Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
'Ne korkuluk ne ağa, isteğimiz yargı bağımsızlığı'
Pnof. Dr. AHMET KILIÇOĞLU A ÜHF öğretim üyesi
A
nayasanın 159. madde- avukatlık yapnuş. Bakan olunca elindekı
siyle getirilen Adalet Ba- dosyalanm başka avukatlara bırakmıştır.
kanının Hüdm \e Savo Avukatlıktan bakanlığa yükselen Saym Ka-
lar Yüksek Kurulu'nun
z a n
' Şİmdiodavalarabakan hâkım ve sav-
d
nayasanın 159. madde-
siyle getirilen Adalet Ba-
kanının Hâkim ve Savo
lar Yüksek Kurulu'nun
doğal (tabiı) başkanı,
-müsteşann ise kurulun
doğal üyesi olduğuna ilışkın hükmün mi-
marlan, herhalde günün birinde Refah Par-
tisı'nin ıktidar ve bu Şevket Kazan ın da
adalet bakanı olacağını hiç düşünmedikle-
ri için ülkeye ne denlı büyük zarar verdik-
lenni fark etmişlerdir. Şevket Kazan'ın bu
makama getirildiğinde ayağının tozuyla ha-
zıriadığı "sürgün kararnamesi" ve ilk ic-
raatlannın, gelecekte neler yapacağının ha-
bercisi olduğunu, yine bu sütunlarda yaz-
mıştım. Sayın Kazan bugüne kadar yaptık-
lanyla beni utandırmadı(!) ve endişeleri-
min ne denlı haklı olduğunu ortaya koydu.
Sayın Kazan'ın farkb konumu: Sayın
Kazan'ın öncekı bakanlardan farklı bir ko-
numu vardır. Sayın Kazan, Sıvas'ta otuz
beş masum ve ılerici insanı katleden şeri-
atçılann avukatlığını üstlenmişti Şımdı Sa-
yın Kazan, suçsuz olduğunu savunduğu ve
beraatlerinı istedıği bu sanıklann davalan-
na bakan hâkim ve savcılann uzerinde tek
ve mutlak söz sahibi olan bir kurulun tek
yetkili ve etkın başkanı konumundadır.
Sayın Kazan, sadece bu davada değil,
bakan oluncaya kadar birçok davalarda
cılann da bağlı bulunduğu kurulun başka-
Bu özel konumu dışında. Sayın Kazan,
bütün Türk toplumunun yakından izlediği
Şevki Yılmaz, H. Hüseyin Ceylan gibi cum-
huriyet, laiklik, Atatürk ve ilkelerine düş-
manlıklannı her vesile ile dile getırenlerin;
Islami teröristlerin resimleri altında Beldr
Yıldız gibi; şenatın, buna karşı çıkanlara
zorla kabul ettirileceğini ifade edebilenle-
rin; Atatürk'ü ve devrimlerini anmaya ar-
tık tahammülü kalmadığını, buna karşı kin
duyduklannı, bunu içlerinden asla atma-
yacaklannı savunanlann partisinde aynı
saflarda yer almaktadır.
Yasalanmız karşısında suç teşkil eden
bu eylemlerin faıllenyle aynı partide bulu-
nan bır bakan, bu suçlan yargılamakla gö-
revli hâkim ve savcılann bağlı bulunduğu
kurulun başkanı konumundadır. Bu ey-
lemleri hukuk dışı bulup cezalandıracak
olan hâkim ve savcılar karşısında bu eylem-
lerin sahipleriyle aynı partınin görüşlennı
paylaşan bir bakanın, tarafsız kalacağını
düşünmek, iyi niyeti aşan bir saflık olabi-
lir.
Bakanın kararnameleri: Bakanın göre-
ve geldıği günden bugüne, kendi emrinde-
ki personellere hazırlatıp, kurul üyelerine
ımzalattığı kararnamelerde, bakana ve par-
tiye yakın kişilerin korunup kollandığı; dü-
rüst, tarafsız. yargı bağımsızlığı ve yargıç
onurundan ödün vermeyenlerin, Refah Par-
tisi mensuplarının koltuğuna sığınmayan-
lann ise cezalandınldığını, başta yargı çev-
relen olmak üzere bütün Türk kamuoyu ib-
retle izlemektedir. Atatürk'ün portresini
resmi makamından ındirenler hakkında da-
va açan ve yasayı uygulayan; Aczmendi ta-
rikatı hakkında kapatma karan ve mallan-
na elkoyma karan veren yargıçlar, önceki
iktidardöneminde çağdaş yasalann yaranl-
masında özgün çahşmalar yapan bakanlık
bürokratlan, tek tek sürgün ve ceza karar-
namelenyle harcanmakta; buna karşın Re-
fah'a ve bakana yakın kışıler hak etmedik-
leri yerlere getirilmektedir. Bakanın kurul
üzerindeki bu tahakkümüne isyan eden ku-
rul üyeleri "Bakanın emir ve dtrektifleri yö-
nünde hazırlamp önüne konulan kararna-
meleri'' ımza etmeyi artık yargıçlık onuru-
na yedıremeyip "yeter arhk" diyerek ku-
rul üyeliğinden istıfa etmektedir. Bu istıfa-
nın arkasmdan Saym bakanın "Üzerinde
lark bir otunım yaparak haarladığınr id-
dıa ettiği ertelenen kararnameden ise kurul
üyesinin istifa gerekçelerinden biri olan
"Bir kurul üyesinin eşinin ısraria Danıştay
üyeliğine seçümesi" karan ve dolayısıyla
bu kararnamenın hangı pazarlıklann ürü-
nü olduğu ortaya çıkabilmektedir.
Yargıya gözdağı: Ülkemizde siyasilerin
yarattıklan yolsuzluklar, kanunsuzluklar,
cumhuriyeti, laikliğı, Atatürk devrimlerini
çağdaş kurumlan yıkma eylemleri karşı-
sında, ıktidar mensuplan ve bızzat adalet
bakanının kendisi, yargıyı ne hale getirdik-
lerini bile bile "Suçlulann adalete teslim
edildiğinden,Türkyargısının bunlara gere-
ken dersP \ ereceğinden söz etmektedirler.
Ne yazık kı aynı bakan "Şeriaü Türk insa-
nına zorla enjekte edip kabul ettireceguu"
söyleyebilen sanığı, cezaevinde ziyaret
edip yüzlerce mahkûm arasında sadece bu
sanığa. insani görev adı altında "geçmişol-
sun" dıleğinde bulunabilmekte ve bu kişi-
yı yargılayacaklara ve cezaevi yönetimine
gözdağı verebilmektedir.
Türk yargısının ıçine düşürüldüğü bu du-
rumda, artık bu tür kanansuzluklara ders
verecek güçte olduğunu kabul etmek artık
mümkün değildır. Türkiye Cumhuriyetfni
yıkma kararlılığında olan karanhk güçlen
Refah Partisi'nin iktidar ve yargının Ada-
let Bakanlığı'na bağımlı hak gelmesinden
büyük bir cesaret almışla rdır. Bugün Refah
Partisi ve mensuplanyla ilgili davalarda yar-
gıç ve savcılarunız, tarafsız karar vermek-
te büyük bir gelecek endişesi yaşamakta-
dıriar. Zira tarafsız karar verenler, bunlar
için kötü örnekler oluşturmaktadır.
Ne bostan korkuhığu ne bostan ağahğı:
Bütün bu gelışmelen izleyip, tehlıkeyı tes-
pit eden Türk Silahlı Kuvvetleri, bu karan-
hk güçleri ve eylem planlannı "Cumhuri-
yeti korumaklayükümlü" yargı mensupla-
nna anlatma ve onlan aydınlatma toplantı-
lan yapma zorunda kalmıştır. Sıyası iktı-
dardan ve özellikle Adalet Bakanı'ndan
beklenen bu tür toplantılan desteklemek
ıken sayın bakan, bu toplantılara katılacak
olan yargı mensuplan hakkında soruştur-
ma açacağım beyan edebılmektedir. Sayın
bakan, yargı mensuplannı bu konuda teh-
dit ederken "bostan korkDİuğu" olmadığı
gerekçesiyle kendisinı savumaya kalkabil-
mektedir.
Yargıyı bostana benzeten bakan, herhal-
de bu söylemiylebu bostandakorkuluk de-
ğil de "bostan ağasT olduğunu ifade et-
mek istemiştir. Türkıye Cumhunyetf nde
Adalet Bakanlığı gibi bir makama yükse-
lebilmış ve Atatürk'ün "Cumhuriyetin
yaptmmı (müeyyidesi)olacağuıı*" belirttıği
hukuk fakültesinden mezun olmuş Sayın
Kazan, demokratik hukuk devletlerinde,
yargının ne korkuluğa ne de ağaya yer ol-
madığını bilmekle yükümlüdür. Yargı bir
bostan ise Sayın Kazan'a bu bostanda ne
korkuluk, ne de ağa olarak yer yoktur. Ken-
dilerinden beklenen yargı uzerinde ne kor-
kuluk, ne de ağalıktır. Türk yargısının Sa-
yın Kazan'dan beklentisi, muhalefetteyken
savunduklan yargı bağımsızlığı görüşleri-
ni anımsayıp, daha fazla zarar vermeden bu
bostandan ellerinı çekmesidir.
ARADABİR
AYDEN ÇUKUROVA
• ••Atila Ergür'e Saygı
Yığınlarca insanın gönlünde taht kurmuş bilge
insan Atila Ergür, ne yazık ki artık yok.
O, Nâzım Hikmet Kültür ye Sanat Vakfı, özgür-
lük ye Dayanışma Partisi, Öğretim Üyeleri Derne-
ği, Öğretim Elemanlan Sendikası, Çağdaş Yaşa-
mı Destekleme Derneği, Görsel Sanatlar Vakfı,
Tekstil Tasarımcılan Derneği başta olmak üzere
20'ye yakın dernek ve vakfın kurucu üyesi ve yö-
neticisi olmuş; 200'e yakın demokratik kitle ör-
gütünü bir araya getirenlerin başında yer almış,
Ulusal Sanat Kurulu üyesi.
O, "özerk, demokratik, paylaşımcı, üretken,
yaratıcı üniversite" savaşımının vazgeçilmez ön-
derlerinden... 12 Eylül'de içeri alınmış... Yıllarca
"Sanatın dili, dini, ırkı, rütbesi o/maz"ın savaşı-
mını verip sanatta unvanlara karşı çıkmış... Her
dönemin insanlarına doçentlik ve profesörlük
bakkaldan peynir ekmek gibi dağrtırken, son ay-
larda "Koynumda yılan beslemişim" dediği asis-
tanları yeniyetme profesör olurken, inadına
YÖK'ü mahkemeye verip Yargrtay karan ile do-
çentlik unvanını yıllarca sonra da olsa alabilen,
profesörlüğü demlenmeye btrakılmış, akademik
yaşamda kimseye yaltaklanmadan var olunabi-
leceğini kanıtlayıpdostlanna, meslektaşlannadi-
renç ve umut veren insan.
O, resimden fotoğraf ve vitraya kadar sanatın
birçok dalında oya işler gibi üretkenliğini kanıtla-
mış... Birçok bilimsel sempozyumda bildirileri al-
kışlarla ödüllendirilmiş... Gazete ve dergilerde sa-
nat ve eleştiri yazılarının yanında güncel makale-
leri ve mesleksel yazılarıylatanınmış... Türkiye'de
benzeri olmayan folklordan ipliğe, ipliğin tekno-
lojisinden dokumaya, tasanmdan estetik yaratı-
ya kadar geniş kapsamh "Tekstil Terimleri Söz-
lüğü"ne 20 yıla yakın zaman vermiş... Özellikle
kuramsal sanat ve eleştirileri ile açıkoturumlann
(panellerin) aranılan insanı.
O, Türk yazın tarihine, gazeteciliğine, resmine,
sinema ve tiyatrosuna damga vurmuş aydınların
yakın dostu, çarşamba ve cuma rakılannın ara-
nılan insanı.
O, Cumhuriyet gazetesini okuyanlann katledil-
diği dönemde yeleğinin cebindeki Cumhuriyet'i
kendine rozet yapan adam.
O, çevresindeki tüm insanlara ayınm yapmak-
sızın yüreğindeki tüm sevgiyi veren.. dostluğu, in-
sanlığı, aydınlığı, paylaşımcılığı, üretkenliğiyleyo-
lumuzu aydınlatan...
Ulu Doğa haddimizi bildirdi. Bu çağın insanı ol-
madığını, onun bize bir beden bol geldiğini kanrt-
lamak için, "Bu kadaryaşamı, elinize deyüzünü-
ze de çok" diyerek bizlerden aldı onu. Evet, hak
etmediğimiz şeyleri sahiplenmeye hakkımız ola-
mazdı. Nefreti bizeydi Doğa'nın. Çünkü bazıları-
mız, ona son yolculuğunda gereken ilgiyi göster-
memiştik!
Çünkü bazılarımız, 6 Şubat 1997'deki ameliya-
tı sonrası 19 Şubat 1997'de alınıp Amerika'daki
Kanser Hastanesi'ne fakslanan patolojik rapo-
run 5 Mart 1997'de karşı-faks olarak gelen ve içe-
riği "Son tahliller ve uygulanan tedavi, iiaç bilgi-
lerini fakslayınız; raporlar elimize ulaştığı an
ölümcül hastalığın son seyri için gerekli proses-
leri verebilihz" olan beklenti için ne yapmıştı? Is-
tenen rapor 3.6.1997'de alınabildi... Atila yoğun
bakımda.. ölüme5var.. 8 Haziran 1997: Acı son!..
Ne var ki bazılanmız.. Atila'nın nefreti üzerimizde
olanlar, son günlerde o acılar içinde kıvranırken
çalışmış olduğu kurumun içerisinde onun oy hak-
kını, ders ücretini gasp etmiştik. Kurumsal ve ki-
şisel prim toplamak adına onun cenaze törenini
bile konuşmalanmızla kullanıp "Gereken ne ise
yapıldı!
r
n\n peşine düşmüştük.
"Dur" diyelim artık buna. Vicdanımızı önümü-
ze koyup saygı duyalım ona ve ulu Doğa'ya...
"Bundan sonra neyapabiliriz?" Bunu konuşahm.
Makalelerini, eleştirilerini, ders notlarını, sözlüğü-
nü kitaplaştıralım. Resimlerini ve fotoğraflannı
son kez sergileyip kataloglaştıralım. Onlardır bi-
ricik kalıtı (mirası) Ergür'ün bize.
"Ne mutlu bizlere Atila'nın dostu olduk" diye-
lim...
107.0
BARIŞ RADYO
• Konusunda en az
2 yıl deneyimli.
• Ekip kurabilecek.
• Reklam sorumlusu
Tel: (0212) 644 17 28
BLAN
1997/VasiTay.
Halen Bağdat Cad.
240/10 Göztepe / Kadıköy
adresınde bulunan mahcur
Abdülkerim Yurtsever ve-
sayet altına alınmış ve ken-
dısine yine aynı adreste ika-
met eden eşı Necla Yurtse-
ver vasi olarak tayin edil-
miştır. Basın: 26510
KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT|
DUYURU
T.C.
MİLLİ EĞİTIM BAKANLIĞI
ÖZEL BEYLERBEYİ MUZİK KURSU
1997-1998 ÖĞRETİM YILI
DERS ÜCRETLERİ
DERS SAYISI
32
DERS 1
SAAT ÜCRETİ
4.000.000.-TI.
TOPLAM UCRET
128.000.000.-TL
NOT Toplam ücrete K D V dahildir.
Adr«s Yalıboyu Cad. No- 37 Beylerbeyi - tstanbul
Tel (0216)32179 83-318 52 78
O SALIVAZAN W0LrS*IM •OHCHOT
OVUNLA;TIR*NVONET£N Murr&TA A V K M A H
ZO-1T HA2İRAM I**T SAAT 1 U O
YER ZAJtİTİ ÇÜKURLJÇCŞME SK 13A BCYO&.U
BİLETLER V U n M M U ,
ÇA*«I MAİAZİUJUII VE ZAÜft-DC
S.SOKAkyifliı , r i i
Galeri
Atölyeyrfi
ilanlarınız 11 l •;
İçin:
'.; 293 89 78
l (3 hat)
Resim Etkinlikleri
Başlıyor Arrrrtık!
. • ,
t L T ^ ^ Çocuklar, Akbank Yaz Resim
> ^ v Etkinlikleri başlıyor. Artık. doya
•<*• doya resim yapacaksınız. Hem
* ' resimleriniz sergilenecek. hem de
katıkm belgesi alacaksınız. Tüm etkinlikier, birbirinden
değerli ressamlar tarafından yönlendirilecek.
Geleceğin ressamlarını bekliyoruz.
Eğitmen/Ressamlar: Bema Erkün, Can Sladen, Hiılya Botasun,
Gonca Sezer. L'nay Kızıltan, Fuat Acaroğlu
.\asıl Katılacakstnız?
23-27 Haziran 199
7
günleri arasında 1 fotografınız, sizın ve velinizin nüfus
cuzdanlannın fotokopısı ile Sakıp Sabancı lisesi Yıkbz adresine, 11 00-16.00
saatleri arasında başvurabilırsınız Aynntılı bılgi için (0212) 22" 46 10 numaralı
telefonu aravabilirsiniz.
Akbank 1997 Yaz Resim Etkinlikleri
30 Haziran - 19Ağustos 1997 ''
:
*~*
Gruplar
A (6-8 yaş) Sabah
B C6-8 yaş) Ögle
C (9-12 yaş) Sabah
D {9-12 yaş) Öğle
E Q3-16 yaş) Sabah
F (13-16 yaş) Ögle
Saat
* Mtö.30 - 12.30
Ş.OO - 16.00
10.30 - 13M
14.00 - 1630
10.30 - 13.00
14.00 - 16.30
Etkinükler. pazartesı ve saiı gunlen duzenlenecektır.
AKBANKÇ o c u k l a r ı n d a s e v d i ğ i b a n k a
*£••
PENCERE
Geni Zekâlı Takımı...
Entel, Atatürk'e düşman!..
Diyor ki:
"Mustafa Kemal demokrat değildi; olsaydı Tür-
kiye'de demokrasiyi kurardı."
Tam geri zekâlılık!..
Çok partili rejim, Atatürk'ün yakın arkadaşı ve
yddaşı Ismet Paşa'nın kararıyla 1946'da başla-
dı. 1997'deyiz. Yarım yüzyıldan bu yana demok-
rasiye geçemeyen Türkiye'de, Mustafa Kemal'i
1923 yılında demokrasiyi kuramadı diye suçla-
mak, ancak geri zekâlının marifetidir. Bu konuda
şeriatçı ve Kürtçü, enteli kafakola almışlar; işbirli-
ği yapıyorlar.
1923'te Türkiye'nin durumu neydi?..
•
Osmanlı Imparatorluğu'nun nüfusu 1844'te -
Mısır, Tunus, Eflak, Buğdan ile biriikte- 36.5 mil-
yondu. Kuşkusuz bu sayı aşağı yukan bir hesap-
la bulunmuştu. 1927'de yapılan sayımla Türkiye
Cumhuriyeti'nin nüfusu saptandı: 13.6 milyon.
Birinci Dünya Savaşı ardından ülkede yaşayan
Hıristiyanlar 'zoraki göç'e başlamışlardı; Ulusal
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 'mübadele' gerçek-
leşti; Anadolu boşaldı.
Avrupa'nın durumu neydi?..
Bizim 20'nci yüzyılda yaşadığımız nüfus patla-
masını Avrupa 19'uncu yüzyılda yaşadı; deniza-
şın ülkelere göçe karşın, Avrupa'nın nüfusu, 1800
yılında 187 milyondan 1910'da 447.5 milyona tır-
mandı. Bu dönemde Ingiltere'de yaşayanlar 9.2
milyondan 26.1'e, Almanya'da 24.6 milyondan
64.9'açıktı; 1930'da Romanya nüfusu, Türkiye'yi
geride bırakıyordu.
1927'de -savaşlardaki kayıplar nedeniyle- Tür-
kiye'de 1000 kadına 927 erkek düşüyordu; üreti-
ci kuşaklar kınlıp gitmişlerdi; 10 bini aşkın nüfus-
lu yerieşim yerlerinde oturanların oranı, ancak nü-
fusun yüzde 16.3'üne ulaşıyordu; 100 bini aşkın
nüfuslu iki kent vardı: Istanbul ve Izmir...
1927 sayımına göre Türkiye'de -eski yazıyla-
okuma yazma bilen 1.1 milyon kişi vardı.
Ya milli gelir?..
Ulusal gelir (milli hasıla) 1923'te toplam 1 milyar
78 milyon TL idi.
Kişi başına 83 Türk Lirası!..
O günkü döviz fiyatlanna göre 46 Amerikan do-
lan, 83 TL idi.
Yine 1927 sayımına göre çalışan nüfusun yüz-
de 78.2'si rençberdi; genellikle küçük işletmeler-
de ilkel karasabanla üretim yapılıyor, köylü, Os-
manlı'dan kalan 'âşarvergisi' altında eziliyordu. Bu
vergi ürünle ödenirdi. Âşarı toplama işi, çoğunluk-
la 'eşraf'tan olan 'mültezim'tere bırakılmıştı. Yak-
laşık yüzde 80'i tarımla uğraşan 1920'lerfürkiye-
si'nde kıyı bölgeler için dışardan buğday satın alı-
nıyordu. Sanayi ise 'yok' denecek ölçüdeydi.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 'para teda-
vülünü düzenleyecek bir Merkez Bankası' bile
yoktu. 1924'te toplam devlet gelirleri 153 milyon-
du ki bunun 27.5 milyonluk bölümü âşardan sağ-
lanmıştı. Bu ortaçağ vergisi 1925'te kaldınldı, 'mül-
tezim' düzenine son verildi.
. 2000'e 2.5 yıl var. ' ' ";
• 21'inci yüzyılın eşiğine ve 3'üncü binyılın kapı-
sına vardık; ama bugün bile demokrasiden uzak-
ta yaşayan Türkiye'de 'entel-Kürtçü-şeriatçı' ta-
kımı, "Demokrasiyi kurmadı" diye Atatürk'ü suç-
luyorlar.
1923'te, ancak 1 milyon okur yazarı bulunan 13
milyonluk sanayisiz tarım toplumunda Atatürk,
âşar vergisiyle mültezim üzerine mi çağdaş de-
mokrasiyi kuracaktı?.. Bu soruya 'evet' diyenleri
akıl hastanesine yollamak gerekir.
Mustafa Kemal 1923'te çok partili demokrasiyi
kuramazdı; ama 'milli demokratik devrimi' yapa-
bilirdi...
VeyaptıL
BUYUK UYDU ANTENİ FIRSATI!
Şimdi CINE5'e üye olanlar uydu anten setinden 10.000.000 TL indirim alacaklar.
Bu fırsat kaçmaz!
Hem CINE5'e üye olun. hem de tüm kanalları pırıl pırıl seyredin.
DECODERLER BOSCH BAYİİLERİNDE VE CINE5 SATIŞ STANDLARINDA... HEMEN ÜYE OLUN : (0212) 225 55 55
İŞTANBUL4.İCRA
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
İLANENTEBLİGAr
DosyaNo: 1996/7919
Borçlu: 1 - Mustafa Acar:
Tatlıçeşme Sok. No: 10/6
Bostancı
Koç Tüketici Finans AŞ
tarafından (62.795.728) li-
ranın tahsili hakkında aley-
hinize ikame olunan ilam-
sız icra takibinde:
Yukanda belirtilen adre-
sınize çıkanlan 7 günlûk
ödeme emri bilatebliğ geri
çevrilmiş, zabıtaca dahi ad-
resinizin tespiti kabil olma-
dığından kanuni süreye (20)
gün daha ilave edılerek ila-
nen tebliğine karar veril-
miştir.
Işbu ilanın gazete ile neş-
ri tarihinden itibaren (27)
gün içinde borcu takip mas-
raflannı ödemeniz, borcun
tamamına veya bır kısmına
veya alacaklının takıbat ic-
rası hakkına daır bır ıtirazı-
nız varsa, senet altındaki
imza size ait değilse yine bu
süre içinde aynca ve açıkça
bildirmeniz. aksi takdirde
merci önünde yapılacak du-
ruşmada hazır bulunmanız,
buna uymazsanız vaki itira-
zınızın muvakkaten kaldın-
lacağı, senet veya borca iti-
razınızı yazılı veya sözlü
olarak icra dairesıne bu süre
içinde bıldirmediğıniz tak-
dirde 74. madde gereğince
mal beyanında bulunmanız,
aksi halde hapisle tazyik
olunacağınız, hiç mal beya-
nında bulunmaz veya haki-
kate aykırı beyanda bulu-
nursanız hapisle cezalandı-
nlacağınız, borç ödenmez
veya itiraz edılmezse cebri
icraya devam edileceği,
itiraz ettiğiniz takdirde
itırazla birlikte tebliğ
pulunu da vermenız, aksi
halde itiraz etmemiş
sayılacağınız hususu 7 gün-
lük ödeme emri tebliğ
yerine, kaim olmak üzere
ılanen tebliğ olunur.
23.05.1997 Basın: 26311