04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5ARALIK1997CUMA 12 KULTUR KUŞ BAKIŞI MEMET BAYDUR Kemaıımıla satıa birÜç beş hafta önce burada- ki yerel gazetelerden binn- de bir küçük ilan gözüme çarptı: Babik Reinhardt Beşlisi bilmem ne kahvesin- de bir gece için çalıyor! Ba- bik Reinhardt,dört baş,ı ma- mur, gerçek bir efsane olan Django Reihnardt'ın oğlu. Django öleli neredeyse kırk beş yıl olacak. Virginia'nın bitmek bilmez gemş asfalt yollannın kıyısında yüzler- cesi bulunan bir barda çalı- yorlardı Babik ve arkadaşla- n. Bir tarafi benzin istasyo- nu, öbûr tarafi süpermarket. Ortasında Babik Reiahardt Beşlisi. Gitar çalıyor ama babasına benzemiyor tarzı. Duygudan çok akılla yoğ- rulmuş, tekniğe fazla yük- lenmeyen, izlenimci bir caz dirtledik. Geceyansınadoğ- ru kısaca sohbet ettim Babik Reinhardt'la. llk sorduğum şey Stephane GrappelM'rıin sağlığıydı. Ahdedi, Stepha- ne çok kötü dunımda. Has- tanede yatıyor. Paris'te ba- şucunda bekliyoruz sırayla ama yavaş yavaş umudu kesmeye başladık. Busabah(2Aralıkl997) gazeteyi açtım. Onlü keman virtüözü Stephane Grappel- li 89 yaşında Paris'te ölmüş. Dün gece. Böylece 1930'larda caz dünyasının tozunu atan ûnlü Hot Club Beşlisi'nin son üyesi de ara- mızdan a>Tibtuş oluyor. Alt- mış yıldan beri durup din- lenmeden sürekli çalışmış, kötü bir tek işi olmayan bü- yük bir usta. Django'dan sonra kimlerle çalmamış ki: Oscar Peterson, Joe Pass, Quincy Jones, Eari Hines, McCoy Tyner, Michael Leg- Konservaruvan yıllan. Ora- da Louis Armstrong ve caz kemancısı Joe Venuti'nin yapıtlanndan etkıleniyor. 1920'li yıllann sonuna doğ- ru Fransız ekonomisi kötü- leyince Paris sokaldannda keman çalıyor yemek para- sı için. Sonra Django ile Pa- ris'te Claridges Oteli'nde çalmaya başjıyorlar basçı Louis Vola'nın orkestrasın- da. (Vola"nın oğlu da Babik Reinhardt'ın beşlisinde • Mükemmel bir tekniği vardı Grapelli'nin ve su katılmamış bir romantikti. Grapelli,caz müziğinde kemanı 'keman gibi' çalan bir ustadır. Mehuhin şöyle diyor onun için: "Sirklerde on adet tabağı havaya atıp hepsini yere düşürmeden yakalayan jonglörlere benzer onun çalışı." rand'ın yanı sıra Vehudi Menuhin, Yo Yo Ma'dan tu- tun Paul Simon ya da Pink Fkjyd ile de çalmış. Mükemmel tekniği, bir- çok keman arasında kendi- ni hemen belli eden birtonu vardı Grappelli'nin ve su katılmamış bir romantikti. Isadora Duncan okulunda burs kazanıp keman ve pi- yano çalışmış. Sonra Paris ritim gitar çahyordu bura- da.) Oradan ünlü Hot Club Beşlisi çıkıyor ve altmış yıl süren keman serüveni. Cazda kemancı sayısı çok azdır. Stephan Grappelli ve Joe Venuti'nin yanına koya- cağımız çok isim yoktur. Akla Duke EDington orkest- rasırun olağanüstü kornet ve trompetçisi Ray Nance ge- liyor hemen. Ray Nance Demirtaş Ceyhun 'Osmanlılarda Aydın Kavramı' adlı kitabmda bu konuyu tartışmaya açıyor 6 Aydınlarıınız geçıııişiııi bflmiyor' ESRA ALİÇAVUŞOĞLU "Hiçbir Osmanh sultanı küçücük de ol- sa sarayda bir fizik veya kinıya laboratu- van kurmaya niyetknmemiş ya da bir ma- tematik proMemi için beş dakika uğraş- mamıştır. Ama. Fatih'ten bu yana şiir yaz- mamış padişahımız da yok gibidir doğru- su. O> sa, Osmanh İmparatorluğu'nun tek eğitim kurumu olan medreselerde, edebi- yat dersi hiç okutulmamışür. Bütün tarih boyunca..." Demirtaş Ceyhun'un, 'Osmanlılarda Aydın KavramT adlı yenı kitâbi Sis Çanı Yayınevi'nden çıktı. Ceyhun. yann 14.00- 16.00 saatleri arasında Cumhuriyet Kitap Kulübü. Taksım Sergi Salonu'nda okuyu- culanyla buluşacaği bir söyleşı gerçekleş- tırecek. Demirtaş Ceyhun'un yeni kitabı 'Os- manhlarda Aydın Kavramı ve Edebiyat', ' Kimlik Tarüşması veTürldye',' Bağunsız- lık ve Anadü", 'Tolerans ve HoşgöriT, 'Ba- nş. Kuşu', 'Cevdet Kudret Usta', 'Kalemin Ucu\ "Ağıt\ 'Öykücük Ustası Oktay Ak- bal\ 'Fahri Erdinç de Yok Arük', 'Nuri İyem'in İnsan ManzaralarT, 'Minya- tür'den_Pentür'e...\ 'Nasip tyem'in tdol- leri', 'Hanefi Yeter ve Marc ChagalP baş- lıklı denemelennden oluşuyor. - Daha önce, Varhk, Gösteri, Bih'm ve Sanat gibi dergilerde yayımlanan raakale- lerinizi bir kitapta toplamaktaki amacuuz neydi? DEMtRTAŞ CEYHUN - Son çahşma- mı tarihin içınde aydının yen konusunda yapıyorum. Bizim en önemli sorunlan- mızdan bin aydın tarihimizin geçmışini bilmememiz. Asıl çalışmam bu konu üze- rine 'Osmanlılarda Aydın Kavramı' bu "•çalışma sırasında ortaya çıktı. Yaptığım çalışmalan önceden dergilerde yayımla- mamın nedeni, aydınlann bu konuda tar- tışmasını istememden kaynaklanıyor. - Peki yaalannıa dergilerde yayımlaya- rak amacuuza nla^hm/ mı? - Bir bakıma ulaşmadı. Aydınlanmız dergi okuma ahşkanlığına sahip olmadığı için bu araştırmalanmın bir kısmını bu ki- tapta topladım. Kimlik tartışması da bu konunun içindeydi. Istediğim tepkiyi ala- madım doğrusu. Bu ön çalışmalann kitap olarak yayımlanmasının önemli olacağını düşündüm. Belki böylece aydınlara ya da bu konuyla ılgilenen insanlara ulaşabüinm ve araştırmam genişler. Kitapta. 80'li yıl- lardan bu yana değişik konularda yazılmış konular da var. Yine aydın sorununa para- ^manhlard • avdın t lel olarak. Türk toplumu içınde aydının belkemiğıni yakalamaya çalıştım. Öteki yazılarda birbirini tamamlayan, iç bütün- lüğü olan çalışmalar. Orneğin, 'Cevdet KudretUsta' başlıkh makalemde de Cum- huriyet dönemı Türk aydınının bir profi- lini çıkarmaya çalışıyorum. - Bugünün aydın profilini çizmek için Osmanh dönemine bakmak gerekiyor. Os- manbda aydın kavramı nasıl şekilkndi? bir boyut kazandırmıstır. Eğitim çeşitien- dirflmiş ve ona yüksek bir eğitim nitehği ka- zandırümış,ûr. Bu, Kanunı döneminde de- vam etmiş ama özeüikle 3. Murat'la başla- yan dönemde itibaren medreseier yozlaş- ürdmış ve bilim yuvası otanaktan çıkarak cahillerin yuvalandığı bir yer olmuştur. Ulemalaryenibir boyutkazannuşür" şek- linde bir tablo çiziyorlar. Benim eleştirdi- ğim bu şekilde düşünen Batıcı aydınlan- • "Aydınlanmız Batı'ya bakarak, yabancılann Osmanh kimliği üzerinde yaptığı çalışmalara yorumlar getirerek kendini tanımaya çalışıyor. Mustafa Kemal'in Tevhid-i Tedrisat Yasası'nı iyi kullanamıyoruz. Eğitimi, ancak ve ancak devlet yapar. Bugün artık vakıflann kurduğu üniversiteler var. Oysa adamlann tek derdi para kazanmak ve kendine adam yetiştirmek. Türk aydınının medreseyle uzaktan yakından bağlantısı yok. Osmanh Imparatorluğu'nu da imparatorluk yapan değil, yıkandır medrese." - Şimdıye kadar hıçbir sosyoloğun, top- lumbilimcinin ya da tarihçinin gündeme getirmediğı yeni bir tez ortaya atmaya ça- lışıyorum. Aydınlanmız garip bir şekilde kendi geçmişlerinin Osmanlı lmparatorlu- ğu'nun tek eğitim kurumu olduğunu san- dıklan medreseden geldiğini düşünüyor- lar ve kendilerini medresenın bir devamı olarak değerlendinyorlar. Türk aydınının medreseier konusunda bir kuşkusu yok. "Osmanb tmparatorluğu'nun kuruluşun- da medreselerin yetiştirdiği ukmalar son derece vararlı işler yapmışûr. Fatih tstan- bul'u fethettikten sonra medreselere veni mız. Kendi köklerini ararken medreseyi hiç incelemeden dört elle sanlarak kendi geçmişlerini medreseymiş gibi değerlen- dirip başka anlamlar yüklemeleri, hem Os- manlılarahem de kendilerine büyük kötü- lük olmuştur. Osmanh İmparatorluğu bü- tün tarih boyunca hiç medrese açmamış, medrese hocasına maaş vermemiş. Os- manh împaratorluğu'nda 1857 yılına ka- dar eğitim ile ilgili bir vekil yok. Medre- se Osmanh'ya bağlı bir kurum değil. Ba- şına buyruk, sayısını ve egitimini bile sap- tamadığı bir kurum. Bugünkü anlamda fi- zik, kimya, felsefe, edebiyat gibi eğitim- Ceyhun,Türk toplumu içinde aydının belkemiğini yakalamaya çahşouş. ler de yok. Medrese mezunlanna ulema denir, bu da âlimin çoğuludur. Osmanlı medreselerinden mezun olan insanlara bi- lim adamı gibi bakıyoruz. - Mustafa Kemal ve Cumhuriyetin aydın kavramına getirdikleri nelerdi? - Mustafa Kemal'in Tevhid-i Tedrisat Yasası'nı iyi kullanamıyoruz. Tevhid-i Tedrisat'tan eğitimin biriiğini anlıyoruz. Eğitim birliği de yanlış yorumlaruyor. Oy- sa Mustafa Kemal "EğMmi birleştirdim" demiyor, "Eğitimi teUeştirdim" diyor. Eğitimi ancak ve ancak devlet yapar. Dev- let kendi ulusunun nasıl bir eğitim alaca- ğını saptar. Bugün artık vakıflann kurdu- ğu üniversiteler var. Oysa adamlann tek derdi para kazanmak ve kendine adam ye- tiştirmek. Son derece niteliksiz gençler ye- tiştirildiğini düşünüyorum. Mustafa Ke- mal de medreselerin devletten bağımsız olduğunu düşünerek, Tevhid-i Tedrisat Ya- sası'nı koymuş ortaya. Türk aydınının medreseyle uzaktan yakından bağlantısı yok. Osmanlı tmparatorluğu'nu da impa- ratorluk yapan değil. yıkandır medrese. - Aydınlannuzuı bugünkü durumu ne- dir? - Aydınlanmız gerçek aydın kimlikleri- ni bilmedikleri ve Osmanlı'yı iyi tahlil edemedikleri için bu günlerde kendini dal- galanmaya bırakmış durumda. Aydınlan- mız Batı'ya bakarak kendini tanımaya ça- lışıyor. Yabancılann Osmanlı kimliği üze- rinde yaptığı çalışmalara yorumlar getire- rek kendini tanımaya çalışıyor. Batı bize nasıl bakmış, biz onun bakış açısıyla ken- dimizi değerlendirmeye çalışıyoruz. Gaziantep'te îlk uhıslararası festival Kültür Servisi- 3. Avrupa Filmleri Fes- tivali'nin Gaziantep ayağı bugün başlıyor. Avrupa Birliği Bilgi Bürosu ve Gaziantep Tıcaret Odası sponsorluğunda gerçekleşti- rilecek olan festival, Gaziantep'te yapıla- cak ilk uluslararası festival olma özelliği- ni de taşıyor. An Sineması'nda bugün saat 15.30'da yönetmenliğini Peter Lord'un yaptığı 'A- dem' (kısa), yönetmenliğini Jacques Audi- ard'ın yaptığı 'Farkh Bir Kahraman', sa- at 18.30'da yönetmenliğini Gil Alkabetz'in yaptığı 'Rubicon' (kısa), yönetmenliğini Wolfgang Becker'in yaptığı 'Hayat Bir tn- şaat Alanıdır'. saat 21.00'de yönetmenliği- ni Ale\andre Boubnov'un yaptığı 'Mavi Sakal'ın Son Kansı' (kısa) ve yönetmenli- ğini Marion Vernoux'un yaptığı 'Aşk vs.' adlı filmler izlenebilecek. Cumartesi günü ise saat 15.30'da, yönet- menliğini MikeBooth'un yaptığı 'AzizMü- fettiş'fkısa), yönetmenliğini ZekiÖkten'in yaptığı 'Sürü', saat 18.30'da yönetmenli- ğini Stefano Arduino'nun yaptığı 'Came- ra Obscura' (kısa), yönetmenliğini Peter Timar'ın yaptığı 'Fısüklar', saat 21.00'de yönetmenliğini StefanEKng'ın yaptığı 'He- inz'ı Öklürmek' (kısa). yönetmenliğini S- rdjan Dragojevic'in yaptığı 'Güzel Köy, Güzel Alev' adlı filmler izlenebilecek. Pazar günü ise 15.30-18.30 saatleri ara- sında, "Manhattan, Çorbada Tuzu Ohnak, Konfor, VVat'ın Domuzu, Heinz'ı Öldür- mek, Adem, Trainspotter, Aziz Müfettiş, Şok, Ikarus ve Ma>i Sakal'ın Son Kansı" adlı fılmlerin yer aldığı 'Çocuk Progra- mı' yer alacak. Pazar günü aynca saat 18.30'da yönetmenliğini Stefanie Jor- dan'ın yaptığı 'Gece Vakti' (kısa), yönet- menliğini Rainer Werner Fassbinder'in yaptığı 'Maria Braun'un Evüliği'. saat 21.00'de yönetmenliğini Laurent Fido- re'nın yaptığı 'Meksikah Şarkıcmın Ölü- mü' ve yönetmenliğini Mimmo Calopres- ti'nin yaptığı 'İkinci Kez' adlı filmler iz- lenebilecek. gerçek bir keman ustasıdır ama onun kemana yaklaşı- rru, trompete yaklaşımını andınr. Nanca büyük bir us- talıkla, trompetçi kafasıyla çalarkemanı. Grappelli, caz müziğinde kemanı "kemaıı gibi" çalan bir ustadır. Yehu- di Menuhin şöyle diyor Grappelli için: "Sirklerde on adet tabağı havaya aüp hepsini yere düşürmeden yakalayan jonglörlere ben- zer onun çahşL" Doksan yaşuıa yaklaşır- ken formundan hiçbir şey yitirmemişti Stephan Grap- pelli. Tekerlekli iskemlede çahyordu ama aynı yoğun- lukta, aynı enerjiyle, aynı li- rik mizah duygusuyla. Iki ay kadar önce Paris'te Elysee Sarayı'nda Cumhurbaşka- nı'na ve konuklara çaldı son kez. Caza hep oda müzigi ka- fasıyla yaklaştığını söyler- miş. Geride bıraktığı yapıt- lan da doğruluyor bu savı- nı. Şimdi izninizle meraklı- sı için birkaç plağından söz etmek istiyorum Grappel- li'nin. Django ile çaldığı plaklann hepsi birbirinden güzeldir ama bir tanesinde kemancı ShıffSmith ve bü- yük tenor Coleman Haw- kins'le çalarlar ki muhte- şemdir. G*orge She- aring'den Duke Ellington'a; mandolin ustası DavtdGris- man'dan Nebon Middle'a kadar birçok büyük isimle plağı olan bu ustanın 1979- 1995 arasında yaptığı üç plak aklıma geliyor özellik- le. Birincisi Danimarka'mn başkenti Kopenhag'ın ünlü konser salonu Tivoli'de kay- dedilmiş bir konser. Plağın adı Skol. Şerefe demek olu- yor. Grappelli'ye piyanoda Oscar Peterson, gıtarda Joe Pass, basda Nieta Pederson, davulda Mkkey Rocker eş- lik ediyorlar. Kanadalı pi- yanist, Meksika asıllı gita- rist, DanimaAşlı •basçı. Amerikalı davulcu, Fransız keman ustasınaeşlik ediyor. Cazın evrensel yapısmı ku- lak hizasına getiren bir plak. Özellikle ılk parça, Djan- go'nun ünlübestesiNuages son derece incelikli bir yo- rumla sunuluyor. Ikınci plak Grappelli'nin armoniko üstadı Tosta Tbi- etemans ile birlikte çaldığı Bringing It Together adlı ça- lışma. Bu iki ustanın iki gi- tar, bir bass eşliğinde söy- leşmeleri romantik bir mi- zah yaratıyor. Son plak ise 1995 yıhnın Haziranı'nda kaydedilmiş. Büyük davulcu Roy Haynes ile basçı GeorgeMraz, piya- nist Mkhel Petrucciani ile Stephane Grappelli'ye eşlik ediyorlar. Bir müzik şöleni. Burada da albümün ilk par- çası These Foolish Things ile son parçası (bir Grappel- li bestesi) Valse Du Pass'e öne çıkıyor. Stephane Grap- pelli unutulmaz biryapıt bı- rakarak aynldı dünyadan: Bütün Yapıüan. Kâmran înce Müzik Atölyesi Kültür Servisi - Dünyaca ünlü besteci Kâmran Ince 20 Aralık Cumartesi ve 21 Aralık Pazar günü Boğaziçi Üniversitesi'nde bir atölye çalışması sunuyor. Ilk gün besteci adaylannın yapıtla- rını dinleyip inceleyecek olan Kâmran tnce. ikinci gün de çağdaş Amerikan müziği ve kendi yapıtları hakkında örneklerle bir konferans verecek. 1960 ABD doğumlu olan Ince, ilk eğitimi Ankara ve tzmir konservatuvarlannda aldık- tan sonra Oberlin ve East- man müzik okullarında doktorasmı tamamladı. Memphis Üniversitesi'nde profesör olan Kâmran Ince, çeşitli film müzikleri de besteledi ve Prix de Rome ile Lili Boulanger ödülleri- nıaldı. Atölye çalışmastna Istan- bul dışından katılmak iste- yenlere ise 19-21 Aralık ta- rihlerinde ücretsiz olarak üniversite misafirhanesinde konaklama imkânı sağlana- cak. Atölye çalışmasına ka- tılmak isteyenler en geç 10 Aralık tarihine kadar Boğa- ziçi Üniversitesi Halkla llişkiler Müdürlüğü'ne baş- vurarak kayıt yaptırabilir- ler. (0212-263 15 40/1742) YAZI ODASI SELİM İLERt Satıcı Sesleri Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir'in Istan- bul bölümünde 'satıcı sesleri'nden sözaçar "Eski Istanbul mahallelerinde bu sesler bütün bir günü baştan başa idare eder, saar/erin ren- gini verirdi." Halide Edib'in iyimser ütopyaya açılan güze- lim hikâyesi "Kubbede Kalan Hoş Sada"da sa- tıcı sesleri Istanbul'un özellikleri, adeta değerle- ri arasında geçer: "Salepçi, sütçü, börekçi ve bütün zerzevat- çı..." Bunlar sabah sesleri arasındadır. "Nihayet akşam sesleri yoğurtçu, simitçi, viş- neli kaymaklı, mırmınk boza, mısır buğdaycı Ar- navut çocuğu da geldi, geçti." Kendine özgü cümle dokusuyla Halide Ed- ib'de Istanbul akşamı işte böyle beliriyor. Istan- bul'un hayatından çekip gitmiş, yitiklere kanşmış bir şeyler duyumsanıyor. Sözcükler bile farklı: 'Mırmınk'\ sözlükte bulamadım. Belki çocukluk- tan kalma, yankılar arasından çıkıp gelmiş bir sözcüktü. Tanpınar da usul usul el ayak çekmişlerden konuşuyor: "Artık ne lamba ve lamba şişesi satan ihtiyar, ne simitçi, ne de sürahi, bardak, tabak satanlar kalmadı. Simitçi geceleri fener taşımıyor, hele mâni düzmesini hiç bilmiyor; macuncunun ye- rini karamela satan çocuMann kiıii çekirge sürü- sü aldı. Yalnız yoğurtçu, bazı eski köşk bahçe- lerini tek başına bekleyen ihtiyar çınariar ve çam- lar gibi dunıyor." Şimdi durmuyor. Sokaktan yoğurtçu geçme- yelikaçyıl... Dahası, eski köşklerin bahçelerinde güngör- müş çınariar, çamlar kalmadı. Eski köşkler kal- madı. Kalmayanlan uzaktan, ötelerden hayal edebi- liyomz. Çocukluğumun satıcı seslerini bazen du- yanm. Yoğurtçu, çıngırağıyla geçer. Bümem neden, çıngırak sesi durgun yaz günlerinden kalma gi- bidir, hani hiç bitmeyecekmiş gibi geçen yaz gün- lerinden ve çıngırak sesi hüzün verir. Halide Edib'in "bütünzerzevatçı" dedikleri, bir uçtan bir uca sokağı.. sokağımızı geçerlerdi. At sırtında küfeler. Küfelerden mevsim sebzeleri. Ve o zamanlar büyüklerimiz, tıpkı Halide Edib Ha- nım gibi 'zerzevatçı' diyorlardı. Bir gün bu söz- cük de sözlükten bile silinip gidecek. Zerzevatçı sattığı mevsim ürünlerinin tazeli- ğinden ısrarla söz açardı. Bir de 'rx>stan' sözcüğü. Şehrin şurasında bu- rasında son bostanlar. Ama biz onlann son bos- tanlar olduğunu bilmezdik. Son dutluklar. Son bahçeler. Yann, öbür gün onlan yerli yerinde bu- lacağımızı sanmış olmalıyız. Manrfaturacı geçerdi. At sırtında iki dolap. Ma- vi dolaplar. Dolaplarda rengârenk iplikler, maka- ralar, sutaşları, daha neler neler. Manifaturacı yaşlı bir Istanbul Rum'udur. Seslendi mi, Türk- çetniz-fîumcayladûBfllılcKurar... * '" Son macuncu sokağımızdan geçmez; gelip, tezgâhını çocuk parkı kapısında kurar. Tepsisin- de bütün gökkuşağı, o pembeler, o sarılar, deniz mavileri, nane likörü yeşilleri... Sonra elma şekercisi. Ne tuhaf bir ağaçtı öy- le, evet, bir ağaç gibiydi, satıcısının elinde gök- yüzüne yükselmeye çalışır, dört bir yanından kıp- kırmızı elma şekerleri çiçek açardı. Macuncu kimileyin zurna çalar. Elma şekerci- si genizden gelen sesıyle bağırmaya çalışır. Ba- loncunun sesi gürdür; bütün çocuklan kışkırtır. Dört tekerlekli arabasını ite ite balıkçı geçer. O da Rum'dur. Sokağımızın evlerinde başlar uza- nır. Palamut kaç paradır, çinakop kaç paradır, hamsi, sardalye... Kalın, babacan bir ses mahal- lenin hanımlannı yanıtlar. Arabanın önünde ardın- da, sağında solunda kedi ordusu. Kedi ordusu balıkçının geçmekte olduğunu mırnav borazan- larıyla haber verir durur. Akşam gezetecisi çocuklar geçer. Her akşam bir cinayeti haber verirler. Eskici geçer, eskiler aldığını söyler. Tabakçanakçı geçer, kocaman sepetleri kolla- nndadır; tabakçanaklan için seslenir. Binde bir esansçı geçer. Onun sözleri yaşadık- ça kulağımda çınlayacak sanınm: "Yıldız yıldız esans/anm var/" Niye 'yıldız yıldız'? Böylece esanslar bir dizede yaşamaya koyul- muyorlar mıydı? Takvimde İz Bırakan: "Sen küçük kız, ver bir gazete I Hangisi olur- sa olsun! I Öperdim ellerini kötüye çekilmese, I Çocukluğunu satıyorsun." Behçet Necatigil, "Keyif" (Evler), 1952. ÇİZİK • KÜLTÜR KÂMÎL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle