20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 1997 PERŞEMBE HABERLER ZiPtıloğlu topraga verildi • İstanbul Haber Servisi - Eski DtSK Genel Başkan Yardımcısı, eskı OLEYİS Genel Başkanı Mukbil Zırtıloğlu, dün Marmara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Tatbikı Camii'nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Zırtıloğlu bir süredir tedavi gördüğü pankreas rahatsızlığı nedeniyle önceki gün yaşamını yitirmişti. Zırtıloğlu'nun cenazesine ailesi ve yakınlannın yanı sıra eski DİSK Genel Başkanı Kemal Nebıoğlu, Türk-lş Birinci Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan. eski OLEYtS yöneticileri ve pek çok sendikacı katıldı. Kayıp gemiye ulaşıfdı • MOSKOVA (AA) - Karadeniz'de önceki gün kaybolan ve SOS sinyalleri gönderen Alfa-I kunı yük gemisine ulaşıldığı bildirildi. Rusya Olağanüstü Durumlar Bakanlığı'na bağlı iki gemi, Türk gemisini. Rusya'nın Soçi limanının hemen kuzeyindeki Dagomis limanına çekti. Alfa-l adlı kuru yük gemisini arama çalışmalan sürerken Rusya Olağanüstü Durumlar Bakanlığı kaynaklan, önceki gün, geminin bulunarak güvenli bir yere çekildiğini bildinnişlerdi. 23 kilo eroin yakalandı • İstanbul Haber Servisi - A\Tupa ülkelenne eroin sevkiyatı yapacaklan belirlenen uyuşturucu satıcılanna yönelik olarak Atatürk Havalimanı'nda başlatılan ve Van'a dek süren operasyonda piyasa değeri 33 milyar lira olan 23 kilo 50 gram eroin ele geçirildi. Olayla ilgili 3'ü yabancı uymklu 7 kişi gözaltına alındı Kurye Dilek'e yurtdışı yasağı • İstanbul Haber Servisi - Yurtdışından aklanmak üzere Türkiye'ye getirdiğı kara parayla Atatürk Havalimanı'nda yakalanan kurye kız Dilek Ornek'e yurtdışı yasağı kaldınlmadı. İstanbul 4 No'lu DGM'de dün görülen duruşmada mahkeme heyeti aynca Hollanda polis müdürlüğünden gelen yazının beklenmesi ve dosyadaki eksiklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı erteledi. Eşitim-Sen hükümeti uyardı • İstanbul Haber Servisi - Eğitim-Sen İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı ve KESK GYK Üyesi Alaattin Dinçer, 11 Aralık eyleminin ardından Milli Eğitım Bakanlıgı ve hükümeti. eğitim emekçilerinin istemlerine, "kamu emekçileri ve kamuoyunun vicdanmda geniş yankılar uyandıran sorunlann çözümüne yönelik yanıt vermesi" için uyardı. Dinçer. aksi halde onbinleri sokağa dökeceklerini söyledi. Çocukevi'nden eğitime destek • İstanbul Haber Servisi - Sihirli Çan Çocukevi, bu yılki geleneksel "Çarşı Pazar Günleri"nden elde edeceği gelirin önemli bir bölümünü. Hakkâri'de öğrenim birimi kurulması içın Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı'na verecek. Kermesten elde edilecek gelirin diğer bölümü ise hasta çocuklara verilecek. hsan hakları raporu • İstanbul Haber Servisi - TGC'nin yayın organı Bızim Gazete, lktisadi KalkjnmaVakfı(İKV) tarafından hazırlanan "tnsan Haklan ve Demokrasi Raporu"nu yanndan itıbaren yayımlayacak. Refah'a karşı olmayanlar, ayncalıklı imar izinlerine yeniden kavuştular Gökdelenlerde kayırma dönemi R B ecep Tayyip Erdoğan'ın yine se- çım öncesinde "Istanbul'un mi- narekri.gökdelenleringölgesinde ezilmeyecek" şeklindekı sözleri de bugün artık geçersiz bir propaganda söy- lemı olarak arşivlerde kaldı... Öncelikle "yeni Belediye Sırnı* için HürriyetTepesi'ndegehştirilenproje, "mi- nare şeklindcki dev kule binalariyla'' istan- bul'daki tarihsel camilerin kültür ve uygar- lık derinliğini de "tahrip eden", bir tür "si- yasi gösteriş binasını" tanımlıyordu. Kentin silüetini ezmesi bir yana. bu silüeti oluştu- ran "kiıniik öğeteri" arasındakı minaTe ve kubbelerin kötü ve abartılmış bir taklidıni belediye hizmet binası şeklinde kullanmak isteyen böylesi bir "mimarhk kûltürü"(!) tarihın hıç bir dönemınde tstanbul'u yöne- tenlere nasip olmamıştı... Erdoğan'ın yine "belediyeçıkan" adına Istanbul'un kentsel değerlerini birkenara it- tiği diğer bir uygulaması da Mecidiye- köy'deki eski "İETT garajı" arazisinde. 1989'dan bu yana durdurulmuş olan ŞiştiTi- caret Merkezi'ne yeniden ızin vermesiydi. Genel olarak bu tür büyük "rant kütiele- rine" karşı olduğunu ikide bir açıkladığı bır dönemde. vaktıyle Bedrettin Dalan ile CevahirHoldiııgarasındayapılan "katkar- şılığı inşaat" sözleşmesini 8 yıl sonra yeni- den yürürlüğe sokarak, Şişli halkının bu arazidekı "yeşil alan" özlemıni de yok et- miş oldu. Buna koşut olarak Şişli-Mecidi- yeköy-Zıncırlikuyu aksında trafığın artık "felç olacağı ve böylesi bir dev kompleksin devTeve girnıesiyle "metronun bik yetersiz kalacağı" yönündekı bı- limsel ıtirazlar, Cumhur- başkanı Sükyman Demi- rel' in de davetli olduğu te- mel atma törenine (19.4.1997) engelolama- dı. Çünkü Erdoğan, "kent değil rant" formülüne ar- tık tümüyle bağlı bır baş- kandı... Nitekım, "belediye ken- di mülklerinde böyle dav- ranınca Tl .kımı diğer gök- delen projesı sahipleri de "imam-cemaar kültürü içinde teker teker kule bi- nalannı yükseltmeye baş- ladılar. Yine Erdoğan'ın 1995'te "övünerek'"onay- ladığı Nazım Plan'-daki "3 emsar kısıtlamasına rağmen, gökdelenler bu- nu aşarak hızla mşa edıl- diler. Bu kısıtlama, "arsaala- nımn 3 kan inşaat alanmı aşmamak" anlamına ge- lıyor ve önceden ruhsat alınmış bile olsa. "yeni uygıuamalarda da gözetil- mesi" kuralıyla birlikte yürürlüğe giriyor- du. Ne var ki örneğin Zıncirlikuyu'daki Tatlıcılar'a aıt ikiz kule olarak yükselen "Tat-T6wers" adlı gökdelen tümüyle bu dö- nemde \ e "bu kurala aykm" olarak gerçek- leşirken, Levent'deki "Metro-Ciry"adlı bir başka dev proje de aynı kısıtlamayla çeli- şen bir projeyle "Erdoğan'ın onayınT aldı. Oysa ki özellikle Metro-City için daha önce (yine Erdoğan dönemindeki) İSKİ ÇED Kurulu bile olumsuz görüş vermiş, yakın gelecekte Levent'te metrodan inen (>a da binen) insanlan "önce büyük bir ye- raltı çarşısınayöntendiren" böylesi bir pro- jenin "ahlâki açıdan da kabul edUemez" ol- duğu, manevı değerlenne bağlı olan Erdo- ğan'ahatırlatılmıştı. Zaten "Metro-Chy" adı da işte bu "ha- ar müşteri olanağı"* için kullanılıyordu ve üstelik proje böylesi kurnazlıklan içerme- se bile yine "dev cüssesiyle'' Nâzım Plan il- kelerine ters düşüyordu... Şimdi, bir yandan Metro-City Erdo- ğan'ın desteğiyle ınşa edilmeye başlanır- ken, Ayazpaşa'dakı Park Otel ise Nurettin Sözen'in yıktıgı katlanndan birini geçenler- de sessiz sedasız yeniden çıkıverdi. Park Otel'de inşaat hazırlıklan sürüyor, Erdoğan ise sanki başını çevirmiş. "başka taraflara" bakıyor... Bütün bu gelişmelerin ıçerisinde, yine i- mar planında cıddi engeller bulunmasına ŞERİATIN KRAVATLI BAŞKANI İstanbul 1994-1997 Dosyası yişli Ticaret N Metro-City, Pi; OKTAY EKİNCİ ZJncirlikuyu'da ki TatİKilar'a 17 Mayıs 1995 tarihinde ruhsat aldı ve 19%'da yükselmeye başladı. Üstelik, yine 1995'te onaylanan Nâzım Plan'a daaykın olarak. > Merkezi, Tat-Towers, Piyalepaşa Iş Merkezi, Park Otel... Bütün bunlar, bir önceki dönemde durdurulmasına rağmen Erdoğan'ın "kayırma" politikası içinde yeniden yükselme şansını yakaladılar. sitesi'ndeki "shasirefleksleriyle"çevreci- lerle banşmış olsa bile, diğer tüm uygula- malannda İstanbul'un kültür ve çevTe de- ğerlenni "kendisinin ve Refah'ın ortak si- yasi hedeflerine kurban eden" bır politıka izliyor... Kasımpaşa'ya bile "vefasız" IstanbuVa 'IslamboV isimleriütün bunlar, Erdoğan'ın aslında "İstanbuTu pek sevmediğini" de gösteriyor. Onun asıl beklentısi tarihsel kenti korumak değil, şeriat düzenine "ideoiojikreferans"olarak kullanabileceği kimı tanhi yapılarla yetinerek, tstanbul'daki yağma düzenine "şeriat adına" el koymak. Çünkü, "kent rantT aynı zamanda "siyasalfinansörgüaenmesinin" de en cazip kaynağı. Bu örgütlenmeyle birlikte "kenti tümüyle ele geçirme" hedefınde en önemli "simgeseT adımlardan biri ise "cadde ve sokak isünferinin" yine "fetih kültürüne uygun" bir içerikte değiştirilmesi. Hani, ellerinden gelse. Istanbul'un adını da "İslamboT şeklinde değiştirmekten geri kalmayacaklan anlaşılan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibınin geçen 3.5 yıl içinde İstanbul sokaklanna getırdıkleri yenı ısımler. büyük bir çoâunlukla kente "İslama bir kimiik" kazandırma çabasının urünü. Eyüp ilçesi adının, yasal işlemlerini bile tamamlamadan, açıkça "fiili durum" yaratılarak "Eyiîp Sultan" şeklinde kullanılmaya başlanması, bu sürecin en radikal karanydı. Yasal yetkinin dogrudan Büyükşehir Belediye Meclisi'ne ve Recep Tayyip Erdoğan"ın "himayesine'' verildiği cadde park ve sokaklarda ise adeta bir "isim değişikliği padaması'' yaşandı. Örneğin yine sadece Eyüp'teki Basın ŞehitJeri Parkı Karadolap Parkı'na, Vedat Dolakay Parkı Rami Parkı'na, Ruhi Su Sokak Evyap Caddesi'ne, Son Atalay Sokak Akşemsettin Bulvan'na, Prof. Ümit Doğanay Sokak Huzur Sokağa. Muammer .\ksov Sokak Erciyas Sokağa. BahriyeÜçokSokakŞafak Sokağa çevnldı, benzer şekılde Çetin Emeç, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Tüıİder gibı aydınlann adını taşıyan sokaklara da başka isimler verildi.Ümnuüve'de de örneğin Dilek Sokağın "adı "Şeyh Said" Sokağı, lnönü Caddesi'nin adı "Sütçü İmam" Caddesi, Uğur Mumcu Caddesi'nin adı Kavaklıdere olmuş ve hatta Cıımhuriyet Caddesi'nin adı da kaldınlarak Sojnıfa Caddesi denildi. Bütün bu ısim değişiklikleri ıçensinde, Fatih'teki tarihi Sangüzd Caddesi "ni bir tarikat lideri olan "Şeyh Zaid Kodku" yapan, Kadıköy'deki Hasan Ali Yücei Sokağı'nı da "Hazırcevap Sokak" şekline dönüştüren Büyükşehir Belediyesi kararlan, bu iki ilçedeki belediye yetkilileri ve yurttaşlarca açılan davalar sonucunda mahkemece iptal edilebildi. Dava açılamayan yüzlerce sokak, park ve cadde adı ise Erdoğan ve ekibininlcentin "kültür kanavasT üzerinde yaptıklan gerici tahribatın damgalan olarak duruyor... Bu polıtikasında Erdoğan'ın belki de af- fedilmezbir "vefasBÜk" örneği sergilediği ımar karalan ise son zamanlarda Kasımpa- şaiçınalındı. "tstanbullu" olmasıyla "Ka- sımpaşair olması arasında sürekli duygu- sal bir bağ kuran Recep Tayyip Erdoğan, gençlik yıllannı geçirdıği bu tarihi semti "gökdelenler bölgesi'' haline getirecek pla- nı yürürlüğe soktu. Bu plan da aslında tıpkı Şişli Ticaret Mer- kezi gibi 1980'lerde Bedrettin Dalan tara- fından gündeme getirilmiş, ancak Sözen döneminde devreden çıkartılmıştı. Şimdi Erdoğan aynı plana yeniden uygu- , lama şansı tanırken. aslında "karşı çıktığı"(!) 3. Boğaz Köprüsü projesınin de yine 1980'lerdeki "teroelgerekçesi- ne" onay veriyor. Çünkü Da- lan, K.asımpaşa-Piyalepaşa koridorunda planladığı gökde- len bölgesine Anadolu yaka- sından hızlı oto ulaşımını sağ- lamak için aynı 3. köprüyü sa- vunuyordu. Nitekim bu köp- rüyle bağlantılı "BE-SAA1" denilen Beşiktaş-Samatya kent-içi otoyolu projesı de Da- lan'ın planlannda "Barbaros Bulv^n-Pryalepaşa-Suriçi- Marmara Sahfl Yohı" bağlan- tısını sağlıyordu. Geçen Eylül (1997) aymda Yüksek Planlama Kurulu gün- demine getirilen "3. köprü ve bağlana yoUan" projesinin de vaktiyle Kasımpaşa'yı yağ- maya açan planlann ürünü olan eski projeyle 'tümüyle S(vnı olması", Erdoğan'ın ve- fcızlığının sadece Kasımpaşa için değil, "çok sevryorunT dediği İstanbul için de geçerli olduğunun bir kanıtı. Erdoğan döneminde kaçak inşaatlar öylesine kanıksandı ki Güngören'deki İSKİ binasırun bile temel atma töreni "iki kat bittikten sonra" yapılmışb. rağmen, Sakıp Sabancı'mn Sabancı Cen- ter'ın bitişiğine "Ud misli yüksckükte" ye- ni bir gökdelenin projesini ve maketlerini "hangi imar güvencesine dayanarak" yap- tınp basına tanjttığı ise merak konusu. Sa- bancı 'nın Kartal'daki bir "onnan arazisine" kurmaya başladığı üniversitesine de "imar planı onayT veren Recep Tayyip Erdo- ğan'ın şimdi de bu gökdelen maketine ses- siz kalması belkı de bu merakı gideriyordur. Ne var ki Koç Üniversitesi'nın Sanyer or- manlanndakı projesıne tam tersi bir duyar- hlık içinde karşı çıkması ise imarkonusun- dakı "kayırma poütikasımn" doruktaki ör- neğı olsa gerek. Bu nedenle Erdoğan, sadece Koç Ünıver- Nitekim, Kasımpaşa'daki bu imar ope- rasyonlan sırasında, Koruma Kurulu'nun "vılalamaz" karan bulunmasına rağmen, HurdacılarÇarşısı'ndaki Avia Paraskevi'ye adanmış ve semtin kültür zenginliğini bel- geleyen tarihi Ayazma'nın bile "bir gecede yok edümesi'' Erdoğan'ın tarihle olan iliş- kisinin sadece "kendisryasi hedeflerine bağ- hgöstermeliksöylemknkn" ıbaret olduğu- nun bir başka göstergesi... Sonuç: Bu kısa dizide, Türkiye'deki dinci örgüt- lenmenin yeni siyasi lideri olarak öne çıkar- tılan Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanlığı sırasında ka- muoyuna verdiği "imajb" gerçek misyonu ve özellikle "davnuuş kültürü" arasındakı çelişki sergilenmeye çahşıldı. Yani bir an- lamda "sanıkhğı ve gösterikliği gibi" ohna- dığı belgelenmek istendi... Kuşkusuz bundan en çok zarar gören de yine İstanbul olmustur. Kısaca denebilir ki 1994'e kadar bu güzel kent sadece "rant" için yağmalanıyordu. 4 yıla yakın bir süre- dir de "şeriat düzenine kavuşmanın ekono- mik \e siyasal örgütienmesi için" yağmala- nıyor. Dosyamız da zaten bunun açık bel- gelerini merakhlann ve "ilgilerin" de bilgi- sine sunmak için hazırlanmıştı... ütti SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calı[email protected] Perran Kutman'ın başrolünü oy- nadığı "Şehnaz Tango", Şehnaz'ın bir aşk öyküsü nedeniyle sona ermek üzere. Siz bu hikâyeyi mutlaka bili- yorsunuz. Çünkü TV seyircisi dizilere çok meraklı. Hele de rating aletlerinin bağlı olduğu seyirci öylesine meraklı ki, hangi kanalı açsanız bu yüzden bir yerli diziyle yüz yüze geliyorsunuz. Rating savaşına girişmiş belli baş- lı kanalların son dönemdeki en büyük yatırımı yerli dizilere. Her gün en önemli saatleri diziler kaplamış du- rumda. Zaten haberler de yerli dizile- re döndüğü için sabahtan akşama ekranlardaki dizilerle yatıp dizilerle kalkıyoruz. Rating ölçüm aletleri, sonundaTür- kiye'yi esiralmış durumda. Cumarte- si gecesi arabesk türkücülerin iç ba- yıltıcı öykülerini, hafta içi aile melod- ramlarını izlemekten gına geldi. O aletlerin başındaki birkaç yüz vatan- daş nedeniyle, işportacı haber spi- kerleri, alt düzey kahve muhabbetle- ri ve iç bayıltıcı aile öykülerinden illal- lah diyoruz. Rating çılgınlığının vardığı saçma- lık, sonunda "Şehnaz Tango"y\a tam bir drama dönüştü. Öykünün ayrıntı- sını gazetelerden okudum. Şehnaz Şehnaz'ın Rating'le Son Tangosu Hanım, kendisini aldatan aynldığı ko- casının yerine, doya doya aşk yaşa- yacağı bir ilişkiye girişmeye kalkınca rating canavarı ayaklanmış. Kapat- mış TV'lerin düğmesini. Rating tutku- nu kanal da diziyi kaldırmaya karar vermiş. Hangisine yanarsınız: Bir avuç ci- haz takılı insanın yaşamımızı esir al- masına mı? 'Rating! Rating!' diye çıl- dırmış, trilyonluk pazar payını bu alet- lerden çıkacak sonuca bağlamış TV yöneticilerine mi? Kalite yerine ilkel- liğe prim tanıyan, reklam verenlere mi? ilkel, erkek egemen kültürle şe- killenen geri yaşam tarzına mı? Hayatlarında bir kez olsun düzgün aşkyaşamamış, tutuculuğun cende- resinde kuruyup gitmiş yaşamlarıyla köşeye sıkışmış insanlar, hâlâ bu ül- kenin kaderini belirliyor. Erkek, karı- sını terk edebilir, yeni yeni aşklar ya- şayıp yeni yeni maceraların peşinde koşabilir. -Üstelik bu yaşadıklarının ne kadarının aşk, ne kadarının da sa- dece basit bir tatmin olduğu da çok tartışma götürür.- Sıra kadına gelin- ce, kadın-/ erkek hep birlikte kadını lanetlerler. Kadının aşk yaşamaya, sevgili bulup yaşamını zenginleştir- meye hakkı yoktur. Böyle bir şey yap- maya kalkışırsa, hemen aforoz edilir. Perran Kutman'ın sözlerine katıl- mamak mümkün mü: "Hangi kanala baksak, haberi haber olarak alma şansımızyok. Mutlaka içine magazin doldumluyor. Türkçeyi doğru konuş- muyonız; sevgiyi, saygıyı unuttuk. Ar- tık seviyesizlik prim yapıyor. Seviye- sizliğin prim yaptığı bir ülkede, tele- vizyonda olmamak şans. Uzun süre birtelevizyon için bir şeyyapmayı dü- şünmüyonım. Televizyonlanmız, se- yirciye elini uzatıp yukan çekmekten- se, onların seviyesine inmeyi tercih ediyor." Bu çürümenin, sonunda daha bü- yük ilkelliklere yoi açacağını da göre- ceğiz. Cumartesi gecesi, en kıymetli saatlerde açın çok rating'li televizyon kanallarını, sefaleti görürsünüz. En il- kel melodramlar birbiriyle yarışıyor. Yarın bu daha da ilkelleşecek. Muh- tarlar'ın, TV sunuculuğunun prim yaptığı bir ülkede, bu tür adamların çoğaltılmaya çalışıldığı bir ülkede ba- kalım daha neler yaşayacağız? • • • Sevgisizliğin, aşksızhğın yakıp ka- vurduğu bu ülke, ölümü, öldürmeyi yücelterek iyice kötü bir yola sürük- leniyor. TV kanallarının başındakiler bu çılgınlıkla daha ne kadar gidebile- ceklerini sanıyorlar? Her geçen gün düzey düşuyor. Kalite yerini ilkelliğe ve vahşiliğe bırakıyor. Oluk oluk pa- ralar dökülüp sınırlı bir reklam pasta- sı için öldüresiye bir savaş veriliyor. Şehnaz Tango'nun başına gelen- lere bakıp yeniden düşünmemiz ge- rekiyor. Ciddi bir toplumsal krizle yüz yüzeyiz. Erkek egemenliğinin en ilkel anlayışlan, TV'lere yön veriyor. Buna boyun eğilirse gerisi gelecek. Özgür- lüğü, eşitliği reddeden, değişime kar- şı çıkan toplum içindeki geri değer yargılarını eleştirmek bir yana, ona teslim olacağız. Daha da ötesi, geri- liği azdıran, ilkelliği kışkırtan bir kültü- rün propagandası TV'lere tam anla- mıyla yön verecek. Üç günlük kısa vadeli çıkar hesap- ları yapıp şark kurnazlığıyla işi götür- düğünü sanan bir avuç uyanık TV es- nafı, yarın kendilerinin de pişman o- lacağı tehlikeli bir yolda delicesine ilerliyorlar. Bizden söylemesi. PERŞEMBE ORHAJN BLRSALI Hadi 0 Zaman! Avrupa Topluluğu'nun, "ölçülerine uymadığımız" gerekçesiyle Türkiye'yi kapı dışında tutmayı sürdür- mesi, yine ayranlanmızı kabarttı. Politikacılarımız- dan, gazetelerimize, köşe yazarianmıza, hatta bilim adamlanmıza kadar hepimiz, maaşallah fırtına gibi esmeye başladık. (Belki de karyağışı bu nedenle bir- den bastırdı!) Kızgınlığımızın nereden kaynaklandığını anlamak kolay değil. Çünkü, olaya karmaşık duygular kanşınca, gerçe- ği bulup çıkarmak zorlaşıyor. Insan hakları ve demokrasi konusundaki eksiklik- lerimiz, yüzümüze vurulduğu için mi esip duruyo- ruz? Yoksa bu eksikliklerimizin ikide bır anımsatılmasın- dan hoşlanmadığımız için mi? Yoksa, şu hantal devlet örgütü içinde her türlü ya- sadışılığı banndıran ve bir türlü kendini temizleyeme- yen; işkencenin sürmesini önleyemeyen; Avrupa ül- keleri arasında hakkında en çok insan haklannı ihlal davası açılmış olan; gösteri yapan öğrencileri hemen hapise tiKarken hakkında adam öldürme ve işkence davalan açılmış olan "memurfan'rnn mahkemeleri- ni bucak bucak kaçıran; enflasyonu yüzde yüz, ver- gi adaletsizlıği dız boyu, halkını durmadan kazıkla- mayı -zorunlu konut kesintileri- neredeyse ilke edin- miş bir devlet yapısı, polrtikacısı ve anlayışının yönet- tiği Türkiye'yi, Avrupa'nın sırtına yıkmayı yine bece- remediğimiz için mi? Kızgınlığımızın nedeni nedir acaba? Aklı başında bilim insanlanmız bile köpürüyor In- san haklan Avrupa'da çiğnenmiyor mu? Onlar ken- dilerine baksınlar! Evet her yerde çiğneniyor da Avrupa'da bugün bi- rincilik kürsümüz o kadar yüksekte kı merdivenle bi- le yanımıza çıkmalan zor. Sonra niçin biz kendimize bakmayalım, anlamak zor. Poliltikacılanmız diyor ki "insan haklan bizim iç so- njnumuz." . . Yanlışlık burada başlıyor. İnsan hakları, iç sorunumuz değil. Bu sözleşme- lerle güvence altına alınmış, uluslararası bir sorun. Politikacılanmız nihayet itiraf ediyor ve özetle di- yor kı "insan haklan konusunda, işkence gibi bazı ek- sikliklerimiz var, ama bunlan Avnjpa istediği için de- ğil, uygar olmak istediğimiz için dûzelteceğiz." Büyük laf etmeyin de düzeltin o zaman. Yıllardır bu ülkede işkenceye, faili meçhul cinayet- lere, katliamlara (Gaziozmanpaşa) karşı çıkanlar hak- kında bile davalar açan bir devlet anlayışını ve yapı- sını değiştiımek için hangi adımlan, attınız? • • • Türkiye Bilimler Akademisi'nin geçen hafta çok güncel bir toplantısı vardı: "İnsan Haklannın Gelişi- mi". Konu, hem uluslararası boyutta, hem insan hak- lannın toplumsal ve felsefı gelişmeleri boyutunda, hem tıbbi hem politik ve Türkiye'deki uygulamalan boyutlannda. çok yönlü tartışıldı. foplantıvı sunan Prof. Hasan Yazıcı'/Ve kadarah- lak, o kadar demokrasi" saptamasını yaptı ve iki kav- ramın ülkemiz açısından paralelliğini kurdu. TÜBA Başkanı Ayhan Çavdar, çağımıza yakıştınlan onca nitelemenin yanı sıra, günümüzün çok ör\emli bir özelliğini, 'Insan Haklan Çağı" kavrarrirvla vurgula- dı. ABD'de yüzlerce yıl önce kabul edilen, insan hak- lannın en temel özellikleri olan şu dört özgürlüğü anımsattı konuşmacılar: - Söz, anlatım özgürlüğü, - Vıcdan özgürfüğü, - Yoksulluktan kurtulma özgürlüğü, - Korkudan kurtulma özgürlüğü. Şimdi ülkemizi bu dört özgürtüğün mihenk taşına vurur, bu dört kurala göre ülkemizi değerlendirirsek, ne durumda olduğumuzu kendimiz de çok iyi anla- yabiliriz. Esip gürlemek, çok temel sorunlanmızı sadece örtbas etmeye yarar. Bir de şu "karyağışına!" Mahkeme izin verdi 'Memleket Hikâyeleri'ne oynama karan çıktı • Yasağı kaldıran karan, polis baskınında tiyatroda bulunan ve diğer seyircilerle birlikte dışan çıkanlan Samsun Idare - Mahkemesi Başkanı M. Kemal Aka verdi. CEMtL CtĞERİM SAMSUN- Halûk Işık'ın yazdığı Rüştü Asyah'nın rejisörlüğünü yaptığı "Memkket Hikâyeleri" adlı oyun Samsun'da da mahkeme karan ile sergilenebildı. Samsun Valiliği'nin yasağını yürütmeyi durdurma karanyla geçersiz kılan Samsun tdare Mahkemesi Başkanı M. Kemal Aka da bır gün önce oyunu izlemeye gelmiş. ancak polisler tarafından engellenmişti.Ekin Tiyatrosu oyunculannın sahneye koyduğu "Memleket Hikâyeleri" adlı oyun. Samsun'da 47. yasakla karşılaşınca tiyatronun avukatı Selçuk Aksoj', Samsun tdare Mahkemesi'ne başvurarak "yürütmenin durduruunasuu" istedi. Samsun Idare Mahkemesi Başkanı M. Kemal Aka ile üyelerden Recep Taş, "yürütmenin durdurulmasr yolunda karar venrken diğer üye SrtkıKeleş,"2577sa\Tİı tdare Yargılama Usulû Kanunu'nun 27. maddesinde öngörüien şartlann oluşmadığım" gerekçe göstererek çoğunluğun karanna katılmayarak karşı oy • kullandı. Mahkemenin bu karan üzenne oyun önceki akşam Gazi Belediyesi'ne ait Gazi Sahnesi'nde sergilenebildi. Samsun Idare Mahkemesi Başkanı M. Kemal Aka, polisin önceki gün oyunun oynanmasına izin vermediği Gazi Sahnesi'ndeki izleyiciler arasmdaydı. Aka, bir süre önce Vezirköprü'de de oyunu engelleyen kaymakamlığın karanyla ilgili yürütmeyi durdurma karan vermişti. tzinsiz oyun sahnelediği için Samsun polisinin bir süre gözaltında tuttuğu Ekin Tiyatrosu Genel Koordinatörü Tank Güvenç"Memleket Hikâyeleri"nin 23. kez "mahkeme karan" ile sahnelenebildiğine dikkat çekti. M.Ü. lletişim Fakültesi'nden aldığım sağlık karne- mi kaybettim. Hükümsüzdür. ÖZKANGÜVEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle