25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 «AZİRAN 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ydchz Kenter'e açık mektupSELİMİLERİ Çok değerli Yıklız Hanım, Salıncakta İki Kişi'den bu yana kaç yıl geçti bilmiyorum. Oturup hesapla- mak istemiyorum şimdi. Ama hatırla- dığım, unutamayacağım bir şey var; onu size anlatacağım: Salıncakta İki Kişi'yi ben değil, ab- lam izlemişti. O zamanlar Avusturya Lisesi'nde öğrenciydi. Biz de annemle matıne sonu onu almaya Karaca Tiyat- rosu'nun kapısına gitmiştik. Cihan- gir'e, eve dönünceye kadar, ablam oyundan. sızden, Müşfik Bey'den söz açtı. Çok etkilenmişti, yüzü sararmıştı. Yaşımın küçüklüğüne için için yeri- niyordum. Böylece o Beyoğlu akşamın- dan sonra belleğimde bir Yıldız Kenter adı çakılı kaldı. Sizi sahnede izleyebil- mem için daha biraz zaman gerekliy- miş. Galiba yine Karaca Tiyatrosu'nda Çöl Faresi! O kadar sevimli bir oyundu ki, hiç bitmesin istiyordum. Dekorlara, kostümlere hayranlıkla bakıyordum... Siz lstanbul seyircisiyle bir bakıma yeni tanışıyordunuz. Ankara'dan biref- saneyle çıkagelmiştiniz. Kent Oyuncu- lan dendi mi, tiyatronun hasını seyret- mek sözü açılırdı. Birdenbire lstan- bul 'umuzun öteki sevgili tiyatrolan sanki gözden düşmüştû. Bu yûzden ba- zı bazı ûzülür, size de kızardım. Kimbilir ne çok yıllar var arada, sev- gili Yıldız Hanım, Istanbul'a tiyatro- nuzla ve varlığınızla nice nice incelik- ler kattığınız, onca emegin, onca alm- terinin bize sessizce akıp durduğu nice yıl. Hangi oyunlar gözümün önünden geçmiyor! Kent Oyunculan olmasaydı, Yarm Cumartesi'yi izlemeseydim. ti- yatromuzun en tnce yazarlanndan Gü- ner Sümer'i herhalde geç tanıyacaktım, gecikerek okuyacaktım. Oysa Yann Cu- martesi'den sonra Güner Sümer'in bü- tün oyunlannı tutkuyla okudum. Sandaryeler._ Dönemi için bunca şa- şırtıcı bir oyun... Çarpılıp kaldığım Marb: Çehov'u ilk kez tiyatro yazan' kimlığiyle kavnyorum. Aslında bızim kuşak da sahnede ilk kez bir Çehov oyu- nu görüyor lstanbul'da, koskoca tstan- bul'da. Devam edeyim: Necati Cumalı'nın bence en ıçli oyunu DeryaGülü,hemen ardından büyüleyıci Mikado'nun Çöp- leri, Kim Korkar Hain Kurttan» Artık 'yazar' olmaya he\es etmişim: bir oyun izlerken çeşitli pozlar takın- mayı ihmai etmiyorum. bu pozlanm arasında bilgiç eleştirmen pozu da ek- sik değil. Kimi oyunlannızı. işte tam o sıralar, o pozlanmla sözümona eleştiri- yorum. Aslında yıllar geçiyor, KentOyuncu- i saati epey aşkın süre soluk soluğa Yıldız Kenter izleniyor Maria Callas Master Class'da. Olgunluk doruğuna erişmiş ovunculuğunuza, adeta silbaştan yepyeni bir yorum getirmiş olmanız biz izleyicilerinizi ne kadar çok düşündürmeli. Hemen herkesin aynı nakaratı gevelediği bugünlerimizde, Yıldız Kenter birikiminden, olgunluğundan çok yeni, çok genç, çok dinamik, çok başka bir Yıldız Kenter yaratıyordu. lan o mevsim ne oynasa izliyorum da, tiyatronun daha yenilikçi filan olması- nı sağa sola fısıldıyorum. Yalnız, 'dü- zey'i hep kolluyor oluşunuz, sizin ve ti- yatronuzun hep 'düzeyfi'den yana emek vermesi bir tedirginlik yaratıyor: Falan filan yenilikçi de, Kent Oyunculan ne- den hep daha düzeyli... Türkiye'nınherzamanki siyasalçal- kantılannın birinin ortasında. çağnnız üzerine sizınle ve çok değerli Şükran Yönetmen Erden Kıral, on yıldır peşinde olduğu söylenceyi sinemaya uyarlıyor Yalanlarla gerçeğe ıdaşmak... ZEYNEPSAYGI Günümüzden iki yüz yıl önce Toroslar'ın geçit vermez orman- lannda başlıyor öykümüz. Ço- lak Osman. feodal toplumun amansız beylerinden. Küçük yaşta satın aldiğı kansiyla bir- Jikte. iayıBpederinipi eyine git-' mek için toros'un tekinsiz yol- lannda ilerliyorlar ve yagmur... Yazgınm değiştiği an... Çolak Osman'la kansı birmağaraya sı- ğınıyor ve yağmurun dinmesini beklemeye başlıyor. Ama davet- siz bir konuklan var, yağız bir delikanlı; avcı. Ormanda, uy- garlıktan uzakta üç kişi. Ve bek- lenmeyen olaylar zinciri; teca- vüz, cinayet... Olay günümüzden iki yüz yıl önce geçiyor. Osman Şahin'in dedesi Çolak Osman Bey seve- rek evlendiği kansıyla birlikte yola çıkıyor. Bahar ayı, Toros or- manlan cıvil cıvıl. Yolda bir ço- bana rastlıyorlar. Olaylar beklen- medik şekilde gelişiyor; çok sev- diği kansı çobana âşık oluyor... Bunlardan ikisi de doğru ol- mayabilir. Çolak Osman üzerine Toros yaylalannda, yörüklerden duyabileceğiniz birbirinden farklı yüzlerce söylence var. Dil- den dile dolaşan Çolak Osman söylencesi her ağızda ayn bir bi- çim alırken, anlatanı da bir yala- nın ortağı yapıyor. Çolak Osman söylencesi Sinemamızın emektar sena- ristlerinden Osman Şahin'in bü- yük dedesi Avşar Türkmeni Ço- lak Osman Bey Bosna'dan sür- gün edilmiş iki yüz yıl önce. De- desinin efsaneleşen öyküsünüy- se çocukluğunun geçtiği Toros- lar'da babasından yüzlerce kez dinlemiş Şahin. On yıl önce Er- den Kıral'a anlatmış, iyi ki de anlatmış. Kıral'ın yeni filmi "Ava"nm senaryosu böylelikle ortayaçıkmış. Şahin, öyküyübi- linen zaman ve uzammdan çıka- np evrensel bir temaya oturtmuş. Erden Kıral, eleştirmenlerin "Bir başyapıt olmaktan döndü" diye tanımladık- lan "Mavi Sürgün"den sonra salı günü yeni fil- minin çekimlerine başlı- yor. Edebiyat uyarlama- İanndan tanıdığımız yö- netmen, bu kez "Çolak Osman söylencesi"nin peşine düşmüş. "On yıl boyunca bu öyküyle ya- şadun" diyor Kıral, "çok etkitenmiştim". tki yıl önce öykü üzerinde ça- lışmaya başlamış. En so- nunda Osman Şahin se- naryoyu yazmış. Yönet- meni en çok etkileyen; öykünün farklı insanla- nn ağzında farklı biçim- lere bürünmesiymiş. Böylelikle filmi iki bö- lümde anlatmaya karar vermiş. Önce kör bir adamdan, sonra yaşlı ka- nsından dinleyeceğiz Çolak Osman'ın, kan- sının ve genç avcının öyküsünü. Filmde iki farklı kurmaca gerçek söz konusu. Kıral, "Türkiye'de bugün, gördüğüm kadanvla gerçeklerden söz edü- mivor," kurmaca' ger- çeklerden söz edttiyor. Daha çok görsel med- yadan halka ulaşıvor bu gerçekler. İşte bu öyküyii de 'Gerçek herkese göre değişir' esasıyla yazmaya baş- ladım. Yazdıkça kişi- liklerin yalan söyledik- lerini gördiim. Bu fılm- de herkes yalan söylü- yor. Yalanlarla hakika- ti bulmaya çalışacagız" diye açıklıyor filmde- ki amacını. Dahası. "Seyirciyi rahatsız et- mek istiyorum. Seyir- ciyi uyarmak istho- rum. Çünkü günü- müzde seyirci çok tem- belkştT diyor. Jacques Derrida'nın bir sözü onu derinden etkilemiş, hem de bu filmde yapmak iste- diklerini belirlemiş: "Her karar anı, verilen karar, yapılan iş, üstle- nilen sorumluluk; ken- di içüıde mantık yoluy- la çözümlenemeyecek çelişkiler taşır." Film- deki kişilıkler de aynı çelişkileri taşıyorlar. Sözgelimi Osman: uyurken elleri bağla- nır. Osman uyur gibi yapar, aslında uyanık- tır. Ama ellerinin bağ- lanmasına izin verir. Yönetmenlik, yaşama karşi bir tür meydan okuma Kıral'a göre. tnsanlan yaşadıklan gün- lük olaylann etkisinden nasıl bir hikâye çıkarabilir? Kendi kendi- mizden kurtulabilmek için aca- ba bir hikâyenin yardımı olabi- Kıral, bireyi tüm temellerinin sarsılmış olduğu, kaderinin belirli bir anında ele alıyor. Tepkileri yakalamaya çalışıyor, içi basınç dolu görüntüler arayarak. Bir söylenceden yola çıkarak, göreceli gerçek yerine yalanlarla gerçeği bulmaya çalışacak 'Avcı'da. lir mi? Ya da böyle bir hikâye kendimizi bulmaya kendi içimı- ze biraz daha girmemize yardım- cı olabilir mi? Yönetmen işte bunlara yanıt anyor. "Avcı"da bilgisayar ve optik tekniğiyle animasyon yer alacak. Yürüyen ağaçlar. duvarda büyü- yüp tüm odayı kapla- yan yosunlar, yerin al- tından çıkan yaratık- lar... Hepsi efsanenin gerçeküstü yönüne gönderme yapıyorlar. Alman görüntü yö- netmeni Jurgen Jur- gess'in de katılımıyla toplam 6 hafta süre- cek çekimler salı gü- nü Manyas'ta başlı- yor. Çekimler daha sonra Mengen Yalak Düzü ve Eğriova'da 1450 metre rakımlı bir tepede sürecek. Holyvvood'da "SamsonveDaUlar da rol alan Jale Ankan film için ABD'den geldi. Ankan başrol- leri Ahmet Uğuriu ve Fikret Kuşkan'la pay- taşıyor. Filmde Tom- ris Oğuzalp, Erol De- miröz ve Mehmet Ce- bir de rol alıyorlar. Oyuncu seçiminde son ana kadar karar- sızlık yaşadığinı anla- tan Kıral, masumiye- tini yitirmiş ahlak or- tamında kişilerin iki- > r üzlülüğunü vurgula- maya çalışacak. Ses bandı bir şey söyler- ken, görüntüler, göz- ler başka bir şey söy- leyecek. Bu yüzden Kıral, oyunculan se- çerken, yüzüyle duy- gulannı iyi ifade eden oyuncular olmasım istemiş: "Oyuncuya optik bakımdan can- landıracağı Idşiiiğe uygun olup olmadığı açısından yaklaşınm. Değiise, o kişiliği canlandırabilecek oyun- cu seçerim. Olanak olsa da Eric Romer gibi aynı mekânda alü ay oyuncularia yaşayabilseydim. Bunun çok doğru bir yöntem ol- duğunu düşünüyorum. O>uncu- larla seanslar yapmak oyuncuyu 1. Uluslararası lstanbul Öğrenci Trienali, 5 haziranda başlıyor Sanat öğrencileriİstanbuVda buluşuyor Kültür Ser\s- Marmara Oniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi. kunılu- şunun 40. yılını uluslararası bir öğ- rencİ trianeiinin ilkine imza atarak kutluyor. 5-29 haziran tarihlerinde Dolmabahçe Kültür Merkezj'ndeger- çekîeştirilecek trienale farklı ülkeler- den sanat öğrencileri katılacak. Açıhş etkinhği olarak 7 haziran cu- martesi günü 10.30- 18.30 saatleri arasında 'Sanat-Gelecek-G«nçBk" başlıklı bir panele Prof. Dr. Erol Eti, Prof. Dr. Hüsamertin Koçan, Hflmi Yavuz, Prof. Dr. Ce\at Çapan, Prof. Dr. Önay Sözer. Prof. Dr. İsmafl Tu- nah, Kerem Kurdoğlu,Canan BcykaL K. Scharff, BAt Wolf, Prof. Dr.Bsl- kan Nad isfimyeJi katılacak. Etkinlikler kapsamında 8 haziran pazar günü 11.00-19.00 saatleri ara- sında AytaAlgan ve L. Değirmenciof- ta'nun İcatılacaklan M.Ü.G.S.F. Gös- terim Sanatlan Topluluğu Çalışması, 9 haziran pazartesi günü ŞenerŞen ve Uğur Yücet'in katılacaklan 'Eşlaj'a' söyleşisi. 10 haziran salı günü saat 15.00'te Tank Akan ve Yusuf Kur- çenli ile 'Antika Talanı' üzerine söy- leşi, 11 haziran çarşamba günü saat 15.00'te Behiç Ak söyleşisi, saat 21.00 de ıNükhet Ruacan caz konseri, 12 haziran perşembe günü saat 15.00'te Fulya Erdemd ile Uluslara- rası lstanbul Bienalleri üzerine dia ve video gösterimi, 13 haziran cuma sa- at 15.00'te Büfent Erkmen ile söyle- şi. saat 21 .OO'deÖnderFocancaz kon- seri, 14 haziran cumartesi saat 21.00'de 'Tabutta Rövcş^a' fılminm gösterimi, 15 haziran pazar saat 21 .OO'de Tryatro Bogaziçi'nden 'Fır- tma' adh oyun, 18 haziran çarşamba günü saat 15.00'te Ali Akay-Emre Ze>tinoğlu söyleşisi. 20 haziran cuma günü saat 15. OO'te Canan Beykai'ın katılacaği 'GekcekteGençSanat'baş- lıklı söyleşi, 25 haziran çarsamba sa- at 18.00'de Bedri Bav-kam söyleşisi 26 haziran perşembe saat 18. OO'de Emre Koyuncuoğhı ile 'TSyatroda Be- den ve Dfl KuHanımı' başlıklı söyleşi, 27 haziran cuma saat 15.00'te Sevin Okyay söyleşisi, 28 haziran cumarte- si saat 15. OO'te ise Kerem Kurdoğlu ile 'VaroJma KaygBi. MTV ve TSrid- ve'de Öteki Tiyatro Kavgas1 başlıklı söyleşi izlenebilir. mekanikleştirir. Ben mekanikli- ğin şiir oldugunu düşünüyorum. Bunun en iyi örneklerini Fransız Bresson veriyor. Onun gibi. oyuncuyu mekanik hale getire- rek gerçeklik duygusunu çok iyi yakalamak olası." Eurimages destekli Türkiye, Macaristan ve Çek Cumhuriye- ti ortak yapımı "Avcı", Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen'in kat- kılanyla çekiliyor. Kıral, Euri- mages için "Yararianabfleceği- miz tek kaynak" diyor. Yönet- mene göre bu desteği bir "geçim kaynağı"na dönüştürmemeli. Bütçenin yüzde 15'i kadar bir destek veriliyor olması yüksek bütçelerin çıkanlmasma neden olmuş. Bu bütçelerin gerçek ol- madığını öne süren Kıral, bu yozlaşmanın önüne geçilebilme- si için Türk sinemacılann ger- çek ortakhklara girmesi gerekti- ğini söylüyor ve ekliyor: "Bü- yük ülkelerle ghişUen ortakhk- lar o ûlkelerdeki yapımcı, oyun- cu ve teknik donanımdan yarar- lanma olanağı sunar. Türk sine- masının başbca para kaynağının Eurimages olması bana biraz acı geliyor. Çünkü Türkiye'de sine- ma filmine para yaormak hâlâ pek 'kârlı' görülmüyor.'' Kaderin belli bir anı Yine de Kıral'ın asıl umudu küçük bütçeli fılmlerde. Örneği, küçük bütçesiyle geçen yıl yapı- lan en iyi filmlerden biri olan "Tabutta Rövasata". Kıral da ol- dukçabüyük bütçeli "MaviSür- gün"den sonra bu kez yine dü- şük bütçeli bir filme imza atıyor: "Sınırlamalann yaratıcılığı kış- kırttığına inanıyorum. Mutlaka sınır koymalı yönetmen. Sınır çizmeli ve o sınırlar içüıde kal- malı yönetmen. En büyük per- formansı o sınırlar içinde göster- meli. Stnırsızüğa inanmıyorum. r Kadınm bastınlmış cinsellıği- nin birdenbire su yüzüne çıkma- sıyla olaylann ne denli hızlı ve . sert bir biçimde su yüzüne çıktı- ğının öyküsü anlatılıyor filmde. Kıral "Avcı"da. önceki iki filminde oldu- ğu gibi, bireyi tüm temel- lerinin sarsılmış olduğu, kadennin belirli bir antn- daele alıyor. Tepkileri ya- kalamaya çalışıyor Kıral ve ince bir çizgide yürü- yor. Çünkü tepki uzun yansıtılırsa etkisi ve bü- yüsü kaybolur, kısa yan- sıtıldığındaysa izleyici anlamaz: "Biraz karmaşık bir se- naryo, çünkü insan duy- guları karmaşık. Ama karmaşık duygular hak- kında film yapabilmek için onlan basit hale getir- mek gerekir. Çok basit, çok yalın ve çok ani etld- lerle adım adım gclişmeli senaryo, ancak o zaman bir sinema filmi olur. tçi basınç dolu görüntüler anyorum." Güngör''le tanışma fırsatı buldum. Ha- tırlayacaksınız, 'Türkçe' konusundaki bir tutumunuzdan dolayı sizi hırpala- mak istemişlerdi. Tutumunuzu. değer verip bana da anlatmak için tiyatroya. o sıra oynadığınız oyuna çağırmıştınız; sonra o gece hep birlikte Harbıye'dekı eski Günay'a gitmiştik. Sahne dışındaki Yıldız Kenter'i ilk kez görüyordum. Gerçi oyunculannız arasında dostlanm vardı, ama onlann anlatmasıyla benim gözlemlerim elbet- te tıpatıp aynı olamayacaktı. Yaşamı ve sanab asla gözden çıkarmadan hep kucakl^an^ Yaşamı ve sanatı, ne birini ne öteki- ni gözden çıkarmaya asla yanaşmaya- rak kucaklayan Yıldız Kenter'i artık usul usul tanıyacaktım. Mutluluk du- yuyordum. Hiç ldmsenin 'okuma'ya zaman bir türiü ayıramadığı okur ya- zarlar katında, topluluğunda siz her şe- yi okuyor, takip ediyor, yorumluyor. sevdiğiniz eserleri başkalany la paylaş- maktan haz duyuyordunuz. Öyle kaç sabah. Cumhuriyet'teki ya- zılanm dolayısıyla sizden hak etmedi- ğim, yazık ki hıçbir zaman hak edeme- yeceğim övgüler aldım. Hepsinden kı- vanç duydum, yazma cesaretim arttı. Öyle kaç kez, buluşmalanmızda, gö- rüşmelerimizde edebiyata. sanata bağ- Iılığınızı. ilkelerinize dört elle sanlışı- nızı, kimbilir hangi savaşımlar ortasın- da ödünsüz davranma çabanızı tutkuy- la saptadım. Sonra alçakgönüllülüğü- nüz... Gençlere, hem de çok genç, yo- lun başındaki kişilere güveniniz... ln- sanlara aklın ve sağduyunun eşliğinde bağlanışınız... Aziz dostum, büyüğüm Yıldız Ha- nım, bütün bunlan yüzünüze söyleye- cek cesareti hiçbir zaman bulamadım. Terence Mc Nally imzalı ^^™*"~ Maria Callas Master Class'ı izlerken, geçen ge- ce, kulise koşup size sanl- mak ve bunlan söylemek istedim; ama yine başara- madım. Şimdi yazıyorum. Işıklar söndü... Hayır. ha- yır ışıklar sönmedi. Oyun ışıklar açıkken başladı. Ta ki Maria Callas ışıklann sönmesini istedi... Memet Baydur'la birlikte dilimi- ze kazandırdığınız oyunu daha önce okumamıştım. Sözcük kaçırmamaya özen göstererek ka\Tamaya çalı- şıyordum. Osman Şengezer'in ya- lın. biranlamda da o kadar derinlikli dekoru ortasında siz, daha ilk anda göz ka- maştıncıydınız. Mehmet Birkiye'yle or- tak yönetmenliğinizı. Mü- veddet Günbay'ın başanlı müzik çalışmasını, Çotpan İlhan'ın nefis kostümleri- ni, her biri ışık saçan gen- cecik oyunculannızı - mü- zisyenlerinizi, esere emeği geçen herkesi burada gök- lere çıkarmak istiyorum. Ama o inanılmaz oyun- culuğunuz bunlan engelli- yor Yıldız Hanım. İki saati epey aşkın süre soluk solu- ğa Yıldız Kenter izleniyor Maria Callas Master Class'da. Olgunluk doru- ğuna erişmiş oyunculuğu- nuza, adeta silbaştan yep- yeni bir yorum getirmiş ol- manız biz izleyicilerinizi ne kadar çok düşündürme- li. Hemen herkesin aynı nakaratı gevelediği bugün- lerimizde, Yıldız Kenter birikiminden, olgunluğun- dan çok yeni, çok genç, çok dinamik, çok başka bir Yıldız Kenter yaratıyordu. Tanıtmalıkta diyorsunuz ki. "Her yeni rol gibi Cal- las da belki her zamankin- den biraz daha fazla kor- kuttu benL. Gene bir ya- payalnızhk. gene bir boş- lukta kalmışlık duygusu.." İyi ki yapayalnızsınızdi- ye düşünüyorum. Her şe- yin.. sanatın. kültürün. si- yasetin. aklın, ruhun böy- lesine göçtüğü. böylesine çirkinleştiği, böylesine ba- yağılaştığı, bayağılaştınl- dığı günümüzde zaten na- sıl kalabalık olabilirdiniz? O yapayalnızlığınız, şu or- tam içinde boşlukta kal- mışlığınız bizim için tek direnç oldu biricik Yıldız Hanım. Maria Callas Master Class'ı gelecek mevsim yeniden - yeniden izlemek umudu taşıyorum. Fakat yalnız bir gece bile gözü- müzün ufkunu örten ka- ranlığı sıyırmak için yeter- liydi. Size çok borçlandı- ğımı düşünüyorum. Bir i- ki satıryazı, bu yazı, o bor- cumu söyleyebilmek için. Ve iyi ki sizi tanıyorum Yıldız Hanım, iyi ki lütfe- dip boş vakitlennizde ba- zen benimle de birlikte oluyorsunuz. Sizi çok sevi- yorum. Sonsuz saygılanmla. 4 Lolita' gösterim yasağmı deldi • Lolita. sonunda dağıtımcısını buldu. Nabokov'un tartışılan romanından Adrian Lyne'in sinemaya aktardığı ve başrolünde Jeremy Irons'ıno>nadığı film ABD'de dağıtımcı bulamadıği için bir türlü gösterime giremiyordu. Film Fransız ortaklı Guıld şırketi tarafından satın alınarak Ingiltere'de gösterime girme olanağı elde etti. Dedikodulara göre, eğer Guildbu işi başaramasaydı Jeremy Irons Ingiltere'yi terk edecekti. • Beavis ve Butt- Head, sinemaya aktanlıyor. MTV için 200 bölüm halinde çekilen dizinin büyük başanya ulaşmasından ötürü yapımcı Mike Judge. iki anti- kahramanın öyküsünü beyazperdeye aktanyor. Filmi Mike Judge. Bruce VVillis ve Demi Moore seslendirecek. Judge, Beavis ve Butt- Head dizisinın pek çok kişi tarafından tepkiyle karşılandığını sövle>erek özellikle hayvan haklannı savunanlardan "Bu dıziye son ver. yoksa penisini kedime yediririm!" şeklinde tehditler aldığını belirtiyor. •Jon Bon Jovi. yeni albümü 'Destınatıon Novvhere'i tamamladı. Bu yaz başında piyasaya çıkacak albümün yapımcılığını Dave Stevvart üstlendi. Albümden çıkacak ilk sıngle 'Midnight in Chelsea' adını taşıyor. kazanmak istıyor. Bu yıl 'Kolya' ile en ivi vabancı film dalında Oscar alan Çek baba- oğul. bir dönemin "Demir „ . _ . „ , Perde' FranosFordCoppola re jimİTiin hüküm sürdüğü pek çok ülkede hayatın aslında sanıldığından çok daha renkli oldugunu belinivorlar. • John Maybury, 20. yüzyılın en önemli sanatçılanndan Francis Bacon'ın yaşamını beyazperdeye aktaracak. Londra ve Paris'te çekımlen süren film 'Love is the Devil' adını taşıyor. Filmde Derek Jacobı. Tilda Svvinton ve George Dyer rol alıyor Jon Bon Jovi • Francis Ford COppOlaveRobert Duvall, - Godfather IV'te biraraya geldi. Duvall'ın filmde rol alma isteğini yedi yıl boyunca gen çeviren Coppola, sonunda yeni projesinde Duvall'e başrol vermeyi kabul etti. • FargocBS televizyonu için dizi filme çekilecek. Coen kardeşlenn ödüllü filmınin TV versiyonunda CBS oyunculan rol alacak. Hikâyenin değişikliğe uğrayıp uğramayacağı şimdılik belli değil. • Jan ve Zdenem Sverak gelecek yıl "En İyi Film Oscan'nı • Catherine Deneuve, anılannı kıtaplaştınyor. Cnlü Fransız kadın oyuncunun yakında yayımlayacağı kitabın en az Brigitte Bardot'nunki kadar ilgi göreceği sanılıyor. Roger Vadim. David Bailey, Marcello Mastroıanni gibi ünlü erkeklerle yaşamını paylaşan Catherine Deneuve. "Hakkımda ileri geri konuşulmasından .sıkıldım" dıyerek dedikodulann kaynağı olan medyaya da cephe aldı. Deneuve, "Neden erkeklerden söz ermek zorundaymışım gibi davranıyorlar? Bence hayat erkeklerden ibaret değil ki!" diyor. • Mel Cibson, "Braveheart' filmindeki 'hiper-erkek' görüntüsüyle eşcinselleri kızdırdıktan sonra bu kez sigara karşıtlannın tepkisini topladı. Gibson. Amerika'daki anti- sigara kampanyasını desteklemediğini açıklayarak yeni film projesinde sigara içmenin keyfini anlatmaya karar verdi. 'Thank You For Smoking - Sigara Içtiğiniz İçin Teşekkürler' adını taşıyan film satirik bir komedi olacak. Başrolü üstlenen Gibson büyük olasıhkla filmi yönetecek. • Spice GirlS. "Gırl Povver' adını taşıyan bir kitap yazdı. Albümleri tngiltere'de lOmilyon satış rakamına ulaşan 'Çıtır Kızlar' 80 sayfalık bu kitapta başanya giden yolun sırnnı anlatıyorlar. Spice Girls, "Giri Power" adh bir kitap yazdı. Asîa Minör 5 haziranda DenzTde Kültür Servisi - Denizlı Belediyesi'nın kültürel etkınlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Dört Türk genci tarafından 1990 yılında kurulan Asıa Minör adlı Ankaralı caz müziğı topluluğu 5 haziran tarihinde Denizli'de bir konserverecek. Geleneksel müzığimızın kendine has ritmik ve melodik özelliklenni, vapısına aykırı düşmeven bir çokseslilik ve caz dısiplinı içinde ışleyen topluluk, konserini Belediye Sanat Merkezf nde gerçekleştirecek. Toplulukta Kamil Erdem bass, Turay Dinleyen keman, Tahir Aydoğdu kanun, Yahya Daı flüt-saksofon, Zafer Gerdanlı ise davul çalıyor. "Sokak Boyunca' ve 'Longa Nova' adlı ıkı a>Ti albüm de yayımlayan topluluğun konser davetiyeleri Yaprak Kıtabevı ve Belediye Basın Müdürlüğü'nden temin edilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle