23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29NİSAN1997SALI CUMHURİYET SAYFA TELEVIZYON 17 KentTv 23.oo| 'Dönemeç' MGK sonrasıTV Servisi - Gazetemız Genel Yayın Koordinatö- rüHikmet Çetinkaya ve yazarlarımızdan Deniz Som ile Ümit Zileli'nin biriikte hazırlayıp sunduk- lar. "Dönemeç"in bu haf- taki konuğu Anayasa Mah- kemesi Başkanı Yekta Gângör Özden olacak. Programda, MGK toplan- tısmdan sonraki gelişme- ler. yargı bağunsızlığı, RE- FAHYOL hükümetinin içinde bulunduğu açmaz, şeriatçı örgütlenme. DYPİi Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez ile Yekta G. Özden Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın istifasından sonra yaşanan siyasi ge- lişmeler ele alınarak tartı- şılacak. Intikam için gelen hayalet >how TV 00.45 Dominik - Dominique / Yönetmen: Michael Anderson/ Oyuncular: Cliff Robertson, Jean Simmons, Jenny Agutter, Simon Ward, Ron Moody, Judy Geeson / 1978 İngtltere yapımı, 100 dakika. TV Servisi -Henri-Ge- orges Clouzofnun başya- pıtı "Les Diaboliques- Şeytan Ruhlu İnsan- lar"ını (1954) anımsarsı- nız, hani yıllar sonra Je- remiah Chechik tarafın- dan Sharon Stone ve Isa- belle Adjani'lı bır de ye- nıden çevrimı (1995) yapı- lan ünlü fılm. O filmdeki- ne benzer bir atmosfer, bu gece ekrana gelecek olan Michael Anderson filmı "Dominik"te de karşımı- za çıkacak. Sakat bır kadın (Sim- mons). kocasının (Robert- son) kendisinı çıldırtma- yaniyeti olduğunu düşün- mektedir. Bu arada ölür ve kocasından ıntıkam almak 1 -ıio?. nr.s ',\. • • " için geri döner.. "Şeytan Ruhlu İnsan- lar"dakı öyküyü tersine cevirerek sunan fılm. Ha- rold Lawlor'ın "VVhat Beckoning Ghost" adlı romanına dayanıyor. "Hamlet'< 1948), "The Big Country" (1958), "ElmerGantry'"(1960) gıbi fılmlerın unutulmaz lngiliz kadın oyuncusu Je- an Simmons, "Charly" (1968) ile Oscar'a uzanan Amerikalı aktör Cliff Ro- bertson, "China 9, Li- berty 37" (1978), "An American Werewolf in London-Kurt Adam Londra'da" (19811 gibi il- gınç yapıtlardan anımsa- dığımız Jenny Agutter, "Young VVinston" (1972) ve "The Three Musketeers-Üç Silahşör- ler"le (1974) yıldızı par- layan, ama daha sonralan sönen Sımon Ward ve "Oliver"m (1968) kötü adamı Fagin'e can veren Ron Moody'nin varlıklan, "Dominik"in sırtını da- yadığı en önemlı kozlan. Bır kopyadan öteye git- memesine karşın, içerdiği "kuşku" unsuruyla izlen- meyi hak ediyor. Çapkınlıkta da eden bulur atv 23.20 Boomerang - Boomerang / Yönetmen: Reginald Hudlin / Oyuncular: Eddie Murphy, Halle Berry, Robin Givens, David Alan Grier, Martin Lavvrence, Grace Jones, Geoffrey Holder, Eartha Kitt, Chris Rock, Tisha Campbell/1992 ABDyap.mı, 118 dakika. MURAT ÖZER "Boomerang". kadın- erkek ılişkilerinden dem vu- ran ve bu ilişkileri ameliyat masasına yatırma derdinde olan bir yapım. Ancak bu derdini yeterince etkili bi- çimde beyazperdeye yan- sıttıgıru söylemek zor. New York'ta yaşayan ve bir koz- metik fırmasında pazarla- ma yöneticisi olarak çalışan zanf ve çapkın Marcus Gra- harrfın (Murphy) etrafinda- kı kadınlar, bu adamı karşı konulmaz derecede yakışık- lı bulurlar. Oysa Marcus, meslek yaşamını v e kariyer gelişimini her şeyden üstün tutar, sevgilileriyle ciddi iliş- kilere girmeyi hiç mi hiç dü- şünmez. Ta ki karşısına, er- keklere aynen onun kadın- lara davrandığı gibi davra- nan muhteşem bır kadın (Gi- vens) çıkıncaya kadar. Mar- cus'un çalıştığı şirkete ye- ni bir kadın müdür atanır. Hayli disiplinli biri olan bu alımlı kadın, genç adamı her açıdan zora koşmaya baş- lar. Daha da önemlisi, mes- leğıni romantik duygularin önûnde tuttuğunu açıkça be- lirterek Marcus'un aklını başından alır... Kadın-erkek Filmin en büyük kozlan müzik dünyasının iki büyük zenci sanatçısı Grace Jones ve Eartha Kitt. ilişkilerinin kimi açmazla- nnı gözler önüne sermek ve bunlara "yapay" çözüm- ler üretmekten öteye gide- meyen "Boomerang", Ed- die Murphy'nin öyküsüne dayanıyor. Müzik dünyasının iki bü- yük zenci sanatçısmın, Gra- ce Jones ve Eartha Kitt'in alabildiğine "dışavurum- cu" kompozisyonlan, bel- ki de yapırran en büyük koz- lan. Onlann göründükleri sahnelerde "hırçın" bir at- mosfer hükum sürüyor ve filmin temposu üst sınıra dayanıyor. Temelde güldü- rü sinemasının trükleri ara- sında gezinen "7Boome- rang", adından da anlaşıla- cağı gibi "eden bulur" mantığından yola çıkılarak çekilmiş bir film. Zaman za- man bu amacına uygun ha- reket ederek ilginçleşen ya- pım, insan ilişkilerinde de- rinlere dalmaktansa genel- likle sığ sularda gezinmeyi seçiyor. Böylece "yarım başan" bile olmadan sili- nipgidiyor... ShowTV 23.15 '40 Dakika' TV Servisi - Can Dün- dar'ın hazırlayıp sun duğu belgesel program "40 Da- kika"da bu hafta, ordu- Re- fah gerginliği ile başlayan ve üç aydır süren krizin anato- misi ele alınarak "Şimdi ne olacak'' sonısuna yanıt ara- nacak. Yaşanan krizin nedenle- rinin irdeleneceği prograra- da "Türkiveönümüzdeki günlerde bir darbe mi > a- şayacak", "RP-DYP hü- kümeti mi değişecek. yok- sa seçime mi gidilecek", "Hükümet düşerse RP'nin durumu ne olur", "Güçlenir mi, dağıhr mı", "Avrupa krizin ortasın- daki Türkiye'ye nasıl ba- kıyor" şeklindekı sorulara yanıt aranacak. Programda, hükümet modellerinın yanı sıra kimlerin başbakan ola- bıleceği de araştınlacak. Orhan Kemal'in işlediği toplumsal temalar yer almıyor Sansürlü uyarlama TURHAN GURKAN Sevgilisi öldürülünce is- temeden evlendığı zengin adamm çiftliğinin hanımı olan Çukurovalı ırgat kı- zının aşk ve öç öyküsü. Orhan Kemal'in "Vu- kuat Var-Hanımın Çift- liği" romanından Nejat Saydam'ın 1972'deuyar- ladığı filmde, annesi. üvey babası ve üv ey ağabey i ile büyük kente göç eden Gül- lü'nün öyküsü, daha çok Şoray üzerine kaydınlmış. Romandaki sosyal-poli- tik- ekonomik çatışmalar. sansür zorunluluğu nede- niyle silinip. particilik bö- lümleri kaldınlarak aşk öyküsü ön plana çıkanl- mış. Toplumsal temalar, ağa-ırgat ilişkileri yitıp git- ogr Show TV 20.30 Vukuat Var / Yönetmen: Nejat Saydam / Senaryo: Bülent Oran / Yapıt: Orhan Kemal / Görüntü: Melih Sertesen / Oyuncular: Türkan Şoray, Kartal Tibet, Aytaç Arman, Suphi Tekniker, Mehmet Büyükgüngör, Erdoğan Seren / 1972 Acar Film yapımı. miş. Oysa romanda top- rak sorunu ve köylünün uyanışına değinılerek aşk öyküsü bu tabana oturtul- muştu. Aynı romanı 1990da Inal Küpeli 8 bölümlük TV dizisi ola- rak çekti. Güllüyü İlknur Bozkurt oynadı. Adana'da annesi Mer- yem, üvey babası Cemşir, üvey ağabeyi Hamza ile pamuk tarlalannda yıllar- ca ırgatlık yapan Güllü. tstanbul'a gelince bir fab- rikada çalışmaya başlar. Güllü'nünkazancını elin- den alan işsiz güçsüz üvey baba ve ağabey. onu beğe- nen çiftlik ağasının den- gesız yeğeni Ramazan'a veımeye kalkınca, kız sev- diği fabrika işçisi Kemal'e kaçar. Güllü'yü bulup dö- ven Hamza. onu kurtar- maya koşan Kemal'i ta- bancayla vurur. Sevgilisi ölünce umudu kalmayan Güllü, zengin Muzaffer Bey'in çiftliğine gider. HBB 22.30İ 'Ankara'da Gündem' TV Servisi - Orhan Uğuroğlu'nun hazırlayıp sunduğu "Ankara'da Gündem" programında "Hac Millervekilleri" konusuna yer verilecek. "Suudi Krah Fahd'ın davetlisi olarak kutsal topraklara gidip hacı olmak tslam dinine uygun mu" sonısuna yanıt aranacak olan programa. RP'den Temel Karamollaoğlu, ANAP'tan Ekrem Pakdemirli, DSP'den Hikmet Sami Türk ve DYPden de Ahmet İyimaya konuk olarak katılacak. MERCEKLE BAKÜNCA MAHMUT T. ÖNGÖREN Şaşkınlık Sanatçı Şanar Yurdatapan neyaptı da içeri alın- dı? Sahte pasaport mu düzenledi? Konu mahkemede olduğu için üzerınde konu- şulmaz. Onu anladık da, Yurdatapan'ı daha şim- diden "suçlu" görmeye meraklı kişilerin ve med- yanın durumu, bir kez daha ortada bir şeylerin dön- düğünü sergiliyor. İşler öyle bir noktaya gelmiş ki, üzerinde durul- ması gereken nokta üzerinde durulmuyor da Yur- datapan'ın eylemiyle "şaşırttığı" belirtiliyor. Oysa medya "şok" açıklamalara çok meraklı. Herkes her gün yüzlerce "şok" açıklama yapıyor. Medyada yapılan bu "şok" açıkîamaların ne işe yaradığı ise birtüriü anlaşılamıyor. Yurdatapan ola- yında adı geçen ve yine medyadaki "şok" açık- lamalarından tanıdığımız iki kişi var. Acaba dev- let bu iki kişinin bildiklerinden yararlanıp birtakım gizli işlerin soruşturmalarının ilerletilmesini ve su- men altında tutulan birtakım önemli belgelerin açığa çıkarılmasını sağlayacak mı? Kimi zaman gizli polis gibi çalışan ya da polis- le işbirliği yaparak baskınlara hem de kameralar- la katılan medya bu konuyu kovalayacağı yerde, Şanar Yurdatapan'ı mahkemeden önce "mah- kûm etmeye" kalkınca şaşırmıyoruz. Önemli bir sanatçının ve insan hakları konusunda pek çok in- san haklan savunuculanndan bile daha atak dav- ranan bir insanın hemen "illegal" olduğu savının ileri sürülmesine mi şaşıracağız? Susurluk olayının içyüzü daha ortaya çıkmadı. Bu olayın baş sorumluları -kimi isimlerin bilinme- sine karşın- resmen açıklanmadı ve haklarında hiçbir işlem yapılmadı. Olayla ya da baş sorum- lularla ilgili resmi belgeler çok resmi görevlilerin çekmecelerinde tutuluyor. Medya bunlara hiç şa- şırmıyor, ama durumuyla ilgili herhangi bir açık- lama yapmamış Şanar Yurdatapan'a hemen "il- legal" damgasını yapıştırarak çok şaşırıyor. Eğer bu gibi olaylarda ille de "şaşırmak" gere- kiyorsa, biraz beklemenin yararları düşünülemez miydi? Biraz beklemek ve sonra şaşırmak... Sa- nıklann ne söyleyeceklerini beklemek... Sanıkla- rın başlarına bir şeyler gelip gelmeyeceğini gör- mek... Olayda sanık olan iki itirafçının -eğer ce- zalandırılmaları gerekli görülürse- gerçek olaylar- dan sorumlu mu tutulduklarını, yoksa gösterme- lik suçlarla içeri atılıp hedefin yine karartıldığını mı anlamak... Söz konusu edilen ve çok önem taşı- dığı belirtilen kasetlerin silinip silinmediğini ve ka- setlerdeki bilgilerin doğruluk derecesinin gerçek- te araştırılıp araştırılmayacağını izlemek... Bu iki itirafçının medyada daha önce yaptıklan "şok" açık- lamalara karşın uzun süre neden yakalanmadığı- nı öğrenmek... Sanıyorum, "şaşırmak" ve Şanar Yurdatapan'ı medyada suçlayabilmek için, önce bu gibi nok- talann aydınlığa çıkması gerekiyor. Bu gibi noktalar aydınlığa çıkar mı? O da ayrı bir konu. içinde iletışimle ilgili bölümün de bulunduğu bir derleme: "AliağaEmekŞenlikleri", AJİağa Betediyesi yayını, Aliağa, 1997. KENT HABERLERI Piyasa değeri 23 milyar 1280tüpyılan zehiri ele geçirildi tstanbul Haber Servi- si - Rusya Federasyo- nu'ndan sağladıklan ve nükleer gaz ayrıştırıcısı olarak kullanılan 1280 tüp içerisindeki yılan zehinni polise satmaya kalkışan 4 kişi yakalandı. Istanbul Mali Şube Mü- düriüğü'nden yapılan açık- lamaya göre, istihbari ça- lışmalarda Salih Baki, Ha- yati Marabaoğlu, Hasan Bakırcı, Arilla Söylem ve Siyami Aslan'ın, ellerin- de bulunan nükleer gaz ay- nştıncılannı satmak için müşteri aradıklan belirlen- di. Bunun üzerine alıcı gi- bi davranarak adı geçen kişilerle pazarlık yapan mali polis ekipleri, tane- sını 135 dolardan almak için anlaştıklan yılan zehir- lerinın Istanbul'da kendi- lerine teslim edilmesinı is- tediler. Sanıklann bu teklifı ka- bul etmemesi üzerine adı geçen kişilerin kaldıklan Lüleburgaz Sağlık Ocağı Caddesı'nde bir eve ope- rasyon düzenleyen mali polis ekiplen, piyasa değe- ri yaklaşık 23 milyar 155 milyon lira olan 1280 tüp içerisindeki yılan zehiri ile bir adet Belçika yapımı Browning marka 9 mili- metre çaplı ruhsatsız ta- banca ve 4 adet mermi ele geçirdiler. Operasyon sıra- sında evde bulunan 4 kişi gözaltına alındı. Ekmeğe zam kapıda • İstanbul Haber Servisi - lstanbul Fınncılar Odası, tstanbul'da ekmek fıyatının yenıdeh ayarlanacağiDi bildirdi. Yapılan yazılı açıklamada. maliyet artışlan nedeniyle ekmeğin satış fiyatının yeniden belırlenmesme ihtiyaç duyulduğu, ancak yeni satış fiyatı ve zammm yürürlüğe gireceği tarihin belirlenemediği kaydedildı. 23 Nisan devam ediyor • İstanbul Haber Servisi - 23 Nisan Çocuk Bayramı nedeniyle Ataköy Medeni Berk tlköğretim Okulu ana sınıfı öğrencileri özel gösteriler yaptılar. Ayna Grubu'nun "'Ceylan" parçasının eşlığinde Kafkas oyiınlanndan güzel örnekler veren öğrenciler, velileriyle birlikte 23 Nisan kutlamalannın tadını çıkardılar. Sokak gazetesine toplatma • İstanbul Haber Servisi - Sokak gazetesi tarafından yapılan açıklamada. gazetenin 25 Nisan 1997 tarihli 5. sayısının İstanbul DGM Savcılığı tarafından toplatıldığı belirtildi. Açıklamada, "Daha önce olduğu gibi bundan sonra da bu tür engellemeler. gazetemizin, gerçeğin tanıklığını yapmayı sürdüımeyi engellemeyecektir" denıldı. 'Ceylan' mahketnelik oldu • İstanbul Haber Servisi - Kafkas Birlıği Demeğı Genel Başkanı Muhittin Ünal, Ayna grubunun, "Ceylan" adıyla yaptığı şarkrnın ""Şeyh Şamıl" parçası olduğuna dikkat çekerek tanıtım müziğinde aslına işaret etmediklen için mahkemeye vereceklerini belirtti. Ünal, yaptığı yazılı açıklamada, Kafkas kökenli birçok müzisyenin. bu parçaya saygılanndan dolayı söz yazmadıklannı ifade ederek konunun hukukçular tarafından incelendiğıni ve en yakın zamanda hukuksal yola başvuracaklannı kaydetti. Ali Kalkancı'nm duruşmasmda mahkemenin istemine Diyanet'ten yanıt 'Dini ııikâlıta cliıı adamı şart değil 7 İstanbul Haber Servisi - Başbakanlık Diyanet lşleri Başkanlığı Din lşleri Yüksek Kurulu'nun kamuoyunda "Cinci Hoca" adıyla tanınan Ali kalkancı'nm "sahte nikâh kıymak". "dolandırıcılık", "Tekke ve Za>iyelerin Kapatılması Kanunu'na muhalefet" etmek suçlanndan yargılandığı Fatih 1. Asliye Ceza 4 Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda: dini nikâhta mutlaka bir din adamının bulunmasının gerekmediği belirtildi. Yazıda. nikâh sırasında şahitlik yapılması durumunda bir erkeğe karşıhk iki kadının şahitliğinin kabul edilebileceği savunuldu. Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın dün yapılan oturumunda mahkemenin dini nikâhla ilgili olarak yazdığı yazıya yanıt geldi. Din lşleri Yüksek Kurulu Başkanı İsmail Öner imzasıyla gönderilen yazıda dini nikâh, "İslami hükümlere göre nikâh, evlenme ehliyetine sahip \e aralannda evlenmelerine dini bir engei bulunmayan bir kadınla bir erkeğin, iki erkek veya bir Ali Kalkancı • Diyanet'in yazısında. nikâh sırasında şahitlik yapılması durumunda bir erkeğe karşıhk iki kadının şahitliğinin kabul edilebileceği savunuldu. erkek iki kadın şahit huzurunda evlenme konusunda karşılıklı rızalarını beyan etmelerinden ibaret bir akittir" diye tanımlandı. Bir erkek şahide iki kadın şahidin denk geldiğinin savunulduğu yazıda aynca. dini nikâhın mutlaka bir din görevlisi huzurunda kıyılmasının gerekmediği de ifade edildi. Davanın dün yapılan oturumunda Ali Kalkancf nın kardeşi Arif Kalkancı tanık olarak dinlendi. Kalkancı, tekke olarak bilinen yerin misafirhane olduğunu, burada Kuran okunduğunu söyledi. Ağabeyinin çevrede "Cinci Hoca", olarak tanındığını, ancak böyle işlerle ilgisinin olmadığını öne süren Arif Kalkancı. "Ağabeyim cinciliğe ve büyücülüğe karşı kitap bile yazmıştı" dedi. Kalkancı burada insanlardan para toplanmadığını da savundu. Kalkancı'nm kandırarak tecavüz ettiği öne sürülen Fadime Şahinın avukatı Nuran Atahan'ın "Arif Kalkancı'nm bazı kişilerden para aldığı makbuzlar dosyada bulunuyor. Bu makbuzlarda buranın misafirhane değil tekke olduğu yazıyor. Bu imzalar kendisine mi ait" sorusuna Kalkancı, "Bu paralar, düzenlenen kermesler sonucu toplamyordu" yanıtını verdi. Ali Kalkancı'nm tahîiye ıstemini reddeden Mahkeme Başkanı Necati Aşçıoğlu, tanıklann dinlenmesi için duruşmayı erteledi. Ali Kalkancı, sahte çek vermek suçundan yargılandığı Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada ise beraat etti. 1976 yılında 5 binin üzerinde olan hasta sayısı bugün 2 binlere indirildi Cüzamla savaşta 2000 ydının hedefine ulaşıldı • 10 yıl önce dünyada 5.5 milyon civannda cüzamlı olduğu şimdi ise 900 bin civannda hastanın bulunduğu belirtildi. Az gelişmişlik sorunlan var oldukça hastalığın ortadan kalkmayacağı dile getirildi. İstanbul Haber Servisi- Dünya Sağlık Örgütü Lepra Başkanı Dr. S.K. Noordeen, dünyada az gelişmişlik sorunlan var olduğu sürece lepranın var olacağını * söyledi. Cüzamla Savaş Demeği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan ise birkriter olarak kabul edilen 10 binde bir görülme oranının Türkiye'de aşıldığını belirterek, "Türkiye, 2000 yılının hedefine ulaşmıştır" dedi. istanbul Tıp Fakültesi Lepra Hastanesi ve İstanbul Tıp Fakûltesi'nde cüzamla savaş konusu tartışıldı. (SAADET USLU) Cüzamla Savaş Demeği. cüzama karşı başlattıklan mücadelenin 20. yılında, konuyu uzmanlanyla masaya yatırdı. 10 yıl önce bütün dünyada 5.5 milyon civannda hasta olmasına karşın şu anda ' dünyada 900 bin civannda lepra hastası olduğunu belirten S.K. Noordeen, hastalığın en çok Hindistan, Brezilya, Mozambik, Endonezya, Burma. Nepal ve Nijerya'da görüldüğünü söyledi. Lepranın az gelişmişlik sorunlan var olduğu sürece devam edeceğini kaydeden Noordeen. iyi bir tedaviyle hastalığın tamamen iyileşeceğini vurguladı. Türkiye'deki çalışmalarla lepranın büyük oranda azaltıldığını da belirten Dr. Noordeen, "Hedef 2000 yılında bütün dünyada 10 binde birio altına düşmek" dedi. Cüzamla Savaş Demeği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan da ülkemızde 1976 yılında 5 binin üzerinde olan lepra hastalannın bugün 2 bin 500'e indirildiğini bildirdi. Hastalardan sadece 100 tanesinin tedavilerinin devam ettiğini söyleyen Saylan, "Diğerleri dünya standartlarında tedavi edildiler. Sorun hastalann çoğunun yaşlı ve sakat olması. Bu iyi bir rehabilitasyonu gerektiriyor. Biz hastalarımızın çocuklarına burs veriyoruz. Hastalara iş imkânı tanıyoruz" diye konuştu. Doğdukları toprakiarı 35 yıl sonra ziyaret eden Rumlar, rakı içip sirtaki oynayarak coştu. Büyükadalı Rumlar hasret gideriyor REYHAN OKSAY Büyükadalı Rumlar, yıl- lar sonra sevgili adalann- da hasret gidermeye geldi- ler. 1963-1967 yıllanara- sında Kıbns sorunu nede- niyle bozulan Türk-Yunan ilişkilerinin bir sonucu ola- rak Yunanıstan'a göç eden Büyükadalı Rumlar, Yu- nanistan'daki Büyükadalı- lar Derneği'nın ginşımle- riyle yaklaşık 35 yıl sonra doğduklan topraklan ye- niden görme şansına ka- vuştular. Geçen perşembe günüülkemize gelen 50 ki- şilik kafıle, Büyükada'da Splendid Palas Oteli'nde ağırlanıyor. 5 günlük bır gezi çerçevesinde gerek es- ki dostlan gerekse Adalar Belediye Başkanı Can Esen'in yakın ilgisiyle kar- şılaşan eski adalılar, ya- şamlarınm en duygusal günlerini geçirdikdiklerini ifade ediyorlar. "Vatan doğup büyü- düğün, okula gittiğin, unutulmaz dostluklar kurduğun yerdir. Ben her zaman kendimi Büyüka- dalı olarak gördürn. Ata- lanmız buradaki raezar- lıkta yatıyor. Her köşe ba- şında ilkgençlik yılları- mın anılan hâlâ taze" di- ye konuşan eski adalı Fo- fi, gözyaşlan içinde Büyü- kada'yı unutamadığını an- latıyor "Rüvalanmda sü- rekli burada yaşadığım evi görüyorum. Mimoza kokuları içindeki arka bahçemi, en güzel günle- rimi geçirdiğim evimi unutmam mümkün de- ğil. Ölmeden önce bura- yı bir kez daha görmek istiyordum. Şimdi çok mutluyum." Büyükada'ya ayak bas- tıklannda eski komşulan tarafından sıcak bir şekil- de karşılaşan Büyükadalı Rumlar, önce eski ev lerini, okullannı, kiliselerini ve mezarlıklan ziyaret ettiler. Anılannın tazelenmesiyle hüznü ve sevinci bir arada yaşayan Büyükada'nm es- ki sakinleri, Ortodokslann Paskalya bayramı olması nedeniyle de dini törenle- re kahldılar. Yunanistan Büyükada- lılar Demeği ve Rum Orto- doks Kiliseleri Vakfı'nın ortaklaşa düzenlediği gezi programı çerçevesinde ge- çen pazar günü Büyüka- da'nm ünlü Lunapark Ga- zinosu'nda gerçekleştirilen kuzu çevırme partisinde bol bol rakı ıçip sirtaki oynayan Rumlar, eski dostlarıyla hasret giderdiler. Büyüka- da'nın ilk Müslüman bak- kalının oğlu ve Adalan Gü- zelleştırme Demeği Baş- kanı Ahmet Tanrıverdi. iki cemaatin banş ve hu- zur içinde birlikte yaşadı- ğı eski günlere ilişkin anı- lanyla tarihı güne ayn bir renİc kartı."Oğlum bura- yı o kadar beğendi ki. bü- yüyünce burada yerleş- meye karar verdi" diye konuşan Fofı, oğlunun ge- leceğinde kendi geçmişini yaşama umudunu taşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle