Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA*FA CUMHURİYET 6 MAY1S 1997 SALI
OLAYLAR VE GORÜŞLER
5+3 mü, 8 mi, 9 mu?
Kinsenin, ama hiç kimsenin, vatandaşın aklını kanştırmaya,
tojlumun geleceğini karartmaya; din okullanna gidenleri
inaıçlı ve ahlak sahibi, öbürlerini inançsız ve ahlaksız olarak
görtermeye; din elden gidiyor korkusunu yaymaya; ben senden
daia inançlıyım, daha Müslümanım demeye; inançlan güncel
ve »iyasal çıkarlar için kullanmaya; inançlan koalisyon
pa^rlığına dönüştürmeye ve eğitsel konulan yolsuzluklar gibi
olcubittiye getirmeye hakkı yoktur.
Pıof. Dr. RIFAT OKÇABOL
E
ğitimde 5^-3 saptırma-
sından, Susurluk çık-
mazından, yargısız in-
fazlardan ya da bıleme-
diğimiz bir nedenle yü-
reğimız daralıyor, başı-
mu ağnyor, midemiz bulanıyorsa ne
yapınz? Üfûrükçüye (!) sığınınz, ko-
cakırı ilacına başvururuz ya da bir he-
kirre gideriz.
Cfıirükçü. hangi dine bağlıysa üfü-
rûği o ınançtan kaynaklanır. Hınsti-
yan üfurükçü Musevi dinine göre
üfürmez. Üfürükçülük, hemen her
dinde yasaklanmış olsa da üfüre üfü-
re kazanılmış bır alışkanlıktır, bilim-
sel bir yanı yoktur.
Kocakan ilacına başvurduysak,
ilaç. yaşanılan yörenin yerel özellik-
lerini taşır. Çöldeki bir kocakannın ıh-
lamur iç. ceviz yaprağını kaynat ağn-
yan yerine sar, nane limon kaynatıp iç
diyecek olanaklan ve görgüsü olma-
dığmdan. olsa olsa "Falanca yılanın
kurutulmuş derisini ka> natıp iç", "Fi-
lanca kaktüsün yaprağını u>gun yeri-
ne baör" biçıminde önenlen olacak-
tır. Kocakan ilaçlan bır birikim so-
nunda elde edilmiş bilgileri içerse de
bu bilgiler bilimsellik süzgecınden
geçmediği ıçin evrensel değildir.
Oysa, bir hekıme gidersek, bu he-
kim tıp eğitimi gördüğünden. Türki-
ye'de de olsa ABD'de de olsa, Papua
Yeni Gine'de de olsa üç aşağı beş yu-
kan aynı yöntemlerle derdimizi ınce-
ler ve bulgulara göre iyileştirme yol-
lan dener. Hınstıyan hekımle Budist
hekimin, Müslüman hekimle dınsız
hekimin, ya da Zerdüşt'le berduş he-
kimin yaklaşımlannda (hekjmin de-
neyimi, ek bilgilenmesi ve tedavıde
kullanabileceği kimi kültürel değerler
dışında) belirgin bir aynm yoktur.
Eğitimin bır boyutu, hekimlikte ol-
duğu gibi, her yerde geçerli olan. ev-
rensel bilgı ve becenlerin kazanılma-
sıyla ilgılidir. Ilkçağda günlük yaşam-
la iç içe olan öğretim, göksel dinlerin
etkinlik kazanmasından sonra salt
dinsel öğrctime dönüşmüştür. Din ki-
taplannın ezberlenmesi eğitim olarak
algılanmıştır. Batı toplumlan bu öğre-
timden 12-13. yy'larda uzaklaşmaya
başlamış, Osmanlı'da ise bu değişim
ancak 18. yy'ın son yıllannda askeri
okullarda, 19. yy'm ikinci yansında
da sivil okullarda başlamıştır. Artık
hiçbir toplumda eğföınin temel nheli-
ği toplumun inanç sistemine göre de-
ğildir. Toplumlar genellikle değişik
inanç gruplanndaki insanlardan olu-
şur. Toplumlarda hangi dinde olursa
olsun dinibütün insanlar olduğu gibi
dini inançlan olmayan ya da göksel
dinler dışında inançlar taşıyanlar da
bulunabüir. Eğitim herkesi ilgüendir-
diğinden eğitimin bir inanca bağlı ol-
ması söz konusu değildir. Çünkü eği-
tim değişmez, dokunulmaz ve tarnşıl-
maz bilgilere ve değeıiere dayah değil-
dir. Eğitimde öğretılen/öğrenilen bıl-
gıler, tûm dünyada geçerli olup kabul
gören, ancak tartışılabilen, eleştinle-
bilen, denenip uygulanabilen, yenisi
ve daha doğrusu bulunduğunda deği-
şebilen bilgiler'dir. Hemen hemen her
on yılda, geçmişte üretilen tûm bilgi-
lerin birkaç katı bilgi üretildigi görül-
mektedir. Eğitim, bu bilgilerin öğre-
nilmesi/öğretilmesiyle ilgihdır. kişı-
lerin bu bilgileri okul dışında ve okul
bittikten sonra da yaşam boyunca öğ-
renme becerisi kazanmasma yönelik-
tir.
Eğitim toplumda yaşayanlann
inançlannı, dinlennı öğrenmelerini
engellemez. Herkesin istediği dini öğ-
renmesi bir haktır. Her ülkede insan-
lara istediklerini öğrenme hakkı tanı-
nır ve bunun yollan da sağlanır.
Eğitimin ikinci bir boyutu toplum-
sal amaçlar'la ilgilıdir. Her ülke top-
lumsal birttk ve beraberliğini sürdür-
me doğrultusunda eğitim verir. Eğı-
tım sistemınde aynlıkçılık savunul-
maz. Laik devlette şeriatçı eğitim ve-
rilmez. Kapitalist ülkeler sosvalist öğ-
retiye,sosyalist ülkeler de kapitalist öğ-
retive öncetikvermez. Ancak. demok-
ratik ülkeler vatandaşlannın başka,
değerieri öğrenmesini de engellemeye
çalışmaz.
Birey, toplumsal amaçlar doğrultu-
sunda yetıştirilır; ona din. ahlak ve ge-
lenek gibi toplumsal değerler de ak-
tanhr. Toplumsal değerler. çağdaş
toplumlarda beyin yıkama ve kogul-
landırma yoluyla değil, toplurhûn es-
tetik ve duygu zenginliği içinde ya-
şamla tûm değerlerin doğal etkileşimi
sürecinde kazanılır/kazandınlır. Eğit-
sel programlar hazırlanırken toplu-
mun inançlan, gelenek ve görenekle-
ri gibi pek çok etken göz önüne alınır.
Bu etkenlerden hiçbiri tek başma be-
lirleyıci nıtehkte olmaz.
Toplumlar sürekli olarakdeğişip ge-
lişmektedir. Değişmeyenve gelişmeyen
toplumlar tarih sahnesinden silinir.
Eğitimin bir görevi, değjşimi olunılu
yönde ve en azzararla sürdünneyeyö-
neliktir. Kımi zaman gelışen yeni dü-
şünceler, gelenek ve göreneklerle
uyuşmasa da öğretilir. Örneğin, geç-
mişte aile içinde tek otorite olan ba-
ba, bugünün anlayışında eski otorite-
sini yitirme durumundadır. Günümüz
toplumlannda kadın-erkek hatta ço-
cuk eşitlığı söz konusudur. Çağdaş
eğitim demek. bir bakıma günü yaka-
layan. gelenek ve görenekleri bugürie
ve geleceğe dönüştürebilecek eğitim
demektir.
Eğitimin bir başka boyutu "birey"le
ilgilidir. Her bırey doğuştan kendine
özgü kişısel özellıklerle doğar. Başka
olanaklar sunulmadığında, kırsal yö-
rede doğan bir çocuk ya çoban olur ya
ırgat; mafya içindekı birey mafyacı,
balıkçı çocuğu balıkçı olur. Çocuğu
marangoza gönderirseniz berber ol-
maz.. marangoz olur. Çocuğa maran-
gozluğu. berberlığı, terzıliği tanıma
olanağı verirseniz çocuk kendi isteği
ve yeteneğine uygun bir seçim yapa-
bilır. Eğitimin bireyle ilgili işlevi. her
bireye yeteneklenni ortaya çıkarma
ve geliştırme olanağı vermesidir.
BM (Birleşmış Milletler) örgütü-
nün bir yan kunıluşu olan UNES-
CO'nun öncülüğünde 1950'li yıllarda
temel eğitim kavramı gelişmeye baş-
lamıştır. Önce yetışkinlenn. analann,
babalann, ûretıcilerin sorumlu, etkm
ve yetkın birer vatandaş olarak toplum
yaşamma katılabilmeleri ıçın gereksi-
nim duyulan temel eğıtim, kısa bir sü-
rede çocuklar içın de gerekli görül-
meye başlanmıştır Bireyin 18 yasına
kadar çocuk sayıldığı, çocuklann ve
yetişkinlerin öğrenme haklanna saygı
duyan ve bunu gerçekleştirmeye çah-
şan toplumlaria; birevin psikoktjikge-
lişimini, kendini taıumayı, kendi öz«4-
liklerinegöredoğru seçim yapmayı yü-
lar süren bireğitim sonunda becerebil-
digini anlayan toplumlar en az sekiz
yıHık temel eğitime hı/Ja ve yıllar önce
geçmişlerdir. Çocuk, ancak bu sürede
kendi diline, aklına ve davranıslanna
sahip olabilmektedir. Eğitim sürecı
sorgulamaya, tartışmaya ve araştırma-
ya dayanmayan toplumlarda 8 yıllık
süre bile yeterh olrnamaktadır. Lıse
son sınıfa gelmiş, ÖSS-ÖYS aşama-
sında olan öğrenciler içinde hâlâ ne
yapacağını bilmeyenlerin varlıği, ez-
bere dayah bir süreçte 10-11 yılın bi-
le kendini tanımaya yetmediğınin gös-
tergesidır.
Eğitimin temel özelliği cinsiyet,
ınanç ve etnik kökene bakmaksızın
herkese eşit olanaklar sunmasıdır. Zo-
runlu eğitim. devletin vatandaşlanna
karşı bır yüklenimde (taahhütte) bu-
lunması, bir bakıma "Siziere şu kadar
süreyle eşit, esTensel ve herkesin kul-
lanabileceği bilgilervereceğun" deme-
sidır.
Temel eğitim süresinin uzaması ve
kesıntısız olmasının, ınsanlann inanç-
lanna yönelik bır yanı \e bır amacı
yoktur. Eğitim insanlann inançlann-
dan bağımsız, her inanca eşit derece-
de saygılı bir olgudur. Türkiye'de ya-
şanan sıkıntı, Idmilerinin, çeşitli ne-
denleıie eğitimi inançlanna endeksle-
meye kalkmalanndan. ya da inançlar-
la o>na>arak öğrenim düzeyi düşük
kirJeleri etkileme çabasından doğmak-
tadır. Bir inanca dayalı eğitim başka
ınançtakilen dışlar. Bir "eğitiınci" bu-
nu savunamaz. Din öğretımi ise deği-
şik bir olaydır. Kişıye yönelik. kışisel
bir olgudur. Kışı, bugûn şu ınançta,
yann başka bir inançtaolabılir Bu ne-
denle ergin kişi istediği dini istediği za-
man ve istediği derinlikte öğrenebilir.
Okullara zorunlu din dersi ko\ mak o
inançta olmayanlara bir dayatmadır.
Laik bir devlet bunu vapmaz. Yapa-
caksa her inanca uygun zorunlu ders-
ler açar. Seçmeli din bilgisi dersi tabii
ki olabüir. Din bilgisi dersi başka, Ku-
ran dersi başkadır. Din bilgisi dersin-
de dinler, inançlar, tarikatlar hakkın-
da bilgi verflir. Bu bilgilertarbşıhr, eleş-
tirilir, birbhieriyle karşılaştı nlabilir ve
bu ders "eğitimin" bir parçası olabi-
lir. Kuran ise tartışılama) an. eleştirile-
meyen, olduğu gibi kabul edilen bir din
kitabıdır. Din eğitimi olmaz, din öğre-
tilir. Belli olgunluğa gelmiş Idmseier
bu Öğretime katıldıklannda Kuran'ı
bugiinkü yaşam koşullan içinde anla-
yıp yorumlas abilme yetisine ulaşırlar.
Yeterlı olgunluğa enşmemış kımse-
lerle yapılan din öğretimi o kışilen,
papağanlaştınr, öğretıcınin bır kopya-
sına dönûştürür; onlara kendilerine
öğretilenlen yineleme (tekrarlama)
becerisi dışında bir şey kazandırmaz.
Eğitimin amacı öğretmenin kopyasını
üretmek değil, onlarda öğretmeni aşa-
cak bilgi ve düşünce sistemini geliştir-
mektir.
Yûzyıllardır dindar olarak bilinen
toplumlann büyük çoğunluğu. okul-
larda herhangi bir dini öğretime katıl-
madan aile ve yaşam içinde dinsel bil-
gileri almışlardır (Osmanlı'da okula
gidenlerin yüzdesinı düşünün), ve al-
maktadır. Bu bilgiler insanlan dindar
yapacak düzeyde olup din adamı ola-
caklar için yetersızdir. Toplumlar var
okhıkça din olgusu ve din adamı ge-
reksinimi de var olacaktır. tnsanlar 8
yıl değil 10, 11 yıl süren eğitim son-
rasında da ımamlık mesleğıni seçe-
cektir. Okullarda din adamı yetiştiri-
lebilir, ancak bu okul, temeleğitimden
sonra ve bunun dışında olur. Din ada-
mı yetiştiren devlet > a da cemaat okul-
lan, "din adamı" yetiştirir, devlet dü-
zenine karşı düşüncede insanlar yetiş-
tiremez; insanlan inançlanna göreay>
ncı değil, bütün inançlan kucaklaya-
bilen sevecen ve hoşgörülü insanlarye-
tiştirir.
Kimsenin ama hiç kimsenin. vatan-
daşın aklını kanştırmaya, toplumun
geleceğini karartmaya; din okullanna
gıdenlen ınançlı ve ahlak sahibi. öbür-
lerini inançsız ve ahlaksız olarak gös-
termeye; din elden gidiyor korkusunu
yaymaya; ben senden daha inançlıyım
daha Müslümanım demeye; inançlan
güncel ve sıyasal çıkarlar için kullan-
maya; inançlan koalisyon pazarlığına
dönüştürmeye ve eğitsel konulan yol-
suzluklar gibi oldubıttıye getirmeye
hakkı yoktur.
8 yıllık eğitim konusu bugünkü
Cumhurbaşkanf nın partısinin çoğun-
lukta olduğu Meclis'te 1972'lerde ka-
bul görmüşrür. O Meclis'in hüküme-
ti meslek ortaokullannın kapatılması
karannı almıştır. Bu karann inançlar-
la ilgili hiçbir yanı yoktur. 1974 yılın-
da toplanan 9. Milli Eğitim Şûrası ezi-
ci bir çoğunlukla 8 yıllık eğitimi be-
nımserken Ecevit-Erbakankoalisyo-
nu iş başındadır. Bu kararlarda, bu be-
nımsemede 5+3 anlamı yoktur. Bu-
güne kadar 8 yıllık eğitim uygulanma-
mışsa, bu. kimilerinin talihsız bir bi-
çimde savTinmaya çalıştığı gibi ekono-
mık nedenlerle ilgili değildir. Yargısız
ınfaz katıllenne milyarlar harcayan,
hayali ihracatatrilyonlarbırakan, yol-
suzluklar nedenıyle trilyonlar kaybe-
den, ölü yatınmlara trilyonlan teşvik
primı olarak veren, iki katrilyona va-
ran kayıt dışı ekonomiyi vergılendir-
meyen, ışadamlanndan yeterlı vergi
toplamayan bır devlet ıçin 8 yıllık eği-
time geçişin ekonomik faturası önem-
lı değildir.
Aynca, ekonomik kalkınmanın eği-
time yapılan yatınmla doğru orantılı
olduğu, eğitim düzeyi arttıkça gelir
düzeyinin de çoğaldığı ve ekonomik
kalkınmanın hızlandığı bilinen bir
gerçektir. Yeni araştırmalar da toplu-
mun büyük çoğunlukla kesintısiz 8
yıllık eğitimden yana olduğunu gös-
termektedir.
Aileler, çocuğunun, 5 yıl yenne 8 ya
da daha uzun süre eğitim görmesi du-
rumunda daha bilgili ana, baba ve va-
tandaş olacağının bılincindedir; orta-
lama öğrenim süresinin 3.5 yıl yerine
8.5 ya da 9.5 yıl olması durumunda
nasıl bir toplum olacağımızın ayn-
mındadır, Herkese daha çok ve eşit
olanaklar sunduğu için demokfatiktır.
180 ülkenin gerisinde kalmamızı gi-
dereceği ve insanımıza yeni ufuklar
açacağı için de çağdaş bir uygulama-
dır.
PENCERE
Karine!..Flash TV geçen haftanın sonunda basıldı...
Baskının iki ayağı var...
İstanbul'da Tepebaşı'nda konuşlanan Flash.-
TV'yu silahlı bır çete bastı; ortalığı kurşun yağmu-*
runatuttu; çalışanları tartakladı; yayın aygıtlannı kı-'
np döktü; ellerinı kollannı sallaya sallaya kayıpla-'
rakanştı. •'
Baskının ikinci ayağı Bursa'da gerçekleşti; bu"
kez hedef Flash TV' nin merkeziydi.
TV'yı basan polisler resmi bir belge gösterme-^
den Flash'ın kapısına kilit vurmak istediler; yayını<
engellediler.
Eşzamanlı iki eylem, iki baskını yapan iki ayağın
bir başa bağlandığının karinesidir. ;
•
"Karine" Osmanlıca bir sözcüktür; hukuk kav-
ramıdır; ikiye ayrılır: ^
Yasal karine.. ";
Fiili karine..
Flash TV'nin "Çillerailesi"neyönelik yayınındanH
sonra istanbul'da silahlı çete, Bursa'da polisçe eş-"
zamanlı olarak basılması, hukukta "fiıli karine" sa-.'
'yilır.
Hem mafya hem devlet örgütünün içinde iki aya-'
ğı birden kullanabilen baş, kimin başı?..
•
Işçi Partisı (İP) Genel Merkezi, "Susuriuk Rapo-'
nv"na karşı bır "Alternatif Rapor" yayımladı.
Rapordan bir alıntı:
"Susuriuk Komisyonu çoğunluğu, Çiller ailesi-!
nin sorumluluğunu örtmeye çalıştı. Oysa ÇillerVn.
1
işin başında olduğunu beliriemek son derece:
önemlıdir. Çiller'ın Emnıyet Genel Müdürü ve son-""
ra Adalet ve Içişleri Bakanı Mehmet Ağar olayın
1
,
içinde... Çiller'in MİTiçindeki adamlan Mehmet,
Eymür ve Tolga Atik olayın içinde... Çiller'in baş-.
müşavıri Kamil Oral olayın içinde... Çiller'in Özell
Tim Komutanı Ibrahim Şahin olayın içinde... Çil-
J
_
ler'in Güneydoğu'dakı ayağı DYP'lı Korucubaşı \
aşiret reısi Sedat Bucak olayın içinde... Tevfik;
Ağansoy vunjlurken yanında Çiller'in korumalan ,
var... Çiller'in malvariığı patlamasının yeraltı gelir-;
leri olduğunu bizzat TBMM Faili Meçhul Cinayet-'
ler Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sa- _,
dık Avundukluoğlu söylüyor..." (Işçi Partisi'nin'
Alternatif Susurluk Raporu, Sayfa 3).
Işçi Partisi'nin yayını Aydınlık dergisinin, bu ko-
nuda medyadan en aşağı bir yıl ilerde olduğu söy- '•
lemek, bir doğruyu dıle getirmek olacaktır; İP Ge-'
nel Başkanı Doğu Perinçek "Çiller Özel Örgütü'
diye bır de kitap yayımladı.
•
Tansu Çiller'e yönelik değeriendirmeler nedir:
"Uçuk bir kadın mı?.. Yalancı mı?.. Okul müsa-.<
meresinde rol yapan yapay bir oyuncu mu?.. Ne ',
yaptığını, nesöylediğinibilmezbirbayanmı?.." _
Bütün bunlar doğru olmakla biriikte, olayın ar-,
kasında, daha derınde, azımsanmayacak bir gü-,
cün ağırlığı ortaya çıkıyor.
Özer Çiller'in bu işteki rolüyle devletin içine yu-
valanmış bir örgütün variığı!..
Tansu Çiller Hanım, bu gücün öne sürdüğü -ya ,
da deyım yerındeyse- kullandığı bir kişi olarak r
tanıtlanacak?.. , .
Kuşku, karineye dönüştü. , •••»",'•'
JohnnieW ctionTime
£
i JohnnieWalker
I ActionTime
I Tam 30 Kişi iskoçya Yolunda!
Johnnie Walker
' Action Tıme '97ye katılma
\ şansım ekje etmek için aşağıdaKi
| kuponu doldurarak 25.6.1997
| larihine kadar normal veya
• taahhütlü postayla
. PK 6 Çelıktepe 80650 istanbul
adresine göndermeniz yeterli.
' Tarafımızca yapıiacak ön
I elemenın hemen ardından.
I Johnnie Wa!ker Action Time ite
| ilgili bilgi ve katılım formlan
i adresinize postalanacaktır.
'. 3-7 Eylül 1997 tarıhleri arasında
' İsKoçya'daki bu yarışa katılacak
' 30 kişi istanbul Pasha Beach'de
i düzenlenecek özel bir eleme
Ea
jepartısiy1e belirlenecektir.
•ma'
•, anavatenı İskoçya'nın o harika<ip|^ında bambaşka bir heyecan *
yaratıyor sizin için: Johnnie VValker Action Time! ^ ü muhteşem yarışta beş gün
boyunca tam 30 katılımcıya macera dolu bir dünyanın kapıları aralanıyor.
Sarp kayaların arasındaki daracık yollarda pedal çevınrken, kanoyla nehrın berrak *
sularında özgürlüğün bir başka boyutuna yol alacak, dört tekerlekli motosikletınızl^~< *«
asla engel tanımayacaksınız. Özel yetiştırilmiş iskoç taylanyla yarışacağınız eta^ -
heyecanı daha da artıracak -^ ** • . j£ * 9 iSj?^
Hiçbir şeyi ertelemeden ve kendinizi asla kısıtlamadan hayatın tadını çıkârmaya,
hazır mısınız?
h%
actior
time
Doğum Tanhı : / /
Adresı :
Semt'Şehır :
PostaKoöu
3-7 Eylül 1997 tanhlen arasında
yurtdışına seyahat yapmaya hertıangı |
i r engeltntz var m ı
9
Evet I Z Hayır ZH
ingılızce bttıyor musunuz''
Evet Z^ Hayır •
I '8 yaşındap küçıiger bu ofganoasyona kaiıtamaz I
BRITISHAlRVVAYS
Dünyanın gozde havayolu