Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2MAYIS1997CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Cannes'da uluslararası seyirci önüne çıkacak olan 'Akrebin Yolculuğu' bugün gösterime giriyor
6
Sen her saati onarahilir ıııisiıı usta?'Çalışırken ansızın belirip 'Zaman
yoktur' diyen ve 'Sen her saati onara-
îrihr misin' diye soran esrarengiz bır ya-
baccıdan (Aytaç Arman) aldığı adres
ve anahtarla trene atlayarak yollara dü-
şen gezginci saat tamircisi Kerem Us-
ta (Mehmet Aslantuğ), vardıği cennet
gibı bır kasabaya hâkım bir yamaçta di-
kilmiş, bütûn yöreyi kuşbakışı gören
bir saat kulesinde karşılaştığı gizemli
bir kadımn, Esra'nın (Şahika Tekand)
etki ve çekim alanında buluverir kendi-
ni.
Saat kulesının. bu arada kasabadaki
çok şeyin sahibi ve kadımn da kocası
olan, 'insanı genç rutan, bilgi, maharet,
sabır işi' ava meraklı. güçlü kudretli.
sert, yaşlı Agâh Bey'in (Tuncel Kurtiz)
tamir işini vermesiyle, yıllar önce bir
müşteri tarafından bırakılmış, konuş-
maz bir papağanla sürekli konuşan, hiç
dışan çıkmaz, insan sarrafı bir kâti-
bın(NüvitOzdoğnı) çekip çevirdiği. yö-
renin biricik oteline yerleşerek kulede
çalışmaya koyulan Kerem Usta, biraz
kurcalayınca saatin derdinin aslında sa-
dece uzun süre çalıştınlmamış oldu-
gundan kaynaklandığını anlar.
Evlilik hediyesi saat kulesi
Günortasında yıne gördüğü esraren-
giz Esra'yı kasabadan göl kîyısına ka-
daruzaktan gözleyip izlerken duyduğu
iki el silah sesiyle bir cinayete tanık ol-
duğunu sanır. Bir gece önce otelde gör-
düğünü zannettiği, kırmızı atkılı bir
adamın ölüsü suda, gölün sazlıklı kıyı-
sındadır. Koşup komisere (Kenan Bal)
ve polislere anlaürsa da göldeki tam do-
nanımlı arama-tarama sonucunda hiç-
bir şey bulunmaz.
Kirnseyi. görüp anlattıklanna inandı-
ramayan, üstelik panikleyip kaçarken
düzenli tuttugu gûncesini de düşürüp
yitiren, ancak Esra'nın da suç mahallin-
de bulunduğnndan kimseye söz etme-
yen Kerem Usta. giderek bu gizemli ka-
dma fena halde tutulur. kocası Agâh
Bey'in tüm tehditkâr ve saldırgan tavır-
lanna rağmen.
Feleğin çemberinden geçmiş, bıçkın
Agâh Bey'in Esra'ya evlilik armağanı
olarak vaktiyle vermiş olduğu saat ku-
lesine, 'tnsanlar zamanı nasıl anlaya-
cak?' diyerek bir de çan takmasını is-
ter kadın ustadan. Çanı döktürmek için
başvurduğu dökümcü de (Mach Ko-
per), yıllar önce, kendisininkinin tıpkı-
sının aynısı, okkalı, büyücek bir çan si-
parişinin verildiğini, ama sonradan
•İoitnsem*rgderek bu dökühnüş, işi bit-
miş çanı almadıgını öğrenen Kerem
Usta, bununla sahibince geri alınma-
mış, otel kâtibinin papağanı arasında
paralellik kurar.
Zamanın içinde savrulmak
Dökûmcüde yıllardır duran çanm es-
rannı sorduğu sinirli Agâh Bey tarafın-
dan terslenerek ilk trenle kasabadan
postalanma emrini çaresiz kabullenen
Kerem Usta, 'İşini bitirmeden gidecek-
sen çek git' diyerek bozuk atan kadını
kıramadığından saat kulesine dönerek
çanı yerine takar. Artık çanın her çalı-
şında hatırlayacağı, kuleye herbakışın-
da düşüneceği, hiç kaybetmek isteme-
diği âşığının birlikte gitmek önerisini
de geri çeviren ve bundan böyle de kuş-
kusuz bir yerden bir başka yere savru-
larak öteki yitik beldelerdeki saatleri
tamir etmeye yollanacak Kerem Us-
ta'ya onca istediği gerçeği sonunda
SUNGU ÇAPAN
Akrebin Yolculuğu
Yönetmen: Ömer Kavur/
Senaryo: Macit Koper, Ö.
Kavur / Kamera: Erdal
Kahraman / Müzik: Attila
Özdemiroğlu / Sanat
yönetmeni: Selma Gürbüz
/ Oyuncular: Mehmet
Aslantuğ, Şahika Tekand,
Tuncel Kurtiz, Nüvit
Özdoğru, Rana Cabbar,
Macit Koper, Tomris
Oğuzalp, Kenan Bal,
Aytaç Arman / 1997 Türk,
Macar, Çek ortak yapımı
(Alfa Film)
açıklar Esra, daha 7 yaşındayken öl-
müş, küçük kızının mezan baştnda.
Aslında yıllar öncesinde küçük kızı
Deniz'in öldüğü gün sessizliğe gömü-
lüp o tarihten beri bir daha çalışmayar»
saat kulesi. çanıyla yeniden tüm kasa-
baya zamanı bildirecektir artık.
Alışılmış kronolojik sıra izlemeksi-
zin geçmişle geleceğin. karanlıkla ay-
dınlığın, geceyle gündüzün ve kişilik-
lerin birbirine kanştığı. yan düşsel ya-
n gerçek. karmaşık bir oyun ya da gi-
zemli aşkmasalı gibi hikâyeedilmişbu
hafıf polisiye soslu zaman üstüne labi-
rentimsi öykü, sonunda mal sahibi, mü-
tehakkim Agâh Bey'e tamirini tamam-
layıp ince ayar çektıği, çanlı saat kule-
sini teslim eden. aldığı ücreti de kâtibin,
sevgili papağanının gidişiyle üzüntü-
sünden ölmesi ve otelin kapanması du-
rumu üzerine köyüne dönmeye hazırla-
nan temizlikçı kadına (Tomris Oğuzalp)
veren. "içinde artık bulunmadığı bir za-
manın boşluğunda savrulan'. kırmızı
atkılı. 'lanetlenmis,' Kerem Usta'nın,
her şeye rağmen gerçeği öğrenmek ıs-
temesiyle sürüp gidecek, kısır döngü
devam edecektir...
L'stahklı çevre-mekân kullanımın-
dan hayli özenilmiş sahne düzenleme-
lerine, zevkli çerçevelemelenne, renk,
ışık. gölgelerin kaynaştığı başanlı gö-
rüntülerinden görüntü ve ses-müzik
akışının belirgın uyumuna kadar ger-
çekten hayranlık venci bir zengınliğe
sahip bir görselliğin ön plana çıktığı
'Akrebin Vbkuluğu.' 23 yılda 11 uzun
film yaptıktan sonra sinema dılini yet-
kin biçimde kullanarak estetık ve plas-
tik bir düzey tutturan ve kendine özgü,
dingin. olgun bir üslup oluşruran. sine-
mamızın belki de en önemli, \ izyon sa-
hibi yönetmeni sayabileceğımiz Ömer
Kavur'un. 6 yıl önceki •Gizli Yüz'le yo-
ğunlaştığı 'bireyin zaman içindeki gi-
zemli serüvenini' yine sürdürdüğü son
filmı.
6 ödül topladığı Ankara'dan sonra
son Istanbul Film Festıvalı'nde de ulu-
sal yarışmanın en iyi film ve yönetmen
Altın Lale'lerini alan. önümüzdekı gün-
lerdede seçildiği Cannes'da. 'Belli Bır
bakış" yan bölümünde gösterilecek
'Akrebin Yolculuğu
1
, estetik ve tematik
bütünlük bakımından Ömer Kavur si-
nemasının toplamı gibi duran, mekân-
la zamanı birleştirip kaynaştıran, labi-
rentimsi bir yapıda simgelerle kurul-
muş. 'AnaynrtÖteli*,'Gece Yolculuğu'.
'Gizli Yüz'ün arayış. zaman-zamansız-
lık. yalnızlık, içsel-dışsal ve kişilikler
arası yolculuk. vb temalannın ve belli
ögelerin bileşkesi niteliğinde. farklı bir
film.
Hayranlık verici görseUik
Kavur'un otel. tren. istasyon, kasa-
ba, yollar. pavyon-konser. cinayet so-
ruşturması. vb gıbı aşınası olduğu du-
rum ve mekânlara bu kez yeşilin her to-
nunu barındıran orman, göl. vb gibi
renk cümbüşünden geçilmeyen, izle-
nimcı doğa manzaralannı da kattığı
'Akrebin Vbkuluğu,' aynı temanın çeşit-
lemeleri üstüne gelişen, sessizliği büyü-
ten doğal seslerle örülü. Atilla Ozdemi-
roğiu imzalı müziğı. kameraman Erdal
Kahraman'ın neredeyse tüm doğay ı şık
bir ambalajla paketleyerek kadrajına
sığdırdığı nefis görüntüleri ve yönet-
menin son dönemde ı> ice benimsediğı.
açık seçık biçimde 'labirentburcu'nda
dallanıp budaklanarak gelişen, masal
geleneklerine yaslanan. ayna, göl, ma-
dalyon, saat kulesi, elma, vb gibi sim-
geleri kapsayan, usta işi anlatımıyla
seçkinleşiyor.
Bütün bu izlediğimiz, arayış, yolcu-
luk temalanyla örtüşen, geçmişle gele-
ceğin birbirine kanştığı, hem duru hem
bulanık. düşsel bir atmosferde seyre-
den, zaman kavramına ilişkin bu tutku-
lu, karmaşık aşk öyküsü gerçek mi yok-
sa Kerem'in hafızasında yarattığı, kişi-
liklerin içiçe geçtiği bir arayış oyunu
mudur sadece?
Finalde de verilen, göl sulannın üs-
tünden hızla akarak geçen modern bir
jenerikle daldığımız, kronolojiye boş-
vererek geçmişle şimdiki zaman ve ge-
leceğin birbirine girdiği, kanşık bir o-
lay örgüsüne dayanan, 'zaman içinde
zamansızhğın peşine düşülen,' fizıksel
ve psikolojik bir arayış yolculuğunu,
zaman kadar mekânın da önem ve an-
lam kazandığı gerçeküstücü bir rutku
fantezısini hikâye eden film, bulma-
camsı 'meüıi' nedeniyle farklı okuma-
lara açık bir görünüm arz ediyor aslın-
da.
Geçmiş ve gelecek içiçe
Kolayca anlaşılmaz, belirsiz, yer
yer soğuk yanlanyla, kıskıvrak yakala-
dığı pek söylenemeyecek vasat seyirci-
yi agır bir atmosfere garkedebilecek fil-
min, iki yanlı soru-cevaplarla, iç
ses'lerle, bılgece diyaloglarla. Kerem,
Esra, Agâh Bey üçgeni ekseninde sey-
reden öyküsü, birtakım yan kişilik ve
öykücüklerle kaynaştınlmış, badem bı-
vıklı otel kâtibi, Agâh Bey'in kabasa-
ba, sohbetine doyum olmaz, 'boyundu-
ruklu öküz'den farksız adamı (Rana
Cabbar çok iyi), dökümcü usta ve kör-
lerden oluşan sazekibi gibi. Kasabanın
geleneksel panayın içın gelip otelde ka-
lan ve kadın vokalistin sesiyle lambayı
patlattığı konserlerinde Dead Can Dan-
ce'vari mistik bir müzik yapan, kara
gözlüklü. gezginci saz ekibinin varlı-
ğıylaçeşnilendirilmiş fılme, gereklı ya-
ratıcı katkıyı sağlayan performanslar
almış oyunculanndan yönetmen genel-
de.
Çoğumuz gibi gördüğü rüyalan
uyandığında hatırlamayan Kerem -
Mehmet Aslanruğdan. Agâh Bey ro-
lünde, genç kansını elinden kaçırmak
istemeyen, hayatta herşeyi denemekten
yana, despot ve unutulmaz bir yöre ağa-
sı kompozisyonu çizen, yıllann usta ak-
törü Tuncel Kurtiz'e kadar.
Çemberin tamamlandığı finalde. Ke-
rem'le Esra'nın pırinç karyolalı yatak
sahnesinde, kahramanlannın belki de
çocukluk yıllanndan tanıştıklan, vak-
tiyle aynı aynaya suretlerini sığdırmış,
aslında örtük, kapalı. gizli bir ortak geç-
mişe sahip iki eski sevdalı olduklannı
'Hep aradım seni - Hep bekledim seni'
diyaloglanyla sezdiğimiz 'Akrebin Yol-
culuğu'. bana 35 yıl öncesinin, geçmiş-
le geleceğin iç içe geçtiği o güzelim
Alain Resnais- Alain Robbe Grillet baş-
yapıtı 'Geçen Yıl Marienbad'da'yı ve
unutulmaz Giorgio Albertazzi - Delphi-
neSeyrig-SachaPitoerTüçlüsünüanım-
sattı.
Özellikle sıradışı görsel zenginlığiy-
le öne çıkan. Ömer Kavur'un ustalık
dönemi ürünü 'Akrebin Yolcuğu,'
bakalım Cannes'da. uluslararası are-
nadan nasıl ses getirecek?
Resmin James Dean^imn Hızıuı sanaü, losa hayaü9
Bugün gösterime giren, son
lstanbul Film Festivali'nde yan-
şıp jüri özel ödülüyle değerlen-
dirilen "Basquiat". kimine göre
modern Amerikan resminin en
parlak ressamlanndan biri sa>n-
lan, kimine göreyse fazla değer
biçilen, sanatı abartılan serseri
ruhlu bir artist addedilen Jean-
Mfchel Basquiafnın portresini
çiziyor.
1960 Brooklyn doğumlu, Ha-
itili babayla Portorikolu anne-
den olma Basquiat, 1980'li yıl-
lann başında, annesi akıl hasta-
nesine kaldınlmış, nerde sabah
orda akşam sokaklarda takılan,
çulsuz, keş. kimsenin tanımadı-
ğı, Greenwich Village duvarla-
nnı, metroyu filan 'graffiti'le-
riyle renklendiren, yoksul üste-
lik karaderili bir genç ressam-
ken, tesadüfen şık bir restoran-
da And>' Warhol'a resim satarak
birdenbire New York'un en çok
sözü edilen, tablolan kapışılan,
ünlü galeri sahipleriyle para ba-
bası koleksiyonculan peşinde
koşturan, ünlü bir ressam haline
gelir.
Vahşi cangıldan beter New Y-
ork sanat dünyasının jet sosye-
tesine dahil olan, 15 yaşınday-
ken LSD ile tanışmış. eski Vil-
lage kloşan, çok sıkı çalışıp sü-
rekli ağır uyuşturuculara abone
bu genç siyahi ressam, her yap-
tığıyla medyaya konu edilir, ırk-
çı önyargılann egemenliğindeki
beyazlarca 'Siyah Picasso' nite-
lemesiyle doruğa çıkanlır.
Ün ve parayla pusulayı şaşı-
ran genç resim stanna ünlü 'fab-
rika'sının kapılannı açan Pop
Art'ın Prensi (ya da Papa'sı)
Andy Warhol kol kanat gerer.
dostluk eder, beraberce resim
yapar, birlikte üretirler.
Ancak başannın her türlüsü-
nü tattıkça yalnızlık duygusu ve
intihar saplantısı katmerlenen
Basquiat'yı. 1987'de hamisi ve
arkadaşı Warhol'un beklenme-
dik ölümü >nkar, kendıni tahrip
edişini hızlandınr ağır uyuşturu-
cularla.
Siyah Picasso biyografisi
Henüz daha 27'sindeyken aşı-
n dozdan ölüverir 1988'de, şöh-
retin zirvesındeki, bu renk usta-
sı, alabildiğine üretken, kafası
hep iyi ama acayip mutsuz, res-
mi yiyip bitirmiş siyahi ressam
Arabasıyla hız yaparken bir
ba^ka araca çarpıp genç yaşta
ölen James Dean'den esinlenen
New York Times>'ııı Basqu-
ıat'nın ölümünü duyururken
kullandığı "resim dünyasının
James Dean'i" nitelemesiyle
anılan 1980'lerin efsanevi siya-
hi ressammın kısa ve dokunak-
lı yaşamını aktaran "Basquiat*\
kendi de tanınmış bir ressam
olan tuvalleri çok satan, New Y-
ork sanat âleminın gözde isım-
lerinden Basquiat'nın arkadaşı
olan (kimi kaynaklara göre Bas-
quıat'nın pek de hazzermedıği)
Juüan Schnabel'in yazıp yönet-
tiği ilk filmi.
İlk büyük sergisini 1979'da
New York Mary Boone galen-
sinde açan, eserleri Modern Sa-
nat Müzesi'nden Paris Pompı-
dou merkezine ve Londra Tate
galerisindeki en seçkin ortam-
larda yer alan ressam-heykeltı-
ra^ Julian Schnabel, ünlülerden
oluşan zengın bıroyuncu kadro-
sunu bir araya getirerek doğru-
su bir ilk yönetmenlik deneme-
sinden umulmayacak ze\kli ve
estetik bir düzey tutturmuş
•t
Basquiat"da.
New York sanat ortamı
Fılmde Basquiat'nın resimle-
n olarak seyrertiğimiz tuvalle-
nn de yaratıcısı olan Schnabel.
ölümünden 10 yıl sonra resim
sanatından şımşek hızıyla gelip
geçerek arkasında renk cümbü-
şü bınlerce eser bırakmış, ku-
şakdışı. arkadaşı efsanevi kara
derili ressamın anısına saygı ni-
teliginde kotardığı bu ilk fılmin-
de Jean-Michel Basquiat'nın ay-
kın sanatçı kişiliğini, körü körü-
ne ölümüne uyuşrurucu bağım-
lıliği velihidosu güçlü cınselya-
Basquiat
Yönetmen, Senaryo:
Julian Schnabel /
Kamera: Ron
Fortunato / Müzik:
John Cale, J.
Schnabel / Yapım
Tasarım: Dan Leigh /
Oyuncular: Jeffery
Wright, David Bowie,
Dennis Hopper, Gary
Oldman, Benicio Del
Toro, Michael Wincott,
Courtney Love, Claire
Forlani, Christopher
VValken, VVillem Dafoe,
Tatum O'Neal, Parker
Posye/1996ABD
(Miramax, WB).
şamını filan es geçerek hayli de-
nnliksiz ve düz tarafından hikâ-
ye ediyor. gözalıcı. artistik bir
Ne\v York sanat ortamı tasviriy-
le kanşık.
Fırçasını bırakıp kameranın
gensine geçerek ressam-sine-
macılar kervanına katılan
Schnabel'in. Basquiat'nın, ka-
rizmatik ve karmaşık karakteri-
nı yüzey sel tarafından yansıtan,
tedirgin edici yanlannı, aykın
özelliklerini geçiştiren. kişisel
görüşlerini teğet geçen 'elitist
snobizmi'nin ürünü bu biyogra-
fık filmi. 5-6 yılda binden fazla
kocaman tuval boyamış bu anti-
konformist renk ustası ressamın
yaşamını nerdeyse her sahneyı
yürek burkucu bir trajediye çe-
virerek naklediyor.
Tutucu Amerikan seyircisinin
nabzına göre şerbet veren 'te-
miz, uslu, bohem sanatçı' ımajı-
nın, alışılmadık, gözüpek bir
ressam portresi bekleyen seyir-
ciyi biraz hayal kınklığına uğ-
rattığı "Basquiat'',yeterincede-
rinlikli. nesnel ve gerçekçi ola-
masa da, kimi samimi bölümle-
ri, başanlı görüntüleri, Tom Wa-
its'den Cale'e uzanan sıradışı
müziği ve parlak performansla-
nyla ilgi çekiyor yine de.
Sonuçta "boyanın kokusunu
ve bir dönemin atmosferini' az
buçuk duyumsatan, günümüzde
Paris'in yerini alan New York
sanat âlemine ilişkin seyirciye
bir fikir veren "Basquiat", 15
bin dolarlık resimleri öldüğün-
de 300-500 bin dolara fırlayan,
çok tartışma konusu edilmiş,
Andy Warhol'un 'fabrika-
sı'ndan nasibını almış, hızlı ya-
şamış, genç ölmüş bu coşkun
taşkın siyahi ressamın 1980'le-
re damgasını vurmuş yaşamını
karşımıza getiriyor.
Öncelikle Jean-Michel Bas-
quiat'yı oynayan zenci aktör
Jeffrey VVright'la kusursuz bir
makyajlatıpatıp Andy Warhol'a
benzetilmiş David Bowie'nin
öne çıktığı parlak kadroyu,
Schnabel'i (Milo adıyla) can-
landıran Gary Oldman, sanat ta-
ciri Dennis Hopper, mahalle ar-
kadaşı Benicio Del Toro, gazete-
ci Christopher VValken,elektrik-
çi VVlllem Dafeo, Tatum O'Neal
ve 'groupie gjrl' Courtney Love
gibi ünlü oyuncular tamamlıyor.
Resimle, plastik sanatlarla haşır
neşir seyircinin özellikle keyif
alacağı, sığ ama renkli, ilginç bir
bağımsız sinema örneği "Bas-
guiat".
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Bir Mayıs Günü
Siz bu satırları okurken, takvimler 2 mayısı gös-
terecek. Oysa, ben şu an 1 Mayıs'ı yaşıyorum. Gü-
neşli, pınl pınl bir Paris sabahı, bütün köşeleri tut-
muş çiçekçilerin arasından geçerek geldim, otur-
dum bilgisayann başına.
Yol boyunca rastladığım insanların gözlerinden
yansıyan yaşama sevmcıni nasıl anlatsam? Belki •
size haksızlık gibi gelecek ama, şu an öylesine
mutluyum ki! Bir kediyi mutlu etmenin hiç de zor
olmadığını bilenler bılir...
Kuşkusuz, ben de daha fazla mutluluk isterdim.
Örneğin, bu sabah yeşil gözlü bir kediyle, Bastille
meydanındaki kahvelerden birinde kahvaltı etme-
yi, ona bir minik buket "müge" vermeyi, sonra bir-
likte 1 Mayıs yürüyüşüne katılmayı...
Ne yapalım kı "Bır koyundan iki post çıkmaz"
(Yani, postlardan bırini THK'ye verelim, ötekini de
isteyen alabilir, diyerek işin içinden çıkamazsınız!).
Bir kediden, kendi gücünden ve verebildiklerin-
den fazlasını ıstemek olmaz.
Öyle ise biz de yetinmesini biliriz. Bir köşede
sessizce durur, önümüzden geçen kalabalıklan
seyrederiz. Sosyalistlerin, komünistlerin ve yeşil-
lerin güçbirliğini hasetle ızleriz. "Elbet bir gün biz-
de de bu olgunluğa erişilir" diye teselli buluruz.
Ama, kaygılar yakamızı bırakır mı kolay kolay?
Bırakmaz elbet. Günü "Acaba, şu an ülkemde ne-
ler oluyor?", "Gazetelerde yarın hangi başlıklarla
karşılaşacağız?" türünden endişelerle geçireceği-
mizi, akşam televızyonun düğmesine basarken el-
lerimizin titreyeceğıni bal gibi biliyoruz.
Biliyoruz da bu gecenin bir başka özelliği daha
var: Ingiliz seçimlerinden Işçi Partisi'nin zaferle çık-
ması bekleniyor. Bundan daha güzel bir 1 Mayıs
armağanı olabilir mı? Açarsın telefonu, "Haberle-
ri izledin mi?" diye sorarsın yeşil gözlü kediye.
• • •
Mayıs ayı, göçmen kediler için zorlu günlerin ha-
bercisidir. Dünya basınında Türkıye'nin adının sık
sık ve pek de "sitayişkâr" olmayan biçimde geç-
mesi için pek çok neden vardır. 1 Mayıs'ı kazasız
belasız atlattık diyelim, bu kez sıra 3 Mayıs'a ge-
lir: "Dünya Basın ûzgühüğü Günü". Hapisteki ga-
zeteci, yazar sayımızla dünya şampiyonu olduğu-
muzu bir kez daha öğrenip utançtan nerelere sak-
lanacağımızı bilemezsiniz. "Elin ağzı torba değil ki
büzesin" demiş atalarımız. Herkes hak ettiği dal-
da kazanır birinciliği.
• • •
Neyse ki adamlar bizim basını yeterince takip
edemiyorlar. Oysa o kadar çok malzeme var kı kul-
lanabilecekleri. Örneğin, deseler ki "Sanat Olim-
piyatlan'nın ülkenizde yapılacağını duyduk, çok.
sevindik. Sevindik de nasıl olacak bu iş?"
"Bir iktidar partısi milletvekilı, 'Senfonı orkest-
ralanyla bu şerefli Türk milletinin alakası yoktur.
Onlara hayranlık duyacak, dinleyecek kadar da
düşmemiştir' demiş, doğru mu?"
"Kültür Bakanınız, kültür merkezlehndeki kok-
teyllerde içki ikramına izin vermiyormuş..."
"lstanbul Belediye Başkanı, yeni Belediye Sa-
rayı projesini onaylamıyormuş, bınanın çatısı kili-
selerin çan kulesini andınyor diye..."
"Bir başka Belediye Başkanı Sivhhisar'daki ta-
rihi kiliseyi briket fabrikası yapıyormuş..."
"Refah'lı bır milletveikli 'Liselerde hep ahlaksız
insanlar yetiştiriliyor' diyormuş..."
"Başbakanınız, 'Insanın maymundan geldiği
yanlıştır' buyurmuş. ..Vede bulunduğu yeıierde Is-
tiklal Marşınızın yalnızca erkek korolar tarafından
okunmasını istiyormuş..."
"Kültür Bakanlığı'ndaki kadın yöneticilehn bü-
yük kısmı görevlerinden alınmış... Devlet Halk
Danslan Topluluğu'nun adı Devlet Halk Oyunlan
Topluluğu'na dönüştürülmüş. 'Halk dans etmez'
gere/cçes/y/e..."
"Nâzım Hikmet'/n 'Memleketimi Seviyorum' şi-
iri Kültür Bakanlığı'nın yayımladığı bır kitaptan çı-
kartılmış."
"Dinçer Sümer';n hazırladığı 'Dünya Tiyatrolar
Günü' bildirisi, 'Çağdışı siyasetçilerin, 2000'e 3
kala, sanata, sanatçıya ve sanat kurumlanmıza
bakış ve saldırılan bağışlanabilir gibi değildir' de-
diği için Büyük Tiyatro 'daki törende okutulmamış,
oyun mehter marşlan ve tekbir sesleri arasında si-
yasi bir şova dönüştürülmüş."
"Bütün bunları gazeteleryazdı, ne diyorsunuz?
Bu anlayışla nasıl yapacaksınız 'Sanat Olimpiyat-
ları'n;" diye soracak olurlarsa ne diyebilirız?
Elbette ki yanıtımız hazır. Büyüklerimizin yaptığı
gibi, derin bir nefes alıp "Hepsi yalan bunların.
Medyanın uydurması" deyiveririz. Ardından da ek-
leriz: "Bakın, basınımızın ne kadar özgür olduğu-
nu görüyorsunuz!"
Hapisteki tüm kedilerin, gazetecilerin, yazarlann.
kültür emekçıleriinn 1 Mayıs bayramları ve "Dün-
ya Basın Özgühüğü Günü" kutlu olsun!
BAFTA İngiliz Hasta' ve Sırlap
ve Yalanlar'ın
• REUTERS - İngihz Akademisi Film ve
Televizyon Ödülleri (BAFTA) 'İngiliz Hasta' ve
'Sırlar ve Yalanlar" adlı filmlerin oldu. 1997 yılının
en çok konuşulan filmlerinin başında gelen ve geçen
günlerde 9 Oscar'la ödüllendirilen
Antohny Minghella'nın yönettiği İngiliz
Hasta", En lyı Film ve En İyi Uyarlama Senaryo
Ödülü'ne layık göriildü. Julıette Binoche'un 'tngilız
Hasta' filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu seçildiği törende, Mike Leıgh'ın yönettiği
'Sırlar ve Yalanlar' adlı film En tyi tngiliz Filmi
olarak Alex Korda ödülünü ve En İyi Orijinal
Senaryo ödülünü aldı. 'Sırlar \e Yalanlar' filmindeki
rolüyle Brenda Blethyn. En İyi Kadın Oyuncu
seçılirken Geoffry Rush, En tyi Erkek Oyuncu, Paul
Scorfield. En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülüne
sahip oldu.
BUGÜN
• İDSO'da saat 19.00 da şef Ender Sakpınar
yönetiminde Nihan Yapalı (piyano) konseri
izlenebilir. (243 10 68)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da 'Hamlet' adlı film ve
saat 19.30'da TilbeSaran ve CüneytTürel'in rol
aldığı 'Abelard ve Heloise' adlı oyun izlenebilir.
• AYŞE ERCÜMENT KALMIK VAKFInda saat
17.00'de Devrim Erbil'ın başkanlığında Mustafa
Aslıer, Saim Buga>. Dinçer Erimez ve Ekrem
Kahraman'ın konuşmacı olarak katıldığı
'Tfirkhe'de Sanatçı Örgiitlenmelerinin Bugünü ve
Dünö' başlıkh panel İTÜ Taşkışla-Taksim 109 No'lu
Konferans Salonu'nda izlenebilir.