Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 1997 ÇARŞAMBA
14 KÜLTÜR
Türkiye, yedi yıldır üye olduğu Eurimages'e ikinci kez ev sahipliği yapıyor
Âvrupa siııemaLan doruk toplantısı
GÖNÜL DÖNMEZ COLİN
Avrupa Sınema Bırliği Fonu (Eurima-
ges) doruk toplantısının 14-16 nisan tarih-
len arasında Türkıye'de yapılması nede-
nıyle İstanbul'a gelen Türkiye temsilcisi
Faruk Günahay. lcuruluş ve toplantı ûze-
rine bilgi verdi:
- Eurimages toplanusının Türkiye'deya-
pılnıasına nasıl karar verüdi?
-Türkiye. AvTupaKonseyı'ne 1950'den
ben üye, 1990"dan bu yana da Eurimages
üyesı. Eunmages'a üye olmanın Türk si-
nemastna hem moralinın >r
ükselmesi hem
de dığer A\Tupa ülkeleriyle yoğun işbirli-
ği ılişkilerinegirebilmesi açısından büyük
faydalan oldu. Altı yıl içinde ana yapım-
cısı Türk olan on dokuz projeye yardım
çıktı. Şimdiye kadar otuz yedı mılyon
frank gibi bır para alındı. 1997 yılı daha
bitmedi. 1991 yılı mart ayında Eurimages
toplantısı Istanburdadüzenlenmişti. Dör-
dü Strasbourg dışında olmak üzere altı top-
lantı olurher yıl. Toplantı bir dış ülkede ol-
duğu zaman Eurimages'cılara o ülkenin
sınema kişıleri ile ılışkı kurma fırsatı do-
ğar ve böylece o ülkenm sinematografık
sorunlan. ilerlemeleri ile ilgili bir sürübil-
gi edınilir.
Sinema satonlan ve dağrtımcılar
Şunudaeklemekıstenm. Eunmagesay-
nı zamanda Türkıye'de yabancı fılmlerin
dağıtılmasına da yardımcı oluyor.
1995 ten bu yana lstanbul'da altı sınema
salonuna yardun veriliyor. Tek koşul se-
anslann. filmlerin ve haflalann yüzde el-
lı bırinin Türkiye de ıçıne girmek üzere
Avrupa filmlerine yöneük olması. Böyle-
ce şu Hollyvvood baskısı döneminde en
azmdan küçük bir pencere açılmış oluyor.
Sınema salonlanna salon baştna yılda
200.000 frank veriliyor. Dagıtımcılara da
genellikle 70-80.000 frankrBöylece bir-
denbıre Avrupa fılmlerinin sayısı arttı ve
artmaya da devam ediyor. Eskiden Avru-
pa filmi olarak düzeysiz, erotik fılmler
gösterilirdı. Şimdi "Kolya"."Breakingthe
Waves", "GerminaT, "Kraliçe Margot"
Xİ/ urimages, çok büyük
ekonomik güçlükler içinde
oluşan Türk sinemasına
büyük bir oksijen sağladı,
moral verdi. 7 yıldır Türk
sineması bunalım
geçiriyordu. Yalnız 'auteur
sineması' ayakta kaldı.
Şimdi çoksesliliğe yönelik
bir titreşim görülüyor.
iddialı görülüyor. Umanm
kibir-iki Türkfılmi
Cannes festivaline
katılabilecek bu yıl. Bir
film kesin olarak seçildi.
Bir ya da iki film bölümlere
seçilecek. 50.yılında Altın
Palmiye kazanan
yönetmenler arasında
'Yol' filminin yönetmeni
Şerif Gören de çağnldı.
15yılönceyapılan
haksızlık kısmen tamir
edilmiş oluyor.
gibi güzel fîlmler göstenliyor.
- Topkutmın gündeminde neier var?
- Genellikle on sekizle yirmi beş proje
gündeme geliyor, genellikle on iki ile on
dört film yardım alıyor.
-Yanhmınne kadarolacagınasıl karar-
laşünhvor?
- Her filmın belli bir bütçesi var. Eun-
mages yardımı bütçenin yüzde on beşini
EurimagesTüridye temsJcisi
Faruk Güaahay$
oluşturuyor. Çok yardıma uygunfilmvar-
sa yardım yüzde on bir de olabilir, ama hiç-
bir zaman yüzde ondan az değildir. Bu yar-
dımdan yararlanabilmek için belli koşul-
lann yerine getirilmesi gerekiyor Ana ya-
pımcının yüzde yetmişten fazla, en küçük
yapımcının yüzde ondan az katılımda bu-
İunmaması gerek. tkıncı koşul üç ortak ya-
pımcı. Bunun nedenı üç ortak olunca (dört
de olabilir, ama altı ınandıncı ve yerinde
olmaz) en azından üç ülkede gösterilmesi
garantiye alınıyor. Hollyvvood fılmleri bü-
yük ekranlann yüzde seksen beşini - dok-
sanını kuşatmışken Avrupa filmlenne bir
yardım oluyor. tkincı neden, çok taraflı or-
taklıklar oluştuğunda Avnıpalı profesyo-
neller arasında işbırlıği alışkanlığı doğu-
yor. Sayılara baktığımızda Avrupa'da
Basitleştirilen 'Rak3'
notakm kapışıhyor
R..ahmaninov'un ünlü Üçüncü Piyano Konçertosu ya da 'Rak 3V
basitleştirilmiş versiyonuyla îngiltere'de 'en çok satan nota' rekorlan
kınyor. Avustralyah piyanist David Helfgott rolündeki Geoffrey
Rush'a en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazandıran 'Shine' filminde
kullamlan Rahmaninov'un 'Rak 3'ü, şimdi de basit aranjmanıyla
'Shine pop versiyonu' nun notalan olarak mart başından bu yana beş
bin adet satmış. 'Rak 3'ün kaset, plak ve CD'leri hızla tüketilirken
Türkiye'de 'Shine' filminin albümüne de yoğun ilgi gösteriliyor.
Kültür Servisi - Önce isrnini
değıştirdiler: Sergei VasUycvich
Rahmaninov,"Rak" oldu. Avust-
ralyah piyanist David Helfgott ro-
lündeki Geoffrey Rush"a en iyi
erkek oyuncu Oscar't kazandıran
"Shine" filminde kullamlan Rah-
maninov'un ünlü Üçüncü Piyano
Konçertosu ya da
u
Rak 3", şim-
di de basitleştirilmiş versiyonuy-
la Îngiltere'de piyasaya çıktı. Us-
ta piyanistlerin bile kolay kolay el
sürmediği bu parça, yeni, basit
aranjmanıyla birlikte şu sıralar
îngiltere'de 'en çok satan nota'
rekorlan kınyor.
Dünya müzik piyayasında,
klasik repertuvar arasında her-
hangı bir parçanın notalan üç bin
adetin üzerinde satıldığı zaman
büyük birbaşan olarak kabul edi-
liyor.
Rahmaninov'un Üçüncü Piya-
no Konçertosu ya da şu sıralar
daha çok bilinen adıyla "Shine
pop versryonu"nun notalan mart
başında satışa sunulduğundan be-
ri yalnızca tngiltere'de beş bin
adet satmış. Kitapçı ve plakçılar,
şu sıralar notalann yeni basımını
bekliyorlar.
Geçmişte, Scott Joplin'in ün-
lü parçası "The Entertainer" ve
MichaelNyman'ın "Piyano" fil-
minin müzik notalannın basitleş-
tirilmiş versiyonlan da kapış ka-
pış satılmıştı. Kısaltılmış ve ba-
sitleştirilmiş "Rak3" ise ikisinin
satışlan da geride bırakmış du-
rumda.
Rahmaninov'un Amerika'ya
1909 yılında yaptığı ilk ziyareti
sırasında seslendirdiğı Üçüncü
Piyano Konçertosu, o günden bu
yana konser piyanistlerini ürkü-
tüyor. Bunun iki nedeni var: Par-
çanın teknik zorluklan bir yana,
Rahmaninov parçayı o denli 'yo-
ruma açık' bırakmış ki hiç hata
yapmaksızın çalınsa bile başan
şansı kesin değil. Bir piyanistin,
parçanın ruhunu kavraması gere-
kiyor... Londra'daki Kraliyet Mü-
zik Akademisi'nden Profesör
Christopher Elton, "Son derece
ruhlu, harika,nostaljik yoğunluk
taşıyan, tam bir Rus müziğL. A-
ma aynı zamanda son derece zor.
Farklı bir biçimde zor. Elbette ki
teknikvirtüözite gerektiriyor. Aşt-
n derecede bir dayanma gücü de
gerekti bu parçayı çalmak için. A-
ma bu ikisinin de ötesinde bir şey-
ler gerektiriyor parça. Çünkü
duygusal anlamda olağanüstü de-
recede zor bir parça" diyor.
Piyano repertuvannda Rah-
maninov'un Üçüncü Piyano
Konçertosu'ndan daha zor birkaç
parça var. Prof. Elton, Ravel'in
"Gaspard de lanırifsinden üçün-
cü parçayı, "Scarbo"yu ve Bala-
kirev'in "Islamey"ini örnek gös-
teriyor. Brahms ve Bartok'un i-
ki numarah piyano konçertolan
da piyanistler için zorluklarla do-
lu parçalar. Ancak Elton, özellik-
le ilk iki örneğin yazıldığı yıllar-
da çalınamadığını, ancak günü-
müzde sık sık seslendirildigini de
sözlerine ekliyor.
Prof. Elton, Rahmaninov'un
Üçüncü Piyano Konçertosu'nun
basitleştirilerek piyasaya sunul-
masını yanlış bulmuyor. "Eğer
daha çok kişiyeulaşacaksa, sorun
yok demektir. Yeter ki insanlar
gerçek konçertoy la, bu basit ver-
siyonu karıştuTnasuılar" diyor.
Îngiltere'de Rahmaninov'un
Üçüncü Piyano Konçertosu'nun
kaset, plak ve CD'leri hızla tüke-
tilirken, Türkiye'de "Shine" fil-
minin albümünün saüşlan da çok
iyi gidiyor.
Akbal'a saygı gecesine yazanmız Ilhan Selçuk da katıldı
6
Oktay Akbalfleyaşamak onur'
Kültür Servisi - "Bir pusula gibi gidi-
len yönüu bir saat gibi içinde bulunduğu-
muz zamanı gösteren bir vazarr
Gaze-
temiz yazan ve Yayın Kurulu Başkanı İl-
han Selçuk. TOBAV ve İDE Organizas-
yon'un Oktay Akbal için düzenlediği
*Aydınlanmanm Işığuıda Sanattnsanla-
nmız' başlıklı saygı gecesinde, Akbal'ı
en özlü biçimde tanımhyordu.
Aydınlanma devrimirun sanatçılannı
onurlandırmak amacıvla beşincisi dü-
zenlenen saygı gecesine konusmacı ola-
rak tlhan Selçuk" un yanı sıra Ali Sir-
men, DemirtaşCeyhun ve Doğan Hrdan
katıldı. Gecenin senaryosu PirayeŞen-
gel'e aittı. Serpü Tamur'un yönetmen-
liğini üstlendiği saygı gecesinde tiyatro
sanatçılan Deniz Gökçer, Seda Yıkhz,
Serap Eyüpoğlu, Oztem Güveü MehB-
ka Kaptanlar ve Cevdet .\ncilar rol al-
dı.
tlhan Selçuk, Akbal'la dostluklannın
1950'lere dayandığını anımsatarak Ak-
bal'ın aydınlanma devrimi yazarlan ara-
sında yer aldığını belirtti. Oktay Ak-
bal'ın sade bir insan olduğunu vurgula-
yan Selçuk, Akbal'ın sanatsal kişiliğinin
içinde devrimci bir kişilik yaröğını söy-
ledi. Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"tnsan, doğumundan ölümüne kadar
kendi kişiliğinin he> kelini yapıyor. Oktay
Akbal da kendi ho kelini yaparak bu-
günlere ulaştL Ona bakarken güzel bir
yontugörüyoruz.İyikiOktay Akbal var,
Akbal, gecenin sonunda seyircfleri setamlarken.(Fotoğraf: HATlCE TUNCER)
iyi Id onunla birlikte yaşadık. Geçmişin
güzellikleri kadar bugünün güzeOikleri-
ni de yansıtmayı bilen bir yazardır. Ok-
tay Akbal ile yaşamak onurdur."
Yazar dostlanndan birisinın, "Aydm-
lık umudunu yitirmeyen umuttu bir ka-
ramsar'' diye betimlediğı Oktay Akbal"ı
eleştırmen, yazar Doğan Hızlan ise şöy-
le anlattı: "Yazmak, bir yazar için kaçı-
ralmaz bir tutku. Akbal da hayaön icin-
den gecenvegünceliyakalayan biryazar.
Birdüzyaa şairi. Edebiyaün iyi niyetiibir
insanıdır Oktay Akbal. Başkaiannın
yazdıklannı da okurla bölüşür, paylaşm"
Pek çok yazann soruşturmaya uğra-
dığı. hapis yattığı 12 Eylül döneminde
Oktay Akbal'dan çok şey öğıendiğini
belirten gazeteci-yazar Ali Sirmen ise
AkbaFın bu dönemde hapse girmekten
çok korktugunu, ancak yine de yazma-
sı gerekenleri yazmaktabiran biletered-
düt etmediğini söyledi. "Ben yazar ce-
saretini onda gordüm. Ne korktugunu
giztedi ne de yaalannı sakındı. Bize ay-
dın cesaretininömeğiniverdi'" diyen Ali
Sirmen, Akbal'ın muzıp kişiliğini yan-
sıtan ortak anılannı da aktardı.
Akbal ile TYS'de birlikte çalışan ya-
zar Demirtaş Ceyhun ise gençliğinde
Akbal 'a saldıran 'genç koraünisder ara-
sında olduğunu anımsatarak Akbal'a
hayran olduğu halde 'külhanbeyi raco-
nuyla' ona saldırmaya çahştığını anlat-
tı. Ancak, yapıtlanna olan hayranlığmı
da gizleyemediğini belirten Ceyhun,
"Oktay Akbal, geJeceğe gazete yazdan
veya ekştirileriyie değil. edebiyatçı Idşi-
Bğhie kalacaktır" diye konuştu.
Zeynep Avcı, 'Yüın En Başanlı Çevirisi' ödülünü
Tunç Yalman'danaldı.(Fotoğraf: üGUR GÜNYtJZ)
20. Avnipilligü
Tiyatro Ödülleri verildi
K01tûrServBİ-20.AvTÜ
Diffigfl TiyatroÖdülleri ön-
ceki gece AKM'de düzen-
lenen törenle sahiplerini
buldu. Jüri, 'YdmEnBaşa-
rdı Yapımı' olarak Hadi
Çaman Tiyatrosu yapımı
'Kûheybuı'ı ödüllendirdi.
'V din En Başardı Kadın
Oyuncusu Ödülü'. Tîlbe
Saran ile Sumru Yavru-
cuk'a verildi. 'Yıhn En Ba-
şarüi Erkek Oyuncusu
Odülü' de Cüneyt Türel' in
oldu. 'Yılın En Başanlı
Yarduna Kadın Oyuncu-
su Odülü' Özen lurucu > a
verilirken 'Yıtaı En Başan-
h Yanbma ErkekOvuncu-
su' Cem Davran seçildi.
'Yıhn En BaşanhYönet-
meni' ise 'Tijen Par ol-
du. l
Yüın En Başanlı Dekor
Odülü' Duygu SağuDğ-
hı'na verildi.
'Yıhn En Başanh Kostü-
mü Ödühl' ise Sevhn Çav-
dar'ın oldu. Jüri Ozel
Odülü, 'Fntnıa' adh oyun-
lanndaki başanlanndan
ötürü Tiyatro Boğaziçi'ne,
Jüri Ctondirme Odülü ise
'Küheylan'daki rolüyle
genç oyuncu TolgaÇevik'e
verildi. Belkıs Dilligil Onur
Odülü ise 45 yıllık tiyatro
oyuncusu Toron Karaca-
oğlu'na verildi.
(Rusya"yı dahil etmezsek) dört yüz elli ka-
dar film üretiliyor. Amerikan pazanna
baktığınızda, bağımsız ve Hollyvvood
fılmlerini sayarak aynı sayı: üretim sayı-
sal açıdan aynı. Ama Amerikan filmleri-
nin yüzde ellisi-altmışı büyük pazarlama
olanaklan ile her yıl dünya ekranlannın
yüzde seksenini - seksen beşini fethetmek-
tedir. Burada Eurimages'ın amacı hem
üretimi ortak yapımlar aracılığıyla ayakta
tutmak, destek gören ortak yapımlann en
azından üç ülkede gösterilmesini sağla-
mak, hem de bir işbirliği temelini oluştur-
maktır.
'Eşkıya' büyük başan kazandı
- Değişik ülkeler önceliklc parasal ne-
denkriegirişiyor buortakyapunlara. Son-
radan bunun devanu geliyor mu? Gerçek-
ten bir ahşkanhk yaratıbyor mu?
- Karşüıklı bır dayanışma oluyor. Diye-
lim ki ana yapımcısı Türk olan projenın
mmorite ortağı onu ana yapımcısı olacağı
bir projede de kullanıyor. Bir işbırliği sa-
hası saglıyor. Eurimages çok büyük eko-
nomik güçlükler içinde oluşan Türk sine-
masına büyük bir oksijen sağladı. Moral
verdi. Yedi yıldır Türk sineması bunalım
geçiriyordu. Belli bir sinema çöktü, yalnız
'auteur sineması' ayakta kaldı. şimdi çok-
sesliliğe yönelik bir titreşim görülüyor.
"Eşkıya" gibi bir filmin milyondan fazla
izleyici bulması büyük bir başan. On yıl-
dan beri en büyük rekorlan kıran iki Ame-
nkan filmi "Braveheart" ve "Bodygu-
ard"m iki katı izleyici topladı. Aynca Eu-
rimages'dan yardım alan bir sürüfilmEn
tyi Yabancı Film Oscan aldı. 1990'dan
1997'ye dört film. Birincisi konusu Türk
ve mekânlan yüzde yetmiş Türk olan
"Umuda Yofcuhık" filmi. O sırada Türki-
ye Eurimages üyesi değildi, ama Feride
Çîçekoğhı'nun senaryosu, Şerif Gören'in
yapım şirketinin katılımlan ile yapılan bir
fılmdi bu. Ikincisı "La Befle Epoque"; ana
yapımcı lspanyol, üçüncüsü ana yapımcı-
sı Hollandalı olan "Antonia's line", dör-
'düncüsü de bu yıl Çek Cumhuriyetı'nden
"KoKa."
^ ^ ^ ^ - Bir de Europudding'ten
" ~ ~ ^ ~ söz ediüvor. Ortak projeKerin
artificie) olduğundan yakınıb-
yor. Bu konuda ne düşünüvor-
sunuz?
- Eurimages'da Europud-
ding sakıncası yoktur. Mo-
zart'ın müziği: Yaratan Avus-
turyah. librettoyu yazan ttal-
yan, yorumunu yapan bir baş-
ka ülkeden. Şimdi "Don Ju-
an" Europudding mi? Kesin-
likle böyle bır şey söylenemez.
Sınema ile ilgili bir örnek: Vis-
conti*rûıf "Leopar* filminde
Burt Lancester Amerikalı,
Alain Delon Fransız, Oaudia
Cardinale ttalyan. Herhalde
insan Europudding olduğunu
söyleyemez. İster ortak yapım
olsun ister bir tek ülkenin ya-
pımcısınuı üstlendiği bir pro-
je olsun. olanaklan yetenekli
kullananlar ya da kullanama-
yanlar bir projeye katılır. Ke-
sinlikle ortak yapım olduğun-
dan dolayı bir Europudding
tehlikesi olduğunu söyleyen-
lere katılmıyorum. Bir senar-
yo sanatını, yönetmenlik sana-
tını, yapım sanatını, montaj sa-
natını iyi kullananlar, kullan-
maya çalışıp becerenler ya da
ıskalayanlar var. bir de sırf pa-
ra almak isteyen üçkâğıtçılar
var. Ama bu her ülkede var ve
olacaktır. Ortak yapıma bağlı
olduğunu sanmıyonım. Euri-
mages'dan çok iyi fılmler çık-
tı. kötü fılmler de çıktı. Bence
yirmi düzgün film ve iki baş-
yapıt için yüz film çekilmeli.
Üd Türk projesi var
Aynca Eurimagesbüyük bir
şans. Bugün dengeli, çok yön-
lü, dünya çapında bir sinema
pazanndan söz edilmesi ola-
naksız. Tek yönlü, dengesiz,
eşitsiz bir sinema pazan var.
Avrupa'da da eşitsizlik var. Av-
rupa'da ekonomik gücü olan
birkaç ülke var yalnızca. Örne-
ğin Fransa, Ispanya gelismek-
te, îngiltere sineması yeniden
doğmakta. Bir de tümüyle
yıpranmış, çok nitelildi yaratı-
cılara sahip olsa da altyapısı
ve faaliyet temeli açısından
güç durumda olan bir sürü kü-
çük ülke var. Eurimages bu
açıdan değişik kulvarlarda
koşması gereken sinemacılan
aynı sahada toplamayı becer-
digi için umut verici.
- Toplantıda Türidye'den
kaç fOm tarüşılryor?
- Ana yapımcısı Türk olan
iki, aynca minoriter Türk orta-
ğı olan iki. Gündemde toplam
yirmi proje var.
- Kaç proje seçilecek?
- Her toplantıda aşağı yuka-
n 27-28 milyon Fransız Fran-
gı dağıtılıyor, projelerin eko-
nomik sağlamlığma ve artis-
tik kalitesıne bağlı. Bunlargöz
önünde tutuluyor.
- Ömer Kavur'un fılmini
söyledDer.
- Ben hangisi olduğunu bi-
liyorum, ama Cannes Festıva-
li 22 nisandan önce açıklan-
mamasını istediği için isim
vermeyeceğim. Bir film kesin
olarak seçildi, belki bir ya da
iki film daha ya 'Bir Bakış" bö-
lümune ya da yan bölümlere
seçilecek. "Yol"filmininyö-
netmeni ŞerifGören de çağnl-
dı. Böylece on beş yıl önce ya-
pılan haksızlık kısmen tamir
edilmiş oluyor.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Rlmler Arasında
Istanbul Film Festivali, dünya sinemalanndan seç-
kin örneklerin gösterildiği programlanyia sinemasever-
lere -Sinematekimizin olmadığı, tecimsel salonlanmı-
an da Amerikan yapımcılannın ürünlerince paylaşıldı-
ğını düşününce- sinema sanatının kimi yeni ürünleri-
ni izleyebilme olanağını da sunuyor.
Bu yıl gördüğüm filmlerden iki Italyan filmi, YolAr-
kadaşı ve Benim Kuşağım, beni günümüz sineması-
nın iki yeni yönetmeniyle tanıştırdı.
PeterDel Monte'nin Yol Arkadaşı, birbirinden çok
farklı iki insanın -biri yaşlı ve bunak bir adam, öteki he-
nüz yirmisinde, hayatına bir yön verememiş, evi ve işi
olmayan bir genç kız- kesişen hayat çizgileri içinde bir-
likte geçırdikleri günleri anlatıyor. Yaşlı adam, gelip gi-
den aklının rahatlığı içinde kendini yollara vurmuş,
önüne gelen trene atlayıp, oradan oraya savurmakta-
dır kendisini. Genç kız ise onu izlemek ve korumak için
tutulmuştur. Film boyunca bu ikilinin başından olma-
dık işler geçer. Önceleri asıl kahramanın yaşlı adam
olduğunu düşünürken sonralan genç kızın kişiliğinde
günümüzün daha başlangıçta hayattan beklentileri
kalmamış amaçsız gençliğinin anlatıldığını anlanz. Rlm
çoğun eğlenceü bir anlatım tuttursa da kimi sahnele-
re giren yan kişilikler, günümüz toplumundan aci do-
lu çizgiler sunar: Girdikleri bir mobilya fuannda yaşlı
adam kendini evinde ya da bir otelde sanarak gördü-
ğü bir yatağa yerleşirken genç kız da fuardaki baya-
ğının bayağısı bir satcıyla geceyi geçirir. Ertesi sabah
da kendini bir ırmağa atarak intihar etmek ister. An-
cak ırmak kıyısındaki seramik fabrikasının kadın İŞÇH
leri ırmağa atlayarak kızı kurtanrlar. Işıklar içindeki iş-
çi kızın yüzü, belki de filmdeki tek olumlu görüntüdür.
Bir de filmin sonunda yaşlı adam ve genç kız birbirle-
rini yrtirmisken küçük bir istasyonun bekleme salonun-
da karşılaştıklannda adamın onu tanımaması karşısın-
da kızın yüzünde ilk kez beliren insanca gülümseyiş.
Wilma Labate'nin Benim Kuşağım adhfilmindetee
1970'lerde Italya'da adlan sık duyulan sol terör örgüt-
lerinden bir hükümlünün iç hesaplaşması işlenir Bir
terör eyleminde yakalanarak otuz yıla hüküm giymiş
olan Braccio, Sicitya'da bir cezaevinde yatmaktadır.
Ancak olayla ilgili ne başka bir yakalanan olmuş ne si-
lahlar bulunabilmiş ne de eylem sırasında işlenen ci-
nayet aydınlanabilmiştır. Dört yıldır cezaevinde olan
Braccio, Milano'da kalan sevgilisini görebilmek için
oradaki bir cezaevine sevkini ister. Bu isteği olayın ka-
ranlıkta kalan noktalannı aydınlatmayı uman yönetici-
lerce kabul edilir. Bir zırhlı aracın içinde kendisi ile bir-
likte yolculuk eden yüzbaşı. dostluk kurarak bilgi al-
mayı ummaktadır. Milano'ya gelene dek girişimlerin-
de başan sağlayamaz. Bu arada yakalanmayan, ey-
lemin asıl sorumlusunun bir lisede öğretmenlik yapt-
ğını, evlendığini, sıradan bir hayat kurduğunu görürüz.
Kent girişinde bir benzın istasyonunda durduklannda
yüzbaşı son kozunu oynar: "Işte telefon kulübesi, sev-
giline telefon edipyann görüşmek için sözleşebilirsin
ama bilgi vermek koşuluyla ya da izin falan yok, bu-
radan Sicilya'daki cezaevine geri döneçeğız" der.
Braccio, sevgılisine kavuşmak, intihar etmek, kaçmak
ya da eski cezaevine geri dönmek seçenekleri arasın-
da bir süre bocaladıktan sonra, "Geri dönüyonjz" di-
yerek zırhlı araca biner. Her şey bitmiş de otea arka-
daşını ele vermeyecektir.
Geçen yıllarda Öpme, Sevdiğim Mevsim gibi günü-
müz toplumJanndaki yabanctlaşma duygusunu bap»
nyla işleyen filmlerinden tanıdığımız Fransız yönetmen
Ândre Techine'nin son filmi Hırsızlar'da da yine ay-
nı temalar egemendi. Bu filmdeki genç kız kişiliğiyle
Yol Arkadaşı'ndaki genç kızın birbiriyle örtüşen kişi-
likleri günümüz gençliğinin uğramakta olduğu kültü-
rel yıkımın ne denli derinleşmiş olduğunun da bir gös-
tergesi.
Bu yıl da hiç değilse bir on beş gün gözümüzü, gön-
lümüzü güzel filmlerie yıkayıp anttık. Çeşitlı nedenler-
le bu festivalin uzağında kalanlara yazın alanından bir
yardımcı öneriyorum: Uğur Kökden'in geçen günler-
de yayımlanan Bin Dokuz Yüz'e Veda (Yapı Kredi Ya-
yınlan) adlı kitabında Andrej Wajda'ntn Vaatler Ülke-
si, Bernardo Bertolucci'nın 1900, Mario Monicel-
li'nin Yoldaşlar, Ziya Öztan'ın Ateşten Günler, James
Ivory'nın Günden Kalanlar, Vısconti'nin Tannlann
Günbatımı, Francesco Rosi'nın Isa Bu Köye Uğra-
madı, Fred Zinneman'ın Julia. Alain Resnais'in Sa-
vaş Bitti, Aleksandr Dovçenko'nun Toprak, Lütfü
Akad'ın Hudutlann Kanunu ve bu yılki festivalin onur
konuğu Claude Sautet'nin Ayazda Bir Yürek filmi üs-
tüne denemeleri yer alıyor.
Sanatlar son günlerine girdiğimiz yüzyılımızı sorgu-
lamada da hayatın başka alanlannda olduğu gibi eli-
mizden tutuyor.
BUGUN
• BEKSAV'da saat 19.00'da Hector Oleveria'nın :
'Kalemlerin Gecesi' adh fılmi izlenebilir.
• İFSAK'ta Doğa Fotoğrafçılar Grubu'nun 'Su' konulu
saydam yanşması yer alıyor.
• SAHAF CAFE KÜLTÜREVİ'nde saat 19.00'da
'Rumble Fish' adlı film gösteriliyor.
• TARANTA BABU'da saat 16 OO'da 'Bob Marley'
başlıklı film ve saat 19.00'da Boğaziçi Üniversitesi
öğretim görevlisi Feza Tansuğ'un sunacağı Dünya
Müziği başlıklı söyleşi izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da 'TarasBulba'
adh film laser-disc'ten tngilizce orijinal haliyle
gösteriliyor.
• ELEŞTİRİKİTABEVİ VE KÜLTÜR MERKEZİ'nde
saat 14.00'te Jale Sinar'ın 'EstetikveFantastik Sanat'
konulu söyleşisi ve Sibel Eşıyok'un şiirüzerine söyleşisi
izlenebilir.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
KAMİL MASARACI