Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
• •
29 MAY1S 1997 PERŞEMBE
14 KULTUR
50. yılını kutlayan Piccolo Tiyatrosu, Giorgio Strehler'in yorumuyla "Köleler Adası"nı sahneliyor
Uşak ûe Efendi yer değiştîrirse..•
KüMrServisi-9. Uluslararası Istanbul
Tiyatro Festivali'ne 'Köleler Adası" adh
oyunuy la katılan Italya'nın en önemh tiyat-
rolanndan PiccoloTiyatrosu,buyıl 50. yı-
lını kutluyor. Önceki gün AKM ICültür
Merkezi'nde gerçekleştırilen "Piccolo Ti-
yatrosu'nun 50 Yıhr
başlıklı konferansa
katılan MarioMattiaGiorgetti,Piccolo Ti-
yatrosu'nun bugüne dek sahneledıği oyun-
lardan ömeklerle, tiyatronun tarihinı anlat-
tı. Piccolo'nun kuruculanndan, festivalin
onur ödülü sahıbı usta yönetmen Giorgio
Strehler'ın oyunculanyla çalışma vönte-
mi üzerinde de durdu.
1947'dekurulan Piccolo Tiyatrosu. ltal-
ya"nın ılk ödenekli ve yerleşık tiyatrosu
olma özelliğıni taşıyor. Çehov, Shakespe-
are, Brecht Büchner, Goldoni gibı pek çok
yazann >apıtlannı sahneleyen Piccolo Ti-
yatrosu. kökenleri 16. yüzyıla dayanan
Commedia DelTArte (doğaçlamaya daya-
nan halk nyatrosu) geleneğinin günümüz-
deki temsılcısı. Sabit karakterleri, maskla-
n. doğaçlama komedilen ve geniş seyırci
kıtlesiyle zengin bır tiyatro kültürünü ba-
nndıran Commedia DeirArte. Piccolo Ti-
yatrosu'nun yararlandığı kaynaklar arasm-
da yer alıyor. Festıvalde de sergılenen. Ma-
rivaıu'nun 'Köleler Adas' adlı oyunu, de-
koru, kostümlen, dans ve müziğiy le bu ge-
leneğın öğelenne yer veriyor.
Festıval kapsamında bugün saat
21.30'da Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde ser-
gilenecek'KölelerAdası' ve oyunun yaza-
n Manvaux üzenne Strehler. şunlan söy-
lüyor: "Marivaujı'nun tiyatrosu sosyalhak
aravışı \a da toplumsal eleştiri çevresüıde
yapılanmaz. Ben Martvaux'yu daha çok
insanlann beürli bir toplum icindeki varo-
luşun altında > atan mantığa, kadınlann ve
erkeklerin vaşamak istedikleri, ancak hiç
yaşamadıklan, >ine de sezgisel olarak içle-
rinde taşıdıklan aşk %egerçegi gerçekleştir-
melerine vönelik bir arayış içinde görüyo-
rum_ Marivaux tiyatroyu yüceftir, keşfe-
der. gücünü kutsar veonu kuşkuhı hale ge-
tirir. Bir düşten bir bilinçlenme>e yolcuhı-
ğu düşüncesinden.bir ütopyadanyolaçıkar
\e onu içinde > aşadığı toplumun şartlanna
uyariar. Onu neredeyse gerçege dönüştü-
rür. l'çurumun kenanna vardığımızda.
kalbimiz ve ruhumuzladurmakisebizebı-
rakılmıştır."
Tiyatro btçetnim geçmışe yaslanarak
oluşturan Piccolo Tiyatrosu. 50. yılında
hâlâ bürokratik ve mali sıkıntılar yaşıyor.
Yönetmen Giorgio Strehler'in de basın
toplantısında belırttıği gibi, son yıllarda
yerel yönetim ile Piccolo Tiyatrosu arasın-
da belirgin bir gerginlık var. Tiyatronun
yeni bınası. gerekli para yardimi olmadığı
için 20 yıldır yapılmayı bekliyor. Strehler,
tiyatroyu ayakta tutmak için yalnız başına
Piccolo Tiyatrosu, Marivaux'nun 'Köleler Adası*ru Giorgio Strehler'in rejisiyle bugün ve yann Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde sahneleyecek.
mücadele etmek zorunda kaldığını belırtı-
yor. Sonunda her şeyi bırakıp ıstıfa eden
Strehler. eskı Fransız Kültür Bakanı Jack
Lang'ın devreye girmesi üzenne. bir süre
önce tıyatrosunun başına döndü ve 14 ma-
yısta başlayan 50. yıl şenlıklerinı yönet-
mek ıçın kollan sıvadı. Ancak. Strehler de
geleceğm ne getıreceğini kestıremıyor
Şenliklerhazıranda sona erecek ve Picco-
lı, öğut veren bır öykü Oyunda, bır gemı
kazası sonrasında (Strehler'in deyişıyle)
bır fılozof-büyücü olan Trivellino tarafin-
dan, insanlar arasindakı eşıtlik ve anlayış
üzerine kurulu kanunlarla yönetilen adaya
düşen iki efendi ve hizmetkârlannın psiko-
lojilerı ırdelenıyor.
Olayın başkişıleri erkek tarafında Mös-
yö I Leonardo DeCoDe) ve uşak Arlecchı-
fetnler" Amerıkan fılmlennden oldukça
aşına olduğumuz yer değiştırme teması bu
kez bir tiyatro oyununda karşımıza çıkıyor.
Ama bu kez yer değiştirenler efendıler ve
hizmetkârlar, üstelık ikısi arasında sosyal
uçurumun çok daha derin olduğu bir za-
manda. Pierre Carlet de Chambraın (kısa-
ca Mariaux) tarafindan yazılmış, 1725 ta-
rihli "Köteter AdasT adlı komedya, Ma-
lSTMiByi
TİYRTRO FESTİVUİ
K omedya, Madam, Mösyö ve hizmetkarlan Arlecchino ile
Silvia'nın bir deniz kazası sonrasmda bir filozof-büyücü olan
Trivellincf nun. insanlar arasındaki eşitlik ve anlayış üzerine kurulu
kanunlarla yönetttiği adaya sığınmalanyla başlıyor. Trivellino onlan
kıyafetlerini, dolayısıyla rollerini değiştirmeye zorluyor.
lo'nun yazgısı bu tanhten sonra bellı ola-
cak. Milano'daki yerel yönetimin değiş-
mesi ve yeni yönetimin Piccolo Tıyatro-
su'na karşı daha ıhmlı bir tutum sergılıyor
oluşu geleceğe yönelik umutlan yeşerti-
yor.
Giorgio Strehler'in rejisiyle sahnelenen
"Köleler Adası" Aydınlanma çağı damga-
no (Mattia Sbragia). kadm tarafında ise
Madam (Laura Marinonİ) ve oda hizmet-
çisı Sılvıa (Pamela Mlloresi). Bütün ko-
medya Tnvellino'nun ısteği üzerine değiş-
tirilen roller çevresınde oluşur. Tnvellino
bu cezayı şu cümleyle özetler: "Siz onla-
' nn efendisiydiniz ve onlara kötii davrandı-
nız. Onlar sizin efendiniz oldular ve sizi af-
dam. Mösyö ve hizmetkarlan Arlecchino
ile Silvia'nın, vahim bir deniz kazası son-
rasında söz konusu adaya sığınmalanyla
başlıyor. Adanınyöneticisı (Strehler'in de-
yımiyle) filozof-büyücü Trivellino onlan
kıyafetlerini. dolayısıyla rollerini değiştir-
meye zorluyor. Artık eski hizmetkârlar
efendi. efendiler ise hizmetkârdir Kaçınıl-
maz tartışmalann sonucunda, taraflar bir-
bırlennin özelliklennı tanımak ve ıçlenn-
dekı ortak insanlık yönıinü görmek zorun-
da kalırlar. Bu geçış erkeklerde hızla ger-
çekleşirken. kadmlar için daha zorlu olur.
Yıne de sonuçta her şey tatlıya bağlanır.
"Köleler Adası' nda, hizmetkârlar efen-
dilerinden daha bilgedir. Daha eglenceli ve
gülünç göriinmeleru gülünçlüğün bilgelik-
lerini özgüree ifade edebilmelerinin tek yo-
luolmasından kaynaklanmaktadır. Efendi-
ler istemeden hizmetkârlar ise bilerek gü-
lünçleşir" dıyor yönetmen Giorgio Streh-
ler, ustalıkla ışledığı karaktcrler için. Ko-
medyanın tarihi eskı görunmesıne karşı.
konusu hâlâ güncellığinı koruyor •"Köle-
ler Adası" bir yönüyle Shakespeare'in
"Fırüna"sını andınyor. Bubenzerlik yazar
Man\aux'un bir Shakespeare hayranı ol-
masından kaynaklanıyor
Ez» Frigerio'nun dekoru. Luisa Spina-
telli'nin kostümlen ve FiorenzoCarpi'nın
müzığiyle Marivaux'un ince dıyalogları-
nın yanı sıra. görsel öğeleri ustalıkla kul-
lanmiş Strehler."Köleler Adası" tıyafrose-
verkr için çağdaş Italyan tı\ atrosunu tam-
mak açısından kaçinlmaz bır fırsat.
Robert Wîison'la müthiş bir üç buçuk saat
FATİH ÖZGÜYEN
9. Uluslararası Istanbul Tiyat-
ro Festivali'nin belki de en
önemli gösterisi Robert WB-
son'ın kesintisiz üç buçuk saat
süren konuşmasıydı. Robert
Wilson, "konferans" ve "öğret-
mek" kelimelerini hiç sevmedi-
ği için -buna inanıyoruz da- in-
san onun yaptvğı şeye ne diye-
ceğinı bilemiyor. Teatraldi; nar-
sisizm ve teatrallik dozu biraz
fazla olsaydı, yaptığı şeye "tek
kisüikgösteri" denebilirdi, ama
değildi. Öğreticiydi: kuru ve öğ-
retici olmaya ağırlık verseydi
"konferans" denilip işin içinden
çıkılabilirdi, ama o da değildi.
Wilson bize sahnede, özenle
seçtiği ve ağır ağır konuşarak
bildiğimiz anlamda bir duygu-
sal etki gözetmeden art arda diz-
diği kelimeler aracılığıyla ko-
nuşmak eylemine ve kelimele-
re duyduğu güvensizliği ve be-
denin diline olan inancını anlat-
tı -gösterdi-, oynadı. îkisinden
de hem kelımelerden hem be-
denden yararlanarak. Çok ola-
ğanüstü bir gösteriydi. Robert
Wilson klasik anlamda etkiler
elde etmeye. seyircisini kazan-
maya. espnkr yapmaya, seyir-
ci l dinleyicıyle arasında bir
"Sev beni!" ilişkisi kurmaya ça-
lışmadı.
Konuştuğu kürsü gibi yerden.
ara sıra öne doğru çıkıyor, bir
durum ya da bir hareket veya bir
olayı -bazen neredeyse bire bir
uzunlukta- canlandınyordu, a-
ma bu kendi başına bir gösteri
olmuyor. sadece bir fikrin, bir
noktanın açıklanmasına, izah
edilmesıne yarayan bir "ara
oyun" görevi görüyordu. Haya-
tında tiyatro görmemiş büyü-
kannesinin, ırkçı bir adamla ev-
li Teksaslı ablasının, on üç ya-
şında sağır bir zenci çocuk olan
Raymond'ı evlat edınmesi sıra-
smda konuşmak zorunda kaldı-
ğı bir eyalet yargıcının kusur-
suz taklitleri de aynı işe yaradı-
lar.
Hayatındaki önemli ikinci
adarm" olan -otistik?-
gene on üç yaşındaki Chris'ın
doldurduğu bir ses kasetinın
"aynısuu" yaptı -okudu-, oyna-
dı. Chris'le Raymond'dan öğ-
rendiklerini. bedenin kendine
ait bir ses algılaması olduğu ger-
çeğini bu kadar kusursuz bir bi-
çimde gösterince. "beynin de
sonuçta bir kastan başka bir şey
olmadığı"nı söylemesi, bize hiç
de aşın bir şey gibi gelmedi.
Robert VVilson. hiç fark ettır-
meden ünlü insanlarla ilgili
anekdotlardaanlattı. Amabun-
lar bizde ünlülerle dirsek tema-
sı olan biraz sıkıcı bir tanıdığı-
mızı dinliyormuşuz etkisi uyan-
dırmadı. Mariene Dietrich sah-
nede durmayı ve ekonomik ha-
reket etmeyi bilmenin önemine
örneklik etti, Jessye Norman
oturmayı ve durmayı bilmesıy-
le konu oldu, Madeleine Rena-
ud ise VVilson'ın bizlere sahne-
de nasıl ölünmesi gerektiğini
göstemnesine yol açtı.
Bu konuşma-oyunun tümü,
VVilson'tn deyişiyle "teatral bir
beden dfli" ya da *tiyatroya öz-
gü bir beden dili" (a theatrical
langııage of the body) bulmanın
gerekliliğini anlatmak, göster-
mek ve eşzamanlı olarak böyle
bir dili bulmak üzerineydı dene-
bilir.
Bu bakımdan, sahnede olup
bitenlerin dille, VVilson'ın de-
diklerini anlamakla çok da ilgi-
si var sayılmazdı. Herhalde.
umulur ki, ilgili tiyatrocular, de-
diklerinden hiçbir şey anlama-
yanlar bile. Wılson'ın sahnede
yaptıklanndan, yaptığından bir
sürü şey kapmışlardır.
Wilson*ın natüralist tiyatroya
neden inanmadığını anlatırken
söyledıği şu sözler belki de gös-
terinin bir "program dergisi" ol-
sa ahnıp aynen oraya konabilir-
dı.
Aklimda kaldığı kadanyla:
"Yapıntıya inanınm. Sahne,bir
sahnedeğilmiş gibi, oradaki ger-
çektcn hayatmış gibi davran-
mak yerine sahnenin bir yapın-
tı olduğu nu kabul ederek sahne-
ye çıkarsanız. o zaman dürüst
olma ihtimaliniz v iizde yüz ar-
tar." Robert VVılson'ın sahne-
de(n) yaptığı, bır yanıyla elbet-
te tiyatro, diğer yanıyla ise se-
yirciyle sahnedeki insan arasın-
da sonsuz alçakgönüllü bır ile-
tişim gel-gitı sayılabilecek olan.
adını koyamadığım bu *şey\
sahne sanatlarında aynı anda
hem 'oyun' hem 'samimiyet'
olabilecek bır şeyın mümkün
olduğunun kanıtlanmasıydı de-
nebilir. Belki de Antik Çağ Ti-
yatrosu'yla birlıkte olüp gömü-
len bir sırnn yenıden canlandı-
nlması -eğer böyle bir şey \ar-
sa- eğer böyle bir şeyden söz
edilebılirse paylaşmacı bır 'egp
trip'.
Hasan Âü Yücel'i anma toplantısına Vedat Gönyol, Coşkun Özdemir, Oral Çalışlar, Mengü Ertel >e Canan Yücel Eronat kanldılar.
'Yeniinsanlaryaratmak istiyordu'Kültür Seryisi - UNESCO 1997
yılını Hasan Âli Yücel'i anma yılı
olarak belırledi. Eski Beşiktaş Lions
Klübü'nün hazırladığı anma toplan-
rasında Kulüp Başkanı Sevinç Gü-
naşu'mn açılış konuşmasmdan son-
ra Oral Çalışlar, Yücel'in 'Köşkler,
mabetkrveşehirter gibiinsanlar da
bina olunur' sözünü anımsatarak 8
yılhk eğitim konusundaki tartışma-
laradeğindi. Yücel'in 'eğftmenkon-
feransçL öğrenci ezberci' dediğini
ve bugün de bu sorunu hâlâ çöze-
medığimizi, Türkiye'de 2. Dünya
Savaşı sonrasında sol ve demokra-
si karşıtı bir akım oluştugunu belir-
ten Çalışlar "Türkiye'de sol ve de-
mokrasi birleşmelidir'* dedi. Çalış-
lar, aynca Hasan Âh Yücel'in çevir-
diği klasikler ve Köy Enstıtülerin-
de yaptıklanyla hâlâ yaşadığını be-
lirterek Yücel'i anarken Mustafa
Ekmekçi'yı de andı.
Vedat Günyol konıışmasına baş-
lamadan önce Yücel'in yüreğinde-
ki dil ve tarih düşüncelerimn bugün
bile bize yol gösterdiğını ve Türk-
çenin, Türkkültürünü yayacak eser-
lerle öğrenilebileceğini belirten ya-
zısını okudu. Yücel'ın "Oztürkçe,
Türkçedüşünmektir, bir ulusun bil-
gryle anlaşmasınınen güzet şcklkür"
dediğini anımsatan Günyol, Hasan
Âli Yücel gibi bır insanı tanımaktan
gurur duyduğunu. çeviri bürosu ve
yaptığı klasik çev inlerle hâlâ yaşa-
dığını söyledi.
Coşkun Özdemir ise Köy Ensti-
tülerini koruyamadıgımızı ve Tev-
hid-i Tedrisat Kanunu'nun temelin-
den sarsıldığına dıkkat çekerek
"Yücel döneminde halkev lerinde
halk vardı, her şey halkla buiikte>-
di"dedi. Mengü Ertel de ılk kütüp-
hanesini Yücet'in yaptığ\ klasik çe-
viri kitaplanndan oluşturduğunu
söyledi ve Yücel'in resim heykel
sergilerinın açılmasında, konserva-
tuvann ve tıyatrolann açılmasında
önemli bir yeri olduğunu da v urguj
ladı.
Hasan Âli Yücel'in kızı Canan
Yücel Eronat, Atatürk devnmcılı-
ğini en iyi şekilde uygulamış olan
Yücel dönemi çocuklan olduklan-
nı belirtti ve bu dönemde Köy Ens-
titülerinin kurulduğuna, çeviri ki-
taplarm yaygınlaştığma ve güzel sa-
natlann önem kazandığına dikkat
çekti. Yücel döneminde Türk kül-
türü ve egıtıminın ilk kez bır arada
ele ahndığını, amacının da yepyeni
bir ülkede yeni insanlar yaratmak
olduğunusözlerineekledi.Yücel'in
gazetecilik yönünden de söz eden
Eronat, Yücel'in "CumhuriyetGa-
zetesi'ne yazmazsam ölünJin. nefes
alamam" dediğini belirtti.
4
Sen İşine Bak'
Kültür Senisi - Eski ve
yeni karikatür çalışmalan-
nı 'Sen İşine Bak' adlı bir
kitapta toplayan Mete
Göktürk ilk kişısel sergisı-
ni yarın Karikatür Müze-
si'nde açıyor.
1939 yılında doğan Gök-
türk, Istanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesı'ni bıtirdi.
Halen cumhuriyet başsav -
cısı olarak görev yapmak-
ta.
Yaklaşık otuz yıldır ama-
tör olarak karikatür çizen
Göktürk'ün ilk karikatür-
leri 1970 yılında haftalık
bir gazetede yayımlandı.
1985 yılında çahşmalannm
bir bölümünü 'Çizgi Dili'
adlı kitapta topladı ve son
olarak da eski ve yeni çalış-
malanndan seçtiği karika-
türlerinden oluşan 'Sen tşi-
ne Bak' adlı kıtabı yayım-
landı.
Semih Balcıoğlu kitabın
önsözünde "Göktürk'ün
grafik sanat anlayışıyla çiz-
diği karikatürlerinde müt-
hiş bir çizgi bütünlüğü var.
"Öyie de çızerım böyle
de..' dememiş. Sosyal ve si-
yasal içerikli karikatürleri
günümüz için olduğu ka-
dar, aynı oranda yannlara
da kalacak güçtedir..." di-
yor Göktürk için. Turhan
Selçuk da "...İlhan Sel-
çuk'un karikatür sanatını
üç beş kelime ile bir ö/etle-
yişi var ki olağanüsrü.. Di-
yor ki İlhan Selçuk: kari-
katür. çizgilerin soyutlan-
masında, mizahın geomet-
risine varmaktır. Ben Mete
Göktürk'ün bu kitaptaki
yapıtlannı izlerken bu deyi-
şi hatırladım.J' diye yaz-
mış. Ferruh Doğan da
"Mete Göktürk söyleyece-
ğini çizgi diliyle anlatan bir
karikatürcü. Karikatürle-
rinde günümüzün sorunla-
n gibi gözüken ama gecmiş-
ten -belki- geleceğe uzana-
cak çelişkilerin çizgi> le res-
medilmesi var" diyor Gök-
türk'ün kankatürleri hak-
kında.
IŞILDAK YE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Aşk, İstanbul ve Ben ,
Bir ılkyaz günü, yine aklımı başımdan aldın, Is-
tanbul. Yine yüreğimi çaldın, beni düşlerin, büyü-
lerin içineattın. Her şeye karşın Istanbul'sun, yine...
Uğruna ne çok kan dökülmüştür. Çok çok eski
çağlardan günümüze kadar, savaşların, kardeş
kavgalarının ve entrikanın içinden çıkıp gelen bir
kenttir, Istanbul.
Aşk kentidir. Büyünün ve görkemin her bir yana
sindiği bir kenttir Istanbul. Bir rüya kentidir ve geç-
mişi çok eskilere dayanır. Yedi bin yıl kadar önce-
sine uzanır. Imparatorluklara başkentlik etmiştir...
Kent, saldırılara, isyanlara, depremlere, yangın-
lara maruz kalmıştır; yağmaya maruz kalmıştır da
yine dünya uluslarının gözbebeğidir.
Şairler, yazarlardır en çok Istanbul'un büyüsüne
kapılan. Edebiyatımıza şöyle bir baktığımızda, Is-
tanbul'un şiirlerde, öykülerde, romanlarda, dene-
melerde, bir oya işler gibi betimlendiğini; bir sarra-
fın elinden çıkmışçasına işlendiğini görürüz.
Aslında şairler yalnızca Istanbul'a övgüler düz-
memiş, aynı zamanda Istanbul'un doğasından ge-
len ruhunu da dizeleştirmiştir, yüzyıllar boyunca. Is-
tanbul'un bir büyüsü vardır.
Mesela çoğu yabancıdan duymussunuzdur. Is-
tanbul'u ilk gördüklerinde, hemen büyülendikleri-
ni soylerter. Tanımlayamadıkları gızemli bir atmos-
feri anlatmaya başlarlar sorulduğunda.
Edebiyatta da bu büyü, bu atmosfer dizelerde,
satırlarda açığa çıkar. Bu yaprtlann ve yazariann yal-
nızca adlannı anmak bile saatler sürer.
Yürek parçalayan bir durum vardır; şimdilerde.
Istanbul'un görkeminin, büyüsünün, güzelliğinin
yanı sıra acı bır gerçek var: Yağmalanmakta olan
bir kent. Ellilerden beri süregelen bir yağmalama.
Lirizmini öldürdüler kentin. Bir beton kent yap-
mak için uğraşıp durdular. Dıkine yükseten bir be-
ton kent...
Üzülmemek, kahrolmamak elde mi? Kentin, o ta-
rihin içinden gelen, Sinan'ın usta işi çizgileriyle
oluşturduğu kentin siluetini yok ettiler. Nerde be-
nim Istanbul'um? Doğduğum kent... Nerde?
Layık mıydı Istanbul böylesi bir hakarete; böyle-
sı bır vahşete. Bu bir intikam almamı? Istanbul'dan
alınmak ıstenen, strası gelenın heveslendiği bir in-
tıkam alma mı?
Dertleri, sıkıntılan bitmez Istanbul'un; güzellikle-
rinden söz ettiğimizde nasıl bitiremiyorsak. Siyasi
çtkarlar, seçim yatırımları, oy avcılığı; paranın oluş-
turduğu bencillik, görmemişlik, bılgisizlik, kenti çir-
kinleştirdi.
Eski, önceki mimari sanki birden yok olmuştu;
sanki o güzelım yapılar ortadan birdenbire kalkmış-
tı. Bakılacak, örnek alınacak, izi sürülecek yapılar
yoktu etrafta...
Yapılanlara bir bakın! Saraylann sağına soluna,
önüne arkasına oteller yapıldı. Kentin olup olma-
dık yerinde otel yapıldı. Birtakım yerlere gökdelen-
ler dikıldi. Uzaktan bakıldığında kenti çirkinleştir-
sin diye.
Istanbul tüm bunlara karşın ayakta duruyor. Bo-
ğaz'ın güzelliğt yine olağanüstü. Bir yanda çirkin-
likler, öte yanda güzeiliği ve büyüsüyle buna dire-
nen tarihi bır kent. Bır yanda kenti bozanlar, öte
yanda korumaya ve güzelleştirmeye çalışanlar.
Mücadele, bellı ki kolay kolay bitmeyecek: Sü-
rüp gıdecek. Zaten, mücadele olmasaydı ne anla-
mı kalırdı yaşamın?
Ben istanbul'da doğdum, yıllar önce bugün. Is-
tanbul'da âşık oldum, Istanbul'a âşık oldum. Aşk-
larım bittı; ama Istanbul'a olan aşkım hiç bitmedi.
Bitmeyecek de, şiirin hiç bitmeyecegi gibi...
Erguvanlann kentinde aşkı yaşadım; aşkı yazdım.
Hüznü yaşadım, hüznü yazdım. Bogaz'ı, martılan,
laleleri yazdım. Gördüğüm güzellikleri unutama-
dım. Güzellikleri yazdım.
Ne olabilirdi ki başka? Yüregimde hep istanbul
vardı; yüregim hep Istanbul için çarptı; yüreğim
hep Istanbul için çarpacak. Büyük bir aşk bu. Is-
tanbul kaldığı, ben yaşadığım sürece...
Yeşilırmak'ta kültür şenliği
• Kültür Senisi - Yeşılırmak Belediyesi'nce bu yıl
dördüncüsü yapılan kültür ve sanat festivalınde bugün
çızerimız Semıh Poroy'un karikatür sergisi açılıyor.
Poroy'la saat 20.00'de bir söyleşi düzenlenecek.
Şenlıkte yann saat 10.00 ve 14.00'te Tiyatro Tiyatro
Çocuk Grubu'nun 'Palyaço ile Fınldak' ve 'İçinden
Tramvay Geçen Şarkı' adlı oyunlar izlenebilir.
Ortaoyuncular "Haldun Taner Kabare' ile cuma günü
saat 18.00 ve 21 30'da seyircilerle buluşacak. Şenlik
pazar günü saat 20.30'da Songül Karh'nın halk
konseriyle sona erecek.
Jane Peters'm keman resltali
• Kültür Senisi - Keman sanatçısı Jane Peters. bugün
saat 19.30'da İMKB lstınve'de bir konser verecek.
Peters. 1986 Uluslararası Çaykovski yanşmasında
bronz madalya aldıktan sonra 1994 yılında Pro Music
Uluslararası Ödülü'nü aldı. Tüm Avrupa ülkelerinde
konserler veren Peters. müzik eğitıminı Avustralya'da
Lyndal Hendtıckson'dan aldı. tlk performansını 10
yaşında Mendelshonn'un 'Keman Konçertosu'yla
yaptı. Jane Peters, Paris Avrupa Müzik Konservatuvan
tarafmdan profesör unvanına layık görüldü.
'Halay' Anadolu turnesmde
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - "Büyük Anadolu
Turnesi"ne çıkan Devlet Tıyatrolan (DT), "Halay"
adlı oyunun ilk temsilini Kocaeli'nde verdi. Refik
Erduran'ın yazdığı oyunda.Rahmi Dilligil. Erkan
Alpago, Olcay Kav uzlu. Gülay Vkman Şar. Şeyda
Akova ve Ebnı Nil Avdın rol alıyor. Yazar Erduran
oyunu için şunlan söylüyor: "Hem Batılı. hem Doğulu.
Hem dünya vatandaşı hem şoven mılliyetçı. Hem
yenilıkçi hem gelenekçi. Hem Atatürkçü hem neo-
Osmanlı. Hem demokrat hem zaptiye. Hem insancıl
hem bencil. Hem kadm hayranı hem anü-femınist.
Hem kibirli hem kompleksli." Oyun, 29 mayısta
Sakarya'da, 30 mayısta Yalova'da, 31 mayısta
Bılecik'te, 1 hazıranda Eskışehir'de, 3 haziranda
Kütahya'da, 4 haziranda Afyon'da, 5 haziranda
Uşak'ta. 6 haziranda Denizlı'de, 7 haziranda Muğla'da,
10 haziranda Bergama'da, 12 haziranda Marmans'te,
13 haziranda Köyceğız'de. 14 haziranda Datça'da, 16
haziranda Aydın'da sahnelenecek.
Rıfat Dgaz'ı anma şöleni
•Kültür Senisi - Rıfat llgaz Kültür Merkezi
tarafindan baskısı yapılan, sıv il toplum örgütleri ve
dığeT dernekler aracvhğıyla dağıtımı gerçekleştirilen
"Aydın mısın' isimli afişlermin sergileneceği 'Rıfat
İlgaz-Aydın mısın' adlı etkınlık 31 mayıs cumartesi
günü saat 14.00'te Bostancı Eleştiri Kitabevı ve Kültür
Merkezi'nde gerçekleştinlecek. Aydın llgaz, Sunay
Akın ve Akgün Akova'nın konuşmacı olarak katılacagı
etkinlığe Hasan Karayol türkülenyle, Dr. Ahmet Yavuz
ise beste ve "'' .v .„ v>ıık eüecek. (373 38 24)