Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1997 ÇARŞAMBA
HABERLER
Vakıf
kupulmasına
kısıtlama
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Devlet Bakanı
Metin Gürdere, bundan
böyle, resmi kuruluşlann adı
kullanılarak vakıf
kurulmasına ızin
verilmeyeceğini bıldirdi.
Kısa adı TÜSİAV olan Türk
Sanayici ve tşadamlan
Vakfi'mn her hafta
düzenlediği "Cinnah
Sohbetleri" toplantısına
katilan Devlet Bakanı
Gürdere, siyasi iktidar
kadrolannın en önemli
görevinin, o ülkenin
insanlanna yaşama sevinci,
geleceğe güvenle bakma
duygusu vermek olduğunu
söyledi.
Çiier'in ledekesi
Yılmaz'da
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Samsun
Cumhuriyet
Başsavcılıgı'nın, Samsun
mıtinginde "onbaşı olma
şerefsizliği" diyen DYP
Genel Başkanı Tansu
Çiller'm yargılanabılmesi
için dokunulmazlığının
kaldınlması istemiyle
hazırladığı fezleke,
Başbakan Mesut Yılmaz'ın
imzasına sunuldu. Çiller,
hakkında fezleke
hazırlanmasına neden olan
konuşmasmda,
"...Türkiye'de ara rejim
dönemleri oldu birkaç kez.
Atanmışlar da o ıskemleye
oturdu. Ama şimdiye kadar
seçilmiş hiçbir genel
başkan. onbaşı olma
şerefsizliğinı göstermedi"
demişti.
TBMM Danışma
Kuralu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-TBMM Danışma
Kurulu'nda. CHP ve
DTP'nin, Başkanlık
Divanı'nda kendilerine
düşen üye sayısının
arttınlmasını istemeleri
nedeniyle dün de anlaşma
sağlanamadı. TBMM
Başkanı Hikmet Çetin
başkanlığında yapılan
toplantıdaCHPnin
Başkanlık Divanı'nda
TBMM Başkanı Çetın
dışında yalnızca bir üye ile
temsil edilmeye ve DTP'nin
de tek katıp üyelik
verilmesine itirazlan sürdü.
DTP'de yeni
yönetim
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Demokrat Türkiye
Partisi'nde dün grup
yönetimi ve TBMM
Başkanlık Divanfnda
partiye düşen üyelikler içın
seçim yapıldı. Eskı Grup
Başkanı Mehmet
Köstepen'in yeniden aday
olmadığı seçimlerde Van
Milletvekilı Mahmut Yılbaş.
grup başkanı seçildi. Grup
başkanvekilliklerine de
tstanbul Milletvekili Metin
Işık ıle Mardın Milletvekili
Muzaffer Ankan getirildi.
TBMM Başkanlık Divanı
Katip üyeliğine de Kütahya
Milletvekili Mehmet
Korkmaz aday gösterildi.
lHuğbay'ın
genelgesi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Milli Eğıtim
Bakanı Hikmet Uluğbay, 29
Ekim Cumhunyet BayTamı
nedeniyle bir genelge
yayımladı. Uluğbay
genelgesinde, Türkiye'nin
Atatürk ilke ve devrimleri
dogrultusunda bugünkünden
daha iyi bir noktava
götûrülmesi için konunun
genç kuşaklara en ıyi
şekilde anlahlması
gerektiğini vurgulayarak,
"Bu nedenle
cumhuriyetimizin 74. yılı,
bu günler daha büyük bir
coşkuyla, şerefle \e gururla
kutlanacak müstesna
günlerdir" dedi.
Sözen yargılandı
• lstanbul Haber Servisi -
Eski lstanbul Büyükşehır
Belediyesi Başkanı Nurettin
Sözen ile eski İSKI Genel
Müdürü Ergun Göknel"in de
aralannda bulunduğu 5
kişınin, Kağıthane
Deresi'nfh antım işinin, ŞE-
TAT Sondaj Inşaat Ticaret
AŞ'ye verilmesi sırasında
"ihaleye fesat
kanştırdıklan" iddiasıyla
yargılanmasına başlandı.
tstanbul 7. Ağır Ceza
Mahkemesi'ndeki
duruşmaya tutuksuz saruk
Sözen katılırken, mahkeme
heyeti, duruşmayı erteledi.
•• •• ••
Olmez, Ozer Uçuran Çiller'le birlikte Atilla Ozer ve Yusuf Uygurtaş'a da dava açtı
Savcı: Delilierim sağlamANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DYP
Genel Başkanı Tansu Çiller'in eşi Özer
Uçuran Çiller hakkında "sahterifik" suçun-
dan dava açan Ankara Cumhuriyet Başsav-
cısı Metin Ölmez, ABD"den istediği belge-
nın gelmemesine karşın "detitterinin sağ-
lam olduğunu" söyledi.
Savcı Olmez, Özer Uçuran Çiller'le bir-
likte avukatı Atifla Özer ve 25. Noter Baş-
katibi Yusuf Uygurtaş hakkında da aynı
suçtan dava açtı. Türk Ceza Yasası'nın 342
ile 3628 sayılı yasaya muhalefetten 8 yıl
6'şar aya kadar ağır hapisleri istenen sanık-
lann Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde
yargılanmasına gelecek ay içinde başlana-
cak.
Savcı Metin Ölmez, Cumhuriyet'e yap-
tığı açıklamada, ABD'den gelen yanıtın so-
ruşturmamn gelişiminı etkılemedığini be-
lirtti. Ölmez, "Omın dışında enmizde baş-
ka defiuer vardı. Eğer öyle otmasaydı dava
açmazdım. ABD yetkili makamlan, konuyu
dolaylı olarak adü yardımlaşma kapsamı
dışında değerlendirmiş" dıye konuştu.
Savcı Olmez, Tansu Çiller hakkında
"Kanun ve genel ahlaka avkın mal edindigi
ve görevini kötûye kullandığr savlannı so-
• Soruşturmayı yürûten Ankara Cumhuriyet Savcısı Metin
Ölmez, "ABD'nin verdiği yanıt bizim için önemli değil. Elimde
başka deliller var, öyle olmasaydı dava açmazdım" dedi. Ölmez,
ABD yetkili makamlannın, konuyu dolaylı olarak "adli
yardımlaşma" dışında tuttuğunu belirtti.
ruşturmak üzere kurulan soruşturma ko- şılmışör. Bu çeviri sırasında İngilizce metin-
mısyonuna, Özer Uçuran Çiller'in,
ABD'deki GCD. Inc. Şirketi'nden gönde-
rildiği bildirilen evTakın verildiğini kayde-
derek şunlan söyledi:
"Üç sahifeden oluşan komisyonca soru-
lan sorulann yanıünı içeren İngilizce met-
nin tarihsiz, imzasız ve tasdiksiz olduğu ve
Hoiiday tarafindan fakslandıgu bu belgenin
2 Ocak 1997 tarihinde 00263 numara ile
Ankara 25. Noterliği'nce Türkçe'ye tereü-
me edikliği tespit edilmiştir. Bu ilk belgenin
son sahifesinin daha sonra tek sahifc olarak
tekrar bu belgeden a> n düzenlendiğL imza
ve tarihlerin aûldığı tasdik muamelesi gör-
düğü görülmüştür. Bu tasdik muametesinin
Noter- Sulh Hakimi Catherine Mc Carson
imzası ile tasdik gördüğü, 1 Hanran 1997
tarihinde de, 00901 yevmiye numaraa ile yi-
ne aynı noterükçe Türkçe'ye çorildiği anla-
deki ve Türkçe metindeki 8 ve 9 numarada-
ki sonı cevaplannın metinden çıkanlarak,
her iki çevirinin birieştirilmek suretiyle, 1
Temmuz 1997 tarihinde yine aynı noterden
00908 yevmiye numarası ile ashndan suret
olarak çıkanlıp ona> landığı belirlenmistir"
Bu yolla hukuki geçerliliği olmayan bel-
geye resmı evrak niteliği kazandınldığını
belirten Savcı Ölmez, "Aynca komisyonun
anılan ya/ısının (e) ve (f) şıklanndaki.
'ABD'den 170 milyon dolar borç aldınız
mı?, GCD fırmasındaki payınız nedir?
GCD Inc'in diğer ortaklan, yönetim kuru-
lu üyeleri kimlerdir?' şeklindeki sorulann
orijinal bdgedeki 8 ve 9 numaradaki cevap-
lannın çıkankuğı görülmüştür'" dedi.
Savcı Ölmez, Komısyona iletilen Türkçe
metnin aslından farklı olduğu, birlikte kul-
lanılmaması durumunda "sahteciliğin anla-
şıhnayacagjnı" vurguladı. Öknez şöyle
konuştu:"Ozer Uçuran Çiller tarafindan
verilen hukuki geçerlüiği olmayan bu evrak,
sanık Atilla Özer vasıtasıy la Ankara 25. No-
teri Mehmet Onal ve Noter Vekfli Başkatip
Yusuf Uygurtaş tarafindan tercüme edile-
rek ve suret verilerek tahrif edilmiş ve resmi
geçeriilik kazandınlnuştır. Evrak, sanık
Ozer Uçuran Çiller tarafindan yazı ekinde
komisyon başkanlığma sunulmuştur.
Bu belgenin ekinde verilen şirketin 1992-
1995 sonu bilançolannın içeriğinin doğru
olmadığı, Play mount Kazası Noter Sulh Ha-
kimi tarafindan tasdik edilen Christopher
Gistis imzası ile komisyona verilen bu belge-
nin de tasdik edilmediği. hayali düzenlendi-
ğj ve bilgüerin yanlış olduğu yolundaki iddi-
anın araşünlması için. Amerika'ya ilgili
makamlara yazılan yazrya, adli yardımda
bulunulmayacağı bildirUmesi sonucu. bu id-
dialann doğruluğu kanıtianamaıruştır."
Savcı. Ozer Çıller'in TCY'nin 339,
342/1, 3628 sayılı yasanın 20. maddeleri
uyannca; Atilla Özer'in TCY'nin 64 ve
339. maddeleri uyannca; Yusuf Uygur-
taş'ın TCY'nin 64. 339. 342/1. maddesi
uyannca cezalandınlmalannı istedi.
Susurluk
Kayıp
silahlarda
ortulu
kuşkusu
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - DYP Elazığ Milletveki-
li Mehmet Ağar'ın Emniyet
Genel Müdürlüğü döneminde
polis teşkilatına bağışlanan si-
lahlar için örtülü ödenekten pa-
ra ödendiği kuşkusu Tansu ÇH-
ler'in Başbakanlığı dönemin-
deki örtülü ödenek harcamala-
nnı yeniden gündeme getirdi.
Başbakanlık Teftış Kuru-
lu'nun Susurluk kazasının ar-
dından ortaya çıkan bağlantılar-
la ilgili soruşturması sürerken
polis teşkilatına yaptığı silah
bağışıylabilinen ErtaçTînar'ın
bir dönem ortağı olduğu belir-
tilen Mas Bretscher'in açıkla-
malan dikkatleri örtülü ödene-
ğe yöneltti.
Kanal D'de yayımlanan Are-
na programında bazı iddialarda
bulunan Israil asıllı Bretscher,
Tinar'ın kendisine devletten 70
milyon dolar aldığını ve gizlı iş-
leryaptığını söylediğini belirte-
rek Isviçre'nin Türkiye'ye si-
lah satmadığını, Tinar'ın bu ko-
nuda aracılık yapmış olabilece-
ğini söyledi. Bretscher şöyle
devam etti:
"70 milyon dolar aklı Türk
hükümetinden ve bu parayla
hükümetin normal şekilde sa-
tın alamayacağı şeyler alacakb.
Mesela tsviçre hükümeti Türk
ordusuna ve Türk polisine silah
satmaz. Kürt probtemi yüzün-
den. 70 milyon dolardan Divon-
ne'deki evini ödedi. 1.7 milyon
dolara yeni bir ev ve çeşitli mar-
kalarda lüks arabalar aldL"
Emniyet Genel Müdürlü-
ğü'ne silah sattığını doğnılayan
Ertaç Tinar ise 70 milyon dolar-
lık ödemenin sorulması üzeri-
ne, sadece 5-6 milyon dolarlık
silah satışı gerçekJeştirdiğini
söyledi.
Tinar, devlette silahlann kay-
dının bulunmamasının nedeni-
ni bilmediğini, ancak 600 koli-
lik 5 ton ağirlığındaki silahlann
gümrükten çekildikten sonra
uçakla Antalya'ya özel harekât
timlerinin eğitimine gönderil-
diğini söyledi.
Çffler'den Çetin'e kutlama ziyareti gESSSgtS
kmda açılan dava ile ilgili olarak "Bunlar ne kadar çok olursa. bizim ne kadar haklı olduğumuz
ortaya çıkacakür" dedi. îktidar olduğu dönemlerdeaynı kabinede birlikte görev yaptığı TBMM
Başkanı Hikmet Çetin'i makanunda ziyaret ederek kutiayan Çiller, ara rejim döneminden ge-
çildiğini beiirterek "Demokratik restorasyon kaçınılmazdır" dedi. Çiller. Çetin'e çahşmalann-
da destek sözü verdi. TBMM Başkanı Çetin de Çiller'le kritik bir dönemde birlikte çahşüklan-
m, başkanlık seçiminde de kendisine destek venüğini söyledi. (Fotoğraf: AA)
ünlii işadamı yabancı buyukelcilerle yemeğe katıldı
Rahmi Koç J
tan AB üyelerine sitem
Haber Merkeri -Koç Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Rahmi Koç, Avrupalı büyükelçilerden,
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliği
konusunda destek ısterken sert eleştiriler
yöneltti. Koç, dün basına kapalı olarak verilen
yemekte yaptığı konuşmada, AB ve gümrük
birliğinde Türkiye'nin durumunu değerlendirdi.
Türkiye'nin AB'ye neden alınmadığını
anlamaİcta güçlük çektiğini belirten Koç,
büyükelçilerden, bu konuda kendisine açıklama
yapmalarmı istedi. lnsan haklan ve demokrasi
konusunun Türkiye'nin önüne hep engel olarak
getirildiğini söyleyen Rahmi Koç, aynı
yaklaşımın Ispanya ve Portekiz'de
uygulanmadığuıı hatırlattı. Koç, "tspanya ve
Vnnanisfan'ın tam üyelik başvurulannda insan
haklan ile demokrasi. üyeliğin gerekçelerinden
biri olarak gösterildi. Bu konulardaki
zayıflıklann Avrupa şemsiyesi alünda iyileşeceği
tezi savıınuldu" dedi.
"Türldye'nin AB'ye üye oiabilmesi için 40 yıl
komünist kalıp daha sonra aniden demokrasiye
dönmesi mi gerekiyordu" diyen Koç, üye
ülkelerin gümrük birliğinden kârlı çıktığını
söyledi. Koç, Ispanya, Yunanistan ve Portekiz'in
gümrük birliğine, AB'ye tam üye olduktan sonra
kademeli olarak geçtiklerini beiirterek şunlan
söyledi: "Bu ülkeler Idşi başına 1300 dolar
yanüm akular. Biz ise tam üye olmadan gümrük
birliğine geçtik. Bize önerdiğiniz mali yardım kişi
başına 40 dolar:Gülünç bir rakam. Komik. ama
bunu bile vermediniz."
Mersin
Rektör
Ülkü'ye
destek
artıyor
ANKARAyMERStN (Cumhu-
riyet)- Mersin Üniversitesi Rektö-
rü Prof. Dr. Vural LTkünün, Yük-
seköğretım Kurulu'ncabaşlatılan
soruşturmada ifadesi akndı. 'Ba-
sın aracıhğıy la YÖK'ü küçük dü-
şürmekle' suçlanan Ülkü, Mersin
Barosu'nca da desteklenirken üni-
versite senatosu üyelerinin de ta-
nık' değil, 'sanık' olarak ifade ver-
mek istediği bildirildi.
YÖK'ün Mersin Üniversite-
si'nde başlattığı soruşturmada
dün rektör ve rektör yardımcıla-
nnın ifadesi alındı. Soruşturma-
da, Mersin Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Vural Olkü'nün sanık;
rektör yardımcılan ve senato üye-
lerinin de tanık olarak ifadelerinın
ahndığı kaydedıldi. YÖK Denet-
leme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Sa-
it Dflik, Prof. Dr. Erkan Öngel ve
Gürkan Tekin'ce yürütülen so-
ruşturmada, senato üyelerinin,
u
Basına yapdan açıklamalarda
bepimizin ortak sorumluhığumuz
var" gerekçesiyle sanık olarak
ifade vermek istediği bildirildi.
Bu başvuru, YÖK Denetleme
Kurulu üyelerince kabul edilmez-
ken. soruşturmanın genişletilebi-
leceği öğrenildi.
Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Zafer Üskül, üniversitelerine çok
açık şekilde baskı uygulandığını
vurguladı. Üskül, YÖK Başkanı
Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün, ken-
disi ve Prof. Dr. Cevat Geray'ın
'hiçbir uluslararası yayında yer al-
mış bilimsel çanşması bulunma-
dığ^' yönündeki iddiasının ise
asılsız olduğunu söyledi. Master
tezinin Fransa'daki Grebobe Üni-
versitesi Siyasal Bilgiler Fakülte-
si'nde kaynak kıtap olarak göste-
rildiğini, yayımlanmış 12-13 kita-
bı ve 150nin üzerinde makalesi
olduğunu vurgulayan Üskül,
u
Mersin Üniversitesi Kamu Yö-
netimi'nde şu anda 2 profesör, 1
doçent 2 yardımcı doçent var.
Baksınlar. Akdeniz Üniversitesi
Kamu Yönetimi Bötümü'nde kaç
öğretim üyesi \ar? Mersin Üniver-
sitesi'ne karşı bir hareketin oldu-
ğu ortada. Mersin Üniversite-
si'nde bir ışıkdoğuyor. Bu ışık ka-
rarülmak isteniyor. Mesele bu-
dur"dedi.
ÎIFIgNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Oral.Çalışlar@raksnet.com.tr
Yaşar Kemal aslında bu
ödülü aylar, yıllar önce kazan-
mıştı. O, Türkiye'nin banş sim-
gesi olarak devletin zorbalığına
meydan okuduğunda zaferi
çoktan kazanmıştı. Güneydo-
ğu'da devam eden savaş bir-
çok aydını korkutup sindirdiğin-
de o öne atılmaya karar vermiş,
yaşamında yeni bir süreç baş-
lamıştı.
Birçok aydın, devlet yanlısı
milliyetçiliği seçerek vicdanla-
rını rahatlatmayı düşündükle-
rinde o, 'hain' damgasını yeme-
yi göze almış, efsane kişiliğine
yaraşanı yapmıştı.
Kürt sorunu konusunda dev-
lete, bu devleti yönetenlere sert
ve sivri dilli eleştiriler yönelttiği
ilk günleri anımsıyorum. Alman-
lann ünlü 'Der Spiegel' dergi-
sınde ilk yazısı çıktığında ülke-
de cadı kazanlan kaynatılmıştı.
Solcu bildiğimiz bazıları, 'dev-
letlerini', 'milletlerini' ne kadar
çok seviyorlarmış, o zaman öğ-
renmiştik.
Yaşar Kemal'in Zaferi
Kimisi Yaşar Kemal'in edebi
kişiliğini beğeniyordu, ama
Cumhuriyet tarihini eleştiren is-
yancı tutumunu bir türtü anlaya-
mıyordu(!) Kimisi, Yaşar Ke-
mal'in 'meşhurolmak', 'ödüller
almak' için böyle davrandığını
yazacak kadar işi hakarete var-
dınyordu. Sağcılan, şovenistle-
ri anlamak mümkündü de sol-
culan anlamak zordu.
Yaşar Kemal'in Der Spi-
egel'deki yazısının yayımlandı-
ğı kritik günlerdi. Kimlerin ipin
ucunu kaçınp ona dolaylı veya
direkt olarak saldırdığını hafıza-
mın bir kenanna kazıdım. Zor
zamanlar, insanların sınandığı
zamanlardı. O günlerde sevgili
Aziz Nesin hayattaydı. O kritik
aşamada yıllardır gitmediği Ya-
şar Kemal'in evine koşarak git-
ti ve kendisine destek verdiğini
ilan etti. llhan Selçuk, Adalet
Ağaoğlu, Atıf Yılmaz, Aziz Ne-
sin'le birlikte Yaşar Kemal'in ya-
nındaydılar.
O eşik aşılmıştı. Yaşar Kemal,
her şeyini kazandığı bu ülkenin
topraklannda sürüp giden, bin-
lerce gencin yaşamına mal
olan, ormanlann, dağlann bom-
balanmasına yol açan körolası
savaşa karşı tutumunu hiç de-
ğiştirmedi. O banş istiyordu.
Devletin on yıllardır süren şo-
ven ve baskıcı siyasetlerini
eleştiriyordu. Davalar açılıyor,
cezalar gündeme geliyor; oher
seferinde daha kararlı bir sesle
banşa öncülük ediyordu.
Ölüm oruçlan gündeme gel-
diğinde Yaşar Kemal yine ön-
deydi. O her ölümle Türkiye'nin
öldüğünü cesaretle haykırdı, ül-
kenin vicdanı oldu. Yaşar Ke-
mal her başkaldırışında bazıla-
n küçülürken o büyüyordu. Ba-
alan cıhz seslerle, devleti yöne-
tenlerin koltuğuna sığınarak
onu suçlarken o yoluna devam
ediyordu.
Frankfurt Paul Kilisesi'nde
hepimizin göğsünü kabartan
tabloyu seyrederken çok iyi ta-
nıdığım Yaşar Ağabey'in o an-
da neler düşünmüş olacağını
kestirmeye çalışıyordum. O,
Güneydoğu'da yaşamını yitiren
her genç için ağlıyor, ağıt yakı-
yordu. Bu anlamsız savaşın
Türkiye'yi yiyip bitirdiğini söylü-
yordu.
Ödül töreninde de her za-
manki açık sözlülüğü ve cesa-
retiyle herkese örnek oluyordu:
"Anadolu bir mozaik kültürier
ülkesidir. Büyüklüğü de, zen-
ginliği de Anadolu'nun kültür-
ier ve diller zenginliğinden do-
layıdır. Türkiye devletinin yet-
miş yıldır üniter devlette diren-
mesi, her bakımdan büyük ola-
naklan olan ülkeyi bugünkü ha-
le düşürmüş, hem de yönetimi
ne olduğu belli olmayan bir
ucubeye çevirmiştir.(...) Kürtler,
dilleri ve kültüheri için direni-
yohar. Yönetim, ille de siz ba-
ğımsızlık istiyorsunuz, sizinkül-
türünüze ve dilinize özgürlük
verirsek bağımsızlık da istersi-
niz, diyor. On ikiyıldır inanılmaz
kihilikte, kötülükte, anlamsız bir
savaş sürüp gidiyor. Ne zaman
biteceği de hiç belli değil."
"Insanlann içindeki yaşama
sevinci ölümsûzdür. Benışığın,
sevincin türkücüsü olmak iste-
dim her zaman. Istedim ki be-
nim romanlanmı okuyanlarsev-
gi dolu olsunlar; insana, kurda
kuşa, börtüböceğe, tekmildo-
ğaya..."
Ülkemizin bu koca dev ada-
mına yapılan küçük küçük sal-
dırılar, beni hep üzüyor. O ise
bunlara hem kızıyor hem de kü-
çümsüyor. Koca adam! Sen 20.
yüzyıla damgasını vurmuş bir
Türkiye resmisin. Seninle ancak
gurur duyabiliriz. Sen çok
yaşa...
GLOBALPOLÎTİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
İş Kaba Kuvvete Gelince
Erkeğhı ÜstünKiğü Tarüşdır ım?
"Kadınlarerkekler kadarakıllı olabilirler, ama iş ka-
ba kuvvete ve soğukkanlı eyleme gelince, erkekle-
rin üstünlüğü tartışılmaz." Acaba?
Erkekler okul klasmanlanndaki, zeka testlerinde-
ki ve yönetim kademelerindeki yerlerini giderek ka-
dınlara kaybediyoriar. Ingiltere'de, okullarda erkek
çocuklara, geri kalmamalan için, özel ilgi göstermek
gerekip gerekmediği ciddi ciddi tartışılıyor. Ama ol-
sun. Erkekler kaslarına, kaldırdıklan koca koca ağır-
lıklara ve silahlara bakarak, üstünlüklerinin kesinlik-
le garanti altında olduğunu düşünerek rahatlayabi-
lirier. Üstelik, bu durum, bedensel yapıyla, adeta
doğal bir özellikle ilgili olduğu için, erkeğin biyolo-
jik anlamda üstün bir tür olduğunu ya da kadının,
erkeğin kaburgasından türeme, adeta bir yan tür ol-
duğunu bütün zamanlar için kanrtlamaz mı?
Şimdi ben bağımsızlık savaşlannda, anti-faşist
partizan direnişlerinde, kadınlann erkeklerle birlik-
te savaştığını ömek göstererek, erkeklerin rahatını
kaçırmayı deneyebilirim. Ama bana, "Senzaten sol-
cusun, tabii bu ömekleri vereceksin. Hem zaten
kadınlann erkeklerle birlikte savaşması daha güçKı
olduklan anlamına gelmez" diyebilirler. Bu itirazı di-
le getirenler bir ölçüde haklı da olabilirler. Bu yüz-
den ben iki başka ömek vereceğim, hem de solcu-
lukla suçlanması mümkün olmayan iki kaynaktan.
Wall Street JoumaTm bir makalesine göre Nika-
ragua'da Sandinista hükümetine karşı savaşmış
olan CIA destekli "Kontra" gruplannda çok başan-
lı kadın gerillalar, gerilla grup komutanlan varmış.
Kadınlar, hem çocuklanna bakarak hem de savaş-
mayı ve en az erkekler kadar başanlı (tehlikeli ve öV
dürücü) olmayı becerebiliyorlarmış.
Ikinci "rahatsız edici" örneğim USA Army SE-
ALS, (Amerika ordusunun en gurur duyduğu, tar-
tışmasız dünyanın en becerikli ölüm makinesi ola-
rak gördüğü komando birliği) eğitimiyte ilgili. Geçen-
lerde televizyonda bu komando birliğindeki asker-
lerin eğıtimi sırasında ortaya çıkan sorunlar tartışı-
lıyordu. Erkek komandolann, bedenterindeki yüksek
kas/yağ oranından dolayı, ani ısı düşmelerinde, sı-
fınn altındaki ortamlarda dirençlerini kaybetmeleri ve
donma tehlikesi ile karşı karşıya kalmalan büyük
sorun oluyormuş. Bu kas/yağ oranı kadınlarda, do-
ğal olarak, daha düşük. Ancak kadınlann fizıksel
olarak erkekler kadar güçlü olmadığı "biliniyor". Bu-
nun üzerine kadınlann fıziksel direnç sınırlannın öf-
çülmesi için 40 kadar kadın Army SEALS eğitimine
alınıyorlar.
Sonuç, başta eğitimi yöneten subay olmak üze-
re herkesi şaşırtıyor. Eğitim süresi bittiğinde, kadın-
lann yüzde 75'i en\ekler için hazırlanmış bütün fi-
ziksel testleri geçiyoriar (Eğitime katılan erkeklerin
geçme oranı da bu civarda). Eğitim sonucu kadın-
lar, kendi bedenlerinin bir buç'uk katı ağırlık kaldıra-
cak kadar güçleniyortar. Üstelik, bu eğitim sırasın-
da kadınlann iki konuda erkeklerden daha üstün ol-
duğu ortaya çıkıyor. Birincisi, kadınlar bir amaç için
mücadele ederken tüm dikkatlerini hedef üzerinde
topluyor. Grup her zaman bireyi destekliyor, birey-
ler de benzer koşullardaki erkek komandolann ak-
sine, kendilerini, birbirierine kanıtlamaya çalışnrff-
yor, birbirleriyte rekabet etrniyorlar. Kadınlar birliğı-
nin eşgüdümü, stres altında erkeklerin birliğine İa-
yasla, iç uyumunu daha uzun süre koruyor. Ikinci-
si, ölüm kalım anlannda, o son, belki de umutsuz
çabanın gösterilmesi gereken noktada, kadınlann
bu son çabayı göstermekte, sistemli olarak erkek-
lerden çok daha yüksek bir irade gücüne sahip ol-
duğu ortaya çıkıyor.
Sonuç, Army SEALS eğitimini yöneten binbaşı-
nın sözleriyle Kadınlar, fiziksel becehleri, güçlü ya-
şama dürtüleri ve işbirliği eğilimlerinden dolayı er-
keklerden daha mükemmel bir öldürme makinesi
olduklannı kanıtladılar."
Ben bu belgeseli, hemen büyük bir hevesle, fe-
minist bir kadın arkadaşa aktardım. Aldığım cevap,
"Kadının, bir tür olarak, binlerce yıl son derecede
olumsuz ve düşman bir ortamda yaşamaya zorian-
dığı ve hala ayakta kaldığı düşünülürse bu hikaye-
de hayret edilecek birşeyyok oldu. Ben, entelek-
tüel bir erkek olarak, bu kadar basit bir açıklamayı
kabul etmeyi kendime yediremediğim için, Hegel'in
"köle efendi diyalektiği" üzerine bir şeyler gevete-
yip biraz ağırlık kaldırarak içimi rahatlatmak için en
yakın spor salonuna doğru seyirttim...
Susurluk bir yılını tamamlıyor
Kimse hükümete
güvennüyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Sivil top-
lum örgütleri ve bazı si-
yasi partiler bir araya ge-
lerek Susurluk kazasının
1. yıldönümünde hükü-
mete güvenmediklerini
ve ülkedeki olumsuzluk-
lann hesabını, ancak
toplumsal muhalefet
gûçlerinin birliğinin so-
rabileceğinı belirttiler.
Çeteler, devlet ve maf-
ya üçgeninin kirli ilişki-
lerini tüm Türkiye'nin
gözleri önüne seren Su-
surluk kazasının 1. yıl-
dönümüne doğru, bazı
siyasi partilerin ve sivil
toplum örgütlerinin tem-
silcileri bir araya geldi.
Özgürlük ve Dayanışma
Partısi (ÖDP), Halkın
Demokrasi Partisi (HA-
DEP). Demokrasi ve
Banş Partisi (DBP),
Sosyalist İktidar Partisi
(SİP), Emeğin Partisi
(EMEP), Kamu Emek-
çileri Sendikalan Konfe-
derasyonu (KESK),
Devrimci lşçi Sendika-
lan Konfederasyonu
(DİSK), Türk Mühen-
dıs ve Mimar Odalan
Birliği (TMMOB), Türk
Tabipleri Birliği (TTB),
Türk Eczacılan Birliği
(TEB), Türk Dişhekim-
leri Birliği (TDB), Çağ-
daş Hukukçular Derneği
(ÇHD), Çağdaş Gazete-
cıler Demeği (ÇGD), ln-
san Haklan Derneği
(İHD), Halkevlen, Pir
Sultan Abdal Kültür
Derneği, Hacı Bektaş-ı
Veli Anadolu Kültür
Vakfı, Mülkiyeliler Bir-
liği, Türkiye Serbest
Muhasebeci Mali Mûşa-
virler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odalan Bir-
liği temsilcileri, dün
yaptıklan ortak basın
açıklamasında, tüm Tür-
kiye'ye yolsuzluklann
hesabım sormak ve "çe-
teleredokunmak" için 2
Kasım'da Susurluk'ta ol-.
ma çagnsı yaptılar.
TMMOB_Genel Baş-
kanı YavuzÖnen. Susur-
luk konusunda artık söz-
lere değer vermedikleri-
ni beiirterek "Uygulama
bekliyoruz. Bütün iyi ko-
nuşmalara karşın eski
hatalann onanlması yö-
nünde hiçbir fiili uygula-
ma olmamıştır. Hükü-
metin yaptıklan güven
verici değil güven sarsı-
a " dedi.
Partiler ve sivil top-
lum kuruluşlannın tem-
silcileri, hükürnetten bir
şey beklemenin olanak-
sız olduğunu, ancak de-
mokrasi güçleri olarak.
bunun peşini bırakmaya-
caklannı belirttiler.