Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'26VIAY1S 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
| Ceçen yıl Almanya'da yılın oyuncusu seçilen 'Arturo Ui'nin başanlı yorumcusu Martin Wuttke:
Tîyatröyla ilişkim çeHşküiICİNERYÜREKLİK
; " t a araımayan güzel bir bahar akşa-
,' m Tiyatronun önündekı park, oyunun
| bışamasmı bekleyenlerle dolu. Brecht
• brskemleye oturmuş. anlamlı hafif bir
; gilimsemeyle seyircilerini izliyor. San-
j k dan bitenler onu hiç mi hiç ilgilen-
' drrniyor. Kendinden ne kadar emin.
'< Gna emek verdiği, bugünlere getirdigi
'• ti/arosu Berliner Ensemble'ın son gün-
'. lenıi yaşıyor olabileceğine pek aldınş
•' etmyor. Oyunun başlama saati yaklaş-
' tı Berliner Ensemble bugün perdeleri-
! nı Charles Spencar Chapiin'in "Mon-
i sitır Verdouxr
adlı oyunuyla açıyor.
! Bıyolde Martin Wuttke. Oyundan son-
|ra Yuttke'yi tiyatronun casinosunda
j bekiyorum. tşte geliyor. Daha ılk daki-
; kalada. oldukça sakin ve ağırbaşlı bir
| irsaı olduğu izlenimini bırakıyor.
' -Yaklaşıküç saat süren bir oyundan
sonra kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
| Yapnış oJduğunuz hatalan düşünüyor
ımısunuz?
L MARTDN WUTTKE - Kendimi çok
iyı, jinç ve rahat hissediyorum. Bu çok
güzil bir duygu. Yorgunluk daha sonra
kendini gösteriyor. Açıkça söyleyeyim,
oymdığım oyundan hiçbır zaman tam
anlanıyla memnun olmam. Her zaman
kendimde bir eksiklik bulurum, daha
iyısni yapmaya çalışınm. Her oyundan
sonra eleştirilecek çok yanım olduğunu
görûrüm.
- O halde siz iflah oimaz bir mükem-
meliyetçisiniz.
WUTTKE - Evet, sanıyorum öyle-
yim Kuşkusuz, hiç eksiksiz mükemmel
bir oyun oynamak düşten başka bir şey
değıl. lnsan bunun için çabalıyor. emek
veriyor. Ama özellikle üç saatlik bir
oyun sırasında sahnede o denli çok tek-
nik aksama. "kaza" olabiliyor ki, tüm
bunlar mükemmel bir oyun sergilenme-
sini çok güçleştiriyor. Kaldı ki bizler
makineler değiliz. Tiyatro yapmak,
oyun oynamak bir insan işi. Her oyun-
da yeni bir heyecanın, yeni bir yaratıcı-
lığın yaşandığı yer oluyor tiyatro.
- Niçin tiyatro yapıyorsunuz? Ne za-
man tiyatro yapmaya karar verdiniz?
WL
T
TTKE - Ashnda ben tiyatro yap-
mak, oyuncu olmak istemiyordum. Fa-
Akat rastlanhlar beni bu mesleğe doğ-
Arturo Ui 30-31 mayıs tarihlerinde AKM Büyük Salon'da elektronik alt yazriı olarak sahnelenecek.
ISTANBUL
KULTUR
VE SANftT
VAKfl
9. ULUSLARARASI
İSTANBUL
TİYATRO FESTÎVHLİ
w"einer Müller'den sonra bir süre Berliner
Ensemble'ın yöneticiliğini de üstlenen Martin
Wuttke, tiyatroyla hâlâ çelişkili, gerilimli ve
sorun dolu bir ilışkisi olduğunu belirterek,
"Tiyatroyu hiçbir zaman önemsemedim. Ona
tapmadım ve olağanüstü bir saygı duymadım. Tiyatroya karşı
hiç güvenim olmadı. Ona hep İcuşkuyla baktım. Tiyatro, beni
rahatlatan bir sanat değil" diyor.
• ru itti ve olan oldu. Sanat öğrenimi yap-
mayı. heykeltıraş olmayı düşünüyor-
dum. tşsiz güçsüz ve parasız olduğum
bir sırada kız arkadaşım kendisiyle bir-
likte devlet bursu verilen tiyatro okulu-
nun giriş sınavlanna girmemi istedi. 18
yaşındaydım ve paraya gereksinimim
vardı. Sınavlan kazanarak tiyatro oku-
luna girdim. Üç yıl tiyatro öğrenimi yap-
tıktan sonra, yıne sanat okumaya devam
etmeyi planlıyordum. Ama gördüğünüz
gibi işte olmadı ve tiyatrocu olarak kal-
dım.
- Tiyatro öğreniminden sonra size iyi
bir oyuncu olduğunuz güvenini veren,
'Bu benim mesleğim" dedirten ilk bü-
yük oyun hangi yılda, hangisi oldu?
WLTTKE - Oldukça erken oldu.
1985 yılında 22 yaşındayken Frank-
furt/Main'da 'Hamlet'i oynadım. Çok
büyük ilgi gördü ve çok olumlu eleşti-
riler aldı. Ondan sonra önümdeki bütün
kapılar açıldı. Ben de kendimi daha çok
tiyatroya verdim ve sürekli daha iyisini
yapmaya çalıştım. Almanya'nın çeşitli
kentlerinde ünlü yönetmenlerle birlikte
oldum, önemlı yazarlann yüze yakın
oyunundan başrolde oynadım.
- Bugün arük bu mesleği scviyor mu-
sunuz?
\VLTTKE - Sevip sevmediğim ko-
nusunda bir şey söyleyemeyeceğim. A-
ma tiyatro ile hâlâ çelişkili ve sorun do-
lu bir ilışkim olduğunu söyleyebilirim.
Gerilimli bir ilişki de diyebiliriz buna.
Tiyatroyu hiçbir zaman önemsemedim.
Ona tapmadım ve olağanüstü bir saygı
duymadım. Tiyatroya karşı hiç güvenim
olmadı. Ona hep kuşkuyla baktım. Ti-
yatro, beni rahatlatan bir sanat değil.
- Ama yine de severek sahneye çıkn-
ğınızı sanıyorum.
WUTTKE - Gerçekten sahneye se-
verek çıkıyorum ve oyun oynamak ba-
na büyük bir zevk veriyor. Ama çelişki-
lerimi henüz çözmüş değilim.
- Yeni bir oyuna nasıl hazırtanıyorsu-
nuz?
"Yüz Yüze / Istanbnl-Atina" sergisi, ay sonuna dek Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde
Oııee sanat, sonra politika
WUTTKE - Bu oyuna bağlı. Örne-
ğin 'Arturo Ui'nin ön hazırlık çalışma-
lan oldukça uzun sürdü. Arturo Ui figü-
rü üzerinde uzun süre çalıştım. Hitler'e
ait band kayıtlan dinledim, filmler izle-
dim, inceledim, kitaplar okudum. Ola-
yın tarihsel kökenlerini araştırdım. Ken-
dime bir Arturo Ui tiplemesi bulmaya
çalıştım. Tüm bunlann yanı sıra oyunun
metni ve yorumu, ortaya çıkaracağım
tiplemenin odak noktasını oluşturuyor
elbette ki.
- Bir oyunda sizi en çok etkiieyen özel-
liklerneler?
WUTTKE - Her şeyden önce dil. O
dili konuşma biçimi. Ve oyunun yazın-
sal niteliği.
- Profesyonel bir oyuncu, önüne ko-
nan her rolü oynamalı mı, oynamak zo-
nındanu?
WUl'lKE - Bir oyuncu hoşuna git-
meyen, oynamak istemediği rolleri el-
bette ki oynamamalı, o tür rolleri geri çe-
virmeli. Bunu her oyuncuya öneririm.
Fakat öte yandan, ekonomik darboğaz-
lan yaşadığımız şu günlerde bir rolü ge-
ri çevirmek büyük bir lüks oluyor. Bu-
nun da bilincinde olmalıyız.
- Berliner EnsemWe"ın repertuvan
nasıl saptanıyor?
WUTTXE - Buna öncelikle tiyatro-
nun sanat yönetmeni (intendant) karar
veriyor. Karar verirken de tiyatronun
bütçesini, elinde bulundurduğu ya da
bütçesine göre bulundurmak zorunda
olduğu oyuncu sayısını dıkkate alıyor.
Ama bunlan yaparken diğer yönetici ar-
kadaşlanna da danışıyor, fakat son söz
onun.
- Berliner Ensemble gibi bir tiyatro
gnıbunun ne gibiözellikleri olması gere-
kir?
WUTTKE - Merak. llgi. Her şeyden
önce, bakma. görme, gözleme ve anla-
ma meraklannın ve ilgisinin olması ge-
rekir. Bence bu, bir tiyatro için en önem-
li motordur. Eğer bir insanda merak yok-
sa tiyatrocu olamaz. Kalıplaşmış teori-
ler ve oyun biçimlerine fazla önem ver-
miyorum. Yaşamda her şey büyük bir
hızla değişiyor. Bir tiyatrocunun görevi
bu hızlı değişimi merak etmek, onunla
ilgilenmek ve bir yerinden onu yakala-
maya çalışmaktir Bu da ancak değiş-
ken bir tiyatroyla mümkün olabilir.
- Duvarlar yıkılıncaya
dek Beriiner Ensemble, de-
yiş yerindeyse bir "parti qr-
• Türkiye'den,
"dostluk ve mesleki
işbirliği girişimi" ile
belirlenen sanatçılarla,
Yunanistan Güzel
Sanatlar Odası'nın
düzenlediği bir
yanşmada dereceye
girenlerin resim,
heykel, enstalasyon gibi
sanatın çeşitli
dallannda verdiği
ürünler, Kadıköy'de bir
arada sergileniyor.
AHUANTMEN
Türk-Yunan dostluğu adına
yıllaTdır kitaplar yazılıyor, kon-
serlerveriliyor, sergileraçılıyor,
paneller yapılıyor, hatta yanş-
malar düzenleniyor. Kalıcı bir
diyalog için yıllardır gerçek an-
lamda çaba harcayan birileri
varsa. onlar, her iki ülkenin ba-
nştan yana sanat temsilcileri.
Politik arenada koltuklar, aynı
oyunu oynamayı sürdürürken,
sanatçılann banş yolunda attığı
adımlar az da olsa birleştirici bir
güç oluşturuyor, iki ülke insanı
arasında köprü kuruyor, buluş-
ma noktası oluşturuyor.
', Kadıköy Kültür ve Sanat
JMerkezi'nde ay sonuna dek sü-
J-en "Yüz Yüze / tstanbul - Ati-
pa" bashklı sergiyi de önce bu
bağlamda ele almak gerekir. Ge-
çen yıl Sakız-Khios Adası'nda
buluşan Türk ve Yunan sanatçı-
lar, bu yıl Kadıköy'de bir araya
^eldiler. Türkiye'den, "dostluk
Ve mesleki işbirliği girişimi" ile
belirlenen sanatçılarla, Yunanis-
jtan Güzel Sanatlar Odası'nın
düzenlediği bir yanşmada dere-
peye girenlerin resim, heykel,
enstalasyon gibi sanatın çeşitli
dallannda verdiği ürünler, Kadı-
köy'de bir arada sergileniyor.
Örganizasyonunu da sanatçıla-
nn üstlendiği sergide, sanatçı-
Jar "yüz yüze" geliyor ve banş
tohumlan ekiyorlar.
! Ne var ki bu banş tohumlan,
^ergi organizasyonunun olduk-
Ça amatör ve serginin de ancak
yasat sayılabileceği gerçeğini
değiştirmiyor. "Yüz Yüze / ts-
tanbul-Atina'' gibi bir başlıkla
yola çıkan serginin. çok sayıda
sanatçıyı yan yana getirmenin
ötesinde, başlığmaaldığı kavra-
mı ırdeleyen sanatçılar ve yapıt-
Erdağ Aksel' Pandoraprism' Müşerref Zeytinoğlu- Ali Akay
lanyla gerçekleştirilmesi daha
yararlı olmaz mıydı11
O zaman
biz izleyiciler. yılan hikâyesine
dönmüş bir konuyu, politikacı-
lardan ve medyadan yansıdığı
gibi değil de bir de bu mesele
üzerine düşünen sanatçılann ba-
kış açılanndan görüp, tartışma
olanağı bulabilirdik. Oysa sergi-
de, bir iki örnek dışmda, sergi-
nin başlığına göndermede bulu-
nan işler yok.
Müşerref Zeytinoğlu-Ali
Akay ıkılisinin enstalasyonu,
belli ki özellikle bu sergi için
düşünülen belki de tek iş. Ta-
vandan sarkan iki yumurta
(üzerlerinde Türk ve Yunan bay-
raklan var), hemen altında yere
serpilmiş toprak ve toprağın
üzerinde çürüyüp. kokmaya yüz
tutmuş bir omlet. Bu omlet, iki
ulusun butünleşmcsinı, birbinn-
den aynlamaz yönünü, iç içe ge-
çişini mi simgeliyor, yoksa bir-
leşme yolunda atılan her giri-
şimden kısa bir süre sonra yine
aynı çürük kokulannın duyul-
masını mı anlatıyor? Elbette her
izleyici, kendi yorumunu yapa-
cak.
Öteki sanatçılarsa, daha önce
yapıhnış işleriyle yer alıyorlar
sergide. Uğraşırsak, sergi başlı-
ğıyla ilintiler kurabiliriz: Bedri
Ba>kam. bu sorunun çözümün-
de "Happy End" temennileri
sunuyor olabilir, sözgelimi.
Mustafa Ata, "Hadi hareket
eddim, şu sorunu çözeUm" diyor
olabilir mi? Lazaros Konstanti-
nidis'in vahşi fırçası, belki o kü-
çük adada yaşananlara gönder-
mede bulunuyor... Dimitri Pa-
nurya'nın salıncağı. dostluk
adına oolıtikacıların attığı bır
adım ileri iki adım geri misali
gidip gidip geliyor...
Ama biz espriyi bir yana bı-
rakalım ve serginin "büyük bir
sergj" olduğunu söyleyenlere
katılmadığımızı söylemekleye-
tinelim. Amacı banş da olsa, sa-
natı kendine uğraş edinmiş in-
sanlann. belli sanatsal üretim-
leri değerlendirirken karşılığını
pek bulamayan değerlendirme-
İeryapmaktan kaçmması gerek-
mez mi? Sergi kapsamındaki ki-
mi yapıtlar, eğer farklı bir baş-
lık altında toplanmış olsalardı,
yine aynı şekilde değerlendirilir
mıydi?
Sergiye Yunanistan'dan katı-
lan sanatçılar, bir yanşmada de-
rece alanlar. Bu tür yanşmalara
profesyonel sanatçılann pek ka-
tılmadığını. hele büyük isimle-
rın hiç rağbet etmediğıni söyle-
meye gerek yok. Türkiye'de du-
rum farklı mı? Bu nedenle, ser-
gide yer alan kimi yapıtlar, ger-
çekten hiç akrabalık kuramıyor-
lar, 'yüzyüze' gelemiyorlar. Ör-
nekse, Elena Zandreiko'nun
"Stella"sıyla, Erdağ Aksel"ın
"Pandoraprism" başlıklı işi, bir
türlü uyuşmuyor ve birliktelik-
leri gülünç oluyor. Dolayısıyla,
sergiye karılacak Türk sanatçı-
lann da belki aynı komite tara-
fından düzenlenecek bir yanş-
mayla belirlenmesi daha olum-
lu sonuçlar doğururdu. O zaman
belki, bu sergiye gereğinden
fazla "sanatsal misyon" yükle-
mek gerekmez ve serginin tuval
resmiyle enstalasyonu banştır-
dığı yolundaki değerlendirme-
ler yapılmazdı. Türk-Yunan
dostluğu adına yapılan etkinlik-
ler de kanıtlıyor ki iki ülke insa-
nının yan yana gelmesi de banş
için yazıkki yeterli değil! Zaten
tuval resmiyle enstalasyonu ba-
nştırma çabası niye? Biz hâlâ
orada mıyız?
Sergi organizasyonunun bir
diğer aksakhğı, çoğu izleyicinin
kuşkusuz umutla, doyurucu bir
sohbet dirüemek amacıyla gitti-
ği "Türkiye ve Yunanistan'da
YaratKibk Sorunlan" başlıklı
forumdu. Bir saat geç başlama-
sı bir y ana, forumun oturma dü-
zeninin nasıl olacağı, çevirinin
nasıl yapılacağı vs. gibi tartış-
malann, izleyici oraya gelme-
den önce halledilmiş olması ge-
rekmez miydi? Foruma katıla-
cağı söylenen sanatçılann çok
geçmeden salonu terk etmesi,
izleyiciye haksızlık değil mi?
Gerçi belki haklıydılar, başla-
dıktan iki saat sonra bile Türki-
ye ve Yunanistan'da sanatçırun
ne gibi yaratıcılık sorunlan ya-
şadıklannı öğrenemedik! Sanat-
çının maddi sorunlan tartışıldı
uzun uzadıya. Oysa sergide yer
alan çoğu yapıt ticari galeriler-
de gayet iyi satılabilecek, genel-
geçer bir beğeniye sesleniyor...
Yazık ki kaçınlmış bir fırsat,
"Yüz Yüze / tstanbıd-Atina"
Oysa Istanbul'da, yine Türk ve
Yunan sanatçılan buluşturan
"Sanat-Texnh" gibi sergiler de
yapılmıştı. Ama biz Türkiye'de
bugünlerde ileriye değil. "geri-
sin geri geteceğe doğru" gidiyo-
ruz.
Sergiye katılan ve düzenleyen
sanatçılar, iyi niyetlerinden do-
layı övülebilir belki, ama iyi nı-
yetin sanatla ne ilgısı var?
gaıiı" idi. Eski
Biriik Partisi SED güdü-
münde çalışan bir tiyatroy-
du. Siz bu görüşe katılıyor
musunuz?
WUTTKE - Benım bu
konuda bir şey söyleyebil-
mem için o dönemi bura-
da, Doğu Berlin'de yaşamış
ohnam gerekir. Berliner
Ensemble kurulduğunda
ben daha doğmamıştım.
Berliner Ensemble ile be-
nim ilk tanışmam 13-14
yaşlannda oldu. Brecht'in
"ÜçKuruşlukOpera"adlı
oyununu görmüştüm.
Oyun bana çok nostaljık
geldi ve hiçbir şey verme-
di. Tiyatroyu gereksiz bir
uğraşı olarak tanıdım. Ben-
ce, Berliner Ensemble
Brecht ile Hetene VVeigel
döneminde parti güdümün-
de bir tiyatro değildi. Bu
dediğiniz sonradan Helene
Weigel öldükten sonra ve
özellikle de son yıllarda ol-
du. Brecht Amerika'dan
Almanya'ya döndükten
sonra, savaştan önce başlat-
tığı tiyatro çalışmalannı
Berliner Ensemble'da o za-
manki adıyla SchifFbauer-
damm Tiyatrosu'nda sür-
dürme olanağını buldu.
Ona bu imkânı veren, onu
destekleyen Sosyalist Bir-
lik Partisi SED idi. Brecht
ile birlikte Berliner En-
semble tüm dünyada tanı-
nan bir tiyatro haline geldi.
Brecht öldükten sonra da
aynı çalışmalan eşi Helene
Weigel sürdürdü. Fakat
VVeigel da öldükten sonra
Berliner Ensemble'da yeni
bir dönem başladı. İşte bu
dönemde giderek parti nü-
fuzu ve güdümü arttı. Çün-
kü bu iki büyük insan ölün-
ce tiyatro, dayanaksız ve
güçsüz kalmıştı. Tiyatroyu
Brecht çizgisinde sürdüren
ve ödün vermeyen sadece
bu iki insandı Daha sonra
tiyatronun başına geçen
Ruth Berkhaus Berliner
Ensemble'ı yeniden can-
landırmak, temelden yeni
bir şeyler yapmak istedi, a-
ma hemen tiyatrodan uzak-
laştınldı. Berliner Ensemb-
le nereye kadar parti güdü-
mündeydi...o kadar farklı
göriişler var ki hangisine
inanacaksınız? Zaten Berli-
ner Ensemble'ın geçmişi
beni o denli ilgilendirmi-
yor. Biz bugüne ve gelece-
ğe bakalım.
Yarın: Berliner
Ensemble'in
aeleceği
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Banş ve Edebiyat
Dünyayı değiştirme gücü var mı şiirin?
Sözcüklerden dize yaratma uğraşı verenler için
sorunun yanıtı bellidir:
- Evet..
Kimi zaman ilk vuruşta yaşama yansıyan bir et-
ki gücüdür bu. Kimi zaman işlevi uzun süreçler
içinde somutlanır, toplumsal olgu niteliği kazanır.
Homeros'tan günümüze kaç yüzyılın tanıklığı
var elimizde.
Bir önceki birikim, sonrakilerin yaratılmasında
etken olmuş hep. Karşıtlannca önlenemeyen bir
yaratım süreci.
Tek dizeden bütünselliğe doğru.
Kendine yabancı kalmayan bireyden, kalabalı-
ğa, topluma doğru.
Şairin yaratma hevesini ayakta tutan gizil güç
ne olabilir?
Güzelliğin var olduğunu kanıtlamak.
Kültür kirienmesine karşın.
Silahlara karşın, daha önemlisi sözün gücüne
inanmazlığa karşın.
Sözün oluşturduğu güzelliğe, inancımızı bir kez
daha vurgulamak için 5'incisi gerçekleştirilen "Ak-
denizli Ozanlar 1997Bergama Toplantısı"nm gün-
demi, yaşama çağrı anlamı taşıyordu:
"Banş ve Edebiyat"
20'ye yakın Akdenizli şair yeryüzü adamı, silah;
demek ki öldürme endüstrisıne karşı seslerini yük-
selttiler bu yıl da.
Yaşamı ateşe vermeyin.
• • •
Bu yıl Bosna (Muhammed Curavaç), Fas (Ah-
met Tribak), Filistin (Jawad Al Nuri), Fransa (VI-
etnam asıllı Nevyen Van Huong), israil (Oded
Peled), Katalanya (Miguel Desclod), Makedon-
ya'dan (Zoran Anshevski), 7 yaratı adamı katıl-
dı Ozanlar Şöleni'ne. Kimılerı, silahlann tahrip et-
tiği ülkelerden gelen, kimilerinin gözlerinde yaşa-
mın ateşe verilmesi korkusu.
Türkiyeliler de bu korkuyu bu acıyı yaşamıyor
diyebilir miyız.
Erdoğan Altan, Akgün Akova, Zeynep Aliye,
Cengiz Bektaş, Eray Canberk, Gülsüm Cen-
giz, Osman Çalışkan, Tank Günersel, Yılmaz
Odabaşı ve Aydın Öztürk'ün dızelerı tanıklık et-
ti bu acıya.
Şairler, sonuç bildirgesinde istençlerini şöyle
ortaya koydular:
"Geçmişin, bugünün, geleceğin bilinci kendi
özyapısının temel taşı olan ozan, her durumda
hiçbir aynma düşmeden, insanın, yaşamın, barı-
şın yanında yer alır. Ozanın bilinci, Homer'den
ben, geleneği, insana yakışmayan, insana karşı
olan her şeye karşı olmaktır.
Ozanın savaşımı, yeryüzü vatandaşı olarak yan-
lış ve kasıtlı bilgilendirme ve iletişim denetımi, kı-
sıtlama bombardımanına karşı çağın ortak dilini
oluşturmaktadır.
Silahlanmaya karşın insanın var olması ortamı
olan banşın kurulması sağlığı, geleceği ozanın ta-
sansıdır, çabasıdır.
> Bergamaff ozanlar olarak insanırrsevgHoorosu)
nu oluşturma sorumluluğunu her zaman heryer~
de taşıyacağımızı açıklanz."
Ikinci Dünya Savaşı'nda Fransa'yı işgal eden
Naziler, gördüler ne demek olduğunu şiir gücü-
nün. Toplama kampları yetmedi dizeleri yok et-
meye.
Tarihe gönderilen dilekçe değildir şiir.
Başar Sabuncu'ya bir ödül de
Tiyatro Beştirmenleri Birliği'nden
• Kültür Servisi - Afife
Ödülleri'nde altı ödül alan
'Bir Ata Krallığım' adlı
oyunun yönetmeni Başar
Sabuncu'ya bir ödül de
Türkiye Eleştirmenlen
Bırhgi'nden(TEB) geldi.
Önceki akşam Muhsin
Ertuğrul Sahnesi'nde 'Bir
Ata Krallığım' adlı oyunun
gösteriminden sonra
verilen ödül, her yıl
yalnızca eleştirmenlenn
katıldığı bir oylamayla
tiyatro dalında veriliyor.
TEB Başkanı Zeynep Oral
ödül töreni öncesi yaptığı
konuşmada Başar
Sabuncu'yu. her yeni
çalışması bir öncekiyle
bütünleşmiş, çalışhğı
ekiple birlikte uyumlu,
dünyaya ve sahneye bakış açısında tutarlı ve ülkemizde
tiyatro sanatının gelışimine katkıda bulunan bir insan
olarak tanımladı. Başar Sabuncu, ödülünü alırken, bu
ödülü yalnızca kendi adma değil, aynı zamanda birlikte
çalıştığı ekip adına da kabul ettiğini söyledi. TEB.
yobaz, eğitimsiz insanlann 'sanatçı" olarak
adlandınldığı ülkemizde karşılaştığı güçlüklere rağmen
yılmadan tiyatro sanatında mükemmele ulaşmaya
çalışan Tiyatro Stüdyosu'na da Destek Ödülü verdi.
Tiyatro Stüdyosu adına ödülü, Zeynep Oral'ın bır
sacın üç ayağı olarak tanımladığı Zuhal Olcay, Haluk ;
Bılginer ve Ahmet Levendoğlu aldı.
Robert VVHson AKM'de
• Kültür Senisi - Robert Wılson, bugün saat 17.30'da
AKM Konser Salonu'nda 3 saatlik bir konferans ve
çalışmalan üzerine retrospektif bir dıa gösterisi
sunacak. Geçen yıl Uluslararası Istanbul Tiyatro -c
Festivali'ne 'Persofone' ile katılan Wilson
konferansında enstalasyon ve resimlerine de yer
verecek. Arunda çeviri ile sunulacak 2.5 saatlik
konferansı yanm saatlik bir tartışma bölümü izleyecek/
180 dianın gösterileceğı bu etkinlikte Wilson'ın
çalışmalan, tek kişilik gösterileri. enstalasyon ve
çizimleri üzerinde durulacak. Sanatçı 20 yıllık bir
süreçte geçırdiği aşamalan 'Ka Mountain". 'Deafman
Glance', 'A Letter For Quenn Victori", 'Einstein On
The Beach', 'The Civil Wars' ve son yapıtlanndan biri '
olan 'The Black Rider' ile sergileyecek. Sunumun
bitiminde izleyenler sanatçı ile görüş değişiminde
bulunacaklar.
TİYATRO FESTtVALİ'NDE BUGÜN
Hanna Schygulla Özel Gösteri saat 21 30'da AKM
Büyük Saion'da: Robert Wilson'ın 'Çalışmalar
1967-1995' başlıklı sunumu 17.30'da AKM Konser
Salonu'nda yer alacak.
TtYATRO FESTTVALt NDE YARIN
Sûnyacı Dostlar Tiyatrosu'nun oyunu saat 21.30'da
Taksim Sahnesi'nde: BİLSAK Tiyatro Atölyesi'nin
'Park Yapılmaz' adlı oyunu 18.30'da Joyport
Kulüp'te izlenebilir.