Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 1997 CUMA
14 KULTUR
Eski Yugoslavya'daki iç savaşı konu alan'Welcome to Sarajevo' Cannes'da Altın Palmiye için yanşıyor
Avrapa'nm Vietnamı'nda sanat...KiiltürServisi-Eski Yugoslav-
ya'da dört yıl boyunca süren sa-
vaş. insanlarda umutsuzluk ve
vahşet duygulannı iyiden iyiye
açığa çıkarrnıştı savaşm dışında
yer alan pek çok kişiye göre. Vah-
şetin. kan ve şiddetin sona erdi-
ğı günlerde bir grup sinemacı sa-
vaşın panoramasını çıkarmak
üzere Saraybosna'dabulunuyor-
du. Savaşm bir öykûsü olmalıy-
dı. Onlar işte bu öyküyü anyor-
lardı. Bulduklan ise Avnıpa si-
nemasının Vietnann'yd].
Yönetmenliğini Mfchael VVîn-
terbottom'ın üstlendiği, başrol-
lerinde geçen aylarda sinemala-
nmızda gösterilen 'Skandahn ls-
mi: Larry Flynt' filminin Ber-
Hn Film Festivali'ndcn ödül alan
başrol oyuncusu VVoody Harrel-
son, Stephen Dilane, Marisa To-
mel ve Kerry Fos'un oynadık-
lan '\\efcome to Sarajevo', Yu-
goslavya iç savaşı sırasında ce-
henneme dönen Bosna-Hersek'in
başkenti Saraybosna'yı konu alı-
yor. ITN muhabiri Mkhad Nk-
hobonın 'Natasha's Story' adlı
romanından sinemaya aktanlan
fîlmde kentteki iç savaş ortamı-
nın getırdiği acılar. zoıiuklar, böl-
Michael NVmterbottom'un yönettiği fiünde Saraybosna'da görev yapan savaş muhabirlerinin bakış açısından iç savaş anlaübyor.
gede görev yapan savaş muhabir-
lerinin bakış açısından sergileni-
yor. Görev sırasında hayatmı kay-
beden bir Ingıliz gazetecinin ger-
çek öyküsü niteliğindeki 'Wfeteo-
me to Sarajevo", 50. Cannes Film
Festivali'nde Altın Palmiye için
yanşacak filmler arasında. Win-
terbottom fılmi için şunlan söy-
lüyor: "Amacun. burada oianla-
n, biz dışandaldler için birkaç
mil ötedeolanlan \ansıtabitmek-
ti. Savaş boyunca bfcder otunna
odalanmızda televizyonlanmı-
zuı karşısında oturup izledik bu
savaşı. Kanepelerin üstünde pi-
neklevip bir o yana bir bu yana
dönerek. Bütün bunlar bir Avnı-
pa keDtinde olurken nasü oluyor
da böyte duyarstzlaşabifiyonız?"
Eski Yugoslavya dramını be-
yazperdeye taşıyan fılmler ara-
sında Ademir Kenovic'in yönet-
menliğini üstlendiği 'PerfectCSrc-
le' da var. Fransız ve Danimar-
ka ortak yapımı olan film Can-
nes'da ilk kez gösterilecek. Sa-
rajevo Yazarlar Birliği üyesi olan
Kenovic, savaş yıllannda Saray-
bosna'da yaşayan entelektüelle-
rin öyküsünü anlaüyor. Keno-
vic'e göre 'terfectCircle' güçlü
bir politik mesaj taşıyor olsa da
politik bir film değil. "tnsanlar
ûzerine bir öykü" diyor yönet-
men. "savaşıyaşamayanlara bu-
rada olup biteni anlatmak çok
zor bir iş."
Peki savaşm içinde bizzat yer
alan sanatçılar neler düşünüyor-
lar? Sanatsal üretimi nasıl gerçek-
leştiriyorlar? Sarajevo sadece ga-
zeteciler için değil, sanatçılar için
de bol malzeme sunan bir öykü-
yü yaşatıyor içinde. I994yılın-
da düzenlenen Miss Sarajevo Gü-
zellik Yanşması üzerine cilt cilt
kitap bile yazılabilir. Bu olay,
Amerikalı video sanatçısı BHI
Carter tarafindan 'Miss Saraje-
vo' adıyla bir belgesele dönuş-
türülmüştü. Daha sonra da
U2'nun solisti Bono tarafindan
yazılan şarkı sözlenyle Bono ve
Pavarotti'nin yorumuy la seslen-
dirilmiştı (Bu kentte makyajyap-
mak için zaman var mı? Ya da
saç taramaya? ). Saraybosnalı
sanatçılar, savaşla birlikte ayak-
ta durmayı, her güne umutla bak-
mayı öğrendiler. Obola Sanat
Merkezi yönetıcisi Miro Puri-
vatra, "Savaş döneminde Saray-
bosna'da müthiş bir sanat faatt-
yeti vardı. ama nitetiksei ürctim-
den çoknkeiik olaraksürekii üre-
tiyorduk. Sanki damarlanmız-
da kanyerineadrenain dolaşıyor-
du. Her gün,yaşadığımızı kanıt-
lamak için yaratmak zorunday-
dık" diye anlatıyor o dönemi.
Ancak bır konudakı hassasıyeti-
ni de belirtmeden geçemiyor:
u
'Welcome to Sarajevo' gibi
filmler ve böyle filmleri yapan
insanlar bu kente olan borçlan-
nı, bize yaşadıklannuzı ve yaşa-
dıklanmızdan çıkardığımız so-
nuçlan tartışma fırsatı \erdikle-
rinde ödemiş olacaklar."
3. Sanatçılar Kurultayı'nda siyasiler sanatın siyasetten her zaman önde gittiğini vurguladılar
'Susıırlıık süahları, bir tiyatronun giderine bedel'
Kültür Servisi - 'Sanatçi
Haklan" konulu 3. Sanatçı-
lar Kurultayı'nda son dö-
nemde sanata ve sanatçıya
yönelik baskılann karşısın-
da sanatın özerk gehşiminin
sağlanması gerektiği vurgu-
landı.
Öncekı gün Akatlar Kül-
tûr Merkezi'nde resmi ola-
rak açılan kurultaya Ulusal
Sanat Kurulu Genel Başka-
nı Şükran Kurdakul ve
Özerk Sanat Konseyi Giri-
şim Kurulu Başkanı Ttmer
Levent'in yanı sıra bir süre
önce Sağlık Bakanlığı göre-
v inden istifa eden DYP mil-
letvekili Yıldınm Aktuna,
eski Kültür Bakanı ve CHP
miletvekili Fikri SağUr,
ANAP milletvekilİ Yüksel
Yalova ve Beşiktaş Belediye
Başkanı Ayfer Atay konuş-
macı olarak katıldı.
Alan toplantılan ve her sa-
natçı örgütünün kendi alanı-
na ilişkin faaliyet raporlan-
nm sunulmasmdan sonra ger-
çekleşen açılışın ikinci otu-
rumunda 'tdif haklan' ko-
nusunda raporlar tartışmaya
açıldı. Açilışta ilk sözü alan
Ayfer Atay, Türkiye'nin için-
de bulunduğu durum itibany-
Sağlar, 'Susurluk kazasında ortaya çıkan süahlann bedeli, bugün bir özel tiyatronun masraflannı karşılayacak kadardır' dedi. (KAAN SAĞ AN AK)
Ia3. SanatçılarKurultayı'nın
geEçekleşünlmesini önemli
buldugunu belirterek Türki-
ye'nin bugünkü ortamında
sanata ve sanatçıya özlem
duyulduğunu söyledi. ''Sa-
nat özgür bir ortamda yeşe-
ri)w,arnagörülüyorkiözgür-
lûk yavaş yavaş geri alınıyor.
1400>Tİgeriy€çekfliyoruz-dı-
yen Atay, kurultayın sanatın
sorunlannı tartışmakla bir-
likte laik, demokratik Tür-
kiye özlemini duyan insan-
lann sorunlannı da gündeme
getirmesini diledi.
Ulusal Sanat Kurulu Ge-
nel Başkanı Şükran Kurda-
kul ise Türkîye tarihinde bi-
rey olarak yaratıcı özgürlü-
ğe sahip çıkıldığını belirte-
rek kurultayın bu kez örgüt-
lü bir bütünlük ıçerisinde bu
mirast sürdürdüğüne dikkat
çekti. Kurdakul, "Türkiye
şimdiye kadar çok dar bo-
ğazhrdan geçtL KurtuluşSa-
vaşı'nı başarmış yarabcıla-
nn olduğu bir ülkedeyaşıyo-
nız. Sajisal olarak az olabi-
Ihiz. ama bu ne örgütienme
buuıciınizi ne deyaratma öz-
gûıiüğümüzü engelleyecek-
tir" diyekonuştu.
Özerk Sanat Konseyi Gi-
rişim Kurulu Başkanı Tamer
Levent ise 3. Sanatçılar Ku-
rultayı'nın, Türkiye sanat ku-
rumunun oluşturulmasında
üçüncü büyük adım olduğu-
nu anımsatarak Türkiye'nin
çağdaş dünyada yerini ala-
bilmesi için Türkiye sanat
kurumunun şart olduğuna
dikkat çekti. Anayasanın 64.
maddesinde yer alan "Dev-
let sanab ve sanatçryı korur,
sanaon yaygmlaşması ve se-
vilmesinisağlar" ifadesinin,
bugüa görev başında olan
Kültür Bakanlığı'nca çiğ-
nendiğini belirten Levent.
" Kültür Bakanı, kültürmer-
kedyapacağıyerde Taksün'in
orta yerine cami yapnrrjor.
BuşarttardaTürkiye'de dev-
let yapısı içerisinde sanatın
gelişmesini sağlayacak bir
özerk sanat kurumunun ku-
rulmaa şarttır" diye konuş-
tu. Levent, sanatçı haklanna
da değinerek sanatçınm en
önemli hakkının olaylara el
koyabilmek. ülke sorunlan
konusunda görüş bildirip ta-
vır alahilmek olduğunusoy;
ledi. Türkiye'de 'sanatçı' ta-
nımının hâlâ 'vasıfsız işçi'
olarak algılandığına dikkat
çeken Levent, bu kurultayda
sanatçılann mesleklerinin is-
mıni ve faaliyet alanlannı or-
taya koyacaklannı, kavram
karmaşasına son verileceği-
ni belirtti. Sanatçı örgütleri-
nin üç yıl boyunca örgütlü
bin çaba içinde kurultayı ger-
çekleştirdığini vurgulayan
Levent, tartışma konulann-
da ülke sorunlannı ele alma-
Karikatür karnavalı başhyorKültür Servisi - Başkente beş
gün süreyle renk katacak karika-
tür karnavalı bugün Kültür Ba-
kanlığı Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğü Sergi Salonu'nda
başlayacak. Karikatür Vakfı'nın
düzenlediği '3.LluslararasıAn-
kara Karikatür Festhali' 13 ma-
yısta son bulacak.
Karikatür Vakfi'nın 1995 yı-
lından bu yana Türk karikatür
sanatına katkıda bulunan sanat-
çılar arasmdan seçtiği 'Yıhn Ka-
rikatürcüsü' bu yıl, 55 yıllık ka-
rikatür sanatçısı Eflatun Nuri Er-
koç \akfin 'OnurArmağanı'nı
ise 54 yıllık karikatür sanatçısı
Semflı Balaoğhı'na açılış törenin-
de verilecek.
Açıhşta, Romanya'dan ünlü
karikatürcülerden kurulu 'Acade-
mia Catavencu' adlı karikatür
topluluğunun yanı sıra, Tan
Oral'ın 'Siyasi Kçyfıvet' başhk-
h karikatür sergisi de izleyici-
lerle buluşacak. Festivalde 10
mayıs cumartesi günü Alman-
ya'dan VVolfgang Kleienert, Neil
Cosacu, ttalya'dan Assunta Toti
BurattL Romanya'dan Ion Bar-
bu, Tudor Octavian, Hırvatis-
tan 'dan Srecko Puntaric, Çin 'den
Zhang Yaoning. Moldova'dan
Valeri Curtu ve Semih Baknoğ-
lu, Hıfa Topuz, Eflatun Nuri Er-
koç, PiyaleMadra,Semflı Pbroy,
Güngör Kabakçıoğlu, tzel Ro-
zental, İsmail Kaya, Önder Şen-
yapıta gibi birçok ünlü Türk ka-
rikatürcüsünün katılacağı 'Sa-
natta Karikatür' adlı sempoz-
yum gerçekleştirilecek. Sempoz-
yuma katılan sanatçılann yapıt-
lanndan oluşan bir de katalog
hazırlanmış.
Her yaştan karikatür sevdalı-
smın birlikte karikatür çizeceği
'Nereye?' adlı work- shop ve im-
za günü, 11 mayısta yapılacak.
Festivale halya'dan 'Studio
D'Arte Andromeda' topluluğu
sergisi Başak Sigorta galerisin-
de 10 mayısta, Çinli karikatürcü-
ierin kafilacağı sergi Karaca Sa-
nat Galerisi'nde 11 mayısta, Hır-
vat sanatçılann yapıtlanndan olu-
şan sergi Ankara Sanat Galeri-
si'nde 12 mayısta izlenebilecek.
Almanya'dan 'CartoonfabrikKö-
penkk' topluluğunun sergisi, ay-
nı gün Alman Kültür Merke-
zi'nde açılacak.
'Sanatta Karikatür' adlı ulus-
lararası karma sergi, TOBAV
Sergi Salonu'nda 12 mayısta açı-
lıyor. Almanya'dan Valeri Cur-
tu'nun 'Karikatürier'. Füsun Ka-
vala'nm 'Toprağm Işığı' başlık-
lı seramik sergisi de festivalin
son günü olan 12 mayısta llya-
da Sanat Galerisi'nde ilginizi
bekliyor.
\
PARIS MEKTUBU
Dolu dolu bir müzik adamı: Malgoire
COŞKUN TUNÇTAN
Herhangi bir klasik müzik
tutkunu, Paris'te, her gün, onu
zevklendirebilecek, en azın-
dan yirmi, kimi zaman kırktan
fazla temsil ya da konserden
birini seçebilir. Bu mevsim,
izlediğim operalar arasında il-
ginç bir anlayışla sahnelenmiş
ve kişilerin çoğunun güçlü ve
berrak tınılı, üstelik oyunculuk açısından
>"etenekli sanatçılarca canlandınldıklan ya-
pıtlar boldu. Çok yankı uyandu^n başan-
lı bir girişimden söz edeyim önce.
.kan-ClaudeMalgoire, 1960*lı yıllann ba-
şında, Paris Orkestrası'nda, Ingilizkorno-
su sohstiydi. Aynca obua da çalıyordu.
Özellikle çağdaş bestecilerin yapıtlanna
tutkundu ve bu alandaki yeteneklen, Munch,
Ozawa,Karajangibi ünlü şeflerin dikkahni
çektiğinden, en tarunmış senfoni orkestra-
lannın konserlerine, sık sık, konuk sanat-
çı olarak katılıyordu. Çağdaş müzik alanın-
daki başanlan böylece çoğaladururken,
daha eski yapıtlara giderek derinleşen bir
ilgi uyandı onda. 1966'da birkaç müzisyen
dostuyla kurduğu " La Grande Ecurie et la
Chambre du Roy" adlı toplulukla 17. ve
18. yüzyıllann, LuOy, Campra, Rameau,
Chaıpentiergibi kalburüstübestecilerinin
yapıtlannı aslma en uygun biçemlerle ic-
ra etmek çabasına girişti. Artık salt bir çal-
gıcı değil, aynı zamanda orkestra ve koro
şefı, müzikolog, sahne yönetmeniydi. Mü-
zik dünyasında ünü öylesine arttı ki birçok
ülkenin en gözde opera ve orkestralannca
degişik çağlann klasik müziklerini yönet-
mek için Avrupa'nm en büyük kentlerine
sık sık çağnldı. 1981 'de, Fransa'nm kuze-
yindeki Tourcoingkentindeki Lirik atölye-
ye müdür olarak atamşının ardından -sah-
neye koyduğu operalar- Fransa'nın çeşitli
yörelerinde sergilendi ve büyük başan ola-
rak nitelendirildi. 1987'dedünyanınengör-
kemli şatosunun bulunduğu Versailles'da,
Barok Müzik Merkezi'nin başkanlığına da
getirdiler onu. Bu arada kaydettiği CD'le-
rin çoğunluğu en parlak ödülleri kazandı.
Çoktandır gerçekleştirmek istediği bir gi-
rişim 1995'tesomutlaştı. Mozart'ınherbi-
ri Da Ponte'nin birer librettosu üzerine ku-
rulmuş ünlü üçlüsünü ("Figaro'nun Dü-
ğünü", "Cosi, Fan T\rtte", "Don Giovanjıi")
deneyimli opera rejisörü PierreConstant'a
sahneletti. Orkestranın başma da kendisi
geçti. Bu mevsim, Paris'te, 2000 seyirci
ağırlayabilen görkemli Champs Elysees
Tiyatrosu'nda, bu çok başanlı temsilleri
ben de gördüm. Yalmz halkm değil, uz-
manlann tümünün çok övgülü değerlendir-
meleri, Auvidis plak şirketini bu temsille-
rin üçünü de kaydetmeye ve yayımlamaya
özendirdi.
Verdi'nin en sevdiği opera
Verdi'nin yaşamöyküsünden öğrendim:
Bestelediği otuzu aşkın opera arasında en
çok "Rigotetto"yu sevdiğini sık sık söyler-
miş. Gerçekten, her bölümü kendine özgü
güzel ezgileriyle belleklere yerleşen nefıs
biryapıt. Yıllardanberi Paris'tehiç sahne-
lenmemişti. Bu mevsim, nihayet, Devlet
Operası'nı Bastille sahnesinde tekrar zevk-
le Lzleyebildik, Vıctor Hı^o'nun "Kral E|-
leniyor"undan esinlenen bir başyapıtı,
Jerome Savary çok özgün bir anlayışla sah-
neye koymuştu ve benim seyrettiğim gü-
nün kadrosunda, özellikle Eduard Tuma-
gian (Rigoletto), Youngok Shin (Gilda) ve
Ramon Vargas(Mantova Dükü) her açıdan
başanlıydı.
BeDini'nin operalanndan Romeo ve Jül-
yet söylencesinden, Gounod'dan çok deği-
şik bir biçimde esinlenerek bestelediği "I
Capukti ei Montecchi" hakkmda hıçbir şey
bilmiyordum. Bastille sahnesinde sergile-
nişi sayesinde hem bu yapıtı tanımış, hem
de olağanüstü başanlı bir temsil görmüş ol-
dum. Robert Carsen'in rejisi ve Mkhad
Levine'in dekor ve kostümleri eylemin öğe-
lerini çok çarpıcı kılmıştı. Başlıca iki rolü
üstlenen Laura Claycomb (Jülyet) ve Ve-
selina Kasarova (Romeo) gerek sesleriyle,
gerek oyunculuk yetenekleriyle ancak övül-
meye değerdiler.
Yine Bastille'de, Houston Operası sa-
natçılan, Paris Lirik Orkestrası eşlığinde,
Gershwin' in üstyapıtı "Porgy and Bess"i
sundular. En çok "Mavi Rapsodi''si ve "Pa-
ris'te Bir Amerikah"sıyla tanınan besteci,
gerçek bir opera da yaratmayı, bir bakıma
Amerika'nın Verdisi olmayı düşlemişti.
Bunu becerebileceğini bu güzel yapıtla ka-
nıtladı, Paris'te çok beğenı kazandı. Benim
seyrettiğim akşam, Bess'i Marquita LJster
adında çok yetenekli bir sanatçı canlandı-
nyordu.
nın kaçınılmaz oldugunu söy-
ledi. 8 yıllık kesintisiz eğirim
konusuna da değinen Le\ent,
"Din egitimi olsun olmasın
taruşmalannda hiç sanateği-
timine değinilmivor. Oysa. 8
>ılhkeğiurnk' konservatuvar-
lann da veniden ele alınma-
sıgerekryor"dedi.
Eski Kültür Bakanı ve
CHPmılletvekıli Fikri Sağ-
lar ise Türkiye'nin çağdaş
uluslar arasında saygın bı-
çimde yer almasının sanat ve
sanatçılarla mümkün oldu-
ğunu vurgulayarak "Türld-
ye'nin saygırüığının tek ne-
deni, sahip olduğu sanatçıa-
dır ve o sanatçısının yalnız
kalmasına rağmen verdiği
, »ücadeledir* dedı. Son gün-
. ferde yaşanan olaylarla ülke
yönetiminin hukuk devleti
olmaktan uzaklaştığını be-
lırten Sağlar, sanatın siyaset-
ten her zaman önde gittiği-
ne dikkat çekti. Sağlar ko-
nuşmasını şöyle sürdür-
dü: "Bugün laiklik, demok-
rasi ilkelerinden hızla uzak-
laşıyoruz. Susurluk kazasın-
da ortaya çıkan silahlann be-
ddL bugün birözel tjyatronun
masraflannı karşılayacak ka-
dardır. İrtica ik darbe arasın-
da sıkışnnlan Türkiye'de sa-
natçılann gücü işte burada
beüiolacak. Türkiye'de. siya-
si kadrolannagelişigüzel yön
veren bir "derın deviet" söz
konusu. Siyasi partiler, şov
yapmak amacıyla sanatçıla-
n bünyelerine alıyor. Oysa
Atatürk cumhuriyeti kurar-
ken en önemli temelin kültür
oldugunu söylemişti. Bugün-
kü yöneticiler ise sanatınve sa-
natçuun çok gerisinde."
Demokrasi özlemi
Eski Sağhk Bakanı Yıldı-
nm Aktuna ise kültürün par-
ti programlanna veparti tem-
silcilennin anlayışlanna terk
edilmeyecek kadar önemli
bir konu oldugunu belirterek
bugünkü Kültür Bakanlı-
ğı'nın ıdeolojisini eleştirdi.
Aktuna, de\letin kültür ve sa-
nat alanındaki korumacılığı-
nı Türk demokrasi gelene-
ğiyle bağdaştırarak "Hiçbi-
rimiz demokrat değfliz çün-
kü öy le yetişmedik. Bizler de-
mokrasi özlemi duyan insan-
lanz" diye konuştu. ANAP
Milletvekilİ Yüksel Yalova
ise 64. maddede sözü geçen
devletin korumacı zihniyeti-
nin artık değıştirilmesi ge-
rektiğini, dev letin sanatın ge-
lişimine katkıda bulunması-
nın zaten bir görev oldugunu
belirtti. Yalova. "Devlet sa-
natçıyı kinıe, neye karşı koru-
yacak? Devletin sanatçryı ko-
ruması işin 23 Nisan müsare-
mesidir. Devietbu konudagö-
revlerini yerine^tirmezse ce-
za hukumın işiemesi gerekir.
Btzimbubüinciduşturmamız
gerek" diye konuştu.
CHP milletvekilİ Ercan
Karakaş. Başbakan Yardım-
cısı ve Dışişleri Bakanı Tan-
su ÇiBer, ANAP Genel Baş-
kanı MesutYılmaz. CHP mıl-
letvekili İsmail Cem. millet-
vekilİ Hakan Tartan. Muğla
Valisi Lale Aytaman, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Demegi
Başkanı Türkân Saylan ve
STK Koordinasyon Kurulu
kurultayı, telgraf çekerek des-
teklediler.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Öykülepim... Öykülerim...
Feridun Andaç, son sıralar anlamlı kitaplar ha-
zırladı: Aydınlanmanın Işığında Sanat Insanlanmız.
İlk kitap Vedat Günyoî'u dile getiriyordu, ikincisi
Salâh Birsel'i. Sonra Orhan Asena ve Fakir Bay-
kurt. Hepsi değişik alanlarda edebiyata emek ver-
miş kişiler.
Vedat Günyol, Dile Gelseier1
] hazıriayan yazıla-
rında, daha 1940'larda, 1950'lerde Hüseyin Rah-
mi'ye, Halide Edib'e, Yakup Kadri'ye. hele Sart
Faik'e, 'yaratıcı eleştiri'nın yordamıyiayepyeni yo-
rumlar getirmemiş midir?
Salâh Birsel şiirinden denemesine Türkçe'de eş-
siz çevrenlere alıp götürdü bizi. Bugün de götürü-
yor. Doğrusu, Salâh Birsej'i okumaya doyamam...
Feridun Andaç, Adam Öykü dergisinin yeni sa-
yısı için bana sonjlar yöneltti. Gerçi son yıllarda çok
az öykü yazdım, ama Andaç'ın sorulan beni aldı,
otuz yıl öncesine götürdü.
Şu soru: "Ve ilk kitabınız Cumartesi Yalnızlığı'n/
bin bir heyecanla, tutkuyla, sekiz öyküyü bir araya
getirerek oluşturdunuz. Yazmak, yazılanlan birile-
rine ulaştırmak çabası nasıl bir duygu yaşatıyordu
o günlerde size?"
Yanıtladım. Gelgelelim yanıtlayıp geçtikten son-
ra, bu soruya yeni yeni yanıtlar da düşündüm. Yıl-
lar geçip gitmemiş gibi geldi bana. Andaç'ın du-
yumsattığı heyecanı yeniden yaşadım.
Kitap yayımlamak benim için o kadar önemliydi
ki! Gençliğimin ülküsü olup çıkmıştı handiyse. Bir
kitabım çıkınca birdenbire ünlenecegimi sanıyor-
dum. öylesine aşağılık duygusuyla kavruluyordum
ki, üne ihtiyacım oldugunu sanırdım.
Temel dürtü sanırım buydu. Cumartesi Yalnızlığı
çıktı, kitabevlerinden geri çevrildi. Neyse ki dergi-
ler bana kucak açtılar. Aşağılık duygum geçmedi,
ama yazı yazmanın büyüsüne kapıldım. (Bugün o
aşağılık duygusunu çok sevıyorum. Ezilip durma-
ma; kişiliğimi borçlu olduğumu biliyorum artık.)
Yazdıklarım birilerine ulaştı mı o günlerde? İlk hi-
kâye kitabtmı okuyanlar ne düşündüler? Tank Dur-
sun K. alabildiğine destekleyici bir yazı yazmıştı;
'güzel acemilik' diyordu. Bu sözün anlamını yazık
ki çok yıllar sonra anladım. Hep acemi kalmak, her
defasında güzel acemilıklerle donanabilmek...
...Ve o tutkuyu yeniden, her defasında duymak!
Duyduğumu biliyorum, yazık ki seyrek anlarda. ,
Büyük heyecanlar duyardım, yazdıktanm soluH
soluğa bırakırdı beni. Bir öyküye son noktasını ko«
yar koymaz, yeni bir öyküye ille başlamak isterdim.
Otuz yıl öncesinin arkadaşlan benden ne çok
çektiler! İki sayfa yazsam koşup okurdum onlarai
telefonlar eder, okurdum. Şımdı sessizliğe gömül4
müş yazıyorum, eski kıtaplan şurasından burasın^
dan kendi kendime bile zor okuyorum, kendi yaz-?
dıklanmı tabii.
Ne var ki o eski coşku bazan geri geliyor. CernH
Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver'm kimi
sayfalannı yazarken gençliğimdeki gibi soluk so-
luğa kaldığım oldu, tatlar aldım. sonra sönüp gitth
ler, sayfalarım sanki sarardı. ;
Feridun Andaç bütün öykü kitaplanmı tek tek
soruyor. Pastırma Yazı büsbütün uzaklaşmış. Bir
Denizin Etekleri'ni iyi ki yazmışım diyebiliyorum. Son
Yaz Akşamı'na ad veren uzunöykü yine gönlümü
incitiyor, orada gençlik kitaplanmı uğurluyorum
besbelli._. ... ^ ^
Feridun Andaç'a da söyledim: Öykülerim... öy^
külerim... Ama ben hep başkalannın öykülerini sev-
dim. Dünya edebiyatından, Türk edebiyatından sa-
yısız öykü kalbimde yaşadı.
Benim yazdıklarım onlara birer sesleniş belkii
onlarla bir arada olma, yan yana görülme isteği.
Yazarken böyle hissetmezdim. Dört dörtlük bit
hikâye yazdığıma inanırdım. Yıllarca Memet Fuafın
gözünün içine baktım: Neler düşündüğünü gözün-
deki ifadeden kavramaya çalıştım.
Hümeyra'nın çok incelikli yeni çalışmasında bir
şarkı var: 'Olmaz'. Talibrnin sözleri örüyor bu şar-i
kıyı: "Hazne dolu akçem olsa I Tûriü kumaş boh-
çam olsa I Yalan dünya bahçem olsa I Benden bir
gül alan olmaz"...
Nankörlük etmeyeyim, soluk güllerimi alan oldu.
Mektuplar yazdılar, telefon ettiler, sokakta yolumu
çevirdiler. İncelikli sözlenyle, karşılıkverilemezsev-
gileriyle donandım. Ama hep 'suç 'un sancısını duy-
dum; yoksa onları aldattım mı diye düşündüm.
Ey okur, sen de bana yaz!
Takvimde İz Bırakan:
"Kendımi anlatmak! Kendim sandığım birini! Yıl-
lar sonra o biri, bir başkası gibi. Anılanmdaki beni
öyleyabancı buluyorum kendime. Dalıp gittikçe geç-
mişe, birokunmuş romana, bir eski filme dönüşü-
yor o geçmiş."
Oktay Akbal, Batık Bir Gemi, Can Yaytnlan,
1997.
KULTÜRİ ÇİZİK
KÂMİL MASARACI