin bilmezliği (cehaleti) nede- niyle, ülkenin en değerli bölümleri, or- dnyu kullanmadan, düşmana terkedil- miştir. Kaldı ki bu ordu çok i>i savaşa- cak güçteydi." Büyük bir asker, büyük bir devlet adamı, büyük bir düşünür, büyük bir tarihbilimci olan Atatürk. Balkan savaşını işte böyle açıklamak- tadır. Çağdaş. uluslararası. global, küre- sel, banşçı, uzlaşmacı bir dünya ancak, akılla, yöntembilimsel düşünceyle. bi- limsel bilgiyle, mantıkla, bilimsel tar- tışmalarla, konuşmalarla ve anlaşma- larla kurulur. Türkler 437 yıl Türk yö- netimi sınırlan içinde bulunan Atina kenti üstünde bir hak savlamamakta- dırlar. IConstantinopolis (Istanbul) üs- tünde kök haklan olduğunu bağırmak- ta ve bu "kent"in Türk oluşuna ağla- maktadırlar. Türk-Yunan ilişkılerini ne bu ağlamalar, ne de 29 mayıslarda da- vul zurna eşliğinde bir sütçü beygiri üstüne büyük Fatîh'in gülünç görünü- münde bindirilmiş biçare fıgüranlar çözümler. Türk-Yunan ilişkilerini çö- zümleyecek sorunlar; Ege Denizi soru- nu, Ege Denizi adalan soranu, Ege De- nizi Karasulan sorunu, Ege Denizi de- niz dibi sınırlan sorunu. Ege Denizi hava sahası smırlan sorunu. Ege deni- zi adacıklar sorunu, Ege denizi adala- nnın Yunanlılar tarafından anlaşmala- ra aykın olarak silahlandınlmalan so- runu, Batı Trakya sorunu, Kıbns soru- nu, Meis adası sorunu, Yunanistan'ın Türkiye'deki aynlıkçı akımlara yardı- mı sorunlannın Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili konuşmalarla çözüm- lenmesidir. Türkiye Cumhuriyeti dev- letinin Avrupa topluluğuna girmesi so- runu Yunanistan tarafından vasilik (ve- sayet) altına alınamaz. Türkiye Cum- huriyeti devleti bu konuda ne Yunanis- tan devletiyle ne de Avrupa Birliği'yle hiç bir konuşma yapamaz. Sorunlar akılla ve dostlukla çözümlenir. Yunanistan, sürekli olarak kendileri- nin Türkiye'nin bir savaşla gözünü ko- kuttuğunu (tehdit ettiğini) söylemekte- dir. Bu yanlış ve eksik bir bilgilendir- medir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Yuna- nistan devleti Ege denizindeki 6 deniz mil olan, karasulanru l metre daha uza- tırsa bu olayı bir savaş nedeni olarak duyurmuştur. Yunanistan devleti bu isteğinden caydığı (vazgeçtiği) an bu savaş ilanı sözü geçerliğini yitirecektir. Savaşı is- teyen Yunanistan'dır. Türkiye, savaş değil, banş istemektedir. Yunanistan'ın başkenti olan "düşünürier kenti" Ati- na'nın görkemli geleneğine uyarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti An- kara'ya anlaşmazlıklar değil, "bilge- likler" söylemesi gerektir. Herkesin Dostu Ekmekçi TALİP APAYDIN er zaman verici. iç- tenli, ken- dini ada- rnış, tanı- dık olsun olmasın başkalanmn işi için koşturur. Çoğunu çö- zümler. Tanımadığı kimse yok. Kırk yıllık dost. Bu- lamadığın bir ilacı bulur. Aylardır alamadığın pasa- portu ne yapar eder alır. Bir eli hep telefondadır. Kimlerle nasıl yakın ilişki ıçındedır. şaşarsın. Insan sıcaklığı yazılanna da yansır. Kendine özgü bir gazete yazarlığı biçemi yaratmıştır. Neyi nerede söyleyeceği belli olmaz. Satır aralarına pat diye yerleştirir. İlhan Selçuk'un deyişi ile "Ankara'da tek başına bir ajans gibi çau- şır." Köyden getirdiği o saf ve özverili kişiliği sonuna kadar korudu Ekmekçi. Yakından tanıyıp da sev- memenin olanağı yoktu. Ufak tefek karşılıklı kır- gınlığımız oldu, ama içim- den hep sevdim onu. De- miri sağlam bir halk çocu- ğuydu. Art niyetsiz, halk- tan ve ezilmişten yana tav- nnı hiç bozmadan sonuna kadar sürdürdü. Asıl özel- liğı içtenli bir tutarlılıktı. Sevimliliği oradan gelirdi. Böyle bir toplumda ve dö- nemde nasıl yetjşır bu in- sanlar ve.nasıl ayakta du; rurlar. Insan şaşar kalır... Kırk yıldır ne çok amla- nmız var! Birlikte yolcu- luklanmu, açık oturumla- ra çıkmalanmız. Tatlı sert tartışmalanmız. Telefon- da kulağıma patlattığı kahkahalan. "UlanyHvaş, kulağımı sagır edeceksjn. 7 " Arkasmdan birbirine ula- dığı zincirleme gülüşleri. Nasıl kızılır bu Ekmek- çi'ye, hiç beceremezdim. Öyle sevimli bir arkadaş- tı. Londra'da Köy Enstitü- leri üstüne bir açık oturu- ma çağnlmıştık. Konuş- , ma,cılar, herkes kendi a^i-, smdan uzun uzun Kq^ Enstitülerini anlattık. İçle- rinde Köy Enstitülü yamız ben vanm. Söz en sonun- da Ekmekçi'ye verildi. "Benimen çokiki konuda- ki yazılarun ilgi çeker" di- ye başladı. "Köy Enstitü- leri ve domuz._" Salonda bir kahkaha koptu. Herkes bana bakıyor. Kendhni do- muz gibi duyumsadım. Ya da izleyicilerin o gözle baktıklannı sandım. Çok kötü bozuldum. Garip ha- reketler yapmışım ki, iz- leyiciler daha çok güldü- ler. Gelirken uçakta öcü- nıü aldım. Yakasınayapı- şıp seni uçaktan aşağı ata- cağım diye tutturdum. Epey itiştik, şakalaştık. Hostes hanım kavga edi- yoruz sanmış. Size birer viski getireyim de sakinle- şin dedi. Ne doyulmaz ge- BBP Yanılgıdan Yanılgıya 2 0 Mayıs 1997 Salı günü TBMM'de yapılmış olan gensoru oylamasında BBP oylamaya katılmayarak tarihsel bir fırsatı kaçırmıştır. Türk milleti dininı sever ve dinine bağlıdır. İslamın vecibelerini yerine getirmek için gayretlidir. Devnni çoktan doldurmuş çağdışı şeriat hükümlerinin günümüz yaşam koşullan ve kültür birikimi içinde uygulamasınm mümkün olmadığını çoktan anlamış, laiklik ve demokrasiye inanmıştır. Ne hazindir ki RP yöneticileri, halen bu gerçeği kasten anlamamakta ısrarhdırlar. Gerçekleri yansıtacak olan bir seçim kanunu ile yüzde 15 oy alabilecekleri bile kuşkuluyken cidden acmacak şartlar içinde ele geçirdikleri iktidan kendi çıkarlan için alabildigine sömürmekten vazgeçmedikleri gibi gerçekleri sürekli çarpıtarak yeterli bilgi birikimine ulaşamamış insanlan yanıltarak kendi taraflanna çekmeye uğraşıyorlar ve halkı alenen düşman kamplara bölmeye çabahyorlar. Belli ki bu insanlar artık mantıkla düşünebilme yeteneklerini kaybetmişler, vatana ve millete karşı düşmanca hislerinin girdabında çırpınmaktadırlar. Sade, sessiz fakat dinini anlamış, milletini ve vatanım seven Müslüman Türk vatandaşı, RP yöneticilerinin gaflet ve dalaletini çok rahat .^.. görebilmiş ve bir zamanlar V- samimi rrislerle ümit bağladığı biı partiden çoktan ümidini kesmiştir. İşte bu noktada modern Türkiye'yi ayak uydurabilen ve Islami kurallarla mantıklı. tatlı ve yumuşak hisler içinde ilişki kurabilmiş olan "Müslüman demokrat" bir parti, laiklik ve demokrasiyi özümsemiş fakat dıru vecibelerini yerine getirmekten özel bir zevk alan ve bundan uhrevi tatmin duyan kesim için iyi bir toplanma odağı olabilirdi. Eğer BBP hisleri yerine mantığı ile düşünebilseydi, diğer partiler .' Ve büyük laik kitleler nezdinde ciddi bir itibar kazanabilirdi. RP'nin kötü bir taklidi olmaktan kurtulur ve modern Islamı temsil etmek üzere ilk adımını en doğru zamanda atmış olabilirdi. Yapamadı. Kendi düşen ağlamaz. BBP şimdi de koalisyonun üçüncü ortağı olmak üzere. Çok pişman olacaksınız. Koray Tarakçıoğlu zilerdi onunla yaptığımız yolculuklar... Köy Enstitüsü'nde oku- mamıştı, ama en candan Köy Enstitülüydü. Biz onu hep öyle saydık. Bil- mediğimiz nice belgeleri, aynntılan bulup çıkardı. Düzinelerle yazı yazdı. Ikide bir telefonu açar, ta- ialdığı bir şeyi sorardı. Çoğu bizün hij.duymadı-. ğımız aynntılardı. O yazı- lan son kitabı 'Öksüz Ya- mahgi'nda topladı. Nasıl buldun diye sordu sık sık. tyi iyi, zaten okuduğum yazılar deyip geçiştirdim. Şimdi pişmanım, keşke imzalayıp verdiği günler- de hakkmda bir yazı yaz- saydım. Ama bu bizim arkadaş- lann kitaplan için yazı yazmak bana hep ters ge- lir. Kendi kitabım hakkın- da yazmak gibi bir duygu- ya kapılmm. Sevgili Ekmekçi yok ar- tık. Dünya biraz daha ek- sildi. Biraz daha tatsızlaş- tı. Kalp merkezinde yoğun bakımda yatarken Halise ile ziyaretine gittik. Oda- sına kimseyi almıyorlardı. Kart yazıp doktorlanndan birine bıraktık. Sonradan - okuyabildi mi kim bilir? ^^ ÇankayaBelediyesi'njr^ ğ 1İ Nisan yemeğındeki bir- likteliğimiz son görüşme- miz oldu. Süzülmüştü. Yüzünde, bakjşlannda an- latılmaz bir hüzün vardı. Yiyemiyor, içemiyordu. Kadehini herkes için kal- dınyor, dudaklanna değ- dirip masaya bırakıyordu. Hoşçakalın der gibiydi. Işini, görevini fazlası ile yapmış bir insan Mustafa Ekmekçi. Güle güle dostum Mus- tafa Ekmekçi... AKŞi 21.05 CANLI ıco$eyr £S CEÇMEK POSTERLER Zülfü LivanelL Bülent Tanla ve rhan Er^m ile Türkiye'de sistemlerinin ne sonuç vereceğini tartışıyor. NTV AKLIN YOLU ÖZEL Pop Caddesi PENCERE Demokrasinin Anahtarı Kadımmızın Elinde... Refah Milletvekili Şevki Yılmaz, çember saka- lına yayılan geniş bir sırıtkanlıkla, en sevdiği söz- cükleri birbiri ardına sıralıyor: - Pezevenkler.. - Kerhaneciler.. - Deyyuslar.. - Orospular.. Sözcükleri rasgele kullanmıyor Yılmaz, dincilik kültürüne dayandırıyor, pornoyla yuğuruyor, üste- lik sıradan bir kimse de değil, Refah'ın anh şanlı ünlü milletvekili, partide çekirdekten yetişip yük- selmiş, daha önce Rıze Belediye Başkanı, arka- daşımız Oral Çalışlar ın yazdığına göre örgütte hi- tabet dersleri de vermiş... Şevki Yılmaz'ın söylemi, Refah'ın kadına nasıl baktığını da belirliyor. Diyor ki: - Hanımla birlikte beni kokteyle çağınyorlar, ulan ben pezevenkmiyim, deyyus muyum?.. • Vaktiyle Türkiye'de solculuk yayılırken sağın kul- landığı silah neydi?.. - Solculuk komünistliktir!.. Çal komünistin zili- ni, şapkanı kapının arkasına as, kadınla yat!.. Ko- cası bir şey demez... - Heya mı?.. - Valla, bunlann tümü boynuzlu!.. Sosyalizmde kadınlarorta malı gibi kullanılıyor. Köylünün biri böyle konuşan politikacıya demış ki: - lyiya, bizim kanlar tahada çalışır, çabuk kara- nr; sizinkiler daha güzeldir. O yıllarda merkez sağcılara göre sosyalistlerin eşleri orta malıydı; bu kez şeriatçılara göre mer- kez sağcılann kanian orta malı... Zamanın sağcılardan intikamı bu!.. • Şevki Yılmaz -çoğu Refahçı gibi- kadına 'ker- hane ecfeb/yaf/'nın sözlüğüyle yaklaşıyor. Attığı nutuklar, bayağı porno öyküleri gibi!.. Dınleyicisi- ni belden aşağıda yakalamaya çalışıyor, kadın öz- lemi çeken yığınların yasaklarağınadolanmışcin- sel dürtülerini bilinçaltında uyarıyor. Erkek egemenliği altındaki kara çarşaflı ordu- sunun neferi gibi güdülmeye razı olmayan kadın orospudur... Başını bağlamadın mı, kadın, benliğindeki kö- tülüğün itisiyle fahişelik yapar... Kutsal kitaplarda kadinın ne büyük günah kay- nağı olduğu yazılı değil mi!.. • 1789 Devrimi'nde kadın haklan yoktu... Insan haklan vardı. Peki, ikisi de bir değil mi?.. Hem bir, hem değil. 1789 Devrimi'nin anayurdu Fransa, kadınlann seçme ve seçilme haklan için 20'nci yüzyıla dek beklemek zorunda kaldı. Türkiye'de kadın 1934'te siyasal haklanna kavuşurken, Avrupa'-ntnv kimi ül- kesinde bu kapı kilitliydi. " * } '" '~20ÖÖ yiJınırî eşiğinde turfîiy#deki kadına büyük bir iş düşüyor; çünkü Islam ülkelerifıde 'çağdaş demokrasi'nin anahtarı kadının elindedir: Kadın haklannı şeriat hukuku mu belirler, yok- sa çağdaş demokrasi hukuku mu?.. Anahtar bu sorudadır. Bu anahtarla demokrasinin kapısını açmak için kadınlan -özellikle sol partiler- en ön saflarında seferber etmekle yükümlüdürler... Nerede öyle bir sol parti?.. • ; TARKAN AYLINm • ÛMİTSATIN HER ÇARŞAMBA, BÛTÛN BİR HAFTA! KARKAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle