Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 1997 CUMA
14 KULTUR
Öykümüzün köşe taşı, her yönüyle tanıtıldığı 'Bir Usta Bir Dünya' arşiv sergisi ile anılıyor
Sabalıattiıı Ali 90 yaşmdaKültiir Servisi - Yapi Kredi Sermet
Çıfter Kütüphanesı, 'Bir Usta Bir Dün-
ya' dizısıne. 21 şubat - 31 mart tarihle-
ri arasında gerçekleştirilecek 'Sabahat-
tin Ali Arşh Sergisi' ile devam ediyor.
Cumhunyet sonrası Türk öykücülü-
ğünün gelişiminde köşe taşı olarak ni-
lelendırilen Sabahattin Ali, sadece bu
yönüyle degıl, şıirlem, çevirileri, maka-
leleri ve fotoğraf sanatçılığı ile de yaşa-
dığı döneme ışık tutan bir sanatçıydı.
Arşı\ sergisinde sanatçının ödül kaza-
nan fotoğraf çalışmalan, yargılandığı
Nftıal AdsE davası için kendisinin hazır-
ladığı savunma metınleri, Pertev Naili
Boratav v e Nâam Hikmet gibi isimler-
le mektuplaşmalan, hapıshane günlük-
leri. eskizleri. defterleri. kişisel eşyala-
n yer alıyor.
Yapı Kredı Yayinlan da Sabahattin
Ah'nin 90. doğum günü anısına sergi
kataloğu dışında bir de kıtap yayımla-
yacak. Mart ayında pıyasaya sunulacak
olan. Ramazan Korkmaz tarafından ka-
leme alınan 'Sabahattin Ali- Insan ve
Eser' adlı kıtapta sanatçının yaşamı. sa-
nat-edebıyat-siyasi görüşlen ve yapula-
nna yer verilecek.
25Şubat 1907'deGümülcine'ninEğ-
ridere köyünde doğan Sabahattin Ali, il-
kokulu Edremit'te bitirdikten sonra öğ-
renimine Balıkesir tlkögretmen Oku-
lu'nda devam etti.
1928 yılında Yozgat Cumhunyet ll-
kokulu'na atandı. Bu sırada bakanlığın
açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya git-
ti (1930-32).
Yurda döndüğünde Aydm ve Konya
ortaokullannda Almanca öğretmenliği
yaptı. Aydın'da öğretmenlıği sırasında
'yıiocı propaganda' yaptığı gerekçesiy-
le üç ay tutuklu kaldı. Suçsuz oldugu an-
laşılınca serbest bırakıldı
Konya'da ise bir arkadaş toplantısın-
daokuduğutas.lamaCumhurbaşkanı'na
'ima yoluyia hakaret' içerdiği iddiasıy-
la jurnallendı. lki yıl hapse mahkûm
edilen Sabahattin Ali bir süre Konya
Hapishanesi'nde kaldı ve sonra Sinop'a
nakledildi. Cumhuriyetin 10. yılı nede-
niyle çıkanlan genel aftan yararlanarak
çıİctı.
Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdûr-
lüğü ve daha sonra konservatuvarda gö-
rev aldı. 1944'te 'yayın yoluyla hakare-
te uğradguu' söyleyerek mahkemeye
başvurdu. Davayı kazandığı halde ba-
kanlık emrine ahndı. 1946'da Aziz Ne-
an, Rıfat Ilgaz ve Mim Uykusuz ile bir-
likte 'Marko Paşa' dergisini çıkarmaya
başladı. Burada yayımlanan bir yazısı
nedeniyle üç ay hapis yattıktan sonra
bir arkadaşının kamyonuyla yük taşı-
maya başladı.
Sürekli izlendiğini bildiği ıçin yurt-
dışına çıkmaya karar verdi. Bulgaris-
tan'a kaçmak isterken öldürüldü. Ölü-
mü ve ölüm tarihi uzun tartışmalara
yol açan, Türk edebiyatının en verimlı
çağinda kaybettiği Sabahattin Ali, şim-
di onu her yönüyle tanıtmayı amaçlayan
sergiyle sanatseverlerin karşısında.
Bugün Yapı Kredi Sermet Çifter Kütûphane-
si'nde açılacak olan arşiv sergisinde; sanatçıhın
ödül ka/anan fotoğraf çalışmalan, yargılandığı
Nihal Adsızdavası için kcndisinin hazırladığı sa-
vunma metinkri, Perte\ Naili Borata\ veNazmı
Hikmet gibi isimierle mektuplaşmalan. hapis-
hane günlükleri eskizleri, defterleri ve kişisel eş-
valan ver ahvor.
ClaudeLebuchAKM'deydi
Kiittür Servisi - Yenı fümı 'Ap-
res Tout - Her Şeyden Sonra"nın
çekımleri için Türkiye'ye gelen ta-
nınmış Fransız yönetmen Claude
Lelouch, öncelu gece. Gian Carlo
del Monaco'nun sahneye koyduğu
'Salome'"den, filmı için görüntü
almak üzere 23 kişılik ekıbiy le bir-
lıkte AKM'deydi. İstanbul Devlet
Opera ve Balesi oyunculannm ba-
şanyla sahneledikleri 'Salome'de
çekimler, Zehra Yıkuz'ın nefes ke-
sen *yeditül dansı' sırasında ve ku-
liste gerçekleşti. Lelouch'un ka-
meramanhğmı üstlendiği çekim-
lerde fîlmin başrol oyuncusu Ales-
sandra Martines de yer aldı. Ger-
çek yaşamında da balenn olan
Martines. fîlmde mesleki ve duy-
gusal birdüşüş içındekı başbalenn
Miriam'ı canlandmyor. Filmin gö-
rüntü yönetmeni, Miriam'ın yaşa-
mıyla paralellikler taşıdığı için
"Salome"den görüntü alındığını
belirtiyor. Toplam 10 gün sürecek
Türkiye'deki çekimler, İstanbul,
Nevşehir, Kaysen ve Denizli'de
gerçekleşecek. tDOB Müdür ve
Genel Sanat Yönetmeni Yekta Ka-
ra, filmin konusu gereği bir bale-
nnin gıttiği yabancı ülkede ziyaret
edecegi ilk sanat kurumunun do-
ğaldır ki. opera-bale olacağı dü-
şüncesınden hareketle "Lelo-
uch'un Türldye'de çekim yapaca-
ğını haberaldığımızda Dışısleri Ba-
kanlığı Yurtdışı Tanıtma Genel
Müdür Yardımcısı Şule Soysal'ın
da önerisi doğnıltusunda İFİOB'n-
dc sergilenmekte olan Salome ope-
rasının görüntülemesi düşüneesi
sunuldu" dedı. AK.M, önceki ge-
ce ılk kez uluslararası bir film
çekimıne sahne oldu.
Çağlayan'ın
tasanmlan Moda
Müzesi'nde
Kültfir Servisi - Louvre Müzesi içinde
Marsan pavyonunda. 11 yıl önce
Jack Lang tarafından kurulan 'Moda
ve Tekstil Müzesi', ıki yıl gibi uzun
bir onanm süresinden sonra
kapıiannı moda tutkunlanna yeniden
açtı. Moda ve tekstil alanında önemli
yen olan Belçika, Fransa. tngiltere,
Japonya ve Amerika'dan beş genç ve
yetenekli moda tasanmcısı müzeye
kendi anlayışlannı taşıyor.
Belçika"dan VV'alter Van Beirendock.
Japonya'dan Junya \\atanabe,
Fransa dan Daniel Jasiak.
Amerika'dan Isabel Toledo'nun
tasanmlannın sergılendiği müzede
tngiltere. Kuzey Kıbnslı sanatçı
Hüseyin Çağlayan tasanmlanyla yer
alıyor. 1994 yılında kendi adını
taşıyan çalışmalanyla moda
dünyasına giren Çağlayan, moda
müzelerinin gözde tasanmcılanndan
biri aynı zamanda. Giysileri, West
Soho, Barbıcan Art gibi galeriler ve
Mode de Kyoto, Victoria/Albert gibi
müzelerde sergılenen Çağlayan,
çalışmalannı modadan çok 'stil
yanrtma' olarak tanımlarken
giysilerinde işlevsellik ve estetik
arasındaki dengeyı ön planda rutuyor.
Eğıtimini Kıbns ve Ingiltere'de
gerçekleştiren sanatçının esin
kaynaklan; mimari ve edebiyat. Genç
sanatçıya göre moda, yaşama
sanatmın birparçası...
Grafik tasanmın baskenti Londra...
SADIK KARAMUSTAFA
LONDRA- British Council'ın 17 ocak-
5 şubat tarihlennde İstanbul Resim ve
Heykel Müzesi'nde düzenlediği grafık
sergisinin açılış günlerinde Londra'day-
dım. Londra'nın hayatımızda özel bir ye-
ri vardır; 1970'te Gükün'le evlenip, bir
aylık bir tren yolculuğuyla, Avrupa'nın
birçok şehrinde birer ikişer gün mola ve-
rerek Londra'ya gıtmiş, altı ay kalmıştık.
Evimiz Londra'nın kuzeyinde, Camden
Town ile Halloway arasında. Brecknock
Sokağı 58 numarada, bir oda ve başkala-
nyla paylaştığımız mutfak ve banyodan
ibaretti. Kanm o sıralarda İstanbul Radyo-
su'nda spikerlik \^ programcıhk yaptığı
için bir değişim progTamı çerçevesinde B-
BC Türkçe Yayınlar Servısi'nde çalışa-
caktı. Ingiltere'de iş bulmak kolay olma-
dıği için bana da Londra sokaklannda al-
tı ay sürtmek, günlerimı sıcak müze ve ser-
gi salonlannda geçirmek düşüyordu. Sa-
v ıstz güzel anıyla dolu Londra günleri ça-
bukbitti. Dönüştebizi 12Martdarbesinin
sıkıntılı yıllan ve 18 yıl sürecek pasaport
yasağı bekliyordu. 1980'H yıllann sonun-
da yeniden pasaport sahibi olduk; ikimiz
de Londra'ya birkaç kez ama ayn ayn git-
tik. Geçen ocak ayında, 26 yıl sonra, 6
günlüğüne de olsa Londra'da birlikte ol-
manın keyfinı yaşadık.
Çokrenklilikte tasanm kavgalan
Türkiye'de, "Londra'dan Grafik Eser-
ler''başlığı ile gösterilen sergi, hayatımın
son 30 jnlında, istanbul'dan sonra en uzun
süre yaşadığım, son 7 yıldır firsat bulduk-
ça ugTadığım, yayınlardan izlediğim
Londra'nın. tasanmın doğduğu ve büyü-
düğü yer olduğu gerçeğini bana bir kez
daha hatırlattı. Sergi broşüründeki sayılar
bu olguyu perçinliyor, tasanmla ilgili 36
fuar, dünya çapında 8 müze, Ingiltere'de
bulunan 24 tasanm kurumunun çoğu
(dünyanın en ciddi tasanm kurumlanndan
biri olan DesignCouncfl'ı özellikle anmak
istiyorum), 8 sanat okulu, mesleki düzey-
de 50, lisans düzeyinde 90, lisanüstü dü-
zeyde 60 tasanm eğitim programı, tasanm
hizmeti sunan 4000'e yaİcın şirket, tasanm
kuruluşlannda çalışan 30.000 insan. Bü-
tün bunlara bakarak Londra'ya tasanm
başkenti dersem sanınm abartmış olmam.
Uç boyutlu işlerin de sergilenmesine
olanak verecek biçimde tasarlanmış mu-
kavva panolar üzerinde Londra'da çalışan
tasanmcılann ve tasanm gruplannın üret-
tiği 180 parça halindeki yaklaşık 60 proje
Londra'nın sosyal, kültürel ve ekonomik
yaşamına grafik tasanmın penceresinden
' ç boyutlu işlerin de sergilenmesine olanak verecek biçimde tasarlanmış mukavva panolar
üzerinde Londra'da çalışan tasanmcılann ve tasanm gruplannın ürettiği 180 parça halindeki
yaklaşık 60 proje Londra'nın sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamına grafik tasanmın
penceresinden bakmamızı sağlıyor. Grafik tasanmcının yirmi birinci yüzyıla girerken sadece bir
mesaj iletici değil, kültür yorumlayıcısı olduğunu anlıyoruz.
bakmamızı sağlıyor. Afışler. gazete ve der-
gi sayfalan, kitapiar. broşürler, kurumsal
kimlik malzemeleri, kunım çalışma rapor-
lan ve CD kapaklannı ızlerken, kültürü
nasıl yorumladıklannı göriiyoruz. Grafık
tasanmcımn yirmi birinci yüzyıla girer-
ken sadece bir mesaj iletici değil, kültür
yorumlayıcısı olduğunu anlıyoruz.
Farklı anlayışlar ve yaklaşımlar
Sergıyi gezerken ve sergi broşürünü
okurken, Londra'da üretilen tasanmlann
bütününün farklı grafik anlayışlar ve yak-
laşımlarbanndırdığını gözlemliyonız. As-
lında serginin bütününde ve Michael Hors-
ham'ın kaleme aldığı metinde tasanmcı-
lar arasındaki anlayış farklılıklan, kibar
bir dille bir çatışmadan çok renklilik ola-
rak gösteriliyorsa da ben biraz sapma ya-
pıp Londra'daki tasanm kavgalanna de-
ğinmek istiyorum. Aşağıda aktaracağım
bilgileri Londra'da yayımlanan Eye dergi-
sinin 13'üncü sayısında çıkan yine Hors-
ham' a ait "Ben Mac kullanmıyorum, ama
ku)lansın birini tanıyonım" başlıkJı yazı-
sından derledim.
Söz konusu tartışma. 1980'lerinMacin-
tosh kuşağı tasanmcılan olarak nitelendi-
rilen Ne\flİeBrody,MalcolmGarret,Cart-
Bdge Levine, Wh>r
not Assodates, 8vo, To-
mato, Russel VVarren-Fisher ile Pentag-
ram ve Partncrs şirketlerinin başı çektıği
tasanmda "fikir''i (Ingilizce aslı idea olan
bu sözcük Türkçeye espri diye de aktan-
labilir) esas alan anlayışın temsilcisi "es-
ldtüfek"ler arasında cereyan ediyor. "Rk-
re dayab tasanmın" diyor Londralı tipog-
rafi tasanmcısı Phfl Banes. "Bir kere an-
ladıktan sonra hiçbir önemi kalmıyor. Şip-
şak fotoğraf gibi bir şey Bizim yapmak iv
tediğûniz, görsel olarak keyif veren ama
zamana ve tekrar tekrar bakmaya karşı
dayanıkhişler.T
'"Fikredayah grafik dedik-
leri şe>. zihinsel kavTamlann titerer ifade
edüişjnden başka bir şe> değil ve son dere-
ce sdaa. Partners ve Pentagram, tepki gös-
terdiğimiz anlayışuı tipik temsilcileri Yap-
üklan şey görsel olarak son derece yavan.
Bizim yapoğunız işin içinde fikir yok de-
mek tstemiyorum. Tabii ki >ı
ar, ama bizim
yaklasummız kişisel ve ifadeci"
Müşteri parasıyla şov
Daha önceleri Londra'daki büyük tasa-
nm şirketlerinde çalışan Siobhan Keanev'e
göre bütün bu büyük kuruluşlar tasanma
sadece pazar ekonomısı bağlamında yak-
laşıyorlar ve içlerinde kültürden söz eden
hiç yok "Bazı büyük şirketier, müşterik-
rini lüpleyen pirhanalara benziyorlar ve
benim onlaria hiçbirortak yanım yok" di-
yor Keaney. Bu suçlamalarkarşısında, At-
İantik'in öte yakasında yaşayan, "Emigre''
dergısine "çöp fabrikası'' dıyen Paul Rand
ve Massimo VineOi'nin lngiliz akranlan
soğukkanlılıklannı korumayı tercih edi-
yorlar. "Bir gnıp yetenekli tasanma'' di-
yor. Partners grubunun kıdemli ortağı, Ar-
navut asıllı Londralı tasanmcı AzfaCami,
"kendi işlerine benzemeyen hiçbir şeyi an-
lamamakta direniyor." Pentagram'dan
John McConnefl yenılerin müşterinin pa-
rasıyla şov yaptıklannı söylüyor.
1970'lerin yeraltı dergisi "Oz" ve halen
yayımlanmakta olan "Tîme Oufdergısi
tasanmlanyla tanınan Pearce Marchbank
görüşlerini şöyle ifade ediyor: "Bana gö-
re grafik tasanma bir doktor ya da otomo-
bil tamircisi gibi probiem çözer ama yeni
tasanmcüar biraz ünrversite kampusun-
dan dışan çıkmayan araştırmacüara ben-
ziyorlar. Onlann işleri çıkartma etiketler-
le dolu bir pencereden dısarn. ı seyretmek
ya da önünde devamlı bir sineğin dolaşnğı
bir tekvizyon ekranına bakmak gibi geb-
yor bana."
Estdşehir'den sonra Ankara'da
Yeni kuşak tasanmcılar eski tüfeklerin
bilgisayar karşısındaki tavırlannı yanlış
buluyor, eskılerin bilgisayan 'mütniş fi-
kirler''i uygulamaya yarayan teknolojik
araçlar olarak görmelerini eleştiriyorlar.
"Tasanm sektörü henüz yeni düle temas
kuramadı"" dıyor Neville Brody. "Yalon
gelecektcyüksek kâroranı ile caltşan.araş-
urmayave >eniteknolojiye olanaktanuna-
yanbüyük tasanm şirketterineihtiyaç kal-
mayacağını anlayarnadılar.Bilgisayann sa-
dece basit bir araç değil kendi başuıa bir
dil olduğunun biKncine varamadılar.''
Brody en azmdan bu konuda haklı. Bu
tartışmalann yaşandığı 1990'lı yıllann ba-
şından beri büyük tasanm şirketleri hızla
küçülüyor. ABD'de, 40-50 kişilik tasanm
şirketlerinde şimdı personel sayısı 10'u
zor geçiyor. En ünlülerinden Push Pin'i
1994'te ziyaret ettiğimizde, koskoca şir-
kette 13 kişi çalıştığını görmek bizi şaşırt-
mışrı. Bu sayı nerçdeyse Türkiye'deki or-
talama bir reklam ajansının grafik bölü-
münde çalışanlann sayısma eşıt. Lond-
ra'da da tasanm şirketleri genellikle 2-3 ki-
şi ve bilgisayar donanımından oluşuyor.
"Londra'dan Grafik Eserler" sergisi-
nin altyapısında, özetlemeye çalıştığım bu
tartışmalar yatıyor. Londra şehri, okulla-
n, kurumlan, konferans ve seminerleri,
yayınlan, kuşak kavgalan, tasanmcılan
arasındaki iş rekaSetiyle grafık ortamını
besliyor. Sergi, 27 şubata kadar Eskişehir
Anadolu Üniversitesi'nde 3-15 Mart
arasında Ankara Bilkent Üniversitesi'nde
gezilebilir.
YAZIODASI
SELİM tLERİ
Siz "Türkiye Gibi
Aydınlık ve Güzelsin'lz
Cahit Külebi, seksen yaşında. Gerisinde bir anıt
şiir duruyor.
Memet Fuat onun şiirinden söz açarken, "(-)ye-
ni şiirin en sevilen, en kolay ısınılan şaiherinden bi-
ri oldu" diyor. Cahit Külebi'nin şiirinden bir kor yü-
rek alımlanır.
Necatjgil başka açıdan yaklaşır: "Aydın birsazşa-
iri içtenliği, bir Karacaoğlan rahatlığı ve temiz bir
dil ile zaman zaman kötümser, güvensiz, kendi tür-
küsûnü söyledi."
Cahit Külebi'nin şiir kitaplannı, şiire nihayet yak-
laşabildiğim o yıllarda, Sahaflar'dan edinmiştim.
Bunlar hepsi Varlık Yayını cep kitaplanydı.
Birkaç arkadaş şiirden konuşurduk. Birbirimize
sevdiğimiz şairteri salık verirdik. Bir gece Veşeren Of-
lar'dan bir şiir okundu; çarpılıp kalmıştım.
Cahit Külebi'yi asıl memleket şiirieriyle hayatımın
en önemli kişileri arasında buluverecekmişim. Ama
bunu birazdan anlatacağım.
Rüzgâr'da, Adamın S/n'nde, Yeşeren Otlar'da du-
ru dil alıp götürürdü beni. "Dost" şiirini hiç unuta-
mam. Zaten ezberlemiştim, sık sık yinelerdim.
Bir iki kitabım yayımlandıktan sonra o zamanki
Türk Dil Kurumu'na üye olmak sevdasına kapıldım.
Ilk başvurum kabul görmedi. Tam o sıralar Cahit Kü-
lebi kurumun genel yazmanı oldu. Kuruma üyeliğim
onun desteğryle gerçekleşti.
Cahit Bey'le tanıştık. Dünyanın en alçakgönüllü in-
sanlanndandı. Ankara'da beni yemeğe bile götürdü.
Yaşça büyük gibi davranmıyor, ustalığını gizliyor;
hayranlığımı söyledikçe sözlerimi geçiştiriyordu. Bir
lokantaydı, Kral Çiflliği'ydi galiba adı, Ankara'da, bir
iki kadeh rakı içildi. Büyük bir şairle aynı masada ol-
maktan elbette sevinç duyuyordum. O Ankara ge-
cesinin büyüsü var.
Kurumun dergisi -o zamanki- Türk Dili bir öykü
özel sayısı hazırlayacaktı. Türk öykücülüğüne yöne-
lik genel yazıyı Cahit Bey benim yazmamı istedi.
Genç bir yazara güveniyordu besbelli.
Yazdığım ve özel sayıda yayımlanan yazıda bir i-
ki hikâyecimiz için sivri sayılabilecek sözler vardı. Ki-
şisel görüşlerimdi; bugün de vazgeçmedim ve za-
man galiba benden yana çıktı. Ne var ki yazı şim-
şekleri üstüne çekti. Eleştirmenlerden, edebiyat ta-
rihçilerinden, yanrtlar geldi.
Cahit Külebi'ye bir mektup yazmış, derginin aley-
hine tartışmalara yol açtığım için özür dilemıştim.
Yanıtını elbette saklıyorum: Genç biryazan yine 'şid-
detle' destekliyordu; gerçek düşünceni dile getir-
mekten uzak durma, diyordu...
Sonra bir gün, askere gideceğim sıra, Tokat'ı ha-
ritada değil, Külebi'nin eşsiz şiiıierinde buldum. Yıl-
lar önceyazılmışTokat, Niksar, oradagördüğümTo-
kat'a, uzağından geçtiğim Niksar*a tıpatıp benziyor-
du. Cahit Külebi'nin şiiri hiç eskimiyor.
Geçen akşam "Hikâye"y\ yeniden okuduk. Bu şi-
ir ne müthiş! Cahit Külebi aşkla memleket sevgisini
suluboya inceliği, saydamlığıyla birleştiriveriyor.
Acılar anlatıyor, anlatmak istemeyerek: "Benim
doğduğum köylerde I Insanlar gülmesini bilmezdi.
I Ben bu yüzden böyle nâçar kalmışım, IGÇI biraz!"
Sonra acılan, sevdiğiyle siliveriyor: "Seıi Türkiye
gibi aydınlık ve güzelsin! I Benim doğduğum köyler
de gûzeldi"...
Bilmem neden, içimden ağlamak geldi. Gerçi ağ-
lamadım. Burkulup kaldım.
Cahit Külebi: Memleket sevgisinin şairi. Bize yur-
dun niye sevilmesı gerektiğini altmış yıla yaklaşan za-
man diliminde söylüyor.
"Hikâye"nin bir dörtlüğü var, yazmadan geçeme-
yeceğim: "Benim doğduğum köyleri /Akşamlan eş-
kiyalar basardı. I Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sev-
mem I Konuş biraz!"
Ama hep umut var Cahit Kütebi'de. Geleceğe açı-
lırken, kötümserliğini memleket sevgisiyle siliyor. Bir
dönem çok seyrek şiir yayımlamıştı. 12 Mart önce-
sinin kederli günlerinde unutulmaz 'ağıt'\ Cumhuri-
yet'te yayımlandı. Şair artık 'siyasetten konuşmak
zorunluğunu duyuyordu.
Bu şiirler bugün de umut tazeliyor.
Aydınlık ve güzel Türkiye'yi Cahit Külebi söyledi-
ği için görebiliyoruz.
"Hikâye"y\ okuduğumuz akşam, "Bu şiiri ne çok
sevdiğimi yazmak istiyorum", dedim. Bir arkada-
şım: "Adı, 'Siz Türkiye gibi aydınlık ve güzelsıniz' ol-
sun... "dedi.
BUGÜN
• tüSO saat 19.00'da Frantisek Vajnar yönetiminde
Mendelssohn'un yapıtlannı seslendirecek. Konserin
solisti keman sanatçısı Pavel Sporcl.
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde Prof. Haydar
Kazgan 'Türk-Fransız llişkileri' konulu bir konferans
verecek. Saat 19.00'daki konferans Türk-Fransız
Kültür Derneği işbirliğiyle düzenleniyor.
• AKSANAT'ta Abelard ve Heloise' adlı oyun saat
19.30'da sahnelenecek. Oyunu lşıl Kasapoğlu sahneye
koydu.
K U L T U R Ç İ Z Î K
K Â M t L M A S A R A C I