03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 NİSAN 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Omarska kampında yaşadıklannı anlatan Bosnalı yazar Rezak Hukanoviç'in anıları yayımlandı Bosna'nm PrimoLevi'si• Rezak Hukanoviç'in "Cehennemin Onuncu Çemberi: Bosna'nın Olüm Kamplannda Yaşam" adlı kitabı, savaşa tanıklık etmekle kalmıyor, yaşadığımız günlere ait, Venedik'in yalnızca birkaç adım ötesindeki bir toplama kampındaki kâbusumsu gerçekleri dile getiriyor. Kühür Servisi - Avrupa'da Nazilenn Yahudi soykınmından bu yana yaşanan en korkunç, en kanh katliamla, Bosna'da ma- sum insanlara yönelik şiddetle ilgili yazılan orilarca kitap, bin- lerce makale, milyonlarca söz- cük arasında, olayı bırinci elden yaşayanlann kalemıne rastla- mak, birkaç örnekle sınırlı kalı- yor. Gazetecilerin. Birleşmiş Milletler yetkiülerinin, askerle- rin ya da avukatlann yazdıklan, soykınmın çıplak gerçeğını yan- sıtmaktan öte, çeşıtli yorum ve farklı bakış açılanylabiranlam- da 'bulandınurken'. yaşayan ta- nıklar sessız kaldılar. Londrada yayımlanan bır ki- tap, bu alandaki boşluğu doldur- mak yolunda atılan adımlann belkı de ılk kapsamlı örneğini oluşturuyor. Rezak Hukano- viç'in "Cehennemin Onuncu Çemberi: Bosna'nın Ölüm Kamplannda Yaşam" başlıkh kitabı, savaşa tanıklık etmekle kalmıyor, yaşadığımız günlere ait, Venedik'in yalnızca birkaç adım ötesinde bir toplama kam- pındaki kâbusumsu yaşamı an- latıyor. Hukanoviç, bır gazeteci Hukanoviç, bir gazeteci değü: o, cehennemi yaşayan insanlardan biri_ 176 sayfada anlattığı öykü, gerçeği tiim çıplaklığıyla yansrtryor. değil; o. cehennemi yaşayan in- sanlardan biri... 176 sayfada an- lattığı öykü, yaşanan korkunç gerçeği tüm çıplaklığıyla dile getinyor. Hukanoviç, Sırplann Müslü- man ve Hırvat esirlerinı yerleş- tirdiği Omarska kampında ya- şananlan soğukkanlı bir üslup- la anlatıyor. Ûyle ki, kendisın- den Djemo adında, üçüncü bır kişi olarak söz ediyor. Müslü- manlann Prijedor'dakı evlenn- den alınıp götürülüşünden baş- layan öyküsü, kayıplara, sorgu- lamalara, dayaklara, işkenceye ve cınayete dek uzanıyor. "Dep- rem gelip geçer" diye yazıyor Hukanoviç. "ama bu sarsuıtmın sonu hiç gdrrüyordu." Sırplar, öncelikle Prijedor'un entelektüellerini ve işadamlan- nı toplayıp götürmüşlerdi. Bun- lann çoğu Müslümandı. Onlar, "Balkanlar'm Yahudflemdi" ve Bosna'daki katliamı motorla- yan, ırk aynmının ötesinde bir tür kıskançlık duygusuydu. Dje- mo, yani Hukanoviç, bu neden- le Omarska kampında çok sayı- da şaİT, yazaı ve gazeteciyle ta- nışıyor. Omarska'da, ilk günden baş- layarak şiddet üzerine şiddet yı- ğılıyor. Geceleri apar topar gö- türülenler, sonu gelmeyen ve ge- nelde ölümle sonuçlanan dayak ve işkenceler... Djemo da "Be- yaz Saray" denilen binada kor- kunç bir dayak yiyor, nasıl sağ çıktığına bugün kendisi bıle şa- şıyor. Kampın bir köşesinde. za- man zaman san kamyonlara yüklenıp götürülen cesetler üst üste yığılmış... Hukanoviç"in kitabı, Ausch- witz'de yaşadıklannı tüm çıp- laklığıyla, ama bir kurban gibi değil, olayın 'yaşayan tanığı" ba- kış açısıyla yansıtan Italyan ya- zar Primo Levi'nin üslubunu ak- la getiriyor. "Omarska'da öl- mek kolay, yaşamak zordu. Ölüm konusunda son sözü söy- leyecek olan zaman, yavaş, çok yavaş geçıyordu" diye yazıyor Hukanoviç. Kaldığı kampta kor- kunç yaz sıcaklannı, açlığı, bö- cekleri, acıyı, utanç duygusunu anlatan yazar, "Birisi idranru yaparken, ötekiler altına girip çadamış dudaklannı ıslatırlar- dL Bazılan içerierdi bile. Ayak- ta uyumırdu, çünkü yatacak yer yoktu" diyor. ZJata Fflipoviç'in, Bosna'da- ki savaşı çocuk gözüyle anlatan günlüğü Türkçede gecikmeden yayımlanmıştı. Hukanoviç'in kitabı da aynı ilgiyi hak ediyor. 1997'Necatigil Şiir Ödülü' Haydar Ergülen'in oldu Şiirsiz hayatlar için şiir... DUYGU DURGUN Haydar Ergülen, '40 Şör ve Bir' adlı kitabıyla bu yıl- ki Necatigıl ŞıirOdülü'nün sahıbı oldu. Ergülen, şıin tüm bır yaşamın adanması gereken bir uğraş olarak gö- rüyor. Şiırin günümüzdeki 'beyhude'liğini gördükçe daha çok yazmak istiyor. - Uzun zamandır reklam yazarhğı yapryorsunıız. Reklam De şiir birbirine çok aykın alaniar değil mi? - Reklam yazarhğı az ve öz sözle derdinı anlatma, mesaj iletme sanatıdır bir bakıma. 'Sokak Prensesi'ni reklamcılık yaşantımın en yoğun olduğu dönemlerde hazırlamıştım ve doğal ola- rak reklam yazısından şi- inm de etkilendi. Az sözle çok söz anlatmaya çalıştım, fakat reklam yazarlığında olgunlaştıkça reklam yazı- smı ve şiiri birbirinden ayır- mayı öğrendim. Binne işım (reklamcılık), bırinı de se- bebim (şiir) diye bakmayı öğrendim. -'Karşılığı- nı Bulamamış Sorular'ın ar- dından yazdı- ğuuz şiirlerde giderek daha kapahbirsöy- leme yöneli- yorsunuz. Sözünü ettiğınizkapa- lı söylem rek- lamcılık süre- cinin başında- ki etkilenme- den kaynaklanmış olabilir. Yine de 'Sokak Prensesi' benim en çok sevdiğım bir kitabımdır. Duygulann iyı- ce rafıne edildiği ve bır ba- kıma çıplak halleriyle su- nulduğu bır kitaptır. Hem ben anlamlı, anlamsız şiir diye bir ayrıma inanmadı- ğırn ıçın kapalı ya da açık şi- ir dıyehm. Şiinn kolaycatü- ketilebılir olmasından yana değılim. Şiir kendini hemen ele vermemeh. Kolay gibı görünen şiirler bile bize bir- kaç anlam sunabılmeli. Bence ıyi şiir böyle bir şey- dir \e şiir, kendi başına bir anlamdır. - "Türk şınnin deltasına doğru akışını sürdüren bü- tün şiir kanallanna duyarlı- yim" diyorsunuz. Besiendi- ğiniz, çoğaknğınız kaynak- larnekr? - Delta kavramı sevgili Hulki Aktunç'a aittir. Ben, Haydar Ergülen bunun yalnızca şu çok tartı- şılan 80 şiınyle ilgili değil, bütün Türk şıinyle ilgili önemli bir tespit olduğuna inanıyorum. 80 şiirininyap- tığı da bu deltaya yenı ka- nallarla akmaktan başka bir şey değil. Kuşkusuz başka isimler de var. Hepsini, Türk şiinnin deltasını besle- yen. büyüten, derinleştiren şairler olarak görüyorum. Doğrusu benım de kaynak- lanmı bu şairler oluşturu- yor. - Şiirinizi 'Lina Sala- mandre', 'Hafiz' gibi farkl 1 imzalarla yazryorsunuz. Şa- irin tetdfliği mi, çoğulhığu muaslolan? - Şaırin tekilliği, şiirin ço- ğulluğu aslolan. Çünkü her şainn macerası farklı. Ben sadece onlann yerine yazı- yorum Şaırçoğaltmakgibı bir nıyetim yok. Tam tersi- ne, şiir çoğalsın istiyorum. Böyle bır düş kurdum, böy- le bir oyun buldum. Benim- ki, şiire adanmış bir yaşam- dır. O yüzden de Lina Sala- mandre gibi, Hafiz gibi kardeşlenmin olması doğal- dır. Ben de onlann mace- rasını herkes gibi ilgiyle iz- lemeye de- vam edıyo- rum. Aynca imzasız şiirler yazabilirim. Yazmayı tek- lif ettım şair- lere... Aslolan şiir çünkü. - Şiir kitaplannın günü- müzde ahcı buhnakta zor- Iamhğını,okunın giderek şi- irden uzaklaşüğını düşü- nürsek; neden şiir? - Belkı tam bu yüzden şi- ir. îhtiyacı olan alsm oku- sun diye. 'Kupon' okurlar gazete bile okumazken şiıri nasıl okusunlar? Doğrusu ben şiirin 'beyhude'liğini fark ettıkce daha çok yaz- mak istiyorum. Hevesim ar- tıyor. Yazma sürecinde ye- terince acı ve hazla besleni- yorum. Bu bana yetiyor. th- tıyacı olan alır okur. Şiir bence böylesine özel bir şeydır. Demek kı insanlann şiire ihtıyacı yok. Ne yapa- lım? Bekleyehm... Belki '40 ŞürveBir'i okuyunca fikir- leri değışır. Hayatlannın ne kadar şiırsiz olduğunu fark ederler. Belki de şiiri yeni- den severler. huoiiti dlit>rrtirn y dn 26 Nisan l»7'de,yirmindvuzvılmkoriaınçkr^^ UUgUn yjUCrniLU « U . . . y b u g ü n b i z e u fakçapl.görünecekkanlı bir sa>fa daha yanldı insan- lık tarihine. Bask bölgesinin ruhani başkenti Guernica'nın, Franco'yu desteklemek için gönderilen Alman uçaklannca bombalanmasuun üzerinden tam attnuş yıl gcçti. Adım, bölgeye özgü bir meşe ağacuıdan alan Guernica, ünlü ressam Pablo Picasso'nun örümsüzleştirdiği res- miyle olduğu kadar, hava saldmsryla yerte bir edilen ilk savunmasız, 'masum" kasaba olmasıyla da anıüyor bugün. Saldınnın yaşandığı 26 nisan günü, kasabada pazann kurulduğu gündü ve on bini aşkın insan alışverişteydL. Yönetmen Ferzan Özpetek, kendisini Türk asıllı bir Romalı olarak tanımlıyor 'Geleneksel kültür gafip geldi! 9 Kültür Servisi- ttalyanlann ünlü haber dergısı Panorama, son sayı- sında "Hamam" adlı filmin yönet- menı Ferzan Ozpetek'le yapılan bır söyleşıyı "Kurna başındaki Roma- lı Türk" başlığıyla yayımladı. Söyleşinın ginşinde, Italya adı- na bu yıl Cannes Film Festivali'nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölü- müne kaülacak olan Ferzan Özpe- tek'in ılk uzun metrajlı yönetmen- lik denemesinde rafıne dıllı başan- lı bir sınema örneğı sergilediğmı belirten Panorama yazan Gofiredo Fofî, u Hamam n ın konusunu şöyle özetlemışi: "Hamam, eşiyle anlaşamadığı içinsorunlu günler >aşa\an genç bir İtahan mimann öyküsü. Genç mi- mara. vıllar önce İtaNa'dan İstan- bul'a göçüp yerleşmis teyzesinden bir hamam miras kalıyor. Hamam'ı satmak amacıyla tstanbul'a gelen ve Dirim çoktan yitirdiğimiz sıcak- bğı, \ardımlaşmavı. bilgeliği bulan mimar. burayayeıieşmeye, hamamı restore ertirmeye karar \-eriyor. Bir süre sonra mimann peşinden İstan- bul'a gelen kansı. kocasının ha- mamda çalışan gençk eşcinsel bir Uişkive girdiğini anlıyor. Mimar bir gün hamamı sarmaya yanaşmadığı kişileree rutulan kiralık katil tara- findan öldürülünce kadın İstan- bul'da kalıp genç kocasının rnrakü- ğı yerden hamamın restorasyonunu sürdürmeye başlıyor. r Panorama'nın Ferzan Ozpetek'le söyleşısı şöyle devam ediyor: - Bir Türkyönetmenin bfaam kül- türümüzle bir başka kültür arasın- daki ilişkiyi anlatan fllmle İtalya'yı Cannes'da temsil etmesi ilginç değil misizce? FERZAN ÖZPETEK- Aslında ben Türk asıllı bır Romalıyım. 'Hamam'da Alessandro Gassman ve Mehmet Günsür. 1978'de 18 yaşmdayken Italya'ya gelip Silvıo D'Amico Akademi- sı'nde öğrenim gördüm. Bir Türk dergisı için söyleşiler yapıp para kazanıyordum ve her yönetmenden beni yanına asistan almasını isti- yordum. tlk olarak Massimo Troisi, "Scusate il Ritardo" filmi için olumlu yanıt verdı. Maurizio Pon- n. Gianni Amelio, Franco Ferrini ve o gruptan diğer yönetmenlerle dostluk kuımak benim için çok fay- dalı oldu. Onlarla sinemaya gıdi- yordum, konuşmalanna katılıyor- dum. Sonra Marco Risi \e "Ha- mam"da başrol oynayan eşi Fran- cesca d'Aloja'yla tanıştım. Mar- co'yıı filmin prodüktörlüğünü üst- lenmeye eşı ıkna ettı. Eurima- ges'dan para bulduk, sonra işın içı- ne Türk yapımcı da gırdı. Hayli azalmış bır bütçe ve ekıple fılmı çektik. - Törktye'deki akrabalannızdan yardım gördünüz mü? Filmde kullanılan bırçok malze- me t>emm ya da anne ve babamın eşyalan. Bazı yemek sahnelennde yiyecekleri annem hazırladı. Ste- adycam olmadığı için bazen kame- rayı hasta sandalyesine oturtarak kullandık, ama çok eğlendık. tlk günlerde Italyan ve Türk ekip bir- birine ısınamadı ama, sonra yakın arkadaşlıklar hatta aşklar doğdu. - Teorik ve psikokıjik bir yapı oluştunnadan filmin olaylarla. in- san ilişkileriyle kendisini anlatma- sını tercih ettiniz. İtaKan sinema- sında fazla alışılmadık bir \ol bu. Filmin ikı dilde konuşmasını is- tedim, Italyanca ve Türkçe. Aynca Türkiye'de ölmeye yüz tutmuş ha- mam geleneği gıbı güçlü bır konu vardı elimde. - Film, ttalyanlann kunımaya başlamış ahlaksal degerlerine kar- şı TürkJerin insanca yaklaşımmı yü- ceiterek biüyor. Aile. mahalk, yar- dımlaşma gibi bizim unuttuğumuz birçok olgu var Hamam'da— Filmde, Türkiye'ye gelen ttal- yanlann bıraz mistik yanlan var. Zaten gerçek yaşamda da Türki- ye'yi seçen insanlar genellikle bir şeylerin peşınde olan kımseler. - Fflrnserbest dnselflişkiteriaçık- hkla ortaya koyuyor._ 18 yaşına kadar, orta tabakaya mensup genç bir Türk erkek çocu- ğun erkeklerle cinsel ihşkıye gır- mesı yaygındır. Zenginler arasında bu iş daha gizli yapılır. Filmdeki serbest cınsellik iki kültürü kıyas- lama amacıyla kullanıldı. Daha ge- leneksel ve koyu bir kültür. sonun- da modern toplumlann sert ve yal- nız kültürlerine galip geldi filmde. - Yılmaz Güney'in genç Türk si- nemaolar üzerindeki etkisi nedir? Benım fılmımde anne ve baba- yı oynayan aktörler Güney'in Yol fıhninde de rol almışlardı. Evet, Güney bizim için hâlâ aşılamamış bir model olarak duruyor. - Bir sahnede mimarı oynayan Alessandro Gassman tstanbul'dan Roma'daki evine telefon edip FiM- pinli hizmetciyle konuşuyor. O gün- lerde yeni bir kültürlc tanışan genç mimar yabancı hizmetçiye karşı birden sert ve küçümseyid bir tavır takınıyor. Bunu nasıl açıkbyorsu- nuz? Böyle açıklayıcı aynntılan çok önemsiyorum. Kahramanın kışili- ğinde, hâlâ var olan bu tezatı gös- teraıek gerekiyordu. Avrupalılar evlennden uzaklaşıp yalnızlaştık- iannda daha ınsancıllaşıyorlar. Kimse ona manımyor! • Kühür Servisi-Film yıldızı Jim Carrey yeni filmi "Lıar Liar"ın tanıtımı için önceki gün gazetecilere poz verdi. Ingiltere'de dün gösterime giren filmde Carrey 24 saat boyunca doğru söylemek zorunda bırakılan. uslanmaz bır yalancıyı canlandmyor. Bir Yazar - Bir Çizer' • Kühür Servisi - Kankatürcüler Derneği'nin düzenlediğı "Bir Yazar - Bır Çızer' başlıkh panellenn ikincisi bugün Kadıköy Kültür Merkezi'nde yapılıyor. Sunay Akın ve Semih Poroy'un konuşmacı olarak katılacağı panel saat 17.00-19.00 arasında gerçekleştirilecek. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödütii • Kühür Servisi - Mayıs Yaynnlan tarafından verilen Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü bu yıl "İnsan Arkadaş'ınındır" adlı çalışması ile Hüseyin Peker ve 'Yalnızlığın Göç Mevsimi' adlı yapıtıyla Zeynep Köylü arasında paylaştınldı. 39 dosya arasından yapılan değerlendırmede Mehmet Kazım'ın 'Yılkı Teknesi' dosyası ile övgüye değer bulundu. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 9 mayısta lzmir Şiir Kahvesi'nde düzenlenecek törenle sahiplerine venlecek. Türk balesinin 50. yılı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk balesinin 50. kuruluş yıldönümü, 29 Nisan Dünya Dans Günü'nde, Ferit Tüzün'ün ılk Türk bale esen olan "Çeşmebaşf'nın da sergılendıği gece ile kutlanacak. Madame Dame Ninette de Valois'ın 1947'de Türk hükümetinin çağnsı ile ılk temellerinı attığı Türk balesinin 50. yıl kutlamalannda, kırsal kesim insanının yaşam tarzını sahneye taşıyan Çeşmebaşf run yam sıra Çocuk Balesı de Fahir Atakoğlu'nun müziklen eşliğinde bir gösteri sunacak. Ankara Devlet Opera ve Balesı'nin düzenlediği gecede, koreografisini George Balanchine'nin yaptığı "Concerto Barocco" ve Modern Dans Topluluğu'nun "Rondo a la Turca" adlı gösterileri de izlenebilecek. "Fotoğraflarla Türk Balesi'nin Tanhçesi" adlı bir sergi açılacak. Dünya Dans Günü kutlanıyor • Kültür Servisi - TOBAV, 29 nisan Dünya Dans Günü dolayısıyla tüm sanat ınsanlannı. sanatseverleri, çağdaş sanat eğıtimı veren okullan, konservatuvarlan, çağdaş demokratık kıtle örgütlerini salı günü saat 11,00'de Taksim'deki Atatürk anıtı önünde buluşmaya çağırdı. TOBAV'dan yapılan açıklamada "2000'e üç kala dünya ülkelerinin globalleşmeye giderken çağdaş, eğıtsel, .kültötel aydınlanma savaşı veren ülkemiz insanı ortaçağın karanlık uçurumuna ıtelenmek istenilmektedir. Karanlık zihniyetlerin sultasında kalmamak ıçın sanatın ışığını yakalamak zorundayız" denildi. Tüm dünyada her yıl 29 nisan günü kutlanan Dünya Dans Günü, tzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılan tarafından da kutlanacak. İZDOB sanatçılan, salı günü saat 20.30'da 'Genç Koreograflar Gösterisi' adlı etkinliği sunacak. Bale sanatçılanndan Gamze Oral'ın 'Gende Kalan', Dıdem Otukfalay'ın 'His', Yasemin Ölçer'in 'Ardından', SinerGönenç'in 'Bitırim', Şebnem Şenel-Murat Ersoylu'nun 'Akrep', Şenay Sönmez'in 'Jefıra-Türk Hamamı', Tolga Ergen'in 'Zaa...' adlı özgün koreografileri tzmirli bale sanatçılan tarafından sahnelenecek. Sanatseverler, aynı gün yine bale sanatçılannın hazırladığı sergiyi fuayede izleme olanağı bulacaklar. 8. Arıburnu Öüülleri bugün sahiplerini buluyor • Kühür Servisi - Şair ve sinemacı Orhon Murat Anburnu anısına 1990 yılından bu yana verilen ödüller, bugün saat 17.00'de SESAM'da düzenlenecek törenle bu yılki sahiplerine verilecek. Anburnu Ödülleri bu yıl 'En tyi Şiir Kitabı' dalında Bejan Marur'a, 'En Iyi Yayımlanmamış Şiir Kitabı' dalında H. tbrahım Özcan'a, Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü 'Tabutta Rövaşata'nın yönetmeni Derviş Zaim'e, Cahide Sonku Jüri Özel Ödülü 'Sen de Gitme' fılmindeki rolüyle Olivfe Bonamy'e, Ferda Ferdağ Jüri Özel Ödülü 'Mum Kokulu Kadmlar' adlı filmin oyuncusu Ceren Erginsoy'a verilecek. Anburnu Ödülleri kapsammda 'En tyi Uzun Metrajlı Film' ödülü 'Sen de Gitme' ile funç Başaran'a, 'En Iyi Uzun Metrajlı 2. Film' ödülü 'Tabutta Rövaşata' ile Derviş Zaim'e. "En Iyi Uzun Metrajlı 3. Film' ödülü 'Mum Kokulu Kadınlar' ile îrfan Tözüm'e, 'En Iyi Yönetmen' ödülü Tunç Başaran'a, 'En 1yı Erkek Oyuncu' ödülü Halil Ergün'e, 'En lyi Film Müziği' ödülü Mazlum Çimen'e (Işıklar Sönmesin), 'En Iyi Çekilmemiş Film Öyküsü' ödülü Mustafa Kemal Kara, Vildan Ertürk ve Münire Armstrong'a, 'En İyi Kısa Metrajlı Film' ödülü Şebnem Özpete, Tülay Ağca ve Mustafa Onal'a, 'En tyi Fotoğraf' ödülü ise Özer Kanburoğlu'na sunulacak. Macar şair Attila Jozsef 'Ayın Öteki Yiizü'nde • Kühür Servisi - tstanbul Evrensel Kültür Merkezi'nde 'Ayın Öteki Yüzü' başlığmda gerçekleştirilen etkinliklerin bu ayki konuğu Macar şair Atilla Jozsef. Bugün saat 15.00'te gerçekleştirilecek etkinliğe, şair Kemal Özer. Edit Tasnadi ve Ataol Behramoğlu konuşmacı olarak katılacaklar. Onur Toparlak, Jozsef'm şiirlerinden bestelenen şarkılan seslendirecek. 'Acid Trippin' Ankara Caz Derneği'nde • Kühür Servisi - Ankara Caz Derneği'nin düzenlediğı 'Acıd Trippin' konseri 29 nısanda gerçekleştirilecek. 1995'te kurulan ve acid caz müziğinin Türkiye'de en önde gelen temsilcisi olan Acid Trippin; klavyede. beste ve düzenlemelerin çoğunu yapan Alı Perret, gıtarda Sarp Maden, basta Raci Pişmişoğlu, saksofonda Yahya Dai, davulda Erdinç Şenol ve vurmalı çalgılarda Murat Özbey'den oluşuyor Acid Tnppin konseri biletleri Dost Musio Center, Saklıkent, Top Avenue (Bahçelievler), Audio Video (Karum) ve Kelepır Kitabevi'nden sağlanabilır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle