27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı: Orfaan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişlerı Müdürlerı Ibrahim Yddız (Sorumlu), Dinç Tayanç # Haber Merkezı Müdurü Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu 9 tstihbarat: CengizYıldının # Kültür: Handan Şenköken # Spor: Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler Sami Karaören # Düzeltme Abdullah Yazıcı • Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge: Edibe Buğra • Yurl Haberlen: Mehmet Faraç Yayın Kurulu bhan Sek.uk (Başkan). Orfaan Erinç, Oktay Kartböke, HikmetÇetinkaya,Şukran Soner, ErgunBakı,DinçTayui(, tbrabim Yüdız, Orhan Burs»lı, MusUfa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbav 9 Haber Mudurvı Doğan Akın Ataturk BuKan No 125. K.at.4. Bakanhklar-Ankara Tel 4195020 (7 hal), Faks 4195027 • tzmır Temsılcısı SerdarKnık,H.ZryaBrv.l352S 2 3 Tel-4411220, Faks 4419117 #AdanaTemsılcısı Çetin Yiğenoğlu. İnonuCd 119 S. No 1 Kat 1, Tel. 363 12 11, Faks-363 12 15 Koordınator .\lunet Korulsan #) Muhasebe Bülent Yener • tdare HüseyinGürer#tşletme Önder Çelik • Bılgı-tşlem. Nail tnal • Bılaısayar Sıstem Mürüvet Çüef MEDYA C: • Yoneum Kurulu Başkam - Genel Mudur Gûlbin Erduran # Koordınalör Reha Işırman # Genel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-5DS460-61.Faks 5138463 Yıyimla>an \t Basan: Yem Gun Haber A.ansı, Basın \e Ya>ıncıhk A Ş Türkocajı Cad 39 41 Cagaloğlu 34334 tst PK. 246 lstanbul Tel (0712) 512 05 05 (20 hat) Faks-(0'212l 513 85 95 21ŞUBAT1997 Imsak:5.18 Güneş: 6.44 Öğle: 12.55 îkindi: 15.22 Akşam: 17.52 Yatsı: 19.13 Çarşamba toplantıları • İstanbul Haber Servisi - Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya'nın anısma dûzenlenen toplantılann önümüzdekı haftaki konusu '•Demokrasimizın geleceğinde sivil toplum örgütlennın rolü'" olacak. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesı Rıdvan Akın'ın »unuşunu yapacağı toplantıya Marrnara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Aydın Uğur konuşmacı olarak katılacak. Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenecek toplantı saat 17.30'da başlayacak. 'Türkiye'de zehirli mama yok' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağhk Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vecdet Öz. Milupa'nın bazı ülkelerde toplatılan sakıncalı mamalannın Türkiye'de bulunmadığını bıldırdı Öz. Milupa firmasının Türkiye'de satılan tüm ürünleri üzennde yapılan araştırmalarda da. bu ürünlerde •bakteriyolojik veya kımyasal' herhangi bir kirlıliğın bulunmadığının saptandığını belirtti. Verimlilik Diye Diye...' • ANKARA (ANKA)- Verimlilık kavramı. söyleşi türünde bir kıtap halıne getinldi. Mıllı Prodüktıvite Merkezi'nın(MPM) "Verimlilik Diye Diye..." ismiyle yayımladığı kitapta, her alanda verimliliğin gerekliliği ve önemi basıt bir dille anlatılıyor. MPM Teknık Danışmanı Mesut Odabaşı tarafından yazılan kitapta. "Ne Anlamalı", "Nasıl Yapmalı", "Kim Uğraşmalf, "Hangi Taşı Kaldırsak" ve "Türkiye'de Verimlilik Hareketi" bölüm başlıklan altında yer alan 55 yazıda. turizmden spora, sanattan işçi sorunlanna kadar hemen her konuda verimlılikten söz ediliyor. Tiirk kıyıları arkeoloji cenneti • NEW YORK (AA) Amenkan Denız Arkeolojisi Enstitüsü, bu yıl yaz aylannda Türk kıyılannı Amerikalı turistlere tanırmak amacıyla turistik geziler düzenledi. Enstitü tarafından bastınlan broşürlerde, gizli hmanlarla suslü olan ve eskı çağlardan kalma denız dibi hazinelennin yoğun olduğu Ege ve Akdeniz kıyılannı kapsayan gezilerin, 45 kişilik özel yatlarla yapılacağı belirtildi. Gezılere deniz dibi arkeolojısı uzmanı George Bass da katılacak. Kuş Cenneti temizleniyop • ANKARA (ANKA)- ÇevTe Bakanı Zıyaettin Tokar, Manyas Kuş Gölü'nün doğal dengesıni olumsuz etkileyen su fazlalığının giderilmesine yönelik çalışmaların başladığını bildİTdi. Su dengesinın yeniden kurulabilmesı için 4 yıldır açılmayan su kapaklanndan, su tahliyesme başlandığını belırten Tokar, Kuş Gölü'nün doğu bölgesındeki kapaklardan Karadere kanalıyla Marmara Denizi'ne sürekli sutahliye edildığini kaydererek, doğal su seviyesi sağlanıncaya kadar işlemin sürdürüleceğini bildirdi. Kış turistlerinin sayısı arttı • ANKARA (AA) - Turizm Bakanı Bahattin Yücel, kış aylannda genellikle ahşveriş içın gelen tunst sayısının önemlı ölçüde arttığını, bunun da Türkiye'nin ahşveriş merkezı konumuna geldiğinın göstergesi olduğunu söyledi. Kasım, aralık ve ocak aylannda gelen turist sayısının, aynı aylan kapsayan bir önceki döneme göre yüzde 12.6 oranında artarak 1 milyon 145 bine yükseldiğıni belirten Yücel. en fazla BDT ve Almanya'dan turist geldığini kaydetti. Fransa, Ingiltere ve Benelüks ülkelerinden gelenlerin sayısında da büyük bir artış görüldüğünü bildiren Yücel, kış aylannda gelen tunstlerın kalış sürelerinin uzatılması ıçin çalışmalar yapıldığını da acıkladı. Nükleer atıklardan kurtulmak için 250 bin yıl gerektiği belirtildi Radyoaktrvite tarbşması ÜMİTOTAN İZMİR-Türkiye'ye 1988 ve 1989 yıllannda gizlice 1150 ton nükleer atık getirildiği ve Isparta'ya gömül- düğü, 800 ton nükleer atığın da Konya"da yakıldığı yolundaki sav- lar Türkiye'de geniş tepkı yarattı. Savlan gündeme getıren eski Tür- kiye Atom Enenisi Kurumu Başka- nı Ahmet Yüksel Özemre oluşan tepkiler üzerine bu kez. "BunJar bayathaber"açıklamasını yaparken, bilim adamlan radyoaktıf atıklann "kirfflikten''annmalan için 250 bin yıl geçmesi gerektiğini vurguluyor- lar. Nükleer fizikçi Prof. Dr. Hay- rettin Kıbç bir ton radyoaktıf atığın yalnızca belli bir süre korunabil- mesi için 325 bin dolar gerektiğini acıkladı. Hukukçular 1988 ve 1989 yıllannda da var olan yasal düzen- lemelerin Türkıye'de nükleer atık it- halatına izın vermediğini dile geti- rirken çevreci örgütler nükleer atık ithalatmı "cinayet" olarak değer- lendirdiler. Eski Türkiye Atom Enenisi Ku- rumu Başkanı Ahmet Yüksel Ozem- re, ilk açıklamasının ardından olu- • Savlan gündeme getiren eski Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre oluşan tepkiler üzerine bu kez, "Bunlar bayat haber" açıklamasını yaptı. Çevreci örgütler nükleer atık ithalatını "cinayet" olarak değerlendirdiler. nereden getirirseniz getirin. yeme- ye hazınm. Herkes emin olsun" açıklaması yapan eski TAEK Baş- kanı, 6 Haziran 1996'da "Radyoak- tiviteyi bilmeyen halkını, rakamı ne yapsın? Çernobil'le ilgili benden başka kimsenin konuşmasına izin vermem. Ben Osmanlı devlet gele- neğinden geüyorum" görüşünü di- le getirmışti. Nükleer fizikçi Prof. Dr. Toiga Yarman. nükleer santral- dan çıkan nükleer atıklann radyo- aktivitesinden kurtulmak için 250 bin yıl gerektiğini ve bunun çok pahalı bir teknoloji olduğunu söy- lerken. yine konunun uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kıhç, ABD'den ör- nek vererek "knienmişatıklardaır kurrulmanın faturasını şöyle acık- ladı: "Radyoakrjf aOklan çevreden izo- le etmekiçin ABD 3 mflyardolar har- carmştır. Şu anda yalnızca ABD'de askeri ve sKil 3 milyon 510 bin 560 şan tepkiler üzerine bir televizyon- daki canlı yaymda yıllardır buna benzer şeyler söyledi ğinı, açıklama- sını basının abarttığını belırterek " Bunlar bayat haber" dedi. Özem- re, yıllardır yanlış çıkan "bilimsel değerindirmderini"' unutarak çev- recilerin ve medyanın kendisine saldınsını da "üıançh, dinine bağ- h" bir bilim adamı olmasına bağ- ladı. Çernobil'in 1986'da patlaması sırasında TAEK Başkanı olan Özemre. Türkiye'yi etkisi altına alan radyasyonu görmezden gel- miş ve demeçleriyle yurttaşlan ya- nıltmış, önlem alınmasını engelle- mişri. ^emeye hazınm' 14 Mayıs 1986'da "Özemre ke- sin konuştu" başlığıyla gazeteler- de çıkan haberlerde,"Yiyeceklerde radyoaktif bulaşık yoktur. Bunlan e-posta : tan (a vol. com. tr Konya ve Isparta valileri 'Nükleer atık yakmadık' Haber Merkezi - Çevre Bakanlığı Türkiye'nin bir nükleer atık çöplüğüne dönüştürüldüğü yolundaki savlan araştınrken, Konya \e Isparta valileri, savlan doğrulayacak hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını açıkladılar. Konya Valisi Ziyaeddin Akbulut şu ana kadar Konya'da 800 ton nükleer atığın yakılarak ımha edildiğı savlannı doğrulayacak herhangi bir belgeye rastlanmamasına karşın araştırmayı sürdürdüklerini söyledi. Akbulut. sağlık merkezlerinde de radyasyona bağlı hastalıklara rastlanmadığını söyledi. Nükleer atıklann bir un fabrikasında yakıldığı seklindeki iddialan yanıtlayan Orta Anadolu Un Sanayicilen Derneği Genel Sekreteri Halim Şalgah ise "Konva'da bulunan un fabrikalan elektrik ile çalışmakta. Nükleer auklan yakacak bir fınn yok. Bu koşullarda nükleer atıklann Konya'da yakıldığı şekttndeld iddialar yalan" dedi. Konya Çimento Fabnkası Genel Müdflrü Ercan Bahadır ise fabrikaya yakıt olarak kömiir kullandıklannı belirtti ve kendilerinin bu iddia ile hiçbir ilgileri olmadığını savundu ve kendilerine yakılması için nükleer atık gelmediğini sözlerine ekledi. Isparta Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu da konuyla ilgılı olarak geçmişe dönük araştırma yaptırttığını ve hiçbir belgeye rastlamadıklannı belirterek Isparta'ya hiçbir dönemde nükleer atık getinlip gömülmediğıni söyledi. Çevre Bakanı Ziyaettin Tokar ise savlan bir ihbar olarak değerlendirdiklerini belirtti. metreküp radvtjaköf aOgın çevreden izole edilmesûçin yaklaşık 600-900 milyar dolar gerekrıor. ABD'de tü- kenmiş vaziyette 70 bin ton civann- da yakıt çubuğu bulunuyor. Bir ton radyoaktif atığı doğa>a en az zarar verecek biçimde ve yalnızca belli bir süre korumak için harcanması ge- reken para 325 bin dolar." Çevre Hareketi Avukatlan'ndan NoyanOzkan. Türkiye'de Çevre ve Umumi Hıfzısıhha kanunlannın ül- keye zehirli ve tehlikeli maddeler içeren atıklann ıthal edilmesine izın vermediğini acıkladı. 'Mevzuat izin vermez' Avukat Noyan Özkan, Çe\Te Ka- nunu'nun 1988 yılında da yürür- lükte olduğunu anımsatarak "Yasal mevzuat Türkhe'ye hiçbir zaman bırakın nükleer afıklan, zehirli ve tehlikeli maddeler içeren atıklann ithal edilmesine izin vermemiştir*' dedi. Avukat Ozkan, konuyla ilgili Çev- re Bakanlığı'na başvuruda buluna- rak Ahmet Yüksel Özemre'nin açık- lamalan doğrultusunda araştırma yaptınlmasmı ve bunun sonuçlan- nın kamuoyuna açıklanmasını iste- diğini sözlenne ekledi. ÇevTe örgütleri yaptıklan açıkla- malarla, olayın somut olarak orta- ya çıkanlmasını ve "böylebir cina- yet" işlendiyse sorumlulannm va- tana ihanet suçuyla yargılanmala- nnı istediler. Sınırsız Çevre Yolculan Sözcü- sü Saynur Gelendost Özemre'nin dehşet vericı açıklamalanndan ül- ke insanının nasıl hiçe sayıldığının somut olarak ortaya çıktığını belir- terek "Nükleer atıklan gizlice ül- kemizesokup gömülmesineizin ver- mek vicdansızlıktjr, alçaklıkür" de- di. Arkadaş Çevre Grubu yaptığı açıklamada toplumdaki kirliliği bır- kaç yılda temizlemenin kolay oldu- ğu, ancak nükleer kirliliği temizle- menin binlerce yıl aldığı belirtile- rek "Bu cinayete kanşanlann vata- na ihanet suçu ile yargılanmalannı istiyoruz. İlgili ve yetkili makamla- n göreve çagmyoruz" denıldi. SOS Akdeniz Bürosu Sözcüsü Savaş Emekde, nükleer santral kur- mak isteyenlere güvenilmeyeceği- nin. "kendUeri" tarafindan yapılan açıklamalarla ortaya çıktığını vur- gulayarak şunlan söyledi: "Nükleersantral kurulduğunda Türkiye'nin başuıa gelecek olanlar, işteşimdidenortayaçıkıyor. Nüklc- er santral savunuculan, yapacak- lan entrikalan, nükleer aüklan ne yapacaklarını sovlemiş oluyorlar. Bunlar yargılanmalıdır." Kentin kimliğinin korunabilmesi için 'eylem planı' belirlendi Mîlas'ta tarihsel kararlar • ÇEKÜL Vakfı'nın Milas'ta düzenlediği ve yerel radyodan da naklen yayımlanan "bayram ziyareti" toplantısında, çevre ve kültür değerlerinin artık yitirilmeyeceği bir korumacı imar politikası için atılacak ilk adımlar belediye başkanı ve kaymakamın da katıhmıyla "halkın tanıklığı" altında belirlendi.., OKTAY EKİNCÎ MUĞLA/MtLAS - Antık çağlar- dan bu yana "adı" değişmeden Ege uy- garlıklanna beşıklik eden Milas kenti, tarihsel ve doğal kımlığini 3. binyıla da taşıyıp taşımama konusunda "karar günlerini" yaşıyor. Bir "Karya" kenti olmasının yanı sı- ra Roma, Bizans, Menteşe Beyliği ve Osmanlı uygarlıklannın da görkemli kültür bırikıminı üst üste ve "iç içe" banndıran bu zengin kentte eğer ^a- rihi tümüyle kucaklayan'" bir SİT uy- gulamasına hemen geçilemezse, eşi bu- lunmaz bir miras apartman yığınlannın altında yok olup gidecek. Benzer şekilde yine tarih boyunca bu kentin hep "zengin'' olmasını sağ- layan bereketli Milas ovasını da "üna- ra açmaya" nıyetlenen son zamanlar- daki planlama çalışmalan eğer yağma beklentilerinden kurtanlıp duyarlı bir çizgiye çekilemezse, aynı apartman yı- ğınlan kentin "yeşil kuşağını"da elın- den alacak. Hele merkezdeki özgün sokaklan ve eski kent dokusunu bezeyen sivil mi- marlık örneği yapılar, konaklar, güze- lün "arasta" ve orta yerdekı ÇöBüoğ- lu Han, ilgisızliğin ve bakjmsızlığın acımasız tahribatından bir an önce kur- tanlamazsa. Milas belki de "Mflas" ol- duğunu unutacağı kımliksız bir yerleş- me olarak 21. yüzyıla başlayacak... Aylardır, belediye meclısinın gün- demini hep "imar planı değjs.iklikleri" ve "yeniplanlama fımar)alanlan" oluş- turuyor. Kent merkezındeki arkeolojik kalıntılarla iç içe olan arsalann "imar dunımu" belirlenirken. tarih ile rant arasındaki tercihin hangisinden yana yapılacağı konusunda tartışmalar yoğun- Milas'taki ünlü Baltalı Kapı. kentin binlerce MİIık tarihine tanıklık eden çok sayıdaki kültür değerlerinden sadece biri» laşıyor. Milas'ın "mücavu-" (komşu) alanında bulunan antik lasos (Kıyıkış- lacık) kentini kurtarmak adına yapılmak- ta olan Koruma İmar Planı çalışmasın- daki "imar haklarT da bölgedeki be- tonlaşma kaygılannın genlimini yük- seltiyor. ... Ve karar toplantısı Kısa adı ÇEKÜLolan Çe\Te ve Kül- tür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı'nın Şeker Bayramı tatilinden ya- narianarak Muğla iline düzenlediği "in- celeme vetarttşma" ağırlıklı gezisi Mi- las'ı işte böylesi bir ortamda yakaladı. Gezinin ilk durağı ve "ügi odagT olarak Milas'taki çevTe ve kültür zen- ginliğinin korunmasını gündemine alan vakıfyönetimi ve uzmanlar, geziye ka- tılan diğer konuklar ve gazetecilerle birlikte kentte gözlemlerde bulundu- lar. Sonra da Belediye Başkanı AH Do- ğan Serçek ile Kaymakam Ayhan Ba- yaa'nm katıldıklan bir genel değerlen- dirme toplantısı düzenleyerek, Milas "ta- ki uygarlık birikimlerinin sürdürüle- bilmesi için yine böylesi bir karar aşa- masındaki "öncelikli eylem prognunı- nı" hep birlikte tartışarak saptadılar. Milas'ın yerel radyosundan da tüm kente "canh yayın'* olarak duyurulan bu tarihsel toplantının belki de en önem- li yanı, alınan kararlann "uygulanma- a" içın belediye ve kaymakamlığın gö- rev üstlenmesinin djşında, "gerçekleş- me sürelerinin'' de yine hep birlikte be- lirlenmesıydi. Aınan kararlar ise baş- lıca 4 maddede toplanıyordu. Birinctsi; Belediye ve kaymakamlık- la biriikte MimarlarOdası, Sanayi Oda- sı. Ticaret Odası gibi kuruluşlann da içinde yer alacağı bir "Milas Kültür ve Doğa Slirasını KorumaVakfi" kurula- cak. En çok "15 gün içinde başlanacak bu örgütlenme ile birlikte koruma pro- jeleri de devTeye girecek." Ikindsi; Belediye tarihi bir Milas evi- ni alarak *\ ı akıfmerkezj" yapmak üze- re restore edecek. Bu merkez, koruma çalışmalannm da koordine edildiğı yer olacak, IJçÜDCÜsü;bakım ve onanm çalışma- lanna Arasta'dan başlanacak. Tarihi Çöllüoğlu Hanı'nın kamulaştınlarak yıkımdan kurtanlmasına ve kültür-tu- rizm merkezi şeklinde yaşatılmasına öncelik verilecek. Dördüncûsü; ise kentin tüm planla- ma çalışmalannda bundan böyle tarih- sel ve doğal değerlerin korunması te- mel alınacak; bunun ıçin de ÇEKÜL uz- manlanyla ortak danışma ve ilke karar- lan toplantılan yapılacak... Bakalım. bu "tarihsel sörier" aynı coşkuyla yaşama geçirilebilecek mi? ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. MetinSö- zen'in toplantı sonunda vurguladığı gi- bi, Milas'ın gündemini, artık bu 4 önem- li karann "izlenmesi ve denetknmesi'" oluşturuyor... SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'Müttefiklerimizden', Bizi Kim Koruyacak?... Ulkü Ocaklan Genel Başkanı Karamahmutoğ- lu, 'hareketi' savunurken demiş ki: "..şu 'sistem' lâfına da açıklık getirmekte ya- rar var. (...) Eğer •Sisterrvden kasıt -ki öyle olma- sı gerekir- emperyalist vizyonun tasariadığı dün- ya düzeni ve buna ulaşmak için koyduğu eylem- lerse, 'Sistem'in emrinde suçlaması yapılacak son kesim, 'Ülkücü Hareket'tir..." (Ankara'dan 6 Kasım 1996 tarihli mektup) Karamahmutoğlu, 'hareketin' 'milli devletin ya- nında yeralıp, onun variık nedenlerini oluşturan ül- külenssahip çıkarak, 'Sistem'e muhalefetettiğini' ile- riye sürüyor. Hiç şüpheyok, nasıl 'bireysel terorizm' çıkmazına düşen 'ilerici' gençler, kendilerine göre ne kadar yurtsever ise, 'Ülkücü Harekete' katılan genç- ler de, â piori, o kadar yurtseverdir; hiçbir genci, bi- lerek isteyerek, kendi yurdu aleytıine bir 'tertibe' ka- nşmış olmakla suçlamak istemeyiz. 'Ülkücü' gençlerin, 'milli devletin variık nedenle- rini oluşturan ülkülere sahip çıktıklanna' gelince, orada biraz duralım; hele son açıklamalardan son- ra, insan ciddi şekilde şüpheye düşebiliyor: Devle- tin 'variık nedeni olan ülküler', bildiğim kadanyla Müdafaa-i Hukuk (anti-emperyalist, tam bağım- sızlık), Misâk-ı Milli (Toprakbütünlüğü) ve Cumhu- riyet (Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir) midir; yoksa 'emperyalist vizyonun tasariadığı dünya dü- zeni ve buna ulaşmak için koyduğu eylemler' mi? Denilecek ki elbette önce söylediklerin! O halde 'Ülkücü Harekefın, en önde gelen isimlerinin, 'em- peryalist vizyonun tasariadığı dünya düzeni ve bu- na ulaşmak için koyduğu eylemlere' kanşması ne- den? 'Ülkücü Hareket'm bu önde gelen isimleri, 'emperyalist vizyonun' yâni 'Sistem'in, 'Papa'ya Suikast' gibi eylemlerine katılmak; -katılmak da lâf mı, bu eylemleri 'bizzat' örgütlemek- suretıyle mi 'Sistem'e muhalefet ediyorlar? Farkındasınız elbette, buradan itibaren 'keyfiyet' nereden bakılsa 'kara mizaha' dönüşmektedir. Daha da korkuncu var... Kimseyi 'karalamak' istemiyorum, benim söyle- meye çalıştığım. Gaspranskiy'den bu yana, Ak- çura, Gökalp, Velidof vb.. Türk düşünürterinin. 'Sis- tem'e karşı antı/emperyalist bir bağımsızlık hareke- ti olarak tasariayıp geliştirdikleri 'Türkçülüğün'; 'II. Dünya Savaşı' ve'Soğuk Savaş' çalkantısı içinde, nasıl teme) amacından saptınldığıydı; olaylann ve ger- çeklerin Karamahmutoğlu nu haklı çıkarmasını ne kadar isterdim: ne yazık ki, daha çok beni haklı çı- kanyorlar: anlaşılan odur ki, solcu silahlı eylemciliği bastırmak için, benzer bir komitacılık örgütlenmesi- ne katılan 'ülkücüler', 'millî devletin yanında yer a/- dıklarını' sanıp, bu maceraya paldır küldür dalar- ken, devletin içinde yuvalanmış 'emperyalist vizyon' yandaşlannın 'eylemlerine' âlet olmuşlar. Bunu ben söylemiyorum, Emn. Gnl. Md. Istihbarat Daire Baş- kanı Hanefi Avcı, hiç tereddüde yer bırakmayacak biraçıklıkla beltrtıyor; demiş ki: "...terörie mücade- lede, hukuk içinde kalınarak bir yerlere gidileme- diği görüldü. Bunun üzerine terörie mücadele ve istihbarat için hukuk dışı bir yapılanmaya gidil- di. Terörü, teröristlerin yöntemleriyle yok etme kuralı seçildi. Bu devletin üst kademelerinde alınmış bir karardı. Bunu uygulamaya koyan dev- letin üst kademelerinin arkasında kim vardı, onu bilmiyorum..." (Hurriyet, 5 Şubat 1997) Sizce kımler olabilir? 'Her Mevsimin Casusu' ki- tabının yazan, ünlü ajan Clarridge in sözünü ettiğı 'CIA'y/e çok yakın ilışkiler içindeki Türk ıstihbarat- çılan' olmasın? Doğrudan doğruya, Amerika'lı bazı 'danışmanlar' olamaz mı? 'Papa'ya Suikast'ta öyle olmamış mı? Ama, daha da korkuncu var, bilin ba- kalım nedir? Asıl vahim olan nedir?.. Ulkücü Hareket, 'Türkçülükten komünizmedüş- manlığı değıl, aslında Moskof Düşmanlığı'm devralmıştı; nüansa dikkat isterim, 'Türkçülüğün' doğduğu yıllarda Rusya, bugün olduğu gibi, 'Sis- tem'in dışında değil, içindedir: Devlet-i Âliyye'yi paylaşmak için, İngiltere ve Fransa'yia gizlı anlaş- malar imzalamıştır; bu. bir! Ikincisı, şu: SSCB yan- daşı solcular, -bildiğim kadarıyla- ne 12 Mart, ne 12 Eylül öncesinde silahlı eylem yapmışlardır; demok- rasi yanlısı görünüyor, o yüzden Maozedun ve Che yandaşı silahlı eylemciler tarafından, 'revizyonist' olmakla suçlanıyorlardı; bu, da iki! Başkatürlü söylersek, 'Ülkücülerin' hasım belle- dıği silahlı solcu eylemin kaynağı Moskova mıydı, Pekin miydi, Havana mıydı şüphelidir; Ağca, ce- zaevinde açıkça "...bir darbe istiyorduk, ona ha- zııianıyorduk: Ipekçi, ona gerekçe hazııiamak için öldürüldü' dediğine göre, o genç solcu öğren- cılerin de, benzer bir provokasyona âlet olduklan bi- le ileriye sürülebilir. Karamahmutoğlu, şapkasını önüne koyup, hele bir düşünsün; böyle bir 'darbe- yi' kim istemiş olabilirdi? 12 Mart ve 12 Eylül 'yö- netimleri', bütün uygulamalanyla acaba Müdafaa- i Hukuk'un anti/ emperyalizmine mi daha yakın gö- rünüyorlardı, yoksa 'emperyalist vizyonun tasaria- dığı dünya düzenine' mi? Bana sorarsanız, mese- lenin vahameti şuradadır Gâzi Mustafa Kemal 'pa- rantezi' bir kenara bırakılırsa, Türkler devletlerini düşmanlanna karşt fevkalâde koruyabiliyorlar da, müttefiklerine karşı koruyamıyorlar. Yakın tarihimiz, bunun acıklı ornekleriyle dolu; ne dersiniz, bir ikisine göz atalım mı? http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http7/www.ada.com.tr./-bilgiyay/yazar/ailhan.html
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle