Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26ARALIK 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Hava Kuwetleri-1, Hollywood'un Beyaz Saray patronuna yağ çektiğinin filmidir!
Rambo'ya rabmet ökııtan başkanKazakistan'daki asi, milliyetçi gene-
ral Radek °ın (Jürgen Procnnovv) yaka-
lanıp hapse atılmasında destek verdığı
başkan Petrov (Alan Woolf) ve kukla
hükümetinin yönetımindeki Rusya'nın
başkenti Moskova'dan ülkesine dönen
ABD Başkanı James Marshall (Harri-
son Ford), bundan böyle tüm dünyada
bütûn insan haklannın ihlal edilmesıne
ABD'nin tüm gûcüyle karşı koyacağı-
m vurgulayan, ateşli, duygusal bır ko-
nuşma yaparak eski düşman, şimdiki
müttefîkO)
Ruslan epeyce duygulandınyor fil-
fhin başında. Sonra da kansı (VVfendy
Crewson), 12 yaşlanndaki kızı (Liesei
Marthovs), korumalan ve maiyetiyle
biriikte doİuştuğu, dünyanın en gelişkin
ve gûvenihr jeti olan başkanlık uçağıy-
la Moskova'dan ülkesine dönmek üze-
re havalanıyor. Ancak bir zamanlann o
dünyaya hükmeden, kudretli süper güç
ülkesi SSCB'ye özlem duyan, general
Radek taraftan, ateşli Rus milliyetçisi
Ivan Korshunov'un(GaryOldnıan)ko-
muta ettiği, gazeteci kılığında güvenlik
önlemlerini aşarak uçağa girmiş. 6 terö-
rist, başkanın kale gibi uçağını (Air For-
ce One'ı) cle geçınyor filmin başında,
silahlannı konuşturarak. Lıberal Rus-
ya' nın türedi, gaddar teröristlen, uçağm
içradekilen rehine alarak derhal Beyaz
Saray'la, Başkan Yardımcısı şaşkın
Kathryn Bennett'le (Glenn Ctose) te-
masa geçiyorlar.
Hapisteki general Radek'in hemen
serbest bırakılmasını istiyor Korshunov,
işin hiç de şakaya gelır yanı olmadığı-
m 'belirtmek için, her yanm saatte, bir
rehinenin vurulup öldürüleceğini de
bildirerek.
Ülkesinin, 1989'dan bu yana, bir
grup gangstere, fahışeye ve karaborsa-
cıya teslim olmasmdan sorunüu tuttu-
ğu ABD Başkanı Marshairdan nefret
ediyor Korshunov. Ancak azılı teröris-
tin elinden ve uçaktan kaçıyor başkan,
ilk bakışta. Herkes onu merak ederken
gizlice uçağın kargo bölümünde sakla-
nıyor ve gerilla savaşı taktıkleri uygu-
layarak kıstırdığı teröristleri birerbirer
temize havale ediyor, eski Vietnam ga-
zisi, yakın dövüş ustası, tıpkı Ram-
bo'vari süper kahramanlıklara soyunan
başkan hazretleri.
Terorizmle bizzat karşı karşıya kahp
teröristlerin elindeki tutsak kansıyla kı-
ztnı da terk etmeyen, sevecen aıle ba-
bâisr, ABD Başkanı James Marshall'ın
\î&k dikkat^ıem westerftlertii yasaitö^
ruyucusu, iyiadaın'lannı-sertrieri hefti
flLT«'
Hava Kuvvetleri-1
Air Force One /
Yönetmen: VVotfgang
Petersen / Senaryo:
Andrevv W. Marlowe /
Kamera: Michael
Ballhaus / Müzik: Jerry
Goldsmith / Oyuncular:
Harrison Ford, Gary
Oldman, Glenn Close,
Wendy Crevvson,
William H. Macy, Dean
Stockvvell, Paul
Guilfoyle, Jürgen
Prochnow, Tom
Everett/1997 ABD
(UIP)
de 2. savaş sonrasında, Atiantik'in öte-
sinden başını kaldınp bütün dünyada
borusunu öttürecek ABD'nin ünlü yar-
dım planını çağnştınyor!), kargo bolü-
münden pili bitik bir cep telefonuyla
Beyaz Saray'ı aramasıyla başlıyor mü-
cadele. Akla. mantığaters gelen, şiddet,
dehşet dolu. vurdulu kırdılı birtakım
inanılmaz sahnelerle süregelerek so-
nunda başkanın ölümüne dövüşürken
paraşütün iplerıni boynuna doladığı,
'Büyük Rusya Ana'nın milliyetçi ço-
cuğu Korshunov'u 'Defol uçağnndan'
diye boşluğa atmasıyla kaçmılmaz bir
mutlu sona bağianan ölümcül savaşımı
hikâye ediyor 'Air Force One'.
ABD başkanlannın en süperi
Baştan sona bir Alman denizaltısın-
da geçen, klostrofobik gerilim serüvc-
ni 'Das Boat'un (1982) başansıyla
1990'larda Hollyvvood'a postu seren,
Alman yönetmen WDİfgangPetersen'in
son eseri 'Air Force One', bu işini bilir
yönetmenin Hollywood'daki nammı
yürütecek kuşkusuz. 'In the Line of FV
re - Ateş Hattmda' ya da 'Outbreak -
' Salgıır gıbı gısesı partak fihrrienyle son -
dönem Amerikan sinemasında sağlam
bir yer edinen Wolfgang Petersen'in de-
niz altından yükselip bu kez gökyüzü-
ne çıktığı 'Air Force One'da, yönetme-
nin kapalı mekânlan ustaca değerlen-
dirme becerisini yine konuşturduğu.
belli bir atmosfer kurduğu ve tüm aksi-
yonu otomatik bir gerilıme bağladığı
söylenebilir genelde.
Son yıllarda, kafadan çatlak, gönlü-
nün sultanını arayan ya da uçkuruna
düşkün, kaçamakçı, karanlık ABD baş-
kanı riplemelerini karşımıza getiren
'Mars Attacks - Marstılar Saldınyor'.
'The American President - Amerikan
Başkanı
1
ya da 'Absotute Pmver - Mut-
bık Güç' gibi kimı fılmlerden anımsa-
yabildiğimiz kadanyla, nicedir Holly-
vvood rüya fabrikasmın esas oğlanlan
ve konu mankenleri arasma kanşmış
ABD başkanlannın en süper kahrama-
nı. Rambo'msu-Indiana Jones'umsu bu
James Marshall kuşkusuz. Birkaç ay
önce seyrettiğimiz, nitelikli bilimkurgu
filmi 'Contact-Mesaj'da, teknolojinin
son geiişmeleri ve dijital hileleri saye-
sinde, oyuncu gibi fılme yedırilmiş
Başkan BiD Clinton yutturmacasından
sonra, 'Alr Force One - Hava Kuvvetle-
ri 1' de, yülann Harrison Ford'undan
teröristlerle ölümüne dıdışıp mücadele
eden, sûper aksiyon kahrainanı bır baş-
kanı önümüze sürüyor. yerse! Kızı, ka-
nsı ve koydu mu oturtan yumnıklan,
efe gibi, bitirim kovboy tavırlanyla yer
yer Clinton'ı çağnştıran Başkan Mars-
hall'ın sonuçta abuk sabuklama sınıfi-
na giren, gökyüzündeki dehşetengiz se-
rüvenlerini, buram buram ABD propa-
gandası yapan, hızlı, hareketlı ve sü-
rükleyici bir aksiyon-macera fılmi ha-
linde nakleden 'Air ForceOne'la Beyaz
Saray sakinlerini de bir güzel yağlayıp
ballayan uyanık Hollywood yapımcıla-
nnın tuzağına biz de düştük filmin 2.
haftası sonunda.
Harrison Ford, Glenn Close ve özel-
likle Gary Oldman gibi usta oyuncula-
nn çekimine kapılarak bizim için yeni
filmsiz geçen haftada, JuKa Roberts'ın
'En tyi Arkadaşun Evleniyor'un yerine
tercih ettiğimiz 'Air Force One', büyük
bütçeli aksiyon turünün bildik klişele-
riyle kotanlmış, sonunda yine bireysel
(kaba) gücün kazandığı, baştan sona
tansiyonu yüksek. görsel efekt ve hi-
tech gösterisi halinde seyreden, göste-
rişli ama gıcıkbtraksiyan-spektakl çık-
tı özetle. Soğuk savaş döneminin sona
Sabun köpüğü gibi romantik komediYollan henüz daha çocukken ça-
kışan, ancak sonradan hayatın ayn
ayn yönlere savurduğu Gwen'le
N ick'in aşk öyküsünü aktaran "Tffl
Tbere Was You - Seni Beklerten",
sevimli bir romantik komedi gibi
başlayıp gitgide seviye kaybederek
sonu zor getirilen bir pembe diziye
dönüşen, birkaç haftadır gösterim-
de olan bir "ük görüste aşk* ceşit-
lemesi.
Sonunda yazar olmayı seçen G-
vven (Jeanne Tripplehorn), David
Lean ustanm aşk klasiği "Brief En-
counter - Ksa Tesadüfler" fılmini
televizyonda seyrederken mendil
tüketimini arttıran ve tüm ömrü bo-
yuncada olsa, önünde sonundakar-
şısıpa çıkacak beyaz atlı prensinı
bekleyen, kolay kolay iflah olmaz
bir romantiktir aslında.
Sonunda keşfedılerek parlak bir
iş kanyerinin eşiğıne gelen mimar
Nick (Dylan McDermott) ise kendi
afle gecmişiyle takınüü, babasrvla
ilişkilerini askıya almış, sorunlu bir
genç adamdır. Gwen'le Nick, Los
Angdes gibi devasa bir metropolde
bflebirçok kez karşılaşırlar ama ta-
iBşmatan ve meramcği fınrra ver-
meteri için senarist \\innie Hotz-
man'uı keyfınin yenne gelmesinı
beklememiz gerekmektedir; filmin
sonlanna doğru.
îkisinin de çocukluk döneminin
en ünlü çocuk yıldızı olan, göğüs-
leri fılan televizyon ekranında ge-
lişmiş, paraya, üne, başanya do>r
a-
sıya erişmiş ve artık genç, çekici bir
iş kadını olnıuş, ancak aşkj tam an-
İamıyla tadabileceği bir erkeğe
denk gelmemış, yıldız emeklisı,
Seni Beklerken
Till There was You,
Yönetmen: Scott
Winant / Senaryo:
Winnie Holzman /
Kamera: Bobby
Bukowski / Müzik:
Miles Goodman /
Oyuncuiar: Jeanne
Tripplehorn, Dylan
McDermott, Sarah
Jessica Parker,
Jennrfer Aniston,
Craig Bierko,
Nina Foch /
1996 ABD (Özen
Film).
I
mutsuz Francesca (Sarah Jessica
Parker), farkında olmaksıan G-
wen'te Nick'i buluşturacaktır so-
Dunda.ÇünküsiparişüstünebİM)g-
rafik kitap vazan Gwen, Frances-
ca'nın hayat hikâyesini kaleme al-
makta. mimar Nick de hırsh iş ka-
dınıFrancesca'nm sahibiokhığu lo-
kaOerin dekorasyonunu üslenmek-
tedir.tHşldyeşrdigi Francesca'vikt-
sazamanda körkütükkendnıeâşık
edenNkk'le "ilk görüşte âşıkohnak
için onu 20 yd bekJejen" Gvven'i
nihayetbir sigara ateşi tanıştınp bu-
luşturuyor sonunda ve seyirci de ol-
dukça uzatümış bu modern duygu-
sal güldürü denemesinden bekle-
nen mutlu sona kavuşup feraha çı-
kıyor beylik bır fınalde.
Dogrusu sonu zor getirilen, koyu
şerbet kıvamındaki bu gerçek aşk
arayışı romantizmı. izleyicisira yeT
yer oldukça bayıyor.
Adına ilk kez rastladığımız bü"
yönetmenin, Scott Winant'ın ımza-
ladığı bu şirin olmaya çahşan ma-
lum aşk mavalının arasına bir de
kahramanlanmızın ikamet ettiği
Los Angeles kentınin ilk kadın mi-
marlanndan Sophie Monroe'nun
yaptığı. vaktiyle Looise Brooks gi-
bi sessiz sınema döneminin efsane-
vi yıldızlannın, Ernst Lubitsch gi-
bi tanınmış, usta yönetmenlerin de
yaşadığı ama arhk ıştahlan kabar-
mış emlakçılar tarafuıdan bir an ön-
ce yıkılıp satılma tehlikesıyle yüz
yüze gelmiş, "LaFbrnına'' adlı, adı
gibi servet niteliğindeki eski, güze-
lim bir tarihi apartmanın öyküsü de
yamanmış. Batı'nın son yaygın mo-
dası olan sigara yasağından nıkotın
kurbanlan toplantısına, tarihsel ya-
pılann (ve bölgelerin) kâr elde et-
mek uğruna yagmalanmaması ge-
reğinden çe\Te bilincine ve aşkın -
meşkin aslındapalavra olduğundan
herkesin beynini dumura uğratmış
mutlu aile yalanına (örneğin G-
wen'in babası. annesini 36yıldır hiç
sevmemiş aslmda!) kadarkimi çağ-
daş gözlem, espri ve eleştın kınntı-
lanyla yüklenmiş bu sabun köpüğü
gibi fılm, baştaki ilginçliğini gittik-
çe yitirerek uzadıkça uzuyor ve alı-
şılmış klişelere teslim oluyor iyice.
Domestık, şışirme ve zayıfbir ro-
mantik komedi olarak kategonze
edebileceğirraz "Seni Bekierken"ın
peksalık verilecek bırhali füan yok
özetle. ÎBc bakışta bağımsız sınema
üriinü ızlenimi veren "Seni Belder-
ken"in başrollennde, 1992'de "Te-
mel tçgüdü"de dikkati çektikten
sonra "TbeFirnı''de TomCruise'e,
"\VatenvorWda Kevin Costoer'e
eşlik etmekten pek öteye geçeme-
miş, esrner güzeli Jeanne Tripple-
hom, "Vegas'taBalaji'^la çıkış ya-
pan, sempatık SarahJessica Parker
ve kimilerinuı yakışıklı bulduğu
Dylan McDermott gibi genelde
ikincil rollere taüm eden oyuncular
boy gösteriyor.
Kısacası şekeri oldukça fazla
kaçmış şurup gibi bir fılm "Tffl
Tbere Was You - Seni Bekkrken"
Ya da uzak durulası, şişırilmiş, çok
çığnenmiş, yavan birsakız gibi fılm
de denebüir.
ermesinden ve SSCB'nin dağılmasıy-
la komünıst düzenin (şimdilik) iflas et-
mesinin ardından konu sıkıntısına dü-
şer gibi olan anlı-şanlı Hollywood'un
yine eski defterieri kanştırmaya başla-
dığını örnekleyen fılm, öncelikle gün-
cel olaylardan esinlenerek, ama alışıl-
mış karton karakterlere dayanarak, ger-
çekçi olmaya çahşan bir yaklaşımla. ne
var ki her şeyi yüzüne gözüne bulaştı-
rarak çalakalem yazılmış, Andrew W.
Markme imzalı, her fırsatta kutsal ai-
leye ve dünyanın jandarması ABD'ye
övgü düzen, beylik bir senaryonun kur-
banı.
Oyalayıcı poihik-thriBer
Hollywood zihniyetinin ezelî öcüsü
ve malum kötü adamı olarak yeniden
hortlayan kızıl (milliyetçi) Ivan Kors-
hunov karakterine, Rus aksanıyla, mi-
mikleriyle, tavırlanyla çeşni kazandır-
maya uğraşan Gary Oldman'a, gelişen
durumlann altında ezilen, inisiyatifini
pek kullanamayan, etkilere açık, kadın
başkan yardımcısı Glenn Close'a, ent-
rikacı polıtikacı örneği, milli savunma
sekreteri Dean StockweB'e, tneraklısı-
nm 'Fargo'nun halim selım oto satıcısı
rolüyle hemen hatırlaya-
" ^ ^ " ^ ^ cağı,başkanınabağlı,ül-
kesini seven, fedakâr
buıbaşı Wi!Ham H. Ma-
cy'ye, general Radek ro-
tünde başta yakalanıp
hücreye tıkılırken ve
sonda serbest bırakılıp
sonra vurulurken izledi-
ğimiz Jürgen Proch-
now'a ve şımdiye dek gi-
şe başansı istatistiklerle
tescilli, Han Solo ya da
Indy karaktenyle özdeş-
leşmiş, büyük 'action i-
con'u Harrison Ford'a
her ne kadar ılgısiz kala-
masak da. sonuçta pek
önemsenemeyen ve doğ-
rusu fazlaca kıymeti har-
biyesi de bulunmayan,
salt oyalayıcı bır politık-
thriller eğlenceliği 'Air
Force One'.
Tek boyutlu, humor-
dan yana pek nasibini de
almamış, eski soğuk sa-
vaş dönemi yaklaşımı-
nın, şiddet ve hareketten
geçilmeyen, gösterişli,
yeni bir versiyonu niteli-
ğindeki bu popüler seyir-
lik, ancak pek ince eleyip
sık dokumayan, aksiyon-
macera filmi tutkunlan-
nı kesebilir.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR..
Yann Asla ölmez
(Tomorrow Never Dles)
Sinema dünyasının en ünlü ajanı 007 Ja-
mes Bond 18. kez buluşuyor ızleyicıyle. Pi-
erce Brosnan, Jonathan Prv'ce, MkheDe Ye-
oh,DesmomlUe>vçKnveDanıeJdiDench'm
rol aldığı filmin yönetmeni RogerSpottiswo-
ode. Bond, bu kez medyanm gücünûn kimı
zaman öldürücü bir silaha dönüşebileceğıni
ve global iletişiminyanlış ellere düşmesi ha-
linde haberlerin yeniden üretilebileceğini,
hatta tanhın akışına bile müdahale edıleb\-
leceğinı gündeme getiren bir fılmle çıkıyor
izleyicı karşısına.
Bu tür bir müdahale. rirajı 100 miryonun
üzennde olan dünya çapmda günlük bir ga-
zeteye ve dünya üzerinde her eve girebilecek
kapasıtedeki uydu sistemlerine sahip olan bir
adam ıçın özellıkle çok kolaydır. Körfez Sa-
vaşını sadece ratinglerin yükselmesı olarak
gören bu yaklaşım, böyle bir ratingi
hatta daha fazlasmı tekrar yakalaya-
bılmek için 3. Dünya Savaşını ateş-
lemek üzere girişimde bulunmuştur
Sessizce başlayan gehşmeler James
Bond'un müdahalesine kadar sürer.
Cadıca Sevmek
(Wltch Way Love)
Rene Manzor'un yönetiiği 'Cadı-
ca Sevmek'te Vanessa Paradis, Jean
Reno, Jeanne Monreau, Gfl Belovvs
rol alıyor. Filmin konusu ise kısaca şöyle:
Dünya üzerinde sadece altı cadı kalmıştır.
Bunlardan beş tanesi iyiler adına hizmet
ederken Molok acıması olmayan bir şeytan
\ e güçlü bir büyücüdür. Morgane, dokuz ay-
lık Arthur'un annesi ve iyi bir cadıdır.
Ancak Arthur'un diger cadılar gibi bir ya-
şını doldurmadan \aftız edilmesi gerekmek-
tedir. Morgane oğlunu kendı soyundan biri-
si gelmediği için Arthur'u vaftiz edip kendi-
si gibi bir şeytan yapmak ısteyen Molok'tan
korumak zorundadır. Bunun için oğlunu sı-
radan bir ınsana vaftiz ettirerek Arthur'un
gûçlerini kaybetmesini bile göze alır. Ancak
hesaba katmadığı tek şey Michael'e âşık ol-
maktır.
jUdtzBaHfe İpUmeakri
Ztynepve'Tonur'Kızılkaya
Çifti yeni ydaginrfgn Her
yıCoUuğugıbı özenü
menüsünün nefasetıni,
dcyumsuz- 6vr tğlence
programıyla tamamUyoHaT.
%ğ(ence prognaru saat
21:00'de\)tme%jnüziğiiie
bafUyoT. $?op müzikte
Ömür • Ilaijt if&isi var.
Jipstolpkjvegîınctl,
yeıü • yabancı parçalarda
ÇüCgün'Kffdngts,TaCıp,
Ofaı 'BoCu sizUrk bvükte
oiaaik: Saat 24:00 'tt yılBaft
pastası ik fampanya var.
'Daha sonrafiamenl(pgıiar
ve dansgâstensı sunuhca^.
Tiyat: 1 (&112SXX).OOO • TL
YIIJIIZ TFKNİK l INt\r
ERSnT.Sl
1ÎAIICHSİ H A R B A R O S
Ulll.VARI - IIKSIKTAS
TE1. ( 0 2 1 2 ) 25» h(l 6»
TEİ7FAX (1)212) 227 <)\ 1)2
KEDİGOZU
VECDt SAYAR
Köpekle Kurt Arasında
Biliyorum, hemencecik köpek kim, kurt kim aca-
ba diye düşünmeye başladınız.
Yanıldınız işte. Fransızca bir deyim, "Köpekle
kurt arasında".
Alacakaranlık, anlamına geliyor.
Nereden aklına geldi, diyecek olursanE. Yaşa-
dığımız günleri daha iyi nasıl tanımlayabilirim ki?
Karanlıkla aydınlığın, siyahla beyazın birtH'rine ka-
nştığı, kimin kimden yana olduğunun pek belli ol-
madıgı bir dönem yaşıyoruz bana kalırsa.
Altı ay öncesine kadar, hiç olmazsa farkınday-
dık, içine düştüğümüz karanlığın boyutlannın. Te-
tikteydik. Duyaıiıydık. Olabileceklere karşı hazır-
Irydık.
Şimdilerde, şaşkın şaşkın bakınıyoruz çevremi-
ze. Olan biteni anlamlandırmaya çalışıyoruz. Pek
de becerdiğimiz söylenemez. Sanki kurtla köpek
arasında kalmış gib'ıyiz!
Bir yanda, "65 mityon akşam saat 21'de uyu-
mamalı. Akşam olunca uyuyan Türkiye yerine,
konser sahnlanna, kültüreserterinin ortaya konul-
duğu yeriere giden bir Türkiye istiyorvm" d'ıyen bir
Cumhurbaşkanı...
öte yanda, Kültür Bakanlığı'nın bütçedeki pa-
yını binde üç nokta bir'e düşüren bir Meclis... Ve
Türkiye'nin en önemli tanrtım silahlanndan bin olan
sinema sanatına uygulanan rüsum muafiyetını kal-
dırarak, sektöre ciddi bir darbe vuran hükürnet...
Cumhurbaşkanı Demirel'in iyiniyetine inanmak
gerek. Dünya ile banşık bir Türkiye'nin, ancak kül-
türle var olabıleceğini en iyi o kavradı galiba. Son
zamanlarda konuşmalannda sanata böylesine
önem vermesinin başka bir izahı olabilir mi? Sa-
nattan söz açmak, politik prim getirmeyeceğine
göre...
Cumhurbaşkanımızın, kültürie, sanatla böylesi-
ne ılgilenmesi güzel de geçenterde Umur Talu'nun
yazısındaki soruya katılmamak elde değil: "Şikâ-
yet ettiğiniz bu Türkiye, kimin 'kültür eseri', yani
kimlerin sığ-sağ kültürünün eseri?"
İşte bu sığ-sağ kültür, şimdi de sinemamızın
önemli bir desteğini çekip alıveriyor. Yabancı fılm-
lerden alınan "eğlence" rüsumunun yerli filmler-
den almmaması hükmü değişiyor, yerli filmlere de
yabancı filmterle eşit vergi getiriliyor.
Sinema örgütleri, haklı bir tepki içinde. Ama ki-
min umurunda. Amerikalılar bastınyor... "GATT'tn,
Dünya Ticaret Orgütü'nün kurallan gereği, koru-
macılık yapamazsınız" diyor. Bunu biliyoruz. Ama
Avrupa'nın Amerikalılara dayattığı "kültürel istis-
na"dan da haberimiz var. Yani, kültür ürünlerinin
hemangi bir ticari meta'dan farklı değeriendiril-
mesi gereği... Hadi, gücünüz yetmedi, rüsumlan
eşitlemek zorunda kaldınız. Bu paranın belediye-
lere verilmesi yerine, Sinema Destek Fonu'nda
toplanmasmı istemek de mi aklınıza gelmiyor? Ge-
liyorsa, elinızi tutan kim?
Bakın, bir belediye başkanı sinema sanatına na-
sıl sahip çıkıyor... Antalya Belediye Başkanı Ha-
san Subaşı'nın Kültür Bakanhğı'na gönderdiği -
her aatınna katrldıgım- yazıyı aynen yayımlamak
istiyorum: '•* - ' "'" "
"Hûkümetin yerli filmlerden yOzde 1&rQ$urn
alınması karannı protesto ediyonjz. Antalya Bü-
yükşehir Belediyesi olarak rüsuma talip değiliz.
Kültür ve sanat altyapısına devletçe hiçbiryatı-
nm yapılamazken, biravuçgönüllü, fedakâr insa-
nın ısrarta, imkânsızhklar içinde sürdürdüğü sanat
mücadelesinde önlerine konan engelı anlamak
mümkün değildir. Bırakın ülkemizde sanat geliş-
sin. Düşündüğünü ifade eden insanlar çoğalsın.
Rüsumdan elde edilecek kamu gelirinin kat kat
fazlasmı kültür ve sanat yasamımıza yatınm ola-
rak sunmamız gerekirken, kısıtlama getirmenin
hiçbir mantıki gerekçesi olamaz. Eğitim-kültür ve
sanattaki eksikliği tamamlamak her Cumhuriyet
hükümetinin önceliği olmalıdır."
Bu alacakaranlıkta, bir güzel haber daha. Fikri
Sağlar'ın Kültür Bakanlığı döneminde hazırianan
bir tasan, sanat alanına katkı sağlayan işadamla-
nnın, bu katkılannı vergiden düşebilmelerini öngö-
rüyordu. Ne yazık ki dönemin Maliye Bakanlığı sı-
cak bakmamıştı bu öneriye.
Şimdi, dört siyasi partiye mensup yedi milletve-
kilinin, ortaklaşa bir kanun teklifi hazırlayarak Mec-
lis'e sunmuş olmalan çok olumlu bir gelişme. Sa-
natsal etkinlikler için yapılacak yardım ve bağışla-
nn vergiden düşülebilmesi, ülkenin sanat yaşamı
için gerçek bir hayat öpücügü olacak. Sanata duy-
duklan sevgi ve saygıyı her fırsatta dile getiren bu
yedi milletvekilimiz, çok önemli bir şeyi şimdiden
başardı. Farklı siyasal görüşlerden olmalarınakar-
şın kültür-sanat alanında ortak bir politika izleye-
biliyortar. CHP'li Ercan Karakaş, Bülent Tanla,
Ali Dinçer, DTP'li Gencay Gürün, DSP'Iİ Flkret
Ünlü, ANAP'lı Yılmaz Karakoyunlu ve Bülent
Akarcalı'yatüm kediler adına teşekkürler... Uma-
nm, başkalanna örnek olurlar.
Ve tabii size de... Bu yedi milletvekilinden dör-
dü, sinema sanatçıları ve yapımcılannın istan-
bul da yaptığı basın toplantısına katılarak destek
verdi. Ya siz ne yaptınız? Türk sinemasının hakla-
nnı korumak için, bugün saat 12.00'de Galatasa-
ray'da bulusup Taksim'e yürümeye var mısınız?
Zeki Kırafın resim sergisi
B Kültür Servisi - Kasım aymda karma bir sergi ile
sanatseverlerle buluşan Tolga Eti Sanatevi bu kez 25
Ocak tarihine dek ressam Zeki Kıral'ın sergısine ev
sahipliğı yapıyor. tstanbul Devlet Güzel sanatlar
Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nden mezun olan
Kıral, 1954-56 yıllan arasında non-fıgüratif resimler
yaptı. 196O'lı yıllarda hat sanatından esinlenerek
soyut çahşmalar gerçekleştiren Kıral, bugüne dek 35
kişisel sergi açtı. Sanatçı, aynca yurtiçi ve yurtdışında
da pek çok karma ve grup sergılerine katıldı. Kıral,
birçok yanşmada kazandığı birinciliklerin yanıstra
çeşitli kuruluşlann düzenlediği yanşmalarda 7 onur
ödülünün de sahibi oldu.
BUGUN
• tDOB AKM Konser Salonu'nda saat 19.00'da
'Müzikallerden Seçmeler'i sergiliyor.
• TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR KÜLTÜR
VE SANAT İÇİN VAKIF'ta saat 19.00-21.00
arasında Şiir ve Edebiyat Günleri kapsarmnda
konuk olarak Cezmi Ersöz yer alıyor.(295 10 96)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da 'Welcome Back, St.
Petersburg' lazer diskten bale, saat 19.00'da
'Abelard ve Heloise' adlı oyun izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SENET
MERKEZİ'nde saat 15.00'te 'Pavorotti and His
Friends' lazer diskten konser izlenebilir.