Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 1997 PERŞEMBE
HABERLER
ZiPtıloğlu
topraga verildi
• İstanbul Haber Servisi -
Eski DtSK Genel Başkan
Yardımcısı, eskı OLEYİS
Genel Başkanı Mukbil
Zırtıloğlu, dün Marmara
Üniversitesi Ilahiyat
Fakültesi Tatbikı
Camii'nde kılınan öğle
namazının ardından
Karacaahmet
Mezarlığı'nda toprağa
verildi. Zırtıloğlu bir
süredir tedavi gördüğü
pankreas rahatsızlığı
nedeniyle önceki gün
yaşamını yitirmişti.
Zırtıloğlu'nun cenazesine
ailesi ve yakınlannın yanı
sıra eski DİSK Genel
Başkanı Kemal Nebıoğlu,
Türk-lş Birinci Bölge
Temsilcisi Faruk
Büyükkucak, Esenyurt
Belediye Başkanı Gürbüz
Çapan. eski OLEYtS
yöneticileri ve pek çok
sendikacı katıldı.
Kayıp gemiye
ulaşıfdı
• MOSKOVA (AA) -
Karadeniz'de önceki gün
kaybolan ve SOS sinyalleri
gönderen Alfa-I kunı yük
gemisine ulaşıldığı
bildirildi. Rusya
Olağanüstü Durumlar
Bakanlığı'na bağlı iki
gemi, Türk gemisini.
Rusya'nın Soçi limanının
hemen kuzeyindeki
Dagomis limanına çekti.
Alfa-l adlı kuru yük
gemisini arama çalışmalan
sürerken Rusya Olağanüstü
Durumlar Bakanlığı
kaynaklan, önceki gün,
geminin bulunarak güvenli
bir yere çekildiğini
bildinnişlerdi.
23 kilo eroin
yakalandı
• İstanbul Haber Servisi -
A\Tupa ülkelenne eroin
sevkiyatı yapacaklan
belirlenen uyuşturucu
satıcılanna yönelik olarak
Atatürk Havalimanı'nda
başlatılan ve Van'a dek
süren operasyonda piyasa
değeri 33 milyar lira olan
23 kilo 50 gram eroin ele
geçirildi. Olayla ilgili 3'ü
yabancı uymklu 7 kişi
gözaltına alındı
Kurye Dilek'e
yurtdışı yasağı
• İstanbul Haber Servisi -
Yurtdışından aklanmak
üzere Türkiye'ye getirdiğı
kara parayla Atatürk
Havalimanı'nda yakalanan
kurye kız Dilek Ornek'e
yurtdışı yasağı
kaldınlmadı. İstanbul 4
No'lu DGM'de dün
görülen duruşmada
mahkeme heyeti aynca
Hollanda polis
müdürlüğünden gelen
yazının beklenmesi ve
dosyadaki eksiklerin
giderilmesi amacıyla
duruşmayı erteledi.
Eşitim-Sen
hükümeti uyardı
• İstanbul Haber Servisi -
Eğitim-Sen İstanbul 2
No'lu Şube Başkanı ve
KESK GYK Üyesi
Alaattin Dinçer, 11 Aralık
eyleminin ardından Milli
Eğitım Bakanlıgı ve
hükümeti. eğitim
emekçilerinin istemlerine,
"kamu emekçileri ve
kamuoyunun vicdanmda
geniş yankılar uyandıran
sorunlann çözümüne
yönelik yanıt vermesi" için
uyardı. Dinçer. aksi halde
onbinleri sokağa
dökeceklerini söyledi.
Çocukevi'nden
eğitime destek
• İstanbul Haber Servisi -
Sihirli Çan Çocukevi, bu
yılki geleneksel "Çarşı
Pazar Günleri"nden elde
edeceği gelirin önemli bir
bölümünü. Hakkâri'de
öğrenim birimi kurulması
içın Türkiye Eğitim
Gönülleri Vakfı'na
verecek. Kermesten elde
edilecek gelirin diğer
bölümü ise hasta çocuklara
verilecek.
hsan hakları
raporu
• İstanbul Haber Servisi -
TGC'nin yayın organı
Bızim Gazete, lktisadi
KalkjnmaVakfı(İKV)
tarafından hazırlanan
"tnsan Haklan ve
Demokrasi Raporu"nu
yanndan itıbaren
yayımlayacak.
Refah'a karşı olmayanlar, ayncalıklı imar izinlerine yeniden kavuştular
Gökdelenlerde kayırma dönemi
R
B
ecep Tayyip Erdoğan'ın yine se-
çım öncesinde "Istanbul'un mi-
narekri.gökdelenleringölgesinde
ezilmeyecek" şeklindekı sözleri
de bugün artık geçersiz bir propaganda söy-
lemı olarak arşivlerde kaldı...
Öncelikle "yeni Belediye Sırnı* için
HürriyetTepesi'ndegehştirilenproje, "mi-
nare şeklindcki dev kule binalariyla'' istan-
bul'daki tarihsel camilerin kültür ve uygar-
lık derinliğini de "tahrip eden", bir tür "si-
yasi gösteriş binasını" tanımlıyordu. Kentin
silüetini ezmesi bir yana. bu silüeti oluştu-
ran "kiıniik öğeteri" arasındakı minaTe ve
kubbelerin kötü ve abartılmış bir taklidıni
belediye hizmet binası şeklinde kullanmak
isteyen böylesi bir "mimarhk kûltürü"(!)
tarihın hıç bir dönemınde tstanbul'u yöne-
tenlere nasip olmamıştı...
Erdoğan'ın yine "belediyeçıkan" adına
Istanbul'un kentsel değerlerini birkenara it-
tiği diğer bir uygulaması da Mecidiye-
köy'deki eski "İETT garajı" arazisinde.
1989'dan bu yana durdurulmuş olan ŞiştiTi-
caret Merkezi'ne yeniden ızin vermesiydi.
Genel olarak bu tür büyük "rant kütiele-
rine" karşı olduğunu ikide bir açıkladığı
bır dönemde. vaktıyle Bedrettin Dalan ile
CevahirHoldiııgarasındayapılan "katkar-
şılığı inşaat" sözleşmesini 8 yıl sonra yeni-
den yürürlüğe sokarak, Şişli halkının bu
arazidekı "yeşil alan" özlemıni de yok et-
miş oldu. Buna koşut olarak Şişli-Mecidi-
yeköy-Zıncırlikuyu aksında trafığın artık
"felç olacağı ve böylesi bir dev kompleksin
devTeve girnıesiyle "metronun bik yetersiz
kalacağı" yönündekı bı-
limsel ıtirazlar, Cumhur-
başkanı Sükyman Demi-
rel' in de davetli olduğu te-
mel atma törenine
(19.4.1997) engelolama-
dı. Çünkü Erdoğan, "kent
değil rant" formülüne ar-
tık tümüyle bağlı bır baş-
kandı...
Nitekım, "belediye ken-
di mülklerinde böyle dav-
ranınca
Tl
.kımı diğer gök-
delen projesı sahipleri de
"imam-cemaar kültürü
içinde teker teker kule bi-
nalannı yükseltmeye baş-
ladılar. Yine Erdoğan'ın
1995'te "övünerek'"onay-
ladığı Nazım Plan'-daki
"3 emsar kısıtlamasına
rağmen, gökdelenler bu-
nu aşarak hızla mşa edıl-
diler.
Bu kısıtlama, "arsaala-
nımn 3 kan inşaat alanmı
aşmamak" anlamına ge-
lıyor ve önceden ruhsat
alınmış bile olsa. "yeni
uygıuamalarda da gözetil-
mesi" kuralıyla birlikte yürürlüğe giriyor-
du. Ne var ki örneğin Zıncirlikuyu'daki
Tatlıcılar'a aıt ikiz kule olarak yükselen
"Tat-T6wers" adlı gökdelen tümüyle bu dö-
nemde \ e "bu kurala aykm" olarak gerçek-
leşirken, Levent'deki "Metro-Ciry"adlı bir
başka dev proje de aynı kısıtlamayla çeli-
şen bir projeyle "Erdoğan'ın onayınT aldı.
Oysa ki özellikle Metro-City için daha
önce (yine Erdoğan dönemindeki) İSKİ
ÇED Kurulu bile olumsuz görüş vermiş,
yakın gelecekte Levent'te metrodan inen
(>a da binen) insanlan "önce büyük bir ye-
raltı çarşısınayöntendiren" böylesi bir pro-
jenin "ahlâki açıdan da kabul edUemez" ol-
duğu, manevı değerlenne bağlı olan Erdo-
ğan'ahatırlatılmıştı.
Zaten "Metro-Chy" adı da işte bu "ha-
ar müşteri olanağı"* için kullanılıyordu ve
üstelik proje böylesi kurnazlıklan içerme-
se bile yine "dev cüssesiyle'' Nâzım Plan il-
kelerine ters düşüyordu...
Şimdi, bir yandan Metro-City Erdo-
ğan'ın desteğiyle ınşa edilmeye başlanır-
ken, Ayazpaşa'dakı Park Otel ise Nurettin
Sözen'in yıktıgı katlanndan birini geçenler-
de sessiz sedasız yeniden çıkıverdi. Park
Otel'de inşaat hazırlıklan sürüyor, Erdoğan
ise sanki başını çevirmiş. "başka taraflara"
bakıyor...
Bütün bu gelişmelerin ıçerisinde, yine i-
mar planında cıddi engeller bulunmasına
ŞERİATIN
KRAVATLI
BAŞKANI
İstanbul 1994-1997 Dosyası
yişli Ticaret N
Metro-City, Pi;
OKTAY EKİNCİ
ZJncirlikuyu'da
ki TatİKilar'a
17 Mayıs 1995
tarihinde
ruhsat aldı ve
19%'da
yükselmeye
başladı. Üstelik,
yine 1995'te
onaylanan
Nâzım Plan'a
daaykın
olarak.
>
Merkezi, Tat-Towers,
Piyalepaşa Iş Merkezi,
Park Otel... Bütün bunlar, bir önceki
dönemde durdurulmasına rağmen
Erdoğan'ın "kayırma" politikası içinde
yeniden yükselme şansını yakaladılar.
sitesi'ndeki "shasirefleksleriyle"çevreci-
lerle banşmış olsa bile, diğer tüm uygula-
malannda İstanbul'un kültür ve çevTe de-
ğerlenni "kendisinin ve Refah'ın ortak si-
yasi hedeflerine kurban eden" bır politıka
izliyor...
Kasımpaşa'ya bile "vefasız"
IstanbuVa 'IslamboV isimleriütün bunlar, Erdoğan'ın
aslında "İstanbuTu pek
sevmediğini" de gösteriyor.
Onun asıl beklentısi
tarihsel kenti korumak değil, şeriat
düzenine "ideoiojikreferans"olarak
kullanabileceği kimı tanhi yapılarla
yetinerek, tstanbul'daki yağma
düzenine "şeriat adına" el koymak.
Çünkü, "kent rantT aynı zamanda
"siyasalfinansörgüaenmesinin" de
en cazip kaynağı. Bu örgütlenmeyle
birlikte "kenti tümüyle ele geçirme"
hedefınde en önemli "simgeseT
adımlardan biri ise "cadde ve sokak
isünferinin" yine "fetih kültürüne
uygun" bir içerikte değiştirilmesi.
Hani, ellerinden gelse. Istanbul'un
adını da "İslamboT şeklinde
değiştirmekten geri kalmayacaklan
anlaşılan Recep Tayyip Erdoğan ve
ekibınin geçen 3.5 yıl içinde
İstanbul sokaklanna getırdıkleri
yenı ısımler. büyük bir çoâunlukla
kente "İslama bir kimiik"
kazandırma çabasının urünü.
Eyüp ilçesi adının, yasal işlemlerini
bile tamamlamadan, açıkça "fiili
durum" yaratılarak "Eyiîp Sultan"
şeklinde kullanılmaya başlanması,
bu sürecin en radikal karanydı.
Yasal yetkinin dogrudan
Büyükşehir Belediye Meclisi'ne ve
Recep Tayyip Erdoğan"ın
"himayesine'' verildiği cadde park
ve sokaklarda ise adeta bir "isim
değişikliği padaması'' yaşandı.
Örneğin yine sadece Eyüp'teki
Basın ŞehitJeri Parkı Karadolap
Parkı'na, Vedat Dolakay Parkı Rami
Parkı'na, Ruhi Su Sokak Evyap
Caddesi'ne, Son Atalay Sokak
Akşemsettin Bulvan'na, Prof. Ümit
Doğanay Sokak Huzur Sokağa.
Muammer .\ksov Sokak Erciyas
Sokağa. BahriyeÜçokSokakŞafak
Sokağa çevnldı, benzer şekılde
Çetin Emeç, Ümit Kaftancıoğlu,
Kemal Tüıİder gibı aydınlann adını
taşıyan sokaklara da başka isimler
verildi.Ümnuüve'de de örneğin
Dilek Sokağın "adı "Şeyh Said"
Sokağı, lnönü Caddesi'nin adı
"Sütçü İmam" Caddesi, Uğur
Mumcu Caddesi'nin adı
Kavaklıdere olmuş ve hatta
Cıımhuriyet Caddesi'nin adı da
kaldınlarak Sojnıfa Caddesi denildi.
Bütün bu ısim değişiklikleri
ıçensinde, Fatih'teki tarihi Sangüzd
Caddesi "ni bir tarikat lideri olan
"Şeyh Zaid Kodku" yapan,
Kadıköy'deki Hasan Ali Yücei
Sokağı'nı da "Hazırcevap Sokak"
şekline dönüştüren
Büyükşehir Belediyesi kararlan, bu
iki ilçedeki belediye yetkilileri ve
yurttaşlarca açılan davalar
sonucunda mahkemece iptal
edilebildi. Dava açılamayan
yüzlerce sokak, park ve cadde adı
ise Erdoğan ve ekibininlcentin
"kültür kanavasT üzerinde
yaptıklan gerici tahribatın
damgalan olarak duruyor...
Bu polıtikasında Erdoğan'ın belki de af-
fedilmezbir "vefasBÜk" örneği sergilediği
ımar karalan ise son zamanlarda Kasımpa-
şaiçınalındı. "tstanbullu" olmasıyla "Ka-
sımpaşair olması arasında sürekli duygu-
sal bir bağ kuran Recep Tayyip Erdoğan,
gençlik yıllannı geçirdıği bu tarihi semti
"gökdelenler bölgesi'' haline getirecek pla-
nı yürürlüğe soktu.
Bu plan da aslında tıpkı Şişli Ticaret Mer-
kezi gibi 1980'lerde Bedrettin Dalan tara-
fından gündeme getirilmiş, ancak Sözen
döneminde devreden çıkartılmıştı.
Şimdi Erdoğan aynı plana yeniden uygu-
, lama şansı tanırken. aslında
"karşı çıktığı"(!) 3. Boğaz
Köprüsü projesınin de yine
1980'lerdeki "teroelgerekçesi-
ne" onay veriyor. Çünkü Da-
lan, K.asımpaşa-Piyalepaşa
koridorunda planladığı gökde-
len bölgesine Anadolu yaka-
sından hızlı oto ulaşımını sağ-
lamak için aynı 3. köprüyü sa-
vunuyordu. Nitekim bu köp-
rüyle bağlantılı "BE-SAA1"
denilen Beşiktaş-Samatya
kent-içi otoyolu projesı de Da-
lan'ın planlannda "Barbaros
Bulv^n-Pryalepaşa-Suriçi-
Marmara Sahfl Yohı" bağlan-
tısını sağlıyordu.
Geçen Eylül (1997) aymda
Yüksek Planlama Kurulu gün-
demine getirilen "3. köprü ve
bağlana yoUan" projesinin de
vaktiyle Kasımpaşa'yı yağ-
maya açan planlann ürünü
olan eski projeyle 'tümüyle
S(vnı olması", Erdoğan'ın ve-
fcızlığının sadece Kasımpaşa
için değil, "çok sevryorunT
dediği İstanbul için de geçerli
olduğunun bir kanıtı.
Erdoğan döneminde kaçak inşaatlar öylesine kanıksandı ki Güngören'deki İSKİ
binasırun bile temel atma töreni "iki kat bittikten sonra" yapılmışb.
rağmen, Sakıp Sabancı'mn Sabancı Cen-
ter'ın bitişiğine "Ud misli yüksckükte" ye-
ni bir gökdelenin projesini ve maketlerini
"hangi imar güvencesine dayanarak" yap-
tınp basına tanjttığı ise merak konusu. Sa-
bancı 'nın Kartal'daki bir "onnan arazisine"
kurmaya başladığı üniversitesine de "imar
planı onayT veren Recep Tayyip Erdo-
ğan'ın şimdi de bu gökdelen maketine ses-
siz kalması belkı de bu merakı gideriyordur.
Ne var ki Koç Üniversitesi'nın Sanyer or-
manlanndakı projesıne tam tersi bir duyar-
hlık içinde karşı çıkması ise imarkonusun-
dakı "kayırma poütikasımn" doruktaki ör-
neğı olsa gerek.
Bu nedenle Erdoğan, sadece Koç Ünıver-
Nitekim, Kasımpaşa'daki bu imar ope-
rasyonlan sırasında, Koruma Kurulu'nun
"vılalamaz" karan bulunmasına rağmen,
HurdacılarÇarşısı'ndaki Avia Paraskevi'ye
adanmış ve semtin kültür zenginliğini bel-
geleyen tarihi Ayazma'nın bile "bir gecede
yok edümesi'' Erdoğan'ın tarihle olan iliş-
kisinin sadece "kendisryasi hedeflerine bağ-
hgöstermeliksöylemknkn" ıbaret olduğu-
nun bir başka göstergesi...
Sonuç:
Bu kısa dizide, Türkiye'deki dinci örgüt-
lenmenin yeni siyasi lideri olarak öne çıkar-
tılan Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Bü-
yükşehir Belediye Başkanlığı sırasında ka-
muoyuna verdiği "imajb" gerçek misyonu
ve özellikle "davnuuş kültürü" arasındakı
çelişki sergilenmeye çahşıldı. Yani bir an-
lamda "sanıkhğı ve gösterikliği gibi" ohna-
dığı belgelenmek istendi...
Kuşkusuz bundan en çok zarar gören de
yine İstanbul olmustur. Kısaca denebilir ki
1994'e kadar bu güzel kent sadece "rant"
için yağmalanıyordu. 4 yıla yakın bir süre-
dir de "şeriat düzenine kavuşmanın ekono-
mik \e siyasal örgütienmesi için" yağmala-
nıyor. Dosyamız da zaten bunun açık bel-
gelerini merakhlann ve "ilgilerin" de bilgi-
sine sunmak için hazırlanmıştı...
ütti
SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar@raksnet.com
Perran Kutman'ın başrolünü oy-
nadığı "Şehnaz Tango", Şehnaz'ın bir
aşk öyküsü nedeniyle sona ermek
üzere. Siz bu hikâyeyi mutlaka bili-
yorsunuz. Çünkü TV seyircisi dizilere
çok meraklı. Hele de rating aletlerinin
bağlı olduğu seyirci öylesine meraklı
ki, hangi kanalı açsanız bu yüzden bir
yerli diziyle yüz yüze geliyorsunuz.
Rating savaşına girişmiş belli baş-
lı kanalların son dönemdeki en büyük
yatırımı yerli dizilere. Her gün en
önemli saatleri diziler kaplamış du-
rumda. Zaten haberler de yerli dizile-
re döndüğü için sabahtan akşama
ekranlardaki dizilerle yatıp dizilerle
kalkıyoruz.
Rating ölçüm aletleri, sonundaTür-
kiye'yi esiralmış durumda. Cumarte-
si gecesi arabesk türkücülerin iç ba-
yıltıcı öykülerini, hafta içi aile melod-
ramlarını izlemekten gına geldi. O
aletlerin başındaki birkaç yüz vatan-
daş nedeniyle, işportacı haber spi-
kerleri, alt düzey kahve muhabbetle-
ri ve iç bayıltıcı aile öykülerinden illal-
lah diyoruz.
Rating çılgınlığının vardığı saçma-
lık, sonunda "Şehnaz Tango"y\a tam
bir drama dönüştü. Öykünün ayrıntı-
sını gazetelerden okudum. Şehnaz
Şehnaz'ın Rating'le Son Tangosu
Hanım, kendisini aldatan aynldığı ko-
casının yerine, doya doya aşk yaşa-
yacağı bir ilişkiye girişmeye kalkınca
rating canavarı ayaklanmış. Kapat-
mış TV'lerin düğmesini. Rating tutku-
nu kanal da diziyi kaldırmaya karar
vermiş.
Hangisine yanarsınız: Bir avuç ci-
haz takılı insanın yaşamımızı esir al-
masına mı? 'Rating! Rating!' diye çıl-
dırmış, trilyonluk pazar payını bu alet-
lerden çıkacak sonuca bağlamış TV
yöneticilerine mi? Kalite yerine ilkel-
liğe prim tanıyan, reklam verenlere
mi? ilkel, erkek egemen kültürle şe-
killenen geri yaşam tarzına mı?
Hayatlarında bir kez olsun düzgün
aşkyaşamamış, tutuculuğun cende-
resinde kuruyup gitmiş yaşamlarıyla
köşeye sıkışmış insanlar, hâlâ bu ül-
kenin kaderini belirliyor. Erkek, karı-
sını terk edebilir, yeni yeni aşklar ya-
şayıp yeni yeni maceraların peşinde
koşabilir. -Üstelik bu yaşadıklarının
ne kadarının aşk, ne kadarının da sa-
dece basit bir tatmin olduğu da çok
tartışma götürür.- Sıra kadına gelin-
ce, kadın-/ erkek hep birlikte kadını
lanetlerler. Kadının aşk yaşamaya,
sevgili bulup yaşamını zenginleştir-
meye hakkı yoktur. Böyle bir şey yap-
maya kalkışırsa, hemen aforoz edilir.
Perran Kutman'ın sözlerine katıl-
mamak mümkün mü: "Hangi kanala
baksak, haberi haber olarak alma
şansımızyok. Mutlaka içine magazin
doldumluyor. Türkçeyi doğru konuş-
muyonız; sevgiyi, saygıyı unuttuk. Ar-
tık seviyesizlik prim yapıyor. Seviye-
sizliğin prim yaptığı bir ülkede, tele-
vizyonda olmamak şans. Uzun süre
birtelevizyon için bir şeyyapmayı dü-
şünmüyonım. Televizyonlanmız, se-
yirciye elini uzatıp yukan çekmekten-
se, onların seviyesine inmeyi tercih
ediyor."
Bu çürümenin, sonunda daha bü-
yük ilkelliklere yoi açacağını da göre-
ceğiz. Cumartesi gecesi, en kıymetli
saatlerde açın çok rating'li televizyon
kanallarını, sefaleti görürsünüz. En il-
kel melodramlar birbiriyle yarışıyor.
Yarın bu daha da ilkelleşecek. Muh-
tarlar'ın, TV sunuculuğunun prim
yaptığı bir ülkede, bu tür adamların
çoğaltılmaya çalışıldığı bir ülkede ba-
kalım daha neler yaşayacağız?
• • •
Sevgisizliğin, aşksızhğın yakıp ka-
vurduğu bu ülke, ölümü, öldürmeyi
yücelterek iyice kötü bir yola sürük-
leniyor. TV kanallarının başındakiler
bu çılgınlıkla daha ne kadar gidebile-
ceklerini sanıyorlar? Her geçen gün
düzey düşuyor. Kalite yerini ilkelliğe
ve vahşiliğe bırakıyor. Oluk oluk pa-
ralar dökülüp sınırlı bir reklam pasta-
sı için öldüresiye bir savaş veriliyor.
Şehnaz Tango'nun başına gelen-
lere bakıp yeniden düşünmemiz ge-
rekiyor. Ciddi bir toplumsal krizle yüz
yüzeyiz. Erkek egemenliğinin en ilkel
anlayışlan, TV'lere yön veriyor. Buna
boyun eğilirse gerisi gelecek. Özgür-
lüğü, eşitliği reddeden, değişime kar-
şı çıkan toplum içindeki geri değer
yargılarını eleştirmek bir yana, ona
teslim olacağız. Daha da ötesi, geri-
liği azdıran, ilkelliği kışkırtan bir kültü-
rün propagandası TV'lere tam anla-
mıyla yön verecek.
Üç günlük kısa vadeli çıkar hesap-
ları yapıp şark kurnazlığıyla işi götür-
düğünü sanan bir avuç uyanık TV es-
nafı, yarın kendilerinin de pişman o-
lacağı tehlikeli bir yolda delicesine
ilerliyorlar. Bizden söylemesi.
PERŞEMBE
ORHAJN BLRSALI
Hadi 0 Zaman!
Avrupa Topluluğu'nun, "ölçülerine uymadığımız"
gerekçesiyle Türkiye'yi kapı dışında tutmayı sürdür-
mesi, yine ayranlanmızı kabarttı. Politikacılarımız-
dan, gazetelerimize, köşe yazarianmıza, hatta bilim
adamlanmıza kadar hepimiz, maaşallah fırtına gibi
esmeye başladık. (Belki de karyağışı bu nedenle bir-
den bastırdı!)
Kızgınlığımızın nereden kaynaklandığını anlamak
kolay değil.
Çünkü, olaya karmaşık duygular kanşınca, gerçe-
ği bulup çıkarmak zorlaşıyor.
Insan hakları ve demokrasi konusundaki eksiklik-
lerimiz, yüzümüze vurulduğu için mi esip duruyo-
ruz?
Yoksa bu eksikliklerimizin ikide bır anımsatılmasın-
dan hoşlanmadığımız için mi?
Yoksa, şu hantal devlet örgütü içinde her türlü ya-
sadışılığı banndıran ve bir türlü kendini temizleyeme-
yen; işkencenin sürmesini önleyemeyen; Avrupa ül-
keleri arasında hakkında en çok insan haklannı ihlal
davası açılmış olan; gösteri yapan öğrencileri hemen
hapise tiKarken hakkında adam öldürme ve işkence
davalan açılmış olan "memurfan'rnn mahkemeleri-
ni bucak bucak kaçıran; enflasyonu yüzde yüz, ver-
gi adaletsizlıği dız boyu, halkını durmadan kazıkla-
mayı -zorunlu konut kesintileri- neredeyse ilke edin-
miş bir devlet yapısı, polrtikacısı ve anlayışının yönet-
tiği Türkiye'yi, Avrupa'nın sırtına yıkmayı yine bece-
remediğimiz için mi?
Kızgınlığımızın nedeni nedir acaba?
Aklı başında bilim insanlanmız bile köpürüyor In-
san haklan Avrupa'da çiğnenmiyor mu? Onlar ken-
dilerine baksınlar!
Evet her yerde çiğneniyor da Avrupa'da bugün bi-
rincilik kürsümüz o kadar yüksekte kı merdivenle bi-
le yanımıza çıkmalan zor. Sonra niçin biz kendimize
bakmayalım, anlamak zor.
Poliltikacılanmız diyor ki "insan haklan bizim iç so-
njnumuz." . .
Yanlışlık burada başlıyor.
İnsan hakları, iç sorunumuz değil. Bu sözleşme-
lerle güvence altına alınmış, uluslararası bir sorun.
Politikacılanmız nihayet itiraf ediyor ve özetle di-
yor kı "insan haklan konusunda, işkence gibi bazı ek-
sikliklerimiz var, ama bunlan Avnjpa istediği için de-
ğil, uygar olmak istediğimiz için dûzelteceğiz."
Büyük laf etmeyin de düzeltin o zaman.
Yıllardır bu ülkede işkenceye, faili meçhul cinayet-
lere, katliamlara (Gaziozmanpaşa) karşı çıkanlar hak-
kında bile davalar açan bir devlet anlayışını ve yapı-
sını değiştiımek için hangi adımlan, attınız?
• • •
Türkiye Bilimler Akademisi'nin geçen hafta çok
güncel bir toplantısı vardı: "İnsan Haklannın Gelişi-
mi". Konu, hem uluslararası boyutta, hem insan hak-
lannın toplumsal ve felsefı gelişmeleri boyutunda,
hem tıbbi hem politik ve Türkiye'deki uygulamalan
boyutlannda. çok yönlü tartışıldı.
foplantıvı sunan Prof. Hasan Yazıcı'/Ve kadarah-
lak, o kadar demokrasi" saptamasını yaptı ve iki kav-
ramın ülkemiz açısından paralelliğini kurdu. TÜBA
Başkanı Ayhan Çavdar, çağımıza yakıştınlan onca
nitelemenin yanı sıra, günümüzün çok ör\emli bir
özelliğini, 'Insan Haklan Çağı" kavrarrirvla vurgula-
dı.
ABD'de yüzlerce yıl önce kabul edilen, insan hak-
lannın en temel özellikleri olan şu dört özgürlüğü
anımsattı konuşmacılar:
- Söz, anlatım özgürlüğü,
- Vıcdan özgürfüğü,
- Yoksulluktan kurtulma özgürlüğü,
- Korkudan kurtulma özgürlüğü.
Şimdi ülkemizi bu dört özgürtüğün mihenk taşına
vurur, bu dört kurala göre ülkemizi değerlendirirsek,
ne durumda olduğumuzu kendimiz de çok iyi anla-
yabiliriz.
Esip gürlemek, çok temel sorunlanmızı sadece
örtbas etmeye yarar.
Bir de şu "karyağışına!"
Mahkeme izin verdi
'Memleket Hikâyeleri'ne
oynama karan çıktı
• Yasağı kaldıran karan, polis baskınında
tiyatroda bulunan ve diğer seyircilerle
birlikte dışan çıkanlan Samsun Idare -
Mahkemesi Başkanı M. Kemal Aka verdi.
CEMtL CtĞERİM
SAMSUN- Halûk
Işık'ın yazdığı Rüştü
Asyah'nın rejisörlüğünü
yaptığı "Memkket
Hikâyeleri" adlı oyun
Samsun'da da mahkeme
karan ile sergilenebildı.
Samsun Valiliği'nin
yasağını yürütmeyi
durdurma karanyla
geçersiz kılan Samsun
tdare Mahkemesi
Başkanı M. Kemal Aka
da bır gün önce oyunu
izlemeye gelmiş. ancak
polisler tarafından
engellenmişti.Ekin
Tiyatrosu oyunculannın
sahneye koyduğu
"Memleket Hikâyeleri"
adlı oyun. Samsun'da
47. yasakla karşılaşınca
tiyatronun avukatı
Selçuk Aksoj', Samsun
tdare Mahkemesi'ne
başvurarak
"yürütmenin
durduruunasuu" istedi.
Samsun Idare
Mahkemesi Başkanı M.
Kemal Aka ile
üyelerden Recep Taş,
"yürütmenin
durdurulmasr yolunda
karar venrken diğer üye
SrtkıKeleş,"2577sa\Tİı
tdare Yargılama Usulû
Kanunu'nun 27.
maddesinde öngörüien
şartlann oluşmadığım"
gerekçe göstererek
çoğunluğun karanna
katılmayarak karşı oy •
kullandı. Mahkemenin
bu karan üzenne oyun
önceki akşam Gazi
Belediyesi'ne ait Gazi
Sahnesi'nde
sergilenebildi.
Samsun Idare
Mahkemesi Başkanı M.
Kemal Aka, polisin
önceki gün oyunun
oynanmasına izin
vermediği Gazi
Sahnesi'ndeki
izleyiciler arasmdaydı.
Aka, bir süre önce
Vezirköprü'de de oyunu
engelleyen
kaymakamlığın
karanyla ilgili
yürütmeyi durdurma
karan vermişti. tzinsiz
oyun sahnelediği için
Samsun polisinin bir
süre gözaltında tuttuğu
Ekin Tiyatrosu Genel
Koordinatörü Tank
Güvenç"Memleket
Hikâyeleri"nin 23. kez
"mahkeme karan" ile
sahnelenebildiğine
dikkat çekti.
M.Ü. lletişim Fakültesi'nden aldığım sağlık karne-
mi kaybettim. Hükümsüzdür.
ÖZKANGÜVEN