Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MAY1S 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLAR İZİNDE OKTAY EKİNCt
Mimarlık tarihinin 'müze kenti' olan Tokat'ta imar müdürü bile mimar değil, 'ziraatçı'...
Mühendis başkan miınarhğa düşman..•TOKAT - tmar Yasası, binalara yapı
ruhsatı alabilmek için gerekli olan proje-
lerm ilgili "uzmanlar" tarafindan düzen-
lenrnesini öngörür: Buna göre yine bina-
larm miman projelenni mimarlar, diğer
mühendislik projelenni ve hesaplannı da
kendi uzmanlık alanlanna göre inşaat,
makıne ve elektrik mühendisleri yapar-
lar.
Aslmda bu bilimsel kural. denebilir ki
mimarlık tarihı kadar da eskidir ve çağ-
lar boyunca uygarlığın başlıca gösterge-
len arasmda yer almıştir.
Örneğin antik dönemlerde, bugün ka-
hntılan bile hayranlıkJa izlenen bir çok
ûnlükentin belli bır "imardisiplini" ıçin-
de kurulduğunu, bu kentlerdekı hemen
her yapının da işi ve sanatı "mimarlık"
olankişılerce gerçekleştinldığı biliniyor.
Hele Anadolu'da. bu uygarlık erdemı *şe-
hirciük" boyutuna bile ulaşmış ve dünya-
nm belkı de ılk "planh kentleri" ünlü an-
tik çağ miman Hippodomos'un tasarı-
mıyla yine Anadolu'nun Ege Bölge-
si'nde gerçekleşmişti. Miletgibi. Prien-
negıbi...
Osmanlı uygarlığının imardisiplinide
yine "mimarlığa saygı" temelı üzerıne
oturur. Kanuni'nın. aynı zamanda impa-
ratorluğa "mimarbaşı" olan Mimar Si-
nan'a yazdığı ımarla ilgili buyruklar ara-
smda "Sakın ola ki mimar olmayanlann
binayapmasına iziıı vermeyesiır şeklin-
de özetlenen ünlü fetvası, bu saygının bir
ürünüdür. Osmanlı Sultanı bu tutumuyla
sadece bınalann değil. tstanbul'un ve di-
ğer tüm kentlerin de "mimariık kuralla-
niçinde" imar göımesinı öngörmektedir.
Gelin görün kı hem tarihsel gelenekle-
nmiz. hem de çağdaş imar hukukumuz
"mimarlık hizmetlerinin mimarlarca ya-
pılması" gibi en temel bir uygarlık kura-
lmı içermesine karşın. günümüzde bir
çok belediye hâlâ bu soylu davranış içın-
de değil.
Zaten projesiz olan kaçak yapılaşma
biryana. ruhsatlı ınşaedılen binalann bi-
le özellikle mimari projelerinin "mimar
olmavanlar tarafindan" düzenlenmesine
ve hatta imzalanmasına, çoğu belediye
"onay vermeye" devam edıyor.
Ülkedeki kaçak yapılaşmanın yüzde
50'yi aştığı. geriye kalan ruhsatlı yapılaş-
mada ise mimar olmayanlarca düzenle-
nen proje oranının yine yurt düzeyinde
"çoğunluğu" oluşturduğu dıkkate alındı-
ğında, uygarlıklar ülkesi Türkiye 'nın bu-
gürr en çok "yüzde 20" düzeyindeki bir
TffiYftın'Mllirnla ppılüştığı sitrificu offâ-
1
''
ya çıkmıyor mu? Üstelik bu "iyimser" bir
tahmın ve dünyav a "mimarlık tarihini
1
'
öğreten bir ülke ıçin de kendi zengın geç-
Geleneksel evlerin sıralandığı Be> Sokak'taki "bakımlı gö-
rünrü" şimdiki belediyenin değil, geçmiş dönemdeki \ aliliğin
bir çabaa. (Fotoğraf: OKTAY EKİNCI)
RP'li belediye ana caddelerin kaldınm kaplamalanna mil-
yarlar harcarken. bu zarif sıra evler bir bo\a \a da bada-
nadan bilevoksun...
okat deyince akla önce tarih, sonra da bu derin geçmişi uygarlığa dönüştüren zengin
mimarlık birikimi gelir. Ne var ki aynı zamanda bir inşaat mühendisi olan RP'li Belediye
Başkanı, kültürel mirası korumak yerine kaldınm kaplamalanna harcadığı paralarla övünürken,
imar izinlerinde de mimar olmayanlara 'mimari proje yetkisi" tanıyarak. ilkel bir
betonlaşmanın kentsel tahribatına öncülük ediyor.
mişine "saygısızlığın" kuşkusuz en açık
göstergelerinden bın...
'İmzacı' bir mtihendis
Işte bu saygısızlığın günümüzde sergı-
lenen "doruktaki örnekleri" arasında.
Tokat'ı vöneten Refah Partilı Belediye
Başkanı Nizamettin Aydın'ın davranışla-
n özel olarak ırdelenmeye değer.
Anadolu'dakı tarihsel kentler arasında
çağlar boyunca "mimarlık kültühjaün"
"ett zengirlürünleriykbezenen Tokat son-
3 yıldır hem bu kültürünün nasıl sahipsiz
bırakıldığına tanık oluyor, hem de aynı
geçmışle tümüyle çelişen bır "mimarlık
düşmanüğı" altında sözunıona "imargö-
rüyor~(!) Tokatı "Tokat" >apan ve ya-
kınyıllara kadar varlıklarını gururlasür-
düren tarihı e\ ler, özgün sokaklar. gele-
neksel kent dokusu. eskı çarşı yapıları ve
hemen tüm siv ıl mimarlık örneklen "yı-
kıma veyokoluşa" terk edılmışler. RP'li
belediye ıse bu kültürzengınlığinı kurtar-
mak için en ufak bır çaba göstermezken.
sürekli apartman izınlenyle betonlaştır-
dığı. kentin caddelenni ve kaldınmlarını
parke ve tuğlayla kapJamayı "en başarı-
ü hizmet"(!> olarak ılan edıyor.
Belediye Başkanı Nizamettin Avdın.
aslındabir "inşaat mühendisi". Tokat'ta-
kı mımarlann anlattığına göre, başkan ol-
madan öncekı serbest meslek yaşamında
da başkalarının düzenlediğı projelere
"imzaatmakla" tanıntvor. Üstelik bu ım-
zalan sadece kendi uzmanlık alanındaki
mühendislik projelerine değil. binalann
yine mimar olmayanlarca düzenlenen
"mimari projelerine" de atıyor. Yani, i-
mar hukuku. TMMOB Yasası ve mimar-
lıkla ilgili diğer yasalarkarşısında sürek-
li "suç" işleyerek. kentin "mimarsızya-
pılasmasıodan" raat «1de edıyor.
Nızamettin Aydın, 1994"te belediye
başkanı seçıldıkten sonra da bu kez "yet-
kisine dayanarak" aynı suçu Tokat'ın
Eski Anadolu evlerinden sökülen parçalar, Tokat'tan İstanbul'a Taşhan'da pazarlanıyor
Tarihi handa tarih yağmasıTokat'ın en önemli anıtsal yapı-
lanndan olan tarihi Taşhan. eski
ev parçalannı büyük kentlerde pa-
zarlayan sözde antıkacıların Ana-
dolu'daki en gözde uğrak yeri.
Hanın büyük kapısından girdı-
ğinizde, avluyu çe\Teleyen tarihı
dükkânların önlerinde 'satüık' ka-
pılar, süslemeli ahşap tavanlar.
'küntari' dolap kapaklan. ocaklar
ve hatta oymalı cephe bezemeleri.
eli böğründe parçalan görüyorsu-
nuz. Bunlann her biri. kimbihr
hangı tanhi ev yok edilerek onlar-
dan 'itinayla sökülmüş" kültür mı-
rası nitelığındekı özgün miman
elemanlar. Ne var ki bu elemanla-
nn 'ait olduklan evle biıiikte ko-
runmalan gerektigi' yönündeki
mimarlık bilinci ıse çoktan unutul-
muşdurumda...
21. yüzyıla doğnı Tokat ve yö-
resindeki bu 'tarih yağmasına' be-
şıklik etmek gibi talihsız bır dö-
nem yaşayan Taşhan, 1631 yılında
yapılmış bir Osmanlı >apıtı. Geç-
mişteki Valide Sultanlann döne-
minde 'Vhyvoda Han' olarak da
anılan yapı, cumhuriyetten sonra
bir süre et ve sebze hali olarak da
hizmet vermiş. Son yıllardaki 'an-
tikacılar çarşısı' işlevi ise kuşku-
suz Türkiye'de hızla gelışen yenı
bir 'pazann' ürünü Bu p»zar,
Anadolu ev lerindeki özellikle ah-
şap elemanlann. büyük kentlerde-
ki 'dekoranT uygulamalara 'nos-
taljik değerler' (!) olarak taşınma-
sından oluşuyor.
Aslında 'yasadışı' olan ve 'esld
eser kaçakçüığı'na giren bu tarih
yağmasına karşı özellikle "valilik-
lerin' gerekli önlemlen alması yö-
nünde. 1994 ve 1995 yıllarında
Kültür Bakanlığı bir genelge bile
yayımlamıştı. Dönemın Kültür
Vlüsteşan Prof. Dr. Emre Kon-
gar'ın birkaç kez yaptığı yazılı
uyanlarda. eski ev parçalarının
böv lesine 'özgürce" alınıp satılma-
sının aynı anda 'mimari miras tah-
ribannı vay gınlaşnrdığı' da v urgu-
lanırken ilgilılerin konunun üzeri-
Taşhan'da
satışa sunulan
ahşap ev
kapılan. kültür
katliamının
v
'\ağma
ganimeüeri"
gibiler...
ne giderek 'yağmayı durdurmala-
n' ıstenmişti. Örneğin vine Emre
Kongar. bütün valılıklere ve bele-
diyelere ilettiği 1 Mart 1994 tarih
ve 852 sayılı yazısmda. yağmacı-
lar hakkmda 'yasal işlem yapılma-
sını' da bakanlık adma resmen be-
lirtmişti...
Ne var ki hemen her ilde oldu-
ğu gibi Tokat'ta da bu uyanlar hiç
dikkate alınmamış olacak ki tari-
hı Taşhan'ın orta avlusu, eski ev-
lerın sökülerek pazarlandığı bü-
yük bır galen haline gelmiş du-
rumda.
Kuruluşu tÖ 3000'lere kadar
uzanan, tanh boyunca sırasıyla
Hara"'lerin, HHif lerin, Frig'lenn,
Med'lerin. Pers'lerin, Büyük İs-
kender'ın. Romalılar'ın. Bizans-
h'lann. Danişmend'lenn, Selçuk-
lıTlann. İlhanü'lann ve Osman-
lı'ların uygarlık merkezi olarak
nam salmış bu tarihi kentten aynl-
madan önec. "gelenekJere uyarak'
ünlü Tokat kebabını da yeme fır-
satı buluyoruz.
Pathcan, patates ve kuzu etinin
bu eşi bulunmaz 'külrür birlikteli-
ğini' yaşadıktan sonra ise Tokat'ta
avnı vemeği her gün iştahla yiyen
•muliafazakâr' yağmacılara şu
'\eda mesajım' bırakıyoruz:
"Eğer mimarlık mirasımzı ko-
rumuyorsanız. aynı görkemli küf-
türün ürünü olan Tokat kebabını
yemevi de haketmiyorsunuz de-
mektir. Çünkü bu büyük uygar-
lıklar birikimi olmasavdı. tarihin
derinliklerindeki rautfaklardan
süzülüp gelen bu cşsiz lezzetde ola-
mazdı._"
"genel imar kuralı" haline getirmiş. Ya-
salara göre mimar olması gereken bele-
diye imar müdürlüğüne bile bır "ziraat
mühcndisini" oturtarak, kentin tüm yapı-
laşma kararlannı kendi egemenliği altı-
na almış.
Tokat'ın imara açılan bir tarla değil,
tanhı bir kent olduğunu fark ermeyen bu
belediye başkanı, mimarlann tüm ıtiraz-
lanna rağmen. "inşaat mühendislerinee
hazuianan ve imzalanan mimari projele-
re" 3 yıldır ruhsat veriyor. Yasaya aykın
olan bu uygulamayı ısrarla sürdürmesi
üzenne de Mimarlar Odası, idari yargı-
ya başvuruyor. Sonunda yüksek mahke-
me, RP'li başkanın "mimarhk düşman-
lığını" hukuka aykın bularak yürütmeyı
durduruyor. Böylece tarih boyunca Ana-
dolu mımarlığının gözbebeği olan bir
kentte, 21. yüzyıla birkaç yıl kala yaşa-
nan bır uygarlık dışı süreç. Cumhıfii-
yet'ın çağdaş hukuk yaptınmlanyla arj-
cak engellenebiüyor...
Mimariar Tokat'ta, başkan
yok...
Mimarlar Odası'nın değişik kentlerde
görev yapan şube ve birimleri, "tarihsel
kent dokulannın komnması" konusun-
daki son gelişmeleri değerlendırmek
amacıyla 17-18 Mayıs 1997 günlennde
Amasya'da bır araya geldiler. Etkinliği
koordine eden Samsun Şubesı. Tokat için
alınan mahkeme karannın öneminı "ye-
rinde göztemek" ve Oda yönetıcilenyle
belediye başkanı arasında bir görüşmeyi
sağlamak için de Amasya'nın bu komşu
kentıne "mimariar gensi" düzenlediler.
Yaklaşık 100 kışılik bır grup o gün
Tokat'ta sokak sokak, ev ev dolaşarak ta-
rihsel dokunun "durumunu" ıncelerken.
Antalyu, Mersin. Adana, Kayseri, İzmir.
Ordu. Amasya. Samsun, Trabzon ve Is-
tanbulgibi kentlerin Mimarlar Odası baş-
kanlan da Belediye Başkanı Nizamettin
Aydın 'la "önceden alınan randevuya gö-
re" görüşmeye gıttıler.
Ne var kı belediye başkanı anıden
"hastalanmıştT ve Tokat ıçm belkı de ta-
rihsel bır değer taşıyacak bu önemli bu-
luşmaya gelememışti. Böylece. Tokat'ta-
ki yapılann da ancak mimarlann düzen-
ledıği projelerle yapılabileceğıni öngö-
ren Idare Mahkemesi karannın "ne za-
man uygulanacağı" sorusuna da yine ya-
nıt alınamamıştı..
Yûksek Kahve'den gözlemler
Tokat'ta olanı biteaı "görerek" izle-
dikten sonra. yorgunluk atmak için tari-
hi "Yüksek Kahve"nin verandasında çay
içıyoruz. Kahve gerçekten de hem yerden
yüksek hem de özgün bir mi-
mansı olan tarihı bınanın ay-
nlmaz bir parçası.
Karşımızda. 1902 yılında
yapılmış ve dönemın Beledi-
ye Başkanı Müteveflioğlu En-
ver'in kente armağanı olan,
zanf bir kesme taş işçiligi ör-
negı Saat Kulesi. Onun he-
men yanıbaşında duran ve
semte admı veren BehzatÇa-
yı'nın kenannda 1535 "te inşa
delmış Behzat Camii. Daha
ileride. sol tarafta, Tokat'ın
korunabilmış tanhi sokakla-
nndan Bey Sokağıbaşlıyorve
köşesini de tek katlı ahşap bir
yapı şeklinde "mevlevihane"
süslüyor...
Yüksek Kahve'nin veran-
dasında. sankı tarihsel bır fil-
mi sinemadaki "loca''dan ız-
liyor gibiyiz. Arkamızda bir-
birinden güzel cumbalı bina-
lann sıralandığı eski çarşı var.
Uzaklarda ise (kahveden gö-
remesek bile) yüksek bir te-
penin üzerinde kurulmuş To-
kat Kalesi'nin kentı kucakla-
yan varlığı. ınsana hâlâ "gü-
ven duygusu" venyor...
Böylesıne bir köklü ve
zengin uygarlık birikimi.
eninde sonunda ılkelliğe ve
rant hırsına mutlaka galip ge-
lecektir. Tek kaygımız, artık
"tahribat" daha fazla olma-
sın. Çünkü: Tokat'ta da elde
" kalan son değerler. geleceği
yeniden "kimlikli" kılmaya
yetecek zengınlikte!..
Bob Dylan artık kotlulara değil, kravatlılara çalıyor...
Parayı veren düdüğii çaldırır
Kültür Servisi - Bir şarkıcının tek gecede
200 bin sterlin kazanabılmesi için ne kadar
yol kat etmesi gerekiyor? Bu sorunun yanı-
tını, 30 yıldır mesleğinin doruğunda kalma-
yı başaran Bob Dylan verdi! 196O'lı yıllar-
da protest müziğin öncülüğünü yapan ve her
şeye karşı çıkan asi gençliğin esin kaynağı
olan Bob Dylan, artık işadamlannın, banka-
cılann, işletmecilerin onunına verilen şirket
toplantılannda şarkı söylüyor.
Bu tip konserlerde, bir rock konsennde
kazandığının üç mislini alan Bob Dylan, bü-
yük paralar karşılığında özel topluluklara
konser veren tek müzisyen değil. Birçok ün-
lü yıldız özel konserleri reddedılemeyecek
kadar iyi bir ek gelir olarak değerlendirirken.
şirket sahipleri, bünyesinde çalıştırdığı ve
büyük olasılıkla rock'n roll ile yetişmiş genç
işadamı ve kadınlanna geleneksel eğlence
etkinliklerinin dışında bir alternatif sunmuş
oluyor.
Bob Dylan. bir süre önce Washington'da
bir emlak ajansının özel gecesınde verdığı
konser karşılığı 200 bin sterlin almış. Belin-
da Carüsle, bir yatınm bankası olan
BZVV'nın Londra'da Savoy Oteli'nde düzen-
lediğı 10. yıl kutlamalanna katılmış. Bu tıp
gecelere katılan çeşitlı gruplann arasında
Nomura şirketinın düzenlediği bir gecede
300 bin sterlin alan Eagles ıle bir zamanla-
rın efsanevi \Voodstock Festivali'nde çalan
Crosbj, Stills and Nash de bulunuyor. Çev-
recı etkinlıklerıvle sık sık gündeme gelen
Stingde bu tür konserlennaranan isimlerin-
den.
Nomura şirketinın yönetim kurulu başka-
nı Ethan Penner. bu tür konserlerden elde
edilen maddı kaynağın. sanatçılara etık me-
selesini unutturduğunu söylüyor: "Bu mü-
zisyenler farklı görünmek isteseler de birer
kapitalist aslında. Bazı gruplar. bu tür kon-
serierin imajlannı zedeleyeceğini sanıyoriar.
Ama zaman içindc hepsi bu konseriere çıka-
cak bana kalırsa. Çünkü onlan izleyenlerin.
takım elbiseli sıkıcı insanlar olmadıklannı
fark edecekler."
Stıng'ın menajeri Andy Prevezer de ko-
nuyla ilgili olarak "Müzisyenlik. bağış yap-
mak demek değildir. Müzisvenlik de bir iş.
Sting'in bu tür konserler \ermesi, imajını ne-
den zedelesin? Onun konseri için bu kadar
para ödemek isteven birisi çıkıyorsa neden
reddetsin?"
Bob Dylan'ın konserine katılan bir ko-
nuk. "Konserierinegidenlerden daha şık bir
izJeyici Idtlesi vardı. bu kcsin. Ama müziğini
scverek dinlediter. takdir ettiler. Dvlan'ın mü-
ziğl çoğunu. daha farklı bir yaşam biçimi
sürdükJeri gençliklerine götürdü" diyor.
Bob Dylan'ın VVashıngton'daverdigı kon-
ser. toplumsal imajını zedelemek uğruna ilk
kezaldığı bır "risk" değil. Sanatçı. geçen yıl
"TheTimesTheyAreA-Changin" adlı ün-
lü şarkısının bir banka reklamında kullanıl-
masına izın verdiğinde de hayranlannı epev
kızdırmıştı.
Bir rock konsennde kazandığının üç
mislini alan Bob Dylan. (üstte) büyük
paralar karşılığında özel topluluklara
konser veren tek müzisyen değil. Bir
gecede 300 bin sterlin alan Eagles ile
Crosby, Stills and Nash de bulunuyor.
Çevreci etkinlikleriyle sık sık
gündeme gelen Sting (sağda) de bu tür
konserierm aranan isimlerinden.
ODAK NOKTASI
AHMET CEIV1AL
Bir Çalışmanın Ardmdan...
Kapsamlı bir edebiyat çevirisi çalışmasını tamam-
lamak, bitirmenin sevincinin yanı sıra insana bir bü-
yük yazarla çok farklı bir ilişki kurmuş olmanın mut-
luluğunu da tattınyor. Bir yazarla çeviri eylemi aracı-
lığıyla ilişki kurmak, onun tüm söyledikleri ve yine tüm
söyleme biçimleri üzerinde kılı kırk yararcasına kafa
yormayı gerektiriyor. Çünkü çeviri söz konusu oldu-
ğunda, yapılması gereken yalnızca okumakla ve oku-
nanı anlamakla sınırtı değil; asıl önem taşıyan, işin
ikincı bölümü, yani yabancı dilde söylenenlere ve söy-
leme biçimlerine bir de hangi dili çevirıyorsak, o dil-
de variık kazandıımak.
Helebu yazar, Bertort Brechtgibi bir söz ustası ise
her anı doldurulabilmiş elli altı yıllık bir yaşamı hemen
bütünüyle bir çağın tanıklığına adamış ve o tanıklık-
tan edinilme tüm yaşantıları yazılanna aktarmış bir
yazar ise kurulan ilişki daha bir farklı ve heyecan ve-
rici oluyor...
"Gaülei'nin Yaşamı"n\ çevirmeye aslında sanınm
yaklaşık 5-6 yıl önce başlamıştım. Ama o zaman yal-
nızca tek bir metnin, "Galilei'nin Yaşamın
n\n "Beriin
Metni" diye bilinen 1955/56 tarihli metninin çevrilme-
si söz konusuydu. Belki o zamanlar, yani andığım
metnin çevinsıne başladığımda, Brecht'in Galilei'nin
yaşamı üzerine üç oyun metni kaleme almış olduğu-
nu da bilmiyordum. Hele Amerika temsili için Ingiliz-
ce veayn bir metnin oluşturulmuş olduğundan hiç ha-
berim yoktu.
Geçen yıl, Mitos Boyut Yayınevi, Brecht'in bütün
oyunlannın "Büyük Berlin-Frankfurt Basımı "nın yayın
haklannı satın aldığında ve yayınevinin yöneticisi sev-
gili Yılmaz Öğüt'le birlikte Almanya'dan gönderilen
ciltlerin başınaoturduğumuzda, "Galilei'nin Yaşamı'n
çevirmenin başlangıçta düşündüğümden çok farklı bir
çeviri çalışması olacağı da ortaya çıktı. Her şeyden
önce karşımda çevrilmesı gereken üç metin vardı.
Gerçi metinlerde bırbiriyle örtüşen bölümlerin sayısı
epey kabarıktı; ama çalışmaya başladıktan hemen
sonra bunun işi kolaylaştıran değil, tam tersine, da-
ha da zora koşan bir durum olduğunu anlamakta ge-
cikmedim. Brecht, değişik tarihlerde kaleme aldığı bu
metinleri birbirinden ayıran çok önemli farklan çoğu
kez ayrıntılarda gizlemıştı ve bu aynntılan bulup vur-
gulayabilmek, birbirinden tümüyle farklı birkaç metni
çevirmekten daha zordu.
Öte yandan, Almanya'daki Suhrkamp Yayınevi ile
yapılan sözleşme gereğince, Almanca basımdaki bü-
tün yan çalışmalan da çevirmekle yükümlüydük ve
oyunları Almanya'da basıma hazıriayanlar, bu yan ça-
lışmalan gerçek anlamda bir bilimsel çalışmaya dö-
nüştürmüşlerdi. Bu çalışma çerçevesinde her oyunun
oluşum öyküsünün. başlangıcından günümüzeçeşit-
li temsillerinin uyandırdığı yankılann yanı sıra, çeşitli
söylemlerin metinlerin satır satır taranması sonucun-
da ortaya çıkanlan güncel ve tarihi bağlantılanna da
adı geçen basımda yer verilmiştı. Brecht'in gerek doğ-
rudan, gerekse dolaylı olarak kullandığı bütün alıntı-
lann kaynaklannın verilmesı de çalışmaya dahildi.
Bu kapsamıyla "Galilei'nin Yaşamı", benim için bir
eserin sonradan nasıl değerlendirilmesi gerektiğini
göstermek bakımından da olağanüstü bir ömek nite-
liğıni kazandı. Gerçekleştinlmiş olan yan çalışmalar,
"Galilei'nin Yaşamı"nı ve bu eserin odak noktası olan
"bilim adamının sorumluluğu" sorununu, ikı dunya sa:
vaşını birden yaşamış olmasıyla kendisinden önceki-
lerden aynlan bir çağın genel portresine sanki doğal
bir fırça darbesiymişçesine yerteştirmişti...
Önce çok büyük bir düşünür ve aydın kimliğini, eş-
siz bir yazma yeteneğini ve çağıyla hesaplaşmaya
hep hazır olma konumunu kişıliğinin potasında erit-
miş bır insanla karşılaşmak; ardından da böyle bir in-
sanın nasıl değerlendirilmesi gerektiğini sergileyen bir
çalışmaya tanık olmak; bunlar. insanın karşısına her
çeviride birlikte çıkabilecek durumlar değil. Bu neden-
le geçen aylar boyunca yaşadıklarımı yalnızca
"Brecht'le yaşamak" diye nitelendirmeyi belki deye-
tersiz buluyorum. Bu kapsamda bir çalışmanın başın-
da geceler boyu, kimi zaman sabahın ilk saatlerine ka-
dar oturmak, benim için bir anlamda Brecht'i onun
kendisini tanımadığı kadar tanımak anlamına da gel-
di ve sonunda bir tutkuya da dönüştü.
Oyunun bir yerinde Galilei: "Bilmek zorundayım"
der.
Sanınm çalışmanın belli bir aşamasından sonra bu
zorunluluk beni de pençelerine aldı. Sanki bir çeviri
yapmak ikinci plana düşmüştü ve sanki ben artık her
şeyi, Brecht'in çizdiği Galilei'yi bilmek zorunda oldu-
ğum için yapmaya başlamıştım...
Belki de "Galilei'nin Yaşamı"nı, basıldığında dört
yüz sayfayı bulacağını tahmin ettiğim bir kitabı bu
yüzden bitirebildim!
Yavuz Bingöl'ün konseri yarm
• Kültür Servisi - Yavuz Bıngöl. 30 mayıs
cuma günü Açıkhava Tiyatrosu'nda seyircileriyle
buluşuyor. Bingöl'ün 'Neredesin Sen?'
başlıklı konserini TMMOB Makine Mühendisleri
Odası lstanbul Şubesı düzenliyor. Konserin biletleri
Taksim Vakkorama, Beyoğlu Mephısto Kıtabevi,
Beşıktaş Kabalcı Kitabevi, Bakırköy Martı Kıtabevi
ve Kadıköy Mephisto Kıtabevf nden sağlanabilir.
TÎYATRO FESTİVALİ NDE Bl GÜN
• Pıccolo Tiyatrosu'nun Köleler Adası adh oyunu saat
21.30'da Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde, KentOyuncu-
lan'nın Maria Callas Master Class adlı oyunu saat
21.30'da Kenter Tiyatrosu'nda ızlenebilir.
TİYATRO FESTİVALİ^DEYARIN
H Berliner Ensemble'nın Arturo Li.. adlı oyunu saat
21.30'da AKM Büyük Salon'da. Maria Callas Master
Class Kenter Tiyatrosu'nun oyunu saat 21.30'da Kenter
Tiyatrosu'nda yer alıyor.
BUGÜN
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 15.30'da
Jurek Becker'in yönettiği "Yalancı Jakob" adlı film
izlenebilir.
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15.30 ve
19.00'da Claude Lelouch'un yönettiği Erkekler
Kadınlar Kullanma Kılavuzu adlı film gösterilıyor.
• ,\KSANAT'ta saat 12.30'da laserdıskten Madonna
konsen, saat 16.30'da ressam tbrahim Çiftçioğlu.
Cihangir Sönmez, ve ressam Orhan Taylan'ın
konuşmacı olarak katıldığı "Plastik Sanatlar
Atölyeleri ve Sorunlan" başlıklı panel yer alıyor.
• SAHAF CAFE'de saat 19.00"da şıırseverlenn kendi
şiirlerini okuduklan "Şiirada" dinlenebılir.
• BEKSAV'da saat 19.00'da Emir Kusturica'nın
yönettiği ••ÇinaenelerZamanı" adlı film izlenebilir.
• TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
15.30'da "Germinar' adlı film yer alıyor.
• İFSAK'ta saat 19.30'da Ergun Zoga'nm katıldığı
bir söyleşi yer alıyor.