Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 ARALIK 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
RP'li Kazan
Tarikat
yemeğinden
pişman
değiliz'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - RP Genel
Başkan Yardımcısı Şevket
Kazan, REFAHYOL
ıktidan döneminde
Başbakanlık Konutu'nda
tarikat liderlerine verilen
iftar yemeğinden ötürû
hiçbir pişmanlık
duymadıklannı söyledi.
RP hakkındaki kapatılma
davasıyla ılgili kaygılan
olmadığım iddia eden
Kazan. "EUerini
ovuşturarak RP'nin
kapatılmasuu bekleyenler
hayal kmklığına
uğrayacaklar" dedi.
RP Genel Başkan
Yardımcısı Kazan,
parlamentoda dûzenlediği
basın toplantısında
partisinin "U" dönüşlerine
bir yenisini daha ekJedi.
RP Genel Başkanı
Necmettin Erbakan,
kapatma davasıyla ilgili
sözlü savunmasında
Başbakanlık
Konutu'ndaki tarikat
yemeği konusunda
sorumluluktan kurtulmak
için topu Başbakanlık
Basın ve Halkla llışkiler
Daire Başkanlığı'na
atmıştı. Dönemin Daıre
Başkanı Mehmet Bkan
ise, Erbakan'ın
açıklamalannın tersıne
tarikat liderlerine ilgili
birim tarafından resmi bir
davet gönderilmediğini,
bu yemeğe katılan
isimlerin de kendileri
tarafından
belırienmedığıni yüksek
mahkemeye bildirmişti.
Şevket Kazan ise. tarikat
yemeğinin sorumluluğunu
üstlendi. Kazan, bir
soruya yanıt verirken,
"iftar yemeğine
katılanlann tarikat
şe>hleri değü, dini yaşann
bakımından önemli kişiler
olduklanru" öne sürdü.
Öavetin çerçevesinin
dönemin Başbakanı
Necmettin Erbakan > •""*»
tarafıridân değil, * '
Başbakanlık Müsteşan
Kadri Keskin'in
gorevlendirdiği bir ekip
taraftndan belirlendiğini
savunan Kazan, başka bir
soru ûzenne de. "Bu iftar
yemeğinden hiçbir zaman
pişmanlık duymadık. Biz
RP oiarak halkla ilişkilcri
ön planda tutan tek
parti\ iz. Devlet-miUet
kaynaşmasına önem veren
bir partiyiz" diye konuştu.
Kazan, Anayasa
Mahkemesi'ne \erdikleri
dikkçelerin reddedilmesi
nedenıyle herhangi bir
endişeye kapılmadıklannı
belırterek. "Kimse
sevinmesin" dedi. Kazan,
RP'nin kapatılması
durumunda halkın
sokaklara dökülebileceği
kaygısıyla bazı hazırlıklar
yapıldığına dıkkat
çekilmesi üzerine "Bu
senaryolara gülüp
geçiyoruz" dedi. Türk
halkının demokrasi
bilincınin gelişmiş
oldugunu savunan Kazan.
"türldje Cezayir değü,
tran da değil. Türk halkı
milli irade dışuıda
birtakun harekedere karşı
cevabuu tek bir yerde
verir, orası da seçim
sandığıdır" dedi.
Sanık polislerden Seydi Battal Köse, Metin Göktepe'nin öldürüldüğünü açıkladı
Gözaltında öliiııı itirafiMERİHAK
AFYON - Gazeteci Metin Gök-
tepe davasında sanık polislerden
Seydi Battal Köse. Göktepe'nin
gözaltında öldüğünü açıkladı.
Köse, gözaltında fenalaşan bir ki-
şiyi dört polis memuruna teslim
ettiğini ve dışan çıkarttırdığını
belirterek, akşam saatlerinde de
aynı kişinin yaşamını yitirdiğini
öğrendiğini söyledi. Köse, konu-
yu Eyüp tlçe Emniyet Müdürû
Mehmet Ali Aydın Akdemir'e
ilettiğini. Akdemir'in de kendisi-
ne "Görevinin başuıa dön" dedi-
ğins açikladı. Müdahil avukatlan,
Köse'nin yaptığı açıklamalann
bugüne kadar savunduklan görü-
şü doğruladığını belirterek,
"Göktepe"nin ölümü Ak-
demir, Istanbul Emniyet
Müdür Yardımcısı Ke-
mal Bayrak ve İstanbul
Emniyet Müdiirü Orhan
Taşanlartarafından biün-
diği halde gizlenmeye ça-
lışılmışür" dediler.
Gazeteci Metin Gökte-
pe'nin öldürülmesi dava-
sının dün gerçekleştirilen
12. oturumu nedenıyle
çeşitli kentlerden yakla-
şık 300 kışi Afyon'a gel-
di. Adliye binasınm ar-
kasındaki polıs koridoru-
na kadar yürüyen grup
-Metinin katili faşist dik-
tatörlük". "Dava nerede
bizoradayH". "Analann
öfkesi katiDeri boğacak".
"ÇiBer, Ağar, Bucak yar-
gdanacak" sloganlan at-
tılar. Göktepe'nin ailesi
de dava nedeniyle Af-
yon'daydı. Metin Gökte-
pe'nin annesi Fadime
Göktepe'nin elindeki ba-
londa yazan "Dava nere-
de biz oradayız" yazısı
dikkatçekti.
Geniş güvenlik önlem-
len altında adliye bınası-
na alınan gazeteciler. du-
ruşma salonuna girerken
de didik didik arandılar.
Kamera ve fotoğraf ma-
kıneleri yine duruşma sa-
lonuna sokulmadı.
Dünkü oturuma, Seydi
Battal jCpşe'nin (fadesın-
de açıkgi suçladjğı, tutuk-
suz yargılanan Metin Ku-
şat'ın gelmemesi dikkat
çekti. Davanın 12. oturumunda,
tutuklu sanıklar Seydi Battal Kö-
se, Şuayip Muthıer, Selçuk Bav-
raktaroğlu, Saffet Hızara ve İl-
han Sanoğhı'yla bırlikte turuksuz
yargılanan Fikret Kayacan, Bur-
han Koç,TuncayL'zun,MuratPo-
lat ve Fedai Korkmaz hazır bu-
lundular.
Davadailk oiarak Yargıç Mus-
tafa Binşık tarafından Gökte-
pe'nin öldürülmesine neyin ne-
den olduğu yolunda adli tıptan is-
tenen rapor ile sanık polisleri sor-
gulayan müfettişlerin talimatla
alınan ifadeleri okundu. Yargıç
Binşık'm okuduğu adli tıp rapo-
runda Göktepe'nin başında altı
tane derin darbe izi bulunduğu ve
vücudunun çeşitli yerlerinde de
darplara rastlandığı belirtildi.
Metin Göktepe'nin annesi Fadi-
me Göktepe, adli tıp raporu oku-
nurken gözyaşlannı tutamadı.
Binşık aynca, sanık polisleri
sorgulayan VaşarGökejık,Osman
Özçefik,Eran Üstün ile Lütfullah
Uzun'un talimatla alınan ifadele-
rini de özetleyerek okudu.
Daha sonra müdahil vekilleri
adına söz alan Avukat Ali Saydı.
adli tıptan gelen rapordan. sanık-
lann "canavarca bir hisle adam
öldûrdüklerinin anlasudığmı"
söyledi. Ali Saydı. sanıklar hak-
kında ~kastın aşıbnası" suçlama-
sının doğru olmadığım da belirte-
rek şunlan söyledi:
"AdM üp raporunagöre polisle-
rin Göktepe'yiökturmekiçin döv-
dükleri ortaya çıkmıştır. Müfettiş-
lerin ifadelerinde de hiçbir baskı
ve işkence > apılmadığı söyleniyor.
Polis. genelde işkence yapar ama,
meslektaşlarma yapmamışlardır.
Tamklar, tutuksuz yargılanan
Burhan Koç, Metin Kuşat ve Fik-
ret Kayacan'ı çok açık şekflde teş-
his ettiler. Mahkeme heyetinin
böyle bir ortamda sanık polislere
müsamahalı davrandığını düşü-
nüyorum. Linç eder gibi adam öl-
düren bu sanıklann da tutuklan-
ması gerektiğini düşünüyorum."
Daha sonra sanık polıslere söz
veren Binşık. adli tıp raporu ile
müfettişlerin raporlan hakkında-
ki görüşlerinı sordu. Tutuklu sa-
nıklardan Şuayip Mutluer, müfet-
tişlerce ifadesi alınması sırasında
ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART
kendisine işkence yapıldığını di-
le getirirken, diğer tutuklu sanık
polislerin hiçbiri işkenceden söz
etmediler ve sadece "Arkadaşla-
nmızın saçlan başlan dağunktT
dedıler.Tutuklu yargılanan Eyüp
Emniyet Amiri Seydi Battal Kö-
se mahkemeye 11 sayfalık bir di-
lekçe vererek şunlan söyledi:
"CMay günü ben, başkonıisere
salonda yaralı bir şahsın oiduğu-
nu bildirdim. Onu dışan çıkarma-
lan yotunda talimat verdim. Dört
memur. adını bilmediğim bu kişi-
yi dışan çıkardılar. İkisinin başın-
da kalmasını srtyledim. Saat 19.00
sıralannda çayocağının vanında-
ki betonda bir kişinin yerde yatü-
ğı haberigeldi; gittim, şahsın nab-
zuıa baküm. Ounüş oldugunu
gördüm. Şahsın kûnliğini o
esnada bilmiyordum. Duru-
mu ilçe emniyet müdürüne
teJefonla ve daha sonra biz-
zat giderek bildirdim."
Bu açıklamadan sonra
söz alan müdahil avukatlar-
dan KamilTekinSürek Kö-
se'nin daha önceki ifadele-
riyle bu açıklamasının çeliş-
tiğini belirtti. Bu açıklamay-
la Göktepe'nin gözaltında
öldüğünün doğrulandığını
\-urgulayan Tekın Sürek,
şunlan söyledi:
"Olay günü Eyüp hçe
Emniyet Miidürü Mehmet
Ali Aydın Akdemir, Emni-
yet Müdür Yarduncısı Ke-
mal Bayrakve İstanbul Em-
niyet Müdiirü Taşanlar'uı,
Göktepe'nin ölümfinden
haberdar olduklan ortaya
çıkiyor. Ve bu kişUerin olayı
örtbas etmek için çaba har-
cadıklan ortaya çıkıyor. Da-
ha önce "hakiannda yargı-
lanmalanna gerek yoktur'
denilen bu kişiler hakkında
suç duyunısundabulunaca-
ğjtz." Mahkeme heyeti, du-
ruşmayı 22 Ocak 1998 tari-
hine ertelerken, tutuklu sa-
nık polislerin tahliye istem-
lerini reddetti. 5 Ocak'ta
Eyüp Ağır Ceza Mahkeme-
si tarafından yapılacak olan
keşfin beklenmesine karar
veren mahkeme mülkiye
başmüfettişleri Şfikrfi Er-
dem ve Cengiz Akm'ın da
talimatla ifadelerinin alm-
masına karar verdiler.
Metin Göktepe'nin gözaltında öldürüldüğünü itiraf eden sanık polis Köse'nin yazılı ifadesi
'Büfenin yanındaki cesedi gördüm'
Haber Merkezi - Eyüp Emniyet Amiri
Seydi Battal Köse, Afyon Ağır Ceza Mah-
kemesı Başkanlığı'na verdığı 11 sayfalık
ek savunmasında şunlan anlattı:
Olay günü şahıslardan bırisi tribüne alın-
dıktan sonra yakın görevde olan başkomi-
ser Mustafa Karataş'a şahsın rahatsızlandı-
ğını haber verdikten sonra bana haber ver-
meleri üzenne şahsın yanına intikal ettim.
Hiçbir müdahalede bulunmadan orada bu-
lunan polis memurlanndan Metin Kuşat,
Fedai Korkmaz,TuncayUzun ve Fikret Ka-
yacan ile şahsı salonun dışına çıkarttım. Bu
memurlara şahsı dışan çıkarmalannı söy-
ledim.
Memurlar şahsı dışan çıkardılar. Bu es-
nada Eyüp Merkez Karakolu'na bir telsiz
anonsu yaptım ancak irtibat sağlayamadım.
Dışan çıkarttığım şahsa baktığımda şahsın
yerde oturur normal bir vaziyette oldugunu
ve rnemurlardan Metin Kuşat ve Fedai
Korkmaz'ın haberim olmadan aynldıklan-
nı. Tuncay Uzun ve Fikret Kayacan'ın şah-
sın başında kaldıklannı görünce kendileri-
ne hıtaben şahsın başında kalmalannı ve
şahıs tamamen kendine geldikten sonra alıp
salona getirmelerini söyledim.
Daha sonra bu şahsın akıbeti hakkında
Afyon'daki duruşmaya Metin Göktepe'nin annesi ve kalabahk bir grup kaüldı.
bana bilgı veren olmadı. Akşam saatlenn-
de içerdekilenn salıverilmeleri yapılırken
görevlilerden polis memuru MehmetAkkö-
se bana gelerek. dışandaki çay büfesinin
yanında bir şahsın yattığını, ölmüş olabile-
ceğinı, kendisine stat bekçisinin söylediği-
ni bildirmesi üzerine memur ile birlikte gi-
dip baktığımda karanlık olmasına rağmen
şahsın betonun üzerinde hareketsiz yattığı-
nı, eğilip nabzına baktığımda hiçbir hayat
belirrisinin olmadığım ve şahsm ölmüş ol-
dugu kanaatıne vardım. Başka hiçbir
yerine dokunmadım.
O bölge, yani salonun dış kısmı Bayram-
paşa çevik kuvvet görevlilerince korunma-
ya alınmıştı. Durumu üstüm olan tlçe Em-
niyet Müdürüm AK Aydın Akdemir'e ma-
kamına giderek haber verdim. Bildiklerimi
kendisine anlattım. Bana spor salonuna
dönmemi söyledi. Ben de salona döndüm...
IRMIKI AYDIN ENGİN
Çocukluğumdan kalma bir
deyimdir. Eli sıkı kocalarını ta-
nımlamak için kadınlar kullanır:
°Para isteme benden, buz gibi
soğunım senden."
Son haftalarda Maliye Baka-
nı Zekeriya Temizel'in ünlü
"Vergi Reform Paketi"y\e ilgili
gelişmeler nedense ha bire bu
sözü anımsatıyor. Vergi isteme
benden, buz gibi soğurum sen-
den.
Aynntılar maliyecilerin, eko-
nomi ulemasının işi. Paketin sa-
kıncaları, eksiği gediği varsa
düzeltmek de onların işi. Ama
bir bütün oiarak bakıldığında
kimse, Zekeriya Temizel'in ha-
zırladığı paketin çağdaş bir ver-
gi sisteminin ilkelerini içerdiğini
rkâr edemiyor.
; Şu çağdaş terimi REFAHYOL
rktidarından bu yana daha da
sıkkullanılıroldu. Bu terımle hu-
kuk devleti, hukukun egemen-
liği, laiklik, cumhuriyet ve de-
mokrasi kastediliyor. Kezaeko-
nomik düzen oiarak da "çağ-
tiaş bir kapitalizm" öngörüldü-
ğü kanısındayım.
Vergi İsteme Benden...
Elbette "çağdaş bir kapita-
lizm" tanımîaması üstüne pek
zengin açılımlar yapılabilir; ka-
pitalizmin çağdaş olup olama-
yacağından tutun da, 1989
sonrasında köpeksiz köyde
değneksizdolaşan kapitalizmin
vahşi yüzü üstüne farklı ve hak-
lı degerlendirmelersergilenebi-
lir.
Ama bu yazıda "çağdaş"
derken kapitalizmin kuralları
çerçevesinde topu taça atma-
dan, ayıcılık yapmadan, şikeye
başvurmadan oynamayı kabul
eden senmaye sahiplerinin kâr
amaçlı ekonomik etkinliklerin-
den söz ediyoruz. Bunun yan-
sımalanndan biri de vergi öde-
mektir. Burjuva devrimlerinden
bu yana "yurttaş" kavramının
tanımlanndan birinin de "vergi
ödeyen" olduğunun göz ardı
edilmemesi gerekir. 1789 Bü-
yük Fransız Devrimi'nin ilkgün-
lerdeki kargaşasında, oy hakkı
tartışılırken "her yurttaşın seç-
me ve seçilme /iakfc"ndan söz
edildi ve eklendi: "Oyhakkıyal-
nızca vergi ödeyenlere tanın-
sın." Bu öneri kabul edilmedi a-
ma gene de burjuva toplumu-
nun (kapitalizm) zihniyetinin il-
ginç göstergelerinden biri oia-
rak altı çizilesi bir anlam taşıyor.
Türkiye kapitalizminin ayırt
edici özelliklerinin çapaçulluk;
rant vurgunlarına eğilim; bir
yandan devleti ekonomiden
dışlamak, bir yandan da devlet
ihalelerinden avanta, devlet
bankalarından beleş kredi kap-
mak olduğu söylenegelir. Bu
köşede benzeri yargılar savu-
nulduğunda kaş çatanlar oldu;
işaret parmağını öne arkaya
sallayanlar oldu; "Boş ver, ba-
yatlamış Marksist lafazanlıklar
bunlar" diye dudak büküp kü-
çümseme zımının ardına sığı-
nanlar oldu.
Peki sekiz yıllık eğitim denin-
ce "çağdaşlığı yakalamak için
zorunlu" diye destek verenler;
mollalaryaşam biçimini belirle-
meye kalkınca "çağdışı bir da-
yatma" diye küplere binenler;
9. Senfoni dinlemeyi neredey-
se yetetii bir çağdaşlık göster-
gesi oiarak kavrayanlardan bir
kesimi vergi söz konusu olun-
ca niye şaha kalkıyor ya da böy-
le bir konu ve sorun yokmuşça-
sına davranmayı yeğliyor?
O çok özenilen, kapısında
bekletildiğimiz için gözyaşları
dökülen Batı demokrasilerin-
den her şeyi, her degeri alma-
ya evet diyenler, aynı ülkelerde
geçerli vergi sistemi söz konu-
su olunca handiyse kaçacak
delik anyorlar. Yıllık zorunlu ve
düzenli vergi beyanı, bir vergi
döneminde sağlanan bütün ge-
lirlerin kayda geçmesi ve beyan
zorunluluğu, kayıt dışı gelir kav-
ramının defterden silinmesi, bu-
nun bir sistem ahlakı oiarak be-
nimsenmesi... Bütün bunların
sosyalizmle mosyalizmlealaka-
sı yok. Bunlann tümü de çağ-
daş bir kapitalizmin olmazsa ol-
mazlandır.
Peki o zaman ANASOL-D
hükümetinin Maliye Bakanı'nca
hazırtanan vergi reform paketi-
ne karşı faiz, borsa, döviz gelir-
lerinin vergilendirilmesi söz ko-
nusu olunca "sermaye kaçar"
tehditleri ile aba altından sopa
göstermeler hangi çağdaşlık kı-
lıfına giriyor?
Temizel'in vergi reformu pa-
ketini sessiz sedasız (yineleye-
lim: Sessiz sedasız) hasır altı
edip, 1999'a (pratik oiarak 2000
yılına) ertelemeyi becerenlerya-
nn bir başka konuda "Çağdaş
Türkiye " diye ortaya çıktıklann-
da, AvrupaBirliği'nealınmasa
bile Türkiye 'nin çağdaş Batı uy-
gariığı ile bütünleşmek yolun-
dan sapmayacağı" fetvalan
vermeye kalkıştıklannda şöyle
okkalı, ağız dolusu bir şeyler
söyler, yazarsak, adımız gene
"ağzı bozuk gazeteci"ye mi çı-
kacak?..
Kanaatime göre, Metin Göktepe'yi spor
salonunda ilkkarşılayanlar, alanlar veya sa-
lonun ilk girişinde copla vuranlar o kısım-
da daha çok görev yapan ve orada bulunan
polis memurlan Metin Kuşat, Yalçın Ayde-
niz, Burhan Koç, aynca Fedai Korkmaz'ın
da olup olmadığı kanaatına varamıyorum.
Kendileri huzurdadır, doğruluk derecesinı
daha iyi bilirler...
Ancak daha sonra polis memuru Metin
Kuşat'tan kendisi tarafından da dışan çıka-
nlan şahsın Metin Göktepe oldugunu, ge-
tirenleri, getiriş şeklini ve teslim ediliş şek-
li hakkında hiçbir bilgi vermeden sadece
bu şahsa polis memuru Şuayip Mutluer'in
birtekme vurduğunu. hatta Burhan Koç'un
ise bir tek jop vurduğunu beyan ettı.
Kendisinin ise diğer gözlem altına alınıp
getirilenlere vurduğunu, ancak Metin Gök-
tepe denilen şahsa hiç vurmadığını söyle-
di. Bu beyanın ne derece doğru olup olma-
dığım bilmiyorum. Anlatış ve görünüme
baktığımda bir şeyleri yanlış veya eksik
söylediğini veya gizlediğini kanaatine var-
dım...
Yalçuı Aydeniz'i de kendisine tanık gös-
tererek Şuayip Mutluer'in birtekme vurdu-
ğunu, Burhan Koç'un bircop vurduğunu in-
kârederek aynı gecenin geç
saatlerinde ayn mekânda
ifade vermiş olduğu yazılı
^ ^ — ifadeye göre Metin Göktepe
olayının kendisi, Metin Ku-
şat, Burhan Koç ve Yalçın
Aydeniz üzerinde odaklan-
dığı anlaşıhnaktadır.
Nofc Ifadedeki cümle bo-
zukluklan özellikle düzel-
tilmemiştir.
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Fethullahçılar...
Uzun yıllar 'Nurculann' içinde kalmış eski bir Fet-
hullahçı genç, bazı video kâyıtlan getirdi...
Kasetleri gazetedeki arkadaşlanmla birlikte izle-
dim...
Fethullah Gülen, başında takkesiyle 'bir büyük
medyapatronu'nayapuğı ziyareti anlatryor, Türkba-
sını' üzerine konuşuyordu...
Dıyordu ki:
"Bunlar Islamı Batılılar gibi görûyohardı. Gazete-
lerin bakış açısı 50-60 yıl önce neyse şimditerde de
oydu. Benimle tanıştıktan sonra tavırlan yavaş yavaş
değişmeye başladı."
Büyük medya patronu, Fethullah Güten'in kendisi-
ni ziyaretini önce "Gazefe içinde tepki görür" djye-
rek geri çevirmek istemiş, daha sonra kabul etmiş...
Gülen, 'basınla ilişkileh' anlatırken şöyle diyor
"Onlaria çok sıkı diyalog kurup yemek yemeli, çay
içmeliyiz; onlara kendimizi anlatmalryız..."
Acaba Fethullahçılar kendilerini 'medya'yaanlata-
bildiler mi?
Hem 'meoya 'ya hem de merkez sağ ve merkez so-
laanlattılar...
Anlatamadıklan sadece askerier kaldı...
O zaman ne yapmalılar? -*'
Şunu:
"Biz yurtiçindeki ve yurtdışındaki 300 okuiu Milli
Eğitim Bakanlığı'na devretmeye hazınz..."
Fethullah Gülen, Hürriyet'in haberine göre bu ka-
ran okullan fınanse eden kişilere danışarak almış...
Gerekçesi ise şu:
"Bu okullan bazı kişilerirticayuvası oiarakgörüyor-
lar..."
Fethullah Gülen'le bizim ilgilenmemiz, 1970'li yıh
larda 'Nurkamplan'ru ortaya çıkarmakla başlıyor...
Evet, yıl 1974...
Ege ve Akdeniz'de bir yandan 'irtica kamplan' öte
yandan ülkücülerin 'komando kamplan' açılıyor, bu-
ralarda silahlı eğitimler yapılıyor. Sonraki yıllarda Tür-
kiye'de 'kan gövdeyi götürüyor'. 12 Eylül 1980 saba-
hı ise terör' birden duruyor...
• • •
Fethullah Gülen 'Kestanepazan 'ndan Türkiye'nin
dört bir yanında örgütlenmeyi o yıllarda düşünüyor a-
ma 'fakir" bir türlü Nurculann Veni Asya' kolundan,
dolayısıyla Mehmet Kutiular'dan kurtulamıyor...
1970'ten 1980'e dek Adatet Partisi'ni destekteyen
hazret, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e 'sı-
kı sıhya bağlı' gözükmeye çalışıyor, 1977'dejzmir'dön
MSP adayı olduğu zaman tanıştığı Turgut Özal'la da
ilişkisini sürdürüyor, MHP lideri Alparslan Türkeş'le
sıksıkbuluşuyor...
12 Eylül 1980 sonrası sıkıyönetim tarafından ara-
nırken şimdi emekli olan kimi general ve albaylara söz
veriyor:
"Anayasa oylamasında Nurculann 'evet' oyu kul-
lanmalan için çalışacağım..."
Durum Süleyman Demirel'e iletiliyor, Mehmet Kut-
lular'la bağ kopuyor...
1983'te yapılan seçimlerde ANAP'ı destekleyen
Fethullah Gülen'in o tarihten itibaren her tuttuğu al-
tın oluyor, vakrflar aracılığıyla okullar, dershaneler açı-
lıyor...
1987'de Maltepe ve Kuleti Askeri Liseleri'ndeki 'ir-
tica operasyonu'nda Fethuttahçılann sahte sağlık ra-
porianyla oralarda nasıl örgütlendikleri ortaya çıkı-
yor...
O dönemdeTurgutÖzal başbakan..; • (•• '"iir:» J
Askeri okullardan atılanlarÖzel Anadolu LJseteıfne
yerleştiriliyor...
1990'lı yıllar da 'iyi geçiyor', Fethullahçılar Doğan
Güreş'te çok sıkı ilişki kuruyor...
1996 yılına gelindiğinde askerier Fethullahçılara yüz
vermiyor. Bunun üzerine Fethullah Hoca üç-beş ya-
zan toplayıp önemli bir açıklama yapryor:
"Askerier darbe hazıhığında..."
•••
Fethullah Gülen şu sıralar bir hayii sıkıntılı...
Birtakım kasetler elden ele dolaşryor, özellikleyurt-
dışı ve yurtiçindeki okullar zarar ediyor, 500-600 do-
lar olan öğretmen maaşlan ödenemiyor...
Hoca, askerlere yanaşmak için her türlü yolu deni-
yor ama umduğunu bulamıyor... Birtakım aracılar bu
iş için kollan.sıvıyor, ancak elleri boş dönüyor...
Ertuğrul Özkök'ün yazdığı doğrudur. Hoca, Tan-
su Çiller'e ANASOL-D kurulduğu günden ben yüz
vermiyor, Özer Çiller'le sık sık telefonla görüşmüyor..
Çünkü Tansu Hanım muhalefette, Mesut Yılmaz
iktidardadır. Bu bir 'Fethullahçı Klasiği' olduğu için de
ANASOL-D'ye yanaşmanın tam zamanıdır.
Fethullah Gülen ABD'den destek alryor, 'yeşil ku-
şak projesi'ne uygun tavn puan topluyor. Moon Tari-
katı da 'ekonomik krizde' olduğundan dolarlar fazla
akmıyor...
Hoca'nın Musevilerie arası öteden beri iyidir, tica-
reti iyi bildikleri için Fethullahçılann Israil'le bağlarrö-
sı dakuvvetlidir...
Özetlersek, Hoca bugünlerde bir hayli dertli, şeke-
ri de durmadan yükseliyor, kalp atışlan her Milli Gü-
venlik Kurulu toplantısı öncesi çarpmaya başlıyor...
Hoca, Süleyman Demirel'i 'uzlaşma ödü/ü'töreni-
ne getirmek için büyük çaba harcadı ve başardı...
Aslında Hoca'ya yeni imaj gerek!.. O da yakında
olacak!.. Belki Hoca Fehmi'den de kurtulacak!..
Bakalım birileri çıkıp Hoca'nın vakrflannı, şirketteri-
ni ne zaman denetleyecek?
Bize kalırsa Hoca, bugünlerde televizyonlara çık-
malı, ünlü futbolcularia yaptığı toplantılann video ka-
setlerini medyaya dağıtmalı, medyumlara 'su falı'
baktırmalı, geieceği için önemli kararlar almalı!..
Nasıl olsa Fethullahçılar MEB'in tüm birimlerinde,
okullanndaörgütlü, 300okulu bağışlasalarneyazart.
Komünizm öldü!..
Yaşasın Fethullahçılar, kahrolsun Refahlılar, Yüce
Divan'a Çiller!..
E. Posta: Hikmet.Cetinkaya (a raksnetcom
Faks numaramız: 02127 513 90 98
YIL^ASI ÖZEL ÇEKİLİŞİ