27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MAY1S 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLAR İZİNDE OKTAY EKİNCt Mimarlık tarihinin 'müze kenti' olan Tokat'ta imar müdürü bile mimar değil, 'ziraatçı'... Mühendis başkan miınarhğa düşman..•TOKAT - tmar Yasası, binalara yapı ruhsatı alabilmek için gerekli olan proje- lerm ilgili "uzmanlar" tarafindan düzen- lenrnesini öngörür: Buna göre yine bina- larm miman projelenni mimarlar, diğer mühendislik projelenni ve hesaplannı da kendi uzmanlık alanlanna göre inşaat, makıne ve elektrik mühendisleri yapar- lar. Aslmda bu bilimsel kural. denebilir ki mimarlık tarihı kadar da eskidir ve çağ- lar boyunca uygarlığın başlıca gösterge- len arasmda yer almıştir. Örneğin antik dönemlerde, bugün ka- hntılan bile hayranlıkJa izlenen bir çok ûnlükentin belli bır "imardisiplini" ıçin- de kurulduğunu, bu kentlerdekı hemen her yapının da işi ve sanatı "mimarlık" olankişılerce gerçekleştinldığı biliniyor. Hele Anadolu'da. bu uygarlık erdemı *şe- hirciük" boyutuna bile ulaşmış ve dünya- nm belkı de ılk "planh kentleri" ünlü an- tik çağ miman Hippodomos'un tasarı- mıyla yine Anadolu'nun Ege Bölge- si'nde gerçekleşmişti. Miletgibi. Prien- negıbi... Osmanlı uygarlığının imardisiplinide yine "mimarlığa saygı" temelı üzerıne oturur. Kanuni'nın. aynı zamanda impa- ratorluğa "mimarbaşı" olan Mimar Si- nan'a yazdığı ımarla ilgili buyruklar ara- smda "Sakın ola ki mimar olmayanlann binayapmasına iziıı vermeyesiır şeklin- de özetlenen ünlü fetvası, bu saygının bir ürünüdür. Osmanlı Sultanı bu tutumuyla sadece bınalann değil. tstanbul'un ve di- ğer tüm kentlerin de "mimariık kuralla- niçinde" imar göımesinı öngörmektedir. Gelin görün kı hem tarihsel gelenekle- nmiz. hem de çağdaş imar hukukumuz "mimarlık hizmetlerinin mimarlarca ya- pılması" gibi en temel bir uygarlık kura- lmı içermesine karşın. günümüzde bir çok belediye hâlâ bu soylu davranış içın- de değil. Zaten projesiz olan kaçak yapılaşma biryana. ruhsatlı ınşaedılen binalann bi- le özellikle mimari projelerinin "mimar olmavanlar tarafindan" düzenlenmesine ve hatta imzalanmasına, çoğu belediye "onay vermeye" devam edıyor. Ülkedeki kaçak yapılaşmanın yüzde 50'yi aştığı. geriye kalan ruhsatlı yapılaş- mada ise mimar olmayanlarca düzenle- nen proje oranının yine yurt düzeyinde "çoğunluğu" oluşturduğu dıkkate alındı- ğında, uygarlıklar ülkesi Türkiye 'nın bu- gürr en çok "yüzde 20" düzeyindeki bir TffiYftın'Mllirnla ppılüştığı sitrificu offâ- 1 '' ya çıkmıyor mu? Üstelik bu "iyimser" bir tahmın ve dünyav a "mimarlık tarihini 1 ' öğreten bir ülke ıçin de kendi zengın geç- Geleneksel evlerin sıralandığı Be> Sokak'taki "bakımlı gö- rünrü" şimdiki belediyenin değil, geçmiş dönemdeki \ aliliğin bir çabaa. (Fotoğraf: OKTAY EKİNCI) RP'li belediye ana caddelerin kaldınm kaplamalanna mil- yarlar harcarken. bu zarif sıra evler bir bo\a \a da bada- nadan bilevoksun... okat deyince akla önce tarih, sonra da bu derin geçmişi uygarlığa dönüştüren zengin mimarlık birikimi gelir. Ne var ki aynı zamanda bir inşaat mühendisi olan RP'li Belediye Başkanı, kültürel mirası korumak yerine kaldınm kaplamalanna harcadığı paralarla övünürken, imar izinlerinde de mimar olmayanlara 'mimari proje yetkisi" tanıyarak. ilkel bir betonlaşmanın kentsel tahribatına öncülük ediyor. mişine "saygısızlığın" kuşkusuz en açık göstergelerinden bın... 'İmzacı' bir mtihendis Işte bu saygısızlığın günümüzde sergı- lenen "doruktaki örnekleri" arasında. Tokat'ı vöneten Refah Partilı Belediye Başkanı Nizamettin Aydın'ın davranışla- n özel olarak ırdelenmeye değer. Anadolu'dakı tarihsel kentler arasında çağlar boyunca "mimarlık kültühjaün" "ett zengirlürünleriykbezenen Tokat son- 3 yıldır hem bu kültürünün nasıl sahipsiz bırakıldığına tanık oluyor, hem de aynı geçmışle tümüyle çelişen bır "mimarlık düşmanüğı" altında sözunıona "imargö- rüyor~(!) Tokatı "Tokat" >apan ve ya- kınyıllara kadar varlıklarını gururlasür- düren tarihı e\ ler, özgün sokaklar. gele- neksel kent dokusu. eskı çarşı yapıları ve hemen tüm siv ıl mimarlık örneklen "yı- kıma veyokoluşa" terk edılmışler. RP'li belediye ıse bu kültürzengınlığinı kurtar- mak için en ufak bır çaba göstermezken. sürekli apartman izınlenyle betonlaştır- dığı. kentin caddelenni ve kaldınmlarını parke ve tuğlayla kapJamayı "en başarı- ü hizmet"(!> olarak ılan edıyor. Belediye Başkanı Nizamettin Avdın. aslındabir "inşaat mühendisi". Tokat'ta- kı mımarlann anlattığına göre, başkan ol- madan öncekı serbest meslek yaşamında da başkalarının düzenlediğı projelere "imzaatmakla" tanıntvor. Üstelik bu ım- zalan sadece kendi uzmanlık alanındaki mühendislik projelerine değil. binalann yine mimar olmayanlarca düzenlenen "mimari projelerine" de atıyor. Yani, i- mar hukuku. TMMOB Yasası ve mimar- lıkla ilgili diğer yasalarkarşısında sürek- li "suç" işleyerek. kentin "mimarsızya- pılasmasıodan" raat «1de edıyor. Nızamettin Aydın, 1994"te belediye başkanı seçıldıkten sonra da bu kez "yet- kisine dayanarak" aynı suçu Tokat'ın Eski Anadolu evlerinden sökülen parçalar, Tokat'tan İstanbul'a Taşhan'da pazarlanıyor Tarihi handa tarih yağmasıTokat'ın en önemli anıtsal yapı- lanndan olan tarihi Taşhan. eski ev parçalannı büyük kentlerde pa- zarlayan sözde antıkacıların Ana- dolu'daki en gözde uğrak yeri. Hanın büyük kapısından girdı- ğinizde, avluyu çe\Teleyen tarihı dükkânların önlerinde 'satüık' ka- pılar, süslemeli ahşap tavanlar. 'küntari' dolap kapaklan. ocaklar ve hatta oymalı cephe bezemeleri. eli böğründe parçalan görüyorsu- nuz. Bunlann her biri. kimbihr hangı tanhi ev yok edilerek onlar- dan 'itinayla sökülmüş" kültür mı- rası nitelığındekı özgün miman elemanlar. Ne var ki bu elemanla- nn 'ait olduklan evle biıiikte ko- runmalan gerektigi' yönündeki mimarlık bilinci ıse çoktan unutul- muşdurumda... 21. yüzyıla doğnı Tokat ve yö- resindeki bu 'tarih yağmasına' be- şıklik etmek gibi talihsız bır dö- nem yaşayan Taşhan, 1631 yılında yapılmış bir Osmanlı >apıtı. Geç- mişteki Valide Sultanlann döne- minde 'Vhyvoda Han' olarak da anılan yapı, cumhuriyetten sonra bir süre et ve sebze hali olarak da hizmet vermiş. Son yıllardaki 'an- tikacılar çarşısı' işlevi ise kuşku- suz Türkiye'de hızla gelışen yenı bir 'pazann' ürünü Bu p»zar, Anadolu ev lerindeki özellikle ah- şap elemanlann. büyük kentlerde- ki 'dekoranT uygulamalara 'nos- taljik değerler' (!) olarak taşınma- sından oluşuyor. Aslında 'yasadışı' olan ve 'esld eser kaçakçüığı'na giren bu tarih yağmasına karşı özellikle "valilik- lerin' gerekli önlemlen alması yö- nünde. 1994 ve 1995 yıllarında Kültür Bakanlığı bir genelge bile yayımlamıştı. Dönemın Kültür Vlüsteşan Prof. Dr. Emre Kon- gar'ın birkaç kez yaptığı yazılı uyanlarda. eski ev parçalarının böv lesine 'özgürce" alınıp satılma- sının aynı anda 'mimari miras tah- ribannı vay gınlaşnrdığı' da v urgu- lanırken ilgilılerin konunun üzeri- Taşhan'da satışa sunulan ahşap ev kapılan. kültür katliamının v '\ağma ganimeüeri" gibiler... ne giderek 'yağmayı durdurmala- n' ıstenmişti. Örneğin vine Emre Kongar. bütün valılıklere ve bele- diyelere ilettiği 1 Mart 1994 tarih ve 852 sayılı yazısmda. yağmacı- lar hakkmda 'yasal işlem yapılma- sını' da bakanlık adma resmen be- lirtmişti... Ne var ki hemen her ilde oldu- ğu gibi Tokat'ta da bu uyanlar hiç dikkate alınmamış olacak ki tari- hı Taşhan'ın orta avlusu, eski ev- lerın sökülerek pazarlandığı bü- yük bır galen haline gelmiş du- rumda. Kuruluşu tÖ 3000'lere kadar uzanan, tanh boyunca sırasıyla Hara"'lerin, HHif lerin, Frig'lenn, Med'lerin. Pers'lerin, Büyük İs- kender'ın. Romalılar'ın. Bizans- h'lann. Danişmend'lenn, Selçuk- lıTlann. İlhanü'lann ve Osman- lı'ların uygarlık merkezi olarak nam salmış bu tarihi kentten aynl- madan önec. "gelenekJere uyarak' ünlü Tokat kebabını da yeme fır- satı buluyoruz. Pathcan, patates ve kuzu etinin bu eşi bulunmaz 'külrür birlikteli- ğini' yaşadıktan sonra ise Tokat'ta avnı vemeği her gün iştahla yiyen •muliafazakâr' yağmacılara şu '\eda mesajım' bırakıyoruz: "Eğer mimarlık mirasımzı ko- rumuyorsanız. aynı görkemli küf- türün ürünü olan Tokat kebabını yemevi de haketmiyorsunuz de- mektir. Çünkü bu büyük uygar- lıklar birikimi olmasavdı. tarihin derinliklerindeki rautfaklardan süzülüp gelen bu cşsiz lezzetde ola- mazdı._" "genel imar kuralı" haline getirmiş. Ya- salara göre mimar olması gereken bele- diye imar müdürlüğüne bile bır "ziraat mühcndisini" oturtarak, kentin tüm yapı- laşma kararlannı kendi egemenliği altı- na almış. Tokat'ın imara açılan bir tarla değil, tanhı bir kent olduğunu fark ermeyen bu belediye başkanı, mimarlann tüm ıtiraz- lanna rağmen. "inşaat mühendislerinee hazuianan ve imzalanan mimari projele- re" 3 yıldır ruhsat veriyor. Yasaya aykın olan bu uygulamayı ısrarla sürdürmesi üzenne de Mimarlar Odası, idari yargı- ya başvuruyor. Sonunda yüksek mahke- me, RP'li başkanın "mimarhk düşman- lığını" hukuka aykın bularak yürütmeyı durduruyor. Böylece tarih boyunca Ana- dolu mımarlığının gözbebeği olan bir kentte, 21. yüzyıla birkaç yıl kala yaşa- nan bır uygarlık dışı süreç. Cumhıfii- yet'ın çağdaş hukuk yaptınmlanyla arj- cak engellenebiüyor... Mimariar Tokat'ta, başkan yok... Mimarlar Odası'nın değişik kentlerde görev yapan şube ve birimleri, "tarihsel kent dokulannın komnması" konusun- daki son gelişmeleri değerlendırmek amacıyla 17-18 Mayıs 1997 günlennde Amasya'da bır araya geldiler. Etkinliği koordine eden Samsun Şubesı. Tokat için alınan mahkeme karannın öneminı "ye- rinde göztemek" ve Oda yönetıcilenyle belediye başkanı arasında bir görüşmeyi sağlamak için de Amasya'nın bu komşu kentıne "mimariar gensi" düzenlediler. Yaklaşık 100 kışılik bır grup o gün Tokat'ta sokak sokak, ev ev dolaşarak ta- rihsel dokunun "durumunu" ıncelerken. Antalyu, Mersin. Adana, Kayseri, İzmir. Ordu. Amasya. Samsun, Trabzon ve Is- tanbulgibi kentlerin Mimarlar Odası baş- kanlan da Belediye Başkanı Nizamettin Aydın 'la "önceden alınan randevuya gö- re" görüşmeye gıttıler. Ne var kı belediye başkanı anıden "hastalanmıştT ve Tokat ıçm belkı de ta- rihsel bır değer taşıyacak bu önemli bu- luşmaya gelememışti. Böylece. Tokat'ta- ki yapılann da ancak mimarlann düzen- ledıği projelerle yapılabileceğıni öngö- ren Idare Mahkemesi karannın "ne za- man uygulanacağı" sorusuna da yine ya- nıt alınamamıştı.. Yûksek Kahve'den gözlemler Tokat'ta olanı biteaı "görerek" izle- dikten sonra. yorgunluk atmak için tari- hi "Yüksek Kahve"nin verandasında çay içıyoruz. Kahve gerçekten de hem yerden yüksek hem de özgün bir mi- mansı olan tarihı bınanın ay- nlmaz bir parçası. Karşımızda. 1902 yılında yapılmış ve dönemın Beledi- ye Başkanı Müteveflioğlu En- ver'in kente armağanı olan, zanf bir kesme taş işçiligi ör- negı Saat Kulesi. Onun he- men yanıbaşında duran ve semte admı veren BehzatÇa- yı'nın kenannda 1535 "te inşa delmış Behzat Camii. Daha ileride. sol tarafta, Tokat'ın korunabilmış tanhi sokakla- nndan Bey Sokağıbaşlıyorve köşesini de tek katlı ahşap bir yapı şeklinde "mevlevihane" süslüyor... Yüksek Kahve'nin veran- dasında. sankı tarihsel bır fil- mi sinemadaki "loca''dan ız- liyor gibiyiz. Arkamızda bir- birinden güzel cumbalı bina- lann sıralandığı eski çarşı var. Uzaklarda ise (kahveden gö- remesek bile) yüksek bir te- penin üzerinde kurulmuş To- kat Kalesi'nin kentı kucakla- yan varlığı. ınsana hâlâ "gü- ven duygusu" venyor... Böylesıne bir köklü ve zengin uygarlık birikimi. eninde sonunda ılkelliğe ve rant hırsına mutlaka galip ge- lecektir. Tek kaygımız, artık "tahribat" daha fazla olma- sın. Çünkü: Tokat'ta da elde " kalan son değerler. geleceği yeniden "kimlikli" kılmaya yetecek zengınlikte!.. Bob Dylan artık kotlulara değil, kravatlılara çalıyor... Parayı veren düdüğii çaldırır Kültür Servisi - Bir şarkıcının tek gecede 200 bin sterlin kazanabılmesi için ne kadar yol kat etmesi gerekiyor? Bu sorunun yanı- tını, 30 yıldır mesleğinin doruğunda kalma- yı başaran Bob Dylan verdi! 196O'lı yıllar- da protest müziğin öncülüğünü yapan ve her şeye karşı çıkan asi gençliğin esin kaynağı olan Bob Dylan, artık işadamlannın, banka- cılann, işletmecilerin onunına verilen şirket toplantılannda şarkı söylüyor. Bu tip konserlerde, bir rock konsennde kazandığının üç mislini alan Bob Dylan, bü- yük paralar karşılığında özel topluluklara konser veren tek müzisyen değil. Birçok ün- lü yıldız özel konserleri reddedılemeyecek kadar iyi bir ek gelir olarak değerlendirirken. şirket sahipleri, bünyesinde çalıştırdığı ve büyük olasılıkla rock'n roll ile yetişmiş genç işadamı ve kadınlanna geleneksel eğlence etkinliklerinin dışında bir alternatif sunmuş oluyor. Bob Dylan. bir süre önce Washington'da bir emlak ajansının özel gecesınde verdığı konser karşılığı 200 bin sterlin almış. Belin- da Carüsle, bir yatınm bankası olan BZVV'nın Londra'da Savoy Oteli'nde düzen- lediğı 10. yıl kutlamalanna katılmış. Bu tıp gecelere katılan çeşitlı gruplann arasında Nomura şirketinın düzenlediği bir gecede 300 bin sterlin alan Eagles ıle bir zamanla- rın efsanevi \Voodstock Festivali'nde çalan Crosbj, Stills and Nash de bulunuyor. Çev- recı etkinlıklerıvle sık sık gündeme gelen Stingde bu tür konserlennaranan isimlerin- den. Nomura şirketinın yönetim kurulu başka- nı Ethan Penner. bu tür konserlerden elde edilen maddı kaynağın. sanatçılara etık me- selesini unutturduğunu söylüyor: "Bu mü- zisyenler farklı görünmek isteseler de birer kapitalist aslında. Bazı gruplar. bu tür kon- serierin imajlannı zedeleyeceğini sanıyoriar. Ama zaman içindc hepsi bu konseriere çıka- cak bana kalırsa. Çünkü onlan izleyenlerin. takım elbiseli sıkıcı insanlar olmadıklannı fark edecekler." Stıng'ın menajeri Andy Prevezer de ko- nuyla ilgili olarak "Müzisyenlik. bağış yap- mak demek değildir. Müzisvenlik de bir iş. Sting'in bu tür konserler \ermesi, imajını ne- den zedelesin? Onun konseri için bu kadar para ödemek isteven birisi çıkıyorsa neden reddetsin?" Bob Dylan'ın konserine katılan bir ko- nuk. "Konserierinegidenlerden daha şık bir izJeyici Idtlesi vardı. bu kcsin. Ama müziğini scverek dinlediter. takdir ettiler. Dvlan'ın mü- ziğl çoğunu. daha farklı bir yaşam biçimi sürdükJeri gençliklerine götürdü" diyor. Bob Dylan'ın VVashıngton'daverdigı kon- ser. toplumsal imajını zedelemek uğruna ilk kezaldığı bır "risk" değil. Sanatçı. geçen yıl "TheTimesTheyAreA-Changin" adlı ün- lü şarkısının bir banka reklamında kullanıl- masına izın verdiğinde de hayranlannı epev kızdırmıştı. Bir rock konsennde kazandığının üç mislini alan Bob Dylan. (üstte) büyük paralar karşılığında özel topluluklara konser veren tek müzisyen değil. Bir gecede 300 bin sterlin alan Eagles ile Crosby, Stills and Nash de bulunuyor. Çevreci etkinlikleriyle sık sık gündeme gelen Sting (sağda) de bu tür konserierm aranan isimlerinden. ODAK NOKTASI AHMET CEIV1AL Bir Çalışmanın Ardmdan... Kapsamlı bir edebiyat çevirisi çalışmasını tamam- lamak, bitirmenin sevincinin yanı sıra insana bir bü- yük yazarla çok farklı bir ilişki kurmuş olmanın mut- luluğunu da tattınyor. Bir yazarla çeviri eylemi aracı- lığıyla ilişki kurmak, onun tüm söyledikleri ve yine tüm söyleme biçimleri üzerinde kılı kırk yararcasına kafa yormayı gerektiriyor. Çünkü çeviri söz konusu oldu- ğunda, yapılması gereken yalnızca okumakla ve oku- nanı anlamakla sınırtı değil; asıl önem taşıyan, işin ikincı bölümü, yani yabancı dilde söylenenlere ve söy- leme biçimlerine bir de hangi dili çevirıyorsak, o dil- de variık kazandıımak. Helebu yazar, Bertort Brechtgibi bir söz ustası ise her anı doldurulabilmiş elli altı yıllık bir yaşamı hemen bütünüyle bir çağın tanıklığına adamış ve o tanıklık- tan edinilme tüm yaşantıları yazılanna aktarmış bir yazar ise kurulan ilişki daha bir farklı ve heyecan ve- rici oluyor... "Gaülei'nin Yaşamı"n\ çevirmeye aslında sanınm yaklaşık 5-6 yıl önce başlamıştım. Ama o zaman yal- nızca tek bir metnin, "Galilei'nin Yaşamın n\n "Beriin Metni" diye bilinen 1955/56 tarihli metninin çevrilme- si söz konusuydu. Belki o zamanlar, yani andığım metnin çevinsıne başladığımda, Brecht'in Galilei'nin yaşamı üzerine üç oyun metni kaleme almış olduğu- nu da bilmiyordum. Hele Amerika temsili için Ingiliz- ce veayn bir metnin oluşturulmuş olduğundan hiç ha- berim yoktu. Geçen yıl, Mitos Boyut Yayınevi, Brecht'in bütün oyunlannın "Büyük Berlin-Frankfurt Basımı "nın yayın haklannı satın aldığında ve yayınevinin yöneticisi sev- gili Yılmaz Öğüt'le birlikte Almanya'dan gönderilen ciltlerin başınaoturduğumuzda, "Galilei'nin Yaşamı'n çevirmenin başlangıçta düşündüğümden çok farklı bir çeviri çalışması olacağı da ortaya çıktı. Her şeyden önce karşımda çevrilmesı gereken üç metin vardı. Gerçi metinlerde bırbiriyle örtüşen bölümlerin sayısı epey kabarıktı; ama çalışmaya başladıktan hemen sonra bunun işi kolaylaştıran değil, tam tersine, da- ha da zora koşan bir durum olduğunu anlamakta ge- cikmedim. Brecht, değişik tarihlerde kaleme aldığı bu metinleri birbirinden ayıran çok önemli farklan çoğu kez ayrıntılarda gizlemıştı ve bu aynntılan bulup vur- gulayabilmek, birbirinden tümüyle farklı birkaç metni çevirmekten daha zordu. Öte yandan, Almanya'daki Suhrkamp Yayınevi ile yapılan sözleşme gereğince, Almanca basımdaki bü- tün yan çalışmalan da çevirmekle yükümlüydük ve oyunları Almanya'da basıma hazıriayanlar, bu yan ça- lışmalan gerçek anlamda bir bilimsel çalışmaya dö- nüştürmüşlerdi. Bu çalışma çerçevesinde her oyunun oluşum öyküsünün. başlangıcından günümüzeçeşit- li temsillerinin uyandırdığı yankılann yanı sıra, çeşitli söylemlerin metinlerin satır satır taranması sonucun- da ortaya çıkanlan güncel ve tarihi bağlantılanna da adı geçen basımda yer verilmiştı. Brecht'in gerek doğ- rudan, gerekse dolaylı olarak kullandığı bütün alıntı- lann kaynaklannın verilmesı de çalışmaya dahildi. Bu kapsamıyla "Galilei'nin Yaşamı", benim için bir eserin sonradan nasıl değerlendirilmesi gerektiğini göstermek bakımından da olağanüstü bir ömek nite- liğıni kazandı. Gerçekleştinlmiş olan yan çalışmalar, "Galilei'nin Yaşamı"nı ve bu eserin odak noktası olan "bilim adamının sorumluluğu" sorununu, ikı dunya sa: vaşını birden yaşamış olmasıyla kendisinden önceki- lerden aynlan bir çağın genel portresine sanki doğal bir fırça darbesiymişçesine yerteştirmişti... Önce çok büyük bir düşünür ve aydın kimliğini, eş- siz bir yazma yeteneğini ve çağıyla hesaplaşmaya hep hazır olma konumunu kişıliğinin potasında erit- miş bır insanla karşılaşmak; ardından da böyle bir in- sanın nasıl değerlendirilmesi gerektiğini sergileyen bir çalışmaya tanık olmak; bunlar. insanın karşısına her çeviride birlikte çıkabilecek durumlar değil. Bu neden- le geçen aylar boyunca yaşadıklarımı yalnızca "Brecht'le yaşamak" diye nitelendirmeyi belki deye- tersiz buluyorum. Bu kapsamda bir çalışmanın başın- da geceler boyu, kimi zaman sabahın ilk saatlerine ka- dar oturmak, benim için bir anlamda Brecht'i onun kendisini tanımadığı kadar tanımak anlamına da gel- di ve sonunda bir tutkuya da dönüştü. Oyunun bir yerinde Galilei: "Bilmek zorundayım" der. Sanınm çalışmanın belli bir aşamasından sonra bu zorunluluk beni de pençelerine aldı. Sanki bir çeviri yapmak ikinci plana düşmüştü ve sanki ben artık her şeyi, Brecht'in çizdiği Galilei'yi bilmek zorunda oldu- ğum için yapmaya başlamıştım... Belki de "Galilei'nin Yaşamı"nı, basıldığında dört yüz sayfayı bulacağını tahmin ettiğim bir kitabı bu yüzden bitirebildim! Yavuz Bingöl'ün konseri yarm • Kültür Servisi - Yavuz Bıngöl. 30 mayıs cuma günü Açıkhava Tiyatrosu'nda seyircileriyle buluşuyor. Bingöl'ün 'Neredesin Sen?' başlıklı konserini TMMOB Makine Mühendisleri Odası lstanbul Şubesı düzenliyor. Konserin biletleri Taksim Vakkorama, Beyoğlu Mephısto Kıtabevi, Beşıktaş Kabalcı Kitabevi, Bakırköy Martı Kıtabevi ve Kadıköy Mephisto Kıtabevf nden sağlanabilir. TÎYATRO FESTİVALİ NDE Bl GÜN • Pıccolo Tiyatrosu'nun Köleler Adası adh oyunu saat 21.30'da Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde, KentOyuncu- lan'nın Maria Callas Master Class adlı oyunu saat 21.30'da Kenter Tiyatrosu'nda ızlenebilir. TİYATRO FESTİVALİ^DEYARIN H Berliner Ensemble'nın Arturo Li.. adlı oyunu saat 21.30'da AKM Büyük Salon'da. Maria Callas Master Class Kenter Tiyatrosu'nun oyunu saat 21.30'da Kenter Tiyatrosu'nda yer alıyor. BUGÜN • ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 15.30'da Jurek Becker'in yönettiği "Yalancı Jakob" adlı film izlenebilir. • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15.30 ve 19.00'da Claude Lelouch'un yönettiği Erkekler Kadınlar Kullanma Kılavuzu adlı film gösterilıyor. • ,\KSANAT'ta saat 12.30'da laserdıskten Madonna konsen, saat 16.30'da ressam tbrahim Çiftçioğlu. Cihangir Sönmez, ve ressam Orhan Taylan'ın konuşmacı olarak katıldığı "Plastik Sanatlar Atölyeleri ve Sorunlan" başlıklı panel yer alıyor. • SAHAF CAFE'de saat 19.00"da şıırseverlenn kendi şiirlerini okuduklan "Şiirada" dinlenebılir. • BEKSAV'da saat 19.00'da Emir Kusturica'nın yönettiği ••ÇinaenelerZamanı" adlı film izlenebilir. • TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15.30'da "Germinar' adlı film yer alıyor. • İFSAK'ta saat 19.30'da Ergun Zoga'nm katıldığı bir söyleşi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle