23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Orgüt üyesi suçlamasıyla toplam 96 yıl hapis cezasına çarptırılan öğrencilerin temyiz duruşması başladı 'Suçlamalar ıM>MIIkompLosıı'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Harçlan protesto eylemi sürecinde hak- lannda örgüt üyesi suçlamasıyla dava açı- larak toplam 96 yıl hapis cezasına çarp- tınlan öğrencilerin karann bozulması- na ilişkin istemleri 18 Mart I998'de so- nuçlanacak. Yargıtay 9. Ceza Daire- si'ndeki temyiz dunışmasında savun- ma yapan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Eralp Ozgen. dava dosyasında öğrencilerin mahkûm edil- mesini sağlayacak yasal delil bulunma- dığını söyledi. Örgüt üyesı olmakla suç- lanan öğrencilere molotofkokteylli ey- lem yaptıklan iddiasıyla ceza verildiği- ni anımsatan Özgen, "Anayasal düzen molotofkokteyliyle yıkıhr mı?" dedi. Avukat Şenal Saıihan. suçlamalann po- lisin senaryosu olduğunu söyledi. Ankara'da harçlara karşı sürdürülen eylemler sürecinde, örgüt üyesi olduk- lan suçlamasıyla Ankara 2 No'lu DGM tarafından toplam 96 yıl ağir hapis ce- • Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki temyiz duruşrnasında savunma yapan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Eralp Özgen, dava dosyasında öğrencilerin mahkûm edilmesini sağlayacak yasal delil bulunmadığını söyledi. Orgüt üyesi olmakla suçlanan öğrencilere molotofkokteylli eylem yaptıklan iddiasıyla ceza verildiğini anımsatan Özgen, "Anayasal düzen molotofkokteyliyle yıkıhr mı?" dedi. zasına çarptınlan 8 öğrencinin temyiz duruşması dün Yargıtay'da yapıldı. Yar- gıtay 9. Ceza Dairesi'nde görülen dos- yayla ilgili oturumda sanık öğrencilerin savunmanhğını yapan Prof. Dr. Özgen, Ankara 2 No'lu DGM'nin mahkûmiyet karanna esas olan kanıtlann yalnızca polis ve savcılık ifadelenne dayandığı- nı söyledi. Yargıtay Ceza Genel Kuru- lu'nun. sorgunun yargıç tarafından ya- pılacağı hükmünü içeren kararlanna atıfta bulunan Özgen, mahkûmiyet ka- ran için tek başma "ikrar"ın yeterli ol- madığinı vurguladı. Özgen. söz konu- su kurallann devlet güvenlik mahke- meleri için de geçerli olduğunu anlata- rak "DGM'ler hukukun dışında değil- dir. DGM'ler yasalan bir kenara ata- mazlar" dedi. Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiple- rinin, sanıklann ifadelerini, gözaltma ahndıktan 4-8 gün sonra aldığını belir- ten Özgen, "Busüredeemniyettesanık- lara ne yapıidı? Neden bu kadar bekle- tikti?" sorulannı yöneltti. Özgen, öğren- ciler savcıhğa çıkanlırken Adli Tıp Ku- rumu'nca verilen raporun altında im- zası bulunanlann "Dtf unvanı bulunma- dığına işaret ederek, sanıklardan yal- nızca ikisinde darp ızi saptandığını, an- cak bunun diğer sanıklara manevi bas- kı yapılmadığı anlamına gelmediğini söyledi. Özgen, sanıklar gözaltma ahndıktan 13 gün sonra rapor alındığını. bütün sa- nıklann evlerinde yapılan aramalarda ya sanık ya komşulan ya da savcı bulu- nurken "hücreevi" olarak nitelenen Bü- lentKarakaş ile MahmutYılmaz'ın bir- likte kaldıklan evin hiç kimse yokken "bomba uzmanlannca" arandığına dik- kat çekti. Evde 9 adet molotofkokteyli ile bir pankartın bulunduğunu kaydeden Özgen, Bülent Karakaş'm Mahmut Yıl- maz'dan önce gözaltma alındığını anım- satarak "örgüt üyesi" olduklan öne sü- rülen sanıklardan Yılmaz'ın "suç ka- nırJannı neden yoketmediğinin açıklan- masının" zorluğuna işaret etti. Molotof- kokteylleri üzerinde sanıklann parmak izi tespitinin yapılmadığını, evde bulu- Öğrenciler coplakarşılandıANKARA / İSTANBUL (Cumhuri- yet) - Yargıtay"da temyiz duruşması ya- pılan öğrenci arkadaşlanyla dayanış- mak üzere Ankara'ya gelen öğrenci- ler, polis tarafından cop ve gözaltıyla karşılandı. Gösterilere sert müdahale- de bulunan polis, bazı öğrencilenn ya- ralanmasına neden olurken 500'ü aşkın öğrenciyi de gözaltma aldı. lstanbul'da da öğrenciler, "Gençlik gelecektir,yar- gılanamaz" şeklinde slogan atarak yü- rüdüler. Toplam 96 yıl ağır hapis ceza- sına çarptınlan öğrencilerle dayanışma eylemi düzenlemek üzere çeşitli kent- lerden gelen öğrenciler. polisin sert tav- nyla karşılaştılar. lstanbul'dan trenle gelen 500'e vakın öğrenci Ankara Ga- n'ndan Kızıİay'ayürümekistedi.Gru- bun yürüyüşüne izin vermeyen Anka- ra Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Subesi'nebağu polismemurlan, 438 öğ- renciyi gözaltına alarak emniyetin spor salonuna götürdüler. Öğrenciler kimlik tesbitinin ardından gara götürülerek serbest bırakıldılar. Eskışehir yönünden 4 otobüsle gelen öğrenciler, ODTÜ kavşağında durdu- rularak kente sokulmadı. Izmır'den ge- len bir grup îse Polatlı yakınlannda dur- duruldu. Ankara dışından gelen öğren- cilerin kente ginşine izın verilmemesi- ne karşm Ankara üniversitelerinde öğ- renim gören binin üzerinde öğrenci Gü- venpark'ta toplanarak basm açıklama- sı yaptı. Arkadaşlan hakkındaki mah- kûmiyet karannın bozulmasını ısteyen öğrenciler. "ÇetelerMecBs'te, öğrenci- ler hapiste". "Devletin fermanı, baso- ramazjsyanT. "Parasjz,bflhnset,demok- ratikeğrtim" sloganlannı attılar. Sanat- çılar ve sıvil toplum örgütlerinin yanı sıra bazı sıyası parti temsilcilerinin de katıldığı grup. basın açıklamasının ar- dından dağılmaya başladığı sırada po- lis müdahale ettı. Polisin coplu saldın- sında çok sayıda protestocu yaralanır- ken 50'nin üzennde öğrenci gözaltına alındı. Polisin müdahalesine bazı öğren- ciler taş atarak karşılık verdiler. Olay- larda bazı polis memurlannın da yara- landığı öğrenildı. DYP Genel Merkezı önündeki bir polis aracınm camlannın taşla kınlması sonucu. araçta bulunan polis memuru Serhat Coşkunaras ha- fif sekilde yaralandı. Gazeteci Bülent Paker'in de yaralandığı çatışma sırasın- da bir polis memurunun silahının kay- bolduğu bildirildi. Polisin müdahalesinin ardından çe- şitli yönlere dağılan öğrenciler. Ziya Gökalp Bulvan"nda yıne polis barika- tıyla karşılaştılar. Çankaya Belediye- si'nin önünde yeniden bir araya gelen göstericiler Sakarya'dan Mithatpaşa'ya çıkarak caddeyi trafiğe kapatnlar. Mit- hatpaşa Caddesi'nde yürüyüp "Çat- b'nın itteri yıldıramaz bizteri", "Kah- roisunçeteci polisdüzenT". "Fermanla- n yaktık geri dönüş yok", "Direniş var y^nfakyok" seklmde slogan attılar. Bu arada dershane ve kamu bınalanndan pencerelere çtkan bazı yurttaşlar, öğren- cilere alkışlarla destek verirken şiddet kullanan polısi yuhaladılar. Sıhhiyede yeniden Atatürk Bulvan'na girerek Kızılay yönüne doğru yürüyü- şe geçen bir grup, Danıştay'ın önünde yine polis engeliyle karşılaştı. Burada yeniden müdahale eden polis 20'ye ya- kın eylemciyi tartaklayarak gözaltına al- dı. Bu sırada bazı kameramanlar da po- lis tarafından engellendi. Başbakanve- kili BülentEcevit, gazetecılenn sorula- n ûzerine. olaydan üzüntü duyduğunu belirtti. Ankara'da protestolann sürdüğü sa- atlerde İstanbul'daki üniversite öğren- cileri de gösteriler düzenlediler. Yıldız Teknik Üniversitesi giriş kapısı önün- de toplanan yaklaşık 150 kişilik grup, mimarlık fakültesine kadar "Gençlik gelecek. gelecek vargüanamaz" sloga- nını atarak yürüdüier. Galatasaray Li- sesiönünde bir araya gelen Sosyalist tk- tidar Partisi gençliğı üyesi yaklaşık >-üz kişi, cezaevlennde bulunan arkadaşla- nnın serbest bırakılması için basın açık- laması düzenledi. Banş Partisi eylemde öğrencilerin dövülmesini protesto etmek amacıyla dûn gece Içişleri Bakanlığf nın önüne siyah çelenk bırakmak ıstedı. BP Ge- nel Sekreteri Lütfi Keskin ve berabe- rindeki 20 kişilik grubun bakanlık bi- nasrnın önüne siyah çelenk bırakma gı- rişimleri. polis tarafından engellendi. Po- lis eylemcileri gözaltına aldı. Meclis'te pankart açüklan için toplam % yd ağır hapis cezasına çarptınlan öğrencilerle dayanışma eylemi düzenlemek üzere çeşitli kenüerden Ankara'ya gelen öğrenciler, polisin sert tavnyla karşılaştılar. Polis, Ankara dışından gelen öğrencfleri kente sokmazken ODTÜ'nün önünden 438 kişiyi gözaltma aldı, çok sayıda öğrenci yaralandı. (Fotoğraf: TARIK TrNAZAY) nan pankartın üzerinde bulunduğu öne sürülen saç telinde Bülent Karakaş yö- nünden inceleme yapıldığmı belirten Özgen, ev arkadaşı Mahmut Yılmaz için böyle bir incelemenin yapılmadığına işaret etti. Ankara 2 No'lu DGM karannın ge- rekçeden yoksun olduğunu, sadece po- lis ifadeleri ile hüküm kurulduğunu vur- gulayan Özgen, Türk Ceza Yasası'nın "örgütüyeligi''ni düzenleyen 168. mad- desinin uygulanması için suçun işlenme- sine uygun araçlann ve koşullann olma- sı gerektiğini belirterek "Anayasal dü- zen, aüldıgı iddia edilen 20-25 molotof- kokteylle mi yüahr" dedi. Özgen, hükmün esastan bozulması- nı ve tutuklu sanıklann tahliyesini talep ettı. Avukat Şenal Sanhan da sanıklann demokratik üniversite ve parasız eği- tim mücadelesi yürüttüklerinı anlattı. Emniyet fezlekesi ve gerekçeli karann temel dayanaklannı oluşturan Meşruti- yet Caddesi'ndeki eylemın tek tanığımn bulunmadığı- na dıkkat çeken Sanhan, Bülent Karakaş ile Mah- mut Yılmaz'ın birlikte kal- dıklan evde arama yapıl- madan önce Insan Haklan Denıeği Ankara Şubesi'ni arayan bir kadının "gece eve bir şeyler bırakıkiığını"' ıhbarettiğini söyledi. Dev- Yol dıye illegal bir örgütün bulunmadığının emniyetin de saptamalan arasında yer aldığını kaydeden Sanhan, "Dairenizin örgüt üyeliği- nin koşullarım belirleyen karartan var. Silahh eylem olacak. ülke düzeyinde yay- gınlık gösterecek. Sanıklar için bunlardan sözedilemez. Ortadabir çete yok. Bu öğ- rencilerGazi eğitim, siyasal ve hukukta çete üyeliği bil- gisi mi alıyoriar" dedi. Sanhan, öğrencilerin evinde bulunan Devrimci Gençlik dergilerinin de ör- güt üyeliğinin kanıtlan arasında yer aldığını kay- dederek, budergilerin yasak olmadığını, piyasada satıl- dığını söyledi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı DemirelTavil tem- yiz istemine ilişkin karann 18 Mart 1998'de açık- lanacağını belirterek oturumu kapattı. Oturumu, öğrencilerin arkadaşlan ve ailelerinin yanı sıra Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Ataol Behramoğlu. tiyatro sanat- çısı Orhan Ayduı, Sua\i. CHP lzmir Mılletvekili Sabri Ergül, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Yıidınm Kaya, sanatçı FerhatTunç, Öğrenci Aileleri Derneği Başkanı Mustafa Atalay. yazar Cezmi Ersöz, şair Sunay Akın da izlediler. Yurttaşın takibi sonuç verdi, dokunulmazlıklar kalktı. Türkiye, yurttaşıyla gurur duyuyor. Bu ülkenin insanları ışıklarını aylar ve aylar boyunca, saydam bir hukuk devleti, çağdaş, demokratik, özgür bir Türkiye ıçın yakıp söndürdüler. Bugün parlamento, ıkı mılletvekihnin dokunulmazlıgına dokunmuşsa, bu, yurttaşın gösterdıgi kararlı tepkının sonucudur. Setçuklu'dan günümüze -belkı de ilk kez- yurttaşın talebı sistemı delmıştir Çetelerle iç içe geçmış olan sıstem, yurttaşın demokratik dırencının karşısında duramamıştır Ama bugün varılan noktada herkes bılıyor kı, konu ıkı milletvekılının dokunulmazlıgının kaldırılmasından ıbaret değildır. Ucu nereye bulaşmış olursa olsun, Susurluk her yönüyle gözler önüne serılmedıkçe; "devlet çıkarı", rahatça suç işleme gerekçesı olmaktan çıkartılmadıkça; suça bulaşmış tüm sanıklar bagımsız yargı önünde yargılanmadıkça, tüm suçlular cezalarını bulmadıkça; seçilmişı, atanmışı, sıvilı, askerıyle herkes, her kurum -yanı bızatıhı devlet- temızlenıp arınmadıkça bu ülkede gerçek bir demokrasiden söz edilemeyecektir. Anayasa'nın dokunulmazlıkları düzenleyen 83. maddesinin değiştirilmesi amacıyla Meclis'te uzlaşılan son tasarı da, çete türü suçlara dokunma olanagı vermemektedir. "Ağar-Bucak olayı" gıbı durumların bir daha yaşanmaması ıçın tasarı bu halıyle Meclıs'ten geçmemelıdır. Mılletvekili dokunulmazlıgı, yalnızca kürsü dokunulmazlığıyla ve milletvekilinın ıfade özgürlüğüyle sınırlı tutulmalı, yurttaşın vekıllerı de tıpkı yurttaş gibi yargılanabılmelıdır. Susurluk benzeri durumlar, Gladio-Mafya türü örgütlenmeler için caydırıcı yasalar çıkartılmalıdır. Pişmanlık Yasası ancak böyle caydırıcı bir yasadan sonra anlam taşıyacaktır. Bız, ışıklarını ülkemızın süreklı aydınlıgı ıçın yakıp söndürmüş olan milyonlarca yurttaş, destek vermek ya da hesap sormak üzere tüm sorumluları gözlüyoruz ve bunun böylece bılınmesını istiyoruz. HASAN ALİ YÜCEL ANILIYOR Eğitinıe hizmetleriyle yaşamaya devam ediyor A Y D I N L I K İ Ç İ N YURTTAŞ GİRİŞİMİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitım Bakanı Hikmet Uluğ- bay, Atatürk'ün Harf Devrimi ve Tev- hid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Bir- liği Yasası) ile başlattığı eğitim ham- lesinin Hasan Ali YüceTin öz\erili ça- lışmalanyla pekıştiğini vurgulayarak "Zaman zaman egitimin yapısına vu- rubnakistenen darbeler de sistemin ye- tiştirdiği cumhuriyet kuşaklarının da- vaya olan inancı ve temckieki harcın sağlamhğı nedeniyle başanya ulaşamı- yor" dedi. Ankara Üniversıtesi Dıl Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde düzenlenen "Hasan ÂB Yücel'i anma" toplantısın- dakonuşan Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay, çağdaş eğitim temelle- rinin Hasan Ali Yücel'in bakanlığı dönemindeki "reform'' niteliğindeki çalışmalarla pekiştiğine işaret etti. Eğitime yönelik darbe girişimlerinin de bu dönemde atılan sağlam temel- ler nedeniyle başanya ulaşamadığını vurgulayan Uluğbay. - TBMM,1997\le uygulamaya geçen 8 >ıllık kesintisiz temel eğitim yasası Ue Hasan Ali Yü- cel'e olan şükran borcunu anlamlı bi- çimde ödedi" dedi. Uluğbay, Hasan Âli Yücel'in Ata- tûrk'ün kendisıne yönelttiği "Türk milleti kendini ne zaman kurtanlmış saj'abinr" sorusuna, "Türk milleti ne zaman kendine kurtarıcı arama ihti- yacı duymayacak hale geiirse o zaman kurtulmuş olur. Bu da töm bireylerin çağın gerektirdiği bilgi ve becerive sa- hip küuunasıyla mümkün olabUir" yanıtını verdiğini anımsattı. Yücel'in verdiği yanıtla, eğitim sistemine ya- pacağı büyük reformlann işaretini verdiğini \wgulayan Uluğbay. sözle- rini şöyle sürdürdü: "Maarif Şûrası Kurumu'nu oluş- turarakonu kurumsallaştıntı.Oluştur- duğu Çeviri Bürosu ile 6yıl içinde dün- ya edebiyan klasikkrinden 4% eseri diümize kazandırdı. Bu cahşmalar, okur yazarlann düşünme ufkunun önünü açtı. Öğretmen açığını kapat- mak için Köy Enstitüleri'ni kurdu. Devlet Konservatuvan'nı açn. Devlet Resim Nc HeykelSergisi'ni kurumsal- laşnrm. Üniversiteler Yasası'nı çıkar- ĞL Tüm bunlareğitimdeçağdaş uygar- lık çizgisinin benimsenmesiydL" Uluğbay, Yücel'in başlattığı çalış- malann 8 yılhk kesintisiz temel eği- tim, bilgisayarlı eğitim ve 4. sınıftan itibaren öğretilecek yabancı dille de- vam edeceğini söyledi. 2000 yılına kadarki 3 yıl içinde Atatürk ilke ve dev- rimlerine bağh toplam 190 bin yenı öğ- retmen atayacaklannı kaydeden Uluğ- bay, "Oğretmenlere Yücel dönemin- dekisa> gı ve gönenci kazandıracağız" dedi. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Günal Akbay da Yücel'in adının eğitimle özdeşleştiğini belirtirken "O cumhurtyetin en önemli köşetaşlann- dan biridir" diye konuştu. Akbay, Yü- celin bilime ve Türk dilinin gelişti- rihnesine çok büyük katkılar yapmış devlet adamı kişiliğine de işaret etti. Konuşmalann ardından Film Rad- yo ve Televizyonla Eğitim Başkanlı- ğı'nın düzenlediği "sinevizyon" gös- terisine geçildi. Yücel'in yaşamını, Türk kültür ve eğitim yaşamına olan katkılannı vurgulayan gösteride, in- sancıl kişiliğine de işaret edilerek oğ- lu şair Can Yücel'in "HayattaBen En Çok Babamı Sevdim" şiirine yer ve- rildi. Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğ- bay, sinevizyon gösterisinin noktalan- masından sonra, Hasan Âli Yücel'in kızlan Canan Yücel Eronat. Gülüm- sel Yücel Sanver ile oğlu Can Yücel'e birer plaket verdi. Anma programına katılamayan Can Yücel'in plaketini, kendisi adına kızlan Suve Güzd Yücel aldı. ; ARAYIŞ TOKTAM1Ş ATEŞ Ifade ve Yayımlama Özgürlüğüd) TÜYAP Istanbul 16. Kitap Fuarı, kasım ayında ge- ne bir şenlik havasında yaşandı. Kimileri bu şenlik havasını eleştiriyor ve fuar kavramıyla bağdaşma- dığını iddia ediyorlar. Kendi açılanndan haklılar. FJ- ar, biraz farklı bir şey. Ama bence TÜYAP Kitap Fu- arlan'nm böylesine bir şenlik havasındageçmesi, baş- lı başma bir özellik ve desteklenmesi gereken bir du- rum. Bundan onceki yıllarda, bufuarlardaedindiğim ba- zı ilginç kıtaplan ele alır ve sız değerlı okurlanmla pay- laşırdım. Bu sene gündemin yüklülüğü buna izin vermedi. Ama gene de ılerideki günlerde, birkaç önemli kitap üzerinde duracağım. Bu fuan duyurduğum biryazımı; "Deliye her gün kitap" cümlesiyle noktalamıştım. Basit bir edebiyat sanatıdır bu. Herkesin bıldıği bir deyişin bir sözcü- ğünü değiştirirseniz, o sözcükle onu yerine koydu- ğunuzsözcüğü eşanlamlı kılarsınız. "Deliye her gün bayram" deyişindeki bayram sözcüğü yerine, ''ki- tap " sözcüğünü koymakla "kitap" ve "bayram" söz- cüklerini eşanlamlı kılmaya ve "kitap" kavramını yü- celtmeye çalışmıştım. Günlük gazetelerimizin birinde ilginç bir yazar var. Kendini yazılı basınımızın zaptiyesi yenne koymak- la birlikte, yazdığı hemen hemen her yazıda; birkaç mantık ya da dilbilgisi hatası yapıyor. Işte bu zat, be- nim bu deyimi kullanmamatakılmıştı. "Deyimin doğ- nısu 'Deliye her gün bayram'd/r" gibisinden bir şey- ler yazmış. Çok yaşasın... Türkiye Yazarlar Sendikası, bu fuar çerçevesinde "Ifade ve Yayımlama Özgühüğünün Neresindeyiz?" başlıklı bir panel düzenlemişti. Emin Karaca'nın yönettiği bu panele; ismail Göldaş, Ragıp Zara- kolu ve Koray Düzgören'le birlikte ben de katılmış ve görüşlerimi dile getirmıştim. Variık dergisi, Ara- lık 1997 sayısındabu panelin metniniyayımladı. Bir- kaç hata olmasına karşın konuşmaları teypten iyi çöz- müşler ve yayımlanmasından memnun oldum. Bu panelde iki kez soz aldım. İlk turda görüşleri- mi sunduktan sonra, ikınci turda bana yönelen so- rulan yanıtladım ve eklemeler yaptım. Bugün ve bundan sonraki yazımda, o panelde yaptığım ko- nuşmalan siz değerii okurlanmla paylaşmak istiyo- rum. Yazma ve konuşma üsluplan birbirinden fark- lı olduğu için, biraz yabancılık çekebilirsiniz ama özellikle bu türtoplantılara katılma olanağı bulama- yan okurianm açısından, o toplantıdaki görüşlerimi aktarmayı yarariı görüyorum. Diğer konuşmacılardan sonra söz bana geldiği za- man şunları söyledim: "Zannederim, ben burada en zordurumdaki ko- nuşmacıyım. Çünkü, gerçekten düşünce özgüriü- ğü açısından fevkalade eksikleri ve ayıpları olan bir ülkedeyaşıyoruz. Ancak bunu; benden önce konu- şan değerii arkadaşlarımın dile getirdiği gibi dile getirmek, benirahatsız ediyor. Çünkü Türkiye'de dü- şünce özgühüğünün bir noktada suıîstimal edildi- ğini, sömürüldüğünü görüyoruz. Şimdi; bunu söy- lediğim zaman da bırdenbire eli kanlı katillerie ay- nı safa düşer gibi oluyorum. Böylece Türkiye'deki durumu nesnel bir şekilde ortaya koyma konusun- da fevkalade zorianıyoruz, Düşünce özgühüğünün ne demek olduğunu, di- limin elverdiğince sizlere arz etmeye çalışacağım. Ancak şunu söy/eyey/m; laf, sürekli Kürt meselesi- ne geliyor. Acaba Türkiye 'deki düşünce özgühüğü konusundaki yetersizliğimizı dile getihrken, Kuzey Irak'ta çok mu özgühük var, merak ediyorum. Ya- hut da bunu eleştirenler, gerçekten egemen olduk- lan bir toplumda, mutlak özgühüğeyer verecek mi? Şimdi meselemız, Kürt meselesi değil. Onu bel- kibaşka panelde tartışabilirdik. Ama doğrusunu is- terseniz, eğer bir savaş varsa, savaşta taraflardan biri öbür tarafın ülkesinde propagandasını yapamaz. Onu, düşünce özgühüğü adına savunamazsınız. Toplantı oluyor, slogan atıyor birtakım gençler: Ge- rilla vuruyor, Kürdistan'ı kuruyor. Durbakalım. Ne- reye vuruyor. Vurduğu benim ordum. Kim? Benim oğlum, yeğenim, arkadaşımın çocuğu. Şimdi bu- nu düşünce özgühüğüyle bağdaştırmak mümkün mü? Cumhuhyetimizin ilk yılından ben süregelen bir gelenek var. 1923 yılında, 1930'lu yıllarda Avru- pa'nın hangi ülkesinde Türkiye'deki kadar düşün- ce özgühüğü vardı diyemeyeceğim ama, eğer dü- şünce özgühüğü açısından bir sıralama, bir skala yaparsanız, o günlehn dünyasında kırk küsur dev- let içinde Türkiye herhalde ilk on arasındadır. Iskan- dinav ülkeleh, Ingiltere, Fransa, Isviçre, Hollanda, Belçika; o kadar. O günlehn dünyasında, 'Efendim bu ülke Türkıye'den daha özgürdür' denilebilecek bir ülke var mı? 1997'de oturup 1930'lann koşul- larını mahkûm etmek kolay. Ama o koşullan bir de o günün dünyası içinde değehendirmek lazım. Cum- huhyetimizde düşünce özgühüğü çok iyi mi işledi? Hayır ama bunu o günlehn dünyası içinde değer- lendirmeklazım ve 'Ifade ve yayımlamaözgüriüğü- nün neresindeyiz' sorusunu sorduğumuzzaman bu meseleyı doğru kavramlaha açıklamak lazım. Düşünce özgühüğünün ya da ifade ve yayımla- ma özgühüğünün neresinde olduğumuz sorusu- nun kendimce yanıtını vereyim: Çok başlanndayız. Fevkalade büyük ayıplanmız var. Almamız gereken çok mesafe var. Yapmamız gereken çok mücade- le var. Ama bu mücadelemizi düşünce özgühüğü için yapmamız gerekir. Eğer, bu mücadeleyi başka mücadetelehe kanştınrsak, o düşünce özgühüğü- müzü de tehlikeye sokmuş oluruz. Çünkü sadece Türkiye'de değil, dünyanın heryehnde anarşi ve te- rör, özgühüklehn en büyük düşmanıdır. Onun için, özgühüktehbudamakisteyen egemen güçler, işihep anarşiye, hep teröre çekeher, hep sokağa çekme- ye çalışıhar. Meseleyi bir kere sokağa çektiklehnde de ne düşünce kalır ortada, ne özgühük." Konuşmamın devamını, bir sonraki yazımda sunacağım. ATATÜRK TAKVUVEI • Büyük önderin hiç yayımlanmamış fotoğraflan • Büyük boy (33 X 68 cm.) 12 yaprak • Kalın mat kuşe kâğıda renkli baskı • Spiralli özel kutusu içinde, 1.500.000 TL ATATÜRK POSTERI • Avrupa kartona renkli baskı (33 X 50 cm.) • 12 ayn poster, takım olarak 3.000.000 TL T. İş Bankası Meşrutiyet Şb. 4213-304200-00020284 hs. havale çıkararak ya da posta pulu karşılığı ısteyebilirsiniz. 5 takımdan fazla isteklerınize %25 ıskonto uygulanır. H I H I / M l H Meşrutıyet Caddesı, 46/A. Yenişehır, ANKARA Tel:312-431 81 22 «312-434 49 98 • Fax 312-431 77 58
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle