14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER 'Ne korkuluk ne ağa, isteğimiz yargı bağımsızlığı' Pnof. Dr. AHMET KILIÇOĞLU A ÜHF öğretim üyesi A nayasanın 159. madde- avukatlık yapnuş. Bakan olunca elindekı siyle getirilen Adalet Ba- dosyalanm başka avukatlara bırakmıştır. kanının Hüdm \e Savo Avukatlıktan bakanlığa yükselen Saym Ka- lar Yüksek Kurulu'nun z a n ' Şİmdiodavalarabakan hâkım ve sav- d nayasanın 159. madde- siyle getirilen Adalet Ba- kanının Hâkim ve Savo lar Yüksek Kurulu'nun doğal (tabiı) başkanı, -müsteşann ise kurulun doğal üyesi olduğuna ilışkın hükmün mi- marlan, herhalde günün birinde Refah Par- tisı'nin ıktidar ve bu Şevket Kazan ın da adalet bakanı olacağını hiç düşünmedikle- ri için ülkeye ne denlı büyük zarar verdik- lenni fark etmişlerdir. Şevket Kazan'ın bu makama getirildiğinde ayağının tozuyla ha- zıriadığı "sürgün kararnamesi" ve ilk ic- raatlannın, gelecekte neler yapacağının ha- bercisi olduğunu, yine bu sütunlarda yaz- mıştım. Sayın Kazan bugüne kadar yaptık- lanyla beni utandırmadı(!) ve endişeleri- min ne denlı haklı olduğunu ortaya koydu. Sayın Kazan'ın farkb konumu: Sayın Kazan'ın öncekı bakanlardan farklı bir ko- numu vardır. Sayın Kazan, Sıvas'ta otuz beş masum ve ılerici insanı katleden şeri- atçılann avukatlığını üstlenmişti Şımdı Sa- yın Kazan, suçsuz olduğunu savunduğu ve beraatlerinı istedıği bu sanıklann davalan- na bakan hâkim ve savcılann uzerinde tek ve mutlak söz sahibi olan bir kurulun tek yetkili ve etkın başkanı konumundadır. Sayın Kazan, sadece bu davada değil, bakan oluncaya kadar birçok davalarda cılann da bağlı bulunduğu kurulun başka- Bu özel konumu dışında. Sayın Kazan, bütün Türk toplumunun yakından izlediği Şevki Yılmaz, H. Hüseyin Ceylan gibi cum- huriyet, laiklik, Atatürk ve ilkelerine düş- manlıklannı her vesile ile dile getırenlerin; Islami teröristlerin resimleri altında Beldr Yıldız gibi; şenatın, buna karşı çıkanlara zorla kabul ettirileceğini ifade edebilenle- rin; Atatürk'ü ve devrimlerini anmaya ar- tık tahammülü kalmadığını, buna karşı kin duyduklannı, bunu içlerinden asla atma- yacaklannı savunanlann partisinde aynı saflarda yer almaktadır. Yasalanmız karşısında suç teşkil eden bu eylemlerin faıllenyle aynı partide bulu- nan bır bakan, bu suçlan yargılamakla gö- revli hâkim ve savcılann bağlı bulunduğu kurulun başkanı konumundadır. Bu ey- lemleri hukuk dışı bulup cezalandıracak olan hâkim ve savcılar karşısında bu eylem- lerin sahipleriyle aynı partınin görüşlennı paylaşan bir bakanın, tarafsız kalacağını düşünmek, iyi niyeti aşan bir saflık olabi- lir. Bakanın kararnameleri: Bakanın göre- ve geldıği günden bugüne, kendi emrinde- ki personellere hazırlatıp, kurul üyelerine ımzalattığı kararnamelerde, bakana ve par- tiye yakın kişilerin korunup kollandığı; dü- rüst, tarafsız. yargı bağımsızlığı ve yargıç onurundan ödün vermeyenlerin, Refah Par- tisi mensuplarının koltuğuna sığınmayan- lann ise cezalandınldığını, başta yargı çev- relen olmak üzere bütün Türk kamuoyu ib- retle izlemektedir. Atatürk'ün portresini resmi makamından ındirenler hakkında da- va açan ve yasayı uygulayan; Aczmendi ta- rikatı hakkında kapatma karan ve mallan- na elkoyma karan veren yargıçlar, önceki iktidardöneminde çağdaş yasalann yaranl- masında özgün çahşmalar yapan bakanlık bürokratlan, tek tek sürgün ve ceza karar- namelenyle harcanmakta; buna karşın Re- fah'a ve bakana yakın kışıler hak etmedik- leri yerlere getirilmektedir. Bakanın kurul üzerindeki bu tahakkümüne isyan eden ku- rul üyeleri "Bakanın emir ve dtrektifleri yö- nünde hazırlamp önüne konulan kararna- meleri'' ımza etmeyi artık yargıçlık onuru- na yedıremeyip "yeter arhk" diyerek ku- rul üyeliğinden istıfa etmektedir. Bu istıfa- nın arkasmdan Saym bakanın "Üzerinde lark bir otunım yaparak haarladığınr id- dıa ettiği ertelenen kararnameden ise kurul üyesinin istifa gerekçelerinden biri olan "Bir kurul üyesinin eşinin ısraria Danıştay üyeliğine seçümesi" karan ve dolayısıyla bu kararnamenın hangı pazarlıklann ürü- nü olduğu ortaya çıkabilmektedir. Yargıya gözdağı: Ülkemizde siyasilerin yarattıklan yolsuzluklar, kanunsuzluklar, cumhuriyeti, laikliğı, Atatürk devrimlerini çağdaş kurumlan yıkma eylemleri karşı- sında, ıktidar mensuplan ve bızzat adalet bakanının kendisi, yargıyı ne hale getirdik- lerini bile bile "Suçlulann adalete teslim edildiğinden,Türkyargısının bunlara gere- ken dersP \ ereceğinden söz etmektedirler. Ne yazık kı aynı bakan "Şeriaü Türk insa- nına zorla enjekte edip kabul ettireceguu" söyleyebilen sanığı, cezaevinde ziyaret edip yüzlerce mahkûm arasında sadece bu sanığa. insani görev adı altında "geçmişol- sun" dıleğinde bulunabilmekte ve bu kişi- yı yargılayacaklara ve cezaevi yönetimine gözdağı verebilmektedir. Türk yargısının ıçine düşürüldüğü bu du- rumda, artık bu tür kanansuzluklara ders verecek güçte olduğunu kabul etmek artık mümkün değildır. Türkiye Cumhuriyetfni yıkma kararlılığında olan karanhk güçlen Refah Partisi'nin iktidar ve yargının Ada- let Bakanlığı'na bağımlı hak gelmesinden büyük bir cesaret almışla rdır. Bugün Refah Partisi ve mensuplanyla ilgili davalarda yar- gıç ve savcılarunız, tarafsız karar vermek- te büyük bir gelecek endişesi yaşamakta- dıriar. Zira tarafsız karar verenler, bunlar için kötü örnekler oluşturmaktadır. Ne bostan korkuhığu ne bostan ağahğı: Bütün bu gelışmelen izleyip, tehlıkeyı tes- pit eden Türk Silahlı Kuvvetleri, bu karan- hk güçleri ve eylem planlannı "Cumhuri- yeti korumaklayükümlü" yargı mensupla- nna anlatma ve onlan aydınlatma toplantı- lan yapma zorunda kalmıştır. Sıyası iktı- dardan ve özellikle Adalet Bakanı'ndan beklenen bu tür toplantılan desteklemek ıken sayın bakan, bu toplantılara katılacak olan yargı mensuplan hakkında soruştur- ma açacağım beyan edebılmektedir. Sayın bakan, yargı mensuplannı bu konuda teh- dit ederken "bostan korkDİuğu" olmadığı gerekçesiyle kendisinı savumaya kalkabil- mektedir. Yargıyı bostana benzeten bakan, herhal- de bu söylemiylebu bostandakorkuluk de- ğil de "bostan ağasT olduğunu ifade et- mek istemiştir. Türkıye Cumhunyetf nde Adalet Bakanlığı gibi bir makama yükse- lebilmış ve Atatürk'ün "Cumhuriyetin yaptmmı (müeyyidesi)olacağuıı*" belirttıği hukuk fakültesinden mezun olmuş Sayın Kazan, demokratik hukuk devletlerinde, yargının ne korkuluğa ne de ağaya yer ol- madığını bilmekle yükümlüdür. Yargı bir bostan ise Sayın Kazan'a bu bostanda ne korkuluk, ne de ağa olarak yer yoktur. Ken- dilerinden beklenen yargı uzerinde ne kor- kuluk, ne de ağalıktır. Türk yargısının Sa- yın Kazan'dan beklentisi, muhalefetteyken savunduklan yargı bağımsızlığı görüşleri- ni anımsayıp, daha fazla zarar vermeden bu bostandan ellerinı çekmesidir. ARADABİR AYDEN ÇUKUROVA • ••Atila Ergür'e Saygı Yığınlarca insanın gönlünde taht kurmuş bilge insan Atila Ergür, ne yazık ki artık yok. O, Nâzım Hikmet Kültür ye Sanat Vakfı, özgür- lük ye Dayanışma Partisi, Öğretim Üyeleri Derne- ği, Öğretim Elemanlan Sendikası, Çağdaş Yaşa- mı Destekleme Derneği, Görsel Sanatlar Vakfı, Tekstil Tasarımcılan Derneği başta olmak üzere 20'ye yakın dernek ve vakfın kurucu üyesi ve yö- neticisi olmuş; 200'e yakın demokratik kitle ör- gütünü bir araya getirenlerin başında yer almış, Ulusal Sanat Kurulu üyesi. O, "özerk, demokratik, paylaşımcı, üretken, yaratıcı üniversite" savaşımının vazgeçilmez ön- derlerinden... 12 Eylül'de içeri alınmış... Yıllarca "Sanatın dili, dini, ırkı, rütbesi o/maz"ın savaşı- mını verip sanatta unvanlara karşı çıkmış... Her dönemin insanlarına doçentlik ve profesörlük bakkaldan peynir ekmek gibi dağrtırken, son ay- larda "Koynumda yılan beslemişim" dediği asis- tanları yeniyetme profesör olurken, inadına YÖK'ü mahkemeye verip Yargrtay karan ile do- çentlik unvanını yıllarca sonra da olsa alabilen, profesörlüğü demlenmeye btrakılmış, akademik yaşamda kimseye yaltaklanmadan var olunabi- leceğini kanıtlayıpdostlanna, meslektaşlannadi- renç ve umut veren insan. O, resimden fotoğraf ve vitraya kadar sanatın birçok dalında oya işler gibi üretkenliğini kanıtla- mış... Birçok bilimsel sempozyumda bildirileri al- kışlarla ödüllendirilmiş... Gazete ve dergilerde sa- nat ve eleştiri yazılarının yanında güncel makale- leri ve mesleksel yazılarıylatanınmış... Türkiye'de benzeri olmayan folklordan ipliğe, ipliğin tekno- lojisinden dokumaya, tasanmdan estetik yaratı- ya kadar geniş kapsamh "Tekstil Terimleri Söz- lüğü"ne 20 yıla yakın zaman vermiş... Özellikle kuramsal sanat ve eleştirileri ile açıkoturumlann (panellerin) aranılan insanı. O, Türk yazın tarihine, gazeteciliğine, resmine, sinema ve tiyatrosuna damga vurmuş aydınların yakın dostu, çarşamba ve cuma rakılannın ara- nılan insanı. O, Cumhuriyet gazetesini okuyanlann katledil- diği dönemde yeleğinin cebindeki Cumhuriyet'i kendine rozet yapan adam. O, çevresindeki tüm insanlara ayınm yapmak- sızın yüreğindeki tüm sevgiyi veren.. dostluğu, in- sanlığı, aydınlığı, paylaşımcılığı, üretkenliğiyleyo- lumuzu aydınlatan... Ulu Doğa haddimizi bildirdi. Bu çağın insanı ol- madığını, onun bize bir beden bol geldiğini kanrt- lamak için, "Bu kadaryaşamı, elinize deyüzünü- ze de çok" diyerek bizlerden aldı onu. Evet, hak etmediğimiz şeyleri sahiplenmeye hakkımız ola- mazdı. Nefreti bizeydi Doğa'nın. Çünkü bazıları- mız, ona son yolculuğunda gereken ilgiyi göster- memiştik! Çünkü bazılarımız, 6 Şubat 1997'deki ameliya- tı sonrası 19 Şubat 1997'de alınıp Amerika'daki Kanser Hastanesi'ne fakslanan patolojik rapo- run 5 Mart 1997'de karşı-faks olarak gelen ve içe- riği "Son tahliller ve uygulanan tedavi, iiaç bilgi- lerini fakslayınız; raporlar elimize ulaştığı an ölümcül hastalığın son seyri için gerekli proses- leri verebilihz" olan beklenti için ne yapmıştı? Is- tenen rapor 3.6.1997'de alınabildi... Atila yoğun bakımda.. ölüme5var.. 8 Haziran 1997: Acı son!.. Ne var ki bazılanmız.. Atila'nın nefreti üzerimizde olanlar, son günlerde o acılar içinde kıvranırken çalışmış olduğu kurumun içerisinde onun oy hak- kını, ders ücretini gasp etmiştik. Kurumsal ve ki- şisel prim toplamak adına onun cenaze törenini bile konuşmalanmızla kullanıp "Gereken ne ise yapıldı! r n\n peşine düşmüştük. "Dur" diyelim artık buna. Vicdanımızı önümü- ze koyup saygı duyalım ona ve ulu Doğa'ya... "Bundan sonra neyapabiliriz?" Bunu konuşahm. Makalelerini, eleştirilerini, ders notlarını, sözlüğü- nü kitaplaştıralım. Resimlerini ve fotoğraflannı son kez sergileyip kataloglaştıralım. Onlardır bi- ricik kalıtı (mirası) Ergür'ün bize. "Ne mutlu bizlere Atila'nın dostu olduk" diye- lim... 107.0 BARIŞ RADYO • Konusunda en az 2 yıl deneyimli. • Ekip kurabilecek. • Reklam sorumlusu Tel: (0212) 644 17 28 BLAN 1997/VasiTay. Halen Bağdat Cad. 240/10 Göztepe / Kadıköy adresınde bulunan mahcur Abdülkerim Yurtsever ve- sayet altına alınmış ve ken- dısine yine aynı adreste ika- met eden eşı Necla Yurtse- ver vasi olarak tayin edil- miştır. Basın: 26510 KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT| DUYURU T.C. MİLLİ EĞİTIM BAKANLIĞI ÖZEL BEYLERBEYİ MUZİK KURSU 1997-1998 ÖĞRETİM YILI DERS ÜCRETLERİ DERS SAYISI 32 DERS 1 SAAT ÜCRETİ 4.000.000.-TI. TOPLAM UCRET 128.000.000.-TL NOT Toplam ücrete K D V dahildir. Adr«s Yalıboyu Cad. No- 37 Beylerbeyi - tstanbul Tel (0216)32179 83-318 52 78 O SALIVAZAN W0LrS*IM •OHCHOT OVUNLA;TIR*NVONET£N Murr&TA A V K M A H ZO-1T HA2İRAM I**T SAAT 1 U O YER ZAJtİTİ ÇÜKURLJÇCŞME SK 13A BCYO&.U BİLETLER V U n M M U , ÇA*«I MAİAZİUJUII VE ZAÜft-DC S.SOKAkyifliı , r i i Galeri Atölyeyrfi ilanlarınız 11 l •; İçin: '.; 293 89 78 l (3 hat) Resim Etkinlikleri Başlıyor Arrrrtık! . • , t L T ^ ^ Çocuklar, Akbank Yaz Resim > ^ v Etkinlikleri başlıyor. Artık. doya •<*• doya resim yapacaksınız. Hem * ' resimleriniz sergilenecek. hem de katıkm belgesi alacaksınız. Tüm etkinlikier, birbirinden değerli ressamlar tarafından yönlendirilecek. Geleceğin ressamlarını bekliyoruz. Eğitmen/Ressamlar: Bema Erkün, Can Sladen, Hiılya Botasun, Gonca Sezer. L'nay Kızıltan, Fuat Acaroğlu .\asıl Katılacakstnız? 23-27 Haziran 199 7 günleri arasında 1 fotografınız, sizın ve velinizin nüfus cuzdanlannın fotokopısı ile Sakıp Sabancı lisesi Yıkbz adresine, 11 00-16.00 saatleri arasında başvurabilırsınız Aynntılı bılgi için (0212) 22" 46 10 numaralı telefonu aravabilirsiniz. Akbank 1997 Yaz Resim Etkinlikleri 30 Haziran - 19Ağustos 1997 '' : *~* Gruplar A (6-8 yaş) Sabah B C6-8 yaş) Ögle C (9-12 yaş) Sabah D {9-12 yaş) Öğle E Q3-16 yaş) Sabah F (13-16 yaş) Ögle Saat * Mtö.30 - 12.30 Ş.OO - 16.00 10.30 - 13M 14.00 - 1630 10.30 - 13.00 14.00 - 16.30 Etkinükler. pazartesı ve saiı gunlen duzenlenecektır. AKBANKÇ o c u k l a r ı n d a s e v d i ğ i b a n k a *£•• PENCERE Geni Zekâlı Takımı... Entel, Atatürk'e düşman!.. Diyor ki: "Mustafa Kemal demokrat değildi; olsaydı Tür- kiye'de demokrasiyi kurardı." Tam geri zekâlılık!.. Çok partili rejim, Atatürk'ün yakın arkadaşı ve yddaşı Ismet Paşa'nın kararıyla 1946'da başla- dı. 1997'deyiz. Yarım yüzyıldan bu yana demok- rasiye geçemeyen Türkiye'de, Mustafa Kemal'i 1923 yılında demokrasiyi kuramadı diye suçla- mak, ancak geri zekâlının marifetidir. Bu konuda şeriatçı ve Kürtçü, enteli kafakola almışlar; işbirli- ği yapıyorlar. 1923'te Türkiye'nin durumu neydi?.. • Osmanlı Imparatorluğu'nun nüfusu 1844'te - Mısır, Tunus, Eflak, Buğdan ile biriikte- 36.5 mil- yondu. Kuşkusuz bu sayı aşağı yukan bir hesap- la bulunmuştu. 1927'de yapılan sayımla Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfusu saptandı: 13.6 milyon. Birinci Dünya Savaşı ardından ülkede yaşayan Hıristiyanlar 'zoraki göç'e başlamışlardı; Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 'mübadele' gerçek- leşti; Anadolu boşaldı. Avrupa'nın durumu neydi?.. Bizim 20'nci yüzyılda yaşadığımız nüfus patla- masını Avrupa 19'uncu yüzyılda yaşadı; deniza- şın ülkelere göçe karşın, Avrupa'nın nüfusu, 1800 yılında 187 milyondan 1910'da 447.5 milyona tır- mandı. Bu dönemde Ingiltere'de yaşayanlar 9.2 milyondan 26.1'e, Almanya'da 24.6 milyondan 64.9'açıktı; 1930'da Romanya nüfusu, Türkiye'yi geride bırakıyordu. 1927'de -savaşlardaki kayıplar nedeniyle- Tür- kiye'de 1000 kadına 927 erkek düşüyordu; üreti- ci kuşaklar kınlıp gitmişlerdi; 10 bini aşkın nüfus- lu yerieşim yerlerinde oturanların oranı, ancak nü- fusun yüzde 16.3'üne ulaşıyordu; 100 bini aşkın nüfuslu iki kent vardı: Istanbul ve Izmir... 1927 sayımına göre Türkiye'de -eski yazıyla- okuma yazma bilen 1.1 milyon kişi vardı. Ya milli gelir?.. Ulusal gelir (milli hasıla) 1923'te toplam 1 milyar 78 milyon TL idi. Kişi başına 83 Türk Lirası!.. O günkü döviz fiyatlanna göre 46 Amerikan do- lan, 83 TL idi. Yine 1927 sayımına göre çalışan nüfusun yüz- de 78.2'si rençberdi; genellikle küçük işletmeler- de ilkel karasabanla üretim yapılıyor, köylü, Os- manlı'dan kalan 'âşarvergisi' altında eziliyordu. Bu vergi ürünle ödenirdi. Âşarı toplama işi, çoğunluk- la 'eşraf'tan olan 'mültezim'tere bırakılmıştı. Yak- laşık yüzde 80'i tarımla uğraşan 1920'lerfürkiye- si'nde kıyı bölgeler için dışardan buğday satın alı- nıyordu. Sanayi ise 'yok' denecek ölçüdeydi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 'para teda- vülünü düzenleyecek bir Merkez Bankası' bile yoktu. 1924'te toplam devlet gelirleri 153 milyon- du ki bunun 27.5 milyonluk bölümü âşardan sağ- lanmıştı. Bu ortaçağ vergisi 1925'te kaldınldı, 'mül- tezim' düzenine son verildi. . 2000'e 2.5 yıl var. ' ' "; • 21'inci yüzyılın eşiğine ve 3'üncü binyılın kapı- sına vardık; ama bugün bile demokrasiden uzak- ta yaşayan Türkiye'de 'entel-Kürtçü-şeriatçı' ta- kımı, "Demokrasiyi kurmadı" diye Atatürk'ü suç- luyorlar. 1923'te, ancak 1 milyon okur yazarı bulunan 13 milyonluk sanayisiz tarım toplumunda Atatürk, âşar vergisiyle mültezim üzerine mi çağdaş de- mokrasiyi kuracaktı?.. Bu soruya 'evet' diyenleri akıl hastanesine yollamak gerekir. Mustafa Kemal 1923'te çok partili demokrasiyi kuramazdı; ama 'milli demokratik devrimi' yapa- bilirdi... VeyaptıL BUYUK UYDU ANTENİ FIRSATI! Şimdi CINE5'e üye olanlar uydu anten setinden 10.000.000 TL indirim alacaklar. Bu fırsat kaçmaz! Hem CINE5'e üye olun. hem de tüm kanalları pırıl pırıl seyredin. DECODERLER BOSCH BAYİİLERİNDE VE CINE5 SATIŞ STANDLARINDA... HEMEN ÜYE OLUN : (0212) 225 55 55 İŞTANBUL4.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANENTEBLİGAr DosyaNo: 1996/7919 Borçlu: 1 - Mustafa Acar: Tatlıçeşme Sok. No: 10/6 Bostancı Koç Tüketici Finans AŞ tarafından (62.795.728) li- ranın tahsili hakkında aley- hinize ikame olunan ilam- sız icra takibinde: Yukanda belirtilen adre- sınize çıkanlan 7 günlûk ödeme emri bilatebliğ geri çevrilmiş, zabıtaca dahi ad- resinizin tespiti kabil olma- dığından kanuni süreye (20) gün daha ilave edılerek ila- nen tebliğine karar veril- miştir. Işbu ilanın gazete ile neş- ri tarihinden itibaren (27) gün içinde borcu takip mas- raflannı ödemeniz, borcun tamamına veya bır kısmına veya alacaklının takıbat ic- rası hakkına daır bır ıtirazı- nız varsa, senet altındaki imza size ait değilse yine bu süre içinde aynca ve açıkça bildirmeniz. aksi takdirde merci önünde yapılacak du- ruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itira- zınızın muvakkaten kaldın- lacağı, senet veya borca iti- razınızı yazılı veya sözlü olarak icra dairesıne bu süre içinde bıldirmediğıniz tak- dirde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmanız, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beya- nında bulunmaz veya haki- kate aykırı beyanda bulu- nursanız hapisle cezalandı- nlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edılmezse cebri icraya devam edileceği, itiraz ettiğiniz takdirde itırazla birlikte tebliğ pulunu da vermenız, aksi halde itiraz etmemiş sayılacağınız hususu 7 gün- lük ödeme emri tebliğ yerine, kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 23.05.1997 Basın: 26311
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle