Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Işveren, işçi> büim adamı ve sanatçı önümüzdefdyûı değerlendird
1998ydındanumutyokSUNZIŞŞu sıralar mahalle kahvelehnden televizyonprogramlarına, üniversite çevrelerinden sendika
toplantılarına dekpek çokyerde geride bıraktığımızyılın Türkiye için ekonomik açıdan ne ölçüde verimli
geçtiği, sorunların çözümlenmesindeya da çözümlenememesinde ne dereceyol kat edildiği tartışıhyor.
1997yılında ikifarklı hükümet (önce REFAHYOL, sonra da ANASOL-D) veyine iki 'farklı' ekonomi
politikası gündeme geldi. Ancak bu 'farklılık' gündelik yaşantılara pek defazlayansımadı. 1997yılı,
enflasyonun yüzde 80 'lerin altına düşmediği, maaş zamlarımn da yüzde 50 'nin üstüne çıkmadığı
'sıradan' sayılabilecek biryıl oldu. Türkiye 'nin iç borç toplamı 5.8 katrilyon liraya, dış borç toplamı
ise 82.2 milyar dolara yükseldi. Heryıl olduğu gibi henüz sonuçlandmlmamış IMF ve istikrar paketi
görüşmeleriyine gündemde. Yıl içinde iki kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye 'nin notunu indirirken
ekim ayı içinde Asya dapatlak veren ve hızla dünyayayayılan mali kriz, Türk ekonomisini de etkilemeye
başladı. Lüksemburg Zirvesi ile AByakınlaşması ve gümrük birliğinin etkileri tartışma gündeminin ilk
sıralanna oturdu. Son aylann en çok tartışılan komıları ise ANASOL-D hükümetinin vergi reformu
yasatasarısı veenflasyonudüşürmeprogramıkapsamındaki 'KİT zamlarının 6 ay dondunılması' kararı
idi. Biri büyük ölçüde tırpanlanırken diğerinden de 'vazgeçme' noktasına gelindi. Geçen yılın genel
bir değerlendirmesini yapabilmek için bilim adamı, işçi, işveren ve sanat çevrelerinin temsilcileri ile
bir yuvarlak masa toplantısı düzenledik. Aynı zamanda gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Türkel
Minibaş 'ınyönettiği ioplantıya, akademisyenleri temsüen yine gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Erol
Manisah, isçileri temsüen DİSK Genel Sekreter Yardımcısı AhmetAsena, sanayici ve işveren kesimini
temsilen TUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan ve sanatçılan temsilen de Leyla Tekül
katıldı. Konuklarımız 1997yılını değerlendirirken aynı zamanda 1998 'e ilişkin beklentilerini de ortaya
koydular. Bize göre ortaya pek de 'parlak' bir tablo çıkmadı. Şimdi sonucu Cumhuriyet okurlannın
değerlendirmesine sunuyoruz.
M
İNİBAŞ - Yeni yılla birlik-
te insanlar ıımutla beklen-
ti icerisinegirerter. Ozeflik-
k 1996 yıhna girerken çok
umuduyduk.Seçündenye-
niçıkmış bir Türkiye vardı. 1997'nin başın-
da biraz daha umutluyduk. Enflasyonun
düşeceğini, ekonominin kendi dengeleri için-
de süreceğini zannediyorduk. Ve Türkiye
97'nin sonunda bütün bu unıutlu tabJota-
nn ötesinde farklı bir konjonktür içerisin-
de bulunuyor. Bu konjonktürden bakarken
1998'in nasıl oiacağını da çıkarmamız müm-
kün. Önceükie geçinügimiz yılın nasıl biryıl
olduğunu değeıiendirebilmek için o umut-
lann nerede işe yaramadığuu, nerede çök-
tüğünü, neleri yanlış y apnğımızı tarbşmak-
tavararvar.
İsterseniz Muharrem Bey sizinle başla-
yalım. Biliyorsunuz dünya uzun zamandır
bir krizin içindeydi. Mayis ayı ortasından
beri yükselip alçalan bir trend içinde özel-
likle Uzakdoğu Asya'da bir knz yaşanma-
ya başlandı, Türkiye de bundan. ne kadar
istemesek de etkileniyor. Acaba sermaye ke-
simi bu krizin içinde Türkiye'yi nereye ko-
yuyor? Bun-
dan etkilen-
mesı nasıl ola-
cak°Bu kadar
da çok kork-
mamıza gerek
varmı?
KAYHAN-
Uzakdoğu'da
olan hadise-
den Türki-
ye'nin etkilen-
memesi im-
kânsız. Uzun
zamandır Tür-
kiye'de şöyle
bir söylem de
var. Genellık-
le işadamlan
bunu söylü-
yorlar. Bız
efendim An-
AHMETASENA
(DİSK):
Türkiye 'de işçi
ücretlerine bağlı
olarak tüketimin
pompalandığım
söylemek bir hayli
zor. Doğru dürüst
birgelir dağılımı
araştırması yok.
Var olan
araştırmalar,
ücretlerin gayri
safi milli hasıla
içindekipayının
giderek azaldığını
kara ile devlet- ortaya koyuyor.
le ilişiğimizi
kestik. bız dışandan borçlanıyoruz. Bunlar-
dan pek etkiienmeyiz. Bence bu doğru de-
ğil. Bir kere iş âlemınin hem enternasyo-
nal ilişkileri ve borçlanma kabilıyeti dola-
yısıyla enternasyonel piyasalarda olanlar iş
âleminı fevkalade etkiliyor. tkincisi Türk
tüketicisi etkileniyor. Uzakdoğu krizine ba-
karsak Türkiye açısından en azından yakın
dönemde birkaç şey beklemek lazım.
Bu ülkelerde olan büyük devalüasyon
Türkiye ile benzer üretimlen ve ihracat
mallan olan Uzakdoğu ülkelerinin bir ke-
re rekabet şanslannı en azından belli bir dö-
nem için arttıracak. Dolayısıyla Türkiye'yi
iç ve dış piyasalarda daha sıkj bir rekabet
bekliyor. tkincisi. üç-dört senedir dünya
genelınde bir büyüme var. Önümüzdeki
yıllarda bu büyümenin bu kadar hızlı olma-
yacağının işaretleri var. Hem Uzakdoğu'da
hem de Amerika'da. Dolayısıyla bu büyü-
meden Türkıye'nin pay alması da gıttikçe
zorlaşacak. Türkiye'de Uzakdoğu'da olan
krizin farkını ben şöyle görüyorunv Ora-
da özel sektör mali sisteme daha çok borç-
lu. Finans ve sanayi kesiminın yakın ıliş-
kisi var. Ve bunun alacaklılan dış dünya-
da. Türkiye'de özel kesım finansal kesime
o kadar açık değil. Fakat ışte bir istikrar pa-
ketı söz konusu.
MİNİBAŞ - Dışandan borçlanma şansı-
nın olması sermaye kesimini aslında daha
da riskli bir ortama sokmuyor mu? Izak-
doğu'daki krizle büükte sıcak paramn bu-
raya akacağı düşünülüyor.
KAYHAN - Sıcak para demeyelim de,
dünyadakı bu 'emerjıng markets" (geliş-
mekte olan piyasalar) fonlan dıyelim. Tür-
kiye'ye pek iltifat etmediler. Niye intibak
etmediler? Türkiye'deki siyası ve ekonomik
istikrarsızlık nedeniyle.
MİNİBAŞ - Geçen yıl nisan ayında IMF,
Dünya Bankası ve AB. Türkiye'yi ithalata
ve tüketime dayalı bir büy ümenin sonunun
çok havırlı olnıayacağı konusunda uyarmış-
ti. Sizin dediğiniz gibi büyümeyi yavaş ya-
vaş aşağıya çekmek gerektiği söylenmişti.
Ama dönüpöbürtaraftan baknğunızzaman,
üretiminbir cephesi sermaye kesimi oMu-
ğu kadar, bir de emek cephesi var. Bu emek
cephesine baktığımız zaman biz de maaş-
lanmızın artmasmı istiyoruz. Yani bir taraf-
tan da gelirlerin artmadığı bir ülkede tüke-
time dayalı bir büyümeyi biz de biraz pom-
palamıyor muyuz?
ASENA- Türkiye'de işçi ücretlerine bağ-
lı olarak tüketimin pompalandığım söyle-
mek bir hayli zor. Doğru dürüst bir gelir da-
ğılımı araştırması yok. Olanlann gösterdi-
ği tablo ücretlerin Gayri Safı Milli Hasıla
içindeki payının giderek azaldığını ortaya
koyuyor. En büyük sanayi kuruluşlanna
bakıyorsunuz faaliyet dışı gelirleri müthiş
bir büyüme gösteriyor.
Biz kendi ücret yapılannııza baktığımız
zaman şunu görüyoruz: Türkiye'de sendi-
kalı olan işçilerin dahi büyük bir kesimi as-
gari ücretin biraz daha üzerinde ücret alma
durumunda. Birkaç sektörü bundan ayıra-
bilirsiniz. Şimdi burada ne kadar kısarsa-
nız kısın... Bu talebin üzerine bastığınızı dü-
şünelim. Ne kadar basabıleceksiniz? Çün-
kü sonuç itibanyla kendisinı yeniden üret-
mek ihtiyacı duyduğu birgeliri söz konu-
su.
MİNİBAŞ - Şimdi önümüzde yine bir
paketdönemi var. Alüncı paket herhalde de-
ğil mi bu? Şimdi o zaman sizin. sendikalar
olarak haklı polirikalan gündeme getirme-
niz gerekmiyor mu? Sadece ücretlerin art-
masının vey ahut kendi üyelerinizi koruma-
nın yanı sıra. Böyie belki aramzda bir kon-
sensüs olusturmanız gerekmiyor mu?
ASENA- Bir konsensüs aranabılir aslın-
da. konsensüs doğrultusunda en azından
kâğıt üzerinde bazı şeyler vur. Kayıt dışı eko-
nominin kontrol edilmesi konusunda bir-
gore_
MANİSAU -Arz-taleple iJgisi yok. Özel-
likJe dışa açık bir ekonomide arz-talebin
mantığı da. an-
lamı da değişi-
yor. Ortada dış-
tan içe, içten dı-
şa farklı kayma-
lar var. Benim
söylemek iste-
diğim şu piya-
sa ekonomisi-
nin aynen bir
futbol maçı gi-
bi belli kuralla-
n var. Piyasa
ekonomisinin
milli gehrartışı-
nı, dönüşümü-
MUHARREM KAYHAN (TÜSİAD):
Uzakdoğu 'daki krizden Türkiye 'nin
eikilenmemesi imkânsız. Enternasyonal
piyasalarda ve Türkiye içnde daha sıkı
bir rekabet bekleniyor. Biz yediyıldır
orta vadeli istikrarprogramını istiyoruz,
Gerçek bir istikrarprogramını mutlaka
ortaya koymak gerekiyor. Siyasetin
önümüzdeki dönemde ekonomik
platformda biraz daha ağırlıklı
yapılması lazım.
MANİSALJ-Ben onlara meteoroloji di-
yorum.
MİNİBAŞ - Vatandaş Leyla Hanım na-
— ^ i ^ ^ - ^ ^ ^ — sılbakrvor?
TEKÜL -
Manisah, piya-
sa ekonomisi-
nin disipline
edilmesinden
söz etti. Dısiplin
kelimesini de,
demokrasi keli-
mesini de ben
Türkiye'ye bir
şekildehâlâya-
kıştıramıvorum.
MANİSALI-
Disıplindenilın-
ce akla hep an-
mı.'
MANİSALI - Politik olarak bunu kim
istiyor ki? Ücretlilerin toplam nüfus için-
deki payı nedir° 60 milyonun içinde aıle ola-
rak baktığımız zaman 1 3 civannda bir şey.
Enflasyondan en fazla kim zarar görüyor.
Sabit gelirlilerbugün azınlıkta aslında top-
lama baktığınız zaman. Orada siyası bir
sorun var.
tki uzun süre enflasyon gele gele, sis-
tem enflasyonla beslenir hale gelmiş. Bu-
gün enflasyon sıfira düşsün. mali sistem Tür-
kiye'de yan yanya çöker.
ASENA - Burada iznınizle bir soru so-
rabilir miyim? Başlangıcından itibaren enf-
lasyon acaba sermaye birikiminın bir ara-
cı olarak bilinçlı olarak turulmadı mı Tür-
kiye"de?
\L\NİSALI - Sanmıyorum. Kamu har-
Akademisyen, işçi, işveren ve sanatçı temsilcileri 1998'i değertendirdiler. (SOLDAN SAĞA: Erol ManisaJı, Muharrem Kayhan, Ahmet Asena, Türkel Minibaş ve Leyla Tekül)
likte katıldıgımız toplantılarda, işçi-işveren
örgütleri, TÜSlAD ve diğer örgütler bırta-
kım beyanlarda bulunuyorlar. Ama ne ya-
zık ki Türkiye'de bunu hayata geçirecek
adım atılmıyor. 500 kişi çalıştıran Türki-
ye'nın sayılı tekstil ihracatçılanndan birta-
nesi... Sadece 130 sigortalı insan çalıştın-
yor. Şimdi böyle bir tablo ortada iken ilk
ağızda yükJenilmesi gereken şey ücretler ola-
maz. Kayıt dışı ekonomiye bakılmasını.
devletin borç almak yerine vergi alması ge-
rektiğini düşünüyoruz.
KAYHAN - Bizim için de bir haksız re-
kabet unsuru. Aynen katılıyorum.
.ASEN.A - 1998 bütçesınde enflasyonu
dikkate alırsanız neredeyse sıfıryatınm gi-
bi bir olay var. Eğirim harcamalannın sa-
dece arttığı düşünülüyor. Enflasyon ve se-
kiz yılla karşılaştınn orada da artış yok.
Sağlık harcamalan gerilemiş. Geriye kalan-
lar nereye gıtmış: borç ödemelerine ve Mil-
li Savunma Bakanlığı'na. Sosyal güvenlik
deniliyor. Gerçekten şuna inanmıyoruz. Ya-
ni senelerdır birikmış olan fonlann üstelik
Avrupa'daki gibi bir sosyal güvenlik krizı
olduğu iddiası ile başka türlü bir çözüm
önerilmesını kabul edemiyorsunuz.
Piyasa ekonomisi disipline
edilmeli
MİNİBAŞ - Yaünm şirketkri dahil her-
kesin gözü o sosyal gü\enlik fonlanmn üze-
rinde, içinden nasıl çıkılacak? Gelir dağılı-
mı politikası üretmeniz için bu ülkenin üre-
tim politikalan olması lazım.
MANİSALI-Ekonomi politikalannı uy-
gulayacağımız altyapıya ıyi bakmamız ge-
rekiyor. Türk ekonomisi son 15 yıl içinde
hızlı bir açıhm gösterdi. Dünya ekonomi-
si ile büyük ölçüde entegre oldu. Dışa açıl-
mış ekonomiler, dış unsurlardan çok fazla
etkilenir. Yani sizin içeride hükümetler ola-
rak ortaya koyduğunuz politikalardan ala-
cağınız sonuçlar egzorjen faktörler tarafin-
dan büyük ölçüde saptınlıyor. O sonucu
alamazsınız. Yani dışa açık ekonomilerde
çok yoğun disipline edilmiş bir piyasa eko-
nomisi gerekır. Türkiye'de bu olamıyor.
tki: Türkiye'de kayıt dışı ekonominin ora-
nı çok yüksek. Bir kısmı yüzde 37-38 di-
yor, yüzde 40'a kadar çıkıyor.
Piyasa ekonomisinin disipline edilme-
si gerekiyor. Yani biz piyasa ekonomisi de-
yince Türkiye'de herkesin istediğini yapma-
sını anlıyoruz. Bu ekonomik anarşidir, pi-
yasa ekonomisi değıldır.
MİNİBAŞ - Hocam herkesin anlayacagı
şeküde söyleyebilir misiniz? Arz ve talebe
nü istenildiği şekilde sağlayabilmesi için bel-
li bir disıplin içinde götürülmesi gereki-
yor. Türkiye'de bu dısiplin yoktur. Bizde di-
siplin deyince müdahale zannedılıyor. Yok
efendim bu müdahale değıldir. Bankacılık
sistemine bakıyorsunuz, mali sektörde bir
dısiplinsizlik var.
KAYHAN - Mevduat güvencesi dolayi-
sıyla biraz rekabet eksikJiği yok mu?
MANİSALI - Yapı bozukJuğundan orta-
ya çıkıyor. tşgücü pıyasasında piyasa eko-
nomisi çalışmıyor. O faktör bakımından
da. tşgücü faktörü. sermaye faktörü bakı-
mından çalışmıyor. En azından diğer husu-
sa bağlı veya doğrudan —^^———
doğruya sizin faız yü-
künüz bakımından, ma-
liyet gelirlerinizin belır-
lenmesi bakımından.
arada. üretemeyeceği-
niz farkJılıklar var. Öbür
taraftan kontrol edeme-
yeceğiniz koskoca bir
kayıt dışı ekonomisi var.
Biz hangi önlemleralın-
malıdır diye baktığı-
mızda, bu bir bozuk ze-
min. Yani bu arabayı
biz bir asfalt üzerinde
yürütmüyoruz. Bozuk
yolda. Süspansiyon sis-
temi...
MİNİBAŞ - Yani
1998e asfait dökelim
diyorsunuz.
MANİSALI -Bualt-
yapıdaki bozukluklan
düzeltecek şekilde eko-
nomi politikalannı uygularsak biz netice ala-
biliriz. Yoksa şok tedbirlerle enflasyon sı-
fira indinlir. Böyle bir şey yok. Bu bozuk
zeminde bunu yaparsanız öyle bir maliyet
olur ki astan yüzünden pahalıya patlar bu-
nun. Yani gelir bölüşümü bakımından, sa-
bit gelirler bakımından, bilmem sanayi ya-
tınmlan bakımından vs... Öyle bir maliye-
ti olur ki yaptığınıza yapacağınıza pişman
olursunuz. Bir şey konuşuyoruz. Hangi ze-
minde konuştuğumuzun okuyucuya akta-
nlması gerekiyor. Bu bozuk zeminde han-
gi araçlar kullanılabilir onu iyi görmemiz
gerekiyor.
MİNİBAŞ - Belki şimdi de her zaman
yapılan hatayı yapacağız. Burası için söyle-
miyorum. Yılm sonu yaklaşükça bu değer-
lendimıelcr hep yapılıyor. Bütün der^iler.
gazeteieryapıyor. Slne şunu söy leyeceğiz; enf-
lasyon şu kadanü, bu dereceye düştü şek-
linde.
LEYLA TEKÜL
(SANATÇI):
Vatandaş olarak beni
ilgilendiren konu, paramn
nereye gittiği Paramn nereye
gittiğinin hesabım
soramıyorsam o ülkede
demokrasiden zaten
bahsedemem. Neden
bahsedemem, çünkü
verdiğim paramn nereye
gittiği belli değiL
Konuşulmuyor. Devletin mali
deniz, eeeyiyemeyen de
bendeniz. Devlet baba
kavramını önce bir
değiştirmek gerekiyor...
nelerden yenilen tokatlar geliyor.
TEKÜL - tki-üç numara büyük gibi ge-
liyor. Neden bilemiyorum. Beni vatandaş
olarak ilgilendiren, paramn nereye gittiği?
Paramn nereye gittiğinin hesabını soramı-
yorsam o ülkede demokrasiden zaten bah-
sedemem. Bazı şeylerin konuşulmadığı bir
ülkede birtakım hesaplar da kayıt dışı eko-
nomi aJtında. Bir de kayıt dışı kayıp para-
lanmız var. Onlar nerelere gidiyor. Devle-
tin mali deniz. eee yiyemeyen de bendeniz.
Yani vatandaş olarak bendeniz. Kayıt dışı
ekonomiden korkuyorlar. Bazı şeyler Tür-
kiye'de ortaya çıkarsa...
— ^ — — — MANİSAU - Bire-
yın de bir sorumluluğu
var. Hem hakkınız hem
de yükümlülüğünüz...
Paranızı nasıl harcadı-
ğınızı ve nereye gittiği-
ni bilirseniz, toplum-
sal sorumluluğunu ala-
caksınız. Yani piyasa
ekonomisi bireye o top-
lumsal sorumluluğu ve-
riyor. Amerika'da ve-
riyor. Ben diyor, güm-
riikten pul sokmam. ya-
nında 3 ayakkabı geti-
remezsin diyor. Yani
bireye o sorumluluğu
veriyor. Biz serbestlik
deyince bavullara dol-
durup getirmeyi falan
zannediyoruz. Yani
dünyada ne olup bitti-
ğini bilmiyonız.
TEKÜL - Tabii bu-
nun özünde diğerinin kısıtlanması haline ge-
liyor Türkiye'de. Vatandaş olarak hep sor-
mayı bilmiyoruz. Hadi diyelim hesabımı-
zı yaptık paramızı harcarken devlete ver-
diğimiz paranın nereye gittiğinin hesabını
sormadığımız sürece ben fazla bir umut
görmüyorum.
KAYHAN - Burada tabii en mühim olan
bir konu var. Bilhassa vergi ve sosyal gü-
venlik bir ölçüde. Bunlann ikisinde de ra-
hatsızlık toplumun dokusunu tahrip eden
şeyler. Bugün Türkiye'de eğer 65 milyon-
dan sadece 6 milyonu vergi şemsiyesi al-
tındaysa bu toplumda aidiyeti ancak aile ya-
pısı koruyordur.
MİNİBAŞ - Tabii yani ülke yönetiminin
devamı da buna bağfa. Birbirinden ayn şey-
kr o!uı ak ele almamak lazım. O zaman enf-
lasyonun da belki daha kolaylıkla aşağıya
çekflmesi o vergi reformu bağlamında dü-
şündüğumüz zaman mümkün olmayacak
camalan, hükümetlerin gösteriş yatınmla-
n v s.'den meydana gelen, yorgana göre aya-
ğını uzatamama hesapsızlığından kaynak-
lanıyor.
ASENA- 1970'liyıllann öncesinde baş-
layan ve biraz da belki sermaye birikimini
teşvik etmesi açısından, yani gelir dağılı-
mını bozan bir yani var. Sanki biraz bilinç-
li biryan var. Süleyman DemireJin buna gön-
derme yapan sözlen var. Enflasyona kat-
lanacaksımz. Türkiye'de olmaz olmazdır.
KAYHAN-Yanı Türkiye'de büyüme ara-
cı olarak...
MANİSALI - Sebep sonuç ılışkılen ba-
kımından doğru söylediniz. Bilinçli olarak
mı, planlayarak mı yaptılar meselesi?
TEKÜL - Terörden yaşayanlar da var.
MİNİBAŞ - Yani her şeyin ranünı yiyen
kesimvar.
ASENA-Bu toplum 20 küsury ıldır. bel-
ki daha fazla süredir enflasyonla boğuşu-
yor. Her gelen politikacı enflasyonu indi-
receğini söyleyerek iktıdaroluyor. Ben hiç
unutmuyorum. Seksenli yıllardaydı. Bir
gazeteci arkadaşım, "Çevirisini yapar mı-
smhltfen?'"dedi. TurgutÖzal'ın yeni Baş-
bakan olduğu dönemde yabancı basında
yaptığı kapalı görüşmenin bantlanydı. "Ke-
sin taahhüt ediyorum" diyor. Bir yıl içeri-
sinde enflasyonu tek haneli bir rakama in-
dıreceğinı söylüyor, "Türkiye başka türtü
varolamaz" diyor. O tarihten bugüne 15 yıl
geçmiş. Bu kadar becenksız ınsanlan mı
seçiyoruz, yoksa biraz iktisadi politıkalar-
da bir yana doğru ittirme mi var diye
düşünüyorum.
MİNİBAŞ - Sermayenin ve emeğin bir
tanımını yapmamız lazım. Emek dediği-
mizde gerçekten işçi konumunda olan dar
ve sabitgefirlüerden mi bahsediy oruz? Yok-
sa marjinalde çahşanlar da dahil olmak
üzere bunun ranünı da yiyen bir kesimden
mi bahsediyonız? Muharrem Bey 'i dinüyo-
rum, vergi reformu istiyor, kayıt dışının
kontrol amna ahnmasmı istiyor.»
K.\YHAN -Biz 7 yıldır orta vadeli istik-
rar programı istiyoruz. Hakikaten bunu or-
taya koymak lazım. Çünkü ortak çıkarlar
var sonunda.
MİNİBAŞ - Ama ben başka bir sermaye
kesimi daba tanıyomm. Sigortasız işçi ça-
lışüran, vergi vermeyen, o arada, hatta ya-
nsı, üstütişörtaltı portakal olanlan da ta-
nıyorum. O kesim enflasyondan çok mem-
nun.
KAYHAN - Ama haksız rekabet serma-
ye binkımı varatıyor onlar için de. Haksız
rekabetten yararlanıyorlar.
MİNİBAŞ - Galiba bu az gelişmiş bir ü^
ke oünanın getirdiği hem avantaj hem de-
zavantaj. Müthiş bir çelişki. Şimdi önümüz-
deyeniden bir paket var. Hepimiz enflasyo-
nu aşağıya çekmek istiyoruz. Enflasyonu
aşağıya çekmenin birkaç tane aracı var.
Hangi hükümet gelirse gelsin onu yapacak.
Geçen yıl Erbakan başbakan iken kendisi-
ne 12 aJanda madalyayapmış. Bunlann hiç-
birinin içinde enflasyonu düşürmek yok. Ve
biz seneyi enflasyonu yüzde 100'e vurmuş
olarak devireceğiz. Dolann 200 bini aştiğı,
enflasyonun yüzde 100 sınmna geldiği bir
yerde Leyla Hanım parasuu nereye yaüra-
cak?
TEKÜ1. - Nerede batıracak?
Yürihüşler devam edecek
MİNİBAŞ - Bizierin vatandaşlara söyie-
memiz, "Üzülmeyin 97 kötüydü ama işte
98'de gemiyi kurtannz" diyebümemiz için
bir nedenimiz olmalı. Sendikalar Anka-
ra'ya yürüyüşe geçtL.
ASENA - Şimdıy e kadar çok yürüyüşler
oldu. Yollar yürümekle aşınmadı. Sistem
şöyle bir şey geliştirdi galiba. Nasıl olsa bun-
lann ısran fazla sürmez, tutruramazlar dı-
^ - ^ ^ ^ ^ — ^ ^ ^ ^ ^ — yor. Şimdi biz
Prof. EROL
MANİSALI:
Biz piyasa
ekonomisi deyince
Türkiye 'de
herkesin istediğini
yapmasını
anlıyoruz. Bu
ekonomik
anarşidir. Bu,
piyasa ekonomisi
değildir. Enflasyon,
kamu
harcamalannda
hükümetlerin
gösteriş yatınmları
gibi nedenlerden
meydana geldL
98'den çok
ümitli olmadı-
ğımız için bu-
günden yürü-
yoruz. Sadece
bizim değil
toplumun
beklentilen
çok ama,
mevcut siyasi
iktidar da 98
açısından bi-
ze çok ümit
vaat etmiyor.
Şöyle bir ya-
nılgısı olduğu-
nu düşünüyo-
rum. Bu ikti-
dar Refah'ı bir
tarafa koyu-
yor. Ya onlar
gelir ya bıze
katlanırsınız.
Böyle bir hakkı yok. Böyle bir şansı da
yok. Çünkü onu ortaya çıkaran dengeler bu-
günün dengelen değil.
DİSK olarak şunu iddia ediyonız. Tür-
kiye'nin bugünkü sanayisinin teknoloji ya-
pısıyla ilerleyebilmesı mümkün değıldir.
Gıddi, planlı bir müdahaleye ihtiyacı var-
dır. tşverenlerle tartışabilıriz, katılmayabi-
lirler. Ama hükümet. böyle bir tartışma ya-
ratmak zorunda.
Gerçekten hükümet eğer orta vadeli is-
tikrar paketleri uygulayacaksa bunu şöyle
söylememeli, "'Kışı birazcık zor geçirin,
sonra sizi iyileştireceğiz''. Yahu bız bunu 20
yıldır gördük. Amıyane tabiri ile "Yeme-
yiz". Serbest piyasa fılan diyoruz ama her-
halde her işveren şunu kendi başına kaldı-
ğında kabul eder: Dünyanın bir işletme açı-
sından en planlı olunması gereken dönemi-
ni yaşıyoruz. Dinamik bir planlama içeri-
sinde. Bu hükümet böyle bir şeye yönelmi-
yor ki. Öncelikleri nelerdir, nerelerde ge-
lişecek bu ülkenin ekonomisi? Bunu yapa-
bilmek için nasıl bir işgücüne ıhtiyaç var-
dır? Nasıl gelişecek? Hiç böyle bir şey yok.
Şimdi bütün bunlan yapmadan bize kalkar
dersiniz ki yaa katlanın işte biraz daha enf-
lasyon. Baktığınız zaman genel yapıda bir
pozıtif gelışme yoksa o an batacağımıza
şu parayı da vereyim der. Bunu geçmışte
de yaşadık. Karayalçm ve Çüler'in aldığı
kararlardan sonra bütün sermaye, "Ya bir
keroKk servet vergisi bile vermeye razıyız.
Bu iş batryor. kurtarahm" demedi mi? Şim-
di bir daha aynı parayı verecek mı?
MİNİBAŞ -1998'de de vürüyecek misi-
niz?
ASENA-Budurumda 1998'debayağı sı-
kı yürüyeceğiz. Antrenmanlara başladık.
KAYTLAN - Siyasetin önümüzdeki dö-
nemde ekonomik platformda biraz daha
ağırlıklı yapılması lazım. Hep klasik düşü-
nüyoruz. Acı tedbirler alan muvafFak ola-
maz. diye. Halbuki Türkiye öyle bir dönem-
den geçti ki... Bir koalisyon hükümetı ku-
ruldu, birbirinden çok farklı değil ama de-
ğişik dünya görüşleri olan partiler hem
Meclis'te dışardan desteklendiler, hem ken-
dilen bir koalisyon kurdular. Bunun alaca-
ğı doğru ekonomik tedbirler bir daha bun-
lara başanyı neden getirmesin? Hüküme-
tin ekonomik platformda daha kararlı yü-
rümesi başan şansını arttıncı bir faktördür.
Halbuki şu andaki tereddütleri bu acı
reçetelerin seçmen kaybına mal olacağı en-
dişesini hıssetmemek mümkün değil.
MANİSALI - Sorun şu. Bir istikrar
paketinın uygulanmasının belli bırpenyodu
vardır. Bunun ne altına inebilirsiniz. üs-
tüne biraz çıkabilirsıniz.
Çok enterasandrr. Vergireformukonusun-
da ilk defa olarak Türkiye'de bir toplu uz-
laşma ortaya çıktı. Katılıyor musunuz?
Sorun, altını çizmek lazım, politik istik-
rarsızlıkta.
SÜRECEK