04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 1997 PAZARTESP OLAYLAR VE GORUŞLER Günahlardan Kurtulma Kolaylığı... Prof. Dr. İLHAN ARSEL M ekke dekı Kabe \ ı ta\af edıp "Safa" ıle "Merve" dağian arasında koşarak ve >evtanlan taşlavarak hacfanzesinı yenne getıren hacılanmız. yuzlennde tum gu- nahlardan kurtulmanın ferahlığı ve mut- luluğu ıle dondüler Onlann gazetelerde çıkan rebimlennı gordukçe kendımızı "\ralannda hiç kuşkusuz durust, ahlâk- lı ve samimi olanlan bulunmakla beraber kınıbılır ne mıktar bır çoğunluğu. şundı yeniden gunah toplama olasıhğına kavıış- muş olarak kendı meslek \e ış alanlann- da mevzüennuşlerdir*' dıye sormaktan alamıyoruz Çünku bılıvoruz kı genel- lıkle sıyaset sahnesının azılılannın \e otekı dın tacirlennın oluşturduğu bu ço- ğunluk şenat desteğıne mazhar bulun- duklan surece oyunlannı son^uza dek surdurecekler \e bu ulkey ı her gun bıraz daha felâket uçurumuna surukleyecek- lerdır O şeriat kı kendılenne "ibadet" yolu ıle günahlardan sıynlma kolaylığı- nı sağlamış olup, hırsızlık da etseler, ya- lan da soyleseler, zınâ da etseler ıçkı de ıçseler.vb "lâflâheilla'Uâirdıverekol- duklen takdırde cennetı garantılemıştır Şu bakımdan kı, başta Dıyanet olmak uzere şenat kaynaklannın ınsanlanmıza bellettıgı venlere gore Tann Musluman kışılenn "tüm* gunahlannı bağışlava- caktır(K Zumer 53-56) yeter kı "şıriT v apmasınlar (yanı Tann 'ya ortak koşma- sinlar K Nısa 48), lslam'dan çıkmasın- lar (yanı "inandıktaıı" sonra ınkârda bu- lunmasınlar K. Nısa 137), "kâfir'" olma- sınlar(K Nısa 168-169) ve ıbadetlenn- den gen kalmasınlar Bunun dışmda ne v aparlarsa yapsınlar, bağışlanacaklardır "İbadefderken, anlaşılmak gereken şey. "aptes" almaktan tutunuz da namaz kıl- maya, oruç tutmaya. "beyt-i şeriFi" zıy a- ret etmeye \anncaya kadar ve fakat bü- tun bunlar yanında bır de asıl olum anın- da "Allah'tanbaşka Allaholmadığınave Vluhammed'ın Resûlullâh olduğuna şa- hadet ederim" şeklındekı sozlen tekrar etmek gıbı şenatın ongorduğu her şeyı yapmaktır Bunun bovle olduğunu şenat kaynak- lanndan ve ozellıkle Dıyanet yavınlann- dan oğrenmektey ız Gerçekten de bu ya- yınlara gore bır gun Muhammet, Harre tarafinda dolaşırken Cebraıl ıle karşıla- şır Cebraıl kendısıne şoyle der "Um- metine mujdele, kim Allah'a şirk koşma- dan olürse,ceonetegirecektiıf Cebraı1'ın bu guzel habenne sevınen Muhammet sorar "Zinâ eder, hırsızlık ederse de cen- nete girer mi?" Cebraıl "E\et" der Ve sovledıklennı uç kez arka arka>a "Evet zinâ etse de, hırsızhk etse de cennete gi- rer"dıyerekpek]ştınr Ve hemen arkasin- dan ekler "Içld içse de yine girer."(Bkz BuharTnın Kitâbu't-Tevhîd ınden nak- len Dıyanet'ın yayımladığı Sahih-i Buha- rîMuhtasan_.CıltIVsh 268) Bırbaş- ka n\a>ete gore Muhammet'ın dedığı şovle "Bana Cibril geidL Ve müjdc ver- diki:-Herkım Allah'aşırketmedenolür- se.cennete dahfl otur.-CJbrfl'e: -"Sırkat et- se de, zınâ etse de mı-' dedim. E\et sır- kat etse de, zinâ etse de, dive cevap verdi" (Bkz Buhari nın Kjtâbu't-Tevhîd'ınden naklen Dıvanet'ın yayımladığı Sahıh-ı Buharî Muhtasan Cılt I\' Sh 268) Bu- rada geçen "şirk etmeden ötürse" sözle- n "Allah'a ortak koşmadan" anlamına- dır "Sirkafsozcuğu -hırsızük", "zmâ" sozcuğu de "yasa'sz çiftleşme'' demek- tır Ve ışte Dıyanet'ın soylemesıne gore bu gıbı davranışlardan dolayı gunahkâr olanlar "Tann'dan başka Tann yoktur, Muhammet onun elçisJdir" demek sure- tıyle gunahlanndan sıynlmış olarak cen- nete yerleşırler Bır başka nvayete gore şoyle demıştır "Ej muâz! Halka müjde- le ki: Her kim "Lâ ilâhe illa'llâh" derse cennete dahil ohır" (Bkz Musedded ın Müsned'mden naklen Sahıh-ı , cılt IV Sh 265 Bu doğrultuda olmak uzere Ebû Ya'lâ Mûsüî'nın Musned'ınde Ebû Harbden nvayet ıçın a>Tiı yere bakınız) Bılındığı gıbı "Lâ Qâheffla'Dah"şeklın- dekı sozler "Birtek Tann'dan başka Tan- n yoktur" anlarruna gelır Hemen ekleyelım kı şenat, Tann'nın tek olduğunu tanıtlayan her Müslüman kışının cennete gıreceğını guvenceve bağlarken "Lâ ilâhe fflaUâh" şeklınde- kı sözlenn cennetın "miftâhr 'ı (>anı anahtarlan) olduğunu kabul eder Şu du- rumda cennetın kapısı onune dışlı bır anahtarla gıtmek gerekır aksı takdırde kapı açılmayacaktır "Dişli anahtar"dan maksat Musluman kışının ıbadetınde kusuretmemesıdırfBkz DıyanetYayın- lan Sahıh-ı .cılt IV, sh 265) Daha baş- ka bır deyımle ıbadet gorevını yenne ge- tırmek ve oleceğı an "Lâ ilâhe ffla'uâh" demek suretıyle kışı. tum yaşarru bo> un- ca ne kadar buyûk gunah ışlerse ışlesın, doğruca cennettekı nımetlere ve guzel hunlere kavıışacaktır Dıyanet'ın bellet- mesıne gore şenatın bu venlennı yalan- lamak, >a da şuphe ıle karşılamak, Mus- lümanlığayakışmaz. "horhık"'olur (Bu- han'nm Kıtab-ı Lıbas'ında yer alan bu hususlar ıçın Dıyanet'ın y ay ımladığı Sa- hıh-ı Buhan Muhta^an Cılt IV Sh 268- 9) Yukanda pek özet olmak uzere belırt- tığım şenat hukumlennın sıyasal. sosyal ve ekonomık alanlardakı kotu etkılenne, onıeğın yalancılığı ve hırsızlığı meslek edmmış kışılenn dındar gorünme sahte- lıklenne her gun bıraz daha tanık olmak, gerçekten ıbret vencı1 Akılcı ahlak (muspet ahlak) anlayışı- na gore suçun karşılığı cezadır Suçlu olan kışı, suç ıle orantılı bır cezaya çarp- tınlır Bu ceza, haksız bırdavranışın kar- şılıgıdır, fakat aynı zamanda suç ışlenme- sını önlemek ıçın başkalanna da bır uy a- ndır Bu nedenle mutlaka uygulanmalı- dır Her ne kadar çeşıtlı nedenlerle suçun bağışlanması ya da cezamn azaltıhnası koşullara bağlanabılırse de bu koşullar, kışılenn bellı çıkarlannı sağlama amacı- na yonelık olamaz, olacak olursa huku- ka, adalet duygusuna ve ahlalalığe aykı- n demektır Bundan dolayıdn kı akılcı ahlak sıste- mınde, suç ışleyen, omeğın hırsızlık eden bır kımsenın, namaz kılmak oruçturmak ya da haccetmek gıbı ıbadet yanında "Lâ ilâhe illa'llâh" demek suretıyle suçtan kurtulmak gıbı ozel çıkarlanyla ılgılı bır sonuca yonelmesı soz konusu olamaz Oysa kı şenat. bıraz yukanda kısaca ozet- ledığımız gıbı kışıye, Tann'nın teklığıru ve Muhammet'ın "peygamberfiğini''ka- bul etmek gıbı en sade ve kolay usuller- le, en ığrenç gunahJardan kurtulma ola- sılığını sağlamakta ve boylece onu olum anına kadar bu olasılıktan yararlanıp ye- nıden gunah ışleme yorungesıne ıtmek- tedır ^nlaşılan o kı şenatın hukuk, adalet anlayışı, her hususta olduğu gıbı suç ve ceza kavramlan bakımından da akılcı du- şunce ıle çatışma halındedır Bu çaüşma- yı çozûme bağlamadan, >anı "şeriatç»- hk" ıle "akılcıhk'' arasında seçım vapma- dan ve daha açıkçası akılcı duşunceyı, her konuda olduğu gıbı bu konuda da şe- natın onune almadan somurulmekten, sefalet ve felaketlere suruklenmekten kurtulamayacağımız muhakkaktır ARADABtR Dr. DURSUN BERK Zorun Zopbalığın Aşılması Ulkemızın kaden daha çok "zor"ur\ ellennde şekıllenıyor "Tanhselzar" bu coğrafyanın değış- mez egemenı olmuş Devlet Osmanlı'dan ken- dıne mıras kalmış "zor zırhını" gıymeye devam edıyor Toplumsal yapıyı donuşume uğratma ıd- dıasındakı sıyasal dınamıkler, "zora dayalı dönü- şum " tehdıtlerı savurmaktalar Evrensel duzey- de yaşamı kucaklama savlarıyla yola çıkmış dın, gonullere kutsal bır ışık gıbı gırme yerıne, ense- lere keskın bır kılıç gıbı ınmeye yonelık tanhsel tavnnı surdurmekte "Zorun geçer akçelığı" zo- run tarıhsel zorunluğu (tarıh kanla yazılmaya de- vam edıyor 1 ) aşılamıyor bır turlu bu topraklarda. Akılcılığın gerektırdığı, zoru aşma, şıddetı ve ka- nı dışiama olgusu, bu topraklara uzak bır ulku gı- bı gorunuyor Devlete zor zııtıını mıras bırakan Osmanlı, ıktı- darını "Kulun burnunu seferlerde sürteceksın" ana ılkesınedayandırmıştı Osmanlı, kullarını su- reklı cıhat yolunda tutarak, onlann başkaldırma- lannı ortadan kaldıran bır ıktıdarglıvencesı zemı- nı oluşturmuştu Dın yolunda kutsal savaş (cıhat)r Osmanlı'nın uretımden yana olmayan yıkıcı-istı- lacı-yayılmact karakterlerını halktan saklayan de- magojık bır kılıftı (Uretıcı guçlerını toplumsal ya- şamı uretme yolunda kullanmayan halklar ener- jılerını yıkıcı sureçlere yayarlar) Musluman ahalı- nın devletı dın yolunda ışleyen kutsal bır aygıt olarak gorme anlayışı, devletı mutlaklaştırmış ve devletın zor uygulama hakkını dokunulmaz kıl- mıştır (ıdeolojık duzeyde) Batı uygarlığının temeiınde, toplumsal sınıfla- rın ve devletın bırbırıne "zor uygulamalannın " ya- nı sıra o toplumların uretme ve orgutleme gele- neklerı yatar Ureterek altyapıyı, orgutleterek ust- yapıyı değıştırme Batılı toplumların tanhsel ger- çeklerını oluşturur Oysa toplumsal yaşamı Ba- tılı toplumların yaşadığı anlamda tarıhsel bır ev- rım surecıne sokacak uretıcı guçler orgutlenme- sınden yoksun Osmanlf da one çıkan boyut, zor boyutudur, askerı ve dınsel durum ıçınde gerçek- leşen zor Dın, bır yandan asken "zoru" meşru- laştırıcı bır yapılanma ıçındeyken, obur yandan toplumsal yığınların bu dunyaya arkasını donup, ote dunyayı kurmaya yonelık eylemlerını one çı- karan uretıcı guçlenn gelışımın onunde engel oluşturucu bır yapılanma ıçındeydı Dın gerçek hayattan ne kadar çok uzaklaşırsa, potansıyel olarak o kadar çok şıddet ureten bır kaynağa do- nuşur (Gerçekle barışık olmayan, hayalı bırdun- ya ıçınde yaşayantar, yozlaşır ve saldırganlaşırlar) Insanoğlunun saldırganlığı daha çok gerçeğı (kendı gerçeklığını hayatın, doğanın gerçeklerı- nı)anlayamaması, kavrayamamasından kaynak- lanır Soyut değerlerle kurduğu kurmaca bır dun- ya ıle hayatın gerçeklerı (somut, maddı) arasın- dakı uzlaşmaz çelışkı, tanhsel sureç boyunca ın- sanlığın yazgısını belırleyen onemlı bır çelışkıdır Bılımın ınsanoğluna nesnel gerçeklığı kavrayacak bırbakış kazandırmışolması, ınsanın saldırgan ve şıddetten yana olan vahşı karakterını torpulemış- tır Oysa mıtoslar, efsaneler ınsanı kaba guç kul- lanımına sevk eden, ınsanı saldırganlaştıran 'po- tansıyel şıddet kaynaklarıdır' 'Zor"un ortadan kalkması, ınsanoğlunun ure- tıcı-yaratıcı gucunu uretım sureçlerınde kullan- mayı gelıştırmesıyle mumkundur Uretım sureç- lerındekı uretıcı, yapıcı, pratık, hem bıreyın ken- dı bıreysel varlığını kurması, hem de toplumun kendını yapmasına katılmasını sağlar Insanoğlu kentler kuran makıneler ıcat eden bır varlık ola- rak uretme etkınlığı yoluyla "zor"dan ve zorbalık- tan arınır Devlet de ureterek yaşamı değıştıren bı- reylerın çoğalmasıyla zorba karakterını yıtırır, ın- sanlann kendılennı ozgurcegerçekleştırmelerıne fırsat hazırtayan demokratık bır devlet olur, ancak' ILAN T.C. K.4DIKÖY 2. AŞLİYE HUKUK H A K İ M L İ Ğ İ ' N D E N Savı 1997 330 Es Davacılar Jean Leon Kurkcıvan. Edıth Menıque kurkcıvan vekılı Av Fevzullah Demırtaş, Av Hakan Genç tarafından açılan gaıplık davasında venlen tensıp ara karan gereâınce Istanbul, Kadıkov Caferağa Mah Cılt 004M4, sayfa 27 kutuk 2162 de nüfu>a kavıtlı bulunan ve Caferağa Mah Guneşlı Bahçe ve Muvakkıthane Caddesı'nde bıla noda oturan 1317 d lu Ohannes ve Malvıne'den olma \rmenak Kavukcıyan 1955 > ılından ben kayıp olup bu- lunamamaktadır Gaıplığı ıstenen kışı hakkında bılgısı olanlann Kadı- kov 2 Aslıye Hukuk Mahkemesı nın 1997 330 esas sa- vılı dosvasma bılgı vermelen ılan olunur 23 5 1997 Ba^ın 22427 Kâbustan Sonra Güneşle Gelebilmek BULENT TANLA Isumbul Mûknekıh S adece fıılen mevcut olan. herhan- gı bır ış yapma ımkânı bulunma- yan bu hukumet gıdıyor Şımdıve kadar bır an once gırmesı ıçın yu- rutulen çabalann buyuk fav dası ol- du Bu hukumet, ozellıkle başın- dan ben kamu vıcdanında ahlakı bır meşruıyet bulamadığı ıçın gıdıyor Yalı çetesı formulleny- le değıl, kendı doğası ıçınde ve herhangı bır dış mudahale soz konusu olmadan gıdıyor Erken seçım de kesınleşıvor Şımdı solda guçbırlığı ve butunleşme zamanıdır Halkın beklentılen ancak bu yolla gerçekleşme ımkânı bulur Bır ıkı so- ruyla sıyasal gelışmelere daha yakından ve da- ha aynntılı bakmak uygun olacaktır Bu hukumet hangı şartlarda kuruldu, buraya nasıl geldık 9 Bu sorulara vereceğımız cevaplar, bundan sonrası ıçın nelen tasarladığımızın, sı- vaset anlayışımızın, toplumumuzun geleceğı ıçın nelen yapmak ıstedığımızın gostergelen olarak kamuoyunca değerlendınlecektır Bu sı- navı >ok saymak bır yana, ıhmal dahı edemeyız Once Aralık 1995 erken seçımkn oldu, ardın- dan ANAP ıleTJYP pek de gonullu olmadıklan bır hukûmetı kurdular DSP guvenoylamasında "çekÜBer" kalarak koalısyonu bır anlamda dı- şandan destekledığını gostermek ıstedı Anaya- sa Mahkemesı guvenoylamasını geçersız saydı Ancak zaten koalısyon yurumuyordu. DYP ıle ANAP'ın, yenı bır güvenoylamasıyla tekrardan başlamaya karşılıklı ıstek ve güvenlen kalma- mıştı Sayın Çıller'ın DYP Genel Başkanlığı'na ge- lışınde de buyuk hızmetlen geçmış olan Sayın Yahm Erez, ckıbıyle bırlıkte bu defa da devreye gırdı ve "ülke hukumetsiz kalmasın" dıye "öz- veri" gostererek Buyuk Bırlık Partısı nın de gu- venoyu desteğıyle fİEFAHYOL'u başımıza dert ettıler Sayın Erez ve arkadaşlan bu hukumetın gıt- mesı ıçm de ışe el koydular Hukumetın genso- ruyla düşürulebılmesı ıçın Sayın Yahm Erez ve kendısını destekleyenlenn yanı sıra Buyuk Bır- lık Partısı'nden mılletvekıllennın ve elbette mu- halefet oylannın fıre vermemesı gerekıyordu Fakat bu gerçekleşmedı Bunun nedenlennı lyı ^ahlıl etmek gerekıyor Burada ellı yıllık çok partılı yaşamımız bakı- mından son derece olumlu bır aşama soz konu- su Bunoktayıbelırtmedengeçmemelıvız Işler daha da buyuk çıkmazlara gırmeden demokra- tık usuller ıçınde bır hukumetın varlığına son \enlmesi gerekıyor Noımalı de budur Turk sı- yasal yaşamının ötekı engebelennı duşündüğu- mûzde, burada bır olgunluk aşamasına gırmış ol- duğumuzu da kabul etmemız, bundan kıvanç duymamız doğru olur tkıncı nokta bızım asıl uzennde durmak ıste- dığımız sorunsalı oluşturuyor Hıç de sağlam durmayan koalısyon nıhayet tanhe kanşıyor da bundan sonra ne yapacağız 9 Bundan sonrası ıçın ne düşünuyor, nelen tasarhyoruz 9 Sonın, vapı- cı ve guven vencı olmaktan geçıyor llk yazın gûneşlı gunlennı sıyasete nasıl taşıyacağız 9 Ik- lımm getırdıklenyle sıyası havayı bağdaştırabı- lecek mıyız 9 Halk, ulkeyı genye gotürdüğu ıçın bu huku- metın gıtmesını ıstıyor Ancak onun asıl talebı sorunlann çozulmesıdır Halkın REFAHYOL hukumetının gıtme beklentısının ıçenğınde la- ık, demokratık, hukuk devletı ılkelennın yanı sıra dağ gıbı bekleyen sorunlann bır an önce ço- zûlmesı yatıyor Olumlu. kararlı, dınamıkbıran- layış ıçınde yenı hükümetı bır an once oluştura- mazsak halk, gelenın gıdenı arattığını duşune- bılır Halk belleğının her zaman unutkanlıkla ozürlü olduğunu sanmak son derece yanıltıcıdır Anayasanın 116 maddesıne gore, guvensızlık oyuyla duşürulen Bakanlar Kurulu'nun kırk beş gun ıçınde yenısının kurulamaması halmde, Cumhurbaşkanı'nın TBMM Başkanı'na danı- şarak seçımlenn yenılenmesıne karar verebılme yetkıstnın, halkı bırolçüde rahatlattığı doğrudur Ancak bız Meclıs olarak bır an önce seçım ıstı- yorsak bunu ulkeyı hukumetsiz bırakmadan da yapabılecek nıyet ve kararhlığımızın olması ge- rekmez mı9 Muhalefet partılen bugune kadar çeşıtlı vesı- le ve bıçımlerde REFAHYOL'a karşı olduklan- nı gosterdıler Başansızhğını ve rejıme karşı dav- ranışlannı ozellıkle vurguladılar Ancak alterna- tıf ve gerçekçı proje, model ve onenlerle halkın karşısınadaçıkmadılar Boyleolsaydı REFAH- YOL sonrası kamuoyu beklentılen çoktan net- leşmış, bu vonde çaba harcayacak yenı koalıs- yonun guven, umut ve destekle karşılanacağı or- tam hazırlannuş olurdu Muhalefet partılen bu ortamın oluşumu ıçın katkıda bulunmak yenne varoluşlannı REFAHYOL'un başansızlığına en- deksledıler Muhalefetın gucunun, kadrolannın, projelennın, halkla ılışkılennın kısaca varlık ge- rekçesmın ıse aslında tek bır olçutü v ardır Hal- ka ne vermek ıstıyor 9 Bu vermek ıstedıklenyle halkta olumlu beklentıler, umut ve guven uyan- dırabılıyor mu 9 Şımdı elımıze yenı bır şans geçıyor Bu şansı halkın beklentılenne cevap verebılecek, toplu- mu v e rejımı rahatlatacak sıyası çerçeve ıçın kul- lanmak durumundayız Aksı halde bu brr şans değıl daha buyuk çıkmazjann, başlangıcı olur Muhalefet partılenne ve ozellıkle'DSP, CHP, ANAP lıderlenne büyük görev duşmektedır Halkın olumlu yöndekı beklentısı, aynı zaman- da yapıcılık ve sorumluluk ıçın bır uyandır Gergın v e huzursuz ortamı rahatlatmanın yo- lu mevcut yasada yapılacak ıkı değışıklıkle se- çımlere gıtmektır Bu değışıklıkler sayesınde, seçmen seçım son- rası da ülkenın uzun suren kanşıklık ve çalkan- tılar ıçıne dûşmeyeceğını bugunden görebılecek ve vereceğı oylann seçım sonrası hangı koalıs- yonlara >ol açabıleceğının bugunden bılıncınde olacaktır Bu maksatla yapılacak değışıklıklenn, ıttıfak- lara ımkân sağlaması ve daha genış bır temsıl ıçın barajı duşurmesı şart ve yeterlıdır Bu ku- çuk tıkanıklıklann açılmasıyja, demokrası ve ıç banşın da önu açılmış olacaktır Türk Amblem Tasanmı Üzerine GÜLTEKİN ERDAL Marmam Grafik ASD yüksek lısans öğrencısı A rtık günumuzde. amblemlenn yennı ve önemını tartışmak. yaşantımızı nasıl etkıleyıp de- ğıştırdığını yorumlamak, halkbılımcılenn konusu olma- ya başladı Dolayısıyla ıyı ta- sarlanmış bır amblemın, bılınçaltı "albeni" duygusunu harekete geçırdığı bılınmektedır Bu venlerden yola çıkarak buyuk kurumlann ıyı bır amblem hazırlatabılmek ıçın mılyarlar- ca lıra harcamalan yadırganmamalıdır Yuzyıllar boyunca ınsanlar, ı>ı şeylenn altı- na ımza atmışlardır Bo> lece sıradan kışılerden aynlarakyapılan ışı sahıplenmış ve duydukla- n sorumluluklan göstermışlerdır Dıkkat eder- senız, buyûk sanat eserlennın tıpatıp kopyala- n varken buyuk paralarla alınıp satılamazlar Çünku taklıdı yapanlar esen yaratanlann so- nımluluklannı du\ amaz v e taşıv amazlar Bel- kı de bu sorumluluk ınsanlara yuzyıllarca Co- ca Cola'yı ıçınyorya da ıstmdye kabugu amb- lemıy le Shell denız petrollennı ve urunlennı kullandmvordur Belkı onemsemıvorsunuzdur, ama hıç dü- şundunuz mu, pıyasada bırçok kâğıt mendıl markası v arken neden gereksınımı olanlar, ıs- rarla "falan" marka kâğıt mendılı satın alıyor9 Aynı şekılde, neden "GUlette" markası, butun tıraş bıçaklan ıçın kapsavıcı oluyor9 Ya da ne- den doğada muhteşem guzellıkte ve kokuda bu kadar çok çıçek varken erkekler kadınlara gul hedıye ederler9 Ilgınçtır butun bu sorula- nn vanıtlan, bılımsel gerçeklerle açıklanamı- yor Ancak bdınçalh durtulenne dayandınlabı- lıvor Sosyologlann ıse >azık kı daha fazla bıl- gılen >ok Semıyotık bılımıyle uğraşanlar yeryuzunde- kı her canlının. nesnenın ve hatta hal ve hare- ketlennın semıvotık bır yorumu olduğunu ıle- n surerler Gerçekten de gonderdığımız ve al- gıladığımız ışaretler. sadece edebıvatta. sıne- ma ve tıyatroda. modada, resımde ve heykel- de mevcut değıldır Jestler ve ntueller de ışa- ret aktarma ışlevıne sahıptır Pantomım sanatı ıse buna en guzel ornektır Belkı de bırçoğu- muzunakhnabılegelmeyenvehergunkullan- dığımız "yan*1 da bır semıyotık ışaretler gru- budur Yıne aynı yazı. basıt soyut şekıllerden Ümversıtesı Eğıtım Fakültesı oluşan ve ıyı hazırlanmış bırer belırtke, amb- lemdır Bologna Onıversıtesı Semıyotık Kursusu Başkanı Umberto Eco, semıyotığı "Yalan sö>- leten her şeyi inceteven disiplin" olarak tanım- lar Şuphesız bır unlnun tanıtımını sağlay an v e tuketımını hızlandıran reklam. bazen yanıltıcı olabılıyor Semıyotıkten aynlan yanı, gerçek- len -belkı- bıraz daha pembe ve merkezcı gos- termesınde yatmaktadır Orneğm amblem ve logosunda daıre şeklını kullanan Gazı, 19 Ma- yıs, ODTÜ, Selçuk \e obur ûnıversıteler. bılı- mın merkezı. bılgınm kaynağı olduklannı an- latırlarken yıne aynı şekılde bır fırmanın daıre- yı kullanması (Rotnng, Pepsı Cola. Mercedes, BMW v s ) dunyanın merkezı olduklan fıkn- nı vermek ıstedıklenndendır lyı bır belırtke (amblem), kışının bılınçaltı- na kısa surede ve kalıcı olarak ulaşabılmelıdır Mesajı doğru yerlere ulaştırabılmelı ve kışının ozguvenını kazanabılmelıdır Dolayısıyla kı- şı>ı gızılguç (potansıyel) tuketıcı durumuna getırmelıdır Zor olan da budur zaten Bılınçal- tına kodlanmış bılgılen gonderebılme, yanı "j'aratKilık'*tır zor olan Her ışaretın, jestm ve ntuellenn semıyotık bır anlamı olduğu gıbı her farklı mesaj ıçın de ayn amblemlertasarlanma- hdır Bır amblemın bırkaç fırma ve kuruluş ıçın kullanıldığına tanık olmuşsunuzdur Bır ku- rum ıçın çok şey anlatan bır amblem, bır baş- ka kurum ıçın hıçbır şey soylemeyebılır Çun- ku bu durum. mesajlann yenne ulaşmadığını gostenr Daha da kötusu > anlış mesajlar, o ku- rumun ılke ve programına ters duşerek ımajı- nın çok cıddı bır şekılde sarsılmasına neden olabılır Uzulerek belırtmelıyız kı bazı unıv ersıtele- nmız. bulunduklan şehnn beledıye amblemı- nı kullanmaktadır Unıversıte yonetımımn bu durum karşısında hıçbır şey yapmaması, amb- lemı kullanmalannın sakıncalı olmadığını gos- tenr Yazık kı bu davranış, ünıversıtelenmızde yaratıcılık ve üretkenlığın ve de sanatın ne bo- yutlarda olduğunu gozler önune sermektedır Alıntı yapmayı daha kolay bulanlar, yurtdışın- dakı unıversıtelenn amblemını dahı aynen kul- lanabılmektedırler Daha vahım olanı ıse bu kurumlanmızda grafik sanatı eğıtımının ven- lıyor olmasıdır Gelışmış ulkelerde, en basıt gonınen gunluk ışlerde dahı bır plana bağlı kalınırken çoğu şe- yın yanJış yapıldığı günumûz Turkıyesı'nde, amblem tasanmında da yanlışlıklar yapılmak- tadır Bunu da seksenlı yıllann Turkıyesrnın hızlı v e plansız gelışımıne bağlayabılınz Çun- ku hâlâ o yıllardan kalma bır gelenekle buyuk bır çoğunluğumuz Batı hayranlığını ve kopya- cılığı yeğlemektedır Dolayısıyla amblemler, ya alıntı yada kuçuk değışıİdıklerle bızlere su- nulmaktadır Bu hem temsıl ettığı kurumun hem de ulkemızın grafik sanatını olumsuz et- kılemektedır Hangı tur amblem olursa olsun, yenı bır form çızmenın gıttıkçe zorlaştığını kabul etmek ge- rekır Bu da en çok amblem tasanmcılannı zor- lamaktadır Gunumuze kadar. tum dunyada sa- yısız amblemın yapılmış olduğunu dıkkate alır- sak basıt formlann ve soyutlamalann herkes- çe yakalanabıleceğını normal karşılamak ge- rekır Hatta farklı kulturlerdekı ıkı sanatçının, ayn zamanlarda aynı amblemı çızebıleceklen de duşünulebılır Bu durum karşısında sanatçının tasanmını gonul rahatlığıyla kendıne mal edebılmesının yaratıcılığını olumsuz etkıleyeceğmı san- mıyorum Yıne de ışın cıddıyetıne varanlann, \aptıklan her tasanmın bır benzenmn olup ol- madığını denetlemesı gerektığını belırtmekten kendımı alamıyorum Aksı takdırde, sanat- çılann bır tesaduf sonucu, "A>in şevi düşun- müşler" yorumundan daha zı> ade Yurdaer Al- üntaş'ın. U A>TII kitaba bakmışlar" yorumu an- lam kazanacaktır Gerek yurtıçınde gerekse yurtdışında, başanlı çalışmalanyla adını duyuran sanat- çılanmızdan soz etmemenın grafik sanatımız ıçın haksızlık olacağına ınanıyorum En azından sanatçılanmız. ulkemızde bazı şeylenn doğru yapıldığını gosterebılmışlerdır Zıra Mengu Ertel, Sait Maden, Vurdaer \ltuı- taş, Sadık Karamustafa, Aydın Erkmen, Bülent Erknıen v e Cemalettin Mutluer ımzalı tasanm- lann, yurtdışındakı bırçok toplantıda ve yayın organlannda yer aldığını gormekteyız Her ne kadar bır futboltakımınıngalıbıyetınde olduğu kadar ulusça sokaklara dokulerek sılahlan ateş- leyıp bırbınmızı vıırmasak da sanatçılanmızın başanlan bızlen gururlandırmaktadır CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHAIV ERİNÇ Muhabir Kalmayı Başaran Yazar... Kim ne derse desın ve haksız yere hor gormeye çalışsın gazetecılığın aslı muhabırlıktir Yıllaronce- sınde oluşmuş bu yargının doğruluğunu bugun ko-- şe muhabırlığıne soyunmuş olan unu buyuk gaze-" tecılenmız de bır anlamda tanıtlamaya çabalıyor - Yorumların, duşuncelerın onemsız olduğu gıbt- bır yanlışı savunuyor değılım Soylemek ıstedığım,' o yorumları yapabılmek ıçın olayları oğrenmenın gereklılığı ve bunu da muhabir arkadaşlarımızın, gerçekleştırdığı 12 Eylul sonrasında başlayan ve Bay Özal'ırt başbakanlığı donemınde hızlanan yozlaşmanın kı-, mı meslektaşlarımızı esır aldığını gozluyoruz Ancak her şeye karşın bu meslek dışı akımın et-^ kısınde kalmamayı başaran ve bu nedenle adının her geçışınde saygı duygularımızın tellennı tıtreten meslektaşlanmız var Zaten gerçek gazetecıler de onlann varlığına bakarak gelecekten umutlu olma-J nın mutluluğunu yaşıyortar Mesleklenne ıhanet et-1 memek ıçın turlu baskılara ve çıkar onerılenne dı-j renenlerın guç kaynaklarından başlıcasını dayıne> onlar oluşturuyor Işte bu guç kaynaklanmızdan bınnı 23 mayıs gu-- nu, Ankara'da Cebecı Asn Mezariığı'ndakı bır aka-', ğacın golgesınde sonsuzluğa uğurladık Mustafa, Ekmekçi'nın salt gazetecılıkle geçırdığı yıllann yıp-, rattığı bedenı, bu nedenle artık aramızda değıl Ama sevecenlığı, barışçıllığı, ozgurlukçuluğu, elcıllığı ve, odun vermeden yaşamayı basardığı meslek ılkele-., rıne bağlılığı hep bızımle olacak Onu her hatırlayı-, şımızda en ufak bır yalpalama bıle yapmadan sur-( durduğu meslek yaşamına duyduğumuz saygıyı, da tazeleyeceğız t Gazetecılıktekı ışbolumunun kurallan nedenıyle^ Mustafa Ekmekçı yıllardır yazar olarak anılıyor Ama o, muhabir olarak kalmayı başaran ender gazete-^ cılerden bındır "Ankara Notlan " da bu yuzden eğı-^ tım ve polıtıkatanhımızı araştıranlar ıçın guvenlı bır' kaynak ve belge olma ozellığını surdurecektır Ozellıkle "keşke kapatılmasaydı" dıye hayıfla-' nanlann çoğaldığı Koy Enstıtulerı'nın gerçek duze- yını ve amaçlannı oğrenmek ısteyenlerın en onem-, lı başvuru kaynağı Ekmekçi'nın çoğu kıtaplaştınl-1 mış "Ankara Notlan" olacaktır Ekmekçı'yı yıtırmış olmanın acısını ve uzuntusü-, nu bız Cumhurıyetçıler de aılesı, dostlan okurlan ıle bırlıkte yaşıyoruz Başta Sayın Demirel ve okur-r larının acımızı paylaşan mesa|larına teşekkur borç- luyuz Akağacın altında sonsuzluğa uğurladığımız Ka-t ra Mustafa'yı hıç ama hıç unutmayacağız ! • Önumuzdekı pazartesıye kadar gonlunuzce bır hafta geçırmenız dıleğı ve saygılanmızla ILAN ANKARA 14. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı 1994/1079 Davacı Yılmaz Şahın tarafından davalılar Mustafa Ruştu Argıt ve Kenan Çoruhlu aleyhıne açılan tapu ıp- talı - tescıl davasının mahkememızde yapılan açık yar- gılaması sonunda venlen 17 12 1996 tanh ve 1994/1079 esas 1996 949 sayılı ılamı davacı tarafça temyız edılmış olup mahkeme hukmu Yargıtay 14 Hu- kuk Daıresı Başkanlığı'nın 10 4 1997 tanh ve 1997/1885-2878 savılı ılamı ıle onanmıştır Davalı Ke- nan Çoruhlu'ya daha once dava dılekçesi ve mahkeme karan Yıldız Cad Yıldız Pasajı No 28/8 Çankayaad- resıne ılanen yapıldığından Yargıtay onama ılamının da bu adresıne ılanen teblığı yenne kaım olmak uzere ılan olunur 21 5 1997 Basın 22080 İLAN T.C. ANKARA 12. ASLJYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996/371 Davacı ASKİ Gen Mud Ankara Vekılı Av Lütfıllah Gunaydın, aynı adreste Davah Necatı Kaya, Demetgul 12 Sok No 24/9 YMahalle \NKARA ; Dava Alacak A Davatanhı 8 5 1996 Karartanhı 10 12 1996 , Davacı vekılı tarafından davalı aleyhıne açılan alacak davasının venlen karan gereğınce Mahkememızden venlen 10 12 1996 tanh 1996/371 esas, 1996/919 karar sayık ılamda davanın kısmen kabu- lü ıle 70 612 500 TL nın 13 6 1995 tanhınden ıtıbaren % 30 yasal faızı ıle bırlıkte davalıdan alınıp davacıya venl- mesıne karar verıldığı davacı vekılının mahkememıze vermış olduğu 10 3 1997 tanhlı dılekçesı ıle venlen ka- rann bozulmasına karar venlmesı ıstenmış olmakla tem- yız ettığı davacı vekılının temyız dılekcesıne karşı dava- lınm bır ay ıçensınde cevap vermesı teblığ yenne kaım olmak uzere ılan olunur 11 3 1997 - / Basın 22100 İLAN T.C. BURDUR SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı 1997 150 Davacı Alım Bılgıç tarafından Burdur, Merkez, Bag- lar Mahallesı Akdere mevkımde kaım. tapunun cılt no 43,sahıfeno 4247 paftano 132, parselno l'de kayıt- lı 256 68 m2 mıktanndakı taşınmaz malıklennden 2400 hıssede 373 hısse malıkı \\\ kızı Safıye Seferoğlu, aley- hıne açılan ızaleı şuyuu davasının mahkememızde yapı- lan açık duruşmasında, davalı Alı kızı Safıye Seferoğ- lu'nun olu olup olmadığı ve mıraiçılannın mahallınde yapılan zabıta araştırmasmda kımlık ve adreslen tespıt edılemedığınden ılanen teblığıne karar venlmış olup Duruşma gunu olan 02 07 1997 gunu saat 09 00'da mahkememız duruşma salonunda davalı Alı kızı Safıye Seferoğlu nun, duruşma gunu hazır bulunması veya kendısını bır vekılle temsıl ettırmesı, duruşmaya gelme- dıgı ve kendısını de bır vekılle temsıl ettırmedığı takdır- de HLMK'nın 509 ve 510 maddelen gereğınce duruş- ma günu ve dava dılekçesı venne kaım olmak üzere ıla- nen teblığ olunur Basın 222^5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle