Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ARALIK 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Fo Tiyatrosu'nun amacı uygar, çağdaş bir tiyatro için gereken bilinçli kamuoyu oluşturmak
hep ldrli ve bozuktur'
• Çağdaş tiyatro
yazarlannın 'en günceli' ve
bu yılın Nobel Edebiyat
Ödülü sahibi Dario Fo ve
Franca Rame'nin
oyunlannın ve kitaplannın
Türkiye temsilcisi olan
Füsun Demirel'in Nurettin
Şen ile birlikte yönettiği
Açılım Yayınlan, iki ustanın
beş kitabını daha yayıma
hazırhyor.
KûMrServisi-''KırkdörtyıIlıkbuiki
sanat kışkırtjcısuun >apıtlannı ülkemi-
ze taşırnak, oğrencilik yıllanmdaki düş-
lerimdi Onlann özeüikle Kadın Oyun-
lan'nı izlediğimde. boğazıma bir şeyler
düğümJenmiş, beynimde binierce soruy-
faı salondan aynlmıştım. Kadın ve daha
sonra da kadın sanatçı ofananm onııru ve
keyflni bana Uk yaşatan bu iki ustanın
oyunlandır."
Bu yıl aldığı Nobel Edebiyat Ödü-
lü'nü eşi. mücadele yoldaşı Franca Ra-
me ıle paylaşan Dario Fo'nun oyunlan-
nm ve yaymlannın Türkiye temsilcisi
Füsun DemireL bu oyunlan İtalyancadan
çevıriyor ve Nureflin Şen ıle yönettiği Açı-
lım Yayınlan 'nda yayunlanıyor.
F&N Ajans olarak Dario Fo'nun telif
haklanna sahip olan Fûsun Demirel, ay-
nı zamanda dostu olan, •çagımızın dahi-
si' olarak nitelendırdiği aktör-yazar-yö-
netmen Dario Fo'nun tüm yapıtlannın
dilimize kazandınlması düşüncesinden
yola çıkarak Kadın Ovunlan'nın birkıs-
mını çevırmiş. 'Kadın Oyunlan I'de ka-
dın ve erkeğin sonsuz yaşam serûveni,
sevdalan, tutkulan, acılan, ihanetleri an-
latıhyor. Okurken zaman zaman ağlatan
ve çok güldüren yaşam serüvenlerini an-
latan 11 kadın oyunu bulunuyor.
Hep gerçeklerden yola çıkıyor
Dario Fo. durumlan oluştururken hep
gerçeklerden yola çıkıyor ve yazdığı her
oyunda soru sormayı sürdürüyor. Stamm-
heim Cezaevi'ndekı toplu kıyımdan sag
olarak kurtulan tek kışi mahkûm Igmar
Moefler'ın savunma avukatına anlattık-
lan 'YannObcak'; Meinhof un cezaevin-
deyken mektuplanna aktardığı duygula-
n ve gözlemlenyle 'Ben Llrike, Bağın-
yorum', Euripides'in tragedyası 'Me-
dd^^yafarlanılarak, kendisıni genç âşı-
ğı olarak terk edıp giden, kocasını ceza-
landmnak için çocuklannı öldüren bir
anneyi, bir halk kadını olarak düşünüp
Umbro-Toscani diyalektiğı ile yazdıkla-
n ve feminist politıkayı destekleyen en
önemli oyun parçası 'Medea' ve 1970'li
yıllarda siyasal görüşleri nedeniyle ka-
çınlarak işkence ve tecavüze uğrayan
FrancaRame'nin kendi yaşadığı bu ola-
yı oyunlastırmasıyla ortaya çıkan 'Teca-
vüz'...
Özellikle 1977 yılında Italya'da femi-
nist hareketin yogun yaşandığı sırada
ortaya çıkar Kadın Oyunlan: Çarmıha
Gerili Meryem Ana, Filistinli Bir Kadın,
Dario Fove
Franca Rame
lşçi Kadın, Mahkûm Kadın, Tecavüze
Uğrayan Kadın, Teröristin Anası, işken-
ce Gören Kadın, Partizan Ana, Romalı
Lysıstrata, Medea ve diğerleri...
Kadın oyunlan feminist hareket için-
•de mevdanlarda. salonlafdai'çatİırfard&;'
fabrikalarda yüzlerce kez oynar. Ve Ital-
ya sımrlannı aşarak dünyanın pek çok
ülkesinin seyircisiyle buluşur.
Bu monologlarda yaşamda olduğu gi-
bi başkahramanm hep erkek olduğunu
vurguluyor Fûsun Demirel. Buoyunlar-
da kadın ve erkeğin sonsuz yaşam serü-
veni, sevdalan, tutkulan, acılan, ihanet-
leri anlanlıyor, okurken zaman zaman ag-
latan ve çok güldüren yaşam serüvenle-
ri.
Açılım Yayınlan, Franca Rame ve
Dario Fo'nun "Kadınlardan Konuşa-
hm", Dario Fo'nun "Klakson, Borazan-
lar ve BırÜar". "Bir Anarşistin Kaza So-
nucu Ölümü"nden sonra yıne Rame-
Fo'nun bırlıkte yazdıklan "Kadın Oyun-
lan D", "Anlacak Kadın", "Ncredeyse
Kadm: Enzabetn", "Aktörün El Khabı-
V, "Aktörûn El Kitabı-II''yi yayıma
••naîftflıyor.
Çıkışı ohnayan ûrkütücü dongfl
1979'da Aldo Moro cinayetini "Mo-
ro Olayı'' adıyla oyunlaştıran Dario Fo,
oyundakı 'soytan' olarak iktidan temsil
eden siyasılere şöyle seslenir: "Öylebir
tnzakkunlunuzkikmıseninbaşıağrnna-
yacak Çıkışı ohnayan ürkütücü bir
döngü. tüyler ürpertki bir labirent bu,
son noktası daima ölüm sesi verijor!"
198I'de ikinci bir oyun daha yazar:
"Klakson Borazanlarve Btrttar". Küçük
bir değıştirme yapar: Kaçınlan bir siya-
si değil de bir sanayici olursa, hele Fi-
at'ın sahibi Gianni Agnefli kaçınlırsa
acaba devlet bu kez ne yapardı? Oyun-
da sermaye, devlet, halk üçgenindeki
ılişkileri sorgulayan yazar, her zamanki
modern fars üslubunu ve Commedia
deH'Arte'nin sahneleme tekniklerinı kul-
lanır. - •
"Bir Anarşistin Kaza Sonucu ötânnl"
ise en bilinen oyunu Dario Fo'nun.
1969'da Milano'dâ bir bomba patlar, 16
kişi ölür ve polis anarşistleri suçlayarak
aralanndan birini tutuklar. Giuseppe Pi-
neOi'nin ölüsü gözaltmda tutulduğu em-
niyet müdürlüğünün penceresinden atıl-
mış olarak buhmur. Pinelli'nin öiürnü apa-
çık bir cinayettir.
Güncel siyasetteki durumlan yansıtan
bir tiyatro sunan Fo Tıyatrosu. "adalet-
siztiğin vesosyal baskılann altmı kahn çiz-
gUehe çizhor ve iktidan eUerinde bulun-
duranlandeşjfre ediyor,ironiw taştomay-
b." Günlük yaşamdaki haksızhkJara ve
baskılara karşı, güldürürek karşı çıkıl-
ması duygusunu güçlendiren Dario Fo
ve Franca Rame; üısan haklan, tutuklu
haklan, kadın hareketi, işçi haklan ve ben-
zeri bir sûrü sorunla mücadele eden in-
sanlar için daima hazırlar. Shakespe-
are'den, Brecht'ten, ama özellikle Com-
media dell'Arte 'den etkılenen Dario Fo,
sanah, siyasetten, ideolojiden ayırma-
nın çok tehlikeli olduğunu vurguluyor.
"Sanat diğerierihden anndmlmış, saf,
temiz kalabilir mi? Sanat kirlidir, bozuk-
tur. Saf temiz sanat olamaz,çünkfi sanat
yaşama kuvvetli bağlaria bağjMhr."
"Dario Fo, yarun yüzyıla yaklaşan ti-
yatroyaşamında,yaratbğı, ürettiğioyun-
lar aracıhğryla her tûrlü iktidara, adakt-
sizftge, haksızhğa, soygun düzenine, din
sömürüsüne fars oyunlanyla tepki ve-
rir."
Halkm diliyk konuşuriar
Füsun Demirel'e göre Dario Fo ve
Franca Rame'yi izleyenler, alışageldiği
gibi sadece ağlayarak ya da gülerek ev-
lerine dönmezler. Izleyici katılımcıdır.
Oyunlar izleyici ile paylaşılır. Çogu za-
man onlann yönlendirmesi ile oyunla-
nn metninde değişimler olur. izleyici
sorgulayıcıdır. Oyunun politık aksiyonu-
na katılır. Fo Tiyatrosu'nun amacı uygar,
çağdaş, bir tiyatro için gereken bilinçli
bir kamuoyu oluşumuna yardımcı ol-
maktır.
1968 yılında Dario Fo ve Franca Ra-
me, ülkedeki ve dûnyadaki politik deği-
şimlerin etkisiyle tiyatro anlayışlanna
farklıhk getirirler ve halk tiyatrosu yap-
maya karar verirler. Bu anlayışla oyna-
dıklan oyunlardaki seyirci sayısmda bü-
yük patlamalar olur. Orneğın bir sezon-
da 240 bın kişi oyunlannı izlemeye ge-
lir. Bu sayının büyûk bir kısmı yaşam-
lannda hiç tiyatroya gitmemiş insanlar-
dır. Seyirciyi akın akın Fo'nun oyunla-
nna çeken bu sihir nedir? Bu sihir en ya-
lın şekliyle tiyatro anlayışıdır.
Halk tiyatrosu yaparlar ve onlann di-
lini konuşuriar. Onlann sorunlannı sah-
neye taşırlar; şiddeti, açlığı, cesareti,
onuru, bilinç kazanmayı, cinselliği, var
oluşu konuşurlar. Bunu büyük bir eğlen-
ceyle sunarlar. Geleneksel halk tiyatro-
su (Commedia dell'Arte) özelliklerini
sahneye taşıyıp, insanlan eglendirerek bir
düşünce ortamı yaratırlar. Bunca başa-
nlarnasıl elde edilmiştir? Elbette44 yıl-
Iık sanat yaşamlannda sonsuz sorunlar
yaşarlar. Her türlü baskı, sansür şiddet
ve yasakla karşüaşırlar. Salon sorunu
onlann yakasını bırakmaz. Ama tiyatro
yapma inancı onlan yıldırmaz. Sokak-
ta, meydanda, herhangi bir binada, bir
alandaonlar oyunlannı sergilemeyi sür-
dürürler. Bugüne dek 64 ülkede oyunla-
n oynanır.
"Ortaçağ soytanlanna özgû bir şekfl-
deegemen gfiçleri iğnetemesinden ve so-
kaktaki insanı \üceltmesi"nden ötürü
Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen
Fo'yu; Isveç Akademisi, çağdaş tiyatro
yazarlannın 'en gûncefi' olarak nitelen-
dirip gerçek anlamıyla 'soytan' unvanı-
nı hak ettiğini ve "fevkaladedddibirhi-
cfv ustası" olduğunu beiirtmişti.
İris Yaymcılık, 6'sı çeviri olmak üzere 10 kitapla 'Mizah Kültürü Dizisi' hazırladı
Gülme, karikatür ve komedi üzerine
Küttûr Servisi- İris Yayıncıük,
dört aylık mizah kültürü dergisi
'Güküken'den sonra 6'sı çeviri,
4'ü telif olmak üzere 10 kitapla
•Mizah Kültürü Dizisi' hazırla-
maya başladı.
Gülme, mizah-komedi, karika-
tür ve resim gibi ilgi alanlannı
felsefı, estetik, psikolojık, kari-
katür tarihi ve toplumsal açılar-
dan irdeleyen kitaplar arasında
Hippokrates'ın 'Gülme ve De-
liliğe Dair', Cnarles Baudelaire
Gülmenin Özü', Ernst rLGomb-
rkh-ErnstKris Sanatta Karika-
tür, Mizah ve Yergı', Franz Ro-
senthal 'Erken tslamda Mizah',
Arthur Koestler 'Mizahta Ya-
ratma Edimi', John Morreall
'Gülmeyi Ciddiye Almak', Mns-
tafa Şeİdp Tunç 'Niye Gülüyo-
ruz ve Kime Güîüyoruz?', Tur-
han Selçuk 'Grafık Mizah', Tan
Oral 'Yaza Çize_\ Türgut Çevi-
ker 'Karikatür Üzerine Yazılar'.
Yaklaşık 2000 sayfa cıvannda
bu 10 kitaplık 'Mizah Kültürü
Dizisi'nin tümü 1998' in ilk haf-
talannda yayımlanacak ve piya-
sa\a dağıtılacak.
Baudelaire'in başka yûzfi
Delilik ve akıh ayıran çizginin,
topromun genel geçer yargılan-
nın 'sınınnda yer aldığını bilen
Hippokrates için, çizginin öteki
taraftna geçene deli sıfatını taka-
rak acımak, aslında çoğunluğun
kendi varoluş bıçimini aklama-
sından başka bir şey değıldir.
Ama çizgiyi aşma cesaretini ve
bilgeliğini gösterebilen de, cid-
diyet sayılanın komiğini ortaya
koyabilme özgürlüğünü kazanır.
MehmetAli Kılıçbay' ın Türkçe-
siyle sunulan 'Gülmeye ve De-
liliğe Dair'; ciddiyet-komıklik,
akıl-delilik karşıtlıklannın bir
durulan yer sorunu olduğunu
Charles Bauddaire
gösteriyor.
Erken Islam'da Mizah, esas
olarak Hicri II./ miladi VTI1. yüz-
yılda yaşadığı sanılan ünlü bir
Arap mizahçısı Eş'eb hakkmda
bir monografi denemesi. Franz
Rosenthal, aynca bu kitabı ts-
lam mizahma ait çahşmalann
bugünkü durumunu incelediği
bir bölümle, Eş'eb'e mal edilen
161 fıkra ve hikayeyi içeren bir
metin çevirisi bölümü eklemiş.
Bu metinlerden hareketle Eş'eb
dönemi Medınesi'nin ve daha
genel olarak Arap dünyasının
sosyal- kûltürel bir tasvirinı de
yapmaya çalışmış. ProfDr. Ah-
met Arslan'ın Türkçeleştirdiği
kitap, Islam dünyasmda gülme
konusundaki kuramlann kısaca
incelendiği bir bölümle sona eri-
yor.
Şair ve eleştirmen Charles Ba-
udelaire, genel olarak mizahla.
özel olarak da karikatürle çok
ilgilenmiş, 'Gülmenin Özü 'nde
üçü uzun biri kısa dört metin ka-
leme abnış. Bu metinler, birey-
sel eleştiri öncülerinden birinin,
kullandığı her sözcüğün tadını ve
yoğunluğunu bilen derin bir oza-
nın gülünce ilişkin düşünceleri-
Arthur Koestler
nin göstergesi gibi. Gülme, mi-
zah ve karikatür üzerine yazılmış
bir çok yapıtta 'kaynak' olarak
gösterilen trfen Yalçın'ın çevi-
risiyle sunulan bu metinler Ba-
udelaire'in başka bir yüzünü gös-
teriyor.
Sanat tarihçisi Emst rLGomb-
TanOral
Gombrich'in metinlerinin bir bö-
lümü kitaplara girmiş, kimileri
ise dergilerde kalmış. Sevinç,Öz-
can Kabakçıoglu ve Levent Gö-
nençinçevırdiği 'SanattaKari-
katür, Mizah ve Yergı 'yi oluştu-
ran metinler ilk kez bu kitapta bu-
luşmuş. . .
U\Z\ĞQ Hippokrates, Baudelaire, Gombrich-
Kris, Arthur Koestler, John Morreall,
Mustafa Şekip Tunç, Turhan Selçuk, Tan
Oral ve Turgut Çeviker'in kitaplan yer alıyor.
rich ve ruhbilimci Ernst Kris,
önce 'Karikatür llkeleri 'nde
(1938) sonra 'Karikatür'de (1940)
zaman içinde gülme. mizah, ko-
mik, karikatür ve resimsel yergi
olgulannı tarihsel, toplumsal, es-
tetik ve ruhbılimsel açılardan ir-
delemişler.
Kitabı oluşturan sekiz metin-
den biri, sadece Karikatür, bağım-
sız olarak yayımlanmış, Kris'in
çalışmalan ise sanat ve ruhbi-
lim ilişkisinin ırdelendiği diğer
yazılanyla bir kitapta buluşmuş;
'Mizah Yaratma Eylemi', Art-
hur KoesÖer'ın 'Act ofCreation'
(Yaratma Eylemi) adlı geniş kap-
samlı, ilginç yapıtının mizahı
tüm yönleriyle irdeleyen, hem
bilgilendirici hem de kışkırüCT ilk
bölümden oluşuyor. Kitap, bi-
limsel keşfin, sanatsal özgünlü-
ğün ve güldürüye özgü esinin
temelinde yatana bilinçli ya da
bilinçsiz süreçler hakkmda bir
kuram öne sürüyor. Koestler, bü-
tün yaratıcı etkınliklerin temel bir
düzenı paylaştıklannı gösterme-
Turhan Selçuk
ye ve düzenin ana hatlannı çiz-
meye çalışıyor. Sevinç ve Öz-
can Kabakçıoğlu'nun Türkçe-
siyle 'Mizah Yaratma Eylemi',
'gülmenin manügı', 'gülme ve
duygular', 'mizah çeşirJeri' ve
'mizahtan buluşa' olmak üzere
dört ana başlıkta ele almıyor ve
sorunsalı etlcileyici bir dil ve an-
latımla sunuyor.
Nortwestem Üniversitesi Fel-
sefe Bölümü öğretim üyelerin-
den John Morreall, 'Gülmeyi
Ciddiye Almak 'ta (Taking La-
ughter Senousy) enine boyuna
gülme olgusunu felsefe ve top-
lumsal açılardan irdeliyor. Ku-
bilay Aysevener ve Şenay Soyer
çevirdiği kitapta Morreall, gül-
me ve mizah üzerine genel bir ya-
nıt bulmaya ve insan yaşamın-
daki yerini göstermeye çalışa-
rak, ınsan deneyiminde gülme-
cenin yerini belirleyerek, daha ge-
niş anlamda felsefi bir incele-
meyi gerçekleştiriyor.
Modern eğitim alaıunda ülke-
mizin ilk pedagog ve felsefeci-
lerinden olan Mustafa Şekip
lunç'un 192I'de Suhulet Kita-
bevi'nden çıkan 'KimeGülüyo-
ruz ve Niye Güîüyoruz' adlı kü-
çük risalesi, ilgi alanı üzerine
yayımlanmış ilk eseri. Bu yapı-
tı 1945'te bir denemesinde Berg-
son'un 'Gülme' adlı yapıtuun
bir tür adaptasyonu olduğunu
söyler.
Bu adaptasyon, renkli bir dün-
yada geziniyor: Karagöz-Haci-
vat, Kel Hasan, Nasreddin Hoca
gibi beylik mizah dorukîannı
içeren Türk mizah alaıunda, gün-
lük hayatı kuşatan gelenek ve
göreneklerden de yola çıkarak
'gülme' olgusu, Türk toplumun-
daki 'gülme' ceşitli açılardan ir-
deleniyor.
'Grafık Mizah', Turhan Sel-
çuk'un karikatür üzerine yazdı-
ğı yazılan, basma verdıği söyle-
şiler, katıldığı açıkoturum ve so-
ruşturmalarda dile getirdiği söz-
lerden yapılmış bir kurgudan
oluşuyor. Kitap bir bakrma Tur-
han Selçuk'un romanı gibi de
nitelendîriliyor.
Mimarük ve çevre
'Yaza Çize'de, Tan Oral'ın mi-
zah, komik ve karikatür dışrnda-
eğitimini yaptığı- mimarhk ala-
nında da yazılan yer alıyor. Bun-
lann bir bölûmünde, mimarlık ve
çevre kavramlan karikatür bağ-
lamında irdeleniyor.
'Karikatür Üzerine Yazılar'
ise, 1977'denbaşlayarak karika-
tür ve Türk karikatür tarihi üze-
rine çalışan Turgut Çeviker'in
yayımladığı yazılardan yapılmış
bir seçmeyi içeriyor. Kitap, ga-
zete ve dergiler için yazılmış ya-
zılannm yanı sıra, inceleme ve
araştırma yazılan ve yayına ha-
zırladığı karikatür albümlermin
önsözlerine de yer veriyor. Bu
derleme, Osmanlı'dan Cumhuri-
yet'e uzanan Türk karikatürü de-
neyiminin ana çizgilerini, sorun-
lannı yansıtıyor.
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Politik Olamayan
Sanatın Kısırlığı...
Bana şöyle diyenler var "Bir kûltür ve sanat say-
fasına göre enikonu politik sayılabilecek yazılarya-
zjyorsun..."
Kanımca bu saptama, benim böyle bir sayfaya
göre "biraz fazla politik kaçan " yazılar yazmamdan
değil, fakat Türkiye'de sanatın politiklikten artık iyi-
ce uzaklaşmış olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye'de sanatın gittikçe artan ölçüde politik ol-
maktan, başka deyişle gerek toplumun sorunlan-
nı, gerekse bireyi ve bireyin toplumsal konumla
bağlantılı sorunlannı dün-bugün-yann ekseninde
eleştirel tutumla yansrtmaktan uzaklaşmasının te-
melinde her şeyden önce bulunduğumuz ortamın
artık "düşünme özürtü" bir ortama dönüşmüş ol-
ması gerçeği yatıyor.
Enis Batur'un geride bıraktığımız pazar günü
Cumhuriyette yayımlanan "Asıl Düşünce Suçu"
başlıklı yazısı, kanımca bu bağlamda son zaman-
lann en önemli yazılanndan biriydi. Yazısında dü-
şünce üretmeyi çıkış noktası alan Batur, ağızlardan
hiç düşürülmeyen düşünce suçuna çok farklı -ve
temel!- bir açıdan değinirken şöyte diyor: "Türkiye,
düşünce suçu' kategorisinde Batı demokrasileri
tarafından yıllardır hakiı olarak sıkıştınlıyor. Bu ko-
nuda fikirüretemryoruz pek; genellikle tavıralmak-
la yetiniyoruz. Bazı kesimler için tavır almak yeter-
li olabilir, gelgelelım, bir ülkenin düşünen insanla-
n söz konusu olduğunda gerekli, ama yeterli değil
tavır almak: Birde 'düşünce suçu1
konusunda dü-
şünmek, düşünce üretmek gerekir: Siyasal, hu-
kuksal, etik çerçevede ince ölçülere ulaşmak için
çaba gösterilmeli."
Batur, bu bağlamda kalyan aydınlannın kendi ül-
kelerinde "düşünce suçu" kavramını beliriemek ve
ortadan kalkmasını sağlamak için ne gibi düşünsel
çabalar harcadıklannı en yeni ömeklenyie sergile-
dikten sonra şu saptamayı yapıyor: "Avnjpa ente-
lektüelleh.. kunı sıkı nûmayişler yapacaklanna ça-
lışıyor, üretiyor, düşünsel bir baskı bulutu yaratma-
ya çalışıyoriar. Türkiye'de, ister felsefi olsun, ister
siyasal, düşünce üretme sıkıntısı yaşıyor durumun-
da oluşumuz, bizim asıl düşünce suçumuz. Ne sol-
da felsefi bir atak göze çarpıyor, ne merkezde, ne
de sağda. Öyleyse: Henüz yokuz biz."
Enis Batur^un düşünce suçuyla ilintili olarak de-
ğindiği düşünce üretememe konumu, ülkemizde pek
çok alandaki kısıriığın temel nedeni olarak gösteri-
kebilir. Bu, öncelikle sanatın bir türlü yeterince po-
litik olamaması için de geçeriidir.
Burada bir durum saptaması olarak vurgulana-
bilecek birkaç nokta var. Her şeyden önce, Türki-
ye'de sanat, genelde artık tartışılmıyor. Üstelik bu
söylediğimiz, sanatın yalnızca uygulaması için de-
ğil, fakat ne yazık ki geniş ölçüde eğitımi için de ge-
çerii. Hangi dalda olursa olsun, sanat eğitımi veren
kurumlar, çoğunlukJa birer "uygulama okulu" ol-
maktan ileri gidemiyor. Programlarda yer alan "ku-
ramsal" nitelıktekı dersler, sanat oğrencıleri ıçın sa^
natın her bakımdan tartışılabileceğı düşünce fo-
rumlan olma bağlamında yetersız kalıyor. Bu ders-
lerin adı doğrultusunda, çoğunlukla kuram ezber-
leyen öğrenciye, sonuçta sanatın düşünce temeli-
ni oluşturabilecek bir kafa üretkenliğı becerisinin bi-
linci aşılanamıyor.
Durum, eğitimin dışındaki alan için de farklı de-
ğil. Bugünün Türkiyesi'nde sanatı, içinde oluştuğu
toplumsal temele oturtarak inceleme konusu yapan
çalışmalar neredeyse parmakla sayılabilecek kadar
az. Görünüştü yapılan kimi "sanat tartışmalannın"
temeline inildiğinde ise ortaya çjkan tablo, genel-
likle yinelenmekten iyice eskimiş yargılardan, stğ gö-
rüntülerden başka bir şey yansıtmıyor. Bu duru-
mun kaçınılmaz sonuçlanndan biri olarak kimi doğ-
ru sooılann yanrtlan, yeterli bir düşünce temelının
eksikliği nedeniyle, çoğunluklayanlış yerlerde ara-
nıyor.
Ve kaçınılmaz soru, kendiliğinden ortaya çıkıyor:
Yoğun bir düşünce birikimiyle beslenemeyen bir
sanatın, yeterince politik olabilmesi düşünülebilir mi?
İTÜ Mezunlap Derneği'nden
Eytem Arıca rositali
• Kültür ServisH ITÜ Mezunlar Derneği, kûltürel
etkınlıkler kapsamrnda konserlere ev sahipliğı
yapmaya devam ediyor. Bu etkinlikler çerçevesinde
bugün saat 18.30'da Eylem Anca'nın katılacağı
keman resitali gerçekleştirilecek. Konser Bestekâr
Hacı Faik Bey Sokak No. 3 Balmumcu adresınde
bulunan Enka Rönesans Restorant'ta
gerçekleştirilecek.
Nazan Erkmen Japonya
Bienali'ne secüdi
• Kültür Servisi- 1998 Japon tllüstrasyon
Bienali'ne seçilen sanatçılar arasında bir Türk kadın
grafik sanatçısı da bulunuyor. Grafik sanatında
kitap resimlemeleriyle tamnan Nazan Erkmen.
bienale, direktör Nadayuki Hasegawa tarafından
davet edildi. Bir yıl süreyle Japonya'nın 8 değişik
kentinde yer alacak olan bienale, sanatçı, Dede
Korkut resimleriyle katılıyor.
50x70 cm ebadında airbrush tekniğiyle yapılan
resımler, Önel Yayınevi tarafından büyük boyutta ve
üç ayn dilde Armanya'da kitap olarak basılacak.
Aynca Bratislava Bienali'nde bu yıl
Nasrettin Hoca resimlemeleriyle ügi çeken
sanatçının yapıtlan dünyanın değişik
kentlerinde sergileniyor.
BUGUN
• CRR'de saat 19.30'da Kamran Ince ve Susan
Waterbury'ın katıldığı Keman-Piyano ikilisi konseri
izlenebilir. (232 98 30)
• tDSO saat 20.00'de Zehra Yıldız arusına
'Tosca'yı sahneliyor. (251 10 23)
• tFSAK'ta saat 19.30'da Ali Öz'ün katıldığı
'Cumartesi Anneleri' başlıklı saydam gösteri
izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SA1NAT
MERKEZİ'nde saat 19.00'da Borusan Oda
Orkestrası 4 Yaşında başlıklı söyleşi izlenebilir. (292
06 55)
• RAHRKÖY BELEDtYE TİYATROLARI'nda
saat 20.30'da 'Hadi Öldürsene Canikom' adlı oyun
izlenebilir. (661 19 42)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-disc'ten Paul
Simon konseri ve saat 18.30'da Tahsüı
Aydoğmuş'un katıldığı 'Piramitlerin Gölgesinde'
başlıklı dia gösterisi izlenebilir. (252 35 00)