25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 1997 SALJ 12 KULTUR Besteci, yorumcu, düzenlemeci Esin Engin için bugün tören düzenleniyor Sazıyla her tiir müziğe verdiKûltür Servisi- Besteleri, tango- lan, unutulmaz film müzikleri ve şarkı sözleriyle gönûllerde taht kur- muş bir sanatçıydı Esin Engin. 1993 yılından bu yana eşi Ferhan En- gin'in çabalanyla ve akıllara dur- gunluk veren bir moralle, yakalan- dığı kan kanserine karşı mücadele veriyordu. Son olarak îstanbul Şe- hir Tiyatrolan Müzik Dırektörlü- ğü'nü sürdüren 52 yaşındaki Engin, önceki gün kansertedavisi sürmek- te olan 1Ü Tıp Fakültesi Hastane- si'nde yaşamını yitirdi. Esin En- gin'in cenazesi bugün saat 11 .OO'de Şehir Tiyatrolan Harbiye Sahne- si'nde yapılacak törenden sonra Teşvikiye Camii'nde kilınacak öğ- le namazından sonra toprağa veri- lecek. 'Müzisyenliği tavsiye etmiyonım' Hasta yatağında bile müzik ça- lışmalanm sürdüren. hatta 'Tatiı Betüş' ve 'Çalıkuşu" ıçin hastane- de besteler yapan Engin, 1993 yı- lında kendısine 'Avni DiUtgü' ödü- lünü kazandıran 'tstanbuTun Göz- leri Mahmur'' adlı oyunun müzik- leri gibi birçok projeyi tedavisi sü- rerken gerçekJeştirmişti. 1996 yilı başlannda hastaneden taburcu olan sanatçı, durumu yeniden kötüleşin- ce tedaviye geri dönmüştü. 17 Mayıs 1945 yılında Sıvas'ta doğan Engin, 5 yaşındayken müzik eğitimine başlamıştı. Ortaokul yıl- lannda beste çalışmalanna başlamış ve henüz 14 yaşındayken yorumla- dığı tangolarla tanınmıştı. Genç yaşlarda tanıştığı müzik daha son- raki yıllarda îstanbul Beledıye Kon- servatuvan Şan Bölümü'ne girme- sine neden olacaktı. Bunun yanm- da 1Ü Gazetecilik Yüksek Oku- lu'nda da eğitim aldı. Profesyonel müzik yaşamı 1965 te 'Ferdi Özbeğen Orkestra- sı'yla birlikte Çınar Oteli'nde baş- ladı. Dans müziği ağırhkh bu ça- lışmanın ardından. 1967-68 yılla- nnda ilk plaklan ve film müzikle- riyle dinleyiciyle buluştu. Adı tan- golarla bütünleşen Engin, bu türü modern bir anlayışla yeniden yo- rumlamış ve dinleyenlerin gönlün- de taht kurmuştu. Aslında en büyük tutkusu halka daha önce yapılma- mış bir şeyler sunabilmekti. Bu dü- şünceden yola çıkarak kendisine sonraki yıllarda bir 'Altm Plak' ka- 'sin Engin bugün Şehir Tiyatrolan'nda yapılacak törenden sonra Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazının ardmdan Zincirlikuyu Mezarlığf nda toprağa verilecek. Tangolan modernize ederek günümüze taşıyan, tekrar canlandırarak gençlere sevdiren Engin; besteleri, tangolan, unutulmaz film, oyun müzikleri ve şarkı sözleriyle 30 yılı aşan müzik yaşamına birçok çalışma sığdırmıştı. zandıracak olan oyun havalan ça- lışmalanna başladı. Bu tarzda yo- rumladığı seçkin parçalan. Alman- Ingiliz ortak kuruluşu ARC tarafin- dan CD haline getirilmişti: 'Bestof Belly Dans Voll've'Vol2'. Türkiye'de hemen hemen tüm sanatçılarla çalıştığını söylerdi En- gin. Zerrin Ozer'in bir dönem dil- lerden düşmeyen 'Gönül' adlı par- çası, onun titiz bir çalışmayla Gen- cebay'ın şarkılan arasından çıkanp yeniden düzenlediği bir eserdi. Kurucu üyesi olduğu MESAM bünyesinde, telif haklan konusun- da mücadele verdi. O yıllarda Dün- ya Buz Pateni Şampiyonasf nda Rusekip onun ezgileriyle gösteri ya- pınca, bunca mücadele verdiği ko- nuda uluslararası alanda mağdur konuma düştüğünü düşündü önce. Ancak beste Esin Engin adıyla anons edilince onurlandı. Esin Engin, Orkestrası'yla birlik- te yaptığı çalışmalardan sonra, 1984'te Gencay Gürûn'le birlikte Şehir Tiyatrolan'nın kadrolu sa- natçısı oldu. tstanbul Şehir Tiyat- rolan 'nda Müzik Direktörlüğü gö- revinı sürdüriirken birçok oyunun müziklerini besteledi. Son olarak 'Maviydi Bisiklethn' adlı oyunun müziğıni yapan Engin'in öteki oyun müzikleri arasında 'DeB Eder tnsa- nı Bu Dûnya', 'tstanbul'un Gözte- ri Mahmur', 'Fermanh Defi Hazret- lerî, AfleŞerefT, Gazrteciden Dost', 'Mikadonun Çöpleri' sayılabılir. 30 yılı aşan müzik yaşamında, 1970'ten sonra 'hertür müziği' ya- pan, sayısız beste ve düzenlemeye imza atan sanatçımn, 20'den fazla LP, 30'dan fazla 45 'lik ve 15 CD'si bulunuyor. Sürekli calıştığı Esin Engin Or- kestrası'nı bir stüdyo orkestrası ola- rak Türkiye'nin en iyi müzisyenle- rinden oluşturmuştu. Yaptığı her işte akustik saz kullanan Engin, bü- tün dünyada olduğu gibi altyapıda bilgisayar kullanmaya zorunlu ol- duklannı da vurguluyordu. Yıllardır müzikle iç içe olan Esin Engin, ülkemizin koşullannda hep plakçılann kazandığından yaktnarak müzikçilerin ancak ufak telifler ala- bildiğini belirtmiş ve "Tavsiye et- miyorum profesyonel müzisyenliği knineye. Futbolcu otsunlar da mü- zisyen pek ohnasmlar. Geçinemez kûnse sadece •nüzüde" demişti. zın Tülometre taşlarındandı CUMHUR CANBAZOĞLU Törk pop müzik tarihine herkes kannca karannca bir şeyler katmış. yeni sayfalar acmış, besteleri ve yoru- muyla kalıcı işler bırakmıştır. Ancak bir de ekol olmuş, yaprtklan kilometretaşı işler diye nitelenmişler vardır. Esin Engin de az üyeli bu listertin önemli isimlerinden biridir. 1970'li yıllarda o meşhur orkestrasryla oyun hava- lannı, halk müziğimizi, tangolan modemleştirerek kentleşen Türkiye'nin ritmini yakalamayı başarmış, bununla da yetinraeyerek geleneksel müziğimizi evren- seie taşıma yolunda deneylere girişen llhan İrem gibi isimierin yanında yer almıştır. Kendi sesiyle yorumla- dıgı tangolarla, yeni yeni yeşeren Türk pop müziğine yön veren yanşmalardaki rolüyle, özellikle düzenleme- leriyle unutulmazlar arasına ginniştir Engin. 1970-80'li yıllann en favori turistik armaganlann- dan biridir Esin Engin'inyapıt- lan. Çalışmalannın yurtdışın- da ne kadar ilgi gördüğü Ulus- lararası Buz Dansı yanşmala- nnda Rus sporcular tarafından kullanılan ezgileriyle bir kez daha kanıtlanmıştır. Arabeskin hükümranhğı olabildiğince sü- rerken parçalan TRT'den de büyük kabul görmüş, adetabaş- h başına bir tür olarak müzik li- teratürüne geçmiş 'TRT ara müzikleri'nin vazgecilmez kaynağı haline gelmiştir. Esin Engin'in engin yaratıcıhğından televizyon, sine- ma ve tiyatro da paymı almışnr. Son derece mütevazı ücretler karşılığı yazdığı yüzlerce kompozisyonuyla başlıbaşına bir ekoldür bu sektörde... Son olarak 1995'teiçinde'Çakkuşu\'HayaJlerimAş- knn ve Sen', 'Tarh Betüş', 'İki Kadm'. 'Behiye' gibi ya- pıtlanna yer verdiği *Esm Engin Fıhn Müzikleri VoU' adlı albümü yayımlayan besteci, hastalığırun izin ver- diği ölçüde bu serinin ikinci albümünü hazırhyordu, ama yetiştiremedi. Yaptığımız son söyleşide projeleri- ni ve piyasaya bakışını anlatmış, genç popçulan ince ince eleştirmişti: "Bu daha birinci kaset Elimde mal- zeme bol, gelecek yıl ikinci kaseti yapabüirim. Ancak tedavim sûrüyor, fada yorubnamatn gerekiyor. Şehir Tîyatrolan'na müzikal vapıyorum. Besteyie uğraşacak fazla vaktim yok. Bir de yeni tarzlan sevmiyonım. Bir tspanyol modasKÜr gka\ or. Bizinı şarkıcüann kaçmm soyunda tspanyoBok var, merak edjyonım." 3. Sanatçılar Kurultayı, 6-8 mayıs tarihleri arasında Akatlar Kültür Merkezi'nde toplanıyor Sanatçı örgütleri 'telifhakları'nı tarüşacak •Ulusal Sanat Kurulu ve Özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu, kurultayda sorunlara örgütlü çözümler bulacak. Tamer Levent, Türkiye Sanat Kurumu'nun kurulması gerektiğini vurgularken Hüsamettin Koçan kurultayın siyasi iktidarlara 'Elinizi üstümüzden çekin' mesajmı verdiğine dikkat çekti. Kültür Servisi - 'Sanatçı hakkı" konu- lu '3. Sanatçılar Kurulta>ı'. 6-8 mayıs ta- rihleri arasında 52 sanatçı örgütünün ka- tılımıyla İstanbul Beşiktaş Akatlar Kül- tür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. 1995 ve 1996'da düzerüenen kurul- taylarda oluşturulan 'l lusal Sanat Ku- rulu' ve 'Ozerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu', 3. Sanatçılar Kunıltayf nda sa- nat alamnın ve sanatçılann sorunlanna örgütlü çözümler bulmayı amaçlıyor. Ulusal Sanat Kurulu adına genel başkan Şükran Kurdakul. ikinci başkan Hüsa- mettin Kocaa genel sekreter AhmetGül- han, Özerk Sanat Konseyi Girişim Ku- rulu adına genel başkan Tamer Levent ve genel sekreter Öner Yağcı tarafindan hazırlanan bildiride 'Türldye Sanat Ku- rumu'nun kurulması gerektiğine dikkat çekildi. Dün düzenlenen basın toplantı- sında Tamer Levent tarafindan okunan bildiride 1982 Anayasası'nın 64. mad- desinde yer alan "devlet sanan ve sanat- çryı korur,sanaün yaygmlaşmasun ve se- vilmesini sağlar'' ifadesınde sanat ve sa- natçı tanımlannın yetersiz olarak tanım- landığı belırtıldi "tştebukargaşanede- niyledevlet mekanizmasına hükümet et- me hakkını kazanan kurulda göre>1i bir kültür bakanuzaman zaman anayasanm 64. maddesini rahathkla çiğneyebilmek- te, sanat üreticilerini aşağdayabilmekte, sanat alanlannın gelişmesine tamamen zıt uygulama ve vaptınmlan kendi key- fince dayatabilmektedir" ıfadesının yer aldığı bildiride anayasanm 64. madde- sinin, nasıl yürütüleceği ve uygulanaca- ğı kesin olmayan 'beyaz bir madde' ol- maktan kurtarmak için Türkiye Sanat Kurumu'nun kurulması gerektiği vur- gulandı. Sanatta yaratıcılık, sanatçımn üretme özgürlüğü, alanlanrun gelişme- si için prpjelerin üretilmesi, eğitim, bi- ltrn ile etkileşim içerisinde oluşması için bu oluşumun yaşamsal olduğu belirtil- di. 52 örgütûn delegeleri Bugün Akatlar Kültür Merkezi'nde başlayacak olan 3. Sanatçılar Kurulta- yı'nda 52 sanat ve sanatçı örgütünden ge- len delegeler 'Tetif Haklan' 'Örgütfen- me Ozgürlüğü' ve '21. Yüzyıla Doğru Eylem Planı' konulannda atölye çalışma- Darphane sergileri yeniden açüıyorKültür Servisi - Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfl'mn HABITAT kapsamında düzenledigi, Türkiye'de ve uluslararası kamuoyunda yoğun ilgi toplayan ve 1996'nın ilk dört ayında 50 bin kişinin gezdiği, 'Dünya Kenti İstanbul', 'Anadolu'da Konut ve Yerleşme', 'Darphane'den İstanbul Müzesi'ne' sergileri yeniden izleyiciyle buluşuyor. Geçen yıl okullann açık olmadığı döneme denk gelmesi nedeniyle öğrencilerin katılımının az yaşandığı sergilere bu yıl, genç kesimin yoğun ilgi göstermesi bekleniyor. Serginin açık kalacağı altı ay süresince cuma günleri, öğrenci ve öğretim görevlileri sergiyi ücretsiz gezebilecekler. Geçen cumartesi günü çeşitli sanatçı ve Istanbulseverlerin katıldığı bir şenlikle açılışı yapılan Darphane'de sergiler dışında, mayıs ayı boyunca çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri de yer alacak. 10 mayıs tarihinde 'Şenova Ülker Big Bang Caz Orkestrası' konseriyle başlayacak olan etkinlikler arasında, tFSAK'ın 'Kapadokya' başlıklı saydam gösterisi (11 Mayıs), 'Müjdat Gezen Sanat Merkezi OjTinculan'nın sahneleyeceği •Şeksi Oyun' (14 Mayıs), İTÜ O>Tinculan"nın sahneleyecekleri 'Getto' (16. 17,18 mayıs), Nevzat Çakır'ın 'İstanbul'da Bir Gün' başlıklı saydam göstensı (17 mayıs), Deniz Magazin Dergisi 'Su Alünda Yaşam' saydam gösterisi (18 mayıs), 'Espri Sanatlan Enstirüsü'nün 'Tükürür Kaçanm' adlı oyunu (21 mayıs), 'İÜ Devlet Korosu Pöp Orkestrası' konseri (22 mayıs), 'İTÜ Sergiler bu kez ahı av süresince açık kalacak. (Fotoğraf: KUBlLAY TÜNTÜL) Güzel Sanatlar Oyunculan'ndan 'Aşk Mitoslan' adlı oyun (23 mayıs), Hilmi Yavuz, Dcmirtaş Ceyhun, Hakan Mask'ın konuşmacı olarak katılacaklan 'Baylan Pastanesi' başlıklı sözlü tarih söyleşisi (24 mayıs). Salime Yümaz'ın 'Renklerdi Yaşam' saydam gösterisi ve 'Dersaadet Oda Müziği Topluluğu' konseri (25 mayıs), 'BL Türk Müziği Mübü Topluluğu' nun konseri (28 mayıs) ve 'Erensya Seferadi' konseri (31 mayıs) yer alıyor. Darphane'nin açıhşında, Anadolu'da Konut ve Yerleşme sergisi koordinatörü Yıkiız Sey, Tarih Vakfı Genel Sekreteri Orhan Silier ve Dünya Kenti İstanbul Sergisi Koordinatörü Prof. Dr. Afife Batur basına bir açıklama yapnlar. Orhan Silier. Darphane'nin bir kültürel mücadelenin simgesi haline geldiğini belirttiği konuşmasmda, devletin HABITAT'ta görev alan kunüuşlara olan borcunu halen ödemediğini ve Tarih Vakfi'na da halen 2.5 milyar TL borçlu olduğunu ifade etti. Darphane'yi lstanbullulann tarihle buluşabildikleri bir kültür merkezi haline getirmeyi amaçladıklannı söyleyen Silier, H ABİTAT boyunca yapılan çahşmalann, paranın ve sponsorluğun yerini insan emeğine bırakmasına örnek oluşturduğunu belirtti. Silier, "Toplumun. eroin \e silah saOcılanna, rant sahipierine hoşgörü gösterirken kültür ve sanata karşı cimri davranması, Türkiye'nin dünya bilim ve sanatına katabilecekteri önünde engel oluştunıyor" şeklmde konuştu. Tarihi Darphane binasının bahçesinde yapılan toplanüda, Yıldız Sey ve Prof. Dr. Afife Batur ise sergilerin amaçlan konusunda bilgi verdiler. Batur, sergilerde İstanbul'da yaşanan her döneme objektif ve dengeli bir yer ayırmaya çalıştıklannı belirtırken 'tstanbul Sergisi'nin. ileri teknolojiyle hazırlanan ilk büyük kapsamlı sergi oluşu ve bir 'obje sergisi'nden çok bir 'bilgi sergisi' oluşunun önemini vurguladı. Yıldız Sey ise serginin beklenenden çok daha kapsamlı olduğunu ve böyle bir işi başarmış olduklanndan ötürü gurur duydukJanru açıkladı.Bu yıl öğrenci katıhmı için sergiyi mayıs ayında başlattıklannı söyledi. Geçen yıl HABITAT kapsamında Tarih Vakfı tarafindan gerçekleştirilen Darphane projesi, vakfı 7 milyar TL zarara uğratmıştı. Hazine'ye ait olan Darphane binasının 49 yıllık işletmesini üstlenen Tarih Vakfi'nm çalışmalanna başladığı 'tstanbul müzesi' projesi ise artması beklenen 12 bin imza ve 2570 aktif kahlımcının desteği sayesinde tüm hızıyla sürüyor. Projeye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de destek veriyor. Darphane'deki kültür etkinlikleri İstanbul'da düzenlenen festivaller ve İstanbul Bienali sırasında da geçen yıldan daha kapsamlı olarak sürecek. lan yapacaklar ve raporlannı hazırlaya- caklar. Kurultayın resmi açılışının yapı- lacağı 7 mayıs çarşamba günü sabah otu- rumunda Ulusal Sanat Kurulu Genel Başkanı Şükran Kurdakul ile Özerk Sa- nat Konseyi Girişim Kurulu Genel Baş- kanı Tamer Levent birer konuşma yapa- caklar. Öğleden sonraki oturumunda ise te- lif haklan' konusu ele ahnacak. Av. Fik- ret tDdz ve Alpay Kabacah'nın katılacak- lan oturumda konu. sanat ve sanatçı ör- gütleri delegelerinin tartışmasına açıla- cak. Kurultayın son günü olan 8 mayıs perşembe günü sabah oturumda 'örgüt- lenme özgürlüğü' konusunda sanat alan- lannın raporlan okunacak ve son biçi- mi verilen 'Türkiye Sanat Kurumu Yasa Tasansı' ile 'federatiförgütlenme' konulan uzman konuk- lar Prof. Dr. Semih Ge- mahnayve Av. Erghl Cİri- men'in görüşleriyle bir- likte delegelerce taruşüa- cak. Öğleden sonraki otu- rumda ise '21. Yüzyıla Doğru Eylem Planı' baş- lığı altında alan raporla- nnın tartışılması ve oluş- turulan taslak programla- nn yaşama geçirilmesi için gereken oluşumlann sağlanması karan ahna- cak. Hayata akan sis- tem Kurultaya ilişkin bilgi veren Ulusal Sanat Kuru- lu İkinci Başkanı Hüsa- mettin Koçan, 3. Sanat- çılar Kurultayı 'nı sivil toplumun örgütlenerek haklanna sahip çıkması olarak değerlendirdi. Ku- rultayın demokratikleş- me sürecine katkıda bu- lunacağmı belirten Ko- çan, sanatçı örgütlerinin bir bütün halinde hareket etmesinin önemine de- ğindi. Kurultayın siyasi iktidarlara "Elinizi üze- rimizden çekin'' mesajı- nı verdiğine dikkat çeken Koçan, sanatın insanla ve yaşamla buluşmasım en- gelleyen sistem yerine; demokratik, katıhmcı ve sanatın hayata aktığı bir sistemin adımlannın atıl- dığını söyledi. \AZIODASI SELİM tLERİ Sanat Düşmanlığı KrtapTırtıh'nı yazmak için Ölmüş BirKadınm Ev- rakı Metrukesi'vA okuyordum. Güzide Sabri'nin ba- zı satırtan alıp beni nerelere götürdü... ...Okulda, evde hemen hep 'giziigizli' roman oku- duğumu hatırladım. Aka Gündüz'ün BirŞoförün Gizli Defteri'nl Tarih kitabımızın ıçıne sığdırarak oku- maya çalışmıştım. Oysa kalın, ciltli bir kitaptı. Annemin misafir günüydü. Babamın çalışma odasında okuyordum. Yakalanmıştım. O beylik söz: "Bu saçma sapan romanlan okuyacağına iki satırda ders kitabından oku!" Üstelik edebiyatı az çok seven kişilerdi büyük- lerim. Bir roman düşmanlığı hep yaşanmış olmalı. Öl- müş Bir Kadının Evrakı Metrukesi 1900'lü yıllann başlangıcında yazılmış; ilk basımı 1905'te. Güzi- de Sabri, kendisine ün, pek çok okur kazandıran bu romanının başlangıcında şunlan yazıyon "Fikret'/n roman okuduğuna pek nadir olarak tesadûfederdim. Gddi eserierokumaken tatiı meş- guliyetiidi. Hayalle vaktiniziyan etmekten hoşlan- mazdı." Fikret romanın baş kişisıdir. Az sonra, ancak ro- manlarda yaşanabilecek bir karasevdaya tutula- cak, hayatı sönüp gidecek. Acaba o karasevda- ya yakalanması, geçmişte roman okumamasından mı? Olamaz mı, kimbilir... Sonra bir romancının "roman "ı çekiştirmesi, ro- man için "hayalle vaktin ziyan olması" yorumunu getirmesi çok şaşırtıcı değil mi? Ingıliz edebiyatının geçen yüzyılda yaşamış bü- yük aşk romanı yazarlannı hatırlayalım: Her biri ede- biyatı, hele romanlan savunmuş, benimsemiş, ye- ri geldiğinde göklere çıkarmıştır.. Neyse, Güzide Sabri seksen dokuzuncu sayfa- da tutum değiştiriyor. Fikret'i roman okumadığı, ciddi eserlerle -Neyseler artık!- meşgul olduğu için övdükten sonra, bu kez, Fikret'in âşık olduğu Nejat'ı eşi Mediha'ya şöyle anlattınyor: "Ben Nejat 'ın sevdiği şeylehn pek çoğunu sev- mem. Bu, aşkı zarahandırmaz. Meselâ en birinci, ben, erken uyumayı severim. O, bilâkis geç ya- tar. Hiçbir surette onu beklemem. Sonra o, roman okur ve her suretle okumayı sever. Ben katiyen bundan hoşlanmam." Güzide Sabri, okumak sanatından nasibini ala- mamış Mediha'yı roman boyunca -satır arası- hor görecektir. Evet, bu ne perhiz bu ne lahanaturşu- su! Ama Güzide Sabri tekil örnek değildir. Belki de "toplum'un sesini yankımaktadır Ro- man, şiir, öykü, kitap düşmanlığı toplumda çok es- kilerden beri hüküm sürmüştür. Fazla okumanın deliliğe yol açabileceğine inanılmıştır. Suttan Ha- mid de aşk romanlannın Müslüman Türk kadını- nı "kötü yol"a düşüreceğini sanırmış. Haydi, II. Abdülhamid'in bu konularda biigisi kıttı, diyelim; koskoca, o kadar çok sevdiğim, oku- mayadoyamadığım Abdülhak Şinasi Hisar, "si- nema sanatı"na düşmandır. Evlenip çoluk çocu- ğa kanşmadığına sevinirmiş; oğlunun "komûnist", kızının "sinema artisti" olacağından korkanmış. Abdülhak Şinasi şu söyleşilerinde belki şaka ediyordu. Ne var ki yazısında "sinema sanaft'ndan hiç mi hiç hoşlanmadığı, bu sanatı sanattan say- madığı açıkça duyumsanıyor. Bizde bir de sanatlar arası "üstünlük" yelpaze- si vardır. Sözgelimi "tiyatro " sinemadan üstün tu- tulur. Ikisinin apayn ve birbirini besleyen sanatlar olduğu birtürlü algılanmaz. Tiyatro üstün sanattır ama, tiyatro oyuncusuna yıllar yılı ve biraz da yadırgayarak bakılmıştır. Ço- cukluğumda tiyatrocu olmak istediğimi mi söyle- miştim, ne olduysa, dedemden okkalı azar işitmiş- tim. Bugün o eski hastalığın onmuş olmasını dilerim. Eğitim daha baştan "sanat"a düşman: Okulla- nmızda "resim" dersi var; en yeteneksiz öğrenci- ye ille "natürmort" yaptınlır, ama resim sanatını sev- direbilmenin, bir resimden tat almanın yordamla- n asla gereksinilmez. Ya müzik?! Müzik başlı başına bir "ideoloji so- runu"olmuştur. Nasıl olmuştur, neden olmuştur, pek üzerinde durulmamış. Müziğin alaturkası horlan- mış, gelgelelim, alafrangası da dinlenmemiştir. Peyami Safa, Fatih-Harbiye'de alaturkayı se- venlerin, yalnız onların "masum", "namuslu" in- sanlar olabileceklerini soylemeyi getiriyordu. Bu haliyle, o güzelim romanını zedelediğini fari< ede- memişti. Müziğin ideolojik simgeye dönüştürülmesi ka- dar gülünç ne olabilir? Alafrangacıların baskısı karşısında Nahid Sım Örik şunlan yazmaktan kendini alamamış: "Bu vaziyette alaturka musiki adeta meyhaneye sığınmış, yaşayabilmekiçin (...) kavgadan ve kahkahadan perva etmeyen sarhoş- lann himayesine dehalet mecburiyetinde kalmış- tır." Yıl 1947. Elli yıl sonra da sanat düşmanlığımızda değişen pek bir şey yok. Takvimde İz Bırakan: "Köşe başını tutan leylâk kokusu I Yakamı bı- rak da gideyim' Oktay Rıfat, Perçemlı Sokak, Ye- ditepe Yayınları, 1956. Fairplay Karikatür Yarışması • Kültür Servisi-Türkı\e Milli Olimpiyat Komitesi Fairplay Konseyi 2. Ulusal Karikatür yanşmasını düzenliyor. Geçen yıl ilki düzenlenen yanşmaya bu yıl ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri de katılabilecek. Yanşmaya daha önce yayınlanmış karikatürler katılabilir ancak bu yapıtlann daha önce herhangi bir ödül almamış olması gerekiyor. Her türlü çizim tekniğinin serbest olduğu yanşmada karikatürler renkli ya da siyah beyaz olabilir. Katılımcılann 25X35 cm boyutlanndaki en fazla üç çalışmalannı 12 mayıs tanhine dek 2. Ulusal Fair Play Karikatür Yanşması Türkiye Millı Olimpiyat Komitesi, Fair Play Konseyi Başkanlığı Olimpiyat Evi 4. lasım sonu Ataköy tstanbul adresine göndermeleri gerekiyor. (560 07 07) Şişli Atölyesi ve Vıyana sergisi • Kültür Servisi - Şişli Belediyesi Askeri Müze'de Türk Resim Sanatı'nda Şişli Atölyesi ve Viyana Sergisı'ni düzenliyor. 1917 yılında Enver Paşa'nın direkrifiyle savaşa moral, destek vermek amacıyla kurulan Şişli Atölyesi Türk resim tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturur. Bir yıl boyunca yoğun üretim içinde bulunan atölyede üretilen resimler 1918 yılında Viyana'da sergilenmiş. Şişli Belediyesi ve RHM derneğinin ortak çalışmalanyla bugüne kadar gözardı edilmiş bu konu gündeme getirilmiştir. 6-15 mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan sergi, pazar hariç her gün 9.00-18.00 saatlen arasında eezilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle