Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 NİSAN 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
KİTAP TIRTILI SELİM tLERİ
Bııgüne bir 'Ateşten Gömlek'...Edebiyat larihleri Ateşten Gömkk'in
Kurtuluş Savaşı sürüp giderken, henüz
sona ermemişken yazıldığını belirtirler.
tmparatorluk göçmüş, Ankarahummalı
bir çaba içinde.
Cepheden izinli gelen Halide Edib yo-
ğun duygulanımlann etkisı altında bu
ünlüromanını.. Kurtuluş Savaşı'nın 'ilk'
romanını yazmıştır.
Arna Ateşten Gömlek'in bir başlan-
giç öyküsü \-
ar:
Öyle kaç kez Halide Edib'le Yakup
Kadri'yi, benim 'biricik' romancılanmı
Ankara'da, 1920'lerde birevde karşılık-
lı söyleşirlerken tahayyül etmişimdir.
Vakit akşamüzeri olmalı. Ankara, 'gele-
cek' coşku ve tasasıyla donanmıştır.
Yakup Kadn Bey 'Ateşten Gömlek'
adlı bir roman yazacağını dile getirmek-
tedir.
Halide Edib Hanım o an mı dûşün-
müştür. "(~) bu kadar Anadolu'ya yakı-
şan ve kendi başına bir şaheser olan" bu
ad...
Romar.ın başında yer alan eşsiz mek-
tubu yeniden okuduğumuzda, Ateşten
Gömlek'lerin en az iki tane olması umu-
du karşımıza çıkar. tleride bu eserler, gû-
zel, mutlu günlennde, kitaplıklarda yan
yana duracak, geçmış acı zamanlann
masalını söylemeye devam edeceklerdir.
Yakup Kadri'den ödünç aldığı adı, Ya-
kup Kadri'nin bir romanında yine gör-
mek isteyen Halide Edib, bir bakıma. ya-
şanmakta olan 'tarih'in romanlar, yazı-
lar çiziler, "edebrvat' aracılığıy la gelecek
kuşaklarda iz bırakacağı, bilinç yarata-
cağı umudunu taşımaktadır.
Kimbilır, Ateşten Gömlek'lerbirken i-
ki, ikiyken üç.. dört olabilecektir.
Güzel ve önemli Kurtuluş Savaşı ro-
manlan sonradan yazılmıştır. Birçoğunu
bugün de tutkuyla okuyabiliriz. Ama pek
azı Halide Edib'in Ateşten Gömlek'i öl-
çüsünde 'içten' tanıktır.
Handan'da aşkı ve kadın özgürlüğü-
nü sayıklamalarla dile getirmiş roman-
cı, Ateşten Gömlek'te de bir toplumun,
bir ulusurı yeniden var oluş mücadelesi-
ni aynı şiddetle. aynı buhranla, adeta nö-
bctler ıçmde söylüyor.
Romanın başındaki mektup
Romanın başındaki o mektup, doğru-
su, günlerimi gecelerimi büyülemiştir.
Bir romancının bir başka romancıya yaz-
dığı ve "Yakup Kadri Bey'e" diye baş-
lık attıgı 'açıkmektup', edebiyatımızda-
ki -hemen hemen tek- 'nomanetdan ro-
niaıtcıya' teşekkür mektubudur.
1
£aten Halide Edib mcktubunda yal-
nızca ödünç aldığı roman adı ıçin teşek-
kür etmez. Millî Mücadele'yi bir kez da-
ha, puslar içinde. billûrlaşmış olarak gö-
rür. Çöken payitahttan Anadolu'ya geçiş
günleri. belki daha da geçmişte kalmış
günlerden yanna. hem bir ulusal sava-
şım, hem de toplumsal ve bireysel özgür-
lük arayışı kendisine kılavuzdur.
Ateşten Gömlek'e yol alışı izleyebil-
mek, o yol alışta düşsel bir yolcu olabil-
mek için hem Handan'a, hatta Mev'ut
Hüküm'e. hem Mor Salkunh Ev'e, özel-
lıkle Türk'ün Ateşle İmtihanı'na ille uğ-
ramamız gerekmez mi?
Handan, dediğim gibi. 'bireysel baş-
kaldın'nın sessız sözcüsüdür. Yakup
Kadri anılannda bu romanı ne çok sev-
diğini, bu romandaki genç kadına han-
diyse âşık olduğunu yazmıştır. Duygu-
lannı yansıttığı yazısı o zamanlar söy-
teşten Gömlek
bugün yetmiş beş
yaşında.
Yetmiş beş yıl
boyunca okunmuş,
herhalde bir dönemler
çok sevilmiş, çok
etkilenilmiş bu
roman, yalnızca
anlatımının ateşi,
humması, buhranıyla
değil, 'anlattıklanyla'
da bugün yeniden
anlam kazamyor;
yetmiş beş yıl sonra
biz Ateşten Gömlek'i
yeniden
gereksiniyoruz.
Tadımlık
O gün asıl Türkiye yi ben ilk defa
gördüm. Karanlık bir sır olan
htanbul un arkası. asıl mahalleleri
ağzını açmış, sükkanım (1) dakmüştü.
Birçok ihtiyar kadın, birçok ıhtıyar
erkek gördüm. Istanbul'un abus (2).
sâmit (3) ve göriinmez ihtiyarları.
Arkalannda hangi zamana ait olduğu
bilinmeyen garip setreler (4),
redingotlar (5) içinden hafif, buruşuk
boyunları yükseliyor, gözlükleri
altından yaşlar beyaz sakallanna
alenen (6) akamk aglıyorlar Ipekli bol
çarşaflan içinde buruşukyanaklarınu
yaşlar akarak nineler geliyor. Sarılı
hrmvzıh basma entarisinin yeni
çarşafındanfırlamış. yemenilennın
oyaları görünen küme küme, gözleri
kırmızı, yüzleri Fransız Ihtilâİı nde
Versailles a (7) hûcum eden kadmlar
alayımn tablosu gibi o kadar çok kadın
var ki... Hıçbiri ne önünü. ne arkasını
görüyordu. Hamal tle genç münevverin
(8), karagümrüklü işçı, lstanbullu
kadınla yüksek ökçeli süslü kadımn,
omuz omuza, vüzyüze geldiği bir
gündü. Derinliği görülemeyen
meydanda müthiş bir insan denizi derın
ve sadasız uğultusuyla abyor akıyor,
yalnız çok kesif(9) o\an ortası
hmıldamıyordu. Bütün bu canlı deniz
üstunde Sultanahmet 'in beyaz
mmareleri. hapishane binası
yüzüyor gibi yükseliyordu.
Binaların üstünden, camıin
a\lusundaki ağaçlardan salkım
salkım insan kütleleri (10/
sanbyor, bumın üstünden beyaz
minarelerden uzanan sıyah
bayraklar bazan halkın başına.
bazan beyaz güvercin bulutlu
mavi göğe uçtıvordu.
Sultanahmet bahçesınin
parmaklıklanna dayanmış bir (bir
ihtiyarj dişsb ağzı açık. fersiz
gözlerinden, sürülmüş tarla gibi
buruşan yanaklanna akan göz
yaşlanyİa beraber hagıra hağıra
ağlıyordu. Ayasofya menjezinden (II)
giren herkes uçan Osmanlı
bayraklarını sivah görünce
dudaklarından bir feryat. kısılmış
bir hıçkmkfırhyordu. Gözleri
sürmeli olduğunu en boyalı
genç kadınlar bile unutmuş,
bütün bovalan yanaklarından
yaşlarla aktyordu.
(1) Oturanlanm. sakinlerini.
(2) Asık suratlı, somurtkan.
(3) Sesst.
(4) Düz yakah, önü ilikli bir tür ceket.
etekleri
uzunçift
sıra
düğmeli,
resmi erkek
ceketi.
(6) Herkesin gözü
önünde.
(7) iersailles Sarayı.
(8) Avdının.
(9) Yoğun.
(10) Kümeleri, yığınları.
(11) Tarafindan.
(H.EAdtvar, Ateşten
Gömlek, Yayına hazıriayanlar:
_ Mehmet Kalpakk, Gülbün Türkgeldi,
Öigiir Yayınlan)
lentiler, yankılar yaratmış. Handan'da
Halide Edib'in kişisel yaşamından esin-
lendiğı Yakup Kadri'ye fısıldanmış...
Bir roman, muhakkak ki, sadece 'ro-
man'dır. Ama bazı romanlar, yazarlan-
nı 'fazla' tanıtırlar.
Handan, Halide Edib'in gençlik dün-
yasını tanıtıyor. Mev'ut Hüküm, karan-
İık, karabasanlı. ama hep tutkulu sahne-
leriyle Halide Edib'in yaşadığı toplum-
sal-bireysel ortamlardan derin mutsuz-
luğunu söylüyor.
Nihayet Mor Salkımlı Ev ve Türk'ün
Ateşle İmtihanı anı kitaplan. silkiniş ve
gelecek umudu için mücadele istekleri-
ni 'yaşanmış'ın izlenimleriyle saptar.
Ateşten Gömlek'e yol alışta, bireysel-
den toplumsala, gerçekten bir ateşten
gümlek sırta geçirilmiş, o ateşten göm-
lekle yanıp tutuşulmuş, ama hiç pişman
olunmamıştır.
Tekrar 'Ankara'ya dönüyorum:
O gün. benim hayal edişime göre, o
akşamüzeri Ankara'da. Halide Edib Ha-
nım'ın evinde başka neler konuşulmuş-
tu? Başka kımler vardı? Çöken lstan-
bul'dan, geçmişten, imparatorluğun son
yıllanndan söz açılmış mıydı?
Yakup K.adn Bey, 'kendi' Ateşten
Gömlek inı nasıl tasarladığını, nasıl ka-
leme dökeceğini ifade etmiş miydi? O-
nun Ateşten Gömlek'i. sonra. dönüşe
dönüşe. şekilden şekle girerek Ankara
mı olmuşru?
Halide Edib Hanım, kendisinı. kendi-
sinin Ateşten Gömlek'ine götüren ko-
şullan, anılan, yaşantılan, ürkütücü ge-
lişmeleri birdenbire mı algılamış, her
şey birdenbire mi üşüşmüş; yoksa ya-
şantılar, izdüşümler, ka>gılar belleğe
usul usul mu birikmiştı?
Şişli'den Anadolu'ya
Ateşten Gömlek, en az iki yönüyle
dikkat çekmelidir: Anadolu'ya kimler,
hangi duygulann, ülkülerin, düşüncele-
nn itkisiyle geçmişlerdir ve 'savaş'ı na-
sıl yorumlamışlardır...
Once 'ŞişB'yi tanınz. Bugünün Şiş-
li'sine hiç mi hiç benzemeyen, sosyetik,
alafranga, özentici Şişli'yi. Sosyete,
alafrangalık, özenti ama, her şeye kar-
şın bir memleket ülküsü hissedenlerin
de yaşadığı Şişli.
Hariciye memuru Peyami, o Şişli'yi,
payitahtı, şimdi, Sakarya Savaşı'nın ar-
dır.dan, hastanede yarah olarak hatırla-
makta. yazmaktadır.
Dekor hastane olunca, bütün Millî
Mücadele seslerle, yankılarla, inildeyiş-
lerle belirir, İstanbul artık aradan çeki-
lerek. Anadolu ve Anadolu Türk'ü var-
lığını söylemeye koyulur.
Fakat başlangıçta hep Şişli vardır. Pe-
>r
ami'yi, Ayşe'yi. thsan'ı. Cemal'i ora-
datanınz. Şişli hanımlannın, Şişli bey-
lerinin, Rum hizmetçilerin neredeyse
habersiz kaldıklan Millî Mücadele'ye
ilk ugrak Sultanahmet olacaktır. Böyle-
likle Halide Edib ünlü, unutulmaz 'Sul-
tanahmet Mitingi'ni ilk kez kâgıda dök-
me olanağına kavuşur. Ayşe'nin siyah
giysilerle katıldıği o gün, sonra Türk'ün
Ateşle lmtihanf nda 'belgesel' bir anla-
tıma evrilecek, ama aradan yıllar geçtik-
çe, başka romanlarda, sözgelimi Kemal
Tahir'in Esir Şehir üçlemesinde yıne
can bulacaktır.
Mitıng, Halide Edib'in hem büyük ve
coşkun bir romancıya yaraşır, hem usta
bir gazetecinin nesnel anlatımına denk
tasvirleriyle Ateşten Gömlek'i Anado-
lu'ya açar. imparatorluğa son bir kez
seslenen lstanbullu için tek umut kapı-
sı bundan böyle Anadolu'da aralanacak-
tır.
Ateşten Gömlek de bundan böyle
Anadolu'daki savaş, yıkım ve zaferlerin
sözcüsü olacak, acılar ve kınk sev inçler
ortasında 'yann'ı özleyecektir. O kadar
ki romancı, Peyami'nin anlattığı kor-
kunç gerçekleri insanhk için utanç veri-
ci bulur ve ne insanlığın, ne Türkiye'nm
bir daha böylesi acılardan geçmemesi
temennisiyle, roman kahramanının bir
'kâbus' gördüğünü ileri sürmekten ken-
dini alamaz.
Ateşten Gömlek işte o çok çarpıcı te-
menniyle son bulmaktadır.
Yetmiş beş yıl sonra
Edebiyat tarihleri Ateşten Gömlek'in
6 Haziran -11 Ağustos 1922 tarihlerin-
de Ikdam gazetesinde tefrika edildiğinı
de yazarlar. Ateşten Gömlek bugün yet-
miş beş yaşında.
Yetmiş beş yıl boyunca okuntnuş, her-
halde bir dönemler çok sevilmiş. çok et-
kilenilmiş bu roman, yalnızca anlatımı-
nın ateşi, humması, buhranıyla değıl.
'anlatbklarryla' da bugün yeniden an-
lam kazamyor; yetmiş beş yıl sonra biz
Ateşten Gömlek'i yeniden gereksiniyo-
ruz.
Doğu ve Batı kültürlerinin sentezine
ulaşabilmiş Halide Edib. efsanevi ko-
mışmacısı olduğu Sultanahmet Mitin-
gi'nde 'hükümet'lerin düşman, 'mil-
let'lerin dost olduğunu söylemişti. Ge-
çen onca zaman onun sözünü ne yazık
ki doğrulamaya devam ediyor, hükümet-
leri bir tûrlü 'ferdin ezefihürriyetmûca-
delesiıiSe' fertlere dost kılarnıyör. ~** *
Belki bu yüzden ferdin sırtında hâlâ
ateşten gömlekler var.
Yakın tarihimizin hangi sancılardan
geçtiğini ben en çok romanlardan öğ-
rendim. Tarih kitaplan, hatta ilk elden.
ilk tanıklıktan anılar her zaman yetme-
di.
Ateşten Gömlek'e gelince. o roman-
lar, öğretici, aydınlatıcı romanlar ara-
sında, bir de 'coşkun'' yaradılışıyla gön-
lümü yakar. Anlatımının çapraşıklığına
-haksızca- işaret edilmiş -Halide Edib,
bu romanında, Handan kimliğiyle baş-
lattığı coşkun yaradılışlan artık bütün
bir romanın tek kimliği kılmaktadır.
Halide Edib diyorki:
"Sen kitapiar ve kâğıtların dilinden
anbyorsun, yanık şevter söyte, iyi şeyler
söyle, beni istesin!"
Belki bu yüzden bugün de Ateşten
Gömlek'i istiyoruz.
Yetim Tristana'nm îspanyası
MB.İliSlARAHASl
fSTANBUL
FİLM fESTİVUİ
CUMHUR CANBAZOĞLL
Luis BunueJ'in yine bir dönem
çok tartışılmış filmlerinden sıra,
Seni Se\Tneyeceğim'de (Tristana)
bugün. Bunuel bu kez aristokrat
don Lope'ye (Fernando Rey) ema-
net edilen genç ve güzel yetim
Tristana'nın (Catherine Deneuve)
yaşamında ve çe\Tesinde olan bi-
tenle, hayli rahatsız bir genç kadı-
nın kişiliğinde insanoğlunu gün-
begün katılaştıran etkenleri. müt-
hiş bir değer erozyonu yaşayan Is-
panya'nm perde ardmdakı yüzü-
nü anlahyor...
Genç ve güzel Tristana yetim
kalınca don Lope'nin vesayeti al-
tına giriyor. Ancak don Lope kısa
sürede baba rolünden sevgili rolü-
ne geçip genç kızı baştan çıkanyor.
Bir süre sonra da Tristana onunla
evlenmek isteyen ressamla (Fran-
co Nero) birlikte evden kaçıyor.
İki yıl sonra bacağının kesilme-
sine kadar ilerlemiş bir hastalıkla
don Lope'nin yanına dönüyor
Tristana. Yaşadığı birçok kötü ola>
sonucu katılaşmış Tristana, bir ge-
ce kalbinden rahatsızlanan don
Lope'ye doktor çağırma bahane-
siyle onun yanından uzaklaşıyor
ve pencereyi açıp yıllarca ona acı-
masızhğı öğretmiş ihtiyan uzun
kış gecesinin ölümcül soğuğuna
bırakıyor...
Benito Perez Galdos'un bir öy-
küsünden alınan Seni Sevmeyece-
ğim ilk sahneden son sahneye ka-
dar karalar kaplı kadmlann, ihtı-
yarlann, duvarlann, kapalı pence-
relerin, ıssız sokakların Ispanya-
sı'nda geçiyor. Bu kez gerçekle
düşün arasında fazla gidip gelme-
yen Bunuel, seyirciyi kâbusun içi-
ne çeken huzursuz bir ortam ya-
ratmada yine hayli başanlı.
Seçtiği oyuncular da işini çok
kolaylaştırmış. Fernando Rey öl-
çülü, akıllı ve hiç fazlalığı olma-
yan bir oyun sergilerken Catheri-
ne Deneuve bizce kariyerinin en
başanlı birkaç oyunundan birine
Seni Sevmeyeceğim'de ulaşmış.
Kentin kademıi çizen 'ermiş' kız j
MURATOZER
Bugün "Edebiyattan Beyazperdeye"
bölümünde perdeye gelecek olan tsrail
filmi "Ermiş Clara" (Clara
Hakadusha), genç sinemacılann
"Idşüİkli'' çabalanyla ortaya çıkmış
önemli bir yapıt.
1999... Kaos sınınndaki Israil... 13
yaşındaki Clara, doğaüstü güçleri olan
bir kızdır. Günler geçtikçe lyice okulun
ve kentin işlerine kanşan bu "enniş"
kız, işleri büyütür ve sonunda kenti
yerle bir edecek bir depremin
yaklaştığı kehanetinde bulunur...
"Prag Bahan"nın etkin isimlerinden
Çek yazar Pavel Kobout ve kansı
Jetena'mn kaleme aldıklan
romandan özgürce yapılan bir
uyarlamayla karşı karşıyayız. 1963 San
Francisco ve 1962 Varşova doğumlu
iki genç tsrailli yönetmenin,
Ori Sivan ve Ari Fulman'ın imzalannı
taşıyan "Ermiş Clara",
"gerçeküstii"'nün zaman zaman öne
çıktığı bir atmosfere sahip.
Çek yazarlann dünyasını, yakın
geleceğin tsraili'ne uyarlayan ve bunda
da oldukça başanlı olan genç
yönetmenlerin ilk uzun metrajlı
çalışmalan bu. Kaotik bir görünüm
taşıyan film. sanayileşmenin
getirdiği çarpık kentleşmenin de
altını çizen imlemelerde bulunuyor.
Daha önce yine birlikte
gerçekleştırdikleri ve Pink Flayd'un
aynı adlı şarkısına gönderme
yaptıklan. "Comfortabh >umb"
(1991) adlı belgeselle dikkatleri
çeken Sivan ve Fulman. "Ermiş
Clara"yla da başanlannı
sürdürüyorlar.
Başrollerde Luc> Dubinchek, Halfl
Elohev, Johnny Peterson,
Maya Maron ve Maya de Fries'i
gördüğümüz fılm, Karlov^ Vary Film
Festivalf nde "Jûri Özel Odülü",
Haifa Film Festivali'nde ise "en iyi
film" ödülü almış ilgiye değer bir
tsrail yapımı. tsrail sinemasırun
alabildiğine "özgün" örneklerinden
biri "Ermiş dara." Dinamik bir
anlatımın izınden gıden film. son
dönemlerde takip etmeye çalıştığımız
bu sinemanın en kayda değer örneği
olarak göze batıyor... (85 dakika)
• B U C U N •
1
•
1
•
•
1
•
1
•
•
•
•
m
•
•
EMEK: Sayılarda Boğulmak
(12.00-18.30). Düşler Kövü
(15.00), Yalan Makinesi
(21.30).
FtTAŞ 1: Basit Bir Öykü
(12.00-18.30), Seni Sevme-
yeceğim (15 00-21.30)..
FtTAŞ3: Bir Erkeğin Anato-
misi (12.00), Ermiş Clara
(15.00-21.30), Akrebin Yol-
culuğu (18.30).
FÎTAŞ 5: Maskeler Kralı
(12.00), Aşk. Yaşam ve Ölüm
(15.00-21.30), Bir Kaybolu-
şunGüncesi (18.30).
REKS: Manny & Lo (12.00),
Olanaklar Çağı (15.00). O
Eski Güzel Günlenn Sonu
(18.30), Bir Suçlunun Yaşa-
mı (21.30).
g
• Y A R 1 N •
• •
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
EMEK: SoğukAteş( 12.00-
18.30), Andy Warhol'u Vur-
dum (15.00), Irma Vep
(21.30).
FtTAŞ 1: Pizzicata (12.00-
18.30), Buıjuvazi'nın Gizli
Çekıciliği (15.00-21.30).
FtTAŞ 3: Hollywood Ka-
çaklan (12.00), Yolculuk
(15.00), Sen de Girme
(18.30), Üç Arkadaş
(21.30).
FtTAŞ 5: Yalan Makinesi
(12.00), Kaltaklar (15.00-
21.30), Düşler Köyü
(18.30).
REKS: Öpülmüş (12.00),
Bandvvagon (15.00), Kafkas
Mahkûmu (18.30), Ölüm
Bahçesi (21.30).
•
i
i
1
|
1
•
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Şhakespeare ve
İktidarın Zorbalığı...
"Sanat, her zaman yalan söylemez mi" diye so-
rar ozan Kavafis notlannda. Ama bu soruyla dile
getirilen, sanatın hep valandan bir dünya oluştur-
duğu değildir elbet. Ote yandan unutmamak ge-
rekir ki, sanatın kendi gerçekliğı içerisınde yansıt-
tığı doğrular, günlük yaşamın akışı boyunca doğ-
ru kisvesiyle tanıtılmaya çalıştlan yalanlar tarafin-
dan hep yalanlanır. işte budur Kavafis'e yukarda-
ki sonjyu sordurtan; yani sanatın, günlük yaşamın
doğru kılığındaki yalanlan karşısında, yalanı hep
dışlayan doğrucu tavrını sürdürmesidir...
Gerçek sanat, hiçbır zaman yalan söylemez.
Sanatın çizdiği en düşsel ortamlarda olup bıten-
ler bile günlük yaşamın en somut gerçeklerinden
daha gerçektir; çünkü sanatsal çaba, sonuçta
günlük yaşamda en gerçek ve en doğru diye bi-
linenleri "Âcaba öyle mi" sorusunun pençelerine
bırakmaktan başkaca bir şeyi amaçlamaz. Bu so-
ru ise ta evrenı ilk kez sorgulayan Mılet'li Tha-
les'ten bu yana, insanın doğru ve gerçek yolun-
daki en güvenilir rehberi olagelmiştir.
William Şhakespeare, insanın toplumsal yaşa-
mının en eski ve en temel olgularından biri olan
iktidar olgusu üzerinde en yoğun biçimde dur-
muş sanatçılardan biridir. Dehasının uçsuz bu-
caksızlığıyla tam bir uyum içersinde, konulannı
hiçbir zaman günlük siyasetin dar sınırları içersi-
ne hapsetmeyen Şhakespeare, insanlığın tarihi
boyunca önemini korumuş olan yöneten-yöneti-
len ilişkilerini ve iktidar tutkusunu eserierinde hep
evrenseiliğin boyutlarına oturtmuştur. Bu tema
bağlamında iktidann hem kaynağı hem de kulla-
nılışı açısından yasallığa özel bir ağırlık tanıyan
yazar, gerek yasadışı yollarla ele geçih'len gerek-
se sonradan yasal kaynağını gölgeleyecek yasa-
dışı tutumlara sürüklenen ıktidarların yazgılarını
oyunlannda çok çarpıcı biçimde işlemiştir. 1. Eli-
sabeth çağında, yani Ingiliz monarşisinin en güç-
lendiği dönemde yaşayan Şhakespeare1
in iktidar
olgusunu, adı ne olursa olsun, her yönetim biçi-
mi için sonrasız geçerli ilkeler temelinde ele almış
oluşu, onun evrenselliğinin en dikkat çekıci gös-
tergelerinden biridir.
Günümüzde kimi siyasetbılim uzmanlarınm ge-
nelde Shakespeare'in, özelde ise örneğin Mac-
beth'\n siyasetbilim açısından da değerlendiril-
mesinde gıderek daha çok ısrar etmeleri, bu ev-
rensellik boyutundan kaynaklanan bir tutumdur.
Beriin Üniversitesi'nde, politik bilimler ve ulus-
lararası ilişkiler dallannda öğretim üyesi olan Ek-
kehart Kippendorff, 1992 yılında yayımlanan
"Sha/cespeare'/n Oyunlannda Politika" adlı ese-
rinde, iktidar konusunda Shakespeare'in ele aldı-
ğı noktalan şöyle özetliyor: "Bu oyunlarda iktida-
ra Hişkin bütün mekanizmalar vardır: Sınıf ege-
menliğinin cumhuriyet kisvesi altına gizlenmiş ya-
pılan, 'böl ve yönet' ilkesi, tek başına ıktidar ola-
bilmenin işlevsel koşulları; halk kitlelehnin yönlen-
dirilmesi ve baskı biçiminde sıkıdüzenin uygulan-
ması (...) iktidan ele geçınnenin teknikleri ve ikti-
dartyiiirmeye yöfaçan nedenler; halkın temsilci-
lerinin çeşitli makamlara getirilerek rüşvet yoluy-
la elde edilmesi ve hep gizli çalışan devlet güven-
lik hizmetleri vb."
Yukardaki satırlar, rahatlıkla bir 20. yüzyıl tiyat-
ro yazan için de söylenebilirdi. Bu satırlann bun-
dan dört yüzyıl önce yaşamış biri için yazılması, o
kişinin dehasının yani sıra iktidar olgusunun da,
yüzyılların akışı içersinde geçırdıği değişimlere
karşın, temelinde ne denli değişmez çizgiler taşı-
dığının kanıtıdır.
Şhakespeare, iktidar bağlamında özel ağırlık ta-
nıdığı iki noktayı, iktidann yasal yollardan elde
edilmesinin gerekliliğini ve yasal yolla elde edilmiş
iktidann uygulamalarının da hep yasal kalması zo-
runluluğunu, oyunlannda iki temel ilkeye dönüş-
türerek yansıtır. Bu ilkelerden birincisi, yasadışı
yollarla ele geçirilen iktidann ayakta kalabilmesi
için zorbalığa başvurmasının kaçınılmazlığıdır.
Ikinci ilke ise yasal yolla elde edilmiş bir iktidarın
uygulamalannda yasallıktan aynlması durumun-
da, ortalığı kaplayacak zorbalık atmosfen nede-
niyle devletin temellerinden sarsılacağıdır çünkü
böyle bir durumda halkın devlete olan güver.i ge-
niş ölçüde yitip gideceği gibi, devletin zorbalığını
örnek alacak zorba çeteleri de davranışlarınm ya-
sal (!) temellenni doğrudan devlet yetkililerinın dav-
ranışlannda arayabileceklerdir!
Yüzyılımızın ilk yansında, Avrupa'nın yetıştirdi-
ği en önemli eleştirmenlerden olan Avusturyalı
Kar! Kraus. "Eğer bir ülkenin yasalan, Shakes-
peare'in parafe edilmiş düşünceleri ise, o ülkede
uygariık vardır", demişti. Sabahattin Eyuboğ-
lu'nun bir zamanlar Hasanoğlan Köy Enstitü-
sü'ndeki köy çocuklanna Shakespeare'i anlatabil-
miş olmanın mutluluğunu yaşaması da bundan
başka bir nedene dayanmıyordu. Yıne bir zaman-
lar, Sabahattin Eyuboğlu'nu bu tutumundan ötü-
rü gerçekçi olmamakla suçlayan kimi aydınlanmı-
zın, devletin en önemli makamlannın gece baskın-
larıyla el değiştirdiği bir ortamı nasıl değerlendir-
diklerini sormak da kanımca bir "uygariık" soru-
nudur...
BUGUN
• CRR'de saat 19.30'da İstanbul Büvükşehir
Belediyesi Kent Orkestrası, şef Kâmil Coşkun
eşliğinde solist Şafak Yaprak bir konser verecek. (232
98 30)
• ÎDOB'de saat 20.00'de G. Verdi'nin 'Don Carlos'
adlı yapıtı izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da John Scofield 'Live 3
Ways' videodan caz, saat 18.30'da Çekül Gençlik
Birimi İstanbul Seminerleri IV kapsamında Sezai
Gülşen'in katıldığı 'Körler Ülkesinde Kadıköy'ü
Aramak' (M.S.M. Türk Müziği Öğrencileri
Eşliğinde) başlıklı seminer izlenebilir. (252 35 00)
• İSTANBUL ÜNtVERSİTESİ Öğrenci Kültür
Merkezi'nde saat 14.00'te Ufuk Selçuk'un yönettiği.
Cengız Gündoğdu ve Feridun Andaç'ın katıldığı
'Edebiyat ve Eleştiri' başlıklı açıkoturum Tiyatro
Salonu'nda yer alıyor.
• tFSAK'ta saat 19.30 ve 20.15'te Yusuf Tuvı'nın
'Puşkar Pana>in' başlıklı saydam gösterisi
izlenebilir. (243 14 01)
• ANADOLU AYDINLANMA VAKFInda saat
15.30'da Metin Bobaroğlu'nun katıldığı 'Semboller-
Sanat ve Aydınlanma' başlıklı seminer izlenebilir.
(463 23 90)
• LÜTFÜ K1RDAR ULUSLARARASI KONGRE
VE SERGİ SARAYI'nda Psikiyatri Kongresi
izlenebilir (212 78 80)
• EYLÜLMÜZİKKULÜBÜ nde saat 21 30da
Bülent Ortaçgil konsen izlenebilir. (257 11 09)