Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
g24t4lS/VH 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 13
KITAP TIRTILI SELİMİLERİ
' Ölmüş Bir Kadunıı Evrakı Metrukesi'
-'' '• Bu taşlıgır altına bemen eklemek ge-
refcir:'
- G i a d e Sabri / Senih Lütfi'nın Ucuz
"Rorrtanlar Sersi / (Masmavi bir daire için-
~de) 25 kuruş İstanbuı: Semıh Lütfı Kita-
bevi. llk İMtti.' ü'yle yazılmış, ikincisinin
"'kı'su-şaptah. Başka bc yazı yok kapakta.
" Arkk kapakta var mıydı, bilmiyorum. Ro-
•''mammı edindğimde, arka kapağından es-
er kalmamıştı
Ölmûş BırLadınır Evrakı Metrukesı'ne
" îhskin ılk anı çok daha eskılere dayanıyor
"oysa. Graroofon Hâlâ Çahyor'da yazmış-
tım: Ghangır'de, Kııınrulu Yokuş Soka-
ijf]*rida oturuyorduk Hanimlar toplaşmış-
'îar. yüksek sesle 'romaT okunuyordu. Bu,
-böylesı okuyışlann son törenlerinden bi-
ri olmaliydı.
1
' Okuraa ya2mayı kem küm sökmüştüm.
"Kifabın kapafındakı 'ad'ı heceleye hece-
-leye okumaya çalışıyordum: Ölmüş Bir
Kadmın..- Tekdüze ses, acıklı şeylerden
:
^âz açıyor; roman kişisı hanımın ağzından
gözyaşlanyla örûlü yikımlar, kederler dı-
le geliyordu. Galiba bir 'yasakask' söz ko-
nusuydu.
Yasak aşk konusunda herhalde en küçük
bir fıknm yoktu Bununla bırlıkte, heraen
hepsi evli harumlann ağlaşmalanna şaşı-
yordum. Bu romanda bunca etkıleyicı olan
neydi?
Soru elbette uzun yıllar yanıtsız kaldı.
Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi'ni
uzun yıllar hiç anmadım, dahası hatırlama-
dım desem yendir. Bir de Beyoğlu Saray
Sıneması'nın panosundakı afış. "Güzide
Sabri'nin ÖKunsûz EserL." Bu nasıl bir
'öhunsüz eser' kı, anılmıyor, hatırlanmı-
yor, edebiyat tarihı kitaplannda adı geçmi-
yor.Ama filme alınıyor. Cihangir'ın ha-
nımlan da galiba koşa koşa Saray Sınema-
sı'nagidiyorlar...
Şimdi NecatigU'in Edebıyatımızda
Eserler Sözlüğü'ne başvuralım:
"Gûzide Sabri'nin romanı (1905)" di-
yor. Sonra eklıyor
Bir Hatıra Deftennden -Ölürken bı-
rakhğı hatıradefterinde Fîkret Harum, ha-
yatem anlahr. Annesi öiünce babas Udnd
kez evtenmiş; üvey anne, kaip hastası Fik-
ret'i vaşü, fakat çokzengin bir çiftük sahi-
biyle evkndirmişti. Oysa Fikret kendisini
tedavi eden doktorNejat'ı seviyordu; dok-
torsae\BydL1ildçocuğu vardı; Fikret,oço-
cuklan ketıdisigibiöksüzbırakmamakiçin
doktorun evtenme teküfini reddermişnV"
Görüyorsunuz: Melodram katmerleştık-
çe katmerleşiyor, pekiştikçe pekışıyor. Bü-
tün 'özet'i alıntılayacak değılım.
Necatigıl, esenrt -uzun yıllar soilerek
okunmuş" olduğuna ışaret ediyor 'Serü-
ven' çızgısınden. "konu'sundan dolayı mı?
Belkı. Bırbakıma.
Ne var ki 'ydalanyuva', 'öten anne', Se-
rem' motifleri büsbütün gözardı edilebilir
mı? Hele verem . Güzide Sabn"nin ilk ro-
manı Münewer( 1901 )de 'veremfikn' iz-
leğine yaslanır. Romancı, anılannda Mü-
nevver'i yaşanmış bir hayal hıkâyesinden
esınlenerek kaleme getırdiğmi behrtir
Münevver, aslında çok genç yaşta, aşk acı-
lan çekerek ölmüş bir arkadaşıdır.
Sonra 'verem edebiyan'yla alay etme
dönemleri başlaymca. bu hastalığın sonu-
cu ölümler unutulur, gerçeklıkteki acılar
handiyse yadsmrr. Ağırbaşlı incelemeler
gereksinilmez.
Aşın gerçekçiliğiyle tanınmış HÜKyin
Rahmi Gürpmar,anılannda, armesinin ve-
remden ölûşünü aynı bungun, boğuk ifa-
deyle yazmıştır; kimsenin dıkkatiru çek-
mez. Gelelım ıkınci. üçüncü evlilik moti-
fine: Alafrangalık alıp yürümektedir, ama
erkeğin çok evliliği toplumdan büsbütün
sılınmerruştır, payıtahtta bile. Güzide Sab-
ri ilk eşi öldürmekle 'abfrangaak'tan kop-
maz, ikinci evliliğın varbğını açıkça vur-
gulayarak, erkeğin çok evliliğinin aile or-
tamında nelere yol açtığmı gözler önüne
serer.
Öte yandan bunlar hep geri tasanmda-
ki etkileyicilıklerdir. Roman, doğrudan
doğnrya 'kurgu'suy la okuraçekicı gelmiş
olmalı.
Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi
önce 'adı bilinmeyen' bir anlatıcının bize
aktardıklanylabaşlar Buanlatıcı Fikret' in
ölmüş olduğunu daha ilk elde söyler. An-
cak ölümün sebebını açıklamaz.
Sebep, birhanra deftennde gizlıdir. An-
Ölümünün 21. yılında Man Ray 'in retrospektif sergisi Nice Modern Sanatlar Müzesi 'nde
Kültür Servisi - Ressam, heykeltıraş,
fbtoğraf sanatçısı, yazar, yapımcı Man
Ray (1890-1976) ya da pek az kişinin bil-
diği gerçek adıyla Emmanuel Rudnitsky,
•> Dada ve gerçeİcüstücülüğu şiırsel anlah-
)
Vm^y1â'!WrIeştireTek sayısırsifadışı yapıta
•ımzasını atmıştı Nice Modern Sanatlar
Müzesi'nin gerçekleştireceği ilk geniş
kapsamlı retrospektif sergi, ölümünün
21 yılında, bu sınır tanımaz sanatçıya,
Man Ray'e adandı.
1966 yılında Londra'da bir gazeteci,
-^gerçeküstücülüğün simgesi sayılan sa-
natçı Marcel Duchamp'a son derece özel
sorular sormaktaydı. Sorulan büyük bir
içtenlıkle yanıtlanıyor, ince aynntılarsa
Czenle açıklanıyordu. İyi biriş çıkardığı-
etkilendıler.
Man Ray de sergıyı gezen genç sanat-
çılar arasındaydı. Ve sonrasında dosru
Stieglitz'in 291'in cephesinde görünen
bıyıklı yüzünükûbistanlayışlaresmeak-
tardi.
Ancak hemen sonra Ray, o dönemde
yapılanlara hiç benzemeyen sanat çalış-
malanna başladı. 1916 yılında yaptığı
'Kendi Portrem' başlıklı yapıtı bunlar-
dan sayılabılır. Bir tuvalin önüne, tetiği-
ne ip bağlanmış bır tabanca yerleştırip
tuvalin arkasına geçme fikri de ona aitti.
Ressam ıpı çekince kurşun tuvalı delip
geçecek ve ressam da ölmüş oiacaktı..
22 Temmuz 1921'de Man Ray, Saınt-
Lazare'a gitti. Duchamp onu beklemek-
YapıÜamıa
bakanları taşa çeviremedihı düşünen gazeteci söyleşinin sonunda
adama teşekkur etü. "Sizi boşnut ettigj-
rrK memnun okhım. Ama bildiğiniz gibi
bcninı adım Man Ray" diye yanıtladı
adam.
Marcel Duchamp ve Man Ray, bu olay-
dan yanm yüzyıl önce tanışmışlardı,
1915'te... Fransız sanatçı Duchamp, ko
lldsıyoncu VValterC. Arensbergeşliğin-
ck. Man Ray'ın New York yakınlannda-
kı küçük evine geldi. Birbirlerinin ko-
nuştuğu dili anlamıyorlardı. Tenis oyna-
yarak arkadaş oldular.
1910'lann Amerikası'nda sanatçı ol-
nunın hiçbır iyi yanı yoktu; sanat müş-
teisı yok denecek kadar azdı, bu neden-
leünü yakalamalan olanakstzdı.
Man Ray'in sonradan en iyi dostlann-
«±n bin olan fotograf sanatçısı AMred Sti-
ejtkz 1911 yılında şöyle dıyecektı: "Gü-
Bünöz Amerikası'nda gerçek anlamda
saat yok. Daha da iizücü olan sanat aş-
lcdrjebirşeyyok.'"
0 yıl Man Ray 21 yaşına basmıştı ve
cfcğduğu kent olan Philadelphia'yı terk
eap, resım egitimı almak için New Y-
ok'a yerleşti Aynı yıl Stieglitz ise ilk
gılerisinı 5 caddedeki291 No'lubinada
a.mıştı. Cezanne, Rodin, Matisse, Picas-
skPicabia (1914 yılında Brancusi) gibi
^ıns'te yaşayan ve 20. yüzyıla damgası-
mvuracak sanatçılann sergılenyle, mo-
iEm sanata ilgi duyan bir sanat çevresi
ciıışturmaya çabalıyordu. Galeri kısaca
2M adıyla anılır oldu. Stieglitz'le karşı-
Işnktan sonra Man Ray fotoğrafçılığa
bşlayacak ve onun galerisi sayesinde,
br süre sonra New York'ta patlama ya-
jıyacak olan modern sanatla tanışacak-
t
17 Şubat 1913'te çoğu Avrupa'dan ge-
tnlen bin 600'den fazla avant-garde ya-
pttan oluşan bir sergi, New York sanat
ainyasına bomba gibi düştü. 'Annory
*«w' adı verilen sergi sayesinde uyanış
jşayan genç Amerikalı sanatçılar böy-
riikle fovizm, kübizm ve fütürizmden
teydi. Dadaist-
lerin buluşma
yen olan ünlü
Certa Cafe'ye
geldiği gün,
Breton, Ara-
gon, Ehıard,
FraenkeLRiga-
ud Soupault ve
Dada sözcuğü-
nün yaratıcısı
Tzara'la tanış-
tı. Yeni arka-
daşlan ona bir
kitabevınde
sergi ayarladı-
lar. Serginin
katalogunu da
yine bu isimler
hazırlayacaktı.
Eric Satie
sergiyi ziyaret
etti ve Man
Ray'le arala-
nnda iyi bir
dostluk kurul-
du. Ray ona bir
'hediye'verdi
Üzerinde çıvı-
ler bulunan ünlü ütüsünü.
Man Ray'in beynindeki diğer objeler
de birer ikişer gerçeğe dönüşecekti. Böy-
lelikle birçok hazır nesneyı değışiklığe
uğrattı. Bunlar arasında en ünlü ve etkı-
leyici olanı hiç kuşkusuz 'Objet Indest-
ructiMe / Parçalanamaz Obje'ydi Den-
ge aksrndabır göz fotografi bulunan met-
ronom... Man Ray bu obje üzennde dur-
maksızın değişiklikler yaptk Sonuçta
1923 yılında yapıtın ısmi değişti: 'Objet
a detnıir / ParçalanabiKr Obje' Zaman
ıçbde »simsiz gözyenni Man Ray'in ay-
nldığı sevgilisi ve asıstanı Lee MiBer'ın
gözüne bıraktı. Ölümünden beş yıl önce
Man Ray objeye yenı bir isim takti: 'IVİo-
tif Perpetud / Yhielenen Obje'.
GerçeküstücülerRay'i kendi saflanna
Dada
akımının ünlü
temsikilerin-
den Man Ray,
hazır
nesneleri
değişime
uğratmayı
başarnuş
obnasma
karşın,
vapıtlanna
bakanları
taşa
dönüştünne
hayalini
gerçekfcştire-
medi.
Pechage 1972,
(yanda). Lee
Mfller'in
gölgeHtorsu
1930(üstte
sağda). Siyah
vebeyazl926
(üstte sokla).
çekmeye çalıştılarsa da, Ray onlann Da-
daistlere karşı açtıklan hiçbirkavgada y-
er almayacaktı. Yatağının başında uzun
süre asılı duran 'Gözlemevinden görû-
nüm: Asıklar' adlı tablosu, ona gerçeküs-
tücülüğim asıl çekici gelen yanının 'ero-
tomanya' olduğunu kanıtlıyordu. Man
Ray eğer iyi bır sanatçı olmasaydı. çok iyi
bir sanat düşmanı olabılirdı.
Daha sonra Man Ray, fotograf makine-
sine ve Paris'in renklı dünyasma geri
döndü. Casatı Markızi'nin dört gözlü ve
flu portresi gibi çalışmalanyla ilgi çektı.
1928 yılında, Charies ve Marie-Laure
de Noaiİles çifti, Man Ray. Georges Au-
ric ve diğerlerinı. Mallet-Stevens'e Hye-
res'te inşa ettirdiklen villalanna davet et-
tiler. MaBanne anısma çekilen 'Le
Mystere De Chateau de Des/ Des Şato-
su'nun Gizemi' adlı fıbn böylelıkle or-
taya çıktı
Man Ray 1921 yılında Christian
Schad'uı daha önce bulduğu fotogram
teknığinı geliştirerek 'rayogram'ı yarat-
tı. Fotograf baskısmda kullanılan kâğıt-
lann üzenne yerleştirilen objelerin ışık
verilerek ortaya çıkan gölge görüntüleri-
ni, 1922 yılında 'Les Champs Defideın /
Keyifli Alarüar' adlı albümünde topladı.
Bir baskı sırasında Lee Miller'm tesadüf
eseri ışığı açması, Sabatier etkisine yol
açacaktı ve Man Ray'in bu teknikle bas-
tığı fotoğraflar, 1934 yılında yayımlaya-
cağı albümü, 'L'Age Ete Lumiere/Işık Ça-
ğ^'nın oluşmasını sağlayacaktı Albümün
önsözünde Ray şöyle diyordu: "Ortak
bir rutknnun varhğmdan başka, hangi
bağ insanlan bir araya getirebilir Id?"
Ancak dönem Avrupa üzerinde kara
bulutlann gezdiği bir dönemdi ve Ray,
Alman işgalinden sonra 1940 yılında ül-
kesine geri döndü. Bu dönemde ilginç bir
yeniden üretme evresine girdi. Fransa'da
kalmış ve 1951 yılına dek göremeyeceğı
önemli tablolannı yeniden yarattı.
Daha sonra Paris'e yerleşti ve Modern
Sanat üzerine konferanslar vermeye baş-
ladı. Bu konferanslardan birinde kendi-
sine gençlik üzerinde olumsuz bir etkisi
olup olmadığıru soran bir dinleyicisine şu
yanıtı vermışti:
"Bir ressam tophım icln yararh olma-
yabinr, ancak en zararsız toplum üyesi de
yine odur. tnsan yasamını bir aşçı ya da
bir doktordan daha az tehfikeye atar sa-
natçı. Aslına bakarsamz: en büyük haya-
Ürn, medusa başı gibi ona bakan insanla-
n taşa çevirecek bir tabk» yaratmak. An-
cak henüz bunu başarabihnis degüim."
Dada akımının ünlü temsilcilennden
Man Ray, hazır nesneleri değişime uğrat-
mayı başarmış olmasına karşın, yapıtla-
nna bakanları taşa dönüştürme hayalini,
1976 yılında öldüğûnde henüz gerçek-
leştirebilmiş değildi.
latıcı, Fikret'in akrabası Suat hatıra defte-
rini teslim eder ve anlatıci okumaya baş-
lar. Nasıl bir 'gece'de mi? Birlikte okuya-
lım: a
Fırnnarjirazdururgibiohmıs,c»m-
buı parçılayan kar parçalan kafeslerin
arasmda kümecikJerteşkfl eylemişti. Uzak-
tan köpeklerin ununası işrtfliyor, gecenin
zifıri karanhgı îçinde evterin beyaz taşlan
görünüyonhL."
Sonra defter: "10 mayıs sene_ Çift1ik_"'
Güzide Sabri'nin Emily Bronte okudu-
ğunu, Rüzgârlı Bayır'ı özümsediğinı gö-
nül rahatlıgıyla ileri süremem. Rüzgârlı
Bayır gibi bir anıt-romanın yanında bu
esercik pek alçakgönüllüdür.
Ama o iç içe anlaücılar, öykü içi öykü-
ler, garip bir Emily Bronte çağnşımı yara-
ür. Hayli yapmacıklı, haylı ilkel anlanm git
git erir, bellekte tuhaf bir Rüzgârlı Bayır
tortusu kalır. Yüz>ılın başında, tstanbul'a
yakın bir çiftlikte, sonra da Büyükadada
geçen bir Ruzgârlı Bayır.
Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi
hep kavuşamamak romansını söyler. Fık-
ret'le Nejat arasındakı engeller sayılacak
gibi değildir Devrin töresi,
ahlak anlayışı, her ikisinm
de evli oluşlan, Fikret'in
yaşh kocasınabaglılığı, Ne-
jat'ın çocuklanna sevgisi,
uzatın uzatabildiğiniz ka-
dar.
Yine de 'aşk'tan büsbü-
tün vazgeçilmez. Hem bu
romanda aşk acısından bit-
kın düşen yalnız Fikret de-
ğildir Erkek kahraman da
kadın kahraman için bol bol
gözyaşı döker.
'Erkegn' gözyaşlan ha-
nım okurlar ıçın, hete o yıl-
larda, herhalde pek 'çekkj'
olmalıdır
"Avaktanmm ucunabasa
basa buhınduğu odanm
önûne gektim. Kapı arahk-
h.Lnıkaicerigirdim.Kati-
yenduymadL Ben hsyretten
donmustnm. Kottannı yaa-
hanenin üzertoe dıyamtş ve
başını eOeri arasına alrmş
ağfayonhı. Anlryor musu-
nuz? Ben, ilk defa ze\cemi
ağlar görüyordum. Önün-
de, iki tane kurumuş beyaz
gül öe buruşmuş bir kigrt
parçası vanh."
Tahmın edebilirsiniz: Be-
yaz güller de, buruşuk kâğıt
parçası da Fikret'ten andaç-
lardır. Devam edelim'
"Göz)aslan bu beyaz gül-
lerin üzerine damla danria
akıyordu. Birkac adım daha
yürüdüm. Bu hafıf gürüJtü
üzerine başını çoirdL Beni
görünce o kadar şaşınh ki,
ne vapacağuu büememezlik
icindegüBeriderhaikitapb-
nn arasma soktu. Koştum,
önûndeki kâğıdı kapbm."
Beyaz gülleri, kâğıt par-
çasını sezinlemek kolay da,
'buradaki' anlancıyı kavra-
mak içinromanısoluk solu-
ğa okumak gerekır. Anla-
tan, DoktorNejat'ın eşi Me-
diha'dır! Gelgelehm, Ölmüş
Bir Kadının Evrakı Metru-
kesi için gözyaşı döken Ci-
hangirli hanımlann hiçbiri,
sanmam ta kendilerini Me-
diha yerine koysunlar..
Kımbılir kaç kez evlerde
öyle, eşlenn, kocalann cep-
leri, yazı masalan kanştınl-
mışken, kimbilir hangi kuş-
kularla cebelleşılmışken,
şimdi evli hanımlar Fik-
ret'in kurumuş beyaz gülle-
ri, DoktorNqat'ın birkâğıt
parçasraa çiziktirdiğı "6Ni-
san. Sabahleyia saat8/ Me-
sutbirdakikanni hanraa-"
sözü için üzülüp duruyor-
lardı.
Bazı romanlann, hem de
daha çok, 'edebf sayılma-
mış romanlann hayahn kıl-
gısına çok çabuk kaynaşan
birdokulan oluyor. Doksan
yıl öncesmin Ölmüş Bir Ka-
dının Evrakı Metrukesi işte
o 'şansfc' romanlardandır.
Bana gelınce, on yedi ya-
şımda olmalıydım. biraz
gülümseyerek, biraz hafıf-
seyerek. ama soluk soluga
okudum romanı. Fikret'in
ölüp gıtmışliğini bilmeme
karşın, serüveninde iz sür-
düm. Derken bır zaman di-
limi geldi, hafıfseyişim so-
na erdi Belleğımde kalan-
larla yetinince, Güzide Sab-
ri'ninbugün için tarihP an-
lam taşıdığını ayırt et-
tim.Yıllarca okunan, be-
nımsenen Öhnüş Bir Kadı-
nın Evrakı Metrukesi'ne bir
de 'zeyT yazılır. Zeyl, yani
'devamı'. Gûzide Sabri bu
kez mutsuz Fikret'le Ne-
jat'ın çocuklannı bir araya
getirir, Nedret, Doktor Ne-
jat'ın oğluyla 'mırtlu son'a
kavuşur. Bir bakıma Hıçkı-
nk ve Son Hıçkınk'ın öncü-
lü sayılabilir Güzide Sab-
ri'nin andığım romanlan.
Güzide Sabri'yle Kerhne
Nadir'e okurlan arasından
soran çıkmış mıdır; Ned-
ret' in ve Son Hıçkınk'ın ne-
den iz bırakmadığını düşün-
dünüzmüdiye..
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Orduyu Anlamak
Kültûr kavramı için verilen tanımlardan biri de
şöyledir: "Kültür, insanın ıçine doğduğu ve sonra-
dan -kendi çabalanyla- değişımine de katkıda bu-
lunduğu gerçekliğin bütünüdür." Geniş anlamda-
ki bu tanım, insan elinden çıkma, insanın düşünce
ve eylemlerinin ürünü herşeyi kapsar. Bir başka de-
yişle, bireysel ve toplumsal yaşamın hiçbir konusu
ve alanı, kültürün kapsamı dışında değildir.
Örneğin günümüzde, başta postmodernizm ol-
mak üzere, bütün geniş boyutlu düşünsel sorgula-
malann herhangı bır alan aynmı yapmaksızın, kül-
türün bûtünûne yönelmış olmasının nedeni de, in-
sana ve topluma ilişkin hertiangi bir konu üzerinde
sağlıklı düşünebilmenin artık öteki bütün konu ve
alanlaıia bağıntılı düşünebilmeyı koşul kılmış olu-
şudur.
Durum, hiç kuşkusuz siyasJ kavramlar bakımın-
dan da böyledir. ömeğin demokrasi kültürû, 6e-
mokrasi üzerinde düşünürken bu yönetim biçimi-
nin temel koşullan üzennde sürekti düşünme zo-
runluluğunu da beraberınde getirir. Sıyasal-top-
lumsal yaşamda demokrasıyi, içerigi ve koşulları
yeterince sorgulanmamış bir kavram nrteliğiyle uy-
gulamaya kalkışmak, demokrasiyi kimi zaman böy-
le bir yaşama biçimini hiç amaçlamayanlann elle-
rine de göstermelik diye vermekle eşanlamlıdır.
Gelgelelim Türkiye gibi, kavramlann düşünce
içerikleriyle degil, fakat daha çok kalıplanyla kulla-
nıldığı ortamlarda gerek demokrasi, gerekse çeşit-
li kurumlara ilişkin tartışmalar, sonunda genellikle
birtakım sığlıklarda karaya oturmaya yargılıdır.
Tıpkı ordu ve demokrasi tartışmalan gibi...
Ülkemizde çok uzun bir zamandır asıl kaygı ve-
rici olan, "ordunun siyasete kanşması" degil, fakat
"ordunun kışlasından çıkmamasını" isteyenlerin
Türk ordusunun yapısına ve temel yönelimlerine
ilişkin bakış açılanndakı yanhşlıktır.
Bir başkayanlışlık ise, "Eğer Türkiye'de demok-
rasi varsa, o zaman ordu siyasete karışmamalıdır"
şeklinde dile getirilen ilkenin içeriği üzennde yete-
rince durulmamasıdır.
önce şu son ilkeyi sorgulayalım ve bu bağlam-
da soralım: Bugüne kadarki süreç boyunca Türk or-
dusu, bilinen müdahalelerini isleyen bir demokra-
sinin variığına rağmen mi, yoksa sonunda çıkma-
za dönüşen tıkanıklıklardan ötürü mü gerçekleştır-
miştir?
Bu sözümden ötürü yöneltilebilecek bir soruyu
kestirebiliyorum: "Yani demokrasideki her tıkanık-
lığın çaresi ordu mudur?"
Elbet değildir!
Ama söz konusu olan, yalnızca demokrasinin
doğal gereği sayılabılecek tıkanmalarsa ve siyaset
adamlan, bu tıkanıklığı aşmaıradesini ıçtenlikle ha-
rekete geçırebıliyoriarsa!
örneğin bir "hükümet buna/;m/"nın çaresi, elbet
ordu değildir. Ama yine ömeğin, yönetim biçimi
Cumhuriyet olan bir ülkenin iki büyük partısinin li-
derlerinin eşsiz siyasal sağduyuları(!) sayesinde,
Cumhurtjaşkanlığı makamının altı ay gibi bir süre
boş kalması ve bundan doğal olarak kaynaklana-
bilecek bunalımlar, "demokrasideki normal tıka-
nıklıklar"m sınıriannı epey geride bırakır. Ve bu bu-
nalımlar, ülkenin temellennı sarsacak boyutlara var-
dığında, ama "partıler demokrasisi" buna karşın
kendi çtkar hesaplannda direndiğinde, ülkenin baş-
ka kurumlanndan "sessiz" kalması ne kadar bek-
lenebitirse, ordudan da ancak o kadar beklenebi-
liri
Bu noktada, Türk ordusunun özel yapısına de-
ğinmekte de yarar göruyorum.
Cumhunyet'm kurutuşundan bu yana Türk ordu-
su, hangi temelleri korumaya "yeminli" olduğunu,
nelerden ödün verilmesini hiçbir gerekçeyle kabul
etmeyeceğini, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak
bir açıklıkla ortaya koyagelmiştir. Türk ordusu, ken-
disini Atatûrk'ün devrimlerinin ve ilkelerinın doğal
mirasçısı saymakta, bu ilkelerin temelinden uzak-
laştırılacak bir Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye
Cumhuriyeti olmaktan çıkacağına kesinlikle inan-
maktadır. Bu bağlamda ordunun tavn, hiçbir yoru-
ma meydan bırakmayacak kadar nettir. Orduyu ge-
reksiz yere siyasetin içine çekmek, ancak bu net
tavra rağmen yorumlara gıtmek demektir.
Ve işin en önemli yanı da şudur: Anılan temeller-
den yoksun bir Türkiye Cumhuriyeti'nin yoluna bu
kimlikle devam edebilmesi, gerçekte de olasi de-
ğildir; başka deyişle, savunulan, "ordu gerçeği"
değil, fakat Türi<iye Cumhuriyetı'nin tahhsel koşul-
lanndan kaynaklanan gerçektir. Burada ordunun
yaptığı, bütün kurumlann da yapması gerektiğı gi-
bi, bu gerçek karşısında duyariılık göstermekten
başka bir şey değildir.
Inönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da ve son yıl-
larda Güneydoğu'da öime görevıne ses çıkarma-
dığımız bir ordunun, Türkiye Cumhunyeti'ni bir dın
devletine dönüştürme girişimlerine itiraz hakkını
tartışma konusunu yapmak, genel gerçeklığımiz
içerisinde Türk ordusunu hiç tanımamakla eşan-
lamlıdır...
BUGUN
• SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da Şurada başlıklı şiırseverlerin kendi şiirlerini
okuduklan etkinlik yer alıyor.
• TARANTA RABU KÜLTÜR MERKEZt nde saat
16.00 ve 19.00'da Kıeslowskı'nın 'Öldürme Üzerine
Küçük Bir Film' adlı yapıtı ızlenebilir.
• EYLÜL MÜZİKKULÜBÜ'nde Bülent Ortaçgil
ızlenebilir.
• JAMES JOYCEIRISH PUB'da saat 22.00'de
Muzaffer Özdemir'den semahlar türküler dinlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da The Beatles
Grubu'nun saat 18.00'de de Barbara Streisand"ın
konserleri 'laser-disc'ten izlenebilir.
• İFSAK'ta saat 19.30 ve 20.15'te Uğur Varh'nın
'Bir Kaçkar Gezintısi' başlıklı saydam gösterisi
izlenebilir.
• YAYLA SANAT MERKEZİ'nde Tiyatro
lstanbul'un 'Yenı Baştan' adlı oyunu yer alıyor.
• İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.30'da
Milcho Manchevski'nin 'Yağmurdan Önce' adlı
Fılmi izlenebilir.
Çinuçen Tanrıkorur'un 45. yılı
I Küftür Servisi - Izmir Çocuk ve Gençlik
Korosu Çinuçen Tannkorur'un 45. bestecılik yılı
nedeniyle 25 nisan cuma günü saat 19.30'da Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'ndabır konser verecek.
Konseri şef Nursal Ünsal Bırtek yönetecek Bırtek
yönetimindekı lzmir Çocuk ve Gençlik Korosu, Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda vereceğı konserde.
Çinuçen Tannkorur'un 45. bestecilık yılı nedeniyle
bestecinin çocuk ve gençler ıçın bestelediğı parçalannı
ilk kez seslendırecek.