Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART1997 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
PORTAL DIKMEN GURUN
DUO üstüne düşünceler" Bu kez hiç oynamadığın bir oyıınu
oyiıayacaksın
benimiçin
kentiin için
valnız ikimiz için"
DUO'nun sayfalan arasında dolaşıyo-
rum. Dolaşırken düşünüyoram: DUO i-
kı boyutlu bir liyatro gösterisi mi? Okur-
ken aynı anda izliyorum. Izlerken aynı
anda okuyorum. Belleğime bu iki eyle-
mı aynı anda yerleştiriyorum, tıpkı bir
oyun izlerken dinlediklerimizi ve izle-
dikJerimizi aynı anda örtûştürdüğûmûz
gıbi. Bu kez metin ve oyuncu mekânı
oluşturan kitap sayfalan içinde buluşu-
yor. O sayfalann beyazında, o sayfalann
boşluğunda ikıli bir hesaplaşma yaşanı-
yor. Yazann (Ferid Edgü) ve oyuncunun
(Genco Erkal) kendileri ve birbirleriyle
hesaplaşması.
Bu hesaplaşmada öne çıkan; yazann
ve oyuncunun ya da metinlerin ve görûn-
tülenn dışa yansıyan içsel göstergeleri-
nin birbirleriyle örtüşen ve çelişen ze-
minlerde değerlendinlmeleri. Yazann
ürettıği (metin) ile oyuncunun ürettiği
(oyun) arasındaki etkileşim iki farklı
"ifade" biçimınin, iki farklı dışavuru-
mun buluşması.
Metinlenn kalıcı niteliğinin tiyatro sa-
natının "1
an"lardan oluşan, yaşayan ama
"kalıcı olmayan" (burada "kahcı obna-
yan" derken belleğe yerleşen resimler-
den değil. tiyatroda izlenen anlann fi-
ziksel olarak geçiciliğinden söz ediyo-
rum) görüntüleriyle çakışması ve görûn-
tülerin sabitlenmesinde tiyatral bakışın
ötesinde mimari ve sinematografik yak-
laşım da öne çıkjyor.
Bir yanda sözlerin ve görûntülerin me-
• DUO iki boyutlu bir tiyatro
gösterisi mi?
Metin ve oyuncu, mekânı
oluşturan kitap sayfalan içinde
buluşuyor. Yazann (Ferit Edgü) ve
oyuncunun (Genco Erkal)
kendileri ve birbirleriyle
hesaplaşması yaşanıyor sayfalann
boşluğunda. Konseptini Bülent
Erkmen ve Naz Erayda'nın
oluşturduğu DUO'da tiyatro
olgusunun kendine özgü 'tespit
edilemez' niteliği göz önüne
almdığında sanatçılann 'anlar'a
kalıcılık, süreklilik sağlamak
amacıyla yazan ve oyuncuyu
tiyatral bir mekânda (kitapta)
buluşturma dûşüncesi, tiyatroda
'bölünmüş birlik' anlayışının farklı
biruzantısı...
kânla iletişiminde belirlenen boyut, öte
yandan görûntünün hem bir fılm şeridi
gibi süreklilik içermesi, hem de bu akış-
ta anlann solup veren anlar olarak don-
durulması.
Konseptini Bûlent Erkmen ve Naz
Erayda'nın oluşturduğu DUO'da tiyatro
olgusunun yukanda sözünü ettığim ken-
disıne özgü "*tespit edilemez" niteliği göz
önüne alındığında sanatçılann "anlar"a
kalıcılık, süreklilik sağlamak amacıyla
yazan ve oyuncuyu tiyatral bir mekânda
(kitapta) buluşturma düşûncesi tiyatro-
da "bölünmüş birlik" anlayışının farklı
bir uzantısı.
Farklı. çünkü Erkmen ve Eraydabunu
gerçekleştirirken kitabı hem bir tiyatro
mekânı olarak, hem de kendi karakteris-
tiği içinde kullanıyorlar. Bir yandan ya-
zann seslenişlerini etkileyici birboş ala-
na kaydederek verirken öte yandan da
bu seslenişlerini oyuncunun yüzünde us-
talıkla tespit ediyorlar (Ani ÇeKk Arev-
yan). Oyuncudan yazara uzanırken de
aynı etkileşimi elde ediyorlar. Bu nokta-
da DUO'nun içerdiği bir boyut daha be-
lirleniyor: O da izleyicinin yazar ve
oyuncu ile olan ılişkisi.
Yazardan oyuncuya, oyuncudan yaza-
ra giden bir izleyici. Yazar'ın oyuncuya
gitmeye şartlandığı bir tiyatro ortamı söz
konusu. Oyuncunun yüzündeki oyuna
baktığımız, onu yazardan soyutlayıp
"antor" ve "tfadeler" üzerinde durdu-
ğumuz zaman aynı metne ulaşabiliyor
muyuz? Ya da oyuncu ve yazar nerede
buluşuyor? Bu sonınun yanıtında kanım-
ca oyuncudaki çok katmanlı yapı öne çı-
kıyor. Oyuncunun yazara oranla daha ge-
njş bir alanda dolaşabilme özgürlüğü-
nün altı çiziliyor.
Değişkenliği algılanıyor. Bu bağlam-
da, yine izleyici açısından bakıldığında;
kitabın da başh başına bir bütün olarak
değişime uğradığını söylemek mümkün.
Bu değişimde onu (kitabı) her seferinde
yeniden üreten ise izleyici oluyor. İzle-
yicinin yeniden üretim süreci ise
DUO'da diğer bir boyutu, okuma, ey-
lemlerinin gerçekleştirildıği "zaman ve
mekân" boyutunu içeriyor. Ve her sefe-
rinde kendi kendine bir değişim yaşıyor
kitap.
DUO'yu okudum, DUO'yu izledim.
Okuduklanmdan da izlediklerimden de
etkilendim. Sözlenn, görûntülerin üze-
rinde düşündüm, kitapla tartışüm. Tiyat-
ronun o ölçülmez düşünsel ve görsel
zenginlikleri içine bu kez daha farklı bir
düzlemde girdim. DUO ekibinin ortaya
ne denli sağlam, doğru, güzel bir eser
koyduğunu gördüm. Bülent Erkmen,
Naz Erayda, Ferit Edgü, Genco Erkal ve
Ani Çelik Arevyan'a kendi adıma teşek-
kür ediyorum.
Yönetmen Michel Jaffrennou, "Sept D'Or" Çizgi Film Ödülü'nü kazanan filminin gösterimi için îstanbul'daydı
Gerçek Plerre 'sanal kıırt'a karşı• 'Pierre ve Kurt' sentez görûntü
yönteminin, büyük emek
harcanarak gerçekleştirildiği 26
dakikalık harika bir çocuk fılmi.
Prokofiyev'in kendi oğluna
müziği öğretmek için bestelediği
'Pierre ve Kurt'ta, hayvan ve
insan karakterier müzik
aletleriyle özdeşleşmiş.
Jaffrennou'nun filminde büyükbaba rolündeki Peter
Ustinov, Prokofiyev'in ağzmdan hem mûzik
aletlerini tanıtıyor hem de masah anlatıyor.
ZEYNEPSAYG1
Geçen yıl Fransız televiz-
yonunun en iyi çizgi film
ödülü "Sept D'Or"a değer
görülen 'PSerreet k Loup'(Pi-
erre ve Kurt) filminin yönet-
meni Michel Jaflrennou ge-
çen hafta Iştanbuydaydı. Pnh.
kofiyev'in oğlu için bestele-
diği bir masaldan uyarlanan
ve bütünüyle sentez göriintü-
lerden oluşan fılminin tanıtı-
mı ve yorumunu yapmak üze-
re Fransız Kültür Merke-
zi'nin davetlisi olarak Türki-
ye'ye gelen yönetmenle, gös-
terim ertesinde konuştuk.
Çekimlerine 1995 yılmda
başlanan 'Pierre ve Kurt',
Fransa'da sentez görüntü ala-
nında uzun jkonu ve sanatsal
anlatımı bir âraya getiren bir
ilk ömek olma özelliğini taşı-
yor. Jafrrennou'ya göre Fran-
sa'da bu konu üzerine birçok
28. RESIMYARISMASI
Turk Resım Saratı'nın gelışım sureom 1967'den bu yona
yakından ıztemeyı ve desleklemeyı ılke edınen DYO Resim
Yorışmalan'nın 28.sınr DYO adına Yasar EğiRm ve
Kultur Vokfı duzenlemiştif
Boya ve Kımya Sonayının öncu kuryluşlanndan DYO
bu yarışmaya kafıbcak tüm sanatçılara başarıbr diler.
YARISMA SARTNAMESI
KATUMA KOŞUUAM
• Yarısma Seçıcı Kurul'da gocev abnlar dısındo lüm
sanalçıbra açıklu
• Yarışmaya kotıbcak eserler yağlıboya, akrılik, özgun boskı
vo da karışık leknıkle otabilir
• Her sanatçı yarısmaya en fazta 3 eserle katılabilır.
• Konu serbestfır
• Yarışmaya katıbn eserler daha önce yarışmoya
katılmamış ödül almamış veya herhangı bır yerde
yoyıntanmamış olmaltdır
• Resımlerın kısa kerorian 60 an 'den küçük, uzun kenorbrı
ısel 50 m derı buyuk olmamalıdır.
• Yarışmaya katıbcak sarratçıbr T C. vatandası ve
1 8 yasını doldurmuş olmalıdır
BAŞVURU VE ESERURİN TESÜMİ
• Yarışmaya kafılmak ıçın asoğıdakı adreslerden temin
edilecek katılma belgesi ve ozgeçmış formu eksıksiz
doldurubrak eserler ile btrlılcte aynı odreslere
gondenlmek veya teslım edılmek suretıyle yapılır
• Eserlerın arka yuzunde sanatçmın odı ve soyodım.eserın
adını boyutlannı ve fryahnı belirten btr ehket bulunmahdır
• Eserler 10 Temmuz 1997 aksamına kadar teslım
edtlmış o^maltdır.
• Posta ve kargo ile gonderılecek eserlenn tum sorumluluğu
sonatçıya oıttir
• Başvuru ve eser teslimı asağıdoki adreslere yapıbcaktır
YAŞAR EĞİTİM VE KÜLTÜIIVAKFI
Şehıt Fethı B e y C o a N o 1 2 0 IZM1R Tei 0 ( 2 3 2 1 4 8 2 2 2 0 0
YAŞAR HOLDİNG A.Ş. ANKAKA TIMSİLCİÜĞİ
Atolurk Blv Enguru Ishanı No 107/6 Kızıloy - ANKARA
Tel 0( 312] 41° 28 48
YA$AR HOIDİNG A 4 . İSTANMM. TCMSİLCİIİÖİ
Set Ustu No 23 Kabatas - ISTANBUl Tel 0 j 21 2 I 251 46 40
ÖDÜLUR
Sergılenmek uzere seçılen eserler arasından
• 5 esere eşıt 250 000 000 • TL bosarı odulu ve
pbkeh verilecekjir
• Dığef eserler sergılerde sanatçıbrın ıslelden
doğrultusunda satılabıtecektır.
• Satılan eserler, salın alanbra.sergiler sonunaa
tes.ım edılecektır
SEÇİCİ KURUL
Avnı Arbas / Prof Neşe Erdok
Prof. Dr Zafer Gençaydın /Abdulkadır Günyaz
Doç Dr Hayatı Mısman
Prof.Cuma OCOKJI / Yaşar Yenıceli
'SONUÇIAR
• Yarisma soruçları basın ılanı ıle djyurulur
• Odul kazanan ve serg lenmeye değer bulunan
eserler isJanbul, Izmır, Bursa, Ankara, DerızJi,Adona,
Gazıantep, Antarya da sergılenecektn
• Odul kazonon eserler butun hakbrıyla sahn aıınmış
gıbı ışlem gorur ve DYO Koleksryonuna gsrer
• Serg; tarıhlerı aynca duyun,bcaktır
• Odul kazonmayon ya da satın al'nmayan eserler
sanotçıbrateslımalındıkbrı yerde ya da masraf ve
soaımluluk kendılerine aıt olmak uzere kargo ıle
10de edılecektır
• Vokıf, altı ay 'çinde gerı alınmayan eserlerden hiçbır
sekilde sorumlu değildir
DİGER KOŞUUAR
Yaşar Eğıtım ve Kultur Vaktı yarışmaya katılan eserleri
teslım aldığı andan teslım edeceğı ana kadar geçen
sure zarftnda sigorta dah^l korumaya yonelik
her turlu onlemı alır
Yonsrnaya shşkın her turlu btlgı tçın:
EâİTtU VE KtTLTOH VAKFI
araştırma yapılıyor. Özellikle
sanat okullan, teknik olanak-
lar açısından, öğrencılenn
araştırma yapmalanna çok el-
verişli.
Yaklaşık 180 kişilik bir
ekiple gerçekleştirilen çekim-
lerden bir yıl önce, tasanlan
gejçekleştirmçk içıa hangj
teknik olanaklann kullanıl-
ması gerektiği araştmlmış.
Sonrasında, bilgisayar yardı-
mıyla, masalın geçtiği orman
ve hayvan karakterier 'sanal'
olarak yaratılmış. Jafrrennou,
'samd' karakter seçiminin
normal fılmlerdeki 'casting'
aşaması gibi gerçekleştiğini
söylüyor. Çünkü yönetmen;
düşlediği karakteri, hiç yanın-
dan aynlmayan illüstratörüne
anlatıp, çizilen sekiz on ömek
arasından seçtiği en iyi tiple-
meyi bilgisayarekranına yan-
sıtmış.
Filmde Pierre, büyükbaba
ve avcılar gerçek oyuncular
tarafından canlandınlıyor.
Büyükbaba rolünde uluslara-
rası üne sahip bir oyuncu; Pe-
ter Ustiuovyeralıyor. JafrVen-
nou, Ustinov'u ikna edebil-
mek için fılmin 'story bo-
ard'unu yüklenip. sanatçının
tsviçre'deki evine gitmiş. Bu
ünlü ve ünlü olduğu kadar da
pahalı oyuncuyu ikna etmek
zor olmamış. Ancak fılmin
bütçesi nedeniyle endişe du-
yulmuş. Yapımcılann deste-
ğiyle Ustinov'un Cologne 'da-
ki ajansıyla makul, (ama yine
de pahalı!) bir fiyata anlaşıl-
mış.
Gerçek oyunculann, sanal
oyuncularla buluşturulması
Paris'teki bir görüntü sentez
atölyesinde gerçekleşmiş.
Tümüyle boş bir alanda rolle-
rini canlandıran oyuncular,
özel bir kamera tekniğiy le sa-
nal ormandaki sanal oyuncu-
larla bir araya getirilmiş. Jaff-
rennou, zor görünen bu bir-
leştirme aşamasında püf nok-
tanın, sanal sahne üzerinde
bulunan canlı cansız her şeyin
oyuncu olarak kabul edilme-
si olduğunu söylüyor. Yönet-
men, ormanda bulunan ağaç-
lardan, ördeğin yüzdüğü gö-
le, büyükbabanın evinden,
kurdun geldigi yöndekj dra-
marik görünüşlü ağaç toplu-
luğuna kadarher şeye bir isim
vermiş. "Onlara bir isim ver-
meseydik bu sanal ormanın
icmde kaybolabulrdik. Çün-
kü gercekte yoktu. Asıl garip
ve eğlenceli olan da buydu"
diyor yönetmen.
JafiTennou, film için Pro-
kofiev'in yapıtının temel
alınma nedeniniyse şöyle
açıklıyor, "Profcofiyev'inma-
satau sectik çünkü insanlan
ve hayvanlan bir araya getiri-
yor. Aynca sentez gö-
rüntülerden oluşan bir
filnü sanatsal >aklaşım-
b de almakamacmday-
dık. Prokofryev, dünya
çapında sevien bir bes-
ted. Çocuğuna müziği
öğretmek için besteiedi-
ği bu masal, birçok kül-
türegöndermderyapt-
yor. Bu noktada Proko-
fiye\r
gerçekJe düşgücü-
nü bir arada sunarak
külriirlerarası bir sen-
tez vakaJryor. Bu da be-
nim il^mi çektL"
Jaffrennou. 'Pierre
Kurftan önceki çalışmalan-
nı film alanında tanımlana-
ma>-an uçan ncsnetere (L FO)'
benzetildiğini söylüyor.
Bu nedenle birbiriyle ilgi-
siz görünen sayısız parça için
araştırma ve çekim yapılırken
ona 'filmi bir bütün haUnde
görüp görmediğini' soranlar
olmuş. Bu noktada yapımcı-
nın desteği ve işi sonuna ka-
dar götürebileceği konusun-
daki inancı Jafirennou'yaçok
yardımcı olmuş. Filmin spon-
sorluğunu Fransa'nın önemli
televizyon kanallanndan Ça-
nal + üstlenıyor. Çanal + ay-
nı zamanda filmin ortak ya-
pımcısı. Film geçen yıl "Sept
D'or" çizgi film ödülü alma-
sına karşın farklı bir akırnın
ürünü. Jaffrennau, filmi. çiz-
gi fılm olarak kabuljetmiyot,
Çünkü o, her ne kadar yara-
tılmış olsalar da,'gerçek'
oyuncularla çalıştığı inancın-
da.
Kategorilerin önceden sı-
nırlandınlmış olması, fılmin
herhangi bir kategoriye so-
kulmasını gerektirmiyor. Çiz-
gi fılm kuruluşlan da gerçek
oyunculann rol alması nede-
niyle, yüzde 80 oranında ani-
masyon olarak kabul edilen
fılme sponsorluk etmeyi red-
detmişler.
ve Jaffrennou, 'Pierre ve
Kurt'ta kesinlikle sinematog-
rafik bir bakış açısından söz
edilemeyeceğini de belirtiyor.
Sentez görüntü alanında çalı-
şan yönetmenlerin ressam ve
tiyatro yönetmeni özellikleri
taşıması gerektiğine inanan
Jaffrennou, sahneden, oyun-
culuğa filmin teatral bir bakış
açısıyla üretildiğini de ekli-
yor sözlerine.
Film, Fransızca orijinal
olarak ÎFKM videotekinden
kiralanabilir.
'Köy öğretmenVne anlamlıgece
Tei
ıiFe*. Bey Cod No 120 IZM1R
0(232)482 22 00
KüBurServsi-TOBAV ve İDE Eğıtim ve Or-
ganizasyon tarafindan hazırlanan 'Aydmlanma-
ıun Işıgında Sanat İnsanlanmız' adlı Savgı Ge-
cesi'nin ücüncüsü, yazar ve eğıtmen Fakir Bay-
kurt için önceki akşam Taksim Sahnesi'nde ya-
pıldı. Fakir Baykurt ile 'Köy Enstitüleri' hakkın-
da yapılmış bir röportajın, yazann resimlenyle
kurgulanmasıyla başlayan gece, yazann yaşa-
mı, sanat kişiliği ve yapıtlannın, tiyatro sanat-
çılan tarafından kesitler halinde oyun şeklinde
sunulmasıyla devam etti. Senaryosunun; Ersan
UysaL, Haşmet Ze>bek ve Metin Belen tarafın-
dan hazırlandığı. Feridun Andac'ın koordina-
törlüğünü yaptığı gecede. Devlet Tiyatrolan sa-
natçılanndan Celile Toyon UysaL Ersan Uysal,
LeventGüner, HaHl Doğan,Nişan Şirinyan,Öz-
lemGüvdi,ErhanÖzcdikve lstanbul Şehir Ti-
yatrolan'ndan Haşmet Zeybek rol aldılar.
Fakir Baykurt'un Almanya'dan gelerek katıl-
dığı gecede, Vedat Günyoi, Osman Şahin, Ko-
nur Ertop ve Feridun Andaç birerkonuşma yap-
ftlar. Vedat Günyoi, Fakir Baykurt ile tanışma-
lannı ve anılannı anlatarak Baykurt'un Türk
edebiyatı için ölümsüz eserler verdiğini sözle-
rine ekledi. Osman Şahin ise Fakir Baykurt'un
yazılaruıın siyasal iktidarlarca hep kırmızı ışık
yakılarak karşılandığına değinerek yargılanan,
hapishanelere atılan ve sürgünler yaşayan yaza-
nn öykücülüğüne ve romancılığına da değindi.
Kitaplannm en önemli özelliğinin yalın söyle-
me çabası olduğunu vurgulayan Şahin, Fakir
Baykurt'un Anadolu insanını konu olarak al-
masının bu yalınlığı sağladığını dile getirdi.
Halkımıza mal olmuş deyimleri ve atasözleri-
ni ustaca kullanarak edebiyatımıza kazandırdı-
ğını da söyleyen Şahin, gelecekte halk bilimci-
lerin bu kıtaplan ebedi değerinin dışında çok
zengin birer kaynak olarak kullanılacağını da
sözlerine ekledi.
Konur Ertop ise Fakir Baykurt'un edebi ki-
şiliğinden bahsederek yazann köylü gerçekle-
rini ele almasını ve karşılaşağı çetin gercekliği
romanlannm ana teması olarak kullanmasım
vurguladı. Feridun Andaç ise Fakir Baykurt'un
yazdıklany la kırsal kesim insanının yaşamında-
ki örtüleri kaldınp attığını böylece tanıklık et-
tiği gercekliği yazınımıza aktardığını dile getir-
di. Gecenin sonunda sahneye davet edilen Fa-
kir Baykurt ise böyle bir gecenin düzenlenmiş
olmasından duyduğu memnuniyeti dile getire-
rek kendi sözleriyle kendisinin gözünün içine
bakabaka övülmenin zorluğunu ifade etti.
Baykurt aynca "Parmaklanmdurana kadar
yazmaya devam edeceğun" dedı. Gecede bu-
lunan ınsanlann yanı sıra cezaevlerinde de bir-
çok kardeşinin olduğunu belirten Baykurt, "On-
lara da buradan seiam yoUuyorum" diyerek
sözlerini bitirdi.
DEFNE GOLGESI
TURGAY FİŞEKÇİ
Fakir Baykurt, Yeni Romanı
ve Almanya'daki İşçilepimiz
10 mart pazartesi akşamı, TOBAV'ın (Devlet Tiyat-
rolan Opera ve Balesı Yardımlaşma Vakfı) katkılany-
la Atatürk Kültür Merkezi Salonu'nda düzenlenen
"Sanat Insanlarımız" etkinliklerinin ücüncüsü Fakir
Baykurt'a aynldı. Yapılan konuşmalarla, tiyatro sa-
natçılanmızm yazarn yaprtlanndan yaptıklan okuma-
laria yazanmızla neredeyse yeniden buluştuk.
Yeniden buluştuk dememin nedeni, Fakir Bay-
kurt'un yirmi yıla yakın bir zamandır ülkemizden uzak-
ta, Almanya'da yaşıyor olması. Baykurt, yaprtlanyla
köy hayatını yazınımıza taşıyan Köy Enstitülü yazar-
lar kuşağının önde gelenlennden biri. Yazariığının ya-
nı sıra, öğretmen hareketlerı içindeki etkinliğiyle de
tanınıyor. Almanya'ya yerleştıkten sonrakı ürünlerin-
de, bu ülkeye çalışmaya gelen insanlarımızın karşı-
lastığı sorunları işlemeve başladı. Yaşadığı kentten
adını alan "Duisburg Üçlemesi" adlı romanlanndan
bugüne dek ikisi yayımlandı: Yüksek Fınnlar ve Ko-
ca Ren.
Bu iki romanı okumamıştım. Bugünlerde yazanmı-
zın yaprtlan Adam Yayınları'ncayeniden yayımlanma-
ya başlarken ben de bu üçlemenin sonuncu kitabı
olan Yanm Ekmek'\ daha yayımlanmadan okudum.
Yanm Ekmek, Baykurt'un önceki romanlanndaki
direşken kişilikli kadın kahramanlannı anımsatan Ke-
zik Acar ve ailesinin tanrtımıyla başlıyor. Demiryolcu
kccası bir kazada ölünce Kezık Acar, üç çocuğuyla
AJmanya'ya çalışmaya gelmiş, giderek geçici dıye
geldiği bu ülkeden artık dönemeyeceğini anlamıştır.
Universitedekı oğlunun Petra, lisedeki kızının daDet-
lef adlı sevgılileri vardır. Petra, evlennde onlarla bir-
likte yaşamaktadır. Almanya'da kurulu düzenlerinin
geri dönüşsüz olması Kezik Acar'ın aklına köylerinin
gömütlüğünde yatan kocasını düşürmüştür. Düşleri-
ne girmekte, "Benı Almanya'ya götür, burda yalnız-
lığa dayanamıyorum' demektedir.
Kezik Acar'ın yirmi yıl önce ölen kocasının gömü-
tünü Almanya'ya taşıma, yaşadığı kente gömme is-
teği ve bu uğurda giriştiği çabalar romanın ana iske-
letini oluşturuyor. Kent yönetiminden Müslüman gö-
mütlüğü için yer istenmesi, Alman bürokrasisi, kent-
teki öteki Türklerie ilişkiler, gömütün taşınması için
Türkiye'ye yapılan yoîculuk, köylülerle ilişkiler, hep-
sinin de ardında bütün hayatlann üzerinde asılı bir sis
perdesi gibi 12 Eylül baskı yönetiminın varlığı. Sorun-
iann varlığına karşın noman, geneline yayılmış bir iyim-
serlik havası taşıyor. Özellikle Halille Petra'nın be-
raberliklerindeki uyumun, sınırlan zorladığını düşün-
düm: Kahvaltıda bıriikte sarmısak yemek, Burdur'da-
kı köylerinde banyo ve tuvalet gereksinimlerinın adı-
nın bile geçmemesi... İki sevgili arasında roman bo-
yunca tek tartışma, Halıl'in bornozla dolaşması ne-
deniyle gerçekleşiyor "Böyle boks çalıştıncısı gibi
bomozla odaya girmeni doğrv bulmuyorum Halil!
Içerde kunınup, giyinip çıkmalısın ınsanlann içine!"
Romanını okuyup bitirdiğimde Avrupa ülkelerinde
yaşayan ınsanlanmızın ne çok sorunlan var diye dü-
şünmekten kendimi alamadım. Anadolu köylerinde
toprakla uğraşan ınsanlann birden bambaşka bir kül-
türün içine ginp endüstri ışçıleri olması, içine düştük-
leri kültür ve kişilik kamnaşası, on yıllar süren, dönü-
şü olmayan ve sonu belirsiz bir serüven. Kendi ço-
cuklarıyla aynı dili konuşamama güçlüğü. 20-30 yıl
önce bıraktıklan yurtlartntn artık kerıdilerinin Cteiafti*
yamayacağı bambaşka bir ülke olması. Her şey bir
yana, her yaz yollara düşüp geldiklerı üç bin kiîomet-
relik türlü tehlıkelerle dolu yoîculuk serüvenleri bile
başlı başına üstüne romanlar yazılabilecek bir konu.
Almanya'da yaşayan yazarlarımızdan Yüksel Pa-
zarkaya'nın, yenı kimlik sorunlannı ırdelemek üzere
bu ülkenin önde gelen yazarlanyla yaptığı soyleşile-
rin yer aldığı Mölln ve Solingen'den Sonra Almanya
Ozerine (Sis Çanı Yayıncılık) adlı ilginç kitabını oku-
mak da bu sorunlar yumağının nasıl dev boyutlara u-
laşmış olduğunun anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Yine Fakir Baykurt'a dönersek, Köy Enstitülerinin
sağladığı olanaklarla yetışen bu yazanmız, yıllardır ül-
kesinin gelişmesi, aydınlanması için uğraş veriyor.
Köy Enstitüleri ülke için zararlı bulunup kapatıldı da
ne oldu?
Bunun yanıtı, içinde yaşadığımız karanlık değil mi?
BUGUN
• AKSANAT'tasaat 12.30da Wyter'ın 'Yaşamımızm En
Güzel YıDan" adlı fılmi lngilizce orijinal halıyle
gösteriliyor. O>uncular; M. Loy, F. March ve D. Andrms.
• tSTANBUL'DA BERL^N kültür etkınlikleri
kapsamında saat 19.30'da AKM Oda Tiyatrosu'nda
Carmen-Maja Antoni, Hans Peter Reinecke, Karl-
Heinz Nehring'in hazırlayıp sunacaklan 'A^ı ve
Devrim' Bertolt Brecht'ten şiir ve şarkılar gösterisi
izlenebilir.
• ELEŞTtRİ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18 OO'de
SIMURG belgeseli ve Aziz Nesin video gösterisi yer
alıyor. (373 38 24)
• CRRKonser Salonu'nda 'Kerkük'e düştü yolum'
Türk halk müziği konseri. (246 06 96)
M ISÜF'te Tülin Dizdaroğlu'nun Kaçkarlar konulu dia
Sösterisi saat 15.00'te izIenebılirY5/2 84 48)
I BOGAZİÇİ ÜNtV ERSİTESİ StVEMA
KLÜBÜ'nde saat 19.30'da Emir Kusrurica'mn
yönettiği 'Yeralö' adlı film gösteriliyor. (263 15 40)
K Ü L T Ü R » ÇİZİK
KÂMİL MASARACI
)