Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 1997 PERŞEMBE
14 KULTUR
'Insan tutkulannın ressamı' Claude Sautet, 16. Uluslararası Istanbul Film Festivali için tstanbul'da
4
Artık daha sade olana yöneliyorum'
• Hep küçük burjuvaziyi anlattığım vurgulayan
Claude Sautet, yavaş yavaş konusuz fılmlere
yöneldiğini söyledi: "Yaş ilerledikçe insan daha sade
olana yöneliyor. Seyirciden de bu sadeliği anlamasını
bekliyorum." Sautet, "Nelly ve Bay Arnaud"daki Bay
Arnaud'nun kendisi olmadığmı, o kişiliği Michel
Serrault'un yarattığmı da belirtti.
KültûrServisi-16. Uluslarara-
sı Istanbul Film Festivali'nin ko-
nuklanndan ünlü Franstz yönet-
men Claude Sautet. önceki gün
düzenlenen basın toplantısında
sinemageçmişini, son fılmi "Nel-
ly ve Bay Arnaud"yu ve 45 yıllık
sinema geçmişinde geldiği nok-
tayı anlattı.
AtillaDorsay'ın sorulannı ya-
nıtlayan Claude Sautet, "45yıüık
meslek yaşamınızdan memnun
musunuz" sorusuna, "İnsan hiç-
bir zaman yaptıklanndan mem-
nun olmaz. F.ski nimleriınde keş-
ke öyle değil de böyie yapsaydım
dediğim bölümler var" yanıtını
verdi. Sautet, sinemaya başlama-
dan önce bu alanda hiç yeteneği
olmadığını; aslında müziğe ve
heykele daha yatkın olduğunu an-
lattı.
Pek çok ünlü yönetmenin me-
zun olduğu sinema okulu IDEC' i
bitırdikten sonra uzun süre iş bu-
lamadıgını söyleyen Sautet, bü-
rokratlık ve caz müziği yazarlığı
gibi farklı alanlarda çalişmış. Si-
nemaya, asistan olan bir arkada-
şının yanında asıstanhk yaparak
başladığını anlatan Sautet, "ilk
yaptoğun işler sandviç tasunak ve
çekim terde ayak ahında dolaş-
raaktı" diye konuştu. Kısa ve de-
neysel filmlerle sinemaya başla-
yan Sautet, bugün geçmişe bak-
tığında yapmış olduğu bu filmle-
ri "küçükvezavaflışeyler" olarak
niteledi.
Asistan olarak görev aldığı ti-
cari fılmleriçin "çokkötü"diyen
Sautet, ilk ftlmi "Hayat Bağla-
n"na dek sinemada kayda değer
bir yapıma imza atmadığını be-
lirtti.
Sautet, "Getecekte, Fransız bü-
yük ve küçük burjuvazjsjnin res-
samı olarak anılmak ister misi-
niz" sorusunu ıse, "Ben hep kü-
çük burjuvaziyi, yani içinden gel-
diğim orta sınıft anlattım. Bu fllm-
leri sosyolojik birer belge olarak
düşiinmedim. Onlar, tanık oldu-
ğum ilişkiler ve kişilcr sayesinde
ortaya çıkü" sözleriyle yanıtladı.
Son filmi "NeOy veBay Amaud"
gibi bir filmi yapmasında bugün-
kü birikiminin ve yaşının önem-
li olduğuna değinen Sautet, "Bay
Anıaud siz misiniz" sorusunu.
"Hayır, o kişiliği Michel Serrault
yarattı. Ben Bay Arnaud gibi içe
kapalı bir insan degilim. Zengin
bir sosyal yaşanüm var. Ama ço-
cukluğumdaçok utangaçtun; ha-
varjnı utangaçuğı yüzünden ziyan
eden insanlan çok i>i anhyorum"
diye yanıtladı. Son filmlennde
daha sade bir anlatımı yeğlediğı-
nı anlatan Sautet, yavaş yavaş ko-
nusuz ııımıere yöneldiğini ve be-
lirsiz, müzikal bir yapıda ilerledi-
ğini söyledi. "Yaş ilertedikçe in-
san daha sadeolana >öneliyor. Se-
yirciden de bu sadeliği anlaması-
nı beldiyorum".
Sautet, Amenkan sinemasının
dünya üzerindekı üstünlüğü ko-
nusundaki görüşlerini ise şöyle
açıkladr "Amerikan sineması ile
mücadele etmek kolay iş değil.
Çinlilerbelki bunu yapabilir,çün-
kii eDerinde inanılmaz imkânlar
var. Günümüzde bir ABD filmi
dünyamn pek çok ülkesüide aym
anda gösteriliyor. Bu filmlerin
hepsi birertkari ürün. Bizter. ken-
di küçük arka bahçemizde ekip
biçtiklerimizi sergiliyonız yaunz-
ca. Doğrusu 'Nelly ve Bay Arna-
ud nun düma üzerinde pek çok
ülkede izknmesi beni çok şaşırtb.
Bu benim en büyük sürprizinı".
'Her oyuncu Sautet'nin
kişiüğini yansıtır'
Fransız yazar Michel Ciment
ıse aynı gün Claude Sautet sine-
ması üzerine verdiği konferansta,
Sautet'nin klasik bir sinemacı ol-
duğunu belirtti. Sautet'nin, mo-
dern yönetmenlerin aksine, den-
ge, açıklık ve şeffaflık gibi kay-
gılar güttüğünü anlatan Michel
Ciment, günümüz modern sana-
tında tutkulann yerini görsel e-
fekt ve şiddetin aldığına dikkat
çekti. Sautet'nin "insan tutkula-
nnın ressamı" olduğunu söyle-
yen Ciment, Sautet sinemasını
ABD'den verdiği ömeklerle kı-
yaslayarak. "Bugün, ne De Pal-
ma'da ne de Spielberg'de kadın-
erkek ilişkisinin derinligine işlen-
miş resmini göremiyoruz. Oysa
Sautet'nin sinemasının önemi in-
san ilişkilerini incelemesinden
kaynaklanır. Sautet, bir oyuncuyu
abr ve bir heykettıraş gibi onun
farklı yönlerini keşfeder. Her
oyuncu,Sautet'nin kişiliğinin baş-
ka bir yüzünü temsil eder" dedi.
Ciment, Sautet filmlerinin insan-
lara yaşama iradesi aşıladığı için
hâlâ ilgi gördüğünü belirtti.
Festival kapsamında "Durgun
Akardı Sular" adlı fılmi gösteri-
len Fransız yönetmen Jacques
Deschamps da. sinema anlayışını
anlattı. Kısa fîlmle başladığı sine-
ma serüveni üzerine konuşan
Deschamps, "Klasik bir hikâye
anlatmaktan çok, aynnolarla
bezeli bir sinema dili yaratmak"
istediğini belirtti.
Fransız sinemasının bugününü
değerlendiren Deschamps, son
yıllarda yönetmenlerin sosyal ve
polıtik konulara eğildiğini, ancak
kişisel üslup yaratmadıklannı
söyledi.
Fransız kadın yönetmenlerin
son yıllarda çok önemli işler yap-
tığını anlatan Deschamps,
değişik bir sinema dili ve farklı
bakış açılannın kadın yönetmen-
lerden geldiğıni belirtti. Ken-
disini etkileyen en önemli yönet-
menin Godard olduğunu söy-
leyen Deschamps şöyle devam et-
ti: "Godard'ın yaptjğı filmler,
yapıldtgı zamanın 10 yıl ötesin-
dedir. Saf sinemayı oluştururken
geleneksel anlatım kurallarını
kınp \enilerini inşa eder. Bin
şaşırtan filmlerini gelecekte de
konuşmaya devam edeceğimizi
düşiuıüyorum".
'Durauıilar geçici, oysa fîbnler kalıcı'
GÖNÜL DÖNMEZ-COLIN
1996 Feli.x Avrupa Film Ödülleri da-
ğıtıldığında "Kafkas Mahkûmu" filmi-
nin yönetmeni Sergej Bodrov, çalışma
arkadaşlan Arif Aliev ve Boris Giller ile
birlikte en iyi senaryo ödülü aldı. lyi bir
film için, iyi biröyküyü temel koşul gö-
ren Rus yönetmen Sergeı Bodrov daha
ilk önemli filmi "Özgürlük Cennettir"
ile 1989 Montreal Uluslararası Film Fes-
tıvah'nde büyük ödül almıştır. Sovyetler
Birliği'ndeki değişiklikleri izleyen yıl-
larda yeni olanaklar bulan Bodrov, ltal-
yan kökenli Amerikalı fotoğraf sanatçı-
sı Carolyn Cavelleroile yaptığı ikinci ev-
liliğin ardından Amerika'ya da açıkiı ve
ömeğin bağımsız yönetmen Akxander
Rockwell'in "Sevecek Biri" filminin se-
naryo yazarlığı ve yapımcılığını üstlen-
di.
Son fılmi, güncel Çeçen-Rus çatışma-
lannı ele alan "Kafkas Mahkûmu" bir
Tolstoy uyarlaması. Dağıstan"da kuş uç-
maz kervan geçmez bir köyde bir süre
tutsak kalan iki Rus askerin öyküsünü
anlatan bu film savaş. kin, vatan duygu-
su ve tüm bunlann ötesinde insancıl duy-
gulan kamera oyunlanna gereksinme
görmeden tüm yalınhğıyla verebiliyor.
Geçen Cannes Film Festivali'nde ulus-
lararası film eleştirmenleri ve halk ödül-
len alan "Kafkas Mahkûmu" yabancı
film dalında Oscar'a adaydı. 16. tstan-
bul Uluslararası Film Festivali edebiyat-
tan sinemaya bölümünde gösterildi.
Üç film birbirine bağh
"Özgürlük CennettJr"den bu yana ça-
lışmalannı yakından izlediğim Sergey
Bodrov ile Selanik Film Festivali sırasın-
da görüştük:
- En başardı üç filminize bir göz aüp
arada bir bağlantı kurmaya çahşıyorum.
Üç filmde de kahraman genç bir erkek.
"Özgürlük Cennerrir'*de Sasha babasmı
anyor,"MeleklerGörmek Istiyorum "da
Bob, mafyaya çahşıyor; son filminizde
"Kafkas Mahkûmu" genç, acemi bir as-
ker; nedenini bilmediği. bilse de inanma-
dığı bir savaş için ölüm yoluna düşmüş.
Bu üç kahraman ik yaşadıklan zaman
arasmda bir bağlantı kurabilir mrviz?
Bunu daha önce böyle düşünmedim,
ama haklısın; ülke aynı ülke, zaman kı-
sa bir zaman, 1989 ile 1996 arası, yedi
yıl gibi bir zaman dilimi. Bu zaman di-
İimi içinde olanlan yakalamaya çalıştım
bu filmlerle. "Özgürlük Cennettir" bir
başlangıçtı. Özgürlük düşü gibiydi, hü-
zünlü bir filmdi, ama bir umut ışığı var-
dı. Çocuk ve babası, ikisi de tutsak bile
olsalar, çocuk belki babasına yardım
edebilirdi. "Melekler Görmek Istiyo-
rum" ise çok zor bir zamanı, 199 l'i yan-
sıtıyor. Kimsenin olup bitenleri kavra-
yamadığı bir dönemdi bu. Genç kuşak
geriye dönmek istemıyor, özgürlük pe-
şinde koşuyordu, ama yalnızca başımızı
Rus yönetmen Sergey Bodrov.
.ltın Lale jürisinde yer
alan Sergey Bodrov'un
'Kafkas Mahkûmu' adlı
filmi bu yıl Oscar'a adaydı.
Yaşamında en önemli şeyin
film yapmak olduğunu
vurgulayan Bodrov,
yaptıklannı beğenmediği
için sürekli yeni film
yaptığım, her düşkınkhğına
uğradığında yeni baştan
başladığını söylüyor. Gerçek
konular üzerine film
yapmayı yeğleyen
Bodrov'un yeni çalışması
sirk oyunculan üzerine.
su üstünde rutabilmek bile büyük bir so-
run olmuştu. Özgürlük yalnızca özgür
olmak değildir, hiçbir kural olmaması da
özellikle başlangıçta sakıncalı olabilir.
Bu üç öyküyü birbirine bağlayabiliriz.
Dediğim gibi ülke hep aynı ülke. Ma-
sum askerkr ölüyor, ne için? "Kafkas
Mahkûmu"ndaki iki askerden yaşı da-
ha büyük olanının vatan borcu konusun-
da sannlan var, birkaç 'vatan millet' tür-
küsü kalmış belleğinde. oysa pisi pisine
gideceğini çok iyi biliyor; aptalca bir ne-
den için kurşunlanacağını. Yine de vata-
nı için ölmeye hazır. Tşte bu çok acıklı
bence.
- "Özgürlük Cennettir"de çocuğun
babasmı aramasını bir metafor ola-
rak görebilir miyiz?
Baba-oğul deyince bir metafor düşü-
nülür, ama normalde babanın oğuluna
yardım etmesi beklenir. Ben o öyküde
oğlarun babasına yardım etmesini bekli-
yordum. Çok zorbirdunımda da olsa is-
riyor yardım etmeyi.
- Tarihsel ya da siyasaJ bir metafor dü-
şünecek olursak?..
Siyasal bir demeç vermekten çok sis-
tem üzerine bir şeyler söylemeye çalış-
mıştım. Durumlar geçici, oysa filmler
kalıcıdır. Bu nedenle güncel siyasal ko-
nulaıia ilgili filmler yapmaktan kaçını-
yorum. Bugün okunup yann bir kenara
atılan gazete gibi oluyor çünkü. Gerçek
konular üzerine film yapmak daha iyi
bence.
- 1989'dan. "Özgürlük Cennettir"den
bu yana neler değişti sizin için? Kişisel ge-
Uşmeterden çok, siyasal dcğişmelerin ya-
m sıra gelişen bir sanat yaşamı açısından
demek istiyorum?
Bir aynm yapmak güç bence. Yönet-
menim ve aynı zamanda özel bir kişi-
yim. Bu ikisi birlikte gidiyor. Çünkü ya-
şamımdaki en önemii şey film yapmak.
Şimdi daha çok deneyimim var. Daha
akıllandım; istediğim yere gitmekte, is-
tediğim ülkelerde film yapmakta özgü-
rüm. Tüm bunlann yardımı oluyor. Bir-
çok yönetmen için Glasnost'tan Prest-
royka'dan önce film yapmak daha ko-
laydı. De\ let destek veriyordu. Şimdi öz-
gürüz, ama kimse özgürlüğün bu denli
ederli olacağını beklemiyordu. Pazara
çıktık şimdi. Izleyiciyi düşünmeli, para
bulmahyız. Birçok yönetmen buna hazır
değildi. Ama ben bu güçleri yeğliyorum.
Geriye dönmeyi hiçbir zaman istemem.
- Sizce tüm bu degişiklikkr sanatanıza
nasıl yansıyor?
Bence "Özgürlük Cennettir" en başa-
nlı fılmimdi. Şimdi artık izleyiciyi çeken
filmler yapabiliyorum.
- Sizin sanaünıza bakış açuuzdı öğren-
mek tstediğim_
Dediğim gibi bir kalım sorunu bu.
Eğer film yapmayı sürdürmek istersem
başanlı fılmler yapmahyım. Kimse ba-
na hatır için para verecek değil. Eğerpro-
fesyonel bir yönetmensem, iyi filmler
yapıyorsam. ancak o zaman para yatıra-
caklar. Belki deneysel filmler için para
bulan şanslı kişiler var, ama salt bir de-
ney için para verecek kimse tanımıyo-
rum ben. "Kafkas Mahkûmu"na yatın-
mı şimdi Kazakistan'da başanlı bir işa-
damı olan eski bir öğrencim yaptı. Yıl-
lar önce Moskova'da senaryo derslerime
katılmıştı. Parasını akıllıca kullandığı
için zengin oldu.
Filmi Hazar Denizi yakınlannda bir
bölgede, 36 ayn dilin konuşulduğu bir
yerde çok zor koşullar altında çektik. Su
yoktu, elektrik de bazen gelmiyordu.
"OzgüriükCennettir" de zor koşullar al-
tında gerçekleşmişti. Örneğin Gulagla-
nn içine giren ilk kamera benimdi. Tu-
tuklular, "Kimse bizim hakkınuzda bir
şey bibnek istemiyor, bizim öykümüzü
anlatmaltsm" diye direttiler. lmgelemim
ile özgür kalmayı, yalın bir öykü anlat-
mayı amaçladığımı anlatmaya çalıştım
onlara. Sonuç fena olmadı. Çünkü öykü
iyiydi. Son filrn de öyle. İyi bir öykü bul-
mak önemli. Ben evrensel öyküleri yeğ-
liyorum. Saraybosna olmuş, Afganistan
olmuş, Sri Lanka olmuş fark ermez. Rus-
ya'da film çekmek kuşkusuz daha kolay
benim için. Öte yandan çok yakın olma-
sı da bazen bir sorun çıkarabiliyor.
Sirk oyunculannı konu alan bir film
hazırlıyorum şimdi. Onlar da Çingene-
ler gibi gezgindir. Bu nedenle çekim için
örneğin Meksika'yı, Portekiz'i ya da
Fransa'yı düşünebilirim.
ABD ile Rusya arasmda fark yok
- "Kafkas \lahkûmu"nda başrolde
genç Sergei Bodro\ var.
Yönetmenlerin çocuklannı filmlerde
kullanmasına karşıyımdır, ama daha iyi
bir oyuncu bulamadım. Gerçekte profes-
yonel oyuncu da değildir oğlum. Ama
şimdi ünlendi, iyi para yapıyor. O zaman
benden ancak 1000 dolar koparabildi bu
rol için. Ve bir daha filmlerimde o>Tia-
maya tövbe etti.
-BirazdaAmerikadeneyimlerinizian-
latın, örneğin Alesander RockvveU ile ça-
hşmalaruıızı?
- Alexander Rockwell fılmlerimi tanı-
yordu. Onun senaryoya, benim de para-
ya ihtiyacım olduğu bir devrede karşılaş-
tık. Sonuç olarak o fılmini yaptı, ben de
son filmim için para kazandım. Ameri-
ka'da film yapmakla Rusya'da film yap-
mak arasındaki farkı soruyorlar bana.
Hiçbir fark yok gerçekte. Yalnız Ameri-
ka'da yemekler daha iyi. Amerikan sine-
masına karşı nasıl ayakta durabileceği-
miz konusuna gelince, benim iyi Ame-
rikan fılmleri ile bir kavgam yok. Öme-
ğin bir Scorcese'ye ne dıyebilirim? Öte
yandan kötü Amerikan fılmleriyle çatış-
maya da gücüm yok. Çünkü onlann mil-
yonlan var. Bana kalırsa bu sorunlan hü-
kümet çözmeli.
Kendi fılmlerime gelince; yaptıklan-
mı beğenmedığim için devamlı yeni film
yapıyorum. Her düş kınklığına uğradı-
ğımda yeni baştanbaşhyorum ve bu böy-
lece sürüp gidiyor.
Tiyatro Oyunevi, Sahne Foks'ta Jean Genet'nin 'Hizmetçiler'ini sergiliyor
Suçun ve ölümün kutsandığı tören
Oyunu Mahir Günşıray yönetiyor.
Kültür Servisi - Tiyatro Oyunevi, Jean Genet'nin
"Hizmetçiler"adlı oyununu Şişli-Bomonti'deki Sah-
ne Foks'ta sahnelemeye başladı. İlk gösterimi 4 ni-
sanda yapılan oyun, her hafta cuma (20.30) ve cu-
martesi (15.30 - 18.30) günleri izlenebilir.
Jean Genet'nin ilk oyunlanndan biri olan "Hiz-
metçiler", egemen kültür-öteki kültür, efendi-köle.
erkek-kadın kutuplaşmalannı ele alıyor. İki hizmet-
çinin, hanımefendilerini öldürme planlan üzerine
kurulan oyun, sıradan bir cinayet öyküsünün ötesi-
ne geçiyor. Aynca, Tiyatro Oyunevi'nin yapımmda.
oyundaici üç kadın rolü erkek oyuncular tarafından
oynanıyor. Böylelikle, öldüren-öldürülen, doğru-
yanlış, hanımefendi-hizmetçi, erkek-kadın arasın-
daki aynmlar bir ölçüde belirsizleşiyor. Kimlikler bi-
rer yanılsamay a dönüşüyor; o>oın, suçun ve ölümün
kutsandığı bir törene doğru gelışiyor.
tnsanlan ırk, cins ve sınıf aynmlan içinde kalma-
ya zorlayan. onlara kendi seçmedikleri rolleri daya-
tan egemen söylem. sahnede oynanan oyunun tehli-
keleriyle yüz >üze bırakılıyor. Yerleşik değer yargı-
lan tarafından aşağılanan, kendini bir türlü ıstediği
biçimde ıfade edemeyen kadın-hizmetçi kimliği,
sahnede düzenlenen şiddet töreninde topluma sunu-
luyor.
Mahir Günşu^>''ın yönettiği oyunun dramaturji
çalışmasını Çetin Sankartal yaptı. Dekor ve kos-
tümler Claude Leon ve Selim Birsel tarafından tasar-
landı. Oyunun müzıklennı Turgay Erdener bestele-
di. Zeynep Kologlu dekor ve kostüm asistanlığını
üstlendi. Işığı Yüksel Avmazgerçekleştirdi. Oyunu
Mahir Günşıray, Taner Birsel ve Erdinç Doğan oy-
nuyorlar. Proje, Efes Pilsen'in desteğiyle gerçekleş-
tirildi.
Tiyatro Oyunevi'nin çocuklar için hazırladığı "Bir
Avuç Hayvan Mayvan" adlı gölge oyunu da cumar-
tesi ve pazar günleri 12.00'de Sahne Foks'ta sergi-
leniyor. Geleneksel gölge oyunu tekniklerinden ya-
rarlanılarak "anlaü"ya dayalı bir gösterim olarak
kurgulanan oyunun metnini AyşeSeien yazdı. Yönet-
menliğini Şehsuvar Aktaş ve Taner Birsel'in yaptı-
ğı "Bir Avuç Hayvan Mayvan" 2-8 yaş gnıbundaki
çocuklar (ve büyükler) için tasarlanmış. Biletler ti-
yatro gişesi, Adam Kitabevi ve Vakkoramalardan
sağlanabilir. (240 28 26)
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Ver
Yine Sinema...
Ikı haftadır, Istiklal Caddesi hernisan başında ol-
duğu gibi, bu yıl da festival koşuşturmasıyla gün-
lerini geçirdi. Gençlik ateşiyle yandı, sinema coş-
kusuyla kucaklaştı.
Istiklal Caddesi'nde bu coşku hiç eksik olmaz. Yi-
ne de film festivalinin coşkusu farklıdır, hemen gö-
ze çarpar; çünkü daha genç ve daha hareketlidir.
Festivalseverler sinema salonlarını doldurdular,
birinden ötekine koştular, aralarında ilk kez Ulus-
lararası Istanbul Film Festivali'ni izleyenler vardı.
Çok çok mutlu oldular. Kimileri de "doymuş'tu,
ama bıkmamıştı. Hiç festivalden bıkılırmı? Üstelik,
o büyûlü sanatın çekim alanından çıkabitmek ola-
naklı mı?
Bazı filmlerde beklenilen bulunamadı. Bazı film-
ler hayretler içinde izlendi. Bazı fılmlere bilet yoktu;
içeriye giremeyenler, sinemanın kapısından boynu
bükük döndüler...
Kafeler, kahveler, iki film arasmda daha da kala-
balıklaştı. Bir çeşit kültür odaklanna dönüştü; sine-
ma sanatının yoğun olarak konuşulduğu.
Özcesi, yer gök sinemanın görkemiyle süslen-
mişti; yer gök sinemanın kendi gerçekliğine dönü-
şüvermişti. Büyü, kokusuyla her yere sinmişti.
•
AFA Yayınlan, yıllardır karariı bir biçimde sinema
kitapları yayımlıyor. Her film festivaline de yeni ki-
taplar yetiştirıyor. Bu yıl üç kitap birden yayımladı:
Barry Norman'ın Yüzyılın En lyi 100 Filmi (çev:
Vehbi Sargın-Jale Mutlu); Elia Kazan'ın Bir Ya-
şam (çev: Nihal Yeğinobalı) ve Danusia Stok'un
yayına hazıriadığı (ve Ingilizceye çevirdiği) Kıes-
lowski Kieslovvski'yi Anlatıyor (çev: Aslıhan Ku-
tay).
Yüzyılın En lyi 100 Filmi adlı kitabın başında, Bar-
ry Norman'ın sinema tarihine ilişkin bir incelemesi
yer alıyor. Bu metin, sinemanın belli başlı dönem-
lerini kapsamlı bir biçimde betimliyor. Daha sonra,
yazann seçtiği yüz film alfabetik sırayla ve yazann
yorumuyla geliyor.
Yazar, kitaba aldığı filmleri, çok sevdiği ya da çok
beğendiği filmler olarak tanımlıyor. Uyguladığı öl-
çütü ise, "maratoncu bacaklanna sahip olma şar-
tı" olarak adlandınyor. Zaman sınavından geçmiş
fılmlere yer verdiğini açıklıyor.
(Aynı konuda, geçen yıl Atilla Dorsay'ın da Rem-
zi Yayınevi'nden, 100 Yılın 100 Filmi adlı kitabı ya-
yımlanmıştı. Dorsay dakitabına, sinema tarihinden
seçtiği yüz beş filmi kronolojik olarak -tanıtım ve yo-
rumla- almıştı.)
Elia Kazan'ın bir roman gibi kaleme aldığı Bir Ya-
şam adlı kitabı daha önce yayımlanmıştı (Güneş
Yay. 1989). Usta yönetmen Kazan'ın yaşamına bir
film izler gibi tanık oluyoruz. Uzun bir film izler gibi;
kitap 736 sayfa. Ama hızla akıp geçiyor sayfalar
parmaklannızın ucundan.
Bu yılki festivalın konuklarından olan ve açılış tö-
reninde konuşan Kazan denilince aklıma hep "Iha-
net Yılları" geliyor. Kitabın arka kapağında konuy-
la ilgili bir not var.
"McCarthy döneminde, Amerika Aleyhtan Faali-
yetler Alt Komisyonu önünde isimler vermesinin
nedenlerini, sonrasında bu olayın kişişglye sanat-
sal yaşamındaki yans/ma/arı üzerinde itiraflahnı hu
kitapta bulabilirsiniz."
Bilmem, Kazan "diyet"\n\ ödedi mi? Ya da bu
"diyet" ödenebilir mı?
Kieslovvski Kieslovvski'yi Anlatıyor da bir anlatı ta-
dında. Bir başka yaratıcının, Polonyah yönetmen Ki-
eslovvski'nin yaşamına tanık oluyoruz bu kez. Ço-
cukluğu hastalıklarla, gençliği film okulundafilm iz-
lemekle geçen ve olgunlaşırken film yapma güçlü-
ğünü iliklerine kadarduyumsayan büyük yönetme-
nin yaşamı...
Daha önceki yıllarda "Kör Talih", "Öldürme Üze-
rine Kısa Bir Film", "Aşk Üzerine Kısa Bir Film",
"Dekalog", "Üç Renk" (Mavi ve Beyaz) gibi filmle-
ri gösterilen Kieslovvski'nin bu yıl da belgeselleri
('Dekalog' ile birlikte) sunuldu. Tüm fılmleri, öykü-
leriyle kitapta yer alıyor.
Bu kitaptan belki, bir başka yazıda daha uzun söz
etmeli...
•
12 nisan cumartesi günü, bir "heyecan" günü...
Hem festivalseverlerin hem de sanatçıların; özellik-
le de yönetmenlerin. Çünkü, uluslararası ve ulusal
seçici kurul o gün sabah toplanıp ödülleri belirle-
yecek.
Akşam ise CRR'deki kapanış töreninde sonuç-
lar açıklanacak: Sevinenler ve gizli buruklar; birlik-
te ama coşkulu...
Bir film festivalinin daha sonuna geldik. Pazardan
sonra, sanki gözümüz doymamış gibi; vizyondaki
filmlerin peşine düşeceğiz.
Sinemanın büyüsünü "boza£»7me/(*olanaklı mı?
Güzel Sanatlar Galerisi'nde Cemal
Nadir sergisi
• Kültür Servisi-27
Şubatl947'de
yitirdiğimiz Türk
karikatürünün büyük
ustası Cemal Nadir'in
50. ölüm
yıldönümünde anısına
düzenlenen 'Selma
Kurdakul Ödülleri'
karikatür yanşmasında
ödül alan karikatürler
ile sanatçının özgün
yapıtlanndan oluşan
sergi bugün saat
18.00'deBeyoğlu
1Cemal Nadir
Güzel Sanatlar Galerisi'nde bir kokteylle açılıyor.
Karikatürcüler Derneği'nin düzenlediği sergi 16
nisan"da sona erecek. , -
TÜYAP'ta İnterkamera fuarı
•Kültür Servisi -tnterkamera 97' (6. fotoğraf, sinema,
video, işitsel ve görsel sistemler ve diğer optik
ürünlerjFuan bugün saat 11 .OO'de Türk sinemasının
usta sanatçısı Türkan Şoray tarafından TÜYAP
Tepebaşı tstanbul Sergi Sarayı'nda açılıyor. Büyük
hızla gelişen birteknolojinin ürünlerini topluca
sergilemek, dağıtım kanallanna. profesyonel ve amatör
kişi ve kuruluşlara bu alandaki yenilikleri duyurmak,
kalite. fiyat ve diğer özellikleri hakkında
bilgilenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenen
İnterkamera 97 Fuan'na 20 ülkeden toplam 222 firma
ve temsilcilik katıhyor. Aynca fuarda. 'Doğa' ve
'Portre' konulu fotoğraf yanşmalannda dereceye giren
ve sergilenmeye değer görülen yapıtlar ile 'Türkan
Şoray Fotoğraflan' sergisi de yer alacak. 13 nisan
pazar akşamı saat 19.00'a kadar açık kalacak fuar
süresince, 70'in üzerinde fotoğraf sanatçısı. yazar,
gazeteci, sanatçı ve profesyonelin katıldığı etkinlikler
düzenlenecek.