04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ŞUBAT 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 4kişhin gıda harcaması 25 mlyon • V1NKARA (Cımhuriyet Bürosu) - Tîrk-tş'in şubat ayı rrınfak araştırmasına göre, 4kışilikbıraılenin sağlıklı ve dengelı beslenebilmek içm yapması gereken zonınlu gıda harcaması tımn 25 milyon lirayı geçti. Tûrk-fş Araştırma Merkezınden yapılan açıidamada, ocak ayında 24 milyon 226 bın lira olan gıda harcamasının yûzde 3.4 oramnda artarak, 4 kişilik ailenin bütçesine 828 bin lira ek yûk geürdiğı kaydedildi. Gıda harcamasmda geçen yılın şubat ayina göre artış oranı ise yûzde 71.9 olarak gerçekleşti. ÖOP'den KOBİ açıklaması • Ekonomi Servisi - Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin(ÖDP) Demokratik Girişimciler Vakfı kuracağı konusundaki haberimizle ilgıli açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç. partinin fikren mesieki alanlardaki örgütlenmeleri destekledığini, ancak bu alandaki örgütlenmelerin sadece işletme sahipleri ile sınırlı görülemeyeceğini behrtti. KOBl'lerdeki emekçilerin örgütlülüğünün artmasımn ÖDP'nin önemli hedeflerinden biri olduğunu kaydeden Oluç, '"Tüm bunlara rağmen ÖDP'nin sözü edilen vakfın kuruluşu için çalıştıği ve bu yolla ekonomik güç kazanmayı hedefledığı iddiası gerçek dışıdır. ÖDP'nin merkezi yönetim kurullannda böyle bir tartışma yapılmamıştır" dedi. Kamu-Sen'den nema davası • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Kamu-Sen, zorunlu tasarruf kesintılerine uygulanan nema oranını belirleyen Yûk*ek,Planlama Kunılu karanrun iptali için Danıştay'a dava açtı. Konfederasyon Genel Başkanı Resul Akay, dava dilekçelerinde zorunlu tasarruf kesintilerine ilişkin yasanın Anayasa Mahkemesi'ne götürelerek iptal edılmesini istcdıklennı de bildirdi. Kamu-Sen Genel Başkanı Akay. Danıştay'a dilekçeleri verdikten sonra yaptığı açıklamada, "Rant kesimine yüzde 136, çalışanlara yûzde 11 faiz uygulanmasını akılla, mantıkla bağdaştırmak mümkün değildir" dedi. Kayrt dışı ekonomi tüketiciyi vunıyor • İSTANBUL (ANKA) - Kayıt dışı ekonomide faturasız yapılan ahşvenşler, ayıplı malın elde belge olmadığı için değiştirilememesı nedenıyle tüketiciyi zarara uğratıyor. Marmara Üniversıtesi Muhasebe Finansmanı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ, kökleri 24 Ocak Kararlan'na uzanan kayıt dışı ekonominin tüketiciyi zarara soktuğunu kaydetti. Altuğ, seyyar satıcıiann da faturasız satışlarla kayıt dışı ekonomiyi beslediğini belirtti. Altuğ, tüketicilerin faturasız aldıklan malın ayıplı çıkması halinde ellerinde belge bulunamadığı için ayıph malı değiştirme talebinde bulunamadıklannı vurgulayarak "'Devletten gizlenen alışveriş tüketiciyi koruyamıyor" dedi. Otoyol tesisleri ihaleye çıkıyor • ANKARA (ANKA) - Ba> ındırlık ve Iskân Baİcanlığı, çeşitli otoyollardaki yolculukla ilgili hizmet tesislerinin yapımını "yap-işlet- de\Tet" modeliyle ihaleye çıkardı. Karayollan Genel Müdürlügü'nden yapılan duyuruda, Edirne-Kınalı, ICazancı-Gümüşova, Tarsus-Pozantı aynmı Gariantep. Izmir - Urla, Ç«şme, Toprakkale, İskenderun otoyollan ile E<irne çevreyolu üzerinde otel, motel, lokanta, akaryakıt istasyonu tanirhane gibi yolculukla ilg-li hizmet tesisleri yaptınlacağı bildirildi. Anti-damping scruşturmasıyla ABD pazarını kaybeden makarnacılar gözlerini Doğu'ya çevirdi Makarnacıların umudu Rıısya • 1996 yılında toplam 140 milyon tonluk ihracatın gerçekleştiği makarna sektöründe, bu ihracatın 95 bin tonu Rusya'ya yapıldı. Daha önceki dönemlerde toplam ihracatın yüzde 70'inin yapıldığı Amerika'ya ise 1996'da ancak 30 bin ton makarna ihraç edildi. NURTEN YALÇIN Türk makarna üreticileri Amerika pazannı kaybedince umutlannı Rusya pazanna bağladılar. 1995 yılına kadar makarnacılann en büyük ihracatı gerçekleştirdiği ülke olan Amerika'nın, makarnada haksız rekabet yaptığı gerekçesiyle Türkiye'ye dava açması ve bu davayı kazanmasımn ardından ABD pazan kapılannı Türk üreticilere kapatınca, daha önce makarna ihracatında ikinci büyük pazar olan Rusya Amerika'nın koltuğunu kaptı. 1996 yılında toplam 140 milyon tonluk ihracatın gerçekleştiği makarna sektöründe, bu ihracatın 95 bin tonu Rusya'ya yapıldı. 1995 yılının son aylannda Amerika'nın haksız rekabet yapıldığı yolunda açtığı anti- dainping soruşturmasının tamamlanması ve yüzde 56'lar civannda gümrük ödemeleri zorunlu hale gelmesinin ardından, ıhracatta en önemli ülke olan ve hızla büyüyen bir pazara sahip olan Amerika'ya yapılan ihracat büyük oranda düştü. 1996 yılında Amerika'ya satılan makarna ancak 30 bin tonla sınırlı kaldı. Oysa daha önceki dönemlerde toplam ihracatın yüzde 70'i bu ülkeye yapılıyordu. Çiftçi vazgeçti Makarna sanayiinin içinde bulunduğu sorunlan aşmak için büyük caba harcadığını belirten yetkililer. makarna sektöründeki sıkıntılann bundan 5-6 yıl önce Toprak Mahsülleri Ofısi'nin (TMO) ekmeklik buğdayla makarnalık buğday için çiftçiye aynı fıyatı vermesiyle başladığını, hükümetlerin zararlı böcekler ve hastalıklar için çiftçiye destek vermemelerinin kendilerini olumsuz etkilediğini belirtiyorlar. Makarna sanayicileri, eşit fıyat uygulamasıyla buğday tanmı yapan çiftçi sayısmın azaldığını vurguluyorlar. Ekmeklik buğdaya göre yüzde 10 daha az sonuç veren makarnalık buğdayı üretenlerin ekmeklik buğday tanmına yönelmesi nedeniyle iç piyasada büyük sıkıntı yaşandığını belirten yetkililer, gereksinimlerini zorunlu olarak yurtdışından karşıladıklanm, bu durumun ise maliyeti arttırdığını belirtiyorlar. Daha önceki dönemlerde makarnalık buğdayın "amban" olan Orta Anadolu Bölgesi'nden artık hemen hemen hiç ürün alınmadığını vurgulayan yetkililer, gerekli buğdayın ancak bir kısmını Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden temin ettiklerini, makamacılann yüzünün gülmesinin çiftçinin yüzünün gülmesine bağlı olduğuna dikkat çekiyorlar. Zararlı böceklerin hastalıklara yol açması nedeniyle makarnalık buğdayda kalitenin düştüğünü vurgulayan Nuhun Ankara Makaması Genel Mûdürü Nazım Gümüşsoy, iç piyasada yaşanan sıkıntıya karşın ihracatın arttığını belirtti. Gümüşsoy, üreticilerin, çiftçiyi yeniden makarnalık buğday üretimini teşvik etmek için TMO'dan makarnalık buğday için yüzde 40 daha yüksek fıyat vermesini istediklerini belirterek "Israrlanınız sonunda yüzde 20 daha fazla fîyat verildi. Ancak bilindiği gibi bu fiyatlar sabit kalmıvor. Makarnacının kaderi çiftçiye bağlı" dedi. Mersin Limanı 'Bahşişti rüşvet oldu' UFUK TEKİN MERSİN - Liman-lş Sendika- sı Genel Başkanı Hasan Biber, rüşvet savlan üzerine bir süredir müfetn'ş soruşturması yapılan Mer- sin Limanı'yla ilgili olarak "tş sahipleri işleri bitince bahşişi kendileri veriyor. Bu alışkanlık yaptı, rüşvet oldu. Bu sadece Mersin Limanı'nda değil, tüm limanlarda var" dedi. Biber, rüş- vetle ilgili söylenti ve spekülasyon- lann hedefinin de "limanların özelleştirilmesine zemin hazır- lamak" olduğunu söyledı. "Tarifeye göre rüşvet alındı- ğı", "rüşvet vermeyenlerin işi- nin yapılmadığı ya da gecikti- rildiği'' savlan ile çalkalanan Mer- sin Limanı'yla ilgili olarakTürk- lş'e bağlı Liman-lş Sendikası Ge- nel Başkanı Hasan Biber, bazı de- ğerlendirmelerde bulundu. Bi- ber'e göre rüşvete ilişkin söylen- tileri "faşistler ve gericiler" çı- kartıyor. Amacı da özelleştirme rüzgârlannın estarildiği lımanlann "Bir an önce özelleştirilmesine zemin hazırlayıp "Bak işte özel sektörün elinde olsaydı rüşvet ol- mazdı' dedirtmek." Limanda rüşvet soruşturması yapılmasını isteyenlerin asıl suç- lu kişiler olduğu görüşünü savu- nan Hasan Biber, şöyle diyor: "Çünkü sen o tarihte örneğin terminal şefisin, planlama şefi- sin. Eğer müdür direkt gelip' Bu gemi değil de bu alınacak, yanaş- tınlacak' demişse planlama ami- risin, niye tavır koymuvorsun? Sensin suçlu olan biraz da." Rüşvetten acentelerin de yarar- landığını öne süren Hasan Biber, "İşlerine geliyor. İki saat bekle- me olmuşsa tutar bir saat ya- zar ya da hiç yazmaz. Acente kârlı çıkar bu işten" dedi. Turizm ve inşaat sektörü Hazine aı azisi için birbirine düştü Silivripaylaşılamıyor MUTLU GUNEŞ SONMEZ Istanbul'un yazlık sayfıye yerlerinden biri olarak bilinen ilçenin taşı toprağı paylaşılamıyor. Bölgedeki Hazine arazileri üzerinde giderek ço- ğalan turistik işletmeler ve devremülk villalar, bu alanda daha önce inşaat sektörü için agrega üre- timınde bulunan hazır beton üreticilerini zor du- rumda bıraktı. tnşaat sektörü için hammadde kay- nağı üretım alanı olan bölgenin turistik işletme- Jçr için açılması, müteahhit fiımalan kızdınrken turizmciler yeni yatınmlann peşinde. Inşaatçılar, Silivri merkezine 20-25 kilometre uzaklıktaki arazideki yerleşime açılmamış bölüm- lerin yeniden kendilerinin kullanımına verilmesi için Baymdırlık Bakanlığı'yla görüşmeyi planlı- yorlar. Müteahhitler ve hazır beton üreticileri, Türk inşaat sektörünün en önemli taş ve kum üre- tim alanlannda biri olan Silivri yakınlanndaki arazinin ellerinden gitmesiyle denizden kum ve taş çeknıek zorunda kaldıklannı, bunun da de- niz dibine zarar verdiğini belirterek kum ithal et- mek zorunda kalabileceklerini kaydediyorlar. Yetkililer Silivri'deki KJassis Otel'e ait golfku- lübünün iki yıl önce açılmasının ardından tunzm lobisinin faaliyete geçtiğini ve buralan ele geçir- mek için her yolu denemğini ifade ediyorlar. Hazır Beton Birliği Derneği Genel Başkanve- kili tlhami Yumak. çevreyi bozduğu gerekçe- siyle agrega alanlannın her yerde kapatılmaya çalışıldığını, yakın bir gelecekte taş ve kum için yabancı ülkelere döviz akıtmak zorunda kalacak- lannı anımsatarak agrega bölgelerinin yerleşime kapatılması gerektiğini savundu. Bu konuda son örneğin Silivri'de yaşandığını belirten Yumak şunlan söyledi: "Bu bölgede Türk inşaat sek- törünün 200 yıllık gereksinmesini karşılayacak nitelikli kum ve çakıl var. Buralarda daha ön- ceden Bayındıriık BakanhğYmn iznhle ruhsat- lı üretim >apılıyordu.Golfkulübünün açılma- sının ardından çalıştığımız araziler de bazı çevrelerin ilgisini çekmeye başladt. Her >olu de- nediler ve üretim alanlarını kapattırdılar. Şim- di Hazine'ye ait bu arazide devremülkler inşa ederek büyük paralar kazanıyorlar. Biz ise kum ve taş ithal etmeyi tartışıyoruz." Agrega alanlannın kentsel görüntüyü bozdu- ğunu kabul eden Yumak, "Ancak biz bu ocak- ları zaten kent dışındaki yerlerde açıyoruz. Kentlerin bu kadar gelişmesi sonucunda üre- tim alanlarına kadar ycrleşim izni veriliyor. Asıl yanlış buradadır. Bu bölgelerde imar izninin durdurulması gerekiyor" diye konuştu. Yumak, yapılanmaya açılmamış alanlarda tekrar üretim ya- pabilmek için Bayındıriık Bakanlığı'na başvu- ruda bulunacaklannı söyledi. Klassis Otel'in müdür yardımcısı Merve Ka- rabacak ise ilçenin turistik özelliğinin bulundu- ğunu ve yıllardan beri bu amaç doğrultusunda ge- liştiğini kaydederken Silivri Belediye Başkanı Selami Demirci de kum ocaklannın bölgedeki su kaynaklannı kirletteğini söyledi. 'Ekonomi muskayla düzelmez'Ekonomi Servisi - Ekonomi- deki gidişattan endişe duyan ls- tanbullu sanayiciler. REFAHYOL hükümetinden "laik, demokra- tik düzenn içinde sorunlan çöz- mesini istediler. tstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Hüsamet- tin Kavi, Türkıye'nin önemli bir degişim sürecinden geçtiği bir dönemde giderek tırmanan geri- limin ülkeye onanlmaz zararlar verdiğini ifade ederken Türkiye lhracatçılar Meclisi Başkanı ve tSO Meclis üyesi Okan Oğuz, sorunlanr sihirli değnekle, mus- kayla. bereket duasıyla çözüle- meyeceğini belirtti. Sanayiciler, yapısal programla üretimin arttı- nlması gereğine dikkat çektiler. lSO'nun dün yapılan aylık ola- ğan meclis toplantısında, konu- şan İSO Başkanı Kavi, Türki- ye'nin mevcut durumunun sade- ce kendilerini değil. dünyayı şa- şırttığını belirterek "Clkenin her tarafını politika sarmış. herkes kendine çalışıyor. Ülkenin ger- çekleri. halkın geçim sıkıntısı, çalışanların dertleri, sanayinin varlığını sürdürme mücadelesi nerede ise gözardı edilecek. Dünya 21. yüzyılın tasanmını yaparken ve Türkiye böylesine önemli bir degişim sürecinden geçerken tüm toplum kesimle- rinin anlamak zorunda olduğu bir dönemde giderek tırmanan gerilim Türkiye'ye onanlmaz zararlar vermektedir" dedi. TİM Başkanı Okan Oğuz ise Türkiye'nin 1996 yıhndaki 20 milyar dolarlık dış ticaret açığı- na dikkat çekti. Oğuz, sorunun sadece gümrük birliğinden kay- naklanmadığını belirterek mevcut potansiyelin harekete geçirilme- si ve kaynaklann rant kesimin- den üretime yönlendirilmesinin önem taşıdığını belirtti. CIFTCI DOSTU / SAPULLAH LSUM! Süt Üreticileriııi Bekleyen Tehlike B aşbakan NecmetrJn Erbakan, önceki gun partısının Meclis gru- bunda "Ûlke ekonomisini uçuru- mun kenanndan kurtardık" de- miş. Türk ekonomisinin yıllarca uçuru- mun kenannda dolaştığı yolundaki görüş- lerine bir diyeceğimiz olamaz. Ancak eko- nominin kurtarıldığına inanmamız çok zor. Zira ülkenin dört bir köşesinden ge- len haberler iç açıcı değil!.. Hele tanrn kesiminin durumu yürekler acısı... Üstelik Erbakan, başbakan olduk- tan sonra çiftçinin sorunlarından bir teki bile çözümlenmedi. Aksine sorunlar gi- derek daha da ağırlaştı... örneğin süt üreticileri çok büyük sıkıntıda... SEK ha- raç-mezat satıldıktan sonra, üreticiler özel sektörün elinde oyuncak haline gel- di. Önceleri, üretici birlikleri ve koopera- tifler ortaklaşa tavır koyarak süt sanayi- cilerine fiyat empoze edebildiler. Ancak bu birlik zamanla gücünü kaybetti ve süt fıyatları gene duraklama dönemine girdi. SEK fabrikalannın özelleştirildiği gü- ne kadar üretici sütünü 18 ile 22 bin lira arasında satabıliyordu. Ayrıca fıyatlarda da yükselme eğilimi ve umudu vardı. Eğer o koşullar devam etseydi, bugünlerde süt fiyatlarınm en azından 55 bin lira ol- ması gerekecekti... Halbuki şu sıralarda süt fiyatları 30 ile 37 bin lira arasında de- ğişiyor. Bazı bölgelerde 42 bin liraya ka- dar yükselen fiyatlar da son günlerde ge- rilemeye başladı. Buna karşılık üretici- lerin maliyeti de her geçen gün biraz da- ha artıyor. Bakım masraflan füzeden fark- sız. Yem fiyatları dayanılır gibi değil. Ban- ka kredisi ile alınan bir inegin üreticiye ma- liyeti 400 ile 500 milyon lirayı geçiyor... Üreticilerin gelir kaynakları süt ve da- nadan ibarettir. Her ikisi de yeterince pa- ra etmeyince ineği satmaktan başka ça- re kalmıyor. Ancak üç beş yüz milyon li- raya mal olan ineği satmaya kalkınca da kasaplann yereceği para 50 ile 60 milyon lirayı geçmiyor... Başbakan işbaşına geldiği günden be- ri hayvancılığı geliştirmek için verilecek kredilerden söz ediyor. Nitekim dünkü gazetelerde gene 40 trilyon gibi rakam- lar vardı. Ancak krediler para kazanacak işler için yararlı olur. Para kazanamaya- SEK'in özelleştirilmesinden yalnızca sanayici kârlı çıktı. cağı önceden belli olan işler için kredi kullanmak intihar etmekten farksızdır. Köylü ve çiftçi, kimsenin uşağı değil- dir. Milyonlarca insanımızı, üç beş sana- yici veya tüccar servet yapsın diye çoluk çocuğu ile birlikte yarı aç, yarı tok çaltş- tırmaya kimsenin hakkı yoktur... 1980 yılından sonra köy ve kasabala- nmızda yaşayan insanlarımızın alım gü- cü durma noktasına geldi. Ülke ekono- misini uçurumun kenarından kurtardıkla- rını söyleyen Başbakan Erbakan, kırsal alanlarda yaşam savaşı veren milyonlar- ca insanımızın acıklı halini artık görmeli- dir. Gerekiyorsa köy ve kasabalara kadar gitmeli ye onların sorunlarını aracısız din- lemelidir. Gelirleri, giderlerini karşılaya- madığı için gırtlağına kadar borç batağı- na saplanan milyonlarca insanımız çaya, şekere ve hatta kendi ürettiği ete, süte, tereyağına ve yoğurda hasret... Follukta biriken yumurtalannın bir tekini bile ço- cuklanna yedirmekten kaçınan insanla- rımız var... Hem de sayısı bir hayli fazla... Çünkü geçinebilmek için ne üretirse sat- maya çalışıyor!... Hayvancılık yeniden SOS veriyor... Ba- zı süt sanayicileri mart ayından itibaren süt fiyatlarını aşağıya çekmek veya en azından aynı seviyede tutabilmek için ça- lışmalara başladılar... Hatta bazı firmalar, üreticilere göz dağı verebilmek için Trak- ya bölgesınde süt alımlannı durduracak- larını veya azaltacaklannı yaymaya çalı- şıyorlaıi.. Köy-Koop birlikleri, diğer kooperatif- ler ve üreticiler, bu tür yayınların bir tu- zak olduğu görüşündeler... Geçen yıl üre- tici birlikleri aralarında anlaşarak fıyatla- n arttırmışlardı. Şimdi de süt sanayicile- ri, ortaklaşa fiyatları düşürmeye başladı- lar... Nitekim mart ayı içinde üretici bir- likleri ile yeni bir pazartığa oturacak olan sanayicilerin, zam yapmak yerine fiyat- ları daha da aşağıya çekmek için çalışa- cakları ileri sürülüyor... Sanayicilerin pa- zarlık öncesinde takındıkları bu tavır, tüm üretici kooperatif ve birliklerinde tedir- ginlık yarattı... Hepsi kuşku içinde... Sa- nayicilerin oluşturmaya çalıştığı bu birlik karşısında, üretici birlik ve kooperatifle- ri de harekete geçtiler. Işin en acı yanı, bir süre önce üretici- den alınan süt fiyatlarında artış olunca, sanayiciler marketlerdeki süt ve süt ürün- lerine zam yaptılar. Ancak süt fiyatları aşağıya çekilınce marketlerde satılan süt ürijnlerinin fiyatlannda indirim yapılmadı... Önümüzdekı ay içinde gene aynı durum yaşanacak. Sanayiciler sütü üreticiler- den düşük fıyatla alacak, bunun karşılı- ğtnda tüketicıye birkaç kat fazlafiyatla sat- maya devam edecekler... SEK özelleştırileceğine devletin elinde kalsaydı veya üretici birliklerine devre- dilseydi bugünkü fıyat kargaşası olmaya- caktı. SEK, sütü günün koşulları içinde üreticıden en yüksek fıyatla alacak süt ürünlerini de çok az bir kâria tüketiciye satacaktı... Hem üretici, hem de tüketici kazanacaktı... Şimdi sadece sanayiciler kazanacak... Hem de büyük paralar!... Köy-Koop Trakya Birliği Başkanı Er- doğan Kantürer bu konuda şöyle diyor: "Hepimız kuşku içindeyiz. Sanayiciler süt fiyatlannı düşürmek istiyorlar. Trakya- lı üretici şu anda sütünü 36 ila 37 bin li- radan satıyor. Bugünün ağır koşullannda süt fiyatlannın en azından 50 bin lira ol- ması gerekiyor. Eğer bu rakamın altında kalırsaksüt üreticilerizarareder. Hayvan- cılık geriler. Durum kritik. Üretici koope- ratifleri kendi aralannda birteşerek bir da- yanışma içine girmelidir." Köy-Koop Çanakkale Birliği Başkanı Mehmet Özkurnaz da aynı görüşleri paylaşıyor: "Üreticilerin para kazanabilmesi ve hayvancılığın gelişmesi için sût fiyatlan- nın 55 ila 60 bin lira olması gerekir. An- cak şu sıralarda üreticilerin eline geçen para 36 ila 37bin lira... Martayındakipa- zariık sırasında süt fiyatlannı 50 bin lira- ya çıkarmak zorundayız..." Adapazarı Ziraat Odası Başkanı Hik- met Karabayır sanayicilere karşı diren- mektekararlı: "Adapazan ve çevresinde süt fiyatları 33 bin lira civannda. Buna rağmen sanayiciler fiyat kırmak için çe- şitli girişimlerde bulundular. Başanlı ola- madılar. Önümüzdekiaylarda da deneye- ceklerini umanm. Ama üreticiler ve biz kararlıyız. Güç birliği yaparak istediğimiz zammı alacağımıza inanıyoruz..." • İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Susurluk Üniversitede Kameralar sayesinde akşam evlerimize giren üni- versitedeki çatışmanın insanın içini sızlatan görün- tüleri, geçmişi yakından yaşamış olanlar için daha iç burkucu bir anlam taşıyor. 1964-80 arası istanbul'da olmuş hemen hemen bütün öğrenci ve işçi çatışmalan, miting ve eylem- lerini, toplumsal olaylan tamamen içinde, perde ar- kası ile izlemiş bir gazeteci olarak, bir-iki dakikalık görüntülerin benim için çok daha farklı anlamlan ol- du. Aynı mekânlarda benzer görüntülerin ne kadar da çoğuna tanık oldum. O tarihlerde ülkücüler neden- se bir tek satır kullanmayı akıl edememişlerdi. O za- manlarda nasıl olabildiğine akıl sır erdıremezdik, aramalarda hep solcular yakalanır, aynı polis kont- rolünden geçmiş ülkücüler ise silah ve bıçak da da- hil kavgaya uygun donanımlı kalmayı başanrlardı. Ül- kücülerin sayısal değil, ama özel can yakıcı saldın araçları ile donanımlı oldukları yerlerde polis araya gırmekte yetersız kalır, onlann korunması gereken yerterde de hazır ve nazır olurdu. Tarafsız olmak, olaylan önlemekJe görevli polisin, sanki kendi korumasında ülkücülerin solculara ders vermesini sağlamak gibi özel bir işlevi vardı. Polis araya girdiğinde solculann üzerine acımasızca yü- rür, kafa-göz yarar, önüne geleni yakalar, sağcılara ise ancak ricacı olurdu. önceki gün saldın tehdidi altında siyasal bilimler binasına sığınmış, ancak Istanbul Baro Başkanı Yü- cel Sayman ve öğretim üyelerinin arabuluculuğu ve korumasında, merkez binanın yan kapısından po- lis kordonunda çıkanlan solcu öğrencılerı gördü- ğümde, aynı kapıdan kaç üniversiteyi boşaltma sah- nesi yaşadığımı tam anımsayamadan, elimde ol- madan geçmişe döndüm: "Şu llkay, şu Nahit şu Yıldınm, şu beş Musta- fa'n/n en büyükleri, şu Mehmet şu da Deniz ola- bilir" diye düşündüm. Ya hukuk fakültesi koridorunda tek başına yaka- lanmış, birkaçının üzerine çivili sopalaria çullandığı dayak yiyen gencin görüntüsü ne kadar çok bıldik? Polis giysisı altında, fizik görünümleri birbirine ka- rışan, kimlikleri kaybolanlardan birileri, ilerki yıllar- da bir Mehmet Ağar, bir Ibrahim Şahin ya da Su- surluk'ta ölen Hüseyin Kocadağ olabılirler mi? Polislerie şımdiden içli dışı olmuş ülkucu genç- lerden şu talimat vereni, geleceğin Abdullah Çat- h'sı neden olmasın? Şu verilen infaz görevini eksik- siz yerine getirmek üzere, solcu avına çıkmış şim- dilik çivili sopa, bıcak kullananı bal gibi de gelece- ğin Oral Çelik'i olabilir. Biz bu kötü oyunu, geçmişten hiç ders almadan bir daha, bir daha yaşamak zorunda mıyız? Bugün Susuriuk'ta bir kamyon kazası ile yüzümüze bir to- kat gibi çarpan çetelerin, yeni tohumlarının üniver- sitelerimizde atılmasına izin verecek miyiz? 196O'lı yılların sonlarında, 70'li yıllann başlarında saldınya uğrayan, yaralanan. tutuklanan, inançlan uğruna hep ağır bedeller ödeyen, aralarından ölen- lerin de çokluğuna tanık olmanın yorgunluğuyla, 1970'li yılların ikinci yansında karşıma çıkan gençe- lere "Dava uğruna ölmeye adaysanız, karşıma gel- meyin, bedel ödemenize, ölmenize tanık olmak is- temiyorum" diye sık sık bağırdığımı da anımsıyorum. Duygusal tepkim hiçbir işe yaramıyor, tanıdığım pınl pınl, güzelim gençler, insan haklannın, demok- rasinin geçerii olduğu ülkelerde geleceklen çok par- lak gençler, 1980'li yıllann ikinci yansında daha bü- yük sayılaria dayak yiyor, tutuklanıyor, işkence göx rüyor, ölüyorlardı. Sonra 12 Eylül, 12 Mart'tan çok daha ağır olarak hepsinin birden üzerine silindir gibi geldi. On binler, cezaevlerinden izleri ömür boyu yaşamlarından si- linmeyecek şekilde geçirildi. Demokrasiyi kollama, terörü durdurma adına ge- len 12 Eylül, 12 Mart'tan çok daha etkili olarak, te- rörün nedenlerini ortadan kaldırmayı değil, kitleleri sindirmeyi, susturmayı, korkutmayı, köleleştirmeyi başardı. En haksız durumda bile herkes bir diğeri- ne "sus " işareti veriyor, analar-babalar, çocuklannın düşünen, sorumluluk sahibi gençler olarak yetişme- leri yerine köşe dönücü olmalannı yeğliyorlardı. Herkesin susmayı öğrendiği, demokrasinin hiç- bir kurumu ile işletilemediği bir düzende, 1980'den bugünlere haksızlıklar, çarpıklıklar katlanarak bü- yüdü. İşte geçmişi mumla aratacak bir boyutta ko- kuşan, çürüyen düzende, uyuyan, susan kitlelerin, aslında geçmişten çok ciddi dersler de almış ola- rak hareketlenmeye, hak aramaya başladığı nokta- larda, bir de bakıyorsunuz, geçmişin çirkin oyunla- n, tuzaklan yeniden sahneye konuyor. Bugünün genç polisi, ülkücüsü, geleceğin Susur- luk benzeri çetelerinin bireylenne özenmiyorlarsa, üni- versite öğrencileri, hep haklan alamadan bedel öde- yenlerden olmak istemiyorlarsa bu kısırdöngüyü kır- manın, çirkin oyunu bozmanın bir yolunu bulmak zo- rundalar. Çağdaş hukuk devletine doğru yol alabilmek için, birçok olumlu işi birden kotarma zorunluluğu yanın- da, ünıversitelerimizi de geleceğin Susurluklannı yaratan merkezler olmaktan kurtarmayı başarmak gerek. Zorunlu trafik sigortalannda artışANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Zorunlu ma- İı sorumluluk trafik sigor- tası teminatlan yüzde 150, primleri de yaklaşık yüz- de 91 oranında arttınldı. DevletBakanlığı'nın2918 Sayılı Karayollan Trafik Yasası'na göre yapılacak zorunlu mali sorumluluk sigortalanna ilişkin tarife ve talimatlara göre, trafik sigorta miktarlan arttınl-ı dı. Buna göre, özel otomo- bil, taksi, karnyonet, mi- nibüs, iş makinesi, kam- yon, otobüs, römork ve traktör, motosiklet ve yük motosikletlerinde maddi teminat 250 milyon lira- ya, kişi başına tedavi gide- ri teminatı 1.5 milyar lira- ya, kaza başına tedavi gi- deri teminatı 7.5-33 milyar liraya, ölüm ve sakatlan- malarda kişi başına temi- nat 1.5 milyar liraya, kaza başına teminatı da 7.5-33 milyar liraya çıkanldı. Mo- torlu aracı işletenler tara- fından ödenen primler de yaklaşık yüzde 91 oranın- da arttınldı. Biraya kadar yapılan kı- sa süreli sigortalarda si- gorta primi. yıllık primin yüzde 20'si olarak uygula- nacak. Genel ve katma büt- çeli idarelere, il özel ida- releri. belediyeler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve di- ğer kamu kurluşlanna ait tüm motorlu araçlann primleri için de yüzde 25 indirim uygulanacak. KlT'lerin sermayesinın en az yüzde 50'sine katıl- dığı şirketler ve kamu ya- ranna çalıştığı Bakanlar Kurulu'nca kabul edilmiş dernekler ile kamu kuru- mu niteliğindeki meslek kuruluşlan adına yapılan sigortalarda da yüzde 15 indirim yapılacak. Bu in- dirim oranı, özel halk oto- büsü için de geçerii ola- cak. • Özel otomobil, taksi, kamyonet, minibüs, mo- tosiklet ve yük motosik- letlerine, Ankara, tstan- bul. Izmir illerinde kayıt- lı olmalan halinde indirim uygulanmayacak. Zorunlu mali sSorum- luluk sigortası yaptınlmış araçlan işleten için, sigor- ta süresince herhangi bir tazmmat ödemesi gerçek- leşmemesı durumunda ha- sarsızhk indirimi. tazminat ödemesine yol acan her bir kaza için de zamlı prim uygulaması yapılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle